Etiket arşivi: Rum Ortodoks Kilise

Tekirdağ Şarköy İlçesi Tepeköy 2246 Parseldeki Kilisenin Proje Raporu

1-Konumu ve Coğrafi özellikleri

Şarköy, il merkezine sahil yolu ile 65 km, D-110 Karayolu ile 81 km`dir. Kuzeyinde Malkara, kuzeydoğusunda Tekirdağ, güney ve güneydoğusunda Marmara Denizi ve batısında Gelibolu bulunmaktadır. Yüzölçümü 555 km² ‘dir.

Şarköy ve Mürefte’ye Ganoz Dağları hakim olup 945 m yüksekliği olmasına rağmen deniz kıyısından itibaren ani yükselme gösterdiğinden ulu bir dağ görünümü arzetmektedir. Marmara Çukurları ile Ganoz Körfezi arasında Muratlı ve Çorlu’dan başlayarak güneybatıya uzanan üç fay bulunmaktadır. Bundan dolayı ŞARKÖY-Mürefte-Tekirdağ Türkiye’nin depreme hassas bölgelerindendir. MTA Enstitüsü tarafından bölge birinci derecede deprem bölgesi ilan edilmiştir. Şarköy’ün kuzey, doğu ve batı yöreleri oldukça engebelidir. Şarköy ilçe sınırları içinde kalan kıyılarda denize ulaşan derelerin yataklarında oluşan ova Şarköy kıyı ovasıdır. Şarköy ovası Tekir Dağlarının güney eteklerinde Hoşköy’den Kızılcaterzi’ye kadar uzanan bir alüvyon ovasıdır. Şarköy ovasının gerisinde kıyı taraçaları yer alır. Özellikle Mürefte ve Şarköy kıyılarında bu taraçalar diğer kıyılara oranla daha belirgindir.

İlçe hudutları içinde kalan topraklarda akan en önemli akarsular şunlardır; Gaziköy, Hoşköy, Gölcük ve Tepeköy dereleri. Dereler yaz mevsiminde ya tamamen ya da kısmen kururlar. Gölcük Deresi ilçenin kuzeyini takip ederek Saroz Körfezine dökülür.

Marmara Denizi’ne bakan yamaçlarda iklim tipine uygun olarak gelişme gösteren makiler ve fundalıklardır. İç kesimlerde ise kışın yapraklarını döken meşe türleri, gürgen, dış budak, ıhlamur, çınar ve karaağaç görülmektedir.

İlçenin sahip olduğu toprakların büyük bir kısmı tarıma elverişli değildir. Orman bölgesi bakımından oldukça zengindir. (203.090 dekar)

Şarköy, yarı nemli iklim tipine girmektedir. Akdeniz iklim tipi ile Karadeniz iklim tipi arasında geçiş özelliği gösteren bir iklime sahiptir. Yazlar sıcak ve kurak, kışlar ılık ve yağışlıdır. İçerilerde daha ziyade karasal iklimin etkisi görülür. Yıllık yağış ortalaması 550.6 mm´dir.

2-Şarköy Tarihsel Gelişim

Şarköy ilçesinin batısında Kızılcaterzi köyü Buruneren çiftliği ve Fener Karadutlar mevkii ile Sofuköy’de İ.Ö. 6000-3000 yıllarına ait yerleşmeler tespit edilmiştir. Bu yerleşmelerde savaş ve günlük kullanım aracı olarak kullanılan taş baltaların üretildiği ortaya çıkarılmıştır.

Şarköy İğdebağları (Araplı) köyü Kozmanderesi mevkiinde erken devir çağına ait (İ.Ö.1200) bronz eserler bulunmuştur. Bu eserler o dönemin maden kültürünü ne derece önemli olduğunu göstermekle birlikte aralarında Miken kılıçlarının da bulunması Ege dünyasıyla Trakya arasındaki ilişkileri göstermektedir.

M.Ö. 750-550 yılları arasında Yunanlılar Traklarla karşılıklı anlaşarak il kıyılarında koloniler kurmuşlardır. Kipert’in antik haritasına göre, il sınırları içinde ve Marmara Denizi kıyısında kurulan koloniler batıdan doğuya doğru şunlardır: Heraklea (Eriklice), Hora (Hoşköy), Ganos (Ganoz), Bizatnhe-Panion (Barbaros). M.Ö. 168-M.S. 395 yılları arasında bölgeye Romalılar hakim olurlar. Bu dönemde yöre, yarı bağımsız yaşamış fakat Trak kavimleri Romalılar’ın hakimiyetine uzun zaman direnmişlerdir.

Şarköy’ün bugünkü yerinde Antik ve Bizans devri haritalarında Tristatis, Agora gibi oturma yerlerine rastlanmaktadır. Rumeli’yi fetheden Orhan Bey’in en büyük oğlu Süleyman Paşa zamanında ”Şehirköy” diye anılan adı, buraya Anadolu’dan göç eden Yörük Türklerin ağzında, şehirden Şar’a dönüştürülmüş ve Şarköy diye söylenmiştir.

Süleyman Paşa 1354 tarihinde Gelibolu’yu aldıktan sonra Şarköy ve Mürefte’yi alamadan fütühatını Tekirdağ’a uzatmıştır. 1356 tarihinde ani ölümünden önce Şarköy’ü de fethetmiştir. Süleyman Paşa’nın ölümünden sonra Şarköy’ü Bizanslılar tekrar geri almışlar ise de, I. Sultan Murat tahta geçer geçmez, 1362 yılında Şarköy’ü yeniden almıştır. Osmanlı Türkleri’nin Rumeli’yi almalarını sağlayan kuvvetlerin başında Yörükler, onlardan kurulmuş Yayalar ve Müsellemler gelir. Sultan Orhan zamanında başlayıp Fatih’e kadar, gittikçe hızı azalarak süregelen ve büyük Yörük akını, çok kısa zamanda il topraklarını kolayca doldurdu ve Türkleştirdi. Örneğin; Araplı (İğdebağları) Köyü Suriye Yörükleri tarafından kurulmuştur.

Balkan Savaşı’nda ordularımız 15-21 Ekim 1912 tarihli Lüleburgaz Savaşı’nda yenilince Çatalca’ya kadar çekildi. 4-20 Kasım tarihinde Çatalca’ya saldıran Bulgarlar bir netice alamayınca iki aylık bir mütareke imzalandı. Bu arada Şarköy ve Gelibolu cephesini 2. Tümen takviyeli olarak savunmakta idi. Mütareke bitince Bulgarlar 22 Aralık 1912 tarihinde 10. Kolordu taburlarını Marmara kıyılarından taşıyarak Şarköy’e çıktılar. 10 Haziran’da ordumuz taarruza geçerek Şarköy, Mürefte başta olmak üzere tüm Trakya topraklarını Bulgarlar’dan kurtardılar.

  1. Dünya Savaşı sonrası gelişen olaylar neticesinde 20 Temmuz 1920 günü Yunanlılar Tekirdağ kıyılarına çıkartma yaptılar.Rum ve Ermeniler’in içerden savaşa katılmaları ve Yunan işgal kuvvetlerine yardımcı olmaları sonunda birliklerimiz gerilediler. Şarköy 2,5 yıl kadar Yunan işgali altında kaldı. Şarköy 17 Kasım 1922 günü Yunan işgalinden kurtuldu.

Şarköy’ün hangi tarihte ilçe olduğu bilinmemekte ise de; 30 Mayıs 1926 tarih ve 877 Sayılı Mülki Teşkilat Kanunu ile bağlı bulunduğu Gelibolu ilinin ilçe olması üzerine Gelibolu’dan bağlantısı kesilerek Tekirdağ iline bağlanmış, bu tarihte ilçe olan Mürefte ise bucak merkezine dönüştürülerek köyleriyle birlikte Şarköy ilçesine bağlanmıştır.

2-1 Tepeköy

Eski bir yerleşim yeri olan Tepeköy’ ün kesin kuruluş tarihi tam olarak bilinmiyor ama kuruluşu ile ilgili bir kaç rivayet dilden dile dolaşıyor. Kimisine göre; bir Rum çobanı kızını iyileştirmek için havası ve suyu temiz olan bu köye gelip yerleşmesi ile kurulduğu, kimisine göre de; civar köylerdeki insanların, konum itibari ile uygun olduğu için, korsanlardan saklanmak için buraya yerleştikleri söylenmekte İlk zamanlar “İSTERNE” olarak anılan bu köy geçmişte 2000 hane kadar kalabalık bir köymüş. Hatta öyle ki haftada 2-3 sefer pazar kurulduğu söyleniyor.2013 yılı nüfusu 387 kişidir.

Yörede şarabın anavatanı olarak gösterilen Tepeköy’de Rumlar şarap ve ipek böceği işinde çok büyük bir yer edinmiş. O zamanlar her evin altında büyük şarap mahzenleri ve içleri şarapla dolu koca fıçılar bulunmaktaymış. Eskiden Uçmakdere Köyü ile beraber yörenin en önemli ipek böceği yetiştiriciliği ünvanına sahipti. Ancak 90’lı yıllarda bu iş sona erdi.

Hayvancılıkla uğraşan köy halkı uygulanan projelerle son yıllarda bağcılık alanında önemli bir gelişme gösteriyor. Bağcılığın gelişmesi ile birlikte köyde göç de durmuş.

Tepeköy, Tekirdağ ilinin Şarköy ilçesine bağlı bir köydür. Tekirdağ iline 98 km, Şarköy ilçesine 11 km uzaklıktadır. Köyün iklimi, Marmara iklimi etki alanı içerisindedir. Köyün ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayalıdır.

3-Rölöve raporu

Tekirdağ ili Şarköy ilçesi Tepeköy’de 2246 parsel nolu taşınmaz Korunması gerekli Kültür Varlıkları kapsamında 29.08.2013/1196 tescillenen (1 grup) bu tarihi kilise yapısı kitabesinden öğrenildiğine göre Aziz Georgios’un anısına Sterna Köyü (Tepeköy) halkı tarafından 1889 yılında yaptırılmıştır. Günümüze harap bir konumda gelen güneydoğu – kuzeybatı doğrultusunda uzanan bazilikal planlı, bu kır kilisesi eğimli bir arazi üzerinde köşe parselde yer almaktadır. Köyün geçmişi ile ilgili yapılan araştırmalarda daha önce yapılmış herhangi bir bilimsel bir çalışma ve detaylı bir yazılı kaynak bulunamamıştır. Tepeköy’ün eski adının Sterna olmasının dışında bu yörede kilise yapısının varlığı geçmişte yörede Rum vatandaşların da ikame ettiğini gösteren bir başka veridir.

Yapının ne zaman kullanılamaz hale geldiği konusunda kesin bilgiler olmamakla birlikte, Rum nüfusun yöreyi terk etmeye başladığı 1922 mübadelesinden sonra önemini yitirdiği düşünülebilir. Mübadeleden sonra değişen demografik yapı ile beraber kilisenin önemi azalıp ibadet fonksiyonunu yitirdikten sonra işlevi değişmiştir. Kilise ahır, şarap mahzeni, konut olarak özgün işlevi ile bağdaşmayan bir şekilde kullanılarak büyük ölçüde zarar görmüştür.

Söz konusu Aziz Georgios Kilisesi, Rum Ortodoks kiliselerinin Tekirdağ bölgesinde ki son örneklerinden biridir. Yapı günümüzde büyük ölçüde harap ve atıl durumdadır.

Genel olarak bölgede ki Rum Kiliseleri plan, kitle tasarımı, strüktür ve örtü sistemleri ile aynı dönemlerde İstanbul ve Anadolu da inşa edilen pek çok Rum kilisesi ile benzerlik gösterir. Yöresel taşla inşa edilen kiliseler, diğer yapılara göre daha anıtsal boyutları ve özenli giriş cepheleri ile dikkat çekerler.

Kiliselerde plan, strüktür ve örtü sistemleri bakımından birbirine benzeyen tek düzelik görülür hepsi bazilikal planlı olan kiliseler, genelde üç nefli ve narteksli bir mekan düzenlemesine sahiptirler. Batıda yer alan narteks genel olarak yapının içinde çözümlenmiştir. Narteksin yapının dışında olanlarına ve atrıumlu örneklere de az da olsa rastlanır. Rum kiliselerinde apsisler doğu ekseninde yarım daire şeklinde dışa çıkıntılıdır. Geleneksel yapım sisteminde yığma taş duvarlar inşa edilen kiliseler ahşap kırma çatıyla veya beşik çatıyla örtülüdür. Doğu – Batı yönünde dikdörtgen planda uzanan ana mekanı şekillendiren naoslar genellikle üç neflidir. Tek nefli örnekleri de mevcuttur. Yan neflerden daha geniş tutulan orta nefin doğu aksında apsis yer alır. Üst örtü genellikle iç mekanda, orta nefte basık tonoz, yan nefler de ise eğimli çatı düz ahşap kaplama ile kapatılır.

Yapıların dış cephe özellikleri genel olarak mimari kurguyu dışa yansıtıp sade bir özellik gösterir. İç mekanda süsleme programı apsis, duvar ve tavanlarında Hz. İsa ve azizlere ait tasvirler bulunur. Bazı Rum kiliselerinde doğuda ana nefi kutsal bölümden ayıran ikonalarla bezeli bölme duvarı ikonostasisler yer alır. Mekânı tamamıyla bölmez.

3.1 Dış cepheler

Tepeköy kilisesi özelinde ise; yukarıda değinilen Rum kiliselerinin genel özellikleri bu yapıya da geleneksel hatları ile yansıtılmıştır.

Giriş ve sol yan cephe

Yapı meyilli bir arazi üzerinde konumlanmıştır. Bu yüzden eğim, kısmen zeminin yükseltilmesi ile giderilmiştir. Kilise doğu-batı yönünde dikdörtgen, bazilikal bir plan şemasına sahiptir. Kilisenin üç nefli naos (ana mekan) planı batı kısa kenarı yönünde narteks ile sınırlandırılmıştır. Yapı geleneksel yapım sistemiyle kaba yonu taş yığma sistemde üç sıra tuğla hatıllı almaşık olarak inşa edilmiş olup iç çedarda yatay ahşap hatıllar da kullanılmıştır. Kilisenin yapımında kullanılan taşlar bölgeye özgü kum taşları olup duvarlarda az da olsa antik devşirme taşların kullanıldığı görülmektedir.

Yapının kuzeyinden köy yolu mevcut olup güney cephede beden duvarına bitişik muhdes bir dükkan yer alır. Doğu ekseninde cepheye çok yakın bahçeli konutlar mevcuttur. Batı cephesine paralel bir köy yolu ve hemen kenarında bir çeşme yer alır.

Tepeköy kır kilisesi dıştan yalın bir cephe düzenlemesine sahiptir. Günümüzde mevcut hali; Yol seviyesi, kilisenin kuzey ve doğu cephesinde yaklaşık yarı yüksekliği kadardır.

Yapının kuzey ve güneyinde yer alan uzun kenar cepheleri birbirini tekrarlar niteliktedir. Ana giriş batı cephesinden verilmiş ve özgün mimari kurguda kuzeybatı ve güneybatı cephede simetrik olarak tuğla örgü, düze yakın basık kemerli birer kapı mevcut olup günümüzde sonradan kapatıldığı görülmektedir. Nartekste yer alan bu yan kapılardan Kuzeybatı cephede bulunan kapı simetri aksında ki yan kapıya göre, eğimden dolayı zemin kotu daha yüksektedir. Başka bir deyişle kilisenin güney cephesini sınırlayan bahçe ile kuzey yan cephesini sınırlayan sokak farklı kottadır.

Kuzey batı cephesi
Güneybatı cephesi ve cepheye bitişik yapılan muhdes yapı (dükkan)

Kuzey ve güney uzun kenar cephelerde alt kotta bulunan pencerelerden sonra dört adet, tuğla örgü, düze yakın basık kemerli ve üzerinde tuğla hafifletme kemerleri olan dikdörtgen formlu uzun naos pencereleri yer alır.  Bu pencereler kuzey cephede taş ve tuğla malzeme ile kapatılmış olup güney cephede açık durumdadır.

Kuzey cephesi ve naos pencereleri

Naos pencerelerinden sonra iç mekanda k.doğu-g.doğu da simetrik nişler yer alır ve nişlerin üst kotunda ve aynı akslar içerisinde kutsal bölüm bemayı aydınlatan dikdörtgen formlu aydınlatma pencereleri mevcuttur. Bu bölümdeki pencerelerin mevcut hali farklı kullanım amaçları için büyük ölçüde tahrip edilmiştir. Kuzeydoğuda yer alan aydınlanma penceresinin üst kot sövesi yıkılmış durumda olup pencere açıklığı kısmen taş örgü ile kapatılmıştır. İç mekanda alt kotta yer alan nişin içine kare kesitli küçük bir pencere açılmıştır. Günümüzde bu noktada iç mekana baktığımızda kilisenin bu köşesinde hali hazırda mevcut harabe kalıntılarından ve izlerinden yakın bir zamanda burada barınma amaçlı muhdes bir yapının inşa edildiğini görebiliyoruz.

Kuzeydoğu cephe, muhdes pencere ve kötü durumda ki apsis penceresi

Yine Güneydoğu cephede büyük ölçüde tahribat söz konusudur. Kilisenin iç mahallinde bu köşede apsis kısmını da kapsayacak şekilde zemin+ 1normal kattan oluşan bir konut inşa edilmiş olup cephede bu konuta ait üst kat pencere, zeminde taşlık ve ahır olarak kullanılan alt mekana açılan çift kanatlı ahşap bir kapı ve hemen yanında tek kanatlı ahşap ikinci bir kapı açılarak özgün yapıya  zarar verilmiştir.

güneydoğu cephede muhdes pencere ve kapı

Ayrıca cephelerde ki pencere farklılıkları ve konumları apsis, narteks, naos gibi mekanların içerdeki mahallini dış cepheye yansıtmıştır.

Kuzey cephede doğu yönüne doğru belli noktalara metal kılıçlamalar yapılarak cephe güçlendirilmiştir. Yine cephenin bu kısmında düşeyde derin bir yapısal çatlak mevcuttur. Ayrıca bu güçlendirmenin bir benzeri metal kenetler ile pencerelerin üst söveleri boyunca alt kısımdan çevrelenmiş olup büyük ölçüde günümüze ulaşmıştır.

Kuzey cephe metal kılıçlama

Güney cephede pencere açıklıkları büyük ölçüde kapatılmamıştır.

Güney cephesi, görünüm
Güneybatı cephesi, görünüm

Doğu cephesinde dışa taşkın yarım yuvarlak apsisin orta aksında yuvarlak kemerli bir pencere yer alır. Mevcut durumda niteliksiz malzeme ile kapatılmıştır. Ayrıca güneydoğu köşe cephe boyunca pahlanmıştır. Dışa taşkın apsisin üst örtüsü alaturka kiremit kaplıdır.

Doğu cephesi
Güneydoğu pahlı köşe cephe ve dış doğu cephe
Güneydoğu pahlı köşe cephe ve dış doğu cephe

Batı cephesinin cephe düzeni orta aksta ana giriş kapısı sağ ve sol aksta simetrik olarak tuğla örgü düze yakın hafif kavisli bir kemer sahip ikişer pencere yer alır. Pencerelerin etrafı taş söve görünümünü veren sıva ile şekillendirilmiştir.

Batı cephesi, görünüm

Batı cephesinde orta aksta derin bir niş içerisinde yer alan ana giriş kapısı bulunur. Kapının niş içerisinde düzenlenmesi ile ön cephede derinlik oluşturularak cepheye hareket kazandırılmış, aynı zamanda giriş kapısı yağmur, kar ve güneş etkilerine karşı korunmuştur. Tuğla örgü yuvarlak kemerin içerisinde güneşi sembolize eden metal şebekeli aydınlık penceresi yer alır. Hemen altında taş düz lentolu kapı açıklığı ahşap çift kanatlı bir kapı ile örtülmektedir. 

Ana giriş baş kemer kavsarası dışa doğru büyüyen bir kavisle açılır. Nişin iki yan cephesi iç yüzeyde ”c” kavisle dışa açılan düzenlenmiş olup iki yüzeyi birleştiren üst kemer ile beraber cepheye zenginlik kazandırılmıştır. Kemer üzengi seviyesinde, cephe yüzeyinde nişin her iki yanında günümüzde büyük ölçüde tahrip edilmiş olsa da sıva dolgu ile yapılan impost başlıklı pilastırlar zemin kotuna dek devam eder. Kilisenin ahşap çift kanatlı kapısı çakma tekniğinde yapılmıştır. Kapı düz,düşey tahtalarla yalın bir görünümdedir. İri başlı kalpaklı çiviler hem kapıyı süsler hem de arka kuşaklara tahtaları bağlar. Ahşap kapı kasasızdır. Menteşe olarak kullanılan dövme demirden yapılmış olan güllaplar kanatların taş sövelerle bağlantısını sövelerin yüzeyinde yer alan metal düşey kayıtlar üzerinden gerçekleştirmektedir. Kapı kapazlama yani bindirme kilitlidir.

Ahşap kapının üzerinde günümüzde mevcut olmayan dökme demirden bir ortodoks haç bezemesi ile 1887 tarihinin izlerini görebiliriz.  Ana girişin düzenlemesi üst kotta kemerin hemen üzerinde yer alan tuğla örgü profilli silme ile sonlanır. Silmenin sıva dolguları büyük ölçüde zarar görmüştür. Silmenin hemen üzerinde ise kilisenin dikdörtgen formlu mermer kitabesi yer alır.  Cephe günümüzde mimari öğeleri ile birlikte oldukça tahrip edilmiştir. Özgün kurgusunda sıvalı olan cephe mevcutta büyük oranda sıva kaybına uğramış ve çimento harçlı sıva ile lokal onarımlar görmüştür. Pencereler taş örgü ile kapatılmış olup ahşap kapı ve metal elemanları tahrip edilmiştir. Cephenin hemen kuzeydoğu köşesinde duvar örgüsü içinde devşirme (spoli) dikdörtgen formlu bir mermer yazıt mevcuttur.

Batı cephesinde kapatılan pencereler
Kuzeydoğu köşede duvar örgüsü içerisinde yer alan spoli yazıt
Batı cephesinde kilisenin giriş kapısı üzerinde yer alan özgün yazıt
Kilisenin ana giriş kapısı
Kilisenin ana giriş kapısı

Kilisenin özgün üst örtüsü tamamen yıkılmıştır. Güneybatı köşede küçük bir alanda mevcut olan ahşap konstrüksiyonlu alaturka kiremit ile aktarılan kırma çatı kalıntısı yapının özgün üst örtüsü değildir.

Yapının üst örtüsü günümüze ulaşmamıştır.
Yapının G.batı köşesinde mevcut olan muhdes üst örtü kalıntısı

3.2 İç Mekan

İç mekanda doğu cephesinde harabe halde bir konut, kuzey cephe iç mekanda duvara bitişik yıkık halde bir konut ve çeşitli işler için kullanılan depolar yer alırken doğu ve güney duvarında da farklı muhdes yapılar mevcuttur. Batı cephesinde ise iç mekan nartekste niteliksiz şarap depoları yer alır. Tüm muhdes yapılarda yer yer kilisenin mimari öğeleri devşirme olarak kullanılmıştır.

Aynı döneme ait diğer kiliselerde olduğu gibi Aziz Georgios Kilisesi de dikdörtgen plan şemasına sahiptir. Yapının günümüze gelen dış duvarları ile ana mekandaki araştırma kazılarına ve mimari kurgunun geriye kalan izlerine dayanarak üç nefli ve tek apsisli olduğu tespit edilebilmektedir. İç mekân kurgusu; ibadet mekânına girişi hazırlayan narteks, ve üzerinde günümüzde mevcut olmayan ahşap galeri, ana mekân naos, kutsal bölüm bema,apsis ve doğu cephede yer alan ve dairesel formlu dışa taşkın apsisten meydana gelir.

Kilisenin iç mekânına; batı cephesinin orta aksı üzerinde tasarlanan yuvarlak kemerli ana kapı ve narteksin kuzeybatı ve güneybatı cephelerinde simetrik olarak yer alan iki giriş kapısı ile ulaşılır.

Kilisenin iç mekânı

Yapının batı kısmında yer alan narteks kuzey- güney doğrultuda uzanan bir kurguya sahiptir. Narteksin kuzeybatı ve güneybatı cephelerinde yer alan yan girişler tuğla örgü düze yakın hafif basık kemerli olup dikdörtgen formlu kapı açıklıklarıdır. Kapı açıklıklarının düze yakın kemerlerinin hafifletme kemerleri de tuğla örgüdür. Kapı açıklığının hemen üzerinde yer alan ve kapı genişliğinde devam eden, dikdörtgen formlu aydınlık pencereleri ile dikkat çekicidir. Fakat günümüzde oldukça tahrip edilmiş durumdadır. Kuzey cephede yer alan kapı, çimento harçlı sıva ile tuğla örülerek kapatılmış olup üst pencere ise büyük ölçüde hasarlıdır. Pencere taş örgü ile kapatılmış dolayısı ile doğramaları günümüze ulaşmamış ve üst kot söveleri yıkılıp formu bozulmuştur.

Güneybatı cephede yer alan kapı ve üst pencereden oluşan bu ikili sistem, dış cepheye dayanan muhdes bir yapı (dükkan) ile kapatılmıştır.

Narteksin güneybatı ve kuzeybatı cephesinde yer alan yan kapılar ve üst pencereleri
Narteksin güneybatı ve kuzeybatı cephesinde yer alan yan kapılar ve üst pencereleri

Batı cephesinde ana giriş kapısının sağ ve sol aksında yer alan iki adet pencere, tuğla ve taş örgülerle kapatılmıştır. Nartekste bu cepheye bitişik niteliksiz tuğla ve çimento sıvalı şarap depoları olarak kullanılan yapılar mevcuttur.

Batı cephesine bitişik şarap depoları ve kapatılan narteks pencereleri

Kiliselerde yaygın olarak gözlemlenen galeri katının varlığına dair yapıda narteksin üst kotlarında batı cephe ve kuzey-güney cephelerde de devam eden ahşap konstrüksiyonlu bir galerinin geçmişte var olduğuna dair mimari izler mevcuttur. Bu izler narteks yan kapılarının hemen başlangıç aksında simetrik olarak sonlanır. Yan kapılardan sonra günümüze ulaşabilmiş tek ahşap taşıyıcı sütunun olduğu noktada narteksten naos bölümüne geçilir.

Ana mekân naos bölümünde kuzey ve güney cephede yapının işlevselliğine ve morfolojik yapısına zarar veren niteliksiz muhdes (konut,ahır,depo…) yapılar mevcut olup genel olarak taban döşemesi de işlevine uygun olmayan kullanımlarla tahrip edilmiştir. Özgün döşeme molozlarla ve atıklarla kaybolmuş durumdadır.

Naosta günümüze ulaşan özgün kalıntıların en önemlisi ahşap taşıyıcı bir sütundur. Yapılan araştırma kazılarında bu sütunun mıhlarla temele sabitlendiği belirlenmiş olup sol aks ve sağ aksta da kutsal bölüme kadar simetrik olarak devam eden bir düzenlemeye sahip olduğu düşünülmektedir. Dolayısıyla ana mekândan günümüze özgün olarak gelen ve sol aksta yer alan bu taşıyıcı sütun ve mimari kalıntılardan elde edilen veriler ışığında kilisenin üç nefli olduğu sonucuna ulaşabiliyoruz.

Narteksin bir kısmını ve naosun hemen başlangıcını kapsayan harap durumda bir muhdes yapı mevcuttur. Bu yapıda özgün ahşap sütun mimari bir öge olarak kullanmıştır. Kuzey cephede muhdes yapı ile aynı eksende niteliksiz, çimento harçlı tuğla örgü sıralı depolar mevcuttur.

Kuzey cephe sol akstaki muhdes yapılar ve özgün ahşap sütun kalıntısı
Kuzey cephe sol akstaki muhdes yapılar ve özgün ahşap sütun kalıntısı

Naosun pencereleri uzun dikdörtgen formlu, tuğla örgü düze yakın basık kemerli ve dört adet olup yay kemerli hafifletme kemerlerine sahiptir.  Bu mimari kurgu güney cephede de simetrik olarak tekrarlanmıştır. Kuzey cephede pencereler büyük oranda taş ve tuğla örgü ile kapatılmıştır. Özgün doğramalar günümüze ulaşmamıştır. Kuzey ve güney cephe pencerelerinde daha önce belirttiğimiz üzere büyük bir bölümde pencere üst sövelerinin alt kısmı yüzey boyunca metal kenetlerle çevrelenerek güçlendirme yapıldığı görülmektedir. Güney yönde naosun pencere açıklıklarında herhangi bir kapama yapılmamış olup doğrama aksamları mevcut değildir.

Güney cephede ise narteks yan kapısının olduğu eksende yapı kalıntısı yer alır. Özgün döşeme toprak, moloz, çalı vb. ile kapanmıştır. Güney cephenin doğu kısmında yakın dönemde kullanılan depo kalıntısı ve harabe halde geleneksel yöntemle inşa edilen bir köy evi mevcut olup yapıya büyük ölçüde zarar verilmiştir.

Güney cephe; güneydoğu yönüne doğru muhdes yapı kalıntıları
Pencere alt kotlarındaki demir lamalar

Cephede nişlerin hemen üzerinde yer alan özgün pencere açıklığı ahşap doğramalı, demir şebekeli bir konut penceresine dönüştürülerek özgün formu bozulmuştur. Ahır ve taşlık olarak kullanılan alt kata girişi sağlamak için cephede yer alan niş ahşap çift kanatlı bir kapıya hemen yanında kuzey cephenin simetrik düzenlemesine sahip nişlerden bir diğeri de ahşap tek kanatlı bir kapıya dönüştürülmüştür.

güneydoğu cephede yer alan muhdes yapı kalıntıları
güneydoğu cephede yer alan muhdes yapı kalıntıları

G.doğu cephede kutsal bölümün beden duvarlarının üst kotunda ses yankısının sağlanması için küpler konularak ses dizaynı sağlanmaya çalışılmıştır. Ayrıca özgün kurguda bu küplerden karşılıklı olarak k.doğu cephede de olması gerekmektedir. Fakat kuzey cephede küpler günümüzde mevcut değildir.

Kutsal bölüm beden duvarlarının üst kotunda yer alan küpler

Doğu cephesinde giriş ekseninde yarım yuvarlak ana apsis; ve ana apsisin duvarında sağ ve sol aksta dikdörtgen ve yarım yuvarlak formlu ikişerden dört adet liturji (ayin) ile ilgili nişler mevcuttur. Kutsal bölümün kuzeydoğu ve güneydoğu cephesinde ise birbirleri ile simetrik olarak düzenlenmiş bir yarım yuvarlak kemerli bir niş hemen yanında düze yakın tuğla örgü kemerli bir niş ve bu nişin üstünde dikdörtgen şeklinde yine tuğla örgü düze yakın kemerli, daha küçük bir niş mevcut olup bu nişlerin üzerinde kutsal bölümü aydınlatan dikdörtgen formlu aydınlık cephe penceresi olan bir düzenleme yer alır.

Doğu cephesinin en belirgin öğesi, dışarı taşan dairesel planlı apsistir. Özgün kurguda apsisin tam ortasında yarım yuvarlak kemerli bir pencere yer alır. Fakat pencere tuğla örgü ile kapatılmıştır. daha önce belirttiğimiz gibi g.doğu ve k. doğu  cephesinde geleneksel sistemde yapılan muhdes konutlar doğu cephesini de kapsayarak özgün mimari dokuya ve tasarıma büyük oranda zarar vermiştir.  Apsisin mimari hacmi muhdes konutun içine dahil edilerek işlevine uygun olmayan bir şekilde kullanılmış olup apsisin mimari öğeleri bu muhdes yapıda yer yer kullanılmıştır. Günümüzde bu yapıların kalıntıları görülebilmektedir.

Kilisenin plan şeması doğu cephesinde de dıştan yansıtılmıştır. Ana apsis dışa taşkın yarım daire olup apsisin yarım kubbesi ve kemer alınlığı  dolgu ateş tuğla örgüdür. Kemerin simetri noktasında ki tahribat burada geçmişte bir ortodoks haçı olabileceğini akla getirir. Apsiste atıl durumda bulunan mermer mimari elemanlar olasılıkla bu mimari hacime ait olabilir. Ayrıca kilisenin harabe olan iç mekanında muhtelif yerlerde eski rumca yazılı ateş tuğlalara rastlanmıştır.

doğu cephesi, apsis görünüm

Narteksin batı cephesinde apsis ekseninde yer alan ana giriş kapısının hemen önünde yapılan araştırma kazılarında kilisenin taban döşemesinin, giriş eşik kotundan bir iki basamak aşağıda olduğu görülmüştür. Bu kazı sonucunda narteks özgün döşeme kaplamasının kilise zemin döşemelerinde sıklıkla görülen dikdörtgen formlu sal taşı olduğu tespit edilmiştir.

Diğer bir araştırma kazısı kuzey cephe yan nefte temel araştırma kazısı olarak yapılmıştır. Bu kazı sırasında narteksin hemen kuzey ekseninde yan nefin ahşap sütun kalıntısının temeline de ulaşılmıştır. Ahşap sütunun mıh denilen büyük çivi üzerine sabitlenmiş olduğunu gördük.  Bu veriler ışığında ahşap sütunun varlığı ve konumu kilisenin tipolojisi ile ilgili veri oluşturmuştur.

Kilisenin iç mekanında yapılan araştırma kazıları
Kilisenin iç mekanında yapılan araştırma kazıları
Kilisenin iç mekanında yapılan araştırma kazıları

4-Restitüsyon Raporu

Kilisenin özgün mimari karakterinin belirlenebilmesi ve dönemini yansıtan teknik bilgi ve yazılı – görsel belgeler elde etmek amacı ile yapılan detaylı araştırmalar rölöve çalışmaları ile eş zamanlı olarak gerçekleştirilmiştir. Şarköy Aziz Georgios (Tepeköy) Kilisesi ile ilgili olarak öncelikle üniversitelerin kütüphaneleri, Başbakanlık Osmanlı arşivleri, İstanbul Üniversitesi Fotoğraf Arşivi, IRCICA kütüphanesi, Atatürk Kitaplığı ve fotoğraf arşivleri,İstanbul Enstitüsü, Rum kilise mimarisi ile ilgili kaynak kitaplar taranmış ancak yeterli veriye ulaşılamamıştır. Ayrıca kilise yapıları ile ilgili sanat tarihçisi,mimar vb. uzmanlardan görüş alınmış, Aziz Georgios Kilisesi ile benzer tip yapılar incelenmiş tipoloji, plan ve mimari öğeler üzerinden tanımlanarak Rum kiliseleri ile karşılaştırılarak benzer uygulamalar tespit edilip gözlemlenmiştir. Bu bağlamda Aziz Georgios Kilisesi ile mimari kurgu olarak bazı benzerlikler gösteren Şirinçe Saınt John Kilisesini örnek verebiliriz.

Yapılan araştırma kazılarından elde edilen veriler ve mimari izlerden faydalanarak yapılan tespitler sonucunda elde edilen restitüsyon bilgileri çalışmamıza büyük oranda katkı sağlamıştır.

Rumların yazılı ve görsel kaynakları, gazete arşivleri taranmış dönemin sanat-mimari, kültürel, çevresel, tarihi, sosyal, toplumsal, gelişimleri, değişimleri ve olayları incelenmiş noktasal bazı verilere ulaşılmıştır.

Sözlü tarih araştırmaları kapsamında yörenin insanlarından edinilen bilgiler ışığında; dini inanç farklı bile olsa yapının ilçenin kültürel hafızası içinde önemli bir yere sahip olduğu gözlemlenmiş olmakla beraber koruma bağlamında büyük ölçüde aynı önem verilmemiştir.

Yapılan araştırmalarda kiliseye özel akademik herhangi bir yazılı belgeye ya da çalışmaya ulaşılamamıştır.

Söz konusu Aziz Georgios Kilisesi, Rum Ortodoks kiliselerinin Tekirdağ bölgesinde ki son örneklerinden biridir. Yapı günümüzde büyük ölçüde harap ve atıl durumdadır.

Genel olarak bölgede ki Rum Kiliseleri plan, kitle tasarımı, strüktür ve örtü sistemleri ile aynı dönemlerde İstanbul ve Anadolu da inşa edilen pek çok Rum kilisesi ile benzerlik gösterir. Yöresel taşla inşa edilen kiliseler, diğer yapılara göre daha anıtsal boyutları ve özenli giriş cepheleri ile dikkat çekerler.

Kiliselerde plan, strüktür ve örtü sistemleri bakımından birbirine benzeyen tek düzelik görülür hepsi bazilikal planlı olan kiliseler, genelde üç nefli ve narteksli bir mekan düzenlemesine sahiptirler. Batıda yer alan narteks genel olarak yapının içinde çözümlenmiştir. Narteksin yapının dışında olanlarına ve atrıumlu örneklere de az da olsa rastlanır. Rum kiliselerinde apsisler doğu ekseninde yarım daire şeklinde dışa çıkıntılıdır. Geleneksel yapım sisteminde yığma taş duvarlar inşa edilen kiliseler ahşap kırma çatıyla veya beşik çatıyla örtülüdür. Doğu – Batı yönünde dikdörtgen planda uzanan ana mekanı şekillendiren naoslar genellikle üç neflidir. Tek nefli örnekleri de mevcuttur. Yan neflerden daha geniş tutulan orta nefin doğu aksında apsis yer alır. Üst örtü iç mekanda genelikle, orta nefte basık tonoz, yan nefler de ise eğimli çatı düz ahşap kaplama ile kapatılır.

Aynı döneme ait diğer kiliselerde olduğu gibi Aziz Georgios Kilisesi de dikdörtgen plan şemasına sahiptir. Yapının günümüze gelen dış duvarları ile ana mekandaki araştırma kazılarına ve mimari kurgunun geriye kalan izlerine dayanarak üç nefli ve tek apsisli olduğu tespit edilebilmektedir. İç mekân kurgusu; ibadet mekânına girişi hazırlayan narteks, ve üzerinde günümüzde mevcut olmayan ahşap galeri, ana mekân naos, kutsal bölüm bema,apsis ve doğu cephede yer alan ve dairesel formlu dışa taşkın apsisten meydana gelir.

Kilisenin iç mekânına; batı cephesinin orta aksı üzerinde tasarlanan yuvarlak kemerli ana kapı ve narteksin kuzeybatı ve güneybatı cephelerinde simetrik olarak yer alan iki giriş kapısı ile ulaşılır.

Yapı geleneksel yapım sistemiyle kaba yonu taş yığma sistemde üç sıra tuğla hatıllı almaşık olarak inşa edilmiş olup iç çedarda yatay ahşap hatıllar da kullanılmıştır.

Kilisenin ahşap ana giriş kapısının üzerinde  geçmişte metal plakalar çakılarak oluşturulan 1887 tarihi ve ortodoks haçının izleri okunabilmektedir.

4.1 Narteks

Kilisenin batı duvarı giriş cephesinde yer alan narteks kuzeybatı-güneybatı cephede devam edip dikdörtgen planlı ve harap durumdadır. Uzmanlarca yerinde yapılan incelemeler ve yapılan araştırma kazılarından elde edilen veriler değerlendirilerek kiliselerin mimari kurgusunda yaygın olarak kullanılan galeri katının varlığı, mimari izler ve kalıntılardan kolaylıkla tespit edilebilmektedir.

Galeri katı narteksin k.batı ve güneybatı cephede yer alan yan kapıların üzerinde yer alan aydınlatma pencerelerinin başlangıç aksında sona erer. Üst kat ahşap galerinin planı;  narteksten naosa geçiş ekseninde yer alan ahşap sütunun varlığı ve uzman sanat tarihçi / mimarlardan ve benzer tipolojide olan yapılardan elde edilen bilgiler ışığında üst kat galeri katının ”s” kıvrımla orta nefe uzandığı ve narteksin k.batı ve g.batı cephelerinde ahşap galeriye çıkış sağlayan merdivenlerin ise üst kat mimari kurgusunu izleyen bir düzenleme içerisinde ahşap, üç kollu çeyrek ters döner olması gerektiği konusunda fikir birliğine varılmıştır.

Yapının ana giriş kapısı batı cephesinin orta aksında yer alır. Sağ ve sol aksta simetrik olarak tuğla örgü düze yakın hafif kavisli bir kemere sahip ikişer pencere yer alır. Ana giriş kapısı tahrip olmasına karşın büyük ölçüde özgündür. Tuğla örgü yuvarlak kemerli, demir şebekeli aydınlık pencereli, düz taş lentolu, ahşap çift kanatlıdır. Narteksin kuzey ve güney aksında simetrik olarak düzenlenen aynı eksende kapı ve üst pencereden oluşan  ikili sistem yer alır. Yan girişler tuğla örgü düze yakın hafif basık kemerli olup dikdörtgen formlu kapı açıklıklarıdır. Yine hemen üzerinde dikdörtgen formlu aydınlatma pencereleri yer alır. Günümüzde harap ve üst kısmı yıkık durumda olan bu pencerelerin özgün kemer formunu sadece güneydoğu cephesinde konut penceresine dönüştürülen pencerenin tuğla örgü düze yakın hafif basık kemerinden tespit edebiliyoruz. Dolayısıyla tüm pencereler gibi üst kot pencereler de aynı mimari düzenlemeye sahiptir.  

Nartekste yer alan yan kapılardan Kuzeybatı cephede bulunan kapı simetri aksında ki yan kapıya göre, eğimden dolayı zemin kotu daha yüksektedir. Başka bir deyişle kilisenin güney cephesini sınırlayan bahçe ile kuzey yan cephesini sınırlayan sokak farklı kottadır.

Kuzeybatı cephede yer alan yan kapı doğrudan sokağa ulaşımı sağlamaktadır. Kilisenin işlevini sürdürdüğü dönemde kuzeybatıda narteksin sokağa ulaşımını sağlayan kapının önünde günümüzde mevcut olmayan büyük olasılıkla ahşap tek kollu bir merdiven olmalıdır.

4.2 Naos

Ana mekân naos bölümünde kuzey ve güney cephede yapının işlevselliğine ve morfolojik yapısına zarar veren niteliksiz muhdes (konut,ahır,depo…) yapılar mevcut olup genel olarak taban döşemesi de işlevine uygun olmayan kullanımlarla tahrip edilmiştir. Özgün döşeme molozlarla ve atıklarla kaybolmuş durumdadır. Fakat yapılan yazılı ve görsel araştırmalarda konuya dair her hangi bir veriye rastlanmamış olup bir uzman görüşü olarak zemin kaplamalarının kiliselerde sıklıkla kullanılan ve nartekste yapılan araştırma kazılarında da ortaya çıkan aşınmaya ve suya dayanıklı dikdörtgen sal taşının narteks ve naosta kullanılmış olabileceği belirtilmiştir.

Naosta günümüze ulaşan özgün kalıntıların en önemlisi ahşap taşıyıcı bir sütundur. Yapılan araştırma kazılarında bu sütunun mıhlarla temele sabitlendiği görülmüştür. Ana mekândan günümüze özgün olarak gelen ve sol aksta yer alan bu taşıyıcı sütunun varlığı ve mekân konumunun mimari hacimde bir karşılığı büyük ölçüde olmalıdır. Sonuç olarak uzman mimar/sanat tarihçilerden alınan görüşler ile elde edilen veriler ışığında kilisenin üç nefli olduğu sonucuna ulaşılmıştır.

Naosta pencereleri kuzey ve güney cephelerde simetrik olarak düzenlenmiş olup her cephede dört adet pencere vardır. Bu pencereler uzun dikdörtgen formlu, tuğla örgü düze yakın basık kemerli ve dört adet olup yay kemerli hafifletme kemerlerine sahiptir. Pencere doğramaları mevcut değildir.

4.3 Apsis

Doğu cephesinde giriş ekseninde yarım yuvarlak ana apsis; ve ana apsisin duvarında sağ ve sol aksta dikdörtgen ve yarım yuvarlak formlu ikişerden dört adet liturji (ayin) ile ilgili nişler mevcuttur. Kutsal bölümün kuzeydoğu ve güneydoğu cephesinde ise birbirleri ile simetrik olarak düzenlenmiş bir yarım yuvarlak kemerli bir niş hemen yanında düze yakın tuğla örgü kemerli bir niş ve bu nişin üstünde dikdörtgen şeklinde yine tuğla örgü düze yakın kemerli, daha küçük bir niş mevcut olup bu nişlerin üzerinde kutsal bölümü aydınlatan dikdörtgen formlu aydınlık cephe penceresi olan bir düzenleme yer alır.

Doğu cephesinin en belirgin öğesi, dışarı taşan dairesel planlı apsistir. Özgün kurguda apsisin tam ortasında yarım yuvarlak kemerli bir pencere yer alır. Kilisenin plan şeması doğu cephesinde de dıştan yansıtılmıştır. Ana apsis dışa taşkın yarım daire olup apsisin yarım kubbesi ve kemer alınlığı dolgu ateş tuğla örgüdür. Dış cephede apsisin dışa taşın kısmında özgün üst örtüsü alaturka kiremit ile aktarılmıştır. Apsiste atıl durumda bulunan mermer mimari elemanlar büyük olasılıkla bu mimari hacime ait olmalıdır. Ayrıca kilisenin harabe olan iç mekanında muhtelif yerlerde eski Rumca yazılı ateş tuğlalara rastlanmıştır. Apsis ve kutsal bölümün zemin döşemesi belirlenememiş fakat bu bölümde atıl durumda bulunan mermer parçaları üzerine uzman görüşü alınarak ve benzer tipolojide ki yapılar incelenerek bu mimari hacmin zemin döşemesinin mermer kaplama olması konusunda fikir birliğine varılmıştır.

Buna göre restitüsyonda alınan kararlar şunlardır;

Yapı üzerinde izi bulunmayan, kaynaklarda özgününe dair her hangi bir veriye rastlanmayan bazı konularda, yörede yapılan sözel görüşmeler ve uzman mimar ve sanat tarihçilerden görüş alınarak fikir birliğine ulaşılmış ve benzer tipolojide ki yapılar incelenmiştir. Bu bağlamda;

  • İç mekân döşemesi narteks ve ana mekanda sal taşı, kutsal bölümde mermer olarak belirlenmiştir.

  • Özgün mimari kurguda yapının tüm iç ve dış cephe yüzeylerinin sıvalı olduğu cephe yüzeylerinde ki sıva kalıntılarından izlenmektedir. Sıva kireç esaslı kıtıklı harçtır. Ayrıca sıva üzerinde her hangi bir duvar resmine veya izine rastlanmamıştır.

  • Yapının üst örtüsü için mimari izler ve uzmanlardan alınan görüş doğrultusunda ahşap konstrüksiyonlu beşik çatı olup alaturka kiremit ile aktarılmalıdır. yapıyı çevreleyecek olan saçak silmesi, ana giriş kapısının hemen üzerinde yer alan tuğla örgü profilli silmenin devamı niteliğinde cephe düzenlemesinde estetik olarak bütünlük sağlamalıdır. Böylece  profilli saçak silmesi taş veya tuğla örgüden ve sıvalı olmalıdır. Dışa taşkın apsisin saçak silmesi de profilli taş veya tuğla örgü ve sıvalı olarak uygulanmalıdır.

–  Yapıda iç mekanda ki ve dış cepheye bitişik nizamda yapılan niteliksiz eklerden ve kalıntılardan arındırılmalıdır.

  • Kilise tipolojisi üç nefli bazilikal planlıdır. Nartekste yer alan ahşap konstrüksiyonlu kadınlar mahfili (galeri) ve narteksin sağ ve sol aksında simetrik olarak yer alan üç kollu çeyrek ters döner ahşap merdivenler restitüsyon projesi esas alınmalıdır.

-Yapıda ki tüm pencere ve kapı doğramaları günümüze ulaşmamış olup beden duvarları ve tüm kapı -pencere açıklıkları restitüsyonda aynen korunmuş ve ahşap çift kanatlı doğramalar – ahşap çift kanatlı kepenkli olarak restitüe edilmiş ve sıvalı olarak önerilmiştir.

  • Dış cephe özgün sıvasına uygun olarak hazırlanan harç ile sıvanıp ve sıva üzeri boya önerilmiştir.

  • İç mekanda ki yapı kalıntıları ve molozlar temizlenmeli ve yapının kuzey – güney neflerinde ve bema-apsis gibi mimari hacimlerin zemininde araştırma kazıları yapılmalıdır. Buna göre bu mekânların döşemesi restitüsyon projesine uygun olarak revize edilebilir.

5-Restorasyon Raporu

Kilise restorasyonu restitüsyon doğrultusunda yapılacaktır. Buna göre;

*Öncelikle yapı içerisindeki ve dış cephesine bitişik durumdaki tüm muhdes ekler tamamen kaldırılmalıdır.

*Yapılar kaldırıldıktan sonra alanda tespit edilen döşeme kotuna kadar yapı içinde kotlama çalışması, hafriyat çalışması yapılmalı; özgün döşeme seviyesine inilmelidir. Kazı itina ile yapılmalıdır ki alt katmanda bulunabilecek özgün döşeme var ise zarar verilmemesi gerekmektedir.

*Yapı beden duvarlarında muhdes olan pencere kapamaları alınmalı, üst kotta harç özelliğini yitirmiş örgüler yerinden alınmalı, restitüsyon projesine uygun olarak özgün harç ve duvar örgü sistemine göre örülmelidir.

*Derz açımdan sonra duvarlarda çatlak tespiti yapılması durumunda;

        *1 cm’ e kadar çatlaklarda özgün harç karışımına uygun olarak enjeksiyon yapılması

          *1-4 cm arasında olan çatlaklara paslanmaz kenetlerle dikiş atıldıktan sonra özgün harç karışımına uygun olarak enjeksiyon yapılması

         *4 cm den büyük olan çatlakların 15-20 cm kadar çevresinin çürütülerek özgün malzeme ve sistemine uygun olarak yeniden örülmesi ve özgün harç karışımına uygun olarak enjeksiyon yapılması; önerilmektedir.

*Uygulama sırasında temel durum tespiti için kısmi sondajlar açılmalıdır. Temel sistemi uzmanlar tarafından incelenmelidir. Temellerde eğer çatlak tespit ediliyorsa duvarlarda önerilen çatlak müdahale yöntemleri temel duvarlarında da uygulanmalıdır.

*Ayakta kalan ve iyi durumda olan duvarların özgün taş ve tuğla örgüsü ile korunacaktır. Malzeme kaybı olan bölümlerde çürütme tümleme yapılacaktır. Tümleme malzemesi özgün taş özelliğine uygun taş ile yapılmalıdır. Derzlerin tamamı sökülerek özgün derz karışımlı harç ile yeniden derzleme yapılmalıdır. Derzleme yapıldıktan sonra horasan sıva ile iç ve dış cepheler sıvanmalıdır.

*Çatı sistemi restitüsyona uygun olarak yapılmalıdır. Ahşap makas sistemine göre çözümlenecek çatı da kaplama tahtası üzerine rufoline ve alaturka kiremit örtüsü yapılacaktır.

*Yapı günümüze büyük ölçüde yıkılmış durumda gelmiştir. Duvarlarının üst kot bölümleri de büyük ölçüde yıkılmıştır. Bu nedenle öncelikle duvarlardaki güçlendirmeler yukarıda sıralanan maddelere göre tamamlanmalıdır. Çatı sistemi kurgulanmadan önce restorasyon projesine uygun olarak naostaki ahşap sütunlar imal edilmelidir. Projede ahşap sütunlar taş kaide üzerine oturtulmuştur. Ahşap sütunlar paslanmaz tijler ile taş kaideye ankre edilmelidir. Daha sonrasında çatı karkas sistemi yapılmalıdır.

*Duvarlardaki çimento harçlar ve sıvalar raspalanacaktır.

*Paslanmış olan demir kılıç ve lentoların üzeri mekanik temizlik ile pastan arındırılacak üzerine antipas ve siyah yağlı boya uygulanacaktır.

*Zemindeki toprak alımı sırasında alt katmanlardan çıkacak izlere farklı bulgulara göre proje tadilatı yapılarak ilgili koruma kurulu onayından sonra uygulamaya devam edilmelidir.

*Duvarların rijitliği için duvar üst kotunda paslanmaz L profillerle hatıl sistemi oluşturulmalıdır. Bu şekilde yapının yanal kuvvetler etkisinde açması önlenmiş olur.

*Kullanılacak tüm ahşap elemanların fırınlanmış, emprenye edilmiş ve yangına karşı koruyucu boya ile boyanmış olması gerekmektedir.

*Kapı ve pencere doğramları projesine uygun olarak yeniden yapılmalıdır. Giriş kapısı özgün olup çürüyen bölümleri dışında korunması önerilir.

*Duvarlar sıvalı olarak önerilmiştir.

*Zemin kaplaması kazıda çıkan veriler doğrultusunda taş kaplamadır.

*Eğimli bir arazi üzerine oturan yapının üst kotta kalan bahçesi betonarme perde duvar üzeri taş kaplama olarak önerilmiştir. Eğimli arazi olması nedeni ile ana taşıyıcısı betonarme önerilmiştir.

*Bahçe içine zemin altına tuvalet birimleri önerilmiştir.

Kaynakça

  1. ”19. yüzyıl Kayseri kiliseleri için koruma önerileri” itüdergisi/ a mimarlık, planlama, tasarım Cilt:7, Sayı:2, 26-37, Eylül 2008
  2. Tekfurdağı Sancağı’nın Sosyal ve Ekonomik Yapısı (1890-1902),makâle, Ümit Ekin/ Hümmet Kanal
  3. İstanbul’da Ermeni-Rum Kiliseleri Krizi ve Ermenilere Tanınan Yeni İmtiyâzlar (1890-1891), Ramazan Erhan Güllü
  4. http://ercaninal.blogspot.com.tr/2013/01/tekirdag-tekfurdagi-rodoscuk.html
  1. Tekirdağ 1/5000 nazim imar plani ve 1/1000 uygulama imar plani açiklama raporu

    http://www.azrefs.org/tekirdag-15000-nazim-imar-plani-ve-11000-uygulama-imar-    plani-a.html?page=3

  1. Osmanlı Devleti’nde Ermeni Eğitim Kurumları ve Faaliyetleri, makâle, Necmettin Tozlu
  2. Surp Yerrortutyun Katolik Ermeni Kilisesi, Sanat Tarihi Raporu, Sedat Bornovalı
  3. XIX. Yüzyıl Ayvalık Kiliselerinde Ahşap Konstrüksiyon Teknikleri, Yrd.Doç.Dr. Yasemin İnce Güney, Yrd.Doç.Dr. Hatice Uçar
  4. 1915 Öncesinde Osmanlı İmparatorluğu’nda Ermeniler’, Raymond H. KévorkianPaul B. Paboudjian, Aras Yayıncılık İstanbul, 2013

10.‘Badgerazart Pınaşkharhig Pararan’ (Resimli Dünya Sözlüğü), H.S. Eprigyan,  Venedig, 1902

  1. http://www.agos.com.tr , Çanakkale, Gelibolu, Tekirdağ Ermenilerine ne oldu?,makale, Zekeriya Mildanoğlu
  2. Osmanlı Devleti’nde Gayrimüslimlerin Din-İbadet, Egitim-Ögretim Hürriyetleri ve Bu Bakımdan “Kilise Defterleri”nin Kaynak Olarak Önemi (4 numaralı kilise defteri’nden örnek fermanlar), Ali Güler
  3. Kumkapı Surp Vortvots Vorodman Kilisesinin Yapım Sistemi Ve Onarım Sürecinin Değerlendirilmesi, tez,Rahmi Hızır
  4. http://www.serdarsabri.com/2010/06/malkara-bulgar-kilisesi-umit-bayazoglu.html
  5. http://www.sehirtarihleri.com/tekirdag/ 16.Salnamelere Göre İdari,Sosyal ve Ekonomik Yapısıyla Edirne Sancağı, Edirne Valiliği Kültür yayınları
  6. http://www.malkaragundem.com/malkaradaki-tarihi-eserler-koruma-altina-aliniyor.html
  7. “Kuzey Marmara sahilleri ve ard alanında şehirleşmenin tarihi süreci: XVI.-XVII. yüzyıllarda Tekirdağ ve yöresi”, Doktora Tezi, Hacer Ateş, İstanbul Üniversitesi SBE, 2009.
  8. http:// team-aow.discuforum.info/t7-Kumkapı-Surp-Asdvadzadzin-Aziz-meryem-ana-Vortvots-vorodman-gokgurultusunun-Cocukları-Ermeni-Kilisesi.htm
  9. http://www.tarihiyapilar.org/vortvots-vorodman-kilisesi/
  10. http://hagiabyzantion.blogspot.com.tr/2011_12_01_archive.html?view=magazine
  11. http://www.anatoliantemples.com/category/yarimada/
  12. http://ermenikulturu.com/malkara-ermeni-kilisesi/
  13. http://www.radikal.com.tr/turkiye/insaata-feda-olan-mezarlar-1139708/
  14. http://www.serdarsabri.com/2010_06_01_archive.html

26.http://www.istanbulguide.net/insolite/info/francais/turquie_occidentale/malkara.htm

  1. http://team-aow.discuforum.info/t2009-Tekirdag.htm
  2. Tekirdağ ilinde nüfus ve yerleşmenin coğrafi analizi, uluslararası sosyal araştırmalar dergisi, Vedat Şahin, Cilt: 7 Sayı: 35
  3. http://www.tekirdagcik.adalet.gov.tr/tekirdag.html

İSTANBUL’DA BULUNAN RUM ORTODOKS KİLİSELERİ

İSTANBUL RUM ORTODOKS KİLİSELERİ

Aya Triada Kilisesi (Beyoğlu)
Taksimde Meşelik sokağındadır Patrik IV Dionisios cemaatin mezarlık ihtiyacı için 1672 de Mehmet Çelebi’nin 30 dönümlük tarlasını Yoannis Topazi adına satın alarak bir bölümünü hastahane diğer bir kısmını da mezarlık olarak düzenlemiştir Burası 1672-1865 yılları arasında kullanılmış kuzey tarafına Rumlar güney tarafına da Rus,Bulgar,Sırp,Kara dağlı gibi ortodokslar defnedilmiştir “Beyoğlu Ospitali” adı ile tanınan hastahane binası daha sonraki yıllarda “Stavrodromi Veba Hastahanesi” olarak kullanılmış olup bugün yerinde İstiklal Caddesindeki Fransız konsolosluğu bulunmaktadır Rum mezarlığının içine Aya Yorgi’ye ithaf edilmiş ahşap bir kilise yapılmıştı Tanzimatın ilanı ile yeni bir kilise yapma izni alan Patriklik ve cemaat bu ahşap kiliseyi yıkıp yerine Zapyon Kız Lisesini inşa etmişler mezarlığın bir kısmını da kaldırarak 13 Ağustos 1867 de inşaata başlayarak bugünkü Aya Triada Kilisesini yaptırmışlardır Onüç sene gibi oldukça uzun bir süre devam eden inşaat sırasında çeşitli proje değişiklikleri yapılarak Patrik III İoakim (1878-1884) zamanında Kutsal Haç Yortusu olan 14 Eylül 1880 Pazar günü de ibadete açıldı İlk mimari proje mimar Potessaro’ya aittir Daha sonra inşaatı Vasilaki Yoannidis yürütmüştür İçerideki İsa,Meryem ve Aziz tasvirlerini ressam Sakellarios Meğaklis yapmış,mermer süslemeleri Aleksandros Krikelis’in çalışmalarıdır Aya Triada yüksek duvarların çevrelediği geniş bir avlu içerisinde yer alır Avluda kiliseye ait lojman ve diğer idari binalar ile bir de “Aya Yorgi” ye ithaf edilmiş ayazma bulunmaktadır Kubbeli bazilika tipinde inşa edilmiş olan bina 28 inci yy Avrupa eklektik mimarisinin bütün özelliklerini devasa ve kütlesel görünüşü ile taşır Orta mekanın üzerini yüksek kasnaklı ,iki yanda yükselen çan kulelerini çinko kaplı kubbeler örter Apsisler yarım kubbe ile örtülüdür Cephelerde açılmış büyük boyutlardaki pencereler bir üslup beraberliği göstermezler Apsislerin önünde mermerden aralarına aziz incil yazarları İsa ve Meryem’i gösteren resimlerin yerleştirildiği Barok tarzda yapılmış ikonastasis vardır Mermerden despot koltuğu dört ince sütun’un taşıdığı bir silme ve üzerinde de baldakin tarzı küçük bir kubbecik ile nihayetlenir Mermerden ve korkuluklarına aziz resimleri yapılmış ambonu yan taraftaki taşıyıcı sütunlardan birinin üzerindedir

Aya Paraskevi Kilisesi (Beyoğlu)
Hasköy’de Baçtar ve Çançan sokaklarının arasında Azize Paraskevi’ye atanmış Rum Ortodoks kilisesidir Romalı zengin bir ailenin üç kızından en büyüğü olan Paraskevi, ailesinin ölümünden sonra hıristiyan olmuş ve bütün mallarını fakirlere dağıtarak Roma çevresinde hıristiyanlığı yaymağa çalışmıştır Hıristiyanların takip edildiği bu yıllarda İmparator Antoninus Pius (138-161) emriyle tutuklanmış ve başı kesilerek 26 Temmuzda öldürülmüştür Hıristiyanlığın kabulünden sonra ilk azizelerden kabul edilmiş ve bakire olduğu için “Parthenomartis” unvanın almıştır Çocuk sahibi olmak isteyen kadınlara ve göz hastalığına uğrayanları iyi ettiğine inanılır ve öldürüldüğü gün olan 26 Temmuz yortu günü olarak kabul edilmiştir Yüksek duvarların çevrelediği bir avlu içerisinde yer alan kilise,ilk yapılışı Eflak voyvodası Konstantin Brankovanos (1654-1714) tarafından 1692 de inşa edildiği kitabesinde yazılıdır Daha evvelce kilisenin bulunduğu yerde bir aynı adı taşıyan bir ayazmanın bulunduğu 1583 ve 1604 listelerinde yazılı olduğu gibi 1652 de İstanbul’a gelen Antakya Patriği’nin katibi Paulus’da raporunda bu ayazmadan bahsetmektedir Bu kilise harap olduğundan Patrik Konstantinos zamanında (1830-1834) zamanında yeni baştan inşa edilmiş olup günümüze gelen kilise bu tarihe aittir Üç nefli bazilika planında olan yapı kaba yonu taşı ve tuğladan inşa edilmiş olup yarı sıvalıdır Nefleri kare şeklinde ahşap taşıyıcılar ayırmaktadır Naos’a giriş yuvarlak tuğla kemerlidir Apsis içten yarım yavarlak kubbe olup genel örtü sistemi dışarıdan kırma çatıdır Apsis ve iki yandaki hücreleri kapsayan ahşap ikonastasis sütuncuklarla bölümlere ayrılmış olup içerisinde büyük çerçevelerin çevrelediği Meryem ve çocuk İsa,İsa ,aziz ve azizelerin portreleri yağlıboya ile resmedilmiştir Daha küçük çerçevelerin içinde ise İhncil’den sahneler vardır Narteksin üzerindeki galeriye “L” şeklinde olup naos’dan çıkılır Avluda sonradan yapılmış mermerden ikizli açıklıkları olan baldaken tarzındaki üzeri kubbeli kare şeklindeki yüksek çan kulesi kilise ile mimari bakımdan bir bütünlük teşkil etmez Avluda ayrıca kilise görevlilerine ait binalar vardır

Ayios Athanasios Kilisesi (Şişli)
Kurtuluş’da Omuzdaş Sokağındadır Tanzimat’ın verdiği yetki ile izin alınarak yapılmış kiliselerdendir Kilisenin atandığı Athanasios 296-373 yıllarında yaşamış çok sayıda dini eserleri olan bir din adamıdır 325 deki İznik konsiline katılmış sonra 328 de İskenderiye Patriği olmuştur Daha sonra Arius’un başlattığı ,İsa’nın tanrısal kişiliğini soruşturan Arius’culara karşı mücadele etmiş ,Mısır’a giderek oradaki keşişleri yönlendirmiş 2 Mayıs 373 de 75 yaşında da ölmüştür Kilisenin günü onun ölüm günü olan 2 Mayıs’dır Yapı, Tanzimat fermanı ile inşa edilen Rum ortodoks kiliselerindendir 1855 de inşa edilmiş,1893 ve 1949 da tamir edilmiştir Eğimli bir arazide yüksek duvarların çevrelediği bir avlunun içerisinde kubbeli bazilika plânında bir yapıdır Apsis üzerinde korkuluklarında İncil’den sahnelerin işlendiği küçük bir galeri vardır Ahşep ikonastasis’de yuvarlak kemerlerin içinde Meryem kucağında çocuk İsa ve aziz figürleri büyük boy yağlıboya tablolar olarak işlenmiştir Giriş dışarıdan üçgen bir alınlıkla nihayetlenir bunun iki yanında da oldukça yüksek çan kuleleri vardır Orta mekanın üzeri yuvarlak kasnaklı,basık,çinko kaplı kubbe ile örtülüdür Kubbenin etrafını ağırlık payelerinin oturduğu dört köşede küçük istinat kuleleri yapılmıştır

Ayios Konstantinos ve Ayia Eleni Kilisesi ( Beyoğlu)
Tarlabaşında Kalyoncukulluğu caddesindedir Tanzimat fermanı ile yeni kilise inşa etme izni alındıktan sonra 25 Mart 1856 de inşaata başlanıp 9 Nisan 1861 de Patrik II Iohakim’in (1860-1863) kutsamasıyla ibadete açılış yakın devir Rum kilisesidir Hıristiyanlığı ilk kabul eden Roma İmparatoru olan Konstantinos (306-337)’un annesi Elena’nın anısına yapılmıştır Bitinya’da doğan Eleni hıristiyanlığı kabul ettikten sonra yoksullara laptığı yardımlar ve kutsal yerleri ziyaretleri ile tanınmış ve ölümünden sonra azize ilan edilmiştir İmparator Konstantin 312 de taht kavgası nedeniyle Maxentus ile savaşırken gökyüzünde hale ile çeverelenmiş kutsal haç’ı görür ve savaşı da onun sayesine kazandığına inanır Bu olaydan sonra şükran borcunu ödemek üzere Kudüs’e giden Eleni oradan “Kutsal Haç” kabul edilen röligi İstanbul’a getirir Ölümünden sonra azize payesi verilir Yüksek duvarların çevrelediği bir avlunun ortasında yer alan kilise bazilika ile Yunan haçı planın birleştirildiği bir plâna sahiptir Doğu ekseninde yarım yuvarlak üç apsis dışarıya çıkıntılıdır Batı tarafında ise binanın iki tarafında yüksek çan kuleleri bulunmaktadır Dış cephede değişik pencere sistemleri kullanılmış olup narteksin üzerindeki yarım kubbenin üstünde bir de saat kulesi yapılmıştır Cephe mimarisi Barok ile karışık eklektik üsluptadır İkonastasis bema’nın tamamını kaplar mermer,altın varak ve yağlıboya tablolar halinde Aziz tasvirleri çerçeveler içinde bütün yüzeyi doldurur Despot koltuğu ve ambon da aynı üslupta yapılmıştır Kubbede Pantokrator İsa,pantantiflerde de dört incil yazarı resmedilmiştir
Ayios Nikolaos Kilisesi (Beyoğlu)
Karaköy ile Tophane arasında Hoca Tahsin ve Mumhane caddesi arasındadır 1583 ve 1604 listelerinde yer alan bu kilise 1695 deki yangında yanmış 30 sene kadar metruk kaldıktan sonra yeniden inşa edilmiş fakat kısa bir süre sonra çıkan 1731 yangınında bir kere daha yangın geçirerek tamir edilmişse de 1796 da tekrar yanmıştır 1804 de temelden inşa edilmiştir IV üncü yy da Patara’da doğup Myra’da piskopos olan,IX uncu yy da ise doğu kilisesi tarafından aziz ilan edilen, gemicilerin ve çocukların azizi olarak bilinen Aziz Nikolaos’a ithaf edildiği için İstanbul’a gelen denizcilerin ibadet yeri olarak tanınan bu kilise 1834 yılında büyük bir onarım geçirmiş ve bazı ilaveler yapılmıştır 1867 de ise narteks’deki ayazma yapılmıştır Yonu taşı ile yapılıp üzeri sıva ve günümüzde de kiremit rengine boyalı olan kilise üç nefli bazilika plânındadır Üst örtüsü kiremit kaplı kırma çatıdır Nefleri ayıran sütunlar iyor başlıklı olup düz bir silme ile bağlanırlar Ahşap ikonastasis bemanın tamamını kaplar ve çerçevelerin içine aziz,Meryem,İsa ve incil’den sahneler yapılmıştır Naos’da orta nefin üzerinde Pantoğrator İsa tasviri vardır Narteks’deki merdivenlerle iki taraftan galeriye çıkılır
İoannes Prodromos Kilisesi (Beyoğlu)
Tophane ile Galata arasında Vekilharç sokağındadır İoannes Prodromos’a (Vaftizci Yahya) atanmıştır İoannes İsa ile aynı zamanda yaşamış ve Meryem’in akrabası olan Elizabeth’in oğludur Çocukları olmadan yaşlanan Elizabeth ve Zekeriya’nın ileri yaşlarında bir oğulları olur,hatta Meryem ile Elizabeth’in hamilelikleri aynı dönemdedir İoannes büyüdüğünde insanları Şeria ırmağında kutsayarak günahlarından arındırdığı için İbraniler tarafından beklenen Mesih kabul edilmek istenmişse de o “Ben “O” nun habercisiyim” der Hatta İoannes İsa’yı da şeria nehrinde vaftiz etmiştir Bölgeyi idare eden Kral Herot kardeşinin karısı Herodia ile evlidir Yahya bunun yahudi yasalarına göre zina sayılacağı etrafta yayması ve taraftar bulması üzerine Herodia onu öldürtmek ister,fakat Kral Herot Yahya’yı tutmakta ve onu Herodia’nın düşmanlığından korumakta idi Herodia Kralı ikna edemeyince kızı güzel Salome’yi kralın önünde dans ederek kandırması için ikna eder Saloma tarihte “yedi tül dansı” adı ile geçen dansı Kral’ın önünde yapar Törelere göre Kral’ın önünde çıplak dans eden kadın onun olacağı için Herot Yahya’nın öldürülmesine istemeyerek izin verir ve 7 Temmuz günü İoannes başı kesilerek idam edilir Daha sonra onun ölüm günü Yortu günü olarak kabul edilir İlk yapılışı Bizans devrine kadar inen bu kilise İstanbul’da en çok yangın felaketine uğramış ibadethanedir 1583’de Çar adına İstanbuldaki Ortodoks kiliselerinin listesini yazan Tryphon ile 1604 tarihli Paterakis listelerinde yer alan bu kiliseyi 1652 de İstanbul’a gelen Antakya Patriği Paulus iki kere yanıp yeniden yapıldığını yazmaktadır 1683-1696 yıllarında kilisenin ibadete açık olduğunu Manuel Gedeon tesbit ederek Galata’daki dokuz kiliseden biri olduğunu yazmaktadır Ne yazık ki 1696 da tekrar yanan kilise Sultan II Mustafa’dan alınan fermanla Sakızlı Rumların verdikleri maddi yardımla temelden inşa edilir ve bu tarihten itibaren onların idaresine geçerek “Sakızlıların kilisesi” diye de adlandırılır 1731 de tekrar yanan kiliseyi yine Sakızlı tüccarlar onarırlar ve 29 Eylül 1734 de ibadete açarlar Galata’da 8 Şubat 1771 de çıkan yangında bu kilise bir kere daha tamamen yanar III Mustafa’dan (1754-1774) alınan fermanla temelden yeniden inşa edilen kilise 1836,1874,1884 ve 1894 yıllarında yapılan onarım ve genişletmelerle günümüze gelmiştir Üç nefli bir bazilika planına sahip olan yapı’nın kuzey cephesi sıvasız kaba yonu taşı arasında tuğla hatıllı ve dikdörtgen pencereli,batı cephesi ise sıvalı ve sağır duvarda tek bir penceresi olan üst örtüsü içeriden beşik tonoz dışarıdan kiremit kaplı kırma çatı ile örtülü bir yapıdır Nefleri ayıran sütunlar yuvarlak kemerlerle bağlanmış olup bu kemerlerin iç yüzleri dekoratif motiflerle bezenmiştir Üç bölümlü apsis’in tamamının önünde bulunan ahşap ikonastasis altın varakla süslenmiştir Burada büyük çerçeveler içinde Meryem Çocuk İsa,İoannes Prodromos ve incilden sahneler işlenmiştir Ahşap,ejder figürlü Patrik koltuğu ve üzerinde İncil Yazarlarının portrelerinin bulunduğu ambon ikonastasis ile aynı teknikte yapılmıştır Naos’un bitiminde merdivenle çıkılan galeri “U” şeklinde olup yarım yuvarlar çıkıntılı olup korkuluğu üzerinde çerçeveler içinde İsa’nın yaşamından sahneler işlenmiştir Çan kulesi 1855 de inşa edilmiştir Kilisenin avlusunda ,tarihleri 1842-1863 arasında olan Sakızlılara ait mezarlar bulunmaktadır Kilise günümüzde Türk Ortodoks Başpiskoposluğu’nun yönetimindedir

Panayia Evangelistria Kilisesi (Beyoğlu)
Dolapdere’de Hacı İlbel sokağındadır Evvelce mevcut ahşap bir kilisenin arsası üzerine 1877 de inşata başlanıp 16 senede bitirilerek 1893 de ibadete açılmıştır Meryem’e tanrıdan bir oğul doğuracağı müjdesinin verilmesi adına inşa edilmiştir Yüksek duvrlı bir avlunun içinde yer alan kilise uzun yıllardır kapalıdır Genel plan şeması kapalı Yunan Haçı dır İki renkli düzgün kesme taşlardan inşa edilmiş olup Naos’un iki yanında son derece yüksek sivri külahlı çan kuleleri vardır Kilisenin orta mekanını etrafında pencereleri bulunan yuvarlak kasnaklı basık bir kubbe örter Nartek’deki bir merdivenle çıkılan galeri “U” şeklinde narteksi ve çevresini kuşatır İkonastasion ,despot koltuğu ve ambon mermerden yapılmış olup son derece eklektik tarzda tezyin edilmiş olup İncil’den sahneler resmedilmiştir Kilisenin içinde , Evangelistria (İsa’nın doğumu’nun müjdelenmesi) konulu gümüş ikona kilisenin kıymetli litürjik eşyalarındandır Naos’a avludan giriş yan yana üç demir kapıdan sağlanır Bu kaüpıların üzerinde mermerden yuvarlak kemerlerin içinde aziz figürleri yer almaktadır Binanın batı cephesinde Panayia Thetokos’a atanmış bir Ayazma mevcuttur

Panayia İsodion Kilisesi (Beyoğlu)
Galatasaray’da Emir Nevruz Çıkmazında , günü 21 Kasım olan Rum Ortodoks kilisesidir Kitabesinde 18 Eylül 1804 de inşa edildiği yazılıdır Panayia Eiosodoion’a (Meryem’in Mabede takdimi) ithaf edilmiştir (III Selim’in (1789-1807) fermanı ile yapılan ilk bina tek nefli ve basit bir yapıdır II Mahmut (1808-1839) ‘un fermanı ile kilise 1831 de iki yana doğru genişletilmiş ve çatısı da yenilenmiştir 1860 da kilise tekrar bir onarım geçirerek genişletilmiş bunu 1875,1890 ve 1904 deki tamir ve küçük ilaveler takip etmiştir İçerisinde çeşitli işlevli yapıların olduğu geniş bir avlu içerisindedir Beş nefli Bazilika planında olan yapının orta nefi basık tonoz yan nefler ise ahşap çatıdır Kilisenin Naosuna açılan üç,güneyinde ise iki giriş kapısı vardır Apsis’in önünde ve üç nefi kaplayan ahşap İkonastasion üçgen alınlığı ile antik dönem cephe düzenlemesini hatırlatmaktadır 1860 daki onarımda yapılmış olan ahşap Ambonun yüzeyindeki madalyonlarda İsa ve dört İncil Yazarının tasvirleri vardır Despot koltuğu da ahşap olup kabartma tekniğinde oymalıdır Nefleri ayıran sütunlar ise yuvarlak kemerli ve iyon başlıklıdır Naos’daki orta nefin üzerinde Pantokrator İsa tasviri yer alır,sütunların arasında ise havari ve aziz figürleri işlenmiştir Galeri korkuluğunun üzerinde “Son Akşam Yemeği” sahnesi,kuzeydeki neflerde Meryem’in güneydekilerde ise İsa’nın hayatından sahneler yer almaktadır XIX uncu yy a ait olan bu resimlerin Sanat Tarihi açısından belirgin bir özelliği yoktur.
Panayia Kafatiani Kilisesi (Beyoğlu)
Tophane ile Karaköy arasındaki Ali Paşa Değirmeni sokağındadır 1475 de Kırım’daki Kaffa şehrinden gelen Rumlar tarafından inşa edildiği bilinir Fatih Sultan Mehmet İstanbul’un esnaf ve sanatkâr ihtiyacını karşılamak için otuzbin Rum ve Ermeniyi getirttiği ileri sürülmüştür Eski listelerde “Panagia Kaphatiane Galata” adıyla kayıtlara geçmiştir 25 Nisan 1696 de büyük bir yangın geçirerek yanmış yeniden inşa edilerek 14 Eylül 1698 de Kutsal Haç yortusunda ibadete açılmıştır 1731 de tekrar yanan kilise yeniden inşa edilir ve Sulan fermanıyla onarılır ve 1 Ekim 1734 tarihinde yeniden ibadete açılır Kapı kitabesinde bu tarih yazılıdır Bir müddet sonra yeniden harap olan kilise tekrar büyük onarım geçirir ve 1840 da temelden yenilenir Hz Meryem’e ithaf edilmiştir Doğu kilisesinde Hz Meryem “Panayia” adı ile tanımlanır ve İstanbul’da ona atanmış çok kilise vardır 1652 de İstanbula gelen Antakya Patriğinin katibi Paulus, Kaffa’den gelen Rumların beraberlerinde getirdiği söylenen “Hodogetria Meryem” ikonasının Kilisenin kuzey nefinde bulunduğunu söylemektedir Kilise etrafı yüksek duvarların çevrelediği bir avlunun içerisinde yer alır Avlunun içinde Türk Ortodoks Başpiskoposluğunun yönetim odaları ve kilise görevlilerine ait lojmanlar vardır Çan kulesi 1840 daki tamirde ilave edilmiştir Dikdörtgen planlı üç nefli bazilika tipinde bir yapıya sahip olan kilisenin üstü çatı ile örtülüdür Apsis dışarıdan çıkıntılıdır Naos’da nefleri sınırlayan sütunlar yuvarlak kemerlidir İçten orta nefin üst örtüsü beşik tonoz yan nefler ise düz tavandır Apsis’in üstü ise kiliselerin geleneksel mimarisi olarak yarım kubbe ile örtülüdür Ahşap olan İkonostasion,naos’un doğusunda üç nefi de kapsar ,oyma ve kabartma tekniği ile yapılmış,üzeri altın varaklı geometrik motifler ,yaprak ve çiçeklerle süslüdür Altta büyük çerçeveler içinde Meryem’in ölümü sahnesi olan “Koimesis” , “Meryem ve Çocuk İsa”, “ İsa’nın Doğumu” resmedilmiştir Bunlardan başka bazı azizler in tasvirleri de burada yer alır Naos’daki iki sütun’un arasına oturtulmuş olan Ambon (bir tür vaaz kürsüsü) yine altın varaklarla süslenmiş olup kürsünün altında çerçeveler içinde Hz İsa ve 4 İncil yazarının tasvirleri bulunmaktadır Despot koltuğu de yine aynı tarz bitki motifleri ile bezenmiş olup burada ayrıca kabartma olarak melek ve hayvan figürleri işlenmiştir Nefleri ayıran sütunların aralarındaki madalyonlar içinde havariler resmedilmiştir Orta nefin üst örtüsündeki “Pantokrator İsa” (Dünyaya hakim olan) yağlıboya ile yapılmıştır
Ayios Demetrios (Fatih)
Edirnekapı’da Prof Naci Şensoy Caddesindedir Yüksek duvarlarla çevrili bir avlunun içerisindedir Bu kilisenin Bizans devrinde var olduğu Fatih Sultan Mehmet’in bir fermanında yer aldığı fakat bu fermanın aslının patrikhane yangınında yok olduğu ileri sürülür 17 inci yy da bu kilise bu bölgede yaşayan keşişlere ait olduğu bilinmektedir 1730 tarihli bir fermanda daha önce bu bölgede yanmış olan oniki kilise ile birlikte bunun da onarımına izin verildiği yazılıdır Kilisenin batı tarafındaki kapısının üzerinde ise 20 Nisan 1834 tarihli tamir kitabesi vardır Kilise bugünkü durumu ile 19 uncu yy a ait üç nefli bir bazilikadır Yan nefler orta neften bir basamak yüksektir Ahşap olup kahverengiye boyalı İkonostasis üç nefi de kapsar,ambon ve despot koltuğu ile aynı teknikte yapılmıştır Apsis dışarıya yarım yuvarlak çıkıntılıdır İçerideki nefleri ayıran sütunlar ahşaptır Binanın üst örtüsü içeriden orta nefin üzeri tonoz ,dışarıdan ise çift meyilli çatıdır Kilisenin batı tarafında kare planlı Ayios Sebastios Ayazması bitişiktir

Ayios Demetrios Kanavis (Fatih)
Ayvansaray’da Kırkambar sokağında Rum ortodoks kilisesidir Bizans devrinde 1204 de Nikolaos Kanavis’e ithafen yakınları tarafından inşa ettirildiği ileri sürülen bu yapı 1597-1601 yıllarında Patrikhane kilisesi olarak kullanılmıştır 1729 da çıkan büyük yangında yanmış cve ertesi sene Patrik II Paisios zamanında tamir ettirilerek ibadete açılmıştır Giriş kapısı üzerindeki kitabeden 1835 ‘de Patrik Konstantinos zamanında yeniden tamir edildiği yazar Ayrıca Narteks’deki kitabelerde 1933,1946 ve 1960 da onarım gördüğü yazılıdır Üç nefli bir bazilika planına sahip olan binanın bema kısmı neflerden iki basamak yüksektir Apsis’in iki yanındaki diakonikon ve protesis hücrelerinin kendi apsisleri vardır Bu üç apsis çıkıntısı dışarıdan yarım yuvarlaktır Nefleri ayıran sütunlar korint başlıklı ve ahşap olup üzerleri alçı kaplanıp porfir taklidi boyanmıştır Naos’daki İkonastasis abanoz taklidi siyah ağaçtan yapılmış olup üç nefi de kapsar Bunun yan tarafındaki ambon ve despot koltuğu da aynı stildedir Galerinin korkuluklarında İsa’nın yaşamından çeşitli sahneler canlandırılmıştır Pencerelerde ise renkli camlardan haç motifleri işlenmiştir Orta nefin üst örtüsü içeriden tonoz dışarıdan ise iki yandaki nefleri de kapsayan çift meyilli çatıdır Bina dışarıdan yüksek duvarların arkasındaki avlunun içindedir
Ayios Kiryakos (Fatih)
Edirnekapı-Eğrikapı arasında sur dışındaki Rum mezarlığının içindeki Rum Ortodoks kilisesidir İmparator Diocletianus zamanında öldürülen ilk hıristiyanlardan olup sonradan azize ilan edilen Kiryaki’ye atanmıştır İlk yapılış tarihi bilinmemekte olup bugünkü durumu 19 uncu yy a ait olup mezarlık için yapılmış bir şapeldir Tek nefli bazilika şeklindeki bir plana sahip olup apsis dışarı yarım yuvarlak olarak çıkar Apsis’in önündeki ikonostasis mermerdendir Orta mekan içten beşik tonoz dıştan çift yüzlü kırma çatı ile örtülüdür
Ayios Konstantinos ve Ayia Eleni Kilisesi (Fatih)
Samatya-Yedikule arasında Kilise sokağındadır İlk yapılışının Bizans İmparatoru I Konstantinus (324-337)’un annesi Helena’nın anısına yaptırıldığı ileri sürülür Fatih Sultan Mehmet İstanbulu fethettikten sonra Karaman’dan gelen rumları burada iskan ettirmiş ve yıkık olan bu kiliseyi yeniden inşa etmelerine izin vermiştir 1689 da bu kilise tamamen yanmış ve uzun bir süre onarılmamıştır Kitabelerine göre 6 Nisan 1805 de yeniden yapılarak ibadete açıldığını öğreniyoruz 1833 de Mimar Konstantinos gözetiminde bir restorasyon geçirir Avludaki baldakinli çan kulesi ise 1903 de yapılmıştır 7 Eylül olaylarında tamamen tahrip edilen bu kilise 1960 da onarılarak yeniden ibadete açılmıştır Bugünkü binanın plânı üç nefli bazilika şeklindedir Yan nefler orta neften bir basamak yüksektir Narteks’in üzerinde dikdörtgen planlı bir galeri yer alır Dış cephe oldukça sâde olup sıva ile kaplıdır Üst örtüsü orta nefin üzeri içten tonoz dıştan ise çift meyilli kiremit kaplı çatıdır İkonastasis,ambon ve despot koltuğu ahşap olup oyma kabartma tekniği ile çiçek ve yaprak motiflerini ihtiva eder

Ayios Minas Kilisesi (Fatih)
Samatya’da Nafiz Gürman Caddesi ile Bestekâr Hakkı Bey Sokağının bitiştiği köşededir Kilisenin bulunduğu yerde 4-5 yy a ait olan Polikarpos Martirium’u bulunuyordu 1200 de Rusya’dan İstanbul’a gelen Novgoradlı Antoine yazdığı gezi notlarında buradan bahsetmektedir 1782 de yanan kilise 1833 de Mimar Konstantin Yolasığmazis’in projesi doğrultusunda bugünkü şekli ile inşa edilmiştir 6-7 Eylül olaylarında büyük tahribat görmüş ve İstanbul Vakıflar Başmüdürlüğü Mimarlarından Süreyya Yücel’in kontrolluğunda tamir edilmiştir Üç nefli bir bazilika planına sahiptir Nefleri ayıran sütunlar silmelerle beton kirişlere bağlanır İkonastasis diğer bütün Rum kiliselerinde görüldüğü gibi ahşap olup üç nefi de kapsar Etrafı duvarla çevrili bir avlu içerisinde yer alan kilisenin en göze çarpan mimari parçası,mermerden baldaken tarzında yapılmış çan kulesidir Kilisenin altında bir Ayazması vardır

Ayios Nikolaos Kilisesi (Fatih)
Samatya’da tren istasyonunun arkasındaki Muallim Fevzi Sokağındadır Yüksek duvarlarla çevrili bir avlunun içerisinde yer alır Kilise 1583 tarihli Trypon ve 1604 Paterakis listelerinde yer almaktadır 1652 de buraya gelen Antakya Patriği’nin katibi Paulus yazdığı raporunda içte çok güzel süslemeleri olduğundan bahsetmektedir 1782 ‘de yanan kilise bir müddet sonra başlatılan inşaat ile yeniden inşa edilmiş ve 21 Ocak 1830 da Patrik Konstantinos zamanında ibadete açılıştır Üstü çift meyilli kiremit çatı ile kaplı olan kilise üç nefli bir bazilika şeklindedir Apsis doğu tarafında dışarıya yarım yuvarlak çıkıntılıdır Kaba taş tuğla karışımı malzeme kullanılarak inşa edilmiştir Avludaki çan kulesi demir iskeletten yapılmıştır

Ayios Nikolaos Kilisesi (Fatih)
Ayakapı Abdülezel Paşa Caddesi üzerindedir İlk yapılışı Bizans devrine kadar inen bu kilise 1633 deki Cibali yangınında harap olmuş ve Sultan III Mustafa’nın (1757-1774) verdiği fermanla yeniden inşa edilmişse de kısa bir süre sonra çıkan bir yangında yanmış ve 1837’de bugünkü kilise inşa edilmiştir Üç nefli bazilika tipinde bir plana sahip olan yapının,alt kısmı penceresiz üst katında ise az sayıda dikdörtgen pencereleri olan taş,tuğla karışımı duvar örgüsüne sahip kırma çatı ile örtülü bir kilisedir Yan nefler orta neften bir basamak daha yüksektir Naos’daki sütunlar birbirlerine yuvarlak kemerlerle bağlanmış,porfir taklidi boyalı olup ahşap üzerine alçı sıvalıdır Naos’daki üçgen alınlıklı ikonastasis ve ambon mermerden yapılmıştır Narteks’in üzerindeki galeriye çıkış avlunun güneyinde ve yanındaki Ayios Haralambos ayazmasındaki merdivenlerle sağlanır Baldaken tipinde mermerden yapılmış bir çan kulesi vardır.
Ayios Nikolaos Kilisesi (Fatih)
Topkapı’da Kaynata,Posta ve Karatay sokaklarının çevrelediği köşededir Aziz Nikolaos’a ithaf edilmiş olan bu kilisenin ilk temellerinin Bizans’a kadar indiği söylenir Patrik Konstantinos zamanında Kayserili mimar Konstantinos Yolasığmazis’e hazırlattırılan proje çerçevesinde yeniden inşa edilmiş ve 17 Kasım 1831 de ibadete açılmıştır Yüksek duvarlarla çevrili bir avlunun arkasındadır Üç nefli bazilika tipinde bir plana sahiptir Neflerdeki ahşap sütunlar kirişlere postamentlerle bağlanmıştır Orta nefin üzeri içten tonoz yan nefler ise düz tavan şeklinde olup dışarıdan kiremit kaplı kırma çatı ile örtülüdür Dış cephede devşirme malzeme kullanılmış olup genel örgü sistemi kaba taş v tuğla karışımı olup sadece köşelerde düzgün kesme taş kullanılmıştır Üç nefi içine alan ikonastasis,despot koltuğu ve ambon ahşap olup üzeri oyma tekniği ile yapılmış kabartma bitki motifleri ile tezyin edilmiştir Baldakenli bir çan kulesi vardır Narteksin kuzeyinde Ayios Yeoryios’a atfedilen bir ayazma bulunur.
Ayios Taksiarhes “Ayia Strati” Kilisesi (Fatih)
Haliçe inen Ayan Caddesindedir Yüksek duvarlarla çevrili eniş bir avlunun gerisinde yer alır İlk yapılışı Bizans’a kadar inen kilise 1730 Balat yangınında yanmış ,kitabesinde yazdığı üzere 17 Eylül 1833 de restorasyonu biterek Patrik I Konstantinuz döneminde ibadete açılmıştır Üç nefli bazilika planındaki kilisenin apsis’i dışarıya yarım yuvarlak çıkıntılıdır Üst örtüsü kiremit kaplı çatıdır Ortadaki büyük iki yanlardaki daha küçük basık kemerli üç kapı ile Naos’a girilir Ahşap olan İkonastasis her üç nefi de kapsar Despot koltuğu ve ambonu ile aynı stilde yapılmıştır Kare gövdeli çan kulesi binaya bitişiktir Kilisenin doğu cephesinde Ayios Nikolaos’a atfedilen ayazması vardır Avlunun kuzeyinde ise bugün kullanılmayan Rum İlkokulu bulunmaktadır.
Ayios Yeoryios Kiparisses Kilisesi (Fatih)
Samatya’da Nafiz Gürman Caddesi ile Büyük Kuleli Caddesi arasındadır Meyilli olan arazinin kuzey tarafındaki yoldan iki metre aşağıda yüksek duvarlı bir avlunun içindedir Bizans döneminde varlığı bilinen bu kiliseyi 1652 de İstanbula gelen Antakya Patriğinin katibi Paulus verdiği raporunda buradan içinde çok kıymetli ikonaların bulunduğu kubbeli bir Bizans bazilikası olarak bahseder 1782 yangınında harap olan bina Patrik I Konstantinus zamanında Mimar Nikolaos Nitkitadis’in hazırladığı proje kapsamında 1834 de yeniden inşa edilir 1966 da Vasilios Athanasiades’un maddi yardımlarıyla büyük bir tamirat yapılır Kaba taş ve tuğla karışımı malzeme ile inşa edilmiş kilise üç neflu kubbeli bir bazilika planındadır Narteks sonradan eklenmiştir Apsis ve iki yanında diakonikon ve protesis hücrelerinin apsisleri yarım yuvarlak olarak dışarıya çıkıntılıdır Orta nefin üzerini, sekizgen kasnaklı her köşede bir pencerenin yer aldığı ,üzeri kiremit örtü basık bir kubbe örter İkonastasis,despot koltuğu ve ambon ahşaptan yapılmış olup üzerlarinde aynı stilde geometrik ve bitki motifleri vardır Avluda kiliseye bitişik olan ayazma,İsa’nın Tabor dağında suretin değişmesi olan Metamorfozis (=Transfigürasyon) adı ile tanımlanmıştır.
Ayios Yeoryios Metohion (Fatih)
Fener’de Vodina caddesi ile Merdivenli mektep sokağı arasındadır İlk yapılışı 1132 olan bu kilise XVII inci yy dan beri Kudüs Patrikhanesinin metohionu (=temsilciliği) ‘dur 1640 da geçirdiği yangından sonra içindeki kitabesinden öğrendiğimize göre 1708 de Kudüs Patriği Hrisantos döneminde Mimar Kalfa Paulos’un projesi doğrultusunda yeniden inşa edilmiştir 1728 de bir yangın daha geçirir ve yeniden yapılır 1913 de ise bina tekrar büyük bir tamir görür Üç nefli bir bazilika planına sahip olan yapı kırma taş ve tuğla ile yapılmış olup üst örtüsü iki tarafa meyilli, kiremit kaplı çatıdır Ortadaki apsis’in iki yanında kendi apsisleri olan diokonikon ve prothesis hücreleri vardır Bunların apsisleri dışarıya yarım yuvarlak olarak çıkıntı yapar Narteksin üzerindeki neflere doğru çıkıntı yapan galeriye naos’un kuzey batısındaki ahşap merdivenle sağlanır Kilise avludan Naos’a tek bir giriş ile sağlanır Buradan naos’a iki taraftan giriş basık kemerlidir Naos’un kuzeyinde Ayios minas ayazması yer alır.
Ayios Yeoryios Potiras Kilisesi (Fatih)
Fener ile Karagümrük arasında Tevkii Cafer Mahallesi Murat molla caddesindedir 1583 tarihli Tryphon ve 1669 tarihli Smith listelerinde adı geçen bu kilisenin daha eski tarihi hakkında bilgimiz yoktur 1730 tarihinde İstanbul’da yanmış olan oniki kilisenin ihyasına dair hükümde buranın da adı geçerse de restorasyonun 1830 da gerçekleştiğini kitabelerinden öğreniyoruz Son devir Rum kiliselerinin klasik mimari özelliklerini gösterir Üç nefli bir bazilika şeklinde olup üzeri kırma çatı ile örtülüdür Binanın kuzeyindeki ek yapı olan Parakklesion bitişiktir Kaba taş ve tuğla karışımı ile inşa edilmiş olup sadece köşelerde düzgün kesme taş kullanılmıştır Nefleri ayıran sütunlar diğer çağdaşı kiliselerdeki gibi mermer taklididir

Ayios Yeoryios Patrikhane Kilisesi (Fatih)

Fener’de Sadrazam Ali Paşa Caddesi üzerindedir Etrafı yüksek duvarlarla çevrili Patrikhane kompleksinin kilisesi olan yapı avlu kapısından girişte tam karşıya gelmektedir Kilise ile avlu kapısı arasında solda,hıristiyan alemi için oldukça önemli olan “mür” yağının üretildiği tek katlı bina yer alır Vaftizde alına sürülen bu çeşitli otların kaynatılmasıyla elde edilen bu yağ dünyada sadece burada üretilmektedir Bu kutsal yağ alelade bir ateşte kaynatılmaz Dünyanın her tarafından eskimiş inciller,kırık ikonlar ve diğer ahşap heykelcikler burada depolanır ve 4-5 senede bir yapılan bir merasimle “mür” yağının yapıldığı kazanın altındaki ateş bu malzemenin yakılmasıyla elde edilir Zemini kare mermer döşeli avlunun sağında patrikhanenin lojman binaları bulunmaktadır Kilisenin yan tarafından dar bir aralıkla arkaya doğru genişleyen bahçede ise Kütüphane,yönetim binaları ve Haralambos ayazması bulunmaktadır Fatih Sultan Mehmet tarafından patriklik tacı ve asası verilen II Gennadios zamanında patrikhane Oniki havari kilisesinde idi 1455 de buradan Pammakaristos (Fethiye Camii) Manastırına taşındı, 1597 de Şeyhülislam Çivizâde Mehmet Efendi’nin fetvasıyla bu manastırın camiye çevrilmesi üzerine Balat’daki Aya Dimitri Kilisesi patrikhane binası oldu 1602 de ise bugünkü binanın bulunduğu Hagios Georgios manastırı Patrikhane oldu ve zaman içinde gelişerek bugünkü konumunu aldı Kilise ,18 Aralık 1720 tarihli kitabesinde yazdığına göre yeniden inşa edilmiştir 1827 ve 1836 da büyük onarımlar geçiren bina 1941 de bir yangın geçirmiştir En son düzenleme ise 1991 dedir Üç nefli bazilika planına sahip olan kilisenin giriş kapısı üçgen bir alınlıkla biter Ortadaki apsis’in iki yanındaki diakonikon ve protezis hücrelerinin apsisleri de yarım yuvarlak olarak dışarıya çıkıntılıdır İçerisi son derece zengin avizelerle aydınlatılmaktadır Patrikhane kilisesi olması dolayısıyla içerisine bazı rölikler ve kutsal sayılan eşyalar toplanmıştır Bunlardan en önemlisi İsa’nın kamçılanmak üzere bağlandığına inanılan taş Kudüsden buraya getirilerek İkonastasis’in güney tarafına konulmuştur Ayrıca Azize Eufemia ,Teophano ve Solomoni’ye ait olan röliklerin saklandığı üç tabut İkonastasis’in hemen yanındadır Ayrıca içerisinde çok zengin ikonalar vardır.
Hristos Analipsis Kilisesi (Fatih)
Samatya İstasyonu arkasında Büyükkule ile Akıncı sokakları’nın arasındadır Hz İsa’nın göge yükselişine atanmış Ortodoks kilisesidir Burası hakkındaki en eski kayıt 1566 senesine aittir 1782 de yanan bina Patrik I Konstantinos döneminde yeniden yapılarak 1 Mart 1832 de ibadete açılmıştır Yüksek duvarlarla çevrili bir avlunun içinde yer alan kilise üç nefli bazilika planına sahiptir Giriş kısmı sonradan eklenmiştir Kaba yonu taşı ve tuğla karışımı olarak inşa edilmiş olup sadece köşelerde düzgün kesme taş kullanılmıştır Naos’dan üstteki galeriye korkuluklarına “Eski Ahit” den sahneler yapılmış ahşap merdivenlerle çıkılır Nefleri ayıran sütunlar mermer taklidi ahşaptır Dış görünüşünün sadeliğine karşılık İkonastasisin Yunan mabedinin cephesini andıran sütunlar ve üzerindeki üçgen arşitravla son derece görkemli bir görünüşü vardır Buradaki gümüş kaplamalı Analipsis ikonası en önemli parçalardan biridir Avludaki Zangoç evi’nin çatısında yer alan çan kulesi baldaken tarzındadır Ayrıca avluda bir ayazması vardır.
İoannes Prodromos Metohion Kilisesi (Fatih)
Balat’da İskele Caddesi ile Mürsel Paşa Caddesi arasındadır 1334 tarihli bir belgede burasının “Avcıların Prodromos’u ve Vaftizcisi” olarak adlandırıldığını,139 4 tarihli bir başka vesikada da “Nikolaos’un kilisesi” olarak adının geçtiğini görüyoruz 1400 tarihli bir başka belgede Nikolaos Hresimos tarafından yaptırıldığı yazmaktadır 1623 deki bir fermanın onayı ile tamir edilen kilise 1640 da yanmıştır 1686 de tamir edilir ve 1729 da Giritli Mimar Nikoforos tarafından genişletilerek yeniden inşa edilir 1831,1852 ve 1855 de tamir gördüğü içerideki kitabelerde yazılıdır 1670’deki bir kayıtta mülkiyetin İskenderiye patrikliğine ait olduğu yazılı olan bu kilise 1686 da Rusya elçisinin Sultan IV Mehmed’e başvurusu üzerine Tur-i Sina manastırına verilir bu tarihten sonra uzun bir süre Tur-i Sina keşişleri burada barınır ve o tarihten bu yana Tur-i Sina Dağındaki Azize Ekaterini Manastırının metohion’u olarak kabul edilmektedir Üç nefli bazilika planına sahip olan yapının üst örtüsü kırma çatıdır Nefler sivri kemerlerle birbirlerine bağlanmışlardır Ahşap İkonastasis bütün bema’yı kaplar ve yağlıboya ile İncil’den sahneler resmedilmiştir İkonastasis’den itibaren üçüncü sütuna oturtulmuş olan ambon ve merdivenlerinin korkulukları çok ince bir ahşap işçiliği gösterir.
Panayia Kilisesi (Fatih)
Hekimoğlu Ali Paşa Caddesi ile Kızılelma Caddesinin kesiştiği yerde,Yapağı sokağındadır Yüksek duvarların çevrelediği bir avlunun içerisinde yer alır Bizans döneminde önemli bir dini merkezde yer alması bakımından önemlidir Zaman içinde tahrip olan kiliseyi 1730 da İstanbul kadısı Mehmed Raşid’e yapılan bir başvuru ile yeniden inşası için izin alınmıştır Bugünkü bina 1834 de inşa edilmiş ve 1965 de de onarım geçirmiştir Klasik Rum Kiliselerindeki gibi üç nefli bir bazilika plânındadır Nefleri meydana getiren mermer taklidi sütunlar beton kirişlerle birbirlerine bağlıdır Dışarıdan Naos’a giriş üçüzlü bir kapıdan sağlanır Bu kapının her iki tarafında iki katta da dikdörtgen pencereler vardır Cephenin üst kısmını içinde pencere olan büyük bir kemer tamamlar Çatısı kiremit örtülü olup çift meyillidir Yan tarafında yapım tarihi 1786 olan ana kilisenin küçük bir kopyası durumundaki Taksiarhes şapeli bulunmaktadır

Panayia Balinu (Fatih)
Balat’da Mahkemealtı Caddesindedir İlk yapılış tarihini bilemediğimiz bu Ortodoks Kilisesi içerisindeki kitabesinde yazdığı üzere Patrik IV Germanos zamanında temelden yeniden inşa edilmiştir Daha sonra 1877,1912 ve 1992 de tamir edilmiştir Üç nefli bazilika plânında olup yarım yuvarlak apsis’i dışarıya çıkıntılıdır Üst örtüsü kiremit kaplı kırma çatıdır Nefleri mermer taklidi sütunlar birbirinden ayırarak arşitravlara bağlanır Narteks’den naosa giriş basık bir kapı ile sağlanır.
Panayia Belgradu (Fatih)
Belgratkapı’da, Hacı Hamza Mektebi sokağındadır Yüksek duvarların çevrelediği bir avlunun içinde bulunmaktadır Belgradın fethinden sonra oradan getirilenlerin iskan edildiği yer olduğu için Belgradkapı adı ile anılmaktadır Kilise de gelenlerin dini ihtiyaçlarını sağlamak amacıyla 1523 de inşa edilmiştir Belgrad’dan gelen göçmenler beraberlerinde getirdikleri Cuma Azizesi Paraskevi’nin rölik ve ikonalarını burada muhafaza ettiklerinden dolayı Kilise yapıldığında ona ithaf edilmiştir Rölikler 1539 da Patrik I Yeremios tarafından o sırada patrikhane olarak kullanılan Pammakaristos Manastırına taşındığı için bu işlemden sonra kilise Meryem’in doğumuna ithaf edilmiştir 1837 de yeni baştan yapıldığını belirten tarih kitabesi vardır Üç nefli bazilika planında olan yapı kaba yontu taş ve tuğla karışımı ile inşa edilmiş olup sadece köşelerde kesme muntazam taş kullanılmıştır Üst örtüsü kırma çatı ile örtülüdür,Apsis ise yarım kubbedir Ahşap İkonastasis sütuncuklar ile hareketlendirilmiş olup bunlar yuvarlak kemerler ile birbirlerine bağlanırlar Kubbeli despot koltuğunda ise zarif bir ahşap işçilik vardır.
Panayia Blahernai (Fatih)
Ayvansaray’da Damataşı,Kuyu ve Marul Sokaklarının çevrelediği alandadır Yüksek duvarlarla sokaktan ayrılmış olan avlunun içindedir Buradaki ilk kilise İmparator Markianus (450-457) un karısı Pulheria tarafından yapımına başlatılmış ve I Leon (457-474) zamanında tamamlanmıştır İçerisinde,Meryem’in elbisesi olduğu ileri sürülen Filistin’den getirilmiş bir “Moforion” bulunuyordu I İustinus (518-527) tarafından genişletilmiş,III Romanos (1028-1034) de tekrar elden geçirilmiştir 1070 de yanan kiliseyi IV Romanos (1068-1071) tekrar yeni baştan yaptırmıştır XI inci yy da dini işlevinin yanı sıra İmparatorluğun idari işlerinin de yürütüldüğü bir merkez olmuştur Komnenoslar döneminde buradaki saray kompleksinin içine alınmışsa da çıkan bir yangında tahrip olmuştur Onarımdan bir süre sonra 1434 de tekrar yanmış ve bir daha tamir edilmemiştir Hatta 1545 de buraya gelen Pierre Gilles kilisenin arsası üzerinde çingenelerin yaşadığını yazmaktadır 1860 a kadar arsa durumunda bulunan kilisenin arsası üzerine buğünkü kilise inşa edilmiştir İçerideki kitabesinde 13 Ocak 1860 da ibadete açıldığı yazılıdır 6-7 Eylül 1955 deki olaylarda tahrip edilen kilise İstanbul Vakıflar Başmüdürlüğünce Y Mimar Süreyya Yücel’in kontrolluğunda yenilenmiştir Kapalı yunan haçı planında olan kilisenin apsis’i dışarıya dört köşe çıkıntı ile açılmaktadır Orta mekanın üzerini sekizgen yüksek kasnaklı bir kubbe örter Diğer yerlerin üst örtüsü kiremit kaplı kırma çatıdır Naos bir basamakla yükselen beş cepheli apsis ile nihayetlenir Burada gümüş çerçeve içindeki kucağında çocuk İsa’yı taşıyan Meryem ikonası İstanbul’daki Rum kiliselerindeki en eski ikonadır Çan kulesi avluda demir iskelet üzerine asılmış bir çandan ibaret olup çok basittir Kilisenin yan tarafında küçük bir Ayazma vardır Bu ayazmanın ziyaret tarihi her sene 2 Temmuz’da başlayıp bir hafta devam eder

Panayia Hanceriotissa (Fatih)
Edirnekapı-Eğrikapı arasında Karagözcü,Ulubatlı Hasan ve Kazmacı sokaklarının çevrelediği alandadır Yüksek duvarlarla sokaktan ayrılan bir avlunun içerisindedir Aynı avluda bulunan Ayia Paraskevi Ayazması dolayısıyla Bizansın İkonaklast devrinde önemli bir yere sahiptir Yıkık olan kilise 1837 de Mimar Kosta Kalfa’nın projesi doğrultusunda yapılmıştır Bu devire ait olan Rum kiliselerinin plan yapısı olan üç nefli bazilika şeklinde olup benzerlerinin bütün özelliklerini o da taşır Apsis örtüsü yarım konik çatı olup diğer kısımlar kırma çatı ile kaplıdır Bina kaba taş ve tuğla karışımı olarak inşa edilmiş olup üzeri sıvalıdır İkonastasis ambon ve despot koltuğu ahşap olup aynı stilize motifler ile kabartma tekniğinde işlenmiştir

Panayia Muhliotissa (Fatih)
Fener’de Firketeci ile Tevkii Cafer sokaklarının köşesindedir Moğol kilisesi diye de adlandırılır Bizanslı prenses Maria Paleologina Moğol Hanı Hülagu ile evlenmek üzere yola çıktığında 1264 de Hülagu ölür Bu sefer Maria, Hulagu’nun oğlu Abaka Han ile evlilik hazırlıklarına başladıysa da Abaka Han’ın öldürülmesi üzerine İstanbula döner ve kendi mülkü olan arazinin üzerine bu kiliseyi yaptırır Bizans-Mogol ilişkisinden ötürü bu kilise “Moğol Kilisesi” adıyla adlandırılmıştır 1351 de Patrikhanenin denetimine geçen kiliseyi I Selim (1512-1520) ve III Ahmet (1703-1730) camiye çevirmek isterlers de Fatih Sultan Mehmet’in vakfiyesi gereği başarılı olamazlar 1633,1640 ve 1729 da yangın geçiren kilise 1731 de tekrar restore edilir Muhliotissa,Fetihden önce inşa edilip günümüze kadar Ortodoks ibadet mekânı olarak işlevini sürdürmeye devam eden tek Bizans kilisesidir Yonca planlı bir yapı olan kilisenin orta mekanını oldukça yüksek kasnaklı,üzeri kiremit döşeli bir kubbe örter Yoncanın diğer kolları da alçak yarım kubbeler ile örtülüdür Dışı sıva ile kaplı olan binanın duvar tekniği taş ve tuğla karışımıdır Narteksdeki kubbelerde mozaik izleri görülmektedir Avlunun bir köşesinde Ayia Anna’ya ithaf edilmiş bir Ayazma mevcuttur

Panayia Taksiarhas (Fatih)
Balat’da Ayan Caddesi üzerindedir Yüksek duvarlı bir avlunun içerisindedir Bu avlunun kuzeyinde bugün kullanılmayan Balat Özel Rum Okulu vardır Avlu içinde Biri Aziz Nikolaos’ a diğeri Mihail’e atanmış iki ayazma vardır 1730 daki Balat yangınında yanmış olan kilise bugünkü şekli ile yeniden yapılıp 17 Eylül 1833 de ibadete açılmıştır Bu devirdeki diğer Rum kiliseleri ile aynı teknik ve plan yapısına sahiptir Kalın gövdeli çan kulesi binaya bitişiktir.
Panayia Suda (Fatih)
Eğrikapı Caddesi üzerindedir Yüksek duvarlı bir avlunun içinde yer alır Alt katnda Timiazoni Ayazması bulunur Bizans devrindeki bir inanışa göre bu ayazmanın suyu akıl hastalarına iyi gelirmiş İlk yapılışı Bizans devrine ait olan yapı 1815 de yeniden inşa edilmiştir Patrik VI Kyrillos zamanında 1 Ocak 1816 da yeni şekli ile ibadete açılmıştır İçerideki kitabelerde 1930 ve 1946 da onarım gördüğü yazılıdır Klasik Rum Kilisesi planı olan 3 nefli bir bazilika şeklindedir Apsis ve yandaki hücrelerin apsisleri yarım yuvarlak olarak dışarıya çıkıntılıdır Üzeri kırma çatı ile örtülü olup apsis üzeri yarım konik çatıdır Nefleri teşkil eden sütunların kare yüksek kaideleri olup beton kirişlerle bağlanırlar İkonasta sis,Ambon ve despot koltuğu oldukça gösterişlidir

Panayia Uranion (Fatih)
Edirnekapı’da Salma Tomruk caddesindedir Cadde tarafı alçık diğer tarafları yüksek yapılmış bir çevre duvarının içindeki avludadır İlk yapılışının Bizans devrine kadar indiği bilinir Harap olup kullanılamıyacak hale gelen kilise 1730 tarihli bir hükümle yeniden inşa edilmiştir Zaman içinde harap olan kilise1834 de yeniden inşa edilerek günümüzdeki konumuna gelmiştir Aynı devirde yapılmış olan diğer Rum kiliseleri ile aynı plan yapısı ve özelliklere sahiptir Narteksin kuzeyinde Aya Kiryaki’ye atanmış bir ayazma mevcuttur Kaba taş ve tuğla ile inşa edilip üzeri sıvanıp boyanmıştır Apsis ,ana mekandan daha alçak olarak yarım yuvarlak olarak dışarıya çıkıntılıdır Ana mekan çift meyilli kiremit kaplı çatı ile örtülüdür.
Bulgar Kilisesi “Sveti Stefan” (Fatih)
Balat ile Fener arasında Haliç kıyısında,Bulgar Eksarhhanesine bağlı olup Demir Kilise adı ile de adlandırılır 3 Mart 1878 de imzalanan Ayastefanos Antlaşması ile Balkanlar’da özerk bir bulgar Prensliği oluşmuştur Bu tarihten sonra Bulgar hükümeti yeni bir Bulgar kilisesi yapılması için çalışmalara başlar gerekli mali destek hükümetten sağlanır ve Fener’de kilisenin olduğu yerde konağı olan Stefan Bogodi de mülkünü kilise yapımı için hibe eder Arsa’nın alt yapısının haliç’e doğru kaygan olmasından dolayı burada kaymayı önlemek için önce demir konstrüksiyonlu bir temel düşünülür sonra depreme dayanıklı bir bina yapmak fikri ortaya atılır ve neticede herhangi bir sorun karşısında prefabrike bir kilise yapmaya karar verilir Kilisenin projesi Mimar Hovsep Aznavur tarafından çizilir,yapım işi için de uluslararası bir yarışma açılır Yarışmayı Viyana’dan R Ph Waagner firması kazanır ve 1893 de statik projeleri üzerinde çalışmalar başlar Gerekli döküm işleri dört yılda üretilir ve firmanın fabrikası avlusunda geçici olarak kilise kurularak kontrolu yapılır İstanbul’a Tuna nehri üzerinden Karadeniz’e gemilerle getirilen parçaların montajı yapıldıktan sonra 8 Eylül 1898 de Eksarh I Yosif’in kutsamasıyla ibadete açılır Kilise üç nefli ve transeptli bir bazilikadır Giriş kapısının üst tarafındaki galeri aynı zamanda koro’nun da kullandığı bir mekandır,bunun üzerinde döner merdivenle çıkılan yüksek bir çan kulesi yükselir Kuledeki çeşitli büyüklükteki altı çanın üzerinde Rusya’daki Yaroslavi kentinde özel dökümlerin yapıldığı yazılıdır Kilisenin taşıyıcı profilleri çelikten olup üzeri saç ve döküm levhalarla kaplanmıştır Bütün parçalar birbirine cıvata,somun,perçin ve kaynakla birleştirilmiştir Mimari üslup olarak eklektik diyebileceğimiz gotik ve barok parçalar bir arada kullanılmıştır

Aya Kiryaki Kilisesi (Eminönü)

Kumkapı,Gedikpaşa caddesinde Çadırcı Cami Sokağı ile Kadirga Limanı Caddesi arasında Rum Ortodoks kilisesidir Diocletianus (284-307) zamanında yaşamış olan ilk hıristiyan azizesi olan Aya Kyriaki’Ye ithaf edilmiştir Bu devirde yaşayan Efsevia isimli bir kadının uzun yıllar çocuğu olmamış,eğer bir çocuğu olursa onu Tanrı’ya adayacağına dair dua edermiş Duaları kabul olunur ve haftanın yedinci günü bir kız çocuğu dünyaya getirir ve bu yüzden ona Kyriaki adını verir Aile hıristiyan olduğu için Diocletianus’un hıristiyanları takibi sırasında aile tutuklanır ve sorgulanırken işkence görürler Henüz onaltı yaşında bir genç kız olan Kyriaki de işkence altında hıristiyanlığını inkar etmez ,yakılarak öldürülmesine karar verilir Büyük bir ateş yakılır ve kız ortaya konulur bu sırada büyük bir yağmur başlar ve ateş söner,bunun üzerine vahşi hayvanların önüne atılır fakat bu sefer de hayvanlar ona dokunmazlar Vali son olarak kafasının kesilmesini emreder azize yerde yüzüstü yatıp dua ederken askerler kafasını keserler,tam bu sırada “Gördüklerini insanlara anlat” diye gökten bir ses duyulur Daha sonra hıristiyanlık yerleşip devletin resmi dini olunca Kyriaki’nin ölüm günü olan 7 Temmuz Yortu günü olarak kabul edilir,7 inci günde doğduğu içinde Pazar ilahesi olarak tanınır ve ona atanmış olan kiliselerin de günü Pazar kabul edilir.
İlk yapılış tarihini kesin olarak bilmediğimiz bu kiliseyi 1583 de hazırlanan listede adı geçtiğinden en erken bu tarihi kabul edebiliriz 1645,1660 ve 1865 de iki yangın geçirip sonrasında onarılan bu yapı 1895 depremine yıkılır Bir sene sonra Mimar Periklifio Tiadis’in projesi doğrultusunda bugünkü Kilisenin inşasına başlanır ve 1901 de ibadete açılır
Kesme taştan iki katlı olan kilise dikdörtgen planlıdır Apsis ve yanındaki hücreler dışarıya yarım yuvarlak şeklinde açılır Üst orta mekanı yüksek kasnaklı bir kubbe örter Apsis ve yandaki hücrelerin üst örtüleri yarım kubbedir Cephenin iki yanında küçük kulelerin üstü de kubbelidir Bir avlu ortasındaki binaya mermer merdivenlerle çıkılır Kapı ve pencerelerin üzerleri sütun ve kemerlerle hareketlendirilmişti r Pencerelerinde kullanılan vitraylar görüntüye bir zenginlik verir İç mekandaki sütunların gövdeleri porfir taklidi yeşile boyalı olup başlıkları iyon tarzındadır İç kısımda İncil’den alınan sahneler ve Aziz figürleri resmedilmiştir Orta Kubbede “Pantokrator İsa” Apsis yarım kubbesinde “Blaherna Meryem’i bulunmaktadır

Ayios Teodoros Kilisesi (Eminönü)

Paşazade,İmrahor Hamamı ve Hayriye Tüccarı sokaklarının çevrelediği köşededir Bugünkü kilise 1830 yılında, yangında yanan başka bir kilisenin yerine inşa edilmiştir Doğu-batı yönünde üç nefli bazilika planlı bir yapıdır Nefleri meydana getiren sütunların başlıkları alçıdan korint nizamında olup gövdeleri yeşil renge boyanmıştır Yarım yuvarlak apsis’i dışarıya çıkıntılı olup yarım konik bir çatı ile örtülüdür Bema’nın önündeki İkonastasis her üç nefin de önünde olup ahşap ve kabartma bitki motifleri ile süslenmiştir Apsis yanındaki ikinci sütun’un üzerinde yine ahşaptan ambonu yer alır Onun önündeki despot koltuğu de ikonastasisdeki gibi ahşap olup kabartma bitki motifleri ile süslenmiştir İçten ,narteksin kuzey tarafındaki merdivenlerle galeriye çıkılır Cephelere açılan yuvarlak kemerler içine alınmış dikdörtgen pencerelerle aydınlık sağlanmıştır

Panayia Elpida Kilisesi (Eminönü)

Kumkapı’da Müsteşar,Gerdanlık ve Samsa sokaklarının çevrelediği adanın ortasında Rum Ortodoks kilisesidir Orijininin XV inci yy ait olan “Elpis ton Apelpismenon” kilisesine ait olduğu onun temelleri üzerine inşa edildiği iddia edilirse de bu kesinleşmemiştir 164 5 ve 1660 da iki kere üst üste yangın geçiren kilise 1680 de yeniden inşa edilir Büyük çevre duvarlarının gerisinde yer alan doğu-batı doğrultusunda kapalı yunan haçı plânlı bir yapıdır Orta mekanın üstü kubbe yan mekanlar ise tonozla örtülüdür Apsis’in iki yanında diakonikon ve prothesis hücreleri yer alır,bunların apsisleri ile beraber dışarıya yarım yuvarlak üç apsis çıkıntısı vardır Üç köşesinde de çan kuleleri vardır Bema kısmına üç basamakla çıkılır Narteksin üzerinde ise bir galeri bulunur Naos’un kuzeyinde kubbeyi taşıyan ikinci sütuna mermer bir ambon oturtulmuştur Onun önündeki despot kolmtuğu ise oyma ve kabartma tekniğinde yapılmış bitki motifleri ile süslüdür
Eski kayıtlara göre 18 Mart 1576 da Patrik’in idare ettiği bir ayine katılan İlahiyatçı Stephan Gerlach’ın tuttuğu günlükte bu kilisedeki ikonalardan söz edilmektedir Bugün bu ikonaların akıbeti bilinmemektedir.