Etiket arşivi: Restitüsyon

TEKİRDAĞ ZAHİRE NAZIRI AHMET PAŞA CAMİİ RÖLÖVE,RESTİTÜSYON VE RESTORASYON RAPORU-2008

TEKİRDAĞ ZAHİRE NAZIRI AHMET PAŞA CAMİİ-2008

1-1 YAPI TARİHÇESİ

Tekirdağ il merkezi, Ertuğrul Mahallesi’nde bulunan bu caminin yapım kitabesi günümüze gelemediğinden, yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır. Yazılı kaynaklarda Zahire Nazırı Tekirdağlı Ahmet Ağa tarafından 1830–1831 yıllarında yaptırıldığı bilgisi verilmektedir. Caminin önündeki içerisinde şadırvanın da bulunduğu avlusu 1952 yılında yıktırılmış ve önü açılmıştır.

1-2 YAPININ MİMARİ ÖZELLİKLERİ

1-2-1 YAPI YERLEŞİMİ

Yapı çok geni bir parsel üzerinde yer alır. 3 tarafı yol ile çevrili olan parselin batı ve kuzey  cephesinin bir bölümü komşu parsellere bitişik konumlanır. Avluya kuzey yönünden girilir. Bahçe duvarları özgün değildir. Yakın zamanda ki 1952 yılındaki onarımda olması yüksek ihtimaldir, kagir duvarlar yıkılarak yeniden yapılmıştır. Camii  eğimli bir arazi üzerine oturur. Özellikle güney cephesi kotu ön cephe kotundan aşağıdadır. Parsel içinde kuzeybatı köşesinde müftülük binası vardır. Bu yapının yanında tuvaletler bulunur. Özgün şadırvanı mevcutta kullanılmamaktadır. Şadırvanın ön bölümüne yeni abdestlikler yapılmıştır.Avlu zemini taş kaplamadır.

1-2-2 PLAN ÖZELLİKLERİ

Cami dikdörtgen planlı olup, kesme taştan iki katlı olarak yapılmıştır. Harim ve son cemaat mekanlarından oluşan yapı yakın dönemde onarım geçirmiş ve bazı bölümlerinde betonarme hatıllar ile güçlendirme yapılmıştır.

Kapalı bir son cemaat bölümü vardır. Giriş kapısının önünde ahşap direkli bir saçağı vardır. Ahşap direklerinin üst başlığında ‘c’ ve ‘s’ kıvrımlarından oluşan motif bulunur. Saçağın iç tavan kısmı düzdür v ahşap çıtalı tavan kaplamasına sahiptir. Camii giriş kapısı barok özellikte yapılmıştır. İç içe 2 kademeden oluşan kapı açıklığı basık kemer ile geçilmiştir. Dış cephedeki söve bölümü profillidir. İç bölümdeki kapı üst kemerli ‘c’ ve ‘s’ kıvrımlarından oluşan bir motif ile süslenmiştir.  Ahşap olan kapı tablalıdır.

Son cemaat bölümü dar, uzun dikdörtgen formludur. Giriş kapısı kuzey cephesinin orta aksındadır. Kapının her iki yanında 3’ er tane pencere vardır. Basık kemerli pencere doğramaları ahşaptır. Pencere söveleri de ahşaptır.

Giriş kapısının solunda doğu cephe duvarına bitişik konumlanan ahşap merdiven ile üst kata, kadınlar mahfiline çıkılmaktadır. Sağ bölümde yakın zamanda yapılan  müezzin odası vardır.

Minare batı cephesine bitişik konumlanmıştır. Girişi de son cemaattendir. Son cemaat giriş kapısı aksında harim giriş kapısı vardır. Harim kapısının sağ ve solunda 1’ er pencere ve 1’ er mihrap vardır.

Son cemaate giriş sahanlığı traverten mermer kaplıdır. Sahanlık ile ahşap döşemeli son cemaat arasında 9 cm.’ lik kot farkı vardır.  Duvarlar sıva üzeri boyadır. Tavanları ahşap çıta tanzimlidir.

Harime girildiğinde sağ ve solda harim zemin kotundan 14 cm. yüksekte

mahfiller vardır. Mahfiller doğu ve batı cephesinde de ‘u’ şekli oluşturarak devam eder.

Harim kuzey duvarı (kadınlar mahfili görülmekte)

Kadınlar mahfili harime doğru alt mahfil kat planı izinde çıkma yapar. Kadınlar mahfili döşemesini altta  ahşap dikmeler taşır. Ahşap dikmelerce taşınan ahşap kirişleri destekleyen ahşap payandalarda yine barok izler gözlenir. ‘c’ ve ‘s’ kıvrımlarından oluşan payandalar camiiye zenginlik katan mimari elemanlardadır.

Camiinin mihrap bölümü dışarıya doğru çıkma yapar. Bu formu ile ‘t’ planlı camiilere örnek teşkil etmektedir.

Harim batı duvarı

Harime zemin kotta kuzeyde 2, doğuda 3 ,güneyde 4, batıda 3 toplamda 12 adet pencere açılır. Pencere formları aynıdır. Basık kemerli olan pencereler ahşap doğramalıdır. Üst pencereler alt pencere aksındadır. Sayı olarak zemin kat ile aynıdır. pencere üst kemerleri de zemin kat pencereleri gibi basık kemer ile geçilmiştir.  Tepe pencereleri de ahşap doğramadır.

Harim giriş kapısının sağındaki mahfilden tek kollu ahşap merdiven ile de kadınlar mahfiline çıkılmaktadır.

Döşeme ahşap kaplamadır. Duvarlar sıva üzeri boyadır. Belli bir yüksekliğe kadar duvarlarda lambri kaplama vardır. Minber ve vaaz kürsüsü ahşaptır. Minberin çıkış bölümündeki korkulukları yakın zaman onarımlarda

Harim güney duvarı

değiştirilmiştir ve özgünlüğünü kaybetmiştir. Tavan ahşap çıta tanzimlidir.

Çatı arasına çalışma sürecinde girilmiştir. Çelik  askı elemanları ile desteklenen ahşap çatı strüktürünün yakın zamanda yenilendiği tespit edilmiştir.

Caminin kuzeybatı köşesindeki minare kare kaideli olup, dışa çıkıntı oluşturacak şekilde içeriye alınmıştır. Çatı hizasına kadar ulaşan kaideden sonra düzgün kesme taştan minare gövdesi çok cepheli ve tek şerefelidir. Minare 1912 depreminde yıkılmış, Cumhuriyetin ilk yıllarında da yenilenmiştir.

Kadınlar mahfili geniş bir alan sahiptir. Son cemaatin üst bölümünden harimin

Harim doğu duvarı

doğu ve batı duvarına kadar uzanır. Bu bölüme son cemaat ve harimden 2 ayrı merdiven ile çıkılır. Döşemesi ahşaptır. Tavanı ahşap çıtalıdır.

Son cemaatin sol bölümünün alt kısmında 41,24 m2’ lik bodrum katı bulunur. Betonarme döşeme ve kiriş sistemi olan bu katın yakın zamanda yapılmış olma ihtimali yüksektir. İçeriden inişi olmayan kata doğu cephesine açılan kapıdan girilir.

Caminin önünde girişe göre sağda olan şadırvan sekizgen planlıdır. Sekiz ahşap sütunun taşıdığı şadırvanın çatısı kiremit örtülüdür. Şadırvanı çepeçevre kuşatan kitabe frizinde şadırvanın Hacı İsa Bey tarafından 1836 yılında yaptırıldığı yazılıdır

1-2-3 CEPHE ÖZELLİKLERİ

Yapı cepheleri sıvalıdır. Alt ve üst kot pencereleri aynı akstadır. Üst atkı

bölümleri basık kemer şeklinde geçilmiştir. Ahşap doğramalarının önünde zemin kotta lokmalı demir parmaklıklar, üst pencerelerde geçme parmaklıklar vardır. Söveleri ahşaptır. Tüm cephelerde saçak alt bölümleri iç bükey şeklinde kıvrım yapmaktadır.

Kuzey cephesi

Kuzey cephesi giriş cephesidir. Cephe orta aksında barok özellikler taşıyan giriş kapısı vardır. kapının üst bölümü dışarıya doğru çıkma yapan ahşap dikmeli saçak ile örtülmüştür. Avlu kotundan basamaklarla çıkılan giriş kapı kotu    ortalama  70 cm. yukardadır. Ahşap giriş çatısını taşıyan dikmelerin alt pabucu

Batı cephesi

kare planlıdır ve dikme gövdesinden daha geniştir ve kare planlıdır. Dikmelerin gövde bölümü yuvarlak planlıdır. Dikmelerin üst bölümü ‘c’ ve ‘s’ kıvrımlı motifler süslemektedir. Çatı örtüsü marsilya tipi kiremittir.

Giriş kapısının sağ ve sol yanında alt ve süt kotta 3’ er pencere vardır. Üst atkı  bölümleri basık kemerlidir.

Batı cephesinde minare dışarıya doğru çıkıntı yapar. Minarenin solunda kalan bölümde kadınlar mahfiline açılan 2 pencere vardır.  Harime bakan bölümde alt ve üst kotta toplam  6 pencere vardır. Diğer cepheler ile aynı özelliktedirler. Yapının güneye batı köşesi pah yapar. Pahın üst bölümü 5 sıralı mukarnas ile

Güney cephesi

saçağa  bağlanmıştır.

Minare kireç taşından örülmüştür. Kürsü bölümü taştır. Pabuç bölümü ise kısmi sıvalıdır. Farisili olan minare gövde ve petek kısmı yine kireç taşından olan

Doğu cephesi

şerefe ile bağlanmıştır. Şeref alt bölümü profilli taş düzeni ile geçilmiştir. Külah bölümü kurşun kaplamadır.

Güney cephesinde mihrabın olduğu bölüm dışarıya doğru çıkma yapar. Aynı zamanda çıkma yapan bölümden de mihrap nişi bir kademe daha öne doğru çıkar. Mihrabın  sağ solunda alt ve üst kotta 1’ er pencere vardır. Çıkma yapmayan geride kalan duvar yüzeylerinde de alt ve üst kotta birer pencere vardır.

Doğu cephesi son cemaat bölümünde dışarıya doğru bir çıkma yaparak güney

duvarı ile birleşir. Çıkma yapan köşe yalancı sütun görüntüsü verilerek vurgulanmıştır. Cepheye toplam alt ve üst kotta  8 pencere açılır. Pencere özellikleri diğer pencerelerle aynıdır. Cephenin kuzey doğu bölümündeki pencerelerin alt kot aksından biraz sola doğru kayan bodrum kata giriş veren kapısı bulunur.

Şadırvan

1-2-4 YAPIDAKİ NİTELİKSİZ EKLENTİLER VE BOZULMALAR

Yapı yakın zamanda (1950’ lerde) onarım geçirmiştir. Yapı plan şemasında değiştirilen bir bölüm olmamasına karşın yapı içinde yapılan raspalarda mihrabın iki yanındaki pencere yüksekliklerini değiştirildiği tespit edilmiştir. Eski fotoğraflarda pencere oranlarının farklılığı bu bölümlerde raspa

Şadırvan

yapılmasına neden olmuştur. Yapılan raspada iki pencere arasında betonarme hatıl olduğu görülmüştür. Yazılı kaynaklarda yapının deprem geçirdiği, hasar gördüğü ile ilgili bir belge yoktur. Aynı şekilde Edirne vakıflar arşivine girilmiş onarım kalemleri bulunmuştur ancak bu duvarla ilgili bir belge elde edilememiştir.

Ahşap karkaslı çatı arasına girilmiş ve çelik makaslarla sistemin desteklendiği görülmüştür. Çatı ahşap sisteminin de yeni olması yakın zamanda değiştirildiğini düşündürmüştür. Elimizdeki eski fotoğraf belgelerinde (bkz. restitüsyon raporu) kadınlar mahfili tavan tanziminin mevcuttan farklı olduğu görülmüştür. Ancak elimizde son cemaat ve harim tavanı ile ilgili bir belge

olmaması bize bu bölümlerdeki tavan planlarının değiştirilip değiştirilmediği husun da kesin bir tespit yaptıramamıştır.

Kadınlar mahfilinde harime doğru çıkma yapan bölümlerdeki ahşap dikme sayılarının eski fotoğraflara göre eksiktir. Ayrıca kadınlar mahfilinden harime doğru yuvarlak planlı çıkma yapan müezzin mahfili şeklinin farklı olduğu eski belgelerden tespit edilmiştir. Eski belgelerde (bkz. restitüsyon raporu) daha oval gelen form mevcut ahşap dikme arasında oturmamaktadır. Buda bize ahşap dikme aralıklarının değiştiğini yani ahşap dikmelerin yakın dönemde yenilendiğini düşündürmüştür.

Şadırvanın ahşap dikmelerinin etrafının kapalı olduğunu yine araştırma sürecinde bulunan fotoğraflardan (bkz. restitüsyon raporu)  tespit etmekteyiz. Mevcutta bu bölümler açıktır.

Avlu içerisine yakın dönemde müftülük ve tuvalet binaları yapılmış, bahçe duvarları yenilenmiştir.

Yapıda taşıyıcı sistemler raporunda da belirtildiği gibi statik bir problem yoktur (bkz. taşıyıcı sistemler raporu).

Minare kireç taşlarında zaman ve atmosferik koşullar nedeni ile ciddi malzeme kayıpları ve aşınmalar vardır.

Yapı cephesinde araştırma sürecinde raspa yapılmıştır. Alttan düzensiz moloz taş ve tuğla örgüsü çıkmıştır. Bu nedenle camiinin orijinalinde de sıvalı olduğu tahmin edilmektedir.

Cephelerde klima sistemleri ve kablolar estetiği bozmakta, cephe kirliliğine sebep olmaktadır.

ŞADIRVANDA YAZILI OLAN ARAPÇA AYETLER

ŞADIRVANDA YAZILI OLAN ARAPÇA YAZILARIN AÇIKLAMALARI

DETAY-1 Bu su âb-ı hayatın süt kardeşi midir

Ki şirin kâmi-yi câvide mâlik… hayat

DETAY-2 Gören ağzı su akıtmasını mı resm-i âlâsın

Mücessem ayn-i nur olmuş bu şadırvan bî-hemtâ

DETAY-3  Rızâ-yı Hâlıkı’l-ervâh içun ol zât-ı gayb-i dem

Bu şadırvan nola etti eski camiyi ihya

DETAY-4 Akıttı su gibi cûy-i sehâsın lûle-i dilden

Muvaffak oldu bu ecr-i cezîle ol kerem-pîrâ

DETAY-5  Cenâb-ı Hacı İsa Bey Efendi lütf-i vücudunda

Bu şadırvan dilcûy-i mücedded eyledi inşa

DETAY-6  Bu şadırvanı mükemmel yaptı pek rânâ

Bu şadırvanı etti şükr ile İsa nefs-i ihya

DETAY-7  Ederken … sahında su-be-su lütfu

Der tarih buldu tam ve Güher-i müdün eyledi imla

DETAY-8  Etti şadırvan dünyada bütün âlem

Bu sahib-i hayratı dâim menbaa-i ecr eylesin Mevlâ

CAMİİ GİRİŞ KAPI ÜSTÜNDEKİ ARAPÇA YAZI AÇIKLAMASI

Bismillâhirrahmânirrahim

Sene 1302

MİNBER ÜZERİNDEKİ ARAPÇA YAZI AÇIKLAMASI

Lâ ilâhe illallah Muhammedü’r-resûlullah

Lâ ilâhe illallah Muhammedü’r-resûlullah

2-RESTİTÜSYON  RAPORU

Yapı 1830-1831 yıllarında inşaa edilmiş, 19. yüzyıl camicilerimizdendir.  Araştırma sürecinde yapı ile ilgili İstanbul Vakıflar Arşivinde  bulunana eski fotoğraf belgelerinden ve yapıdaki izlerden yararlanılmıştır. Araştırma süreci içinde  yapı ile ilgili yazılı yeterli belgeye ulaşılmamıştır.

Yapı ile ilgili önerilen restitüsyon kararları şunlardır;

Mihrap bölümü (tarihi bilinmemektedir. Belge-1)
  • Belge-1 de de görüldüğü gibi mihrap bölümü yanında  sütunçeler vardır. Ancak fotoğrafta bu bölümler net olarak görülmemektedir. Yazılı metinlerde mevcutta yarım daire planlı olan mihrap nişi ile ilgili ,

‘Mihrap nişi altı köşeli ve istiridye şeklinde kavsaralıdır. İki yanından, çok ince ikiz sütuncelerle konturlanmıştır. İkiz sütuncelerden itibaren başlayan, alçı kabartma ile yapılmış alınlığı, Avrupai tesirli kıvrık dal ve çiçek motiflerini ihtiva eder. Derinliği fazla olmayan mih­rap duvarı çıkıntısı, içerden âdeta bir tiyatro sahnesi görünüşündedir.’ Bilgisi verilmektedir. Ancak görsel olarak elimizde belge olmadığından yazılı belgelere dayanarak bir mihrap önerisinde bulunulmasından kaçınılmış ve projede sadece plan düzleminde yarım daire plan formu altıgen olarak çizilmiştir. Mihrap çevresindeki bölümler noktalama olarak iz şeklinde gösterilmiştir. Uygulama sırasında bu bölümlerde raspa yapılması önerilir. Ancak yapılan raspada tespit çıkmaz ise mevcut durumu ile mihrabın bırakılması önerilir.

  • Yine belge-1’ de mihrap nişinin yanındaki pencere yükseklikleri ile mevcut pencere yüksekliklerinin uymadığı görülür. Mevcut pencere yükseklikleri daha kısadır. Araştırma sürecinde bu bölümde raspa yapılmış ve betonarme hatıl ile karşılaşılmıştır. Takın dönemde bu bölümün bir kısmının veya tamamının değiştirildiği anlaşılmıştır. Restitüsyon da  belge-1 dikkate alınarak pencere oranları değiştirilmiştir.
  • Belge-1 de ve yazılı metinlerde mihrap bölümündeki çıkıntıyı harime bağlayan duvarların köşeleri de yuvarlatılmış olduğu tespit edilir. Bu bölümlerin üst köşelerdeki, “S” kıvrımlı kemer parçası şeklinde görü­nen konsollarla harim tavanı ile ayrıldığı görülür. Bu bölümler elimizdeki belgeye göre restitüe edilmiştir.
Harim bölümünde doğu cephesine bakan mahfil katı (fotoğrafın tarihi bilinmemektedir) belge-2
  • Mevcutta belge –2’ de görülen üst katta da devam eden orta dikme yoktur. Rölöve raporunda da değinildiği gibi yakın zamanda yapılan camii onarımında mahfil katı, çatı sistemi yenilenmiştir. Restitüsyon da belge-2 dikkate alınarak orta aksta yer alan dikme çizime aktarılmıştır. Dikmeler arasındaki kiriş formlarıda yine belge-2’ ye göre düzeltilmiştir.
  • Belge-2 de pencere ahşap doğrama çıta bölümlerinin hepsinin farklı olduğu görülür. 19. yüzyıl camiileri kayıt sistemleri ve  Ali Talat’ ın kitabı  incelenmiştir. Bu örnekler

dikkate alınarak belge-2’ de görülen pencere sistemlerinden zemin katta, soldaki pencere kayıt sistemi önerilmiştir. Üst pencereler ise yine fotoğraf uygun olarak önerilmiştir.

Doğu yönündeki mahfilden detay fotoğrafı (tarihi bilinmemektedir).
Harim kuzey mahfili (fotoğrafın tarihi bilinmemektedir) Belge-3
  • Belge-3’ de harim giriş kapısı aksında kadınlar mahfilinden dışarıya doğru çıkma yapan oval planlı müezzin mahfili görülür. Bu bölüm mevcutta da vardır. Ancak hem dar hem de yuvarlak planlıdır. Mevcut dikme aralarının da bu fotoğrafı dikkatli incelersek değiştiği görülür. Restitüsyon da dikme araları ve müezzin mahfili plan ve görünüşü belge-3’ e göre yapılmıştır.
  • Yine belge –3’ de yan mahfillerde iki yan dikme arasındaki orta dikmenin yanlarındaki payanda ebatlarının diğerlerine göre daha küçük olduğu görülür. Ancak mevcutta tüm payandalar aynı ebatlardadır. Belge-3 dikkate alınarak payanda oranları çizilmiştir.
  • Mevcutta balkon gibi çıkma yapan müezzin mahfili yanında 3 adet dikme vardır. Belge-3 de ise 2 dikme görülür.  Bu bölümler belge-3’ e göre restitüe edilmiştir.
  • Belge-3’ de kadınlar mahfili çıtalı tavan planının mevcuttan farklı olduğu görülür. Mevcutta yine dikdörtgen planlı çubuklarla oluşturulan bir tavan planı vardır ancak belge-3’ deki gibi çubuklar doğu-batı aksında değil ter yönde düzenlenmiştir. Bu belge dikkate alınarak bu bölümün tavan planı restitüe edilmiştir. Diğer mekanların tavan planları ile ilgili belge olmadığından mevcut durumları ile korunmuşlardır.
  • Kadınlar mahfiline 2 merdivenle çıkılmaktadır. Son cemaat ve harimdeki merdivenler ahşap limon kirişli sistemde yapılmıştır. Kapalı son cemaati olması nedeni ile kadınlar mahfiline son cemaaten çıkılması dönem camiilerinde de görülen bir yapıdır. Ancak harimdeki merdivende strüktür ve mimari özellik açısından özgün görünümdedir. Elimizde kesin belgeler olmadığından iki merdiveninde korunması önerilmiştir.
  • Cepheler sıvalı önerilmiştir. Bazı yazılı kaynaklarda kesme taş duvar örgüsünün olduğu yakın dönemde sıvandığı bilgisi vardır. Ancak çalışma sürecinde cephe duvarlarında raspa yapılmış, ve moloz taş, tuğla örgülü düzgün olmayan bir duvar ile karşılaşılmıştır. Elimizdeki eski belgeler de de sıvalı olan cepheler raspadan da çıkan duvar örgüsü dikkate alınarak sıvalı olarak önerilmiştir.
  • Minare gövdesinin 1912 yılındaki depremde yıkılmış, cumhuriyet döneminde onarılmıştır. Restitüsyon da minare mevcut durumu ile korunmuştur. Tekirdağ Orta Camii minare formu incelenmiş, şerefe altının Eski camideki gibi profilli geçtiği, külahının kurşun kaplama olduğu görülmüştür. Minare ile ilgili kesin belgeler olmadığından ve dönemi açısından diğer camilerle tezat oluşturmadığından mevcut durumu ile önerilmesinde sakınca görülmemiştir (bkz. belge-6).
  • Camii zemini pişmiş toprak önerilmiştir.
  • Petekler ve duvardaki lambriler kaldırılmıştır.
  • Bodrum kat döşemesinin ve döşeme taşıyıcı sisteminin betonarme olması bu bölümün yakın zamanda yapıldığını göstermektedir. Bu nedenle restitüsyon da bodrum kat kaldırılmıştır.
Şadırvan (fotoğraf tarihi bilinmemektedir).Belge-4
  • Mevcutta şadırvan etrafını kapatan ahşap duvarlar yoktur.  Restitüsyon belge-4 doğrultusunda hazırlanmıştır.
  • Şadırvanın mermer su haznesi özgündür. Mevcut durumu ile korunmuştur.
  • Çatı ahşap karkaslı önerilmiş, alaturka kiremit ile örtülmüştür. Giriş saçağı alt tavanı ile ilgili yazılı kaynaklarda orta göbekte barok kalem

işi olduğu yazmaktadır. Bu belge dikkate alınarak tavan sıvalı olarak önerilmiş ancak; tavan süslemesi ile ilgili belge olmadığından çizilmemiş, restitüe edilememiştir.

Şadırvan (fotoğraf tarihi bilinmemektedir).Belge-5
Minare (fotoğraf tarihi bilinmemektedir).Belge-6
Güney cephesi (tarih bilinmemektedir)Belge-7
  • Belge-7’ de görüldüğü gibi dışarıya çıkma yapan mihrap nişinin köşeleri yuvarlak döner. Mevcutta dik olan köşeler bu belge dikkate alınarak restitüe edilmiştir.
güney cephesi (Tarihi bilinmemektedir)
Camii kuzey cephesi (tarihi bilinmemektedir)
Vakıflar arşivinde bulunan kuzey cephe çizimi
Vakıflar arşivinde bulunan plan çizimi

1971 yılında hazırlanan çizimde minare girişinin ve harimdeki merdivenin formunun farklı olduğu görülür. Mevcutta minare kapısın olduğu bölümde kapatılan kapı izine rastlanmamıştır. Bu nedenle bu belge dikkate alınmamıştır.

Tekirdağ –1928
Tekirdağ Orta Camii- 1930
Eski Camii-1928
1912 yılında Tekirdağ

19.YÜZYIL DOĞRAMA ŞEKİLLERİ VE DETAYLARI

Yapının pencere kayıt sistemi ve düzeni açıklandığı gibi eski fotoğraflardaki pencere sistemi dikkate alınarak hazırlanmıştır. Araştırma süreci içinde 19. yüzyıl camilerinde kullanılan pencere kayıt sistemleri incelenmiştir.  İncelemelerde demir lama profilinden yapılan pencere sistemleri ile ahşap malzemeden yapılan doğramalar tespit edilmiştir. Nusretiye Camii, Dolmabahçe Camii, Teşvikiye Camii, Hırka-i Şerif Camii, Ortaköy Camii, Pertevniyel Valide Camii pencere kayıt sistemleri incelenmiştir.

Dolmabahçe Camii pencereleri ahşaptır. Alt ve üst açılır kanatlı pencere sistemi vardır. Beşik kemer altında sabit doğrama kaydı da bulunur (çelik,157).
Nusretiye camii ahşap pencere sistemi açılır kanatlı, ahşap çıtalıdır (çelik, 214)
Teşvikiye Camii (çelik,284)

Teşvikiye camii pencere sistemi Nusretiye Camii ve Dolmabahçe Camii pencere sisteminin ikisinide barındırır. Harime bakan pencereler alt ve üst kotta iki açılır kanatlı doğrama iken, mahfile bakan pencereler yüksekliklerinin harim pencerelerine göre daha az olması nedeni ile bir açılır pencere ile geçilmiştir. Bu bölümde kullanılan kanatlar çıtalar ile 3 bölüme ayrılmıştır.

Hırka-i Şerif Camii, pencere sistemi ahşap kayıtlı, açılır kanatlıdır.
Ali Paşa Camii pencere sistemleri kayıtlı olup demir doğramadır.

Araştırmalar sonucunda 19. yüzyıl doğramalarının pencere yüksekliklerine göre 1,2 veya 3 parçalı olarak yapıldığı görülmüştür. Harime bakan yüksek pencerelerde genelde alt ve üst bölümde ayrı ayrı açılır iki kanatlı doğramalar yapılmıştır. Kanatlar kendi içinde çıtalar ile bölümlendirilmiştir.  Pencere yüksekliğinin az olduğu bölümlerde açılır kanatlı tek pencere yapılmıştır. Pencere kasa ve kanat detaylarında camilerde kullanılan profiller dışında detaylar benzerdir. Bu aşamada 1927 yılında yayınlanmış Ali Tal’at tarafından hazırlanan ‘Sanayi!-i İnşaiye ve Mimariyeden Doğramacılık, Marangoz ve Silicilik’ adlı kaynaktan yararlanılmıştır. Yapının doğrama profil detayları ile ilgili kesin bir belge olmadığından sistem olarak araştırılan kaynaklardan yararlanılmış ancak; profiller özellikle basit, sade bir formda çizilmiştir(bkz.restitüsyon projesi kesit ve cepheleri).

(Talat,145)
(Talat,145)
(Talat,145)

3-RESTORASYON  RAPORU

Yapı 19. yüzyıl camilerimizden günümüze ulaşabilen örneklerdendir. Diğer camiler de olduğu gibi yakın dönemde yapılan restorasyonlardan nasibini almış bir yapıdır.  1952 ve 1970’ lerde yapıda onarımların olduğunu bilmekteyiz. Bu onarımlarda yapı çatı sistemi, mahfil döşemesi, dikme aralıkları değiştirilmiş, bazı bölümlerde betonarme hatıllar atılmıştır. Elimizde yapı ile ilgili  çizimler ve eski fotoğraf belgeleri vardır. Ancak çizimlerde ölçü yoktur ve fotoğraflarda da mimari elemanlardaki değişiklikler tespit edilse de örneğin değişen dikme aralıkları hep tahminler sonucunda bulunmuş ve restiüe edilmiştir.  Restorasyon projesi bu nedenle 2 öneri olarak verilmiştir. 1.öneride camii mevcut durumu ile önerilirken 2. öneride restitüsyona uygun yapılmıştır.

1. öneri restorasyonun da alınan kararlar şunlardır;

BODRUM KAT MAHALİNDE ÖNERİLEN MÜDAHALELER

  • Uygulama sırasında mevcut şap üzerine karo mozaik döşeme yapılması önerilir.
  • Uygulama sırasında çimento harçlı sıvalarda onarım yapılması ve boyanması önerilir.
  • Tavanda sıva tamiri yapılıp boyanması önerilmiştir.
  • Mekana giriş veren mevcut demir kapının sökülmesi yerine  ahşap kapı yapılması önerilir. Kullanılacak ahşabın emprenye dilmiş, fırınlanmış olması önerilir. Üzerine su bazlı vernik uygulanmalıdır. Kapı kolu piriç olarak önerilmiştir.

ZEMİN KAT SAHIN BÖLÜMÜNE ÖNERİLEN MÜDAHALELER

  • Ahşap döşemeler uygulama sırasında kaldırılarak özgün döşeme araştırması yapılması önerilir. Araştırma sürecinde özgün döşeme tespiti yapılamıyorsa restorasyon da önerilen pişmiş toprak döşeme yapılması önerilir. Bunun için ahşap döşemenin kaldırılmasından sonra alttaki döşeme durumuna ve projedeki zemin kotuna göre 6 cm. daha zemin üstüne alınmalı, tesviye betonu 3 cm. atıldıktan sonra ısı ve su yalıtımı (0.5 cm.) döşenmeli daha sonra şap (2.5 cm.) atılıp yapıştırılmalıdır. Döşemenin üzerinde elektrikli seccade kullanılması önerilir.
  • Duvarlarda raspa yapılması önerilir. Raspa sonucunda çıkan belgelere

           göre projenin revizyonu gerekiyorsa tadilat projesi verilmelidir. Duvarlar

           malzeme raporunda belirtilen oranlarda hazırlanan harç ile sıvanması

          önerilir.Tüm ahşap lambriler sökülecektir.

  • Yapıda taşıyıcı sistemler raporunda da belirtildiği gibi ciddi bir statik sorun yoktur. Çelik makaslarla ahşap sistem karma olan çatının uygulama sırasında açılarak incelenmesi ve takvilerle onarımı mümkün olmadığı takdirde tamamen ahşap makaslı sistem ile yenilenmesi önerilir. Çatı örtüsü alaturka kiremit olarak önerilmiştir. Altına muhakkak yalıtım yapılmalıdır (bkz. taşıyıcı sistem raporu).
  • Sahın tavanında sehim vardır. Bu bölüm tavanının restorasyon projesine uygun olarak yenilenmesi önerilir. Kullanılacak ahşap malzemenin 

emprenye edilmiş, fırınlanmış, 1. sınıf çam olması önerilir. Ahşap üzerine daha sonradan su bazlı vernik uygulaması önerilmiş. Restorasyonda kullanılacak ahşapların nem oranlarının %7-12 arasında olması önerilir.

  • Minare kürsüsündeki taş derzlerin onarılması önerilir.
  • Ahşap doğramalar restitüsyon projesine uygun olarak önerilmiş, detayları restorasyon projesinde verilmiştir.Sökülüp ahşap olarak yapılacak doğramalarda kullanılacak ahşap malzemenin  emprenye edilmiş, fırınlanmış, 1. sınıf çam olması önerilir. Ahşap üzerine daha sonradan su bazlı vernik uygulaması önerilmiş. Restorasyonda kullanılacak ahşapların nem oranlarının %7-12 arasında olması önerilir.
  • Demir parmaklıkların yağlı boyalarının temizlenmesi, daha sonra antipas uygulanması ve üzerine yağlı boya yapılması önerilmiştir.
  • Mahfil dikmelerinin, merdivenlerin ve korkulukların,müezzin mahfili ve minberin yağlı boyalarının raspa edilmesi ve üzerlerine emprenye sürülmesi önerilir. Daha sonra su bazlı vernik uygulaması önerilmektedir.
  • Mihrap yönünde eski fotoğraf belgelerine göre olduğu görülen ancak mevcutta olmayan ahşap payandaların restorasyon projesinde verilen detaya uygun olarak yapılması önerilir (bkz. restorasyon projesi paftaları). Kullanılacak ahşap malzemenin  emprenye edilmiş, fırınlanmış, 1. sınıf çam olması önerilir. Ahşap üzerine daha sonradan su bazlı vernik uygulaması önerilmiş. Restorasyonda kullanılacak ahşapların nem oranlarının %7-12 arasında olması önerilir.

ZEMİN KAT SON CEMAAT BÖLÜMÜNDE ÖNERİLEN MÜDAHALELER

  • Ahşap döşemeler uygulama sırasında kaldırılarak özgün döşeme araştırması yapılması önerilir. Araştırma sürecinde özgün döşeme tespiti yapılamıyorsa restorasyon da önerilen pişmiş toprak döşeme yapılması önerilir. Bunun için ahşap döşemenin kaldırılmasından sonra alttaki döşeme durumuna ve projedeki zemin kotuna göre 6 cm. daha zemin üstüne alınmalı, tesviye betonu 3 cm. atıldıktan sonra ısı ve su yalıtımı (0.5 cm.) döşenmeli daha sonra şap (2.5 cm.) atılıp yapıştırılmalıdır. Döşemenin üzerinde elektrikli seccade kullanılması önerilir.
  • Duvarlarda raspa yapılması önerilir. Raspa sonucunda çıkan belgelere

           göre projenin revizyonu gerekiyorsa tadilat projesi verilmelidir. Duvarlar

          malzeme raporunda belirtilen oranlarda hazırlanan harç ile sıvanması

          önerilir.Tüm ahşap lambriler sökülecektir.

  • Ahşap doğramalar restitüsyon projesine uygun olarak önerilmiş, detayları restorasyon projesinde verilmiştir.Sökülüp ahşap olarak yapılacak doğramalarda kullanılacak ahşap malzemenin  emprenye edilmiş, fırınlanmış, 1. sınıf çam olması önerilir. Ahşap üzerine daha sonradan su bazlı vernik uygulaması önerilmiş. Restorasyonda kullanılacak ahşapların nem oranlarının %7-12 arasında olması önerilir.
  • Giriş kapısı özgündür. Korunması önerilir. Yağlı boya raspası yapılması önerilen kapıya emprenye sürülmesi ve üstünün su bazlı vernik ile boyanması önerilmiştir.Kapı kolunun pirinç olarak yenilenmesi önerilmiştir.
  • Demir parmaklıkların yağlı boyalarının temizlenmesi, daha sonra antipas uygulanması ve üzerine yağlı boya yapılması önerilmiştir.
  • Mahfil dikmelerinin, merdivenlerin ve korkulukların yağlı boyalarının raspa edilmesi ve üzerlerine emprenye sürülmesi önerilir. Daha sonra su bazlı vernik uygulaması önerilmektedir.
  • Tavan çıtalarının yağlı boyalarının raspa edilmesi, üzerine emprenye sürülmesi önerilir. Bundan sonra su bazlı vernik uygulanması önerilmiştir. Çürüyen bölümleri alınmalı ve projedeki detayına uygun olarak yenilenmelidir. Kullanılacak ahşap malzemenin emprenye edilmiş, fırınlanmış, 1. sınıf çam olması önerilir. Ahşap üzerine daha sonradan su bazlı vernik uygulaması önerilmiş. Restorasyonda kullanılacak ahşapların nem oranlarının %7-12 arasında olması önerilir.

BİRİNCİ KAT KADINLAR MAHFİLİ MEKANINDA ÖNERİLEN MÜDAHALELER

  • Ahşap döşemeler uygulama sırasında kaldırılarak özgün döşeme araştırması yapılması önerilir. Araştırma sürecinde özgün döşeme tespiti

yapılamıyorsa restorasyon da önerilen pişmiş toprak döşeme yapılması önerilir. Bunun için ahşap döşemenin kaldırılmasından sonra alttaki döşeme durumuna ve projedeki zemin kotuna göre 6 cm. daha zemin üstüne alınmalı, tesviye betonu 3 cm. atıldıktan sonra ısı ve su yalıtımı (0.5 cm.) döşenmeli daha sonra şap (2.5 cm.) atılıp yapıştırılmalıdır. Döşemenin üzerinde elektrikli seccade kullanılması önerilir.

  • Duvarlarda raspa yapılması önerilir. Raspa sonucunda çıkan belgelere

          göre projenin revizyonu gerekiyorsa tadilat projesi verilmelidir. Duvarlar

           malzeme raporunda belirtilen oranlarda hazırlanan harç ile sıvanması

          önerilir.Tüm ahşap lambriler sökülecektir.

  • Mahfil tavanı özgün değildir. Restorasyon projesinde verilen detaylara uygun olarak yenilenmesi önerilir. Kullanılacak ahşap malzemenin emprenye edilmiş, fırınlanmış, 1. sınıf çam olması önerilir. Ahşap üzerine daha sonradan su bazlı vernik uygulaması önerilmiş. Restorasyonda kullanılacak ahşapların nem oranlarının %7-12 arasında olması önerilir.
  • Ahşap doğramalar restitüsyon projesine uygun olarak önerilmiş, detayları restorasyon projesinde verilmiştir. Sökülüp ahşap olarak yapılacak doğramalarda kullanılacak ahşap malzemenin  emprenye edilmiş, fırınlanmış, 1. sınıf çam olması önerilir. Ahşap üzerine daha sonradan su bazlı vernik uygulaması önerilmiş. Restorasyonda kullanılacak ahşapların nem oranlarının %7-12 arasında olması önerilir.
  • Mahfil dikmelerinin, merdivenlerin ve korkulukların yağlı boyalarının raspa edilmesi ve üzerlerine emprenye sürülmesi önerilir. Daha sonra su bazlı vernik uygulaması önerilmektedir.
  • Minare kürsüsündeki taş derzlerin onarılması önerilir.
  • Demir parmaklıkların yağlı boyalarının temizlenmesi, daha sonra antipas uygulanması ve üzerine yağlı boya yapılması önerilmiştir.

MİNAREDE ÖNERİLEN MÜDAHALELER

  • Bozulan malzeme kaybı olan, çürüyen taşların çürütme yöntemi ile yerinden alınması ve özgün taş (bkz. Malzeme raporu) özelliğindeki taş ile tamamlanması önerilir. Boşalan derzlerin özgün derz özelliğine sahip harç ile onarılması önerilir. Kararma olan yüzeylerde mekanik yöntem ile temizleme önerilir.
  • Minarede tespit edilen çimento sıvalar sökülmelidir. Özgün malzemesine uygun olarak bu bölümler yenilenmelidir.
  • Külahtaki kurşunların yenilenmesi önerilmiştir.

ÇATI DA ÖNERİLEN MÜDAHALELER

  • Yapıda taşıyıcı sistemler raporunda da belirtildiği gibi ciddi bir statik sorun yoktur. Çelik makaslarla ahşap sistem karma olan çatının uygulama

sırasında açılarak incelenmesi ve takviyelerle onarımı mümkün olmadığı takdirde tamamen ahşap makaslı sistem ile yenilenmesi önerilir. Çatı örtüsü alaturka kiremit olarak önerilmiştir. Altına muhakkak yalıtım yapılmalıdır (bkz. taşıyıcı sistem raporu).

  • Yağmur iniş boruları ve oluklar çinko olarak önerilmiştir.

CEPHELERDE ÖNERİLEN MÜDAHALELER

  • Dış cephelerde de raspa yapılması önerilir. Raspadan sonra derz boşalmaları, malzeme kayıpları onarımı yapıldıktan sonra malzeme raporunda belirtilen oranlarda hazırlanan harç ile sıvanması ve üzerinin su bazlı boya ile boyanması önerilir.
  • Demir parmaklıkların yağlı boyalarının temizlenmesi, daha sonra antipas uygulanması ve üzerine yağlı boya yapılması önerilmiştir.
  • Giriş cephesinde giriş saçağını taşıyan ahşap dikmelerin yağlı boyalarının raspa edilmesi önerilir. Yağlı boya raspası yapılmasından sonra emprenye sürülmesi ve üstünün su bazlı vernik uygulaması önerilmiştir.
  • Giriş kapısı özgündür. Korunması önerilir. Yağlı boya raspası yapılması önerilen kapıya emprenye sürülmesi ve üstünün su bazlı vernik ile boyanması önerilmiştir. Kapı kolunun pirinç olarak yenilenmesi önerilmiştir.
  • Ahşap doğramalar restitüsyon projesine uygun olarak önerilmiş, detayları restorasyon projesinde verilmiştir. Sökülüp ahşap olarak yapılacak doğramalarda kullanılacak ahşap malzemenin emprenye edilmiş, fırınlanmış, 1. sınıf çam olması önerilir. Ahşap üzerine daha sonradan su bazlı vernik uygulaması önerilmiş. Restorasyonda kullanılacak ahşapların nem oranlarının %7-12 arasında olması önerilir.
  • Güney batı köşesinde bulunan tuğladan yapılmış bölüm özgün değildir. Elimizdeki eski fotoğraflara göre projelendirilen bölümün restorasyon projesine uygun olarak yapılması önerilmiştir (bkz. restorasyon projesi )

BAHÇE DÜZENİ, BAHÇE DUVARI, TUVALET, MÜFTÜLÜK BİNASI VE ŞADIRVAN İLE İLGİLİ ÖNERİLEN MÜDAHALELER

  • Bahçe duvarlarında sıvası raspa yapılması önerilir. Derz bozulmaları ve malzeme kayıpları onarıldıktan sonra alttan çıkan moloz taş örgünün düzenine göre sıvanıp sıvanmamasına karar verilmelidir.
  • Bahçe duvar harpuştaları mevcutta betonarmedir. Bunun sökülerek taş harpuşta yapılması önerilir.
  • Avluda özgün kot araştırması yapılması önerilir. Kot veya malzeme tespiti yapılamaz ise restorasyon projesi doğrultusunda taş kaplama döşeme yapılması önerilmiştir.
  • Avlu içinde yakın dönemde yapılan abdestlikler ile kuyunun kapatılması önerilir.

MÜFTÜLÜK BİNASINDA ÖNERİLEN MÜDAHALELER

  • Müftülük binasında yakın dönemde eklenen arşiv ve kazan dairesi olan batı bölümündeki eklentilerin kaldırılarak korunması önerilmiştir.
  • Müftülük binasında pvc olan doğramaların yerine ahşap doğramlar önerilmiştir. Kullanılacak ahşap malzemenin emprenye edilmiş, fırınlanmış, 1. sınıf çam olması önerilir. Ahşap üzerine daha sonradan su bazlı vernik uygulaması önerilmiş. Restorasyonda kullanılacak ahşapların nem oranlarının %7-12 arasında olması önerilir.
  • Pvc yer döşemelerin sökülerek ahşap kaplama yapılması önerilmiştir.
  • Çatı kiremitlerinin alaturka kiremit olarak yenilenmesi ve alt bölümüne su yalıtımı yapılması önerilmiştir. Yağmur iniş boru ve oluklarının çinko olarak yenilenmesi önerilir.
  • İç ve dış duvar boyalarının yenilenmesi önerilmiştir. Duvarlarda su bazlı boya kullanılması önerilir.
  • Sağ yan cephede merdiven etrafındaki pvc doğramanın kaldırılması önerilmiştir.
  • Birinci kat balkon korkulukların onarılması, yağlı boyalarının temizlenmesi, daha sonra antipas uygulanması ve üzerine yağlı boya yapılması önerilmiştir.
  • Demir parmaklıkların yağlı boyalarının temizlenmesi, daha sonra antipas uygulanması ve üzerine yağlı boya yapılması önerilmiştir.

TUVALETTE ÖNERİLEN MÜDAHALELER

Mevcut tuvalet binasının ihya edilerek korunması önerilmiştir. Buna göre;

  • Mevcut mermer döşemenin temizlenmesi önerilmiştir.
  • Mevcut pvc olan doğramaların yerine ahşap doğramlar önerilmiştir. Kullanılacak ahşap malzemenin emprenye edilmiş, fırınlanmış, 1. sınıf çam olması önerilir. Ahşap üzerine daha sonradan su bazlı vernik uygulaması önerilmiş. Restorasyonda kullanılacak ahşapların nem oranlarının %7-12 arasında olması önerilir.
  • Lavabo, klozetlerin yenilenmesi önerilmiştir.
  • Kadınlar bölümünde kadınlar için abdestlik önerilmiştir (bkz. restorasyon projesi)
  • Duvarlardaki mevcut seramik sökülerek yenilenmesi önerilmiştir.
  • Dış cephe sıvalarının onarılması ve su bazlı boya ile boyanması önerilmiştir.
  • Demir parmaklıkların yağlı boyalarının temizlenmesi, daha sonra antipas uygulanması ve üzerine yağlı boya yapılması önerilmiştir
  • Yağmur iniş boru ve oluklarının çinko olarak yenilenmesi önerilir.

ŞADIRVANDA ÖNERİLEN MÜDAHALELER

  • Şadırvanın restorasyonu  restitüsyon doğrultusunda  önerilmiştir. Ahşap dikmelerin ve tavan kaplamalarının yenilenmesi önerilir. Çatısı açılmalı ve gerekiyorsa yenilenmelidir. Kullanılacak ahşap malzemenin emprenye edilmiş, fırınlanmış, 1. sınıf çam olması önerilir. Ahşap üzerine daha sonradan su bazlı vernik uygulaması önerilmiş. Restorasyonda kullanılacak ahşapların nem oranlarının %7-12 arasında olması önerilir.
  • Çatı örtüsü alaturka kiremit olarak önerilmiştir.
  • Su haznesi etrafındaki korkulukların onarılması ve yağlı boyalarının temizlenmesi, daha sonra antipas uygulanması ve üzerine yağlı boya yapılması önerilmiştir.
  • Mermer döşemenin onarılması ve temizlenmesi önerilmiştir.
  • Ahşap tablalı elemanların elden geçmesi ve eskiyenlerinin değiştirilmesi önerilmiştir.
  • Dikmeler arasında yapılması önerilen ahşap parapetler restorasyon projesinde verilen detaylara uygun olarak yapılmalıdır. Kullanılacak ahşap malzemenin emprenye edilmiş, fırınlanmış, 1. sınıf çam olması önerilir. Ahşap üzerine daha sonradan su bazlı vernik uygulaması önerilmiş. Restorasyonda kullanılacak ahşapların nem oranlarının %7-12 arasında olması önerilir.

2.öneride yapının taşıyıcı sistemi, doğrama ile ilgili karalar, cephe onarımları, avlu düzeni 1. öneri ile aynıdır. Sadece kadınlar mahfili bölümü restitüsyona uygun önerilmiştir. Bunun için mevcut kadınlar mahfili sökülerek restitüsyona göre yapılması önerilir.

NESLİŞAH SULTAN CAMİİ RÖLÖVE RAPORU 2008

Neslişah Sultan Camii-2008

İSTANBUL MESCİTLERİNİN MİMARİ GELİŞİMİ(15.16.17.YY)

17. yüzyılda İstanbul’da inşa edildiği tespit edilebilmiş olan 74 adet mescitten 8 külliye mescidi, mimari özellikleri bakımından özgünlüğünü koruyarak günümüze gelebilmişlerdir. 34 adet bağımsız ve tekke mescidi ise zaman içinde çeşitli tamirler ve yenilenmeler sonucu büyük ölçüde özgün karakterlerinin yitirmişler, daha geç dönemlerin mimari ûsluplarını günümüze taşıyarak gelmişlerdir. Bugün, geriye kalan 32 mescitten birçoğunun yerini dahi tespit etmek mümkün değildir. Bu mescitlerden tekke ve bağımsız mescitler grubuna girenlerin tamamına yakının, dikdörtgen ya da kareye yakın dikdörtgen olan, plan şemalarını korumuşlardır. Ancak bazılarının 17. yüzyılda İstanbul şehrinin yapılaşmasındaki yoğunluğun arasında sıkışıp kalarak planlarının zorunlu bir deformasyona uğradığı görülür. Bu açıdan farklılık yaratan mescitlerin dışında kalanlar, özgünlüklerini büyük ölçüde koruyarak günümüze gelebilmiş olan Sinan mescitlerinin plan şemalarıyla benzerlik gösterirler.

Gerek 17. yüzyıl İstanbul mescitleri, diğer dönemlerde inşa edilen mescitler gibi zaman içinde en çok tahribata (özellikle yangın ve depremler gibi doğal afetler sonucu) ve değişime uğrayan yapı tipleri olmuşlardır. Her iki dönemde de mimari karakterlerinin ve plan şemalarının fazlaca değişmeden günümüze gelebilen az sayıdaki örnekleri karşılaştırıldığında, planlarının yanı sıra örtü sistemlerinin (ki bunlar düz ahşap tavanlı ve kiremit örtülü kırma çatılardır) ve duvar örgülerinde kullanılan yapı malzemelerinin benzerlikleri dikkati çeker. Kare (Davud Ağa, Ahmed Çelebi ve Defterdar mescitleri) ve dikdörtgen (Mimar Sinan ve Sokullu) planlı Sinan mescitlerinin moloz taş (Davud Ağa, Hacı Hamza, Ahmed Çelebi), taş ve tuğla (Sokollu ve Mimar Sinan mescitleri, kesme taş (Defterdar ve Hasan Çelebi mescitleri) duvar örgüler 17. yüzyıl İstanbul mescitlerinde de karşımıza çıkmaktadır, örneğin Arapkapısı, Tuti Abdüllatif ve Kadirihane Mescitleri moloz taş duvar, Sirkecibaşı ve Yalıköy Mescitleri taş ve tuğla duvar, Bayrampaşa Külliyesi ve Amcazade Hüseyin Paşa Külliyesi Mescitleri ise kesme taş duvar örgülüdür.

Sinan ve 17. yüzyıl mescitlerinde genel olarak alt pencereler dikdörtgen açıklıktı ve taş söveli, üst pencereler ise kemerli ve alçı şebekelidir.

Genelleme yapıldığında diğer bir ortak özellik, minarenin yapıdaki konumudur. Yine Sinan mescitlerinde son cemaat duvarının bir ucunda ya da kütleden uzak, avlu kapısı yanında bulunan minare, 17. yüzyıl İstanbul mescitlerinde farklı bir konumda değildir. Anadolu Selçuklu çağının minareli taç kapılarını hatırlatan avlu kapısına bitişik minare uygulaması 17. yüzyılda inşa edilen Tulumcu Hüsam Mescidi’nde de minarenin giriş kapısı üzerine yerleştirilmesi ile tekrarlanmıştır. Sinan mescitlerinden Sokullu Mescidi’nin açık merdivenli “minber minare “sinin bir benzeri olarak, 1614 tarihli Arabacılar (Hoca Halil Attar) Mescidi’nin ilk minaresi gösterilebilir.

Sinan mescitlerinde son cemaat yeri, cephede beş ya da dört, yanlarda iki açıklıklıdır. Son cemaat yeri ile harimi ayıran duvarın merkezinde kapı ve iki yanında birer pencere bulunmaktadır. Kapı merkezden sağa kaydırılmış ise, yanındaki iki pencere arasında bir son cemaat yeri mihrabı yer alır Bu düzeni 17. yüzyılın ilk yansına tarihlenen Defterdarburnu Mescidi’nin son cemaat yeri duvarında görülür. Ancak 17. yüzyılda inşa edilen mescitlerde son cemaat yeri, harim bölümünden çalınarak ya da kapalı mekanın giriş cephesine sonradan ilave edilerek yapılmıştır.

Klasik dönem Sinan mescitleri ile 17. yüzyıl İstanbul mescitlerinin mimari açıdan karşılaştırılmasında, bazı farklılıkların dışında genel olarak klasik dönem ve onu takip eden 17. yüzyıl boyunca bu yapı tipinin benzer mimari özelliklere sahip olduğu ve herhangi bîr tipolojik gelişim göstermediği sonucuna varılabilir.

16. yüzyıl Sinan yapıları, padişah, Valide Sultan ve sadrazamlar tarafından şehrin önemli mevkilerine cami ve külliyeler olarak inşa ettirilirken, bu asrın sonlarına doğru devlet bütçesinin zaafı, mimari alanda da etkili olmuş ve duraklama hissedilir bir şekilde belirmiştir. 17. yüzyıl ise, bu etkilerin en çok hissedilen asrı olmuş, büyük dini yapılar hemen hemen (Sultan Ahmed ve Yeni Camii gibi istisnalar dışında) hiç bir örnek veremez duruma gelmiştir.

Bu yüzyıl içinde, Fatih dönemi İstanbul’unun iskan sahaları yoğunlaşma ve dolayısıyla da gelişme göstermektedir. Yeni semtler ve mahalleler oluşmakta, şehir metropolünden uzaklaşmalar izlenmektedir. Bu yeni mahalleler sivil yapı gelişimlerini sürdürürken,  günlük dini ibadetin uzak semtlerde kalan büyük camilerden ziyade yeni oluşan mahallelere daha küçük ölçekli ibadet yapılarının yapılmasını teşvik etmiştir.

Özellikle bağımsız mescitler (Mahalle mescitleri) sivil mimariyi örnek almış, semt sakinin ibadet için başvurduğu, adeta evlerinin oda ve sofası gibi, sakıflı bir görüntü sergilemişlerdir. Yapıların semtlerde imkân bulduğu yer ölçüsünde, yolların kesiştiği köşelerde veya mahalle ortalarındaki alanlarda, fakat çok kere de sivil yapı blokları arasında inşa edilmişlerdir. Bütün bu unsurlar bize, mescit yapısının sivil mimari ile en sıkı biçimde bütünleşen ve kaynaşan bir dini yapı tipi olduğunu kanıtlamaktadır.

Ancak külliye mescitleri, ihtiva ettikleri işlevsel yapılar topluluktan ve banilerinin sadrazam, vezir, hanım sultan gibi kimseler olmaları sebebiyle bağımsız ve tekke mescitlerinden daha muntazam ve kaliteli bir mimari sergilemektedirler. Tekke mescitleri ise özellikle 17. yüzyılda bağımsız mescitlerin dönüştürülmesi ile oluştuklarından, onlarla aynı özellikleri gösterirler.

Mescitlerin yapı malzemeleri de, adeta bu yapısal etkinliğin değişmez bir normu olarak ortaya çıkarlar. 16. ve 17. yüzyıllarda bağımsız ve tekke mescitlerinde genelde moloz taş, taş-tuğla tekniği yaygın olmasına karşın, külliye yapılarında istisnasız kesme taşın kullanıldığı görülür. Çatı örtüsü yüzyıllar arasında benzerlik gösterirken 16. yüzyıldaki mescit yapılarında görülen direkli son cemaat yeri, 17. yüzyılda ortadan kalkmış bunun yerini harim kısmı bölünerek ya da yakın tarihlerdeki onarımlarda sonradan eklenen, genelde ahşap bir kısım olarak ilave edilen, son cemaat yerleri almıştır.

Mescitler çeşitli nedenlerle (özellikle yangınlar ve depremler sonucu) çok sık yıkılan ve tahribata uğrayan yapılar olduklarından, çoğu kez onarım görerek ya da yenilenerek günümüze gelebilmişlerdir. Bu nedenle onarıldıkları ya da yenilendikleri dönemin bezeme unsurlarını taşımaktadırlar. 17. yüzyıl içinde inşa edilen, fakat farklı dönemlere ait bezeme unsurlarının yer aldığı bir çok mescit yapısı ile karşılaşılmaktadır. Bunların çoğu yakın dönemlere tarihlenmektedirler. Bu nedenle 17. yüzyıl için, bu yüzyılda inşa edilmiş mescit yapılarındaki bezeme unsurları göz önüne alınarak bir üslup birliğinden söz etmek mümkün değildir.

16.YÜZYIL DÖNEM CAMİİ PLAN ÖRNEKLERİ

17.YÜZYIL DÖNEM CAMİİ PLAN ÖRNEKLERİ

Üsküdar Bulgurlu camii
Güngören Gençosman Camii

NESLİŞAH CAMİİ (RÖLÖVE RAPORU)

Fatih Ilçesi’nde, Edirnekapı semtinde, Nes-lişah Mahallesi, Kuruçınar Sokağı’ndadır.

Bâniyesi olan Neslişah Hanım Sultan’ın annesi II. Bayezid’in kızı Gevherimülûk Sultan, babası Dukakinzade Mehmed Pa-şa’dır. Eşi İskender Bey ve kendisi Zal Malımud Paşa’nın yaptırdığı okulun yanın­daki hazirede gömülüdürler. 1579’da ve­fat eden Neslişah Hanım Sultan, camiyi 16. yy’ın sonlarında yaptırmış olmalıdır. Zamanla harap olan cami 1955’te halkın yardımıyla tamir edilmiştir.

Caniyle ilgili Hadika’da “Bânîyesi Neslişâh bint-i Mehmed Bey’dir ki, validesi Gevher-Mülük Sultân bint-i Sultân Bâyezid Hân’dır. Neslişâh’ın zevci olan İskender Bey, Zâl Paşa klır-bünde bina eylediği mektebinin pîşgâhında üçü dahi medfûnlardır. Bu câmi’de olan musluk taşında vâki’ târih budur:

Gör di çiin kim Cemâli bu resmi

Didi târih çeşme-i hûb

H.957/M.1550

İttisalinde bir fevkânî mektebi dahi vardır. Mumâ-ileyhin validesi mekteb-i mezbûrede medfûnedir. Seng-i mezârındaki târih budur:

HayfGevher Mülûk’e ey dil hayf

Hâke düşdi o gevher-i idrâk

Nesl-i sultân Bâyezid idi ol

Cümle âlem revâkıyle yaka çâk

Didi ankâ vefatına târih

Daldı derya-yı rahmete ol pâk

H.987/M1579/1580

Bu ikisinin vakıfları müstakil olup, lâkin hîn-i iktizâda biri aharına imdâd ey­lemek üzere ikisi dahi sert eylemiştir ve sûret-i vakfiyyesi İstinye’de olan câmi’in sofasın’ın sağ tarafında vâki’ dıvarda  kaydolunup, târih-i rakamîsi budur: M.947 /1540/1541

Sultân Süleyman suyundan bu câmi’in civarında bir çeşme vardır ki, Sultân Çeşmesi denmekle ma’rûfdur. Lâkin çeşmenin bânîsi Mesih Paşa-yı Evvel kethüdâsıdır. Mahallesi vardır. Der kurb-ı Câmi’-i Edirnekapusı.”(Hadika, s.281,282) denilmektedir.

Caminin geniş bahçesinde sanat değe­ri olmayan bir şadırvanı vardır. Kadınlar mahfili, harimden ayrı olarak avludan mer­divenlerle sağlanan bir girişe sahiptir. Mahfilin giriş holü üç pencere ile avluya açılır. Kalın payeler arasından mahfile giriş sağlanır. Mahfil, harimi bir “U.” şeklinde ku­şatır, iki tane kare kesitli sütun mahfilin or­ta mekânını ikiye ayırır. Orta mekânı yu­varlak kemerli iki pencere aydınlatır.

Caminin kagir olan son cemaat yeri sonradan eklenmiştir. Son cemaat yeri harime iki kapı ve bir pencere ile açılır. Sol tarafta minareye çıkış vardır. Harim bir kenarda dört, diğer yanda üç tane kare kesitli sütunla ayrılmıştır. Mihrap yenidir ve çinilerle kaplıdır. Minber ve vaaz kür­süsü mermerdir. Mihrabın iki yanında bi­rer pencere vardır. Dikdörtgen olan ha-

rimin uzun kenarlarında dörder pencere bulunur. Tavan düz ve ahşaptır.

Harim kısmı kesme taş olan caminin mi­naresi de kesme taş örgülüdür. Şerefe kor­kulukları da taş malzeme ile yapılmıştır. Mihrap yönünde mukarnaslı bir köşe süs­lemesi caminin dışını süsleyen bir unsur­dur. Haziresi bakımlıdır.

Doğu cephesi
Batı Cephesi
Batı Cephesi
Doğu cephesi
Kuzey cephesi
Kuzey cephesi
Şadırvan
Harim kuzey cephesi
Minber
Mahfil katı
Mahfil katı

RESTİTÜSYON RAPORU

Günümüze ulaşıncaya kadar birçok değişikliğe uğramış olan yapı yanlış restorasyon müdahaleleri sonucunda özgün plan ve cephe karakterini kaybetmiştir.

Restitüsyon projeleri hazırlanırken yapı ile ilgili yeterli yazılı ve görsel belgeye ulaşılamamıştır.  Yapıdaki izler ve dönem örneklerinden yola çıkılarak hazırlanan restitüsyonda alınan kararlar şunlardır;

  • Öncelikle yakın dönemde yapıya eklenen kuzey bölümündeki son cemaat bölümü kaldırılmıştır.
  • Yine yapıya bitişik konumlanmış imam evi ve yemekhane binasının kaldırılması önerilmiştir.
  • Harim bölümünde ‘U’ şeklinde plan oluşturacak şekilde yakın dönem onarımlarda eklenen betonarme kolon ve kiriş sisteminde yapılmış kadınlar mahfilinin kaldırılmıştır. Mevcutta aksı kaymış olmakla birlikte kadınlar mahfili kotunda üzeri kaplanmış ahşap kolonlar muhafaza edilmiş ve kuzey cephesinde tek bir hatta olacak şekilde kadınlar mahfili yapılması önerilmiştir. Mevcut dikmelerde burulma, bozulma vardır. Ayrıca etrafı kaplandığı için içerideki dikmelerin ebadı veya aksının şaşıp şaşmadığı kesin tespit edilememektedir. Ancak Osmanlı camilerinde ve strüktürel açıdan dikme aksının aynı hat üzerinde olması gerekliliği nedenleri ile projede dikmeler aynı aksa getirilmek üzere proje hazırlanmıştır. Kadınlar mahfiline harim giriş kapısının solunda önerilen tek kollu ahşap merdivenden çıkış verilmiştir.
  • Yakın dönem onarımda yapının döşeme kotu bir halli yukarıya çekilmiştir. Restitüsyonda dönem örnekleri de incelenerek döşeme kotu aşağıya çekilmiştir. Ancak uygulama sırasında harim döşemesinin kaldırılması ve özgün kot tespiti yapılması önerilir.

Yakın dönem onarımlarda cephelerde yapılan çimento harçlı derz ve sıva müdahaheleri yanlış ve özensiz yapıldığından cephe taş derzleri okunamamaktadır.

  • Kesme taş olan cephe derzleri mevcutta okunduğu kadarı ile mevcut taş ebatlarına uygun olarak restitüsyonda tamamlanmıştır.
  • Çatı örtüsü kurşun olarak önerilmiştir.
  • Batı cephesinde arazide setleme olduğundan destekler yapılmıştır. Ancak taş desteklerin cephe içinde belli sistematiğinin olmaması bize yapının yapım tarihinden daha sonraki bir dönemde yapıldığını düşündürmektedir. Ancak elimizde kesin belge olmadığından destekler korunmuş ve mevcut  yerleri yükseklikleri değiştitilmemiştir.
  • Yine batı cephesinde zemin kot pencere üst bölümleri düz atkılıdır ve kemerli değildir. Diğer cephelerde ise düz atkılı kemer üst bölümleri sivri kemer ile geçilmiştir. Bir dönem bu duvar üzerinde bazı değişikler olduğu anlaşılmakla birlikte elimizde belge olmadığından restitüsyonda pencere formları mevcut durumları ile korunmuştur.
  • Ahşap minber ve vaaz kürsüsü dönem örneklerinden alınarak önerilmiştir.
  • Zemin döşemesi pişmiş toprak önerilmiştir.
  • Minare mevcut durumu ile korunmuştur.
  • Betonarme şadırvan, tuvaletler avlu içinden kaldırılmıştır.
Sulukule
1992 yılındaki kurul kararı
Onarım öncesi fotoğrafı
Onarım öncesi fotoğrafı
Onarım yapılarkenki fotoğraf
Onarım yapılarkenki fotoğraf
Onarım öncesi fotoğraf ( doğu cephesi)

RESTORASYON RAPORU

Restorasyon projesi restitüsyon doğrultusunda hazırlanmıştır. Buna göre restorasyonda alınan kararlar şunlardır;

  • Taşıyıcı sistemler raporu ve restitüsyon projesi doğrultusunda yapıya eklenen betonarme son cemaat mahali, imam evinin kaldırılması önerilmiştir. Bu şekilde camii açığa çıkarılmıştır.
  • Giriş kapısı üstüne ahşap dikmeli giriş saçağı önerilmiştir.
  • Yapı harim içindeki betonarme eklerin kaldırılması önerilmiştir. Kadınlar mahfili mevcuttaki özgün olduğu düşünülen ahşap dikme ile sınırlandırılmış batı ve doğu cephesinde devam ettirilmemiştir. Mahfil çıkış merdivenleri restitüsyonda olduğu gibi harim giriş kapısının solunda önerilmiştir. Ahşap karkaslı merdiven tek kolludur.
  • Kapı ve pencereler ahşap doğrama olarak önerilmiş, restorasyon projesinde detayları verilmiştir.
  • Uygulama sırasında çatı içine girilmeli ve karkasın durumu tespit edilmelidir. Projede çatının değiştirilmesi kararı verildiğinde önerilen çatı strüktürü çizilmiştir. Ayrıca taşıyıcı sistemler raporunda da belirtildiği gibi tavan döşemesi betonarme ise ahşap ile değiştirilmesi önerilmiş ve proje buna göre çizilmiştir. Çatı örtü kaplaması restitüsyonda olduğu gibi kurşun önerilmiştir.
  • Harim döşemesi mevcutta yükseltilmiştir. Projede yaklaşık 30 cm. aşağıya çekilmiştir. Uygulama sırasında mevcut döşemenin kaldırılması ve özgün kotun araştırılması önerilir. Araştırma sonucunda tespit yapılamaz ise restorasyondaki kotun uygulanması önerilir. Döşeme malzeme tespiti yapılamaz ise de yine projede önerilen pişmiş toprak malzemenin yapılması önerilir.
  • İç duvarlarda raspa yapılması önerilir. Raspa sonucunda kalem işi tespiti yapılır ise özgününe uygun olarak restorasyonun yapılması önerilir. Kalem işi tespiti yapılmaz ise malzeme raporunda önerilen oranlarda hazırlanan karışıma göre duvarların sıvanması önerilir.
  • Cephelerde çimento harçlarının temizlenmesi, derzlerin malzeme raporunda verilen oranlara göre hazırlanan karışım ile yenilenmesi önerilir. Yine malzeme raporunda belirtildiği gibi kararmaların mekanik yöntemle temizlenmesi önerilmiştir.
  • Cephelerde ve avlu duvarlarındaki taşlarda malzeme kaybı 5 cm.’ den büyük ise bu bölümün çürütülerek, özgün malzemesine uygun taş ile tamamlanması önerilir. 5 cm.’ den küçük olan malzeme kayıplarında müdahale önerilmemiştir.
  • Avluda kazı yapılarak özgün kotun araştırılması önerilir. Özgün kot ve malzeme tespiti yapılamaz ise restorasyondaki kotlara uyulması ve traverten döşeme kaplamasının yapılması önerilir.
  • Mevcut tuvalet ve şadırvan muhdes olduğundan kaldırılmıştır. Tuvaletler batı yönünde önerilmiştir (bzk. Restorayon vaziyet planı). Abdestlikler üst kotta, tuvaletler alt kotta planlanmıştır.

KAYNAKÇA:

ASLANAPA; Oktay                                    : Osmanlı Devri Mimarisi, İstanbul 1983.

AYVERDİ; Ekrem Hakkı, YÜKSEL, İ. Aydın: İlk  250 Senenin Osmanlı Mimarisi,

   İstanbul 1953

AYVERDİ; Ekrem Hakkı; Fatih Devri 855-886 (1451-1481), İstanbul 1973

Ayvansarayi Hüseyin Efendi, Ali Satı Efendi, Süleyman Besim Efendi: Hadikatü’l Cevami,

Haz. Ahmed Nezih Galitekin, İstanbul 2001

BAYRAM; Sadi ve ERDOĞAN    : Kerim: Vakıflar ve Vakıf Hizmetlerimiz, Ankara 1978

DİŞÖREN N. Esra                          : İstanbul’daki Ahşap Cami, Mescit ve Tekkeler,

İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Sanat    

Tarihi Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul   

1993 s.177,178

(ELDEM)Halil Edhem                    : Nos Mosquees de Stamboul, İstanbul 1934, s. 128-129

KOMİSYON                                    : Fatih Camileri ve Diğer Tarihi Eserler, İstanbul 1993

KOMİSYON                                    : Fatih, İlk İstanbul, İstanbul 2004.

MAZLUM; Deniz                            : Osmanlı Arşiv Belgeleri Işığında 22 Mayıs 1766

İstanbul Depremi ve Ardından Gerçekleştirilen Yapı Onarımları, İ.T.Ü. Fen Bilimleri Enstitüsü Yayımlanmamış Doktora Tezi, İstanbul 2001

Müler-Wiener; Wolfgang                : İstanbul’un Tarihsel Topografyası, Çeviren Ülker

  Sayın, İstanbul 1997.

ÖZ; Tahsin                                       : İstanbul Camileri, C.ll, 8.İstanbul 1964.

SEÇKİN, Selçuk                              : Fatih Dönemi Mescitleri, M.S.G.S.Ü. Sosyal 

   Bilimler Enstitüsü, Sanat Tarihi Bölümü,  Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 2002

SÖNMEZER, Şükrü                                   : 17.Yüzyıl İstanbul Mescitleri, İ.T.Ü. Fen Bilimleri

   Enstitüsü, Mimarlık Tarihi Anabilim Dalı,              

  Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 1996.

ÜSTÜN; Ayşe                                  : Osmanlı Arşivindeki İstanbul Cami ve Türbelerinin

Tamirleriyle İlgili Belgeler, D.E.Ü. Sos.Bil.Ens. İsl.Tarihi ve San. Ana. Bil. Dalı Yayımlanmamış Doktora Tezi, İzmir 2000

YÜKSEL, İ.Aydın                           : Osmanlı Mimarisinde II.Bayezıd ve Yavuz Selim

  Devri (886-926/1481-1520), İstanbul 1983

KAZASKER İVAZ EFENDİ CAMİİ Rölöve, Restitüsyon, Restorasyon Raporu

1-RÖLÖVE RAPORU

1-A-1 YAPI TARİHÇESİ

Cami, medrese, mektep ve çeşmeden oluşan külliye, Alanyalı Kazasker Manav Avuz (İvaz) Efendi (ö. 1586/994 H) tarafından yaptırılmıştır. Tek kubbeli caminin Sinan tarafından inşa edildi­ği düşünülür, ama Mustafa Sâ’i’nin listelerinde böyle bir bilgi geçmez. Üç tarafı açık bir son cemaat yerinden meydana gelen yapı, eski Blakhernai Sarayı’nın temellerinden oluşmuş terasın üze­rinde yer alır.

18.  Yüzyılda yapının, 1729 ve 1782 yıllarında o bölgede çıkan yangınlardan etkilendiği düşünülür, çünkü alışılmadık biçimde batı cephesinin dış köşelerin­de yer alan caminin girişleri yaklaşık 18. yüzyıl sonu, 19. yüzyıl başı yapılan bir değişikliğin izle­rini taşımaktadır.

19.  yüzyılda son cemaat yeri yıkıldıktan sonra, 1940-1950 yıllarında ana kapıların önündeki ah­şap camekânlar ortadan kalkar.

1894 depreminde zarar gören cami ve minare son dönemlerde yenilenir ve günümüzde modern biçimde duvarla çevrilmiş bir bölgede yer alır.( Müller-Wiener, s.429)

Ayvansaray semtinde, Eğrikapı’da Bizans surlarının iç tarafında, Anemas Zindanı ü-zerinde, Anemas Kulesi ile Angelos kule­lerinin arkasında yer almaktadır. Alaiye-li (Alanya) Kazasker İvaz Efendi (ö. 1586) tarafından yaptırılan ve yapım kitabesi bu­lunmayan caminin cephelerinde görülen üslup özellikleri ve gelişmiş altıgen şema­sı göz önüne alınarak İvaz Efendi’nin ölü­münden az önce yapıldığı sanılmaktadır. Eyice Mimar Sinan’ın eseri olduğunu kuvvetle muhtemel olduğunu söylerken (Eyice,1963,s.58) Tokay, Caminin Mimar Sinan’ın tezkerelerinde kayıt­lı olmamakla birlikte Mimar Sinan çağı sonlarında, onun ekolüne ait bir yapı ola­rak kabul ediyor. Kuran, Kazasker İvaz Efendi Camiini Mimar Sinan’ın eserleri arasında göstermez.

Ancak İvaz Efendi Camii için Molla Çelebi Camii ve Babaeski ali Paşa Camiinde altıgen tabanın beş yarım kubbelerle eteklenmek suretiyle prototipi enlemesine kütle kuruluşuna dayalı altıgen şemayı kıble ekseni üzerinde de geliştirmek yolunda ilk adımı attığını belirterek, ikinci adım olarak da Eğrikapı Kazasker İvaz Efendi Camii atılacak burada ana kapı merkezden yanlara kaydırılıp mihrap çıkıntısının karşısına bir maksure konularak, yarım kubbeyle örtülmese de  altıgenin sonuncu koluna yer verildiğini söyler (Kuran, 115),

Şehrin surlarla çevrili kuzeydoğu köşe­sinde Edirnekapı ile Ayvansaray arasın­da, Eğrikapı yakınında Halic’e hâkim bir yerde inşa edilmiştir. Halk arasında Eğ­rikapı Camii adıyla da anılan mabedin ya­nında bir de meydan çeşmesi vardır. Ev­velce sıbyan mektebiyle bir medresenin olduğu bilinmekle beraber bunlardan hiç­bir iz kalmadığı gibi yerleri de tespit edi­lememiştir. Caminin banisi Kazasker İvaz Efendi (ö. 994/1586) kıble duvarı önünde­ki hazîreye defnedilmiştir. Hazîrede adını taşıyan bir mezar taşına rastlanmamakla birlikte tam mihrabın hizasında üzerin­de hiçbir yazı olmayan, hazîredeki bütün taşlardan daha büyük silindir biçiminde iki şâhidenin İvaz Efendi’nin kabrine ait olması kuvvetle muhtemeldir.(Eyice 2001, s.490  )

İvaz Efendi Camii şehrin kara tarafı surlarının çok yakınında, Bizans dönemi­nin son yüzyıllarında imparatorların ter­cih ettiği bir mekân olan Blakhernai Sarayı kompleksinin kalıntılarının bulunduğu yerdeki teras üzerinde inşa edilmiştir. Avlusunun batı tarafı surlarla sınırlanmış olup burada bir de kule yer almaktadır. Anemas Kulesi diye adlandı­rılan bu burcun bir vakitler Bizans sara­yının bir bölümü olarak kullanıldığı belli olmaktadır. Buradan itibaren Halic’e doğ­ru sur duvarına paralel biçimde evvelce iki katlı olan kemerli ve tonozlu uzun bir dehliz uzanır. Bu meyilli arazide, üzerin­deki saray yapılarına bodrum katı teşkil eden ve Anemas zindanları diye adlandı­rılan bu mahzenin yukarı ucu İvaz Efendi Camii’nin önündeki avlu düzlüğü altında da uzanmaktadır. Son yıllarda burada meydana gelen bir çöküntü; şimdiye ka­dar içine girilip incelenmeyen bu kısmın varlığını da ortaya koymuştur.( Eyice 2001, s. 491 )

Ayvansarâyî, camiyle birlikte İvaz Efendi’nin medrese, sıbyan mektebi ve çeşme yaptırdığını bildirerek vakıflarına evlâdının ve soyundan gelenlerin müte­velli olduğuna işaret eder.( Ayvansarayi, I s. 147, Camilerimiz Ans. Haz. İhsan Erzi, 199,200 ) Caminin sur­lara yakınlığı yüzünden burada medrese inşa edilmesine imkân yoktur. Belki Ha­liç tarafındaki boş arsanın yerinde ahşap bir medrese yapılmış ve zamanla kaybo­lup gitmiştir. Caminin kıble yönünde avlu duvarı dışındaki küçük meydanın ortasın­da olan kitâbesiz çeşme ise hâlâ durmak­tadır.

Caminin tarihçesine dair bilgi yoktur. İstanbul’un geniş bölgelerini harabeye çeviren büyük yangınlardan etkilendiği tahmin edilmektedir. Wolfgang Müller-Wiener, bu bölgede önemli zararlar ve­ren 1729 ve 1782 yangınlarından zarar görmüş olabileceğini söylemekteyse de buna inanmak zordur. Çünkü caminin için­de yangından kolayca etkilenmesi müm­kün olan ahşap pencere kapakları ve na­kışlı külahı yine ahşaptan olan minber gü­nümüze kadar gelebilmiştir. XIX. yüzyıl içinde, camiyi üç taraftan çeviren ve İs­tanbul mimarisinde bir yenilik olan çevre revakları ortadan kalkmış, sadece giriş­lere ahşaptan camekânlı sundurmalar ya­pılmıştır. 1940-1950 yılları arasında bun­lar da yok olmuş, son yıllarda ise girişlerin önüne öncekilere hiç benzemeyen çirkin bir sundurma inşa edilmiştir. (Eyice 2001 s. 491)

1-A-2 PLAN ÖZELLİĞİ

Bazı kaynaklarda yapının Sinan eseri olduğu düşünüldüğü yazsa da  Prof.Aptullah Kuran  gibi  araştırmacılar yapının Sinan eseri olmadığını söylemektedir. Yapı Sinan döneminde yapılmış olsada öğrencilerinden biri tarafından yapıldığına inanılmaktadır. Sinan eseri olarak camiinin gösterilmemesinin en önemli nedenleri arasında cephe kurgusu olarak, üst örtü biçimi ve kat planları ile Sinan’ı yansıtmamasıdır.

Almaşık duvar örgülü yapı 14.41 m. X 15.70 m. ebatlarında kareye yakın plan şemasına sahiptir. Mihrap bölümü eyvan oluşturarak kare plandan dışarıya doğru çıkma yapar.

Yapının iki  giriş kapısı vardır. Kuzey cephesinin sağ ve sol köşelerinde yan yana konumlandırılmış ikişer adet ahşap kapı vardır. Kapılardan iç bölümdekiler harime açılırken köşedekiler kadınlar mahfil katına çıkış sağlayan merdivenlere açılır.  Çıkış merdivenleri taştır ve özgündür. Orijinal giriş kapıları ahşap olup dikdörtgen formludur ve sadedir.

Günümüzde soldaki iki kapıda kullanılmamaktadır. Girişler sağ köşedeki kapılardan yapılmaktadır. Giriş kapısı önünde geç dönemde yapılmış pvc doğramalı bir rüzgârlık vardır.

İçteki kapıdan harime giriş ara bir holden yapılır. Hol döşemesinde özgün altıgen tuğlalar görülür ancak; harim iç döşemesi özgün tuğlalar üzerine döşenen kadronlar üstüne kaplanan ahşap döşeme ile bu ara geçişten yaklaşık 9 cm. yükseltilmiştir. Giriş bölümlerinde doğu ve batı duvarlarında bier adet niş vardır. Nişlerin ahşap kapakları vardır.

Kubbe altı ayak üzerine oturtulmuştur. Ayaklar beden duvarları içinden yükselir.  Batı ve doğu cephesinde  zemin kat (bkz. rölöve +1.50 kot planı) kotunda ahşap sütunlu mahfil bölümleri yer alır. Bu cephe duvarlarının orta aksına gelen bölümlerinde harime doğru ayak bölümleri  dışarıya doğru çıkma yapar. Bu bölümlerin harime bakan yüzlerinde nişler yapılmıştır. Kuzey yönündeki ayakların harime bakan yüzlerinde de nişler bulunur. Ayrıca sağ ve sol beden duvarlarında pencere aralarındaki duvar bölümlerinde nişler vardır.

Pencere yerleşimleri açısından simetri olan yapının batı ve doğu duvarlarında karşılıklı toplam 8’ er pencere vardır. Pencere düzeni ayakların sağ ve sol tarafında ikişerli olarak yapılmıştır. Dikdörtgen formda olan açıklıklar düz atkılıdır. İç bölümdeki mermer söve profilleri çok sadedir. Pencerelerde iç kısımdaki ahşap kapaklar sökülmüş, kadınlar mahfili katında toplanmıştır. İç denizlikleri mermerdir. Özgün olan denizliklerdeki mermerler tek boy değildir.

Mihrap cephesi dışarıya doğru çıkma yapar. Mihrap nişi beşgendir ve üst bölümü skalaktit ile geçilmiştir. İvaz Efendi Camii’nin iç süslemesinde çini yalnız mihrapta kullanılmıştır. XVI. yüzyılın en kaliteli İznik çinileriyle kapla­nan mihrabın iki kenarındaki ince sütunçelerle kaide ve başlıklarındaki kum sa­atleri de çiniden yapılmıştır. Mihrap nişi­ni çerçeveleyen çiniler, beyaz zemin üze­rinde her bir karoda iki yarım olmak üze­re sekiz uçlu yıldızlarla bezenmiştir. Mih­rabın iç yüzeyi uzunlamasına dilimler ha­lindedir. Yaprak ve çiçeklerden oluşan bir süslemeye sahip olan, beş tam, iki de yarım pano halindeki yüzeylerin üstlerinde çini üzerine Allah ve Muhammed, Ebû Bekir ve Ömer, Osman ve Ali, Hasan ve Hüseyin, en sonuncuda da “rıdvânullâhi teâlâ” yazıları yer almıştır.

Mihrap nişinin her iki yanında birer pencere vardır. Bu iki pencerenin mermer söve malzemeleri diğerlerine göre pembemsi renkte olup profilsiz, düzdür.

Kadınlar mahfil galerileri zemin kotunda ahşap sütunlara ve beden duvarlarına taşıtılmıştır. Ahşap sütun başlıkları yaprak motifi ile bezenmiştir. Sütun araları sivri kemer ile geçilmiştir. Batı ve doğu yönünde 6’ şar sütun vardır. sütunlar Sekizgen planlıdır.

Kuzey yönünde giriş kapılarının açıldığı küçük eyvanların orta bölümünde ibadet alanına katılmış eyvan vardır. Bu şekilde yapı kuzey yönüne doğru genişletilmiştir. Kubbenin oturduğu ayaklar bu bölümden iç kısma doğru yerleştirilmiştir. Bu şekilde alan kazanılmıştır. Kuzey cephesindeki eyvanın üst bölümündeki kadınlar mahfil galeri döşemesi alttaki iki mermer sütun ve duvarlara taşıtılmıştır. Mermer sütunların başlıkları klasik üslup özelliğinde türk üçgenlerinden yapılmıştır. Sütunlar sekizgen planlıdır. Kuzey yönündeki eyvanın döşeme kotu harim döşeme kotundan 14 cm. daha yüksektedir. Mermer sütunların önünde ahşap korkuluklar vardır. Bu bölümde kuzey cephesine açılan 4 adet pencere vardır.

Kadınlar mahfili kuzey, doğu ve batı yönlerinde ‘U’ şeklindeki planlanmıştır. Zemin kattaki ahşap dikmelerden harime doğru çıkma yapmayan galerilere kuzey cephesi köşelerindeki taş merdivenlerden çıkılır. Döşemesi ahşap olan galeri katının korkuluklarıda ahşaptır. Güney, doğu ve batı duvarlarındaki pencere ve niş düzeni zemin kat ile aynıdır. Pencere iç denizlikleri mermerdir ancak; özgün olmayıp yenilenmiştir.

Kuzey yönünde zemin kat eyvan üstüne gelen orta galerideki pencere düzenide alt kat ile aynıdır. Taş merdivenlerle çıkılan bölümlerde giriş kapılarının olduğu kısımların üst bölümünde ikişer adet pencere açılmıştır. Kadınlar mahfili galerilerinde pencereler

iki ayrı kotta yerleştirilmiştir. Rölöve projelerinde çizildiği gibi mahfil katındaki ilk pencere sırası +4.10 kotundadır. +5.40 kotundaki pencere düzeni alt kotlara göre farklıdır. Doğu ve batı cephesindeki 4’ er pencere 6’ şar adete yükselir. Bu kot pencereleri düz atkılı değil, yarım daire formunda kemerler ile geçilmiştir. İçlikleri yoktur. Dışlıklarda filgözüdür. Kuzey galerisinde ikinci kottaki pencere düzeni ile birinci kottaki pencere düzeni aynıdır. İkinci kot pencereleri yan galerilerde olduğu gibi yarım daire formlu kemer ile örtülmüştür. İçlikleri yoktur. Filgözü dışlıklar takılmıştır.

Kuzey cephesinde +8.40 kotunda bir galeri daha vardır. Bu galeriye kadınlar mahfiline çıkış sağlayan köşelerdeki merdivenlerin olduğu bölümdeki taş merdivenlerden ulaşılır. Ne amaçla yapıldığı bilinmeyen bu galerinin planda olması yapının Sinan eseri olmadığını gösteren en önemli sebeptir. Çünkü Sinan eserlerinde hiçbir şekilde kullanımı bilinmeden yapılan bir mekan yoktur. Mekan döşeme kesiti yüksekliği çok azdır. Bu bize galeri katının sonradan eklendiğini düşündürse galeri katına çıkışı sağlayan simetrik iki adet taş merdiven kurgusuna ters düşmektedir. Ancak plan kurgusu cephe düzeni ile Sinan eseri olup olmadığı tartışılsa da İvaz Efendi Camii, Mimar Sinan’ın yap­tığı altıgen sistemli ibadet yerlerinin ben­zeridir. Bu plan az veya çok değişikliklerle hepsi XVI. yüzyılın ikinci yarısında yapılan Beşiktaş’ta Sinan Paşa, Topkapı’da Kara Ahmed Paşa, Kadırga’da Sokullu Mehmed Paşa, Fındıklı’da Molla Çelebi, Babaeski’­de Semiz Ali Paşa, Üsküdar’da Eski Vali­de camilerinde uygulanmıştır. Fakat bu bina, klasik bir son cemaat yerine sahip olmayışı bakımından da alışılmışın dışın­da kalır. Giriş cephesi Türk sanatında tek örnektir. Harimi üç taraftan saran revak sistemi, Kahire’de Sinan Paşa ve XVIII. yüzyıla ait Mehmed Bey camilerinde gö­rülür. Sinan Paşa Camii 979 (1571) tarih­li olup minaresi burada olduğu gibi kıble duvarına bitişiktir; fakat yan revaklar ah­şap değil kagirdir. Mehmed Bey Camii ise 1188’de (1774) yapılmıştır. İvaz Efendi Camii o derece

değişik özelliklere sahip­tir ki onun da XVI. yüzyıla damgasını vu­ran Mimar Sinan’ın eseri olabileceği akla gelir. Ancak bu büyük ustanın yaptığı bi­naların adlarını veren tezkirelerde yer al­maz. Hayatının son yıllarında ortaya konan bu eserde onun mimari tutumu çok belirlidir.(Eyice 2001, s. 492 )

+8.40 kotundaki galeriye diğer kotlarda olduğu gibi kuzey cephesinden 4 pencere açılır.

Cami plan bakımından dikdörtgen be­den içinde altı paye ile taşınan kubbeli tiptedir. Mihrap, kıble yönünde dışarıya çıkıntılı olarak taşan küçük bir mekân içindedir. Harimi örten ana kubbe, altıge­ni meydana getiren ve duvarlardaki pa­yelere oturan büyük kemerlere binmek­tedir. Pandantiflerle geçişi sağlanan ana kubbenin etrafında biri kıble yönünde ol­mak üzere iki yanda ikişerden toplam beş yarım kubbe bulunmaktadır. Köşe­lerde zengin skalaktit dolgulu geçişlere sahip tromplar vardır. Harimde, diğerle­rinden daha geniş bir kemerle ayrılan mihrap çıkıntısı üzerindeki

 yarım kubbe­nin geçişleri içten dilimli tromplarla sağ­lanmıştır. Kurşun kaplı olan kubbe ve ya­rım kubbelerin kasnaklarında da pence­reler açılmıştır. İvaz Efendi Camii, mimarisi bakımın­dan çağdaşı başka Türk eserlerine ben­zemeyen çok değişik bir yapıdır. Normal bir şadırvan avlusuna sahip olmadığı gibi bir şadırvanı da yoktur. Ayrıca bu önemli unsurun evvelce varlığını gösteren herhangi bir ize de rastlanmamaktadır. Mihrap kısmı ile­riye taşan kare şeklindeki caminin üç ta­rafından cephelerini” U” biçiminde saçak  sarıyordu. Saçak  tek meyilli ahşap ça­tıya sahip olup ince ahşap direklere da­yanıyordu. Bu dayanakların mermer kaideleriyle revakların altıgen biçimli tuğla döşemeleri 1935’li yıllara kadar görülür­dü; günümüzde bunlar yok olmuştur. Sağdaki revak bir bakıma son cemaat yeri gibi kullanıldığından alışılmışa ters düşen bir uygulama ile kıble duvarı kö­şesine ve dışa çıkıntılı yapılan minarenin

kürsü kısmında küçük bir mihrap mev­cuttur. Bu ölçüdeki ibadethanelerin hep­sinde olması gereken üç veya beş bölüm­lü bir son cemaat yeri de İvaz Efendi Camii’nde bulunmamaktadır. Yanlardaki gi­bi direklere dayanan ahşap tavanlı bir re­vak burada aynı görevi yapıyordu ve bir çift mihrap buranın fonksiyonuna işaret ediyordu.

Giriş cephesinin sağında olması gere­ken minare, güney kıble duvarının köşesi­ne ayrı bir kütle olarak yerleştirilmiştir. Kesme taştan yapılmış olan ve zaman içinde bir kısmı yıkılarak, kısmen tahriba­ta uğrayan minare, 1960’h yıllarda resto­rasyon geçirerek tamamlanmıştır. Minare­nin kürsü kısmında bulunan bir mihrap ni­şinden, camiyi üç taraftan çevreleyen son cemaat revağının buraya kadar gelerek minare ile birleştiği anlaşılmaktadır.(Tokay).Giriş dışarıdan ve yanda­dır. Hafifçe pahlandırılmış gövdesi üstün­de şerefeye geçişi sağlayan çıkmaları ge­niş çukurlu skalaktit halindedir. Şe­refeye kadar yıkık minarenin şerefe kor­kuluğu ile petek kısmı 1950’den sonra yapılmış. 1990’da tekrar yenilenmiştir.

1-A-3 CEPHE ÖZELLİKLERİ

Cami kesme taş ve tuğladan karma malzeme ile yapılmış, bazı yerlerde ve mihrap çıkıntısında yalnız taş kullanılmış­tır. Pencere söveleri küfeki taşındandır. Her tarafında başka benzerlerinde rastlanmayan yeniliklere sahip olan cami­nin en şaşırtıcı özelliği giriş cephesidir.  Camiye giriş kapı yerleşimi ile tip olarak tek örnektir.

Mevcutta kuzey avlu bölümünde camii ön saçak bölümünü taşıyan ahşap direklerin oturduğu mermer kaideler bulunur. Yan cephelerdeki kaidelerin geç dönem mermer ile kaplanan avlu döşemesi altında kaldığından tespit edilemediği düşünülmektedir. Mevcutta ‘U’ planlı camiyi çevreleyen son cemaat saçak bölümü yoktur.

Yönlere göre camii cephe mimarisini incelersek;

KUZEY CEPHESİ (GİRİŞ CEPHESİ)

Bu cephe öyle tasarlanmıştır ki önünde ke­merli, kubbeli bir son cemaat yerinin ya­pımı düşünülmüş olamaz. Ayrıca her ca­mide bulunan âbidevî bir taç kapı yoktur. Bunun yerine iki yanlarda yer alan insan boyu ölçülerinde mermer söveli yay ke­merli ufak kapılardan içeri girilir. Her gi­rişin bitişiğinde ikinci bir giriş daha var­dır. Bunlar yukarı galerilere çıkış içindir. Böylece bu cephede iki yanlarda birer ikiz giriş yer almıştır. Cephenin ortasın­da normal olarak taç kapının yerinde bir birine bitişik dört pencere açılmıştır; üst kısmında da ortada bu dörtlü pencere sistemi sürdürülmüş, ikiz girişlerin üst­lerinde altlı üstlü ikişer pencere açılmış­tır. Alttaki pencereler dikdörtgen, üstte­kiler sivri kemerlidir.

Kadınlar mahfili üstündeki galeri katı kendini cephede de hissettirmiştir. Tek başına yükselen galeri bölümünün üst örtüsü kırma çatıdır. Çatı örtüsü kurşundur. Kasnaklar kurşun kaplıdır.

Sağ köşedeki giriş kapı önüne yapılan geç dönem rüzgarlık cephe karakterine aykırıdır.

DOĞU CEPHESİ (SOL YAN CEPHE)

Almaşık duvar örgülü cephede toplam 5 sıra pencere vardır. Zemin kot ve mahfil katına açılan alt kot pencereleri alt alta, birbirlerinin aksında yapılmıştır. Bu pencereler dikdörtgen formda olup düz atkılıdır. Söveleri küfeki taştır. Pencere önlerinde lokmalı demir parmaklık vardır. İki kot penceresinin söve profilleri farklıdır. 

Mahfil katının üst kottaki pencereleri yarım daire kemerin içinde kalır. Yan duvarlarda kubbenin otuduğu orta akstaki ayak dışarıya doğruçıkma yaparak cephede de

vurgulanmıştır. Ancak çıkma beden duvarı tamamında devam etmez.  Rölöve de doğu cephesinde yazan + 5.01 kotunda biter. Günümüze ulaşamayan ahşap çatılı son cemaat revağı bu bölüme oturmakta ve cephe hattında ahşap aşık devam etmektedir (bkz. restitüsyon projesi).

Dışarıya doğru çıkma yapan ayağın beden duvarında yükseldiği + 5.01 kotundan başlayan mahfil katı üst kot pencere kemeri + 7.77 kotuna kadar yükselir. Yayın çapı alt kat pencerelerini içine alır.

Kemerlerin içinde 3’ er adet pencere vardır. Bu kotta toplam 6 pencere bulunur. Tuğla kemerler ile saçak profili arasındaki duvar örgüsü kesme taştır.

Köşelerdeki yarım kubbelerin kasnaklarında fil gözü dışlıkları olan yarım daire kemerli pencereler vardır. Aynı özellikteki pencereler ana kubbe kasnağında da yapılmıştır.

Sol bölümde doğu duvarından daha geride dışarıya doğru çıkma yapan mihrap bölümün duvarı görülür. Bu duvardaki pencere düzeni farklıdır. Zemin kot penceresi aynı özellik gösterirken üst kotta bir pencere vardır. Filgözü dışlığı olan pencerenin üst bölümü sivri kemer ile geçilmiştir. Kemer örgüsü kesme taş ve tuğladandır.

GÜNEY CEPHESİ(ARKA CEPHE)

2 sıra tuğla 1 sıra taş duvar örgüsü bu cephede de devam eder. Mihrap eyvan oluşturacak şekilde güney duvarından öne doğru çıkarılmıştır. Cephedeki en ilginç nokta mihrap nişi üzerine denk gelen yarım daire formlu büyük penceredir. Filgöze pencerenin altında 2 sıra pencere vardır. Zemin kot pencereleri diğer pencerelerle aynı özelliktedir. Üst kot pencereleri ise mihrap çıkmasının yan duvarındaki pencere ile aynı özelliktedir. Pencere üzerleri sivri kemer ile geçilmiştir. Alt ve üst kot pencereleri aynı akstadır.

Mihrabın öne çıkan duvarının arkasında kalan güney duvarında  3 ayrı kotta yer alan pencere sırası vardır. Bu pencereler aynı akstadırlar.

Minare kesme taştır. Plana yerleşimi açısından diğer camiiler ile aynı özellikte değildir. Güney ve batı cephelerinin köşe noktasından dışarıya doğru çıkma yapar. Kürsüsü ile gövdesi arasındaki geçiş üçgenlerle sağlanmıştır. Şerefe altı skalaktit ile geçilmiştir. Korkuluğu taş şebekedir.

BATI  CEPHESİ (SAĞ YAN CEPHE)

Doğu cephesi ile aynı özelliktedir. Sadece bu cephede sağ köşede kesme taş minare yükselir. Minare giriş kapısı bu cepheye bakar. Düz atkılı kapının üst bölümündeki taş madalyon eridiğinden motifi okunamamaktadır.

Almaşık duvar örgülü cephede toplam 5 sıra pencere vardır. Zemin kot ve mahfil katına açılan alt kot pencereleri alt alta, birbirlerinin aksında yapılmıştır. Bu pencereler dikdörtgen formda olup düz atkılıdır. Söveleri küfeki taştır. Pencere önlerinde lokmalı demir parmaklık vardır. İki kot penceresinin söve profilleri farklıdır. 

Mahfil katının üst kottaki pencereleri yarım daire kemerin içinde kalır. Yan duvarlarda kubbenin otuduğu orta akstaki ayak dışarıya doğru çıkma yaparak cephede de vurgulanmıştır. Ancak çıkma beden duvarı tamamında devam etmez.  Rölöve de doğu cephesinde yazan + 5.07 kotunda biter. Günümüze ulaşamayan ahşap çatılı son cemaat revağı bu bölüme oturmakta ve cephe hattında ahşap aşık devam etmektedir (bkz. restitüsyon projesi).

Dışarıya doğru çıkma yapan ayağın beden duvarında yükseldiği + 5.07 kotundan başlayan mahfil katı üst kot pencere kemeri + 7.75 kotuna kadar yükselir. Yayın çapı alt kat pencerelerini içine alır.

Kemerlerin içinde 3’ er adet pencere vardır. Bu kotta toplam 6 pencere bulunur. Tuğla kemerler ile saçak profili arasındaki duvar örgüsü kesme taştır.

Köşelerdeki yarım kubbelerin kasnaklarında fil gözü dışlıkları olan yarım daire kemerli pencereler vardır. Aynı özellikteki pencereler ana kubbe kasnağında da yapılmıştır.

Sağ bölümde doğu duvarından daha geride dışarıya doğru çıkma yapan mihrap bölümün duvarı görülür. Bu duvardaki pencere düzeni farklıdır. Zemin kot penceresi aynı özellik gösterirken üst kotta bir pencere vardır. Filgözü dışlığı olan pencerenin üst bölümü sivri kemer ile geçilmiştir. Kemer örgüsü kesme taş ve tuğladandır.

1-A-4-İHATA DUVARLARI VE AVLU BÖLÜMÜ

İvaz Efendi Camii şehrin kara tarafı surlarının çok yakınında, Bizans dönemi­nin son yüzyıllarında imparatorların ter­cih ettiği bir mekân olan Blakhernai Sarayı kompleksinin kalıntılarının bulunduğu yerdeki teras üzerinde inşa edilmiştir. Avlusunun batı tarafı surlarla sınırlanmış olup burada bir de kule yer almaktadır. Anemas Kulesi diye adlandı­rılan bu burcun bir vakitler Bizans sara­yının bir bölümü olarak kullanıldığı belli olmaktadır. Buradan itibaren Halic’e doğ­ru sur duvarına paralel biçimde evvelce iki katlı olan kemerli ve tonozlu uzun bir dehliz uzanır. Bu meyilli arazide, üzerin­deki saray yapılarına bodrum katı teşkil eden ve Anemas zindanları diye adlandı­rılan bu mahzenin yukarı ucu İvaz Efendi Camii’nin önündeki avlu düzlüğü altında da uzanmaktadır. Son yıllarda burada meydana gelen bir

çöküntü; şimdiye ka­dar içine girilip incelenmeyen bu kısmın varlığını da ortaya koymuştur ( Eyice 2001, s. 491 ).

Moloz taş örgülü ihata duvarlar derviş Zade sokak boyunca devam eder ve doğu cephesine döner ancak; bu yöndeki duvarlar mevcuttaki komşu parsel içinde olan kafe yapısı duvarına saplanarak sonlanır. Batı yönünde ise bir kısmı görülen ihata duvarları komşu yapıların duvarlarına saplanır. Geç dönem yapılar bahçe duvarları yıkılarak duvar kalınlığının kendi parsellerine katması sonucunda günümüzde bu yöndeki ihata duvarlarının bir kısmı tespit edilebilmektedir. Kuzey yönünde ihata duvarı devam etmez. Avlu kuzey bölümünün bir bölümünde yıkım kararı alınan ahşap evler bulunurken alt kotta da animas zindanları kazı çalışmaları devam etmektedir. Kazı alanı camii bahçe alanından tel örgülerle ayrılmıştır.

Avlu döşemesinin bir kısmı mermer bir kısmı paket taş kaplamadır. İki malzemede özgün değildir.

Derviş Zade sokağının sol köşesinden girilen avlu bahçesinin sol bölümünde yani camii arka bahçesinde hazire vardır. Hazire bölümü  camii minare kürsüsüne dayalı olarak başlayıp güney yönüne doğru devam ederek giriş kapısının olduğu bölüme gider. Giriş kapısının sağında geç dönem de yapılmış tek katlı kullanılmayan bir yapı vardır.

İhata duvarlarının harpuştaları yok olmuştur. Çimento harçlı harpuşta yapılmışsa da sağlıklı olmamıştır. Duvarlarda malzeme kaybı ve derz boşalması görülür.

Avlunun kuzeybatısında imam evi ve alt katında tuvalet ve abdestlikler yer alır.

1-A-5 CAMİİ KALEM İŞLERİ

Camii içerisinde duvarlarda kalem işleri yoktur. Kemerlerde, kubbe içinde yapılan kalem işlerinin son dönemde yapılmıştır. Zemin kattaki mahfil döşemelerinin oturduğu ahşap sütunları bağlayan kemerler üzerinde ise raspa çalışması yapılmış ve özgün kalem işleri açığa çıkarılmıştır.

1-A-6 YAPIDAKİ BOZULMALAR

Yapı içerisinde ciddi bir bozulma yoktur. Camii taşıyıcı sşstemi ile ilgili gözle yapılan tespitlerde bir sorun görülmemektedir. Cephelerde fiziksel bozulmalar tespit edilmiştir. Bunları sıralarsak;

  • Cephelerde malzeme kayıpları görülür
  •  Özellikle güney cephesinde geç dönem uygulanan çimento şerbetli ince bir sıva tabakası vardır.
  • Tüm cephelerde kirlenme gözlenir. Özellikle güney cephesinde karbonlaşma vardır.
  • Lokmalı demir parmaklıklarda paslanma tespit edilmiştir
  • Klima, kablo gibi tesisat elemanları nedeni ile cephelerde görsel kirlilik oluşmuştur.
  • İç duvarlarda rutubetlenme görülür.

2- RESTİTÜSYON PROJESİ

2-A-MİMAR SİNAN ESERLERİ

KARA AHMED PAŞA CAMİİ

Sadrazam Kara Ahmet Paşa tarafından 1555 tarihinde Sinan’ a yaptırılmıştır.  Enlemesine dikdörtgen planlı olan camii İvaz’ da olduğu gibi altı ayaklı sistem ile yapılmıştır. Avlu son cemaat yeri ön ve yanlarda revaklarla çevrelenmiştir. Revaklar kubbe ile geçilmiştir.

Harim bölümü orta kubbesi altı ayak üzerine oturur. Köşeler ise yarım kubbe ile geçilmiştir.

Kara Ahmed Paşa Camii

SİNAN PAŞA CAMİİ

Sinan Paşa Camii  Beşiktaş meydanındadır. Sinan eserlerinden olan yapı planı olarak altıgen ayak ve kemer sistemine oturmakta ve yanlara doğru ikişer kubbe ile genişlemektedir. Altıgen ayak sistemi  İvaz camii ise benzer özelliğidir. Yapı kendisinden yüzyıl kadar önceki Üç Şerefeli Camii’ nin tekrarıdır. Bina kitlesinin sağında  bir şerefeli minaresi ve ortasında şadırvanı olan avlusu vardır. Sağ ve solda birer kapı ile girilen avlu U şeklinde çatılı bir revak ve medrese odalarıyla çevrelenmiştir. Camii almaşık duvar örgüsüne sahiptir.

Avlu düzeni ,camii girişleri ile İvaz Efendi camiine benzerlik göstermez.

Sinan Paşa Camii

KILIÇ ALİ PAŞA CAMİİ

1580 yılında tamamlanan camii Kılıç Ali Paşa Külliyesi içinde yer alır. Camii avlusuna 5 kapıdan girilir.  Camii, kıble ekseni üzerinde derinlemesine düzenlenmiş,  son cemaat yeri çift revaklı bir yapıdır. Dört adet yuvarlak fil ayağına oturan 12.70 m. çapındaki orta kubbe doğuda ve batıda birer büyük kemer, kuzeyde ve güneyde yarım kubbelerle desteklenmiş, bir üçüncü yarım kubbede mihrap çıkıntısı üstüne konulmuştur. Caminin, yarım kubbelerle kıble doğrultusunda uzayan orta mekânının üç yanı mahfillerle çevrilidir. Kuzeyde dikdörtgen kesitli dört ayakla, 5 aksa bölünmüş arka sahın; doğuda ve batıda 5 birimli yan sahınlar yer alır.

Mahfile çıkan merdivenler camiin kuzey köşelerinde çıkıntı yapan kulaklar içine sokulmuşlardır. Doğudaki merdiven kovası, camiin saçak düzeyinde kesilerek bir kubbe ile bitirilmiştir. Batıdakinin merdiveni ise mahfil katına vardıktan sonra şekil değiştirerek minareye çıkışı sağlar.

Kılıç Ali Paşa Camii Zemin Kat planı
Kılıç Ali Paşa Camii Kesiti
Kılıç Ali Paşa Camii Mahfil Katı Planı

ATİK VALİDE CAMİİ

Yapımına 1570 yılında başlayanan camii 1583’ de tamamlanmıştır. Camiye çeşitli dönemlerde ekler yapılmıştır. Hadikat ül-Cevami’ de caminin önce altıgen şemaya göre tek kubbeli yapıldığı, daha sonra vakfın mütevellisi Pir Ali tarafından iki yanına çifter kubbeli kanatlar eklenmek suretiyle genişletildiği yazılıdır. Yapı mevcut durumu ile Sinan’ ın altıgen camilerinden biridir. Sinan bu camide 12.70 m. çapındaki kubbeyi önde ve arkada beden duvarına, yanlarda kahverengi somaki sütunlara oturtmuştur. Sütunlar kemerlerle daha gerideki ayaklara bağlanmış; ana kubbe ikisi sağda, ikisi solda ve biri mihrap çıkıntısı üstünde olmak üzere beş yarım kubbe ile desteklenmiştir.

Atik Valide cmii Plan şeması

2-A-2 RESTİTÜSYON RAPORU

İvaz Efendi Camii Sinan’ ın yaptığı altıgen sistemli camilere benzemekle birlikte giriş cephe düzeni,’U’ biçimli son cemaat bölümü ve üst kotta yer alan galeri planı ile benzer örneklerine rastlanılmamış bir mimariye sahiptir. Bu nedenle bazı araştırmacılar tarafından Sinan ekolünden gelen başka bir mimar tarafından yapıldığı fikri ortaya atılmaktadır.

Yapı günümüze son cemaat saçak bölümü dışında özgün cephe ve plan özelliğini koruyarak gelmiştir. Restitüsyon kararlarını ve nedenlerini açıklarsak;

-Sağ bölümde yer alan kapıdan içeriye girildiğinde özgün altıgen tuğla döşeme görülür. Geç dönem uygulamalarında harim iç bölümü ahşap kadronlar üzerine yapılan ahşap rabıta döşeme ile yükseltilmiştir. Restitüsyon projesinde ahşap döşeme kaldırılmış, döşeme kotu mevcutta görülen altıgen tuğla döşeli zemin ile aynı yapılmıştır.

-Harimde batı ve doğu mahfillerdeki ahşap döşemeli bölümde yükseltilmiştir. Projede bu bölümde ahşap kaplama yüksekliği kadar aşağıya çekilmiştir. Ahşap sütunların pabuç kısımları mevcutta görülmemektedir. Ancak döşeme üzerine pabuçsuz oturtulamayacağından restitüsyon projesinde basit detaylı pabuç çizimi yapılmıştır.

-Zemin kat ve kadınlar mahfiline açılan ilk kot pencerelerin söve içlerindeki kapaklar sökülerek camii içerisinde istiflenmiştir. Kapak detayları bire bir alınmış ve restitüsyon projesinde çizilmiştir.

-Niş önlerinde de kapak yapılmıştır. Niş içlerinde kapak montaj izleri vardır. Ayrıca giriş kapılarının sağ ve sol yan duvarlarındaki nişlerde özgün kapaklar bulunur. Restitüsyonda önerilen ahşap kapaklar mevcut kapak detayına uygun yapılmıştır.

-Kadınlar mahfili ahşap döşemesi geç dönemde değiştirilmiştir. Ahşap kirişlerin duvar içine oturduğu bölümlerde kırıklıklar vardır. Bu izlerden yola çıkılarak özgün döşeme kotu mevcut kottan ortalama 3 cm. yukarıya çekilmiştir (bkz. restitüsyon ve rölöve kesit paftaları).

-Kadınlar mahfil katının kuzey galerisinde mevcutta harime bakan sütundan kuzey cephesi pencerelerine doğru gergi atılmıştır. Ancak gergi ucu pencere alt kotundan yukarıda kalır, duvara oturmaz. Gergi ebatlarına bakıldığında özgün olduğu düşünüle elemanın bu şekilde fonksiyonu yoktur ancak; yapım sırasında mevcut durumundaki gibi tasarlanmadığı aşikardır. Harime bakan sütunlar ile kuzey duvarı arasındaki sistemi bağlamak ve çerçeve oluşturmak için atıldığı düşünülen gerginin duvara oturması gerekir. Bu nedenle pencere alt kotları bu bölümde gergi demiri üst kotuna kadar yükseltilmiş, gergi duvar içerisine oturtulmuştur.

-Mevcut cephe düzeni özgün olduğundan projede değiştirilmemiştir.

-20. yüzyıl başlarına kadar olduğu bilinen son cemaat bölümü ‘U’ şeklinde projede çizilmiştir. A. Kuran’ ın ‘Mimar Sinan’ adlı eserinden alınan krokiye göre sütun yerleri belirlenmiş ve plana işlenmiştir. Sütun genişlikleri mevcutta avlu döşeme kotunun üzerinde bırakılan 4 adet mermer pabuçtan oranlanmıştır. Mevcutta tespit edilen sütunlar restitüsyon planı da işlendiği gibi giriş kapıları önündeki ilk sütun sıralarıdır.

-Plan şemasının kurgusu, mevcut pabuç kaidelerindeki geçme yerlerinden ve yazılı kaynaklardan son cemaatin öne doğru eğimli çatısı ahşap sütunlara taşıtılmış, çatı karkası ahşap olarak önerilmiştir (bkz. restitüsyon projesi kesit paftası). Çatı örtüsü kurşundur. -Avlu kotunun geç dönemde yükseltildiği  mevcut sütun pabuçlarının döşeme kotu ile hemen hemen aynı olmasından bellidir. Avlu kotu ortalama 50 cm. aşağıya çekilmiştir.

-Son cemaat döşemesi yazılı kaynaklarda geçtiği gibi altıgen tuğla yapılmıştır.

-Güney avludaki hazireler restitüsyonda bırakılmıştır. Vaziyet planı pervitich haritasına göre hazırlanmıştır. Animas zindanları pervititch de de işaretlidir. Ancak pervititch de ‘U’ şeklindeki son cemaat yerine giriş önlerinde rüzgarlıklar görülür ki bu girişlerle  ilgili elimizde fotoğraf vardır. Son cemaat yerinin yıkılmasından sonra yapıldığı düşünülen giriş saçakları için ayrıca bir restitüsyon dönem projesi verilmemiştir.

3- RESTORASYON RAPORU

20.yüzyıl başlarında yıkılan ahşap son cemaat bölümü dışında camii cephe ve plan özelliğini koruyarak günümüze kadar gelmeyi başarmıştır. Restorasyon kararları yapıdaki izler ve belgeler doğrultusunda hazırlanmıştır. Belge bulunamayan bölümlerle ilgili yorumlardan kaçınılmıştır.

Restorasyon projesinde verilen kararlar şunlardır;

-Mevcutta son cemaat yeri mermer kaplamadır. Uygulama sırasında avlu içine kazı yapılmalı ve tespitler ışığında avlu ile son cemaat mahallinin döşeme malzemeleri belirlenmelidir.

-Geç dönemde camii avlusundan zindanlara iniş merdivenleri yapılmıştır. Merdivenler camii parseli dışında kalmakla birlikte halihazırda kazı ve restorasyon çalışmaları sürmektedir. Zindanlar camii kotunun altında kalmaktadır, buda camii kullanımı açısından merdivenin bulunduğu bölümde tehlike yaratmaktadır. Zindanlar ile camii arasında merdivenlerle kurulacak bir sirkülasyonun doğru olmadığı düşünülmektedir. Gerek mevcuttaki kot farkının yarattığı tehlike gerekse bu bölümde sirkülasyon yaratılmak istenmemesi nedeni ile merdiven hattı çevresinde devam edecek bir koruma bandı oluşturulması gerekliliği düşünülmüştür. Günümüzün malzeme özelliğini taşıyan, gerek görüldüğünde ilerde sökülebilirliliği olan ve camii avlu bütünü

ile yarışmayan cam korkuluk yapılması önerilmiştir. Değinildiği gibi ilerde oluşabilecek değişikler sonucunda gerekli görülürse camiden Animasa geçiş verilmek üzere cam korkuluk modüllerinin merdiven çıkış aksına gelen bölümleri çıkarılabilir ve kapı konulmak sureti ile kontrollü geçiş sağlanabilir.

-Sağ bölümde yer alan kapıdan içeriye girildiğinde özgün altıgen tuğla döşeme görülür. Geç dönem uygulamalarında harim iç bölümü ahşap kadronlar üzerine yapılan ahşap rabıta döşeme ile yükseltilmiştir. Uygulamada ahşap rabıta kaldırılarak altıgen tuğla döşeme açığa çıkarılmalıdır.

-Harim de batı ve doğu mahfillerdeki ahşap döşemeli bölümde yükseltilmiştir. Projede bu bölümde ahşap kaplama yüksekliği kadar aşağıya çekilmiştir. Ahşap sütunların pabuç kısımları mevcutta görülmemektedir. Ancak döşeme üzerine pabuçsuz oturtulamayacağından restorasyon  projesinde basit detaylı pabuç çizimi yapılmıştır. Uygulama sırasında ahşap döşeme kaldırılmalı ve özgün döşeme kotu tespiti yapılmalıdır. Ahşap sütun pabuçlarıda açığa çıkarılmalıdır.

-Zemin kat ve kadınlar mahfiline açılan ilk kot pencerelerin söve içlerindeki kapaklar sökülerek camii içerisinde istiflenmiştir. Tespit edildiği kadarı ile kapakların durumu iyidir. Kurtlanmalara karşı kimyasal maddeler sürülerek, çüremeyi önlemek için yüzeye fırça ile emprenye yapılmalıdır. Ahşap kapaklar üzerine en son işlem olarak gomalak cila sürülmesi önerilir. Restorasyon projesinde kapaklar yerlerine takılacaktır.

-Niş önlerinde de kapak yapılmıştır. Niş içlerinde kapak montaj izleri vardır. Ayrıca giriş kapılarının sağ ve sol yan duvarlarındaki nişlerde özgün kapaklar bulunur. Restorasyon projesinde verilen detaya göre emprenye edilmiş, fırınlanmış ahşap kapaklar yapılacaktır.

-Elimizdeki eski fotoğraflarda duvarlarda kalem işleri tezyinatın olduğu, mevcut kalem

işlerinin özgün olmadığı görülür uygulama sırasında raspa yapılarak özgün kalemişleri açığa çıkarılmalıdır. Koruna bilen özgün bölümler korunmalı, tamamlamalar özgün motif ve tezyinata uygun yapılmalı ancak ayırt edilebilmesi için renk tonu ile oynanmalıdır.

-Kadınlar mahfili ahşap döşemesi geç dönemde değiştirilmiştir. Ahşap kirişlerin duvar içine oturduğu bölümlerde kırıklıklar vardır. Bu izlerden yola çıkılarak özgün döşeme kotu mevcut kottan ortalama 3 cm. yukarıya çekilmiştir (bkz. restorasyon ve rölöve kesit paftaları). Emprenye edilmiş fırınlanmış ahşap elemanlarla döşeme yenilenecektir.

-Kadınlar mahfil katının kuzey galerisinde mevcutta harime bakan sütundan kuzey cephesi pencerelerine doğru gergi atılmıştır. Ancak gergi ucu pencere alt kotundan yukarıda kalır, duvara oturmaz. Gergi ebatlarına bakıldığında özgün olduğu düşünüle elemanın bu şekilde fonksiyonu yoktur ancak; yapım sırasında mevcut durumundaki gibi tasarlanmadığı aşikardır. Harime bakan sütunlar ile kuzey duvarı arasındaki sistemi bağlamak ve çerçeve oluşturmak için atıldığı düşünülen gerginin duvara oturması gerekir. Bu nedenle pencere alt kotları bu bölümde gergi demiri üst kotuna kadar özgün yığma sistemde almaşık duvar örgüsüne uygun olarak örülerek yükseltilmiş, gergi duvar içerisine oturtulmuştur.

-Ahşap doğramalar iyi durumda olduğundan değiştirilmesi önerilmemiştir.

-Beton dışlıkların alt başlıklarının duvar yüzüne oturuş biçimleri sağlıklı olmadığından değiştirilmesi önerilmiştir.

Metin Kutusu: 3-RESTORASYON RAPORU
Metin Kutusu:

-20. yüzyıl başlarına kadar olduğu bilinen son cemaat bölümü ‘U’ şeklinde projede çizilmiştir. A. Kuran’ ın ‘Mimar Sinan’ adlı eserinden alınan krokiye göre sütun yerleri belirlenmiş ve plana işlenmiştir. Sütun genişlikleri mevcutta avlu döşeme kotunun

üzerinde bırakılan 4 adet mermer pabuçtan oranlanmıştır. Mevcutta tespit edilen sütunlar restorasyon planın da işlendiği gibi giriş kapıları önündeki ilk sütun sıralarıdır. Ahşap sütunlar, ahşap çatı örtüsü ve sütun üzerine gelen ahşap yastıklar  emrenye edilmiş fırınlanmış ahşap malzemeden yapılmalıdır. Koruyucu olarak üzerine renksiz aşı boaya uygulanmalıdır. Restorasyon projesinde bu elemanların detayı verilmiştir.

-Son cemaat bölümünün çatı örtüsü restitüsyon projesindeki gibi kurşun önerilmiştir.

-Avlu kotunun geç dönemde yükseltildiği  mevcut sütun pabuçlarının döşeme kotu ile hemen hemen aynı olmasından bellidir. Restitüsyon projesine göre avlu kotu ortalama  50 cm. aşağıya çekilmiştir. Uygulama sırasında avlu döşemeleri kaldırılarak özgün kot araştırması yapılmalı ve sütun pabuçları açığa çıkarılmalıdır.

-5 cm.’ den fazla olan malzeme kayıplarında taş ve tuğla çürütülerek yerinden

alınmalı, özgün malzeme ile yenilenmelidir.

-Yüzey kirlenmeleri düşük basıçlı su ile temizlenmelidir. Cephede çıkmayan kirlenmeler olur ise Konservasyon Merkezine danışılarak AB 57 uygulaması yapılması önerilir.

-Lokmalı demir parmaklıklar ve gergilerin pası ince telli fırçalar ile temizlenmeli ve üzerine anti pas uygulanmalıdır.

-İç duvarlarda rutubet vardır. Bunu gidermek için yapı çevresinde drenaj önerilir.

-Çatlakların taşıyıcı sistem raporunda belirtilen öneriler doğrultusunda onarılması gerekir (bkz. taşıyıcı sistem raporu).

-İhata duvarları üzerindeki çimento harcın sökülmesi ve üzerine projede detaylandırılan taş harpuştanın yapılması önerilir.

-Geç dönemde yapılan avlu giriş kapısının kaldırılarak kurul arşivinde bulunan eski fotoğraftaki giriş kapısına uygun yapılması önerilir (bkz. restorasyon projesi avlu giriş kapı detayı)

-Batı cephesinde 48 nolu parselde bulunan apartman giriş kapısı avluya açılmaktadır. Bu girişin kapatılması gerekir.

-Doğu duvarı komşu parseldeki kafe duvarı boyunca animas zindanları kazı alanına kadar devam ettirilmiştir (bkz. restorasyon vaziyet planı)

-Avlu içindeki imam evinin yıkılması ve yerine yer üstünde tuvalet ve abdestlik mekanlarının yapılması önerilir (bkz. Restorasyon peojesi).

-Camii parsel içinde güney avlusunda hazireye doğru girinti yapan 51-52-53’ nolu parsellerin kamulaştırılarak camii alanına katılması önerilir. 51 parseldeki yapı özgün olmayıp camii alanına katılması için gerekli yasal işlemlerden sonra yıkılması, bu şekilde hazire bölümünün tamamen açığa çıkarılması gerekir.

-Kuzey avlusunda sur duvarlarına yaslanan ve kaçak yapılmış 2 yapı vardır. 60 parselde bulunan yapıların yıkılması ve bu alanında kamulaştırılarak camii avlusuna katılması önerilir. Mevcutta camii avlusu herkesin evine girmek için kullandığı bir yol haline gelmiştir. Avlu içerisine açılan yasal olmayan geçişlerin kapatılması, gerekli kamulaştırma işlemlerinin yapılarak camii avlusuna katılması camiyi avlusu, haziresi ile külliye haline getirecektir.

Pervititch Haritası (1929)
1935 senesine ait fotoğraf
1963 senesine ait fotoğraf
1960 senesine ait fotoğraf
1969 senesine ait fotoğraf
1969 senesine ait fotoğraf
A. Kuran’ dan alınan son cemaat plan krokisi
Müller’ in ‘İstanbul Tarihsel Topoğrafyası’ adlı kitabından alınan kroki
1958 senesine ait fotoğraf
1947 senesine ait otoğraflar
1947 senesine ait otoğraflar
1947 senesine ait fotoğraf
1947 senesine ait fotoğraf
1947 senesine ait fotoğraf
1947 senesine ait fotoğraf
1947 senesine ait fotoğraf
Doğu avlu duvarı görünüşü (kurul arşivinden alınmıştır)
Batı avlu duvarı (kurul arşivinden alınmıştır.)
Sokaktan güneybatı cephesine bakış (kurul arşivinden alınmıştır)
Animas Zindanları (kurul arşivinden alınmıştır)
Doğu cephesine bakış (kurul arşivinden alınmıştır).
Batı cephesi (kurul arşivinden alınmıştır)
Avlu giriş kapısı (kurul arşivinden alınmıştır).

KAYNAKLAR

ÜLGEN; HİKMET,’ İSTANBUL CAMİLERİ’, AKŞAM KİTAP KULÜBÜ YAYINLARI, 1966, İSTANBUL.

ÖNEŞ, GÖNCÜOĞLU, SAATÇİ, ERTUĞRUL, YÜKSEL, YİVLİK NEFTÇİ, NEFTÇİ; ETHEM RUHİ, SEMA, SUPHİ, ALİ DOST, MÜFİT, AYŞE, ARAS, ‘FATİH İLK İSTANBUL’, FATİH BELEDİYESİ BASIN YAYIN VE HALKLA İLİŞKİLER MÜD.

‘FATİH CAMİLERİ VE DİĞER TARİHİ ESERLER’, TÜRKİYE DİYANET VAKFI FATİH ŞUBESİ, 1991, İSTANBUL.

WIENER-MÜLLER; WOLFGANG, ‘İSTANBUL’UN TARİHSEL TOPOGRAFYASI’, YAPI KREDİ YAYINLARI, 2002, İSTANBUL.

AYVANSARAYLI HAFIZ; HÜSEYİN, ‘CAMİLERİMİZ ANSİKLOPEDİSİ-I.CİLT’, TERCÜMAN AİLE VE KÜLTÜR KİTAPLIĞI YAYINLARI, 1987, İSTANBUL.

AYVANSARAYLI HAFIZ; HÜSEYİN, ‘CAMİLERİMİZ ANSİKLOPEDİSİ-II.CİLT, TERCÜMAN AİLE VE KÜLTÜR KİTAPLIĞI YAYINLARI, 1987, İSTANBUL.

ETHEM; HALİL,’ CAMİLERİMİZ’, İSTANBUL KANAAT KÜTÜPHANESİ, 1932, İSTANBUL.

‘İSTANBUL CAMİLERİ’, BABIALİ BASIMEVİ.

ASLANAPA; OKTAY, ‘OSMANLI DEVRİ MİMARİSİ’, İNKILAP KİTABEVİ, 1986, İSTANBUL.

ÖZ; TAHSİN; ‘İSTANBUL CAMİLERİ’, TÜRK TARİH KURUMU BASIMEVİ, 1987, ANKARA.

KURAN; APDULLAH,’MİMAR SİNAN’,HÜRRİYET VAKFI YAYINLARI,1986,İSTANBUL

BERBEROĞLU;HİLMİ, ’15. VE16.YÜZYILDAKİ AHŞAP PENCERE VE KAPI KANATLARI’, İSTANBUL (İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ SANAT TARİHİ BÖLÜM KİTAPLIĞI)

İYİANLAR; ARZU, ‘İSTANBULDA VALİDE SULTANLARIN ESERLERİ’ 1992, İSTANBUL (İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ SANAT TARİHİ BÖLÜM KİTAPLIĞI).

AKAR;FİKRİYE,’İSTANBULDAKİ SAĞLIK MÜESSESELERİ’, 1971, İSTANBUL (İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ SANAT TARİHİ BÖLÜM KİTAPLIĞI).

AKKILIÇ;ZUHAL, ‘İSTANBUL CAMİLERİNDE VAAZ KÜRSÜLERİ’, 1971, İSTANBUL (İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ SANAT TARİHİ BÖLÜM KİTAPLIĞI).

GÜNEŞ;SEMRA,’İSTANBUL CAMİLERİNDE MÜEZZİN MAHFİLLERİ’, İSTANBUL (İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ SANAT TARİHİ BÖLÜM KİTAPLIĞI).

ALPAY;MİNE, ‘İSTANBUL CAMİLERİNDE SON CEMAATYERİ’, İSTANBUL (İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ SANAT TARİHİ BÖLÜM KİTAPLIĞI).

KURAN; APTULLAH, EYİCE; SEMAVİ; ‘ MİMARBAŞI KOCA SİNAN YAŞADIĞI ÇAĞ VE ESERLERİ’, 1988,İSTANBUL, VAKIFLAR BANKASI

YÜKSEL;AYDIN,’ KANUNİ SULTAN SÜLEYMAN DEVRİ’, İSTANBUL,2004, İSTANBUL FETİH CEMİYETİ

PERVİTİTCH HARİTASI

ENCÜMEN ARŞİVİ

ALMAN MAVİLERİ

ANITLAR KURULU ARŞİVİ

FATİH AŞIK PAŞA CAMİİ RÖLÖVE-RESTİTÜSYON VE RESTORASYON RAPORLARI

Mayıs-2006

1-YAPININ TARİHÇESİ

Aşıkpaşa Caminin yapım tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Araştırılan kaynaklarda farklı tarihler geçmektedir. Fatih Camileri kitabında 1481 öncesinde yapıldığı, Fatih İlk İstanbul kitabında 1570 tarihinde yapıldığı belirtilmektedir. Cami içerisinde bulunan Hicri 1286 (M.1869) tarihli eski Türkçe bir levhada ise caminin tarihçesi şu şekilde anlatılmaktadır:

Mescid-i Aşık Paşa Bânisi Aşık Paşa Neslinden Kutb-ül ârifin Şeyh Ahmed Efendidir Aziz Meşârü ileyh Seyyid Velâyet Hazretlerinin Şeyhi ve Kayın Pederidir. Şeyh-i meşarü ileyh-i şeyh Zeyneddin el havâfi Kuddise sır-ruh’un hulefasından Şeyh Abdül-Latifin hulefâsındandır. Sekizyüz kırk altı senesi (846- M. Haziran 1442) muharrem-i avâhirinde rıhlet idüb binâ ve ihyâ iddigü mescid-i mezbûrun mihrâb-ı Piş-gâhına defn olundu. Mescid-i mezbûreyi hâssaten Âşık Paşa merhûmun rûh-u âliyesiçün binâ ve tokuz yüz yetmiş sekiz (978-M.1570) senesinde minberini dahi Eğri Abdi efendi zâde Muhammed Beg Efendi vaz’ itmişdir. Ve mescid-i şerifin havlinde medfun Ağâ-yı bâbüssaâde merhûm Hüseyin ağâ teyemmünen ve teberruken bin yüz toksan sekiz (1198-M.1783) tarihinde câmi-i şerifin i’mârına muvaffak olduğu halde irtihal itmiştir.

Aşıkpaşa Mescidinin banisi Aşıkpaşa neslinden Şeyh Ahmed efendidir. Seyyid Velayet Hazretlerinin şeyhi ve kayın pederidir. Şeyhin şeyhi Zeyneddid el Havafinin haleflerinden Şeyh Ablüllatifin halefidir. 846 senesi muharrem ayının sonlarına doğru (Haziran 1442) vefat edip bina ve ihya ettiği mescidin huzur dolu mihrabına defnedildi. sözü edilen mescidi özellikle merhum Aşık Paşanın ruhu için bina etti ve 978 (M.1570) senesinde minberini de Eğri Abdi efendinin oğlu Muhammed bey yapmıştır. Ve mescidin bahçesinde gömülü bulunan Babüssade Ağası merhum Hüseyin Ağa uğur ve şans kabul ederek 1198 (M.1783) tarihinde camin imarına muvaffak olduğu halde vefat etmiştir.

Yukarıdaki bilgiler ve diğer kaynaklarda da Aşıkpaşa Camiini Şeyh Ahmet Efendinin yaptırdığı yazılıdır. Ancak burada Şeyh Ahmet efendinin 1442 yılında vefat ettiğinden bahsediliyor. Ve Şeyh Ahmet Efendi, Seyyid Velayet Hazretlerinin şeyhi ve kayın pederi olduğuna göre ve de Seyyid Velayet Hazretlerinin 1451-1522 yılları arasında yaşadığı bilindiğine göre, Şeyh Ahmet efendinin 1442 tarihinde ölmüş olması mümkün değildir. Dolayısıyla camii de 1453 yılından sonra yaptırmış olması gereklidir.

İstanbul Vakıfları Tahrir defteri 428. sayfa “1912.Vakf-ı Hadice Bint İlyas” vakfiyesinde ilk defa Aşıkpaşa mescidinden söz edilmektedir. 883 zilhicce (Şubat 1497) tarihli olan bu vakfiyeden yola çıkarak Aşıkpaşa Camiinin 1479 tarihinde önce yapıldığını söyleyebiliriz. Dolayısıyla Aşıkpaşa Camii 1453 ile 1479 tarihleri arasında inşa edilmiş olması gereklidir.

Tabloda verilen bilgilere göre 1570 senesinde Aşık Paşa Camiine Eğri Abdi Efendinin Oğlu Muhammet Bey tarafından minber yaptırıldığı söylenmektedir. Dolayısıyla 1570 tarihine kadar Aşık Paşa Cami mescit ve bu tarihten sonra da minberi olduğu ve hutbe okunduğu için Cami olarak sınıflandırılmıştır.

İstanbul Vakıfları Tahrir defterine baktığımızda da bu bilginin doğru olduğu ortaya çıkmaktadır. 1570 tarihinden sonraki Aşıkpaşa bahsi geçen ilk vakfiye “Vakf-ı Nefise Hatun Bint Abdullah” vakfiyesidir (sayfa 430 madde 1917) ve 979 muharrem (Mayıs 1571) tarihlidir. Bu vakfiyede Aşıkpaşa Camii olarak tarif edilmektedir. Bu tarihten önceki vakfiyelerde Aşık Paşa Mescidi denilmektedir.

1633 ve 1782 yangınlardan zarar gördüğü ifade edilen cami XVIII. yüzyılda Darussaade ağalarından Hüseyin Ağa tarafından yaptırılmıştır. Hüseyin Ağa’nın kabri son cemaat yerinin solunda olup mezar taşındaki ölüm tarihi 1783’dür. Cami 1918 tarihli büyük Cibali ve Fatih yangınlarından bir kere daha zarar görmüştür. Bir müddet kapalı kalan cami Vakıflar idaresi tarafından 1971 yılında yeniden restore edilmiştir.

Pervititch Haritası (1928)

2-YAPININ MİMARİ ÖZELLİKLERİ

Cami kare planlı olup iç ölçüleri 9.19 m x9.18 m’dir. Kubbe yüksekliği 13.00 m.’dir. Kubbe sekizgen sağır bir kasnağa oturmakta olup kurşun örtüyle kaplıdır.

Sağ tarafta beden duvarına bitişik kubbe kasnağı seviyesine kadar yükselen kaide üzerinde tek şerefeli bir minare vardır. Kaide, pabuç, 16 pahlı olan gövde bir simitle son bulup şerefe ve petekten oluşan minare tamamen kesme taş ile inşa edilmiştir. Minare külahı ahşap strüktürlüdür ve kurşun kaplanmıştır.

Ayrıca 2 Ekim 1936 tarihli ve Ali Saim imzalı vakıflar idaresine ait tespitlerde:

“Cami büyük bir kubbeli olup minaresi sağ taraftadır. Minarenin külahı ve diğer aksam ile kubbe bize Bursa’nın bariz tesirlerini hatırlatıyor. Güzel bir camidir. Büyük kubbesi 8 köşeli bir mudalla tanbura oturtulmuştur. Caminin önünde bugün harab olmuş son cemaat mahalli vardır. Önündeki ufak bahçesinin duvarına bitişik bir çeşme vardır ki şekli ve kemeri tamamen klasik olup yukarıda yazılı kitabeler bu çeşmenin üzerindedir.” denmekle caminin özellikleri anlatılmıştır.

Camiye cümle kapısından girildiğinde sağda ve solda iki oda vardır. Sağdaki odadan minareye ve kadınlar mahfiline çıkılmaktadır. Ahşap olan bu kısımlar yağlı boya ile boyanmıştır. Merdiven basamaklarının yenilendiği tespit edilmiştir. Ancak merdiven küpeşte ve korkulukları özgündür. Mahfil korkulukları basit ahşap kafeslerden yapılmıştır.

(bkz. rölöve zemin kat planı).

Cami giriş kapısının karşısında yer alan ahşap kapıdan harim kısmına ulaşılır. Ancak Günümüzde giriş kısmını ikiye bölün ahşap doğramalar özgün değildir (bkz.rölöve zemin kat plan). Zemin döşemesi ahşaptır ancak; özgün değildir. Cami iç duvarları 140cm. yüksekliğinde basit ahşap lambri ile kaplanmıştır.

Cami beden duvarları kesme taş ve taş araları iki sıra tuğla ile almaşık tarzda örülmüştür (bkz.rölöve görünüşler). İç kısımlar sıva üzerine kireç badanadır. Kubbesinde ve kasnak üstünde kalem işi motifler mevcuttur. Minber ve kürsüsü ahşap olup kürsü basit ve muhdestir. Minberi ahşap olup oyma barok süslemeleri vardır. Minber yağlı boya ile tamamen boyanmıştır. Mihrap alçı olup yağlı boya ile boyanmıştır. Zaman içinde yapılan badana işleri ile duvar yüzeylerinde bilhassa mihrap üzerinde bulunması gereken  taç motiflerinin örtüldüğü düşünülmektedir. Kıble duvarında alçı kayıtlı vitray iki tepe penceresi bulunmaktadır. Diğer tepe pencereleri mavi ve beyaz olmak üzere renkli opak camlıdır. Caminin zemin kat pencereleri dış kısımlarda alüminyum iç kısımlarda ısı camlı PVC doğramadır. İç kısımda sadece eski pencere veya kepenklerin pervazları korunmuştur.

Yıkılmış olan son cemaat yerinde, minare kaidesi hizasında bir sütun ve başlığı ve camiye bağlı kemeri ile korunmuş, günümüze ulaşmıştır. Baklavalı sütun başlığının klasik Osmanlı üslubu ve oranları 15. YY. dan kalma olduğunu gösterir.

Caminin avlu duvarı üzerinde kesme taştan devrinin özelliklerini taşıyan suyu kurumuş bir çeşmesi vardır. Vakıfnamede bir kuyusunun olduğu ifade ediliyor ise de yapılan araştırma kuyu ile ilgili bir ize rastlanmamıştır.

Avlu içinde yer alan tuvalet, abdesthane ve kuran derslerinin verildiği yapılar özgün değildir.

Cami ön cephesinin kesme taş olması  gereken duvarı, çimento harçlı sıva ile sıvanmış ve yüzeyi plastik boya ile boyanmıştır. Saçak kısmına PVC oluk montajı yapılmış olup, ayrıca cümle kapısı üzerine bir sundurma monte edilmiştir. Cümle kapısı sert ağaçtan olup özgün değildir. Olması gereken mermer söve ve kemer taşları sıva veya boya altında kalmışlardır.

Giriş kapısı üzerinde ‘Selamün aleyküm tıbtüm fedhuluha halidin’ ayeti kerimesi yazılıdır.

Diğer cephelerde almaşık duvar örgüsü görülmektedir. Bir sıra kesme taş aralarına iki sıra tuğla yapılmıştır.  Sol cephe dışındaki cephelerin alt pencere söveleri küfekidir. Sol cephenin ise mermerdir.Cephelerde iki sıra altta iki sıra üstte olmak üzere toplam dört pencere bulunur. Alt kottaki pencereler düz atkılıdır. Pencere aynasını çevreleyen kemerler sivri kemerdir. Bunların lokmalı demir parmaklıkları vardır. Beton şebekeli tepe pencereleri de sivri kemerlidir (bkz.rölöve görünüşler). Uzmanlarca yapılan incelemede yapının statik açıdan sorunun olmadığı tespit edilmiştir (bkz.taşıyıcı sistem raporu). Çıplak gözle bakıldığında, oturma ve kayma çatlaklarına rastlanmamıştır. Cephe duvarlarında doğal koşullar neticesiyle taşlarda aşınmalar ve kayıplar meydana gelmiştir. Her cephe, baktığı yön konuma göre aşınma ve kararmalar ile yosunlanmalara maruz kalmıştır. Bu değişimler analiz paftaları üzerine işlenmiştir.

RESTİTÜSYON RAPORU

Cami kare plânlı olup iç ölçüleri 9.19 m. x  9.18 m. dır. Kubbe yüksekliği ise 13.00 m. dir. Kubbe sekizgen sağır bir kasnağa oturur ve kurşun örtüyle kaplıdır (bkz.rölöve ve restitüsyon vaziyet planı, zemin kat planı ve çatı planı.).

Sağ tarafta beden duvarına bitişik kubbe kasnağı seviyesine kadar yükselen kaide üzerinde tek şerefeli minare vardır. Tamamen kesme taş ile örülmüştür (bkz.rölöve ve restitüsyon görünüşler).

Celal Esad Arseven’e göre, cami klasik devir Osmanlı mimarisi içinde yer alır.  Arseven, ” Bu üslubta olan binalar Türkistan ve Selçuklu binalarını andıran ve Selçuklularda devam eden şekillerdedir. Kubbeler doğrudan doğruya köşe bingilerine oturtulmuştur.” demektedir. Cami avlu duvarları sırasında bulunan çeşme de devrin üslubunu taşımaktadır.

Caminin tarihçesi hakkında Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi cilt 1 sayfa 364’ te geniş bilgi vardır. Ayrıca İstanbul Vakıflar emekli başmüdürlerinden İhsan Erzi’nin Hadikatü’l Cevami açıklamalı çevirisinden de bilgi edinilmiştir.

1936 tarihinde çekildiği anlaşılan fotoğraflardan camii duvarlarındaki kalem işi tanzimler görülmektedir (bkz.belge 6). Ancak bu tenzilatların hepsi tespit edilemediğinden retitüsyon projesinde işlenmesi doğru bulunmamıştır. Fotoğraflardan tespit edildiği üzere tepe pencerelerinin kenarlarında kalem işleri vardır. Yine fotoğraflarda içliklerin olmadığı görülür. Ayrıca ilginçtir ki 1936 yılındaki kalem işleri ile 1971 yılındaki kalem işleri farklıdır (bkz. ek fotoğraflar). Dönemsel  analizlerde camilerde alçı içliklerin kullanıldığı tespit edildiğinden ve 1936 yılına kadar yapının çeşitli restorasyonlar geçirdiğide dikkate alındığında restitüsyon projesinde alçı revzenler korunmuştur (bkz. rölöve ve restitüsyon kesit paftaları) . Günümüzde kalem işleri kireç badana ile kapatılmıştır. Uygulama sırasında raspa yapılması ve varsa eğer kalem işlerinin ortaya çıkarılması önerilmektedir.

Zemin pencerelerinde, dış tarafta lokmalı demir parmaklıklar vardır. Günümüzde alüminyum olan dış pencereler ahşap pencerelerle değiştirilmiştir. İç yüzeyde ise özgün pervaz ve ahşap kasalar vardır. Bu bölümlerde yapılan incelemelerde yapının tarihlendiği yüzyılda cami ve türbelerde kapakların kullanıldığı tespit edilmiştir. Bu nedenle restitüsyon projesinde iddialı olmayan ahşap kapaklar önerilmiştir (bkz. restitüsyon kesitler).

1936 yılındaki fotoğraflarda son cemaat bölümüne bakan tepe pencerelerinde ahşap doğramalar vardır. Bu doğramaların özgün olmadığı kemer hizasındaki çimento harçlı dolgudan anlaşılmaktadır. Bu nedenle restitüsyon projesinde alçı şebekeler önerilmiştir.

Minber özgündür ancak; ahşap aksam üzerindeki nakışlar günümüzde yağlı boya ile örtülmüştür. 1936 yılındaki fotoğraflardan minberin önünde takriben 10 cm. yüksekliğinde, 50 cm. eninde bir basamak görülmektedir (bkz. belge 6). Bu fotoğraflarlarla günümüzde aynı yerden çekilen fotoğraflar karşılaştırıldığında harim kısmının zemininin yaklaşık 10 cm. yükseltilmiş olduğu tespit edilmiştir (bkz.restitüsyon belge 6 ve fotoğraf paftası foto 34). Restitüsyon projesinde fotoğraflara dayanarak zemin kotu aşağıya çekilmiştir.

Mihrabın tepelik, çerçeve, kenar bordürleriyle nişin alt kısmında kalem işi nakışların olduğu, eldeki fotoğraflarda görülmektedir. Köşeliği mermer taklidi boyanmış olup kavsara ve sütunçeleri özgündür.  Alçı olan mihrab yağlı boya ile boyandığından kalem işleri gözükmemektedir. Uygulama sırasında raspa yapılması önerilmiştir.

Elimizdeki eski fotoğraflardan mihrabın iki yanında ahşap korkulukla sınırlandırılmış set tespit edilmiştir (bkz. belge 6). Restitüsyon projesinde bu bölüm işlenmiştir (bkz.restitüsyon zemin kat planı ve kesitler).

Restitüsyon projesinde camiye girildiğinde sağ ve soldaki muhdes ahşap bölmeler kaldırılmış, bu bölümler mahfil olarak  projeye işlenmiştir. Kadınlar mahfili ise  rölövesine uygun olarak muhafaza edilmiştir. Ancak günümüzde kadınlar mahfilini taşıyan ahşap sütunların aynı aksta olmadığı görülür. Ahşap dikme yerleri  Reşat Ekrem Koçu’ nun çizdiği restitüsyon planı dikkate alınarak hazırlanmıştır ( bkz. belge 10). Buna göre mevcut sütunlara akslarında iki sütun daha eklenmiş, mahfil orta bölümüde hafif içeri çekilmiştir (bkz.restitüsyon zemin kat ve birinci kat planı).

Kaynaklardan 1633 ve 1782 yangınlarında yapının zarar gördüğü öğrenilir. XVIII. yüzyılda Darussaade ağalarından Hüseyin Ağa tarafından yapı ihya edilmiştir. Hüseyin ağa bu onarım karşılığında mezarının cami avlusuna yapılmasını istemiştir. Günümüzde de Hüseyin Ağa’nın mezarı camii girişinin solundadır.

Yapının giriş cephesinin sağında son cemaat yerinden kalan tek sütunu ve bu sütuna oturan kemer vardır. Kaynaklardan 1783 sonrasında Hüseyin Ağa’nın mezarının avluda olması isteği üzerine  son cemaate bitişik kubbeli bir türbenin eklendiği öğrenilmektedir. Bu nedenle restitüsyon projesi iki dönemde incelenmiştir. İlk dönem yapının yapıldığı tarih ile Hüseyin ağanın öldüğü tarih olan 1783 arasındaki dönemdir. İkinci dönem ise 1783 sonrasıdır. Bu dönem ile 1783 öncesi dönem arasındaki tek fark Hüseyin ağanın türbesinin son cemaate eklenmesidir (bkz. 1783 öncesi ve sonrası restitüsyon vaziyet planları). Günümüze ulaşan izlerden de mezarın bulunduğu bölümdeki kemerler tespit edilebilmektedir.

Son cemaatin bazı kaynaklarda yanlarda iki kubbe ortada beşik tonozdan ibaret olduğu, bazı kaynaklarda ise yanlarda iki kubbe ve ortada beşik kubbeciğin yer aldığı yazmaktadır. Yapıda tespit edilen izlerden ve mevcut kemer genişlik ve yüksekliğinden sütun yerleri tespit edilmektedir. Buna göre girişin sağ ve solundaki birimler eşit genişliklere sahiptirler ve bu birimlerin kaynaklarda söylendiği gibi kubbe ile örtülmüş olmaları yüksek bir ihtimaldir. Girişin olduğu aks ise yanlara göre daha dardır. Bu bölüm plan olarak dikdörtgendir. Kaynaklardaki bilgiler ışığında bu bölümün beşik tonoz olması da yapının dönemsel analizi yapıldığında çok zor bir ihtimaldir. Yapılan dönemsel incelemelerde son cemaat yeri beşik tonozla geçilen yapılara rastlanmamıştır. Sadece Bursa’ da 15. yüzyıl  başlarında yapılan camilerde kullanıldığı tespit edilmiştir. Bu yapılarda da son cemaat bölümünde açıklıkları geçen kemerlerin üzerindeki duvarlar yükseltilmiş ve örtüler duvarın arkasında kalarak gizlenmiştir. Böylelikle beşik tonoz örtünün alnı duvar arkasına gizlenmiştir.  Bu cami tipine İstanbul’ da örnek olacak bir yapı tespit edilememiştir.

Rölöve raporunda da açıklandığı gibi Aşık Paşa Camii’nin tarihi ile ilgili net bir bilgiye ulaşılamamıştır. Bazı kaynaklar Aşık Paşa zade tarafından yaptırıldığını söylemekte ve kesin tarihi bilinememektedir açıklaması yapmakta (Fatih Camileri adlı eserde bilgi verilmektedir), bazı kaynaklar ise Aşık Paşa’ nın torunu tarafından 1570 yılında yaptırıldığı bilgisini verilmektedir (Fatih İlk Devir adlı kaynakta yer alan bilgidir.) . Aşık Paşa zadenin ölümü 1481’ dir. Eğer Aşık Paşa tarafından yaptırıldıysa 1481’ öncesi inşaa edilmiş olması gerekir. Kaynaklardan alınan bilgiler çok geniş bir dönemi kapsamaktadır. Biri 15. yüzyıl sonu diğeri ise 16. yüzyıl sonudur. Cami’ nin mimari karakteri incelendiğinde almaşık duvar örgüsü, tek kubbeli plan tipi ile Arseven’ in de tespit ettiği gibi  ilk devir camilerini anımsatır.

Günümüze ulaşamayan ve restorasyon projesinde de yapılması önerilen son cemaat bölümü ile ilgili olarak 15. ve 16. yüzyıl camileri araştırılmıştır. Araştırmada öncelikle  plan, cephe ve malzeme özelliği açısından Aşık Paşa cami ile benzer özellikteki yapılar ele alınmıştır. Araştırmalarda tespit edilen en önemli noktalardan biride kare planlı tek kubbeki plan tipinin 16. yüzyılın ikinci yarısından sonra yerini ters haç planlı camilere ve ana sağının yanında yan sağınlarında olduğu daha büyük camilere bıraktığıdır. Bu belge doğrultusunda yapının mimari özellikleri dikkate alındığında 15. yüzyılda yapılmış olma ihtimali daha da kuvvetlenmektedir.

1453- 1570 yılları arasında yapılan camileri incelersek;

Yavuz- Er Sinan Camii (Fatih Dönemi)

Yavuz-Er Sinan Cami Fatih dönemi yapılarındandır. Fotoğraftan da görüldüğü gibi kesme taştan yapılmış yapının plan düzeni Aşık Paşa ile benzerdir. Sivri kemerli tepe pencereleri, düz atkılı alt kot pencereleri, kubbenin sekizgen kasnağa oturması ile Aşık  Paşa camiiyle benzeşir. Bu örnekte son cemaat yeri görülemese de kaynaklardan yanlardaki ve ortadaki bölümlerin açıklıklarının eşit olduğunu ve kubbe ile örtülü olduğunu öğrenmekteyiz. Fotoğraftan son cemaat kubbesinin de ana sağındaki gibi kasnağa oturduğu tespit edilmiştir.

Yarhisar Camii (1461)

Banisi; Fatih devri ulemalarından Yarhisar’ lı İstanbul Kadısı Muhslihddin Mustafa Efendi olan Yarhisar Camii 1461 yılında yapılmıştır. Yavuz-Er Sinan camiinde olduğu gibi kesme taştan yapılan cami tek kubbelidir. Kubbesi kasnaksızdır. Buna uygun olarak son cemaatteki kubbelerde kasnaksızdır. Minare kaidesi, formu Aşık Paşa ile benzerlik göstermektedir. Kaynaklardan bu caminin de son cemaat yerinin üç bölümden oluştuğunu ve eşit açıklıklarla geçilen kısımların kubbe ile örtüldüğünü öğrenmekteyiz.

Dülgerzade- dülgeroğlu Cami
i (1480)

Banisi; Hoca Şemseddin Habib Efendi olan Dülgerzade Camii 1480 yılında yapılmıştır. Son cemaat yeri kubbelerle geçilmiş olan caminin sekizgen kasnağa oturan kubbesi gibi son cemaatteki kubbelerde kasnağa oturmuştur.

Fatih Bali Camii (1504)

Beyazıt’ın kızı Hüma Hatun tarafından yaptırılan Bali Camii 1504 tarihlidir. Tek kubbeli caminin son cemaat yeri, yanlarda ikişer kubbe ortada ise haç tonoz ile örtülmüştür. Bu yapıda giriş bölümlerinin açıklıklarına göre ve vurgulanması açısından farklı bir örtü ile kaplanabileceğini görmekteyiz.

Firuz Ağa Camii (1512)
Firuz Ağa Camii (1512)

II.Beyazıt’ ın haznedar başısı Firuz Ağa tarafından yaptırılan camii, diğer örnek yapılardaki gibi kare planlı ve tek kubbelidir. Plan şemasından son cemaattin üç kubbe ile geçildiğini görmekteyiz.Yine plan şemasından giriş aksında yer alan kubbenin açıklığının yanlardakilere göre daha dar olduğu tespit edilmektedir. Kesme taştan yapılmış camii kubbesi sekizgen kasnağa oturmuştur. Son cemaatteki kubbelerinde kasnağa oturduğunu görmekteyiz.

Kasım Paşa Camii (1515)
Kasım Paşa Camii (1515)

Kasım Paşa camii , Cezeri Kasım Paşa tarafından yapılmıştır. Plan şemasından da görüleceği gibi tek kubbeli ve kare bir plana sahiptir. Minaresi kesme taştan olan yapının duvarları almaşık örgüdür. Son cemaat yerindeki sütunlar mermerdir ve sütun başlıkları Aşık Paşa Camiin deki gibi üçgen baklavalıdır. Sütunlar kalındır. Başlıktan tabana kadar genişlemeyip aynı çapta inmektedir. Bu camide giriş kapısı ortadan değil sağdandır. Bu şekilde planlanmış aynı devir özelliklerini taşıyan başka örneklere rastlamak mümkündür.

Zal Mahmut Paşa Camii (1551)

Zal Mahmut Paşa Camii, Kanuni Süleyman’ ın damadı ve veziri olan Zal Mahmut Paşa ile Zevcesi Şah Sultan tarafından 1551 senesinde yaptırılmıştır. Aşık Paşa Cami’ ne göre daha büyük olan yapının son cemaat yerinin yanlarda iki kubbe ortada ise aynalı tonoz ile geçildiği tespit edilmiştir.

Atik Valide Camii (1570)

1570 yılında yapılan Atik Valide Camii, plan özelliği açısından Aşık Paşa Camii ile örtüşmese de camilerde son cemaatin orta bölümünün kubbe ile değil farklı bir örtü biçimi ile de geçildiğini gösteren bir yapı örneğidir. Caminin son cemaatini yanlarda ikişer kubbe ortada ise aynalı tonoz örtmektedir.

Yukarıda incelenen örneklerde tek kubbeli camilerin son cemaat yerlerinin genelde eşit açıklıklara sahip olduğu kubbe ile geçildiği tespit edilmektedir. Ancak bunun bir kural olmadığını incelenen diğer camiilerde görmekteyiz. Son cemaattin orta bölümünün aynalı tonoz ile geçildiği örneklerde vardır. Aşık Paşa camiinde incelenen örneklerden farklı olan durum son cemaatin orta bölümünün yanlardan daha dar açıklığa sahip olmasıdır. Ancak yapıdaki izler bizi bu noktaya getirmektedir. Kemal Üçüncüoğlu tarafından 1981 senesinde Vakıflar Bölge Müdürlüğünce hazırlanan restitüsyon projesinde son cemaat yeri, yanlarda kubbe orta bölümde aynalı tonoz ile geçilmiştir. Projede giriş aksındaki açıklığın diğerlerine göre daha dar olduğu ve yapının izleri dikkate alınarak hazırlandığı görülmektedir.

Vakıflar Bölge Müdürlüğü Arşivlerinde Bulunan Kemal Üçüncüoğlu tarafından hazırlanan Aşık Paşa Camii Restitüsyon Önerisi (1981)

Raporda açıklandığı gibi kaynaklarda kubbeler arasında kalan bölümün örtüsü beşik tonoz olarak geçmektedir. Ancak şunu da unutmamak gerekir ki bir çok  konuda olduğu gibi anlatım farklı olabilir. Çünkü beşik tonoz daha çok kilise yapılarında kullanılmış bir örtü biçimidir ve beşik tonoz alnının camii giriş aksında kullanıldığı bir örnekle karşılaşılmamıştır.

Elimizdeki belgeler ve yapıdaki izler doğrultusunda 1783 öncesi restitüsyonda son cemaat yerinin yanlarda kubbe ortada aynalı tonoz ile geçilmesi önerilmiştir. 1783 sonrası dönemde Hüseyin ağa türbesinin yapıya eklenmesi ile mevcut son cemaate kubbeli bir birimin daha eklendiğini kaynaklardan tespit ettiğimizden 2. dönem restitüsyonu bu belgeler doğrultusunda hazırlanmıştır.

Yapının 1936 yılındaki fotoğraflarından son cemaat döşeme yüksekliği tespit edilmektedir (bkz. belge 7).

1783 sonrası dönemde eklenen türbenin giriş cephesine bakan cephesi açıktır. Vakıfların arşivinden bulunan projede mevcut olan yüksekliği ortalama 1.50 m. olan duvar belge kabul edilmiş ve bu bölüm duvar ile kapatılmıştır. Ancak yerinde bakıldığında örülü olan duvarın devşirme malzemelerle yapıldığı görülür. Ayrıca bahçe duvarının sütuna bakan yüzü düzgün kesme taş ile örülmüştür. Bu iki belge dikkate alındığında türbenin girişe bakan cephesinin kapatılmadığı ortaya çıkmaktadır (bkz. Restitüsyon 1783 sonrası dönem ön cephe). Türbenin diğer duvarlarının kapalı olduğunu  arka cephelerdeki kesme taş örgüden tespit ediyoruz.

Vakıflardaki arşiv taramasında caminin 1971-1981 yılları arasındaki fotoğrafları bulunmuştur. Bu fotoğraflarda son cemaat yerinin yüksekliğinin 1936 yılındaki fotoğrafa göre farklı olduğu görülür. Restitüsyon projesinde elimizdeki en eski tarihli belgedeki son cemaat döşeme kotu kabul edilmiştir.

Camii avlu duvarına bitişik konumdaki, sokağa cepheli Aşıkpaşa Çeşmesi’ nin restitüsyon projesi ‘İstanbul’un Tarihsel  Topoğrafyası’ adlı kitapta bulunan eski bir fotoğraf ile, 1936 yılına ait fotoğraflar doğrultusunda hazırlanmıştır. ‘İstanbul Topoğrafyası’ adlı kitapta kirpi saçakların olduğu , avlu duvarının üst kısmından yükselen haznenin duvarlarının sıvalı olduğu tespit edilmektedir. 1936 yılına ait fotoğraftan ise su haznesinin üst örtüsünün alaturka kiremit olduğu tespit edilmiştir. Çeşmenin yalak kısmı yol kotundan altta kalmıştır. Restitüsyon  projesinde elimizde özgün kot olmadığından mevcut kot kullanılmıştır.

Avlu içerisinde yer alan ve muhdes olan abdestlik kısmı ile kuran derslerinin verildiği  bina restitüsyon projesinde kaldırılmıştır.

Belge 1
Belge 2
Belge 3
Belge 4
Belge 5
Belge 6 (1936)
Belge 6-1 (1936)
Belge 7 (1936)
Belge 8(1936)
Belge 9 (1936)
Belge 10 (Reşat Ekrem Koçu’ nun hazırladığı restitüsyon planı)
Belge 11 – Türbe bölümünden çekilen fotoğraf (1971)
Belge 12 -Yıkılan son cemaat bölümünden çekilen fotoğraf (1971)
Belge 13-Türbe bölümünden çekilen fotoğraf (1981)
Belge-14 Son cemaat bölümünden geriye kalan kemer (1981)
Belge 15- Caminin avlu duvarı cephesinden görünüşü (Fotoğrafta türbenin olduğu bölümün yan duvarının açık değil kapalı olduğu görülmektedir.)
Belge-16 Mahfil bölümünden çekilen fotoğraf (1971)
Belge-17 Kadınlar mahfili (1981)
Belge-18 Aşıkpaşa Çeşmesi (1936)
Belge-19 Aşıkpaşa Çeşmesi

RESTORASYON RAPORU

Restorasyon 1783 sonrası dönem için önerilen restitüsyon projesi doğrultusunda hazırlanmıştır. Buna göre kare planlı tek kubbeli yapının son cemaat bölümü yanlarda kubbe ortada aynalı tonoz ile geçilmiştir. Hüseyin Ağa’ nın türbesi son cemaat bölümüne eklenmiş ve üst örtüsü kubbe olarak önerilmiştir.

Cami tek hacim olarak özgün haline göre planlanmıştır. Günümüzde mevcut olan muhdes ahşap bölmeler kaldırılmış, girişin sağ ve sol bölümlerine mahfil yapılmıştır. Mahfiller zeminden ortalama 31.5 cm daha yüksektedir. Sağda yer alan merdiven yeri özgündür ve sağdaki mahfil üzerinden kadınlar mahfiline çıkılmaktadır (bkz. restorasyon projesi zemin kat planı).

Restitüsyon raporunda da açıklandığı gibi kadınlar mahfilini taşıyan ahşap sütunlar birbirinin aksına gelecek şekilde yerleştirilmiştir. Mevcutta mahfili taşıyan ahşap sütunlar birbirini karşılamayarak çapraz durmaktadır (bkz. rölöve zemin kat planı). Bu camilerde rastlanan bir plan anlayışı değildir. Ekrem Koçu’ nun restitüsyon önerisi dikkate alınarak mevcut sütunların akslarına birer tane daha sütun konulmuş ve kadınlar mahfili ortadan içeri çekilmiştir (bkz. restorasyon zemin kat ve birinci kat planı).

Zemin döşemesi restitüsyonda tuğla önerilse de restorasyon projesinde kullanım açısından ahşap önerilmiştir. Duvarlara uygulama sırasında raspa yapılması ve varsa özgün kalem işlerinin ortaya çıkarılması önerilir.

Zemin kat pencerelerinin iç kısımlarında kullanılacak kapak için iki öneri sunulmuştur. Restorasyon öneri 1 ve restorasyon öneri 2 arasındaki tek fark özgün olan ahşap pervazlara öneri 1’ de ahşap kapakların gelmesi öneri 2’ de ise ahşap doğramalı pencerelerin yerleştirilmesidir.

Son cemaat bölümü 1783 sonrası döneme ait restitüsyon önerisi doğrultusunda hazırlanmıştır. Restorasyon projesinde iç bölüm ve son cemaat zemin kotu fotoğraflarla da belgelendiği için restitüsyon  projesi doğrultusunda önerilmiştir. Ancak uygulama sırasında zemin kotu ile ilgili tespitin yapılması gerekmektedir.

Yapıda uzmanlar tarafından yapılan incelemeler sonucunda herhangi bir taşıyıcı sistem sorunu olmadığı tespit edilmiştir (bkz. taşıyıcı sistem raporu).  Son cemaat yerinin özgün yapım sistemleri ile yapılması önerilmiştir. Kemerlerde kullanılacak tuğlalar, piyasada satılan sıradan makine (pres) taban tuğlasından değil klasik tuğla normlarında kalıplanmış, pişirilmiş olmalıdır.

Cephelerde özgün olmayan (klima, elektrik direği..vb.) eklerin kaldırılması gerekmektedir. Doğal koşullar sonucunda cephelerde kirlenmeler olmuştur. Kirlenmelerin taşın patina yüzeyine zarar vermeden temizlenmesi önerilmiştir. Cephe duvarlarındaki küfeki taşların ve tuğla sıraların tamirinin, çürütme usulü ile yenilenmesi uygun olacağı gibi erimiş tuğla sıralarını da klasik ölçülerde ve dokuda imal edilmiş tuğlalar ile doldurulması derzlerin ve derz tamiratlarının horasan harcı ile yapılması önerilir. Önceki onarımlarda yapılmış olan çimento harç tamiratlarının temizlenmesi ve özgün malzeme ile onarımı gerekmektedir.

Restorasyon projesinde iç duvarları çevreleyen ahşap lambri kaldırılmıştır. Cami içindeki kapiler nemin önlenmesi için duvarlara yalıtım yapılması önerilmiştir.

Mevcut olan alüminyum doğramlar yerine ahşap doğramalar, beton tepe pencereleri yerine alçı pencereler  kullanılmıştır.

Avlu içinde özgün olmayan kuran kursunun verildiği yapı kaldırılmıştır. Rölöve raporunda sunulan pervititch haritasında (1928) yapının etrafında tuvalet bölümlerinin olmadığı görülmektedir. Tuvalet bölümünün cami avlu içerisindeki yerinin ve mimarisinin uygun olmamasından  dolayı kaldırılması önerilmiştir. Yerine çeşme su haznesinin yanında, parsel sınırına bitişik bahçe duvarının yapılması ve bu duvara yaslanmış abdestlik bölümlerinin olması önerilmiştir.Abdestlik bölümünün iki yanından zemin alt kotunda kalan bay ve bayan tuvaletlerine iniş merdivenleri yer alır. Abdestlik bölümü ile merdiven girişlerinin çatısı birdir ve  kırma çatıdır. Alaturka kiremit ile kaplanmıştır.Mevcut tuvalet bölümünün kaldırılması ile açılan alan sert zemin olarak bırakılmış, bu bölüme musallah taşı yerleştirilmiştir.

Camii avlu duvarına bitişik konumdaki, sokağa cepheli Aşıkpaşa Çeşmesi’ nin restorasyonu ‘İstanbul’un Tarihsel  Topoğrafyası’ adlı kitapta bulunan eski bir fotoğraf ile, 1936 yılına ait fotoğraflar doğrultusunda hazırlanmıştır. ‘İstanbul Topoğrafyası’ adlı kitapta kirpi saçakların olduğu , avlu duvarının üst kısmından yükselen haznenin sıvalı beden duvarları tespit edilmektedir. 1936 yılındaki fotoğraftan  ise su haznesinin üst örtüsünün alaturka kiremit olduğu tespit edilmektedir. Cephesinin temizlenmesi önerilen çeşmenin yalak kısmı yol kotu yükseldiğinden altta kalmıştır. Restorasyon projesinde elimizde özgün kot olmadığından mevcut kot kullanılmıştır.

Binaya tesis edilmiş, tabii gazla çalışan kalorifer tesisatı muhafaza edilebilir ya da yapıya  az müdahale olması açısından elektrikli seccade kullanılabilir. Isıtma sistemi ile ilgili önerilen seçeneklerin hangisinin uygulanacağına Rölöve ve Anıtlar Kurulu tarafından karar verilmelidir.

KAYNAKLAR

1-ÜLGEN; HİKMET,’ İSTANBUL CAMİLERİ’, AKŞAM KİTAP KULÜBÜ YAYINLARI, 1966, İSTANBUL.

2-ÖNEŞ, GÖNCÜOĞLU, SAATÇİ, ERTUĞRUL, YÜKSEL, YİVLİK NEFTÇİ, NEFTÇİ; ETHEM RUHİ, SEMA, SUPHİ, ALİ DOST, MÜFİT, AYŞE, ARAS, ‘FATİH İLK İSTANBUL’, FATİH BELEDİYESİ BASIN YAYIN VE HALKLA İLİŞKİLER MÜD.

3-‘FATİH CAMİLERİ VE DİĞER TARİHİ ESERLER’, TÜRKİYE DİYANET VAKFI FATİH ŞUBESİ, 1991, İSTANBUL.

4-WIENER-MÜLLER; WOLFGANG, ‘İSTANBUL’UN TARİHSEL TOPOGRAFYASI’, YAPI KREDİ YAYINLARI, 2002, İSTANBUL.

5-AYVERDİ, YÜKSEL; E.HAKKI, İ.AYDIN,’ İLK 250 SENENİN OSMANLI MİMARİSİ’, İSTANBUL FETİH CEMİYETİ İSTANBUL ENSTİTÜSÜ, 1976, İSTANBUL.

6-‘EMİNÖNÜ CAMİLERİ’, TÜRKİYE DİYANET VAKFI EMİNÖNÜ ŞUBESİ, 1987, İSTANBUL.

7-AYVANSARAYLI HAFIZ; HÜSEYİN, ‘CAMİLERİMİZ ANSİKLOPEDİSİ-I.CİLT’, TERCÜMAN AİLE VE KÜLTÜR KİTAPLIĞI YAYINLARI, 1987, İSTANBUL.

8-AYVANSARAYLI HAFIZ; HÜSEYİN, ‘CAMİLERİMİZ ANSİKLOPEDİSİ-II.CİLT, TERCÜMAN AİLE VE KÜLTÜR KİTAPLIĞI YAYINLARI, 1987, İSTANBUL.

9-KURAN; APTULLAH, ‘MİMAR SİNAN’, HÜRRİYET VAKFI YAYINLARI, 1986, İSTANBUL.

10-ETHEM; ‘HALİL, CAMİLERİMİZ’, İSTANBUL KANAAT KÜTÜPHANESİ, 1932, İSTANBUL.

11-‘İSTANBUL CAMİLERİ’, BABIALİ BASIMEVİ.

12-ASLANAPA; OKTAY, ‘OSMANLI DEVRİ MİMARİSİ’, İNKILAP KİTABEVİ, 1986, İSTANBUL.

13-ÖZ; TAHSİN; ‘İSTANBUL CAMİLERİ’, TÜRK TARİH KURUMU BASIMEVİ, 1987, ANKARA.

14-SÖZEN, ARIK; ASOVA, BİLGE; ‘TÜRK MİMARİSİNİN GELİŞİMİ VE MİMAR SİNAN’, TÜRKİYE İŞ BANKASI KÜLTÜR YAYINLARI, 1975, İSTANBUL.

15-PERVİTİTCH HARİTALARI (1928)

16-İSTANBUL VAKIFLAR BÖLGE MÜDÜRLÜĞÜ ARŞİVİ

17-İSTANBUL ENCÜMEN ARŞİVİ

18-CANATAR, DOÇ.DR.MEHMET, ‘İSTANBUL VAKIFLARI TAHRİR DEFTERİ 1009(1600) TARİHLİ’, İSTANBUL FETİH CEMİYETİ, 2004, İSTANBUL

EYÜP ARAKİYECİ CAFER CAMİİ RÖLÖVE, RESTİTÜSYON, RESTORASYON RAPORU

İlçe: EYÜP Pafta:7 Ada: 121 Parsel: 1

YAPI TARİHÇESİ

Takkeci Mescidi de denen Arakiyeci Mescidi, Abdurrahman Şeref Bey Caddesi ile Arakiyeci Camii Sokağı’nın kesiştiği noktada yer almaktadır.

Mescitle ilgili Hadika “Bânîsi Arakiyyeci Mehmed Ağa’dır. Mihrabı önünde medfûndur. Vefatı 950 (1543/1544) senesindedir. Minberini Re’îs Abdullah Efendi vaz’ eylemişdir. Mezbûr Abdullah Efendi, Sadr-ı a’zâm Maktul Dâmâd İbrâhîm Paşa’nın mühürdarı olub, ve-zîr-i müşârün-ileyhin vefatından sonra tezkirecilik ve defterdarlık ve riyaset misillü menâsıb-ı celîlelerle müstahdem iken, 1178 saferü’l-hayrının ikinci günü (01.08. 1764) vuku’ bulan rikâb-ı hümâyûnda, sarây-ı pâdişâhîde kahve içer iken şarab-ı mevti nûş eylemişdir1. Mansıbıyla mektûbî-i sadr-ı âlî olan Mehmed Efendi bekam olmuştur. Merhûm-ı mezbûr El-mezâhır y>Üill 1178 (1764) târihinde vefat edüb, Üsküdar’da defn olunmuşdur. “Müşârün-ileh demâ’inle me’lûf ve emvâl-i kesîreye mâlik ve ma’ârifden bî-behre bir zât-ı sütûde-sıfât imiş2“. Mahallesi vardır.”Re’îsü’l-küttâb bulunmak hasebiyle rikâb-ı hümâyûn vâki’ olduğu gün Enderûn-ı hümâyûn’da rikâb ağalan odasında kahve içer iken füc’eten rıhlet ve haste arabasıyla konağına irsal ve Üsküdar’da defn olunduğu” yazar. (Hadika s.628)

YAPININ MİMARİ ÖZELLİKLERİ

-YAPI YERLEŞİMİ

Abdurrahman Şeref Bey Caddesi ile Arakiyeci Camii Sokağı’nın kesiştiği noktada yer alan camii avlusuna kuzey köşesindeki demir kapıdan girilir. Avlu giriş kapı aksındaki karo mozaik döşemeli yoldan geç dönemde kapatılan ahşap direkli son cemaat giriş kapısına gelinir. Avlu giriş kapısının solundaki yoldan arka bölümde bulunan imam evine ve zemin altındaki tuvaletlere ulaşılır.

Kaba yonu taş örgülü bahçe duvarları yakın dönemde onarım görmüştür. Yine yakın dönemde geçirdiği onarımlarda harpuştası beton olarak yenilenmiştir. Arka bahçe duvarı camimim kuzey batı köşesine yaslanır. Bu bahçe duvarının örgüsü moloz taştır.

Camii doğu yönündeki bahçe duvarı

-CAMİİ PLAN ÖZELLİKLERİ

Dikdörtgen planlı olan camiinin ahşap direkli son cemaat bölümü demir doğramalarla kapatılmıştır. Camii son cemaat ahşap direk yerleşimim diğer camilerden biraz farklıdır. Ahşap direkler ikili şekilde yapılıp iki ahşap direk tek bir yastık ile ahşap kiriş altında yer alır. (bkz. rölöve plan ve kesit paftaları)

Son cemaattin giriş kapısının her iki yanındaki alanlar ortalama giriş zemininden 20 cm. yukardadır. Giriş kapısı karşısında harime giriş kapısı yer alır. Ahşap kapı özgündür. Geçirdiği onarımlarda kat kat yağlı boya uygulanmıştır. Son cemaat mahalinin tavanı ahşap çıta tanzimlidir.

Yakın dönemde demir doğrama ile kapatıln ahşap direkli son cemaat mahali
Harim giriş kapısı
Kadınlar mahfiline bakış
Ahşap minber

Harim kare planlıdır. Duvarlar ortalama 1.00 m. yüksekliğinde fayans kaplanmıştır. Yakın dönemde yapılan onarım camii karakteristiğini bozmuştur. Fayansların üst kısmı sıva üzeri boyadır. Yapı  zemin döşemesi ahşaptır.

Özgününde yarım daire planlı olduğu düşünülen mihrap nişi yakın dönemde mermer kaplandığından mevcutta çokgen planlıdır. 

Harime zemin kotta, kuzey cephesinde  mihrabın her iki yanında birer olmak üzere 2, batı ve doğu cephesinde 2, kuzey cephesinde son cemaate bakan giriş kapısnın her iki tarafında birer pencere olmak üzere toplamda 8 adet pencere açılır. Üst katta kuzey cephesi hariç diğer cephelerde alt kot pencere akslarında yer alan toplam 6 adet pencere vardır. üst kot pencerelerin alçı içlikleri bulunur. Zemin kot pencereleri pvc’ dir.

Yakın dönemde mermer ile kaplanmış minber nişi
Ahşap vaaz kürsüsü

Ahşap minber ve vaaz kürsüsü özgündür. Kadınlar mahfili harime doğru çıkma yapar. 5 adet ahşap direğe taşıtılan kadınlar mahfil döşemesi ahşap çıtalı tavana sahiptir. Kadınlar mahfili katına harim giriş kapısının sağında yer alan, batı duvarına yaslanmış yarım daire formlu ahşap merdivenden ulaşılır. Minareye merdiven altına açılan kapıdan girilir.

Kadınlar mahfili zemin döşemesi ahşaptır. Orta aksında, mihrabın karşısına gelen bölüm yarım daire formunda bir kademe daha harime doğru çıkma yapar.Harim tavanı son cemaat tavanı gibi ahşap çıta tanzimlidir. Yılların bakımsızlığına dayanamayan kaplamalarda ciddi bir sehim vardır.

Minare yapının kuzey cephesi hizasında, batı duvarına bitişik konumlanmıştır. Kesme taş olan minare kürsüsü üzerindeki minare pabucu üçgenler ile geçilmiştir. 

Daire planlı olan minare gövdesi aşağıdan yukarıya doğru daralarak yükselir. Duvar kalınlığı gövde bölümünde ortalama 34 cm.dir. petek bölümünde ise 14. cm olarak ölçülmüştür. 

-CAMİİ CEPHE ÖZELLİKLERİ

Kaba yonu taş örgülü camii duvarlarında düzenli bir sırada olmasa da  tuğla da kullanılmıştır. Harime bakan zemin ve üst kot pencereleri dikdörtgen formludur. Düz hatıllı olan pencerelerin üst bölümlerinde hafifletme kemeri yapılmamıştır. Üst ve alt kot pencereleri aynı akstadır. Üst kot pencere açıklıklarının yüksekliği zemin kot pencerelerinden yüksektir.

Yakın dönemde kapatılan son cemaat bölümü

Zemin kot pencereleri pvc doğramadır. Üst kot pencereleri beton dışlıktır.

Doğu cephesi

Saçak silmesi 2 sıradan oluşan kirpi saçaktır. Son cemaat ve harim çatı örtüsü ayrıdır. Topuz çatılı harim üst örtüsü alaturka kiremittir. Son cemaat çatısı harim çatı kotu altında kalır ve çatı mahyası  kuzey duvarına yaslanır. Bu bölümünde çatı örtüsü alaturka kiremittir.

Son cemaat bölümü yukarıda da değinildiği gibi yakın dönemde demir doğrama ilekapatılmıştır. Son cemaat bölümüne dışarıya doğru çıkarılmış rüzgarlık bölümünden ulaşılır. Rüzgarlıkta demir doğramadır ve üstü ondüline ile kapatılmıştır.

Minare gövdesi , şerefe altı ve petek kısmı çimento harç ile sıvanmıştır. Daire planlı gövdeden peteğe geçişi sağlayan şerefe altı kirpi saçak şeklinde düzenlenmiş 5 kademeli tuğla ile geçilmiştir (bkz. rölöve cephe paftaları)

Güney cephesi

Kuzey cephesinde minare kürsüsü üzerinde üçgen geçişli pabucu saklayan parapet duvarı şeklinde bir bölüm vardır. kesme taş örgülü bu duvarın kuzey cephesi sıvalıdır (bzk. Rölöve kuzey cephesi paftası).

Batı cephesi (minare kürsü ve pabucu)
Batı cephesi

Yapı statik olarak iyi durumdadır. İstanbul Teknik Üniversitesinden alınan taşıyıcı sistemler raporunda da belirtildiği üzere yapı taşıyıcı sistem açısından bir problem yoktur. 

Günümüze ulaşabilmiş 17. yüzyıl camiilerinden olan arakiyeci camii döneminin bir çok örneğine göre bakımlıdır. Ancak günümüze ulaşan diğer kültür varlıklarımız gibi yakın dönemde geçerdiği yanlış restorasyon uygulamalarından nasibini almış bir yapıdır.

Öncelikle ahşap direkli son cemaat mahali yakın dönemdeki onarımlar sırasında kapatılmıştır. Özellikle cephelerde çimento harçlı müdahaleler, derzlemeler yapılmıştır. Kaba yonu taşlarda  yüzey kaybı az da olsa aşınma vardır. Özellikle güneybatı cephesinde kararmalar tespit edilmiştir. Minare gövde, petek ve şerefe altı çimento harç ile sıvanmıştır.

Harim tavanında ciddi bir sehim vardır. yakın dönemde sehim için çatı strüktüründe ahşap kirişler makaslara asılmıştır. 

Yapı içinde duvarlarda sıva kabarmaları dikkati çeker. Bu kabarmaların zeminden gelen sudan dolayı oluştuğu düşünülmektedir. 

Kadınlar mahfilini taşıyan ahşap direklerde aşırı bozulma ve mantarlaşma vardır 8bkz. taşıyıcı sistem raporu).

Avlu içinde arka bölümdeki imam evi ile doğu yönündeki tuvalt mekanları camii silüetini olumsuz etkilemektedir.

Minare gövde ve petek bölümü

2-RESTİTÜSYON RAPORU

Yapının kesin yapım tarihi bilinmemekle birlikte banisi Arakiyyeci Mehmed Ağa olup vefatı 1544’ dür. Bu bilgiye dayanarak  caminin 1544’ den önce yapıldığını söylememzi yanlış olmaz. 

Camii 16.-17. yüzyıl ahşap direkli son cemaati olan tipik örneklerden biridir. Dönem camilerini incelersek;

İSTANBUL MESCİTLERİNİN MİMARİ GELİŞİMİ(15.16.17.YY)

17. yüzyılda İstanbul’da inşa edildiği tespit edilebilmiş olan 74 adet mescitten 8 külliye mescidi, mimari özellikleri bakımından özgünlüğünü koruyarak günümüze gelebilmişlerdir. 34 adet bağımsız ve tekke mescidi ise zaman içinde çeşitli tamirler ve yenilenmeler sonucu büyük ölçüde özgün karakterlerinin yitirmişler, daha geç dönemlerin mimari ûsluplarını günümüze taşıyarak gelmişlerdir. Bugün, geriye kalan 32 mescitten birçoğunun yerini dahi tespit etmek mümkün değildir. Bu mescitlerden tekke ve bağımsız mescitler grubuna girenlerin tamamına yakının, dikdörtgen ya da kareye yakın dikdörtgen olan, plan şemalarını korumuşlardır. Ancak bazılarının 17. yüzyılda İstanbul şehrinin yapılaşmasındaki yoğunluğun arasında sıkışıp kalarak planlarının zorunlu bir deformasyona uğradığı görülür. Bu açıdan farklılık yaratan mescitlerin dışında kalanlar, özgünlüklerini büyük ölçüde koruyarak günümüze gelebilmiş olan Sinan mescitlerinin plan şemalarıyla benzerlik gösterirler.

Gerek 17. yüzyıl İstanbul mescitleri, diğer dönemlerde inşa edilen mescitler gibi zaman içinde en çok tahribata (özellikle yangın ve depremler gibi doğal afetler sonucu) ve değişime uğrayan yapı tipleri olmuşlardır. Her iki dönemde de mimari karakterlerinin ve plan şemalarının fazlaca değişmeden günümüze gelebilen az sayıdaki örnekleri karşılaştırıldığında, planlarının yanı sıra örtü sistemlerinin (ki bunlar düz ahşap tavanlı ve kiremit örtülü kırma çatılardır) ve duvar örgülerinde kullanılan yapı malzemelerinin benzerlikleri dikkati çeker.

Kare (Davud Ağa, Ahmed Çelebi ve Defterdar mescitleri) ve dikdörtgen (Mimar Sinan ve Sokullu) planlı Sinan mescitlerinin moloz taş (Davud Ağa, Hacı Hamza, Ahmed Çelebi), taş ve tuğla (Sokollu ve Mimar Sinan mescitleri, kesme taş (Defterdar ve Hasan Çelebi mescitleri) duvar örgüler 17. yüzyıl İstanbul mescitlerinde de karşımıza çıkmaktadır, örneğin Arapkapısı, Tuti Abdüllatif ve Kadirihane Mescitleri moloz taş duvar, Sirkecibaşı ve Yalıköy Mescitleri taş ve tuğla duvar, Bayrampaşa Külliyesi ve Amcazade Hüseyin Paşa Külliyesi Mescitleri ise kesme taş duvar örgülüdür.

Sinan ve 17. yüzyıl mescitlerinde genel olarak alt pencereler dikdörtgen açıklıktı ve taş söveli, üst pencereler ise kemerli ve alçı şebekelidir.

Genelleme yapıldığında diğer bir ortak özellik, minarenin yapıdaki konumudur. Yine Sinan mescitlerinde son cemaat duvarının bir ucunda ya da kütleden uzak, avlu kapısı yanında bulunan minare, 17. yüzyıl İstanbul mescitlerinde farklı bir konumda değildir. Anadolu Selçuklu çağının minareli taç kapılarını hatırlatan avlu kapısına bitişik minare uygulaması 17. yüzyılda inşa edilen Tulumcu Hüsam Mescidi’nde de minarenin giriş kapısı üzerine yerleştirilmesi ile tekrarlanmıştır. Sinan mescitlerinden Sokullu Mescidi’nin açık merdivenli “minber minare “sinin bir benzeri olarak, 1614 tarihli Arabacılar (Hoca Halil Attar) Mescidi’nin ilk minaresi gösterilebilir.

Sinan mescitlerinde son cemaat yeri, cephede beş ya da dört, yanlarda iki açıklıklıdır. Son cemaat yeri ile harimi ayıran duvarın merkezinde kapı ve iki yanında birer pencere bulunmaktadır. Kapı merkezden sağa kaydırılmış ise, yanındaki iki pencere arasında bir son cemaat yeri mihrabı yer alır Bu düzeni 17. yüzyılın ilk yansına tarihlenen Defterdarburnu Mescidi’nin son cemaat yeri duvarında görülür. Ancak 17. yüzyılda inşa edilen mescitlerde son cemaat yeri, harim bölümünden çalınarak ya da kapalı mekanın giriş cephesine sonradan ilave edilerek yapılmıştır.

Klasik dönem Sinan mescitleri ile 17. yüzyıl İstanbul mescitlerinin mimari açıdan karşılaştırılmasında, bazı farklılıkların dışında genel olarak klasik dönem ve onu takip eden 17. yüzyıl boyunca bu yapı tipinin benzer mimari özelliklere sahip olduğu ve herhangi bîr tipolojik gelişim göstermediği sonucuna varılabilir.

16. yüzyıl Sinan yapıları, padişah, Valide Sultan ve sadrazamlar tarafından şehrin önemli mevkilerine cami ve külliyeler olarak inşa ettirilirken, bu asrın sonlarına doğru devlet bütçesinin zaafı, mimari alanda da etkili olmuş ve duraklama hissedilir bir şekilde belirmiştir. 17. yüzyıl ise, bu etkilerin en çok hissedilen asrı olmuş, büyük dini yapılar hemen hemen (Sultan Ahmed ve Yeni Camii gibi istisnalar dışında) hiç bir örnek veremez duruma gelmiştir.

Bu yüzyıl içinde, Fatih dönemi İstanbul’unun iskan sahaları yoğunlaşma ve dolayısıyla da gelişme göstermektedir. Yeni semtler ve mahalleler oluşmakta, şehir metropolünden uzaklaşmalar izlenmektedir. Bu yeni mahalleler sivil yapı gelişimlerini sürdürürken,  günlük dini ibadetin uzak semtlerde kalan büyük camilerden ziyade yeni oluşan mahallelere daha küçük ölçekli ibadet yapılarının yapılmasını teşvik etmiştir.

Özellikle bağımsız mescitler (Mahalle mescitleri) sivil mimariyi örnek almış, semt sakinin ibadet için başvurduğu, adeta evlerinin oda ve sofası gibi, sakıflı bir görüntü sergilemişlerdir. Yapıların semtlerde imkân bulduğu yer ölçüsünde, yolların kesiştiği köşelerde veya mahalle ortalarındaki alanlarda, fakat çok kere de sivil yapı blokları arasında inşa edilmişlerdir. Bütün bu unsurlar bize, mescit yapısının sivil mimari ile en sıkı biçimde bütünleşen ve kaynaşan bir dini yapı tipi olduğunu kanıtlamaktadır.

Ancak külliye mescitleri, ihtiva ettikleri işlevsel yapılar topluluktan ve banilerinin sadrazam, vezir, hanım sultan gibi kimseler olmaları sebebiyle bağımsız ve tekke mescitlerinden daha muntazam ve kaliteli bir mimari sergilemektedirler. Tekke mescitleri ise özellikle 17. yüzyılda bağımsız mescitlerin dönüştürülmesi ile oluştuklarından, onlarla aynı özellikleri gösterirler.

Mescitlerin yapı malzemeleri de, adeta bu yapısal etkinliğin değişmez bir normu olarak ortaya çıkarlar. 16. ve 17. yüzyıllarda bağımsız ve tekke mescitlerinde genelde moloz taş, taş-tuğla tekniği yaygın olmasına karşın, külliye yapılarında istisnasız kesme taşın kullanıldığı görülür. Çatı örtüsü yüzyıllar arasında benzerlik gösterirken 16. yüzyıldaki mescit yapılarında görülen direkli son cemaat yeri, 17. yüzyılda ortadan kalkmış bunun yerini harim kısmı bölünerek ya da yakın tarihlerdeki onarımlarda sonradan eklenen, genelde ahşap bir kısım olarak ilave edilen, son cemaat yerleri almıştır.

Mescitler çeşitli nedenlerle (özellikle yangınlar ve depremler sonucu) çok sık yıkılan ve tahribata uğrayan yapılar olduklarından, çoğu kez onarım görerek ya da yenilenerek günümüze gelebilmişlerdir. Bu nedenle onarıldıkları ya da yenilendikleri dönemin bezeme unsurlarını taşımaktadırlar. 17. yüzyıl içinde inşa edilen, fakat farklı dönemlere ait bezeme unsurlarının yer aldığı bir çok mescit yapısı ile karşılaşılmaktadır. Bunların çoğu yakın dönemlere tarihlenmektedirler. Bu nedenle 17. yüzyıl için, bu yüzyılda inşa edilmiş mescit yapılarındaki bezeme unsurları göz önüne alınarak bir üslup birliğinden söz etmek mümkün değildir.

-RESTİTÜSYON KARARLARI

Yapı günümüze ana plan ve cephe özelliklerini koruyarak gelmeyi başaran ender eski eserlerden biridir. Restitüsyon projesinin hazırlanmasında vakıflar arşivinden bulunan eski dönemlere ait fotoğraflardan, yazılı kaynaklardan ve yapıdaki izlerden yararlanılmıştır. Buna göre;

  • Öncelikle yakın dönemde demir doğramaile kapatılan son cemaat bölümünün demir doğramaları kaldırılmıştır. Son cemaat bölümü ile ilgili elimizdeki kaynaklarda çelişkili bazı noktalar vardır. Alman mavisinde (19. yüzyıl haritası)yapının son cemaat bölümü olduğu görülür. Vakıflar arşivinde bulunan 1970  yılına ait fotoğrafta son cemaat mahalinin olmadığı tespit edilmiştir. Mevcut son cemaatin ise 1977 yılına ait fotoğrafta görülür.

1970 yılına ait fotoğrafta kuzey cephesi sıvalıdır. Alman mavilerinde son cemaat mahalinin olması 1970 yılına ait fotoğrafta ise olmaması son cemaat mahalinin bir dönem yıkıldığını göstermektedir. 1977 yılında mevcut ahşap direkli son cemaat mahalinin onarıldığı tespit edilmektedir. Son cemaatin 19. yüzyıl haritalarında olması, kuzey cephesinde tepe pencerelerin bulunmaması yapının özgün durumunda son cemaatinin olma ihtimalini kuvvetlendiren belgelerdir. Bu belgelere dayanarak restitüsyonda son cemaat bölümü korunmuştur.

Alman mavilerinde dikkati çeken bir konuda son cemaat mahalinin minare kürsüsü hizasına kadar gelmesidir. Ancak 1977 yılındaki fotoğraflarda ve mevcut durumda son cemaat mahali camii harim duvarı sınırında bitmektedir. Kürsüye kadar uzanması durumunda simetri olarak yerleştirilen ahşap direklerin sistematiği bozulacaktır. 1977 yılında yapılan ahşap direkli son cemaat mahalinin ahşap direk yerleşiminin son cemaattin sınırları ve ahşap direklerin taş pabuçlarına uygun yapıldığı düşünülmektedir. Alman mavileri dışında son cemaat mahalinin uzunluğu konusunda elimizde bilgi olmadığından kendi öngörülerimizle ahşap direklerin şeklini ve yerleşimini tekrar düzenlenmesinin yapılması  doğru olmayacağından mevcut şema restitüsyon da korunmuştur.

  • Son cemaat bölümünü çatı formu mevcut durumu ile korunmuştur. Harim çatısı ile aynı çatı altında toplanmış olma ihtimali düşünülse de kuzey cephesinde üst kotta pencerelerin olmaması çatının alt kotta bittiğini gösteren önemli belgelerden olduğundan mevcut durum restitüsyonda korunmuştur.
  • Mevcutta ahşap olan harim zemin döşemsi restitsüyonda pişmiş toprak önerilmiştir.
  • Ahşap çıtalı tavanlar mevcut durumu ile korunmuştur.
  • Pvc olan pencere doğramaları ahşap olarak önerilmiştir. 1946 yılına ait fotoğrafta 

zemin kottaki pencerelerin iç bölümlerinde orta göbekli ahşap kapakların olduğu 

görülür. Mevcutta millerden bazıları tespit edilmiştir. Belgeler ışığında ahşap kapaklar önerilmiştir.

  • Harim Duvarlarındaki fayanslar kaldırılmıştır. Yakın dönemde mermer kaplanan mihraptan mermerler kaldırılmıştır. 1946 yılındaki fotoğrafta belge kabul edilerek mihrap nişi yarım daire formunda önerilmiştir.
  • Filgözü dışlık formları mevcut durumu ile korunmuştur.
  • Çatı formu mevcut durumu ile korunmuş, alaturka kiremit önerilmiştir. Mevcuttada alaturka kiremit örtü vardır.
  • Cepheler mevcut durumu ile  korunmuştur.
  • Avlu içinde bulunan imam evi ve tuvalet mekanları kaldırılmıştır. Alman mavisinde kuzey doğu yönünde avlu içerisinde bir yapı görülür. Elimizde belge olmadığından restitüe edilemeyen yapı vaziyet planında noktalama olarak işlenmiştir.
  • Sıvalı olan minare sıvalarından arındırılarak tuğla olarak önerilmiştir. Mevcutta sıvaların döküldüğü bölümlerden minarenin tuğla olduğu tespit edilemektedir.
  • 1946 yılındaki fotoğraftada tespit edilen ahşap minber ile mevcuttaki minber aynıdır. belgeler doğrultusunda vaaz kürsüsü ve minber mevcut durumları ile önerilmiştir.
Alman Mavisi (19. yüzyıl)
1940 yılında Eyüp
1950 yılında Eyüp
1960 yılında Eyüp
1946 yılına ait fotoğraf 8son cemaat bölümü yoktur. Minare sıvasızdır).
1946 yılına ait fotoğraf (ahşap kapak ve yuvarlak planlı mihrap nişi görülmektedir)
1946 yılına ait fotoğraf (ahşap minber mevcut minber ile aynıdır)
1970 yılına ait fotoğraf
1970 yılına ait fotoğraf (son cemaat bölümü yoktur).
1970 yılına ait doğu avlu duvarı
İmam evinin 1977 yılında avlu içine yapıldığını bu fotoğraf ile tespit etmekteyiz.
1977 yılına ait fotoğraf (son cemaat bölümü tespit edilmektedir.)
1977 yılına ait fotoğrafta imam evi görülmektedir.

3-RESTORASYON RAPORU

Yapı 16. yüzyıl mahalle camii örneklerinden biridir. Günümüze ulaşıncaya kadar onarımlar geçiren yapının restitüsyon projesi araştırılan yazılı kaynaklar, görsel belgeler ve yapıdaki izler doğrultusunda hazırlanmıştır.  Restorasyon projesi restitüsyon kararları, taşıyıcı sistem raporu ve malzeme raporları doğrultusunda hazırlanmıştır. Buna göre restorasyonda alınan kararları maddelersek;

  • Restitüsyonda önerildiği gibi restorasyon projesinde de yakın dönemde kapatılan ahşap direkli son cemaat yerindeki demir doğramalar kaldırılmıştır.
  • Taşıyıcı sistemler raporundada belirtildiği üzere son cemaat mahalinin tavanında ciddi bir sehim olduğundan çatı strüktürünün yenilenmesi önerilmiştir. Çatısının yenilenmesi önerilen son cemaat mahalinin ahşap çıtalı tavanıda yenilenecektir. Ahşap profil detayı olarak mevcut profil ve tavan tanzimi önerilmiş ve ½ detayları restorasyon projesinde verilmiştir. Ancak uygulama işleminde söküm yapılmadan önce kurulacak iskele yardımı ile profillerden imalat ölçülerinin alınması önerilir.
  • Yenilenmesi önerilen son cemaat mahalinin çatı strüktürü üst örtüsü alaturka kiremit olarak önerilmiştir. Mevcuttaki alaturka kiremitlerden sağlam olanlar reestorasyon uygulamasında kullanılabilir.
  • Taşıyıcı sistemler raporunda belirtildiği üzere ahşap karkaslı kadınlar mahfilini taşıyan ahşap direklerde bozulma ve mantarlaşmalar vardır. Bu nedenle emprenye edilmiş, fırınlanmış ahşap malzeme ile direklerin mevcut ölçülerinde yenilenmesi önerilmiştir.
  • Harim tavanında ciddi bir sehim vardır. Bu nedenle tavan kaplamasının yenilenmesi önerilmiştir. Mevcut durumuna uygun olarak yapılması önerilen ahşap çıta tanzimli tavanın detayları restorasyon projesinde verilmiştir. Ancak uygulama sırasında ahşap tavan sökülmeden imalat ölçülerinin tekrardan alınması önerilir. 
  • Taşıyıcı sistemler raporunda da belirtildiği üzere çatı elemanlarının elden geçmesi, çürüyen bozulan ahşap elemanların yenilenmesi önerilir.
  • Kiremit altına yalıtım önerilir. Mevcut alaturka kiremitler uygulama sırasında düzgün bir şekilde toplatılmalı, kullanılabilecek durumda olanlar kullanılmalı, yenilenmesi gerekenler de yenilenerek çatı örtüsü elden geçirilmelidir. 
  • Harim zemin döşemesinde uygulama sırasında araştırma yapılması önerilir. Mevcut döşemenin kaldırılması ve ögün malzeme, kot tespiti yapılması önerilir. Eğer bir veriye ulaşılamaz ise restorasyon projesinde önerilen kot ve malzemede (pişmiş toprak) döşeme yapılması önerilir.
  • Harim duvarlarındaki fayansların sökülmesi önerilir. Yapı içinde zeminden gelen su nedeni ile sıva ve boya kabarmaları vardır. Harim duvarlarında sıva raspası yapılması ve malzeme raporunda belirtilen oranlarda hazırlanan kireç harçlı sıva ile yeniden sıvanması önerilir. Raspa işlemi sırasında kalem işi tanzim tespiti yapılırsa açığa çıkan veriler doğrultusunda kalem işleri restorasyonun yapılması önerilir. Kalem işi tespiti olmaz ise kireç harcı üzerine su bazlı boya uygulaması önerilir. Renk olarak krem rengi önerilmektedir.
  • Ahşap minber ve vaaz kürsüsü mevcut durumları ile korunacaktır. Yağlı boyalarının raspası yapıldıktan sonra ahşapta çürümenin olmaması için sürme yöntemi ile  emprenye uygulanması önerilir. Daha sonra su bazlı vernik uygulaması önerilir.
  • Doğramalar mevcutta pvc dir. Pencerelerin sökülerek restorasyon projesinde verilen pencere detaylarına uygun olarak 1. sınıf çamdan ahşap doğrama yapılması önerilir. Pencere aksamlarının pirinç olması önerilmiştir.
  • Harim giriş kapısı mevcut durumu ile korunmuştur. Yağlı boyalarının raspası yapıldıktan sonra ahşapta çürümenin olmaması için sürme yöntemi ile  emprenye uygulanması önerilir. Daha sonra su bazlı vernik uygulaması önerilir. Kapı kol aksamlarının pirinçten yenilenmesi önerilmiştir.
  • Pencere önlerindeki lokmalı parmakların zımparalanması, antipas uygulamasından sonra siyah yağlı boya uygulamasının yapılması önerilmektedir.
  • Minare gövde ve peteğindeki çimento harçlı sıvaların raspalanması önerilir. Raspa işleminden sonra bozulan tuğlaların çürütme yöntemi ile yenilenmesi, derzlerin ise malzeme raporunda verilen horasan harç karışım oranlarına göre tamamlanması önerilmiştir.
  • Minare taş şerefe korkuluklarının elden geçirilmesi bozulan malzeme kaybı olan yerlerin çürütme yöntemi ile yenilenmesi önerilmiştir.
  • Minare külahı taşıyıcı sistemler raporunda da belirtildiği üzere sökülmesi ve yenilenmesi önerilir.
  • Cephelerdeki derzler yakın dönemde onarım görmüştür. Malzeme raporunda verilen oranlara göre set olan derzler horasan harcıdır. İyi durumda olan derzlerin sökülüp tekrardan horasan harç ile yapılması önerilebilir. Ancak söküm işlemi sırasında cephe taşlarına daha fazla hasar verilmesi mümkündür. Bu nedenle ve derzlerin sağlam olması sebebiyle mevcut horasan harçlarda bir müdahale önerilmemiştir. Derzleri boşalan bölümlerin malzeme raporunda belirtilen oranlarda horasan harç ile derzlenmesi önerilir.
  • Cephedeki kararma ve yosunlanmaların temizlenme yöntemi olarak, malzeme raporunda belirtildiği üzere mekanik yöntemin kullanılması önerilir.
  • Malzeme kaybı olan bahçe duvarı ve cephe taşlarında malzeme kaybı 5cm.’ den büyük olan taşlarda çürütme yöntemi ile bu bölümlerde tamamlama önerilirken 5 cm. az olan malzeme kayıplarında bir müdahale önerilmemiştir.
  • Taşıyıcı sistemler raporunda da belirtildiği gibi harim duvarlarında zemin suyu nedeni ile rutubet vardır. Suyun önlenmesi için yapı çevresinde drenaj yapılması önerilir.
  • Avlu duvarlarında derzlerde boşalmalar vardır. Bu bölümlerde malzeme raprounda belirtilen horasan harçlı derz ile derz yenilenmesi önerilir.
  • Bahçe duvarları harpuştaları betondur. Harpuştaların taş olarak projede verilen detaya uygun yapılması önerilir.
  • Avlu içinde yer alan mevcut imam evi ve tuvaletin kaldırılması önerilir. Yapılması önerilen tuvalet mekanının imam evinin olduğu avlunun güney doğu köşesine yapılması önerilmiştir .
  • Avlu yürüme yollarının traverten taş kaplama olması önerilmiştir. Uygulama sırasında avluda araştırma kazısı yapılması, özgün avlu kotu ve malzemesinin tespiti yapılması durumunda bulunan veriler doğrultusunda restorasyonun yapılması önerilir.
  • Yapı içindeki peteklerin kaldırılması, bunun yerine elektrikli seccade kullanılması önerilmiştir.
  • Yapıda kullanılacak yeni ahşap elemanların emprenye edilmiş, fırınlanmış ahşap malzemeden olması önerilir. Nem oranının %7-12 arasında olması önemlidir.

Yukarıda değinilen restorasyon kararları ile ilgili mahal listesi ve detayları ayrıntılı olarak restorasyon ve restorasyon müdahale projelerinde bilgilerinize sunulmuştur.

KAYNAKÇA:

ASLANAPA; Oktay : Osmanlı Devri Mimarisi, İstanbul 1983

AYVERDİ; Ekrem Hakkı, YÜKSEL, İ. Aydın: İlk  250 Senenin Osmanlı Mimarisi, 

   İstanbul 1953

AYVERDİ; Ekrem Hakkı; Fatih Devri 855-886 (1451-1481), İstanbul 1973

Ayvansarayi Hüseyin Efendi, Ali Satı Efendi, Süleyman Besim Efendi: Hadikatü’l Cevami, 

Haz. Ahmed Nezih Galitekin, İstanbul 2001

BAYRAM; Sadi ve ERDOĞAN : Kerim: Vakıflar ve Vakıf Hizmetlerimiz, Ankara 1978

DİŞÖREN N. Esra: İstanbul’daki Ahşap Cami, Mescit ve Tekkeler, İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Sanat Tarihi Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 1993 s.177,178

(ELDEM)Halil Edhem: Nos Mosquees de Stamboul, İstanbul 1934, s. 128-129

MAZLUM; Deniz : Osmanlı Arşiv Belgeleri Işığında 22 Mayıs 1766 

İstanbul Depremi ve Ardından Gerçekleştirilen Yapı Onarımları, İ.T.Ü. Fen Bilimleri Enstitüsü Yayımlanmamış Doktora Tezi, İstanbul 2001

Müler-Wiener; Wolfgang : İstanbul’un Tarihsel Topografyası, Çeviren Ülker 

  Sayın, İstanbul 1997.

ÖZ; Tahsin : İstanbul Camileri, C.ll, 8.İstanbul 1964.

SEÇKİN, Selçuk : Fatih Dönemi Mescitleri, M.S.G.S.Ü. Sosyal  

   Bilimler Enstitüsü, Sanat Tarihi Bölümü,  Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 2002

SÖNMEZER, Şükrü : 17.Yüzyıl İstanbul Mescitleri, İ.T.Ü. Fen Bilimleri 

   Enstitüsü, Mimarlık Tarihi Anabilim Dalı,               

  Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 1996.

ÜSTÜN; Ayşe : Osmanlı Arşivindeki İstanbul Cami ve Türbelerinin 

Tamirleriyle İlgili Belgeler, D.E.Ü. Sos.Bil.Ens. İsl.Tarihi ve San. Ana. Bil. Dalı Yayımlanmamış Doktora Tezi, İzmir 2000

YÜKSEL, İ.Aydın : Osmanlı Mimarisinde II.Bayezıd ve Yavuz Selim 

Yerebatan Sarnıcı Proje Raporu

EMİNÖNÜ

YEREBATAN SARNICI

RÖLÖVE RESTİTÜSYON RESTORASYON RAPORU

YEREBATAN SARNICI RÖLÖVE RAPORU

I-A. HARİTA, ÖLÇME,ARAZİ VE KENTSEL KULLANIM BİLGİLERİ ÇALIŞMALARI        

Yapı zemin altında olup rölöve ölçme tekniğinde laser tarama yöntemi kullanılmıştır. Bu şekilde manuel veya laser ölçmedeki eksik ölçü verileri olmayacağı gibi gelecek kuşaklara yapının birebir ölçüm verisi digital ortamda bir veri olarak aktarılacaktır. Laser taramada 1 mm2’ ye 1 adet nokta gelecek şekilde renkli bir okuma gerçekleştirilmiştir.

Sarnıç içerisinde 10.000 yakın balık medusaların olduğu bölüme havuz yapılmak sureti ile alınmış ve zemin ölçümü de bu işlemden sonra tamamlanmıştır.

Her bir tonozun altına 360 derece okuma yapan laser tarama kurulmuş ve yapı içinde toplam 360 adet oturum yapılmıştır. Yapının bu şekilde tüm alanı taranmış ve elde edilen nokta bulutundan istenirse yapının aynısının uygulamasının yapılabilmesi için gerekli tüm veri elde edilmiştir. Bunun dışında yapıya ait tüm sütun ve tonozların orthophotoları ve Sanat Tarihi danışmanımız Feridun Özgümüş ile yerinde tespit edilen birbirinden farklı tipteki sütun başlık ve kaidelerine ait katı modelleme çalışmaları yapılmıştır.

Laser tarayıcıdan alınan veriler çizim programı autocad çizim programı ile ekibimizce digital olarak çizilmiştir.

B-B kesiti orthophoto

C aksı orthophoto

72 nolu tonoz orthophoto

15 nolu tonoz orthophoto

30 nolu tonoz orthophoto

126 nolu tonoz orthophoto

137 nolu tonoz orthophoto

45 nolu tonoz orthophoto

109 nolu tonoz orthophoto

60 nolu tonoz orthophoto

98 nolu tonoz orthophoto

I-B.2. 1. TARİHSEL ARAŞTIRMA

Sarnıç yapısı Fatih ilçesinde ,Sultanahmet’tedir. Yerebatan denilen bu eski Bizans su haznesi, Bazilika Sarnıcı olarak da adlandırılmıştı.

Ayasofya’nın yakınında olan ticaret bazilikasından alan sarnıç, kayalık olan arazinin oyulması suretiyle imparator I.Justinianos  (527-565) tarafından yaptırılmıştı. Bu hükümdarın inşa ettiği binalara dair bir eser yazan Prokopios, bazalika Stoa denilen etrafı revaklı meydanın bir kenarında şehrin su ihtiyacını büyük ölçüde karşılayan bu su hazinesini onun yaptırdığını bildirir. Tahmine göre sarnıcın yapımı 542’den az sonra gerçekleşmiştir.

Üstündeki taş döşeli meydan zamanla bozulmuş ve Bizans dönemi içinde burada evler yapılmaya başlanmıştır. Fatihten sonra ise Yerebatan Sarayı’nın üstünde evler hatta konaklar inşa edildikten başka, daha II. Mehmet (Fatih) döneminde (1451-1481) Satırbaşı Mehmet Ağa tarafından Üskübiye Mescidi olarak adlandırılan bir de mescid yapılmıştır. Böylece sarnıcın üstünün yoğun yerleşmeye sahne olduğu anlaşılır. Üstündeki evlerden, tonozlarda delikler açılarak buradan su çekiliyordu. 18.yy’nın ilk yarısında sarnıcın kuzeydoğu tarafında sekiz sütun, etrafları etrafları taştan duvarla çevrilerek takviye edilmişti. Fakat en büyük değişiklik güneybatı tarafta yapılarak sarnıcın geniş bir bölümü doldurulmuştur. Mamboury ‘ ye göre bu dolgu II. Abdülhamit döneminde (1876-1909) yapılmıştır.

İstanbul’a gelen yabancı seyyahların meraklarını çeken Yerebatan Sarayı ile ilgili hurafelerde çıkmıştır. Üstünde konakların birinde yaşayan bir cariyenin burada intihar ettiği söylenir. Diğer taraftan bu su haznesinin dip taraflarında cinlerin bulunduğu ve hatta ufak bir kayıkla sarnıcın batı ucuna gitmeye kalkışan bir meraklının kaybolduğu ve duyulan kahkahalardan, bu kişinin cinler tarafından götürüldüğüne inanıldığı söylenmiştir. 19. yy içinde İstanbul’ a dair resimli kitaplarda sarnıcın gravürüne de yer verilmiştir. Yine aynı yüzyılda, Yerebatan Sarayı’nın üstünde Vakanüvis Mehmet Esad

Efendi’ nin (1789-1848) konağı bulunuyordu. Esad Efendi konağının yanında kagir bir kütüphane binası yaptırarak, sayısı 4000 ‘i aşan kitaplarını buraya vakfetmiş, ölümünde de bu kütüphanenin yanında defnolunmuştu. İçindeki kitaplar Süleymaniye Kütüphanesi’ne taşındıktan sonra boşalan bina önce basımevi olmuş, sonra turistik eşya dükkânına dönüşmüş, vakıf sahibi ile ailesine ait mezarlar da önlerine duvar çekilerek, dışarıdan görülemez hale sokulmuştur. İstanbul’un Bizans sarnıçlarına dair etraflı bir çalışma yapan Ph. Forchheimer ile J. Strzygowski, 19. yy’in sonlarındaki imkanlarıyla Yerebatan’ın an batısındaki ucunu tam olarak tespit edemedikleri için buradaki sütun sayısını tahmini olarak vermişlerdir. Fakat sonraki inceleme ve ölçümler, tahminlerinde yanlışlar olmadığını göstermiştir.

Yerebatan Sarayı denilen sarnıcın tam ölçüleri, I. Dünya Savaşı yıllarında alınabilmiştir. İstanbul’a kadar gelebilen bir Alman denizaltısının katlanabilir botu, buraya getirilerek arkeolog E.Unger tarafından etraflı bir inceleme yapılmıştır. Sonraları sarnıcın içine bir sandal indirilmiş ve üstteki evin sahibi tarafından ücret karşılığında sarnıç içinde dolaşma imkânı sağlanmıştır. 1940’larda belediye tarafından giriş kısmındaki evler istimlak edilmiş, giriş için muntazam bir bina edilmiştir. Çok geniş ölçüde bir temizlik ve onarım, büyük şehir belediyesi tarafından 1985-1988’ de yapılmıştır. İçerideki su ve dipteki çamur birikintisi boşaltılmış, temizlenmiş, batıdaki ucuna kadar uzanan bir iskele yapılmış, ayrıca kuzeydoğu köşeye de kafeterya olarak kullanılması tasarlana bir platform inşa edilmiştir.

Yerebatan Sarayı olarak adlandırılan sarnıç içten 62.28 m. X 139.93 m. ölçüsündedir. Her bir dizede 28 tane olmak üzere 12 sıra sütun tuğla kemerleri ve bunların desteklediği tonozları taşır. Toplam sayıları 336 olan sütunlardan 8’i kuzey bölümde örme kılıf içine alınmış, güneybatıda 33 kadar sütun, etrafları çeviren bir dolgu duvarı içinde kalmıştır. Sütunların başlıkları kaba Korent üslubunda olup üstlerinde ayrıca impost başlıklar vardır. Kemer başlangıcında evvelce var olan ağaç gergi kirişlerinin yuvaları görülür. Tonozlar ise ‘Manastır tonozu’ denilen tipte olup kalıp kullanılmaksızın örülmüştür. Ortalara doğru bir sütunun gövdesi, dalları budanmış bir ağaç gövdesi gibi işlendiğine göre, bunun daha eski, herhalde 4-5 yy’lara ait bir yapıdan getirilerek devşirme malzeme olarak kullanıldığına ihtimal verilir. Sarnıcın duvarları 3-5 cm kalınlığında, su geçirmez bir harçla sıvanmıştır. Son onarımda, içerisi tamamen temizlendiğinde, sarnıcın tabanının muntazam tuğla döşeli olduğu görülmüştür ki

çalışma sürecinde de su tahliye edilmiş yazılı kaynaklardaki bu bilginin doğru olduğu tespit edilmiştir. Duvarlar kemer başlangıçlarına kadar sıvalı olduğuna göre, su bu seviyeye kadar doluyordu. Zaten sütun gövdelerinde de suyun yükseldiği seviyelerin bıraktığı izler görülür.

Son yıllardaki onarımda şimdiye kadar bilinmeyen bir keşifte bulunulmuş ve sarnıcın güneybatı köşesinde, geç dönemde yapılan dolgu duvarının arkasındaki sütunların, kısa gelen gövdelerini yükseltmek için, bunların altlarına kaide olarak, ilkçağa ait mermer bir anıtın parçalarının konuldukları görülmüştür. Bunlar Medusa (veya Gorgon)  başları olup geç antik çağda bir İstanbul anıtını süslüyordu. Yerebatan Sarayı olan sarnıç yapıldığında bu dev ölçülü kafalar, sütunların kaidesi olarak kullanılmıştır. Bu son yıllarda Yerebatan’da ortaya çıkarılan en önemli buluştur.

I-B.2.6.RÖLÖVE RAPORU

YAPININ KONUMU

Fatih ilçesi, Sultanahmet, Alemdar Mahallesi, Yerebatan Caddesi, numara 1-13  adresinde yer almaktadır. 12 x 28 sütun sırası ile toplam 9800 m2 lik bir alana sahiptir (şekil 1). Yapının giriş yapısı 37 ada 14 parsel üzerindeki dikdörtgen planlı, kagir yapıdan yapılmaktadır. Çıkışı ise 54 ada 1Parselde olup 1987-1988 yıllarında yapılmış bodrum kat ve zemin kattan oluşan betonarme bir yapıdır.

Sarnıcın giriş yapısının bulunduğu 54 adanın üzerinde 1940’ lı yıllarda iskan ile mevcut yapıların yıkılması sonucu oluşturulan bir meydan ve bu meydanda bu yıkımlar sırasında açığa çıkarılan minyon taşı, su taşı ve bir çeşme bulunmaktadır.

Yapı İstanbul Büyükşehir Belediyesince Kültür A.Ş firmasına verilmek sureti ile işletilmektedir. Yapı kendi mimarisi ile bir müzedir ve müze olarak ziyarete 1986-1988 yıllarındaki onarımından sonra açılmıştır.

MİMARİ ÖZELLİKLERİ

Yerebatan sarnıcının planı düzgün dikdörtgendir (şekil 2). Sarnıç iç ölçüleri 62.28 m. X 139.93 m. dir (şekil 2). Kısa kenarda 12, uzun kenarda 28 adet sütun sırası vardır. Sütunlar Binbirdirek sarnıcı, şerefiye sarnıçları gibi tek tipte değildir. Yapılan sanat tarihi araştırmalarında 98 adet sütunun Yerebatan sarnıcı için özel yapıldığı ancak diğer sütunların devşirme olduğu tespit edilmiştir.

Sarnıca 54 ada tescilli 14 parsel üzerindeki kagir yapıdan girilmektedir. Sarnıcın girişinin olduğu 54 adada 1940’ lı yıllarda istimlak çalışmaları ile yapıların yıkılıp sarnıç için düz ve sade bir giriş yapısı yapıldığı bilgisi yazılı kaynaklarda yer aldığı gibi kurul arşivindeki eski raporlarda da açıklanmaktadır. Ancak yapı 1933 yılındaki hava fotoğrafında (bkz. Fotoğraf 1) tespit edilmektedir. Bu nedenle yapının 1940’ lı yıllarda yapılmış olduğu bilgisi neye göre kaynaklarda verilmektedir bilinmemektedir.

Giriş binasına doğu cephesinden çift kanatlı ahşap kapıdan girilir. Giriş holünün sağında bilet gişesi bulunmaktadır. Gişe bölümünün arka bölümünde 2 oda vardır. Doğuya bakan oda idari olarak kullanılırken yanındaki batıya bakan oda da personel yemek bölümüdür. Giriş holünün solundaki yapı ise müdür odası olarak kullanılmaktadır. Bu oda 2010-2011 yılında yapıya eklenmiştir. Sarnıca iniş merdivenleri giriş kapısının karşı aksındadır. Sahanlıklı merdivenler ‘U’ formundadır. Merdivenden inildikten sonra merdiven hattına dik konumlanan bir ara holden sarnıcın üst kotundan girilir. Sarnıcın üst kotta kalan sahanlığından yürüme platformunun olduğu zemine ise 32 rıhtlı basamak ile ulaşılır. Giriş holü, iniş merdivenleri, sahanlıklar ve ara hol mermer kaplıdır. Giriş merdivenleri 142 cm. eminde basışlar 30 cm genişliğindedir. Çıkış merdiveni 30 basamaklıdır. 30 rıhtlı olan merdiven 276 cm. genişliğinde basışlar ise 30-31 cm enindedir.

Merdivenin alt kısmında 2 adet niş vardır. Bunlar mevcutta sergi alanı ve depo olarak kullanılmaktadır. Giriş merdivenlerinin karşısında ziyaretçilere hizmet eden rehber hizmeti sağlayan kapalı bir kabin vardır. Ahşap konstrüksiyondan yapılan kulübenin karşısında merdivenin yanında yan yana 2 adet maket sergilenmektedir. Sarnıcın batı duvarına yaslanmış, bu maketlerin sağ kısmında Osmanlı kıyafetlerinin giydirilerek fotoğraflarının çekildiği bir stant kurulmuştur.

Sarnıc betonarme olarak inşaa edilmiş yürüme yolu güzergahı ile dolaşılmaktadır. 1986-1988 yıllarındaki onarım sırasında 1,5- 2 m. lik balçığın sarnıç tabanından kaldırılması ile kuzeybatı ucundaki son sıra sütun aksında sütun alt kaide olarak 2 adet sütunda medusa başlarının kullanıldığı tespit edilmiştir. Tarihi bir önemi ve güzelliği olması olan bu başlıkların sergilenmesi sarnıcın başından sonuna kadar giden mevcut yürüme yolu hattı ve betonarme olarak yapılması Anıtlar kurulunca kabul edilmiş ve onaylanarak uygulanmıştır.

Çıkış yapısı yine 1986-1988 yıllarındaki onarım sırasında projelendirilmiş ve Anıtlar kurulunca onaylanarak inşaa edilmiştir. Çıkış binası ve giriş binası güney duvarı üzerindedir. 2 merdivende güney duvarına paralele olarak konumlanır ve tek kolludur.

Yürüme yolu bu merdiven akslarına dik olarak konumlandırılmış olup tüm sarnıcın algılanmasını sağlayacak biçimde ziyaretçileri sarnıç içini dolaştırmaktadır.

Sarnıç duvar kalınlığı tespit edilememiştir. Giriş binasından sarnıca geçiş sağlayan ara holün uzunluğu 280 cm. iken çıkış binasındaki sarnıç ile yapı arasındaki bağlantı holü uzunluğu 409 cm. dir.

Yapı günümüze gelinceye kadar bilinen 18. Yüzyıl itibari ile çeşitli onarımlar geçirdiğidir. 18. Yüzyılda sarnıcın projede L8,K8,J8, L9,K9,J9,K10,L10,J10 olarak tanımlanan toplam 8 adet sütun etrafı kesme taşlar ile örülmek sureti ile güçlendirilmiştir. Daha sonra üst yapılaşma nedeni ile II.Abdülhamit döneminde batı duvarındaki ortalama 114 m2 lik alan bir duvar ile çevrelenerek sarnıcın diğer alanından ayrılmıştır. Kapatılan alanda mevcut sütun aksları devam ettirildiğinde 33 adet sütunun 38 adet tonozun tamamen kapatılan bölümde kaldığı görülmektedir. Kapatılan bölümün arkasında projede D28 ve  E28 olarak tanımlanan sütunları medusa başlarının olduğu sütunlardır. Yakın dönemde  il özel idare binası yapım aşamasında sarnıcı güçlendirme çalışmaları yapılmış bu süreçte projede L12,L13,L14,K12,K13,H9,H10 VE I9 olarak tanımlanan 8 adet sütunda da betonarme güçlendirme yapılmıştır. Kurul arşivindeki taşıyıcı sistem raporları incelendiğinde o dönemde bazı tonozlarında onarıldığı anlaşılmaktadır. Yine aynı dönemde çatlak olan sütunlarda çemberlemede yapılmıştır. Son olarak 1986-1988 yıllarında yapılan esaslı onarımlarda sarnıçtaki yürüme yolları yapılmış, sarnıç içindeki balçık temizlenmiş, tonozlarda derz onarımları yapılmıştır.

Yapıda mevcutta 336 adet sütun vardır. Bunlardan 33 adedi II. Abdülhamit döneminde kapatılan duvarın arkasında kalır. Toplamda 377 adet tonozu vardır. Bunlardan 38 adet tonozu tamamen kapatılan duvarlar arkasında kalmıştır. 333 adet sütunu 339 adet tonozu ile Yerebatan sarnıcı 5. Y.y. Bizans döneminden günümüze ulaşan önemli bir arkeolojik eserdir.

1933 yılı hava fotoğrafı (işaretli yapı sarnıç giriş yapısı) fotoğraf-1

 

Vaziyet planı şekil-1

Sarnıç iç fotoğrafı (fotoğraf-2)

Sarnıç iç fotoğrafı (fotoğraf-3)

Sarnıç iç fotoğrafı (fotoğraf-4)

Sarnıç taşıyıcı sistemi modüler bir sistemin birbirini takip etmesinden oluşur. 4 ayak üzerine oturtulan tonozlar yan yana getirilmek üzere sarnıç yapısını oluşturmuştur.

  5. Yüzyıl sarnıcının sütunlarının bir çoğu devşirmedir. Yukarıda da değinildiği üzere 336 adet sütundan sadece 98 adet sütunun Yerebatan sarnıcı için özel yapıldığı tespit edilmiştir.

Sütun gövdesi aşağıdan yukarıya doğru daralır. Daire planlı olan sütunların kaideye oturan s gövde çapı ortalama 0.80-0.90 m., başlığın oturduğu üst çapı ise ortalama 0.70-0.80 m. dir. Yerebatan sarnıcında sadece 1 adet devşirme kare planlı sütun gövdesi bulunur. Bu sütun projede G 23 olarak tanımlanmıştır (bkz. Fotoğraf 2,3,4,5).

Sarnıç iç fotoğrafı (fotoğraf-5)

Sütun başlıkları korent üslup (6.yüzyıl) (B13,D13,E13,F13…vb. numaralı sütun başları) ve  impostlu başlık (A 13,C13,K5,J5,I5..vb. sütun başları) olarak yapılmıştır (bkz. Fotoğraf 6,7,8,9). Bazı korent başlıkları işlenmeden de kullanılmıştır (F 17, F 18..vb. numaralı sütun başları, bkz. Fotoğraf 10,11). Korent sütun başlıkları üst kısmında da impost bulunur bunlara impostlu sütun başlıklarda denilir. İmpostlu sütun başlıkları (korent üslubunda olanlar ) 1.16 m-1.30 m olarak yükseklikleri değişkenlik göstermektedir. Sadece impost başlık olanların yüksekliği 0.50 m- 0.90 m. arasında değişkenlik gösterir. Bunun dışında impost başlığında arşitrav olarak devşirme kullanılan sütun başlığı gibi örneklerde vardır(bkz. Fotoğraf 12). Yine 5.-6. yy sütun başlığı F28 numaralı sütunda devşirme olarak kullanılmıştır(bkz. Fotoğraf 13). Sütun başlığı ile sütun gövdesi arasında bazı sütunlarda bilezik kısmı yoktur. Bileziği olan sütunlarda bileziğin  yüksekliği ortalama 0.10-0.20 m. dir.

Alt kaideler ise bazı sütunlarda bir bölüm bazı sütunlarda 2 bölüm olarak yapılmıştır. Örneğin projede E 12, E 11, F 12, F 11, F 9 , F10 numaralı ile tanımlanan sütun gövdeleri direk olarak dikdörtgen planlı alt kaide taşına oturtulmuştur (bkz. Fotoğraf 14,15). Ancak I13, I14, J13, J14, K 4, K 5 gibi sütunlarda ise gövde ile an alttaki düz kısım arasında ‘C’ ve ‘S’ kıvrımlı profilli bir bölüm daha geçiş olarak eklenmiştir (bkz. Fotoğraf 16,17) . Sütun alt kaide ölçüleri sarnıç içinde değişkenlik göstermektedir. Örneğin E26 nolu sütun alt kaidesi devşirme malzemeye örnektir (bkz. Fotoğraf 24)

İmpost başlıklı korent sütun başlığı (fotoğraf 6)

+0.00 kot planı şekil-2

İmpost ve impost başlıklı korent sütun başlığı (fotoğraf 7)

Sarnıcın üst örtüsünü aynalı tonozlar oluşturmaktadır. Tonozlar tuğla ile örülmüştür. Tonozlarda, kemerlerde kullanılan tuğlalar 4-5 cm. yüksekliğinde 36-38 cm. genişliğindedir. Derzleri ise 4-5 cm. genişliğindedir. Tonozlar günümüze iyi durumdadır. T 294 ve T 28 olarak projede tanımlanan tonozlarda ortalama 1.5 m x 1.5 m olarak havalandırma delikleri açılmıştır (bkz. Fotoğraf 18,19).  Tonozlar kemerlere kemerlerde sütunlara taşıtılmaktadır. Sütun üst başlıkları üst kotunda, kemerin sütuna oturduğu bölümlerde her bir sütun açıklığını yatayda bağlayan demir gergi sistemi vardır (bkz. Fotoğraf 20-21).

Sarnıcın zemin döşemesi pişmiş tuğla olup 40 cm. x 40 cm. ebadındadır (bkz. Fotoğraf 22-23-24-25). Döşeme F ve G aksları arasında bulunan kanala doğru dar kenarlardan orta aksa eğimli olduğu gibi kuzey duvarından güney duvarına doğruda eğimlidir. Kuzey duvarındaki kot  – 2.51 iken güneydeki kot -2.66 dır. Ayrıca uzun duvara paralel olan orta akstaki kanalda kot ortalama -2.67 iken doğu ve batı duvarında – 2.48 ‘ dir. Çalışma sürecinde sarnıç suyu boşaltılmış ve sarnıç içerisindeki balıklar medusa başlarının (bkz. Fotoğraf 26-27) olduğu kısımda oluşturulan havuza alınmıştır. Şu an sarnıca su dolmaya devam etmektedir. Sarnıçtaki su seviyesi ortalama 50-60 cm. olmaktadır.

Yapı zeminden tonoz içine kadar  ortalama 9.60 m. yüksekliğindedir. Sütunların impost üst kısmına kadar zeminden olan yüksekliği ortalama 7.60 m.dir. Zeminden kemer altına kadar olan yükseklik ortalama 8.80 m.dir. Sarnıç çevre duvarları ortalama 8.90 m. yüksekliğindedir ve  horasan sıva ile sıvalıdır (bkz. Fotoğraf 28-29). Yapı çevre duvarları köşe bölümleri 90 derece örülmemiştir. Su yapısı olduğundan köşeler pahlı olarak örülmüştür.

Yapıya ait kesitler raporumuzda şekil,3,4,5 ,6 ve 7 numaralı ile eklenmiştir. Yapı sütun özellikleri, zemin kot farklılıkları, sarnıç yapım sistemi bu çizimlerde ayrıntılı olarak gösterilmiştir.

İmpost başlıklı sütunlar (fotoğraf 8)

İmpost ve impost başlıklı korent sütun başlığı (fotoğraf 9)

İşlenmemiş korent başlığı (fotoğraf 10)

İşlenmemiş korent başlığı (fotoğraf 10)

İmpostlu başlığında impost yerinde devşirme arşitrav parçası kullanılmıştır ( fotoğraf 12)

5.-6. Yüzyıl sütun başlığı (fotoğraf 13)

Sütun alt kaidesi (fotoğraf 14)

Sütun alt kaidesi (fotoğraf 15)

Sütun alt kaidesi (fotoğraf 16)

Sütun alt kaidesi (fotoğraf 17)

T 28 nolu tonoz fotoğrafı (fotoğraf 18)

T 294 nolu tonoz fotoğrafı (fotoğraf 19)

T 62 nolu tonoz fotoğrafı (fotoğraf 20)

T 127nolu tonoz fotoğrafı (fotoğraf 21)

Tuğla zemin döşemesi (fotoğraf 22)

Tuğla zemin döşemesi (fotoğraf 23)

Tuğla zemin döşemesi (fotoğraf 24)

 

Tuğla zemin döşemesi (fotoğraf 25)

Medusa D28 nolu sütun (fotoğraf 26)

Medusa E28 nolu sütun (fotoğraf 27)

Horasan sıvalı çevre duvarları (fotoğraf 28)

Horasan sıvalı çevre duvarları (fotoğraf 29)

Sarnıca ait A,B ve C kesitleri

Sarnıca ait D,E ve F kesitleri

Sarnıca ait G,H ve I kesitleri

Sarnıca ait J,K ve L kesitleri

 

Çıkış merdiveni ve yanındaki kafe bölümü

Rehber hizmetinin verildiği banko ve arkasında giriş merdiveni

Giriş merdiveni yanındaki Osmanlı kıyafetlerinin giyilerek fotoğraflandığı stand fotoğrafları

Giriş merdiveni yanındaki Osmanlı kıyafetlerinin giyilerek fotoğraflandığı stand fotoğrafları

Giriş merdiveni altındaki 2 adet niş

Giriş binası ve üst kısımdaki meydan

Giriş binası ve üst kısımdaki meydan

Giriş binası ve üst kısımdaki meydan

Çıkış Binası

Çıkış Binası

YAPIDAKİ BOZULMALAR

Yapı 5. Yüzyıldan günümüze ulaşmayı başaran 1500 yıllık bir geçmişe sahip çok önemli bir kültür mirasımızdır. 336 adet sütun ve sütunların üzerine kemerler yardımı ile oturan toplam 377 adet aynalı tonozdan oluşan dikdörtgen planlı bir sarnıçtır. Yapı  Osmanlı döneminden itibaren korunma altına almaya çalışılmıştır. Bu geçen süreçte özellikle yakın tarihte sarnıcın bakımsız bırakıldığı, üstteki yapılaşmalar nedeni ile zarar gördüğü kesindir. Ancak yine halkımızın ve idari yönetimdeki kişilerin hassasiyeti ile günümüzde müze işlevi ile günde ortalama 5000 ziyaretçiye kapılarını açan önemli bir kültür mirasımız olmaya devam etmektedir ve devamda edecektir. Sarnıç alan olarak çok büyük bir bölüme yayılır. Buda üstteki yapılaşmaları etkilemektedir. Anıtlar kurulunda alınan koruma kararları ile sarnıç üzerinde artık inşai faaliyete izin verilmemektedir. Son olarak ta il özel idarenin yapısı yıkılarak sarnıç üzerindeki yük azaltılmıştır. Sarnıç üzerindeki yapılaşma yakın dönemde olduğu gibi Osmanlı döneminde de yapılmış tescilli eserlerdir. Ancak yukarıda da değinildiği üzere önce koruma kurulu tarafından alınan karar ile sarnıç üzerinde yapılaşmaya izin verilmemektedir.

Sarnıç ta mevcutta tonoz, sütun, kemer ve duvar elemanlarında ciddi bir hasar tespit edilmemiştir. Danışmanlarımızdan Prof.Dr. Ahmet Ersen’ inde belirttiği gibi sarnıç arkeolojik bir alandır. Bu alanda en az müdahele en doğru müdahale olacaktır.

Sütunlarda çok ciddi çatlak oluşumları çalışma sürecinde tespit edilmemiştir. Aynı şekilde tonozlarda da tespit edilen çatlaklar ince çatlak diyebileceğimiz gruplandırmaya girer. Ancak gözle yapılan bu incelemedeki bozulma tespiti uygulama sırasında yapılmalıdır. Sütun başlıklarında malzeme kaybı G27, E 27, J28 ,I 28,K 27, E 14, F10 ve 11,C10 ve 11,G 9 ve 12,13 numaralı başlıklarda tespit edilmiştir. B4, G21, C6, K15, G13,D 5, I14, F21, F18, F16, G20 ve G22  numaralı sütunlarda çatlak tespit edilmiştir.

Yakın dönemde yapılmış onarımlarda çatlağı olan veya malzeme kaybı bulunan sütunlarda çemberlemeler yapılmıştır. Bu sütunlar; L4, K4, J4, I4, L28, D4, L5, K5, J5, I5, D27, K27, J27, L27, I28, B28, K3, K5, K7, K27, K26, K25, K24, K23, K22, K20, K21, K19, K28, F3, F6, F26, J28, J27, J 26, J25, J24, J23, J21, J20, J19, J18, J15, J7, J6, J5, J4, J3, B28 ve B10 olarak tanımlanmıştır.  Sütunlarda tespit edilen malzeme kayıpları da vardır. Ancak bu malzeme kayıplarının ilk özgün durumundan mı bu şeklide idi yoksa bir dönemi malzeme kaybı oluştuğunu uygulama sırasında sütunlar temizlendikten sonra kırılma yüzeyinin konunun uzmanlarınca incelenerek karar verilmesi doğru olacaktır.

Yerinde yapılan incelemelerde B5,C27,K28,I28,C28,A28,K19,K18,K15,J17,J16,J15,C2,B11,B5  nolu sütunlarda malzeme kaybı tespit edilmiştir.

Sütunlarda yılların getirdiği yüzey aşınmaları, yosunlanma, kirlenme, tuzlanma gibi bozulmalar da tespit edilmiş rölöve paftalarına işlenmiştir (bzk. Rölöve kesit paftaları).

Çevre duvarlarında da kirlenmeler, tuzlanmalar tespit edilmiştir. Sıvalarda kabarma, dökülme gibi bozulmalar yoktur.

Tonozlarda da kirlenmeler, yosunlanma ve tuzlanmalar vardır. Yakın dönem onarımlarında yenilenen kısımları da mevcuttur. Bu bozulmalar rölövede tavan planında ayrıntılı olarak incelenmiştir (bkz. Rölöve tavan planı). T 294 ve T 28 olarak projede tanımlanan tonozlarda ortalama 1.5 m x 1.5 m olarak havalandırma delikleri açılmıştır (bkz. Fotoğraf 18,19). 

Demir gergi demirleri siyah boyalı olduğundan paslanıp paslanmadıkları tespit edilememektedir. Uygulama sırasında boya raspası sonucuna göre hasarları tespit edilerek konunun uzmanlarınca değerlendirildikten sonra onarımları yapılmalıdır

RESTİTÜSYON RAPORU

5.Yüzyıl Theodosius dönemine ait olan sarnıç 21. Yüzyıla ulaşan tarihe tanıklık yapmış kültür miraslarımızdandır. Yapının ilk dönemine ait elimizde bilgi olmadığından sarnıcın Bizans dönemi restitüe edilememiştir. Sarnıcın 19. Yüzyıl dönemi restitüe edilmiştir.

Buna göre restitüsyonda alınan kararlar şunlardır;

  • Giriş yapısı restitüsyonda da korunmuştur. Yapıya 2011 yılında eklenen müdür odası kaldırılarak giriş ve arka odalar mevcut durumuna göre korunarak restitüe edilmiştir. Cepheleri mevcuttaki gibi almaşık duvar örgüsü ile çizilirken, doğramaları ahşap olarak önerilmiş, lokmalı demir parmaklıkları korunmuştur.
  • Bizans sarnıçlarında sanat tarihi raporunda da belirtildiği gibi sarnıca merdivenli bir girişin olması gereklidir. Osmanlı sarnıca giriş merdiven yerlerini değiştirmeyerek mevcut merdivenleri korumuştur. Yapıya yakın dönemde çıkış merdiveni ve çıkış yapısı eklenmiştir ancak giriş merdivenleri ile ilgili elimizde net bir bilgi olmadığından giriş yapısı ve sarnıca giriş bölümü, merdivenleri mevcut durumu ile korunmuştur
  • Sarnıç içindeki betonarme yürüme yolları kaldırılmıştır.
  • Alman arkeolojiden alınan fotoğraflarda bazı gergi demirlerinin 1940’ lı yıllarda olmadığı görülür. Günümüzde eksik olan gergi demiri sadece giriş merdivenin bulunduğu  tonozdur. Gergi demirleri mevcuttaki gibi demir olarak önerilmiştir. Ahşap gergi olduğuna dair bir bilgi olmadığından mevcut durum korunmuştur.
  • Sarnıç planı mevcut durumu ile korunmuştur. 18. Yüzyılda yapılan 8 adet sütundaki güçlendirme ile II.Abdülhamit dönemi kapatılan kısım restitüsyonda aynen korunmuştur.
  • Yakın dönem (1967-1986) yapılan onarımlarda betonarme olarak güçlendirilen sütunlar elimizde belge olmadığından impost başlıklı olarak restitüe edilmiştir.
  • Tüm sütun, üst başlık ve alt kaideleri, tonozlar mevcut durumları ile restitüe edilmiştir.
  •  Çevre duvarları mevcut durumuna göre horasan sıva olarak restitüe edilmiştir.
  • Kubbemsi tonozların orta kısmındaki hava delikleri mevcuttaki özgün olan havalandırma deliklerine göre restitüe edilmiştir.
  • Çıkış binası ve çıkış merdiveni restitüsyonda kaldırılmıştır.

RESTORASYON RAPORU

1500 yıllık yapı restorasyonu en az müdahale ile yapılmalıdır. Yapının tamamen temizlenmesi yada yenilenmesi söz konusu değildir. Günümüze ulaşan yapının gelecek nesillere aktarılmasını sağlayacak yapı taşıyıcı sistemine ilişkin ve malzemenin korunumuna ilişkin kararlar alınmıştır. Yapıya yapılacak müdahelerle ilgili KUDEP laboratuvarından alınan raporda da uygulama yöntemleri belirlenmiş ancak uygulama sırasında yapıya ilişkin ek bir müdahale raporunun hazırlanması gerektiği vurgulanmıştır (bkz. Malzeme raporu).

Yapı restorasyonun da alınan kararlar şunlardır;

  • Öncelikle sarnıç giriş ve çıkış yapıları mevcut durumları ile korunmuştur. Sadece 2011 yılında giriş yapısına eklenen oda kaldırılmış özgün yapı konturu korunmuştur. Giriş yapısı dikdörtgen formlu olup giriş holü, gişe bölümü ve arkada 2 odadan oluşur. Mevcutta giriş bölümüne doğu cephesinden giriş sağlanmaktadır. Günümüzde müze işlevi ile günde 5000 ziyaretçiye açık olan yapının giriş önündeki alan yeterli olmadığından alanda sıralar oluşmaktadır. Bu nedenle restorasyonda giriş kapısı güney cephesinden önerilmiştir. Ayrıca mevcutta yapı saçağı kısa olduğundan özellikle kış aylarında yağmur ve karlı havalarda ziyaretçilerin sırada beklerken korunacakları bir alan yoktur. Restorasyonda giriş kapısı güney duvarından yapılmakta ve ön kısmında ufak ir bekleme meydanı önerilmektedir. Meydanın üst örtüsüde cam bir saçak ile kapatılmaktadır. Cam örtü çelik konstrüksiyonlara taşıtılmaktadır.
  • Giriş yapısının cephesinde yapılmış boyaların raspası önerilir. Taş ve tuğla örgünün açığa çıkarılması sağlanmalıdır.
  • Pencereler ve kapı ahşap doğrama olarak yenilenecektir.
  • Bina iç boyasının yenilenmesi önerilmiştir.
  • Yapı içine mevcut merdivenlerden girilecektir. Mevcut betonarme döşemenin kötü görüntüsü ve kullanım zamanı da göz önüne alınarak modern malzemeler ile yenilenmesi önerilmiştir. Yenilenecek olan yürüme yolu güzergahı mevcut güzergah ile aynı olacaktır. Çünkü sarnıç döşemesi özgün olup arkeolojik bir belgedir. Bu belgeyi tekrar zedelemek koruma anlayışına ters olacağından yeni yapılacak yürüme yolu strüktür olarak yenilenecek ancak güzergah olarak mevcut hali ile korunacaktır.

Betonarme ayaklara oturtulan mevcut taşıyıcı betonarme kesim aletleri ile özgün döşeme kotundan kesilecektir. 3 m.x 3m. ebadında önerilen tamamı çelik sistemdeki modül yan yana getirilmek sureti ile yürüyüş yolu kurulacaktır. Çelik ayaklar sökülen betonarme ayakların olduğu yere plakalar üzerine oturtulup ankraj edilecektir.

  • Yapı içindeki bazı sütunlarda çemberleme yapılmıştır. Uygulama sırasında çemberlemeler tek tek kontrol edilmeli, montaj olan bölgelerde mesafe olmayan çemberler sökülerek yenilenmelidir. Mevcutta çemberler paslanmaz malzemeden değildir. Uygulamada sökülmeyen çemberlemelerin mekanik yöntemle temizlenmesi ve paslanmayı engelleyecek boyalar ile boyanması önerilmektedir
  • Mevcutta tespit edilen çatlak olan sütunlara da taşıyıcı sistem raporunda verilen detaya uygun olarak çemberleme yapılması önerilir (bkz. Taşıyıcı sistem raporu).
  • SÜTUNLARDAKİ YOSUNlANMA, TUZLANMA VE KİRLENMELERE KARŞI UYGULANACAK TEMİZLEME YÖNTEMİ: Atomize su kullanılarak plastik fırçalarla temizlik yapılması önerilir. Bir başka şekilde eğer uygulama sırasında balıklar başka bir yere alınır ise amonyum bikarbonat çözeltisinin yüzeylere kağıt hamuru yardımıyla kompresi şeklinde temizlik çalışması da önerilen yöntemlerden bir diğeridir (bkz. Malzeme raporu)
  • SIVALI DUVAR YÜZEYLERDE YOSUNLANMA, TUZLANMAVE KİRLENMELERE KARŞI UYGULANACAK TEMİZLEME YÖNTEMİ: Küçük el aletleri ile hassas mekanik temizlik yapılması
  • SÜTUNLARDAKİ ÇATLAKLAR: Mevcut çemberleme var ise çemberlerme sisteminin kontrol edilmesi ve gerekli ise taşıyıcı sistem raporuna göre değiştirilmesi önerilir. Çatlak olan yerlere özgün harç ile enjeksiyon yapılması önerilir.
  • TONOZLARDAKİ MALZEME KAYIPLARI: Özgün örüm tekniğine göre tamamlanması önerilir.
  • BETONARME OLARAK GÜÇLENDİRİLEN SÜTUNLAR: Yapının bu bölümleri askıya alınmak sureti ile betonarme kısım dikkatlice sökülmelidir. Alttan çıkan sütun var ise malzeme raporunda açıklandığı şekli ile restore edilmelidir. Eğer yok ise mermerden yeniden yapılmalıdır (bkz. Malzeme raporu)
  • Çıkış binası mevcut durumu ile korunacak ancak plan tadilatı yapılacaktır. Sarnıçtan çıkış merdiveni mevcut durumu ile korunurken yapının çıkış bina kapısı sarnıç çıkış aksının karşısına alınmıştır. Oluşturulan bu aksın solunda kitap evi olabilecek bir dükkan önerilmiştir. Çıkışın olduğu kapıdan hem dükkana hemde yeni önerilecek terastaki kafeye giriş ve çıkışlarda olacağından ana çıkış binasından büyük bir bekleme alanına girilir ve sonra ayrı bir kapıdan sarnıca geçilir. Mevcut asma kata çıkan merdivenden asma kata ve oradan da terasa ulaşım sağlanmıştır. Merdiven evi üst kısımda cam ve çelik konstüksiyon olarak yükselecektir. Terasa hizmet eden soğuk yiyecek bölümü ve içecek hazırlanması için küçük bir mekan ile bu mekanın yanında idari personel için küçük bir yemek yeme bölümü tasarlanmıştır. Asma katta 1 dükkan ve idari oda bulunur. Kitap evinin üst kısmında da alt kattan merdiven ile ulaşılan asma kat önerilmiştir. Tescilli ese olmadığından şu anki kullanımı ile atıl kalan asma kat ve teras katları

bu proje ile değerlendirilmiştir. Aya Sofya Caminin karşısında kalan çıkış bina cephesi de mevcuttakinden daha modern bir biçimde tasarlanmıştır. Kitap evi vitrini tamamen geniş bir cam alanla geçilirken sarnıç çıkış kapısı da bir o kadar geniş ve saydam çizilmiştir. Kapı yanlarından çıkan yalancı payandalar ile sağ ve solundaki cephelerden kopartılarak vurgulanmıştır.

Yeniden tasarlanan yapının döşemeleri mermer, duvarlar ve tavanlar sıvalı olarak önerilmiştir. Cephe brüt beton kaplama olarak önerilmiştir. Merdivenlerde mermer kaplanmıştır.

Mevcutta depo olarak kullanılan ve eşyalardan dolayı tam ölçü alınamayan mekanda depo ve sistem odası mekanları çözümlenmiştir. Ancak uygulama sırasında mekanın boşaltılması gerekirse tekrardan projelendirilmesi önerilir.

Tekirdağ Şarköy İlçesi Tepeköy 2246 Parseldeki Kilisenin Proje Raporu

1-Konumu ve Coğrafi özellikleri

Şarköy, il merkezine sahil yolu ile 65 km, D-110 Karayolu ile 81 km`dir. Kuzeyinde Malkara, kuzeydoğusunda Tekirdağ, güney ve güneydoğusunda Marmara Denizi ve batısında Gelibolu bulunmaktadır. Yüzölçümü 555 km² ‘dir.

Şarköy ve Mürefte’ye Ganoz Dağları hakim olup 945 m yüksekliği olmasına rağmen deniz kıyısından itibaren ani yükselme gösterdiğinden ulu bir dağ görünümü arzetmektedir. Marmara Çukurları ile Ganoz Körfezi arasında Muratlı ve Çorlu’dan başlayarak güneybatıya uzanan üç fay bulunmaktadır. Bundan dolayı ŞARKÖY-Mürefte-Tekirdağ Türkiye’nin depreme hassas bölgelerindendir. MTA Enstitüsü tarafından bölge birinci derecede deprem bölgesi ilan edilmiştir. Şarköy’ün kuzey, doğu ve batı yöreleri oldukça engebelidir. Şarköy ilçe sınırları içinde kalan kıyılarda denize ulaşan derelerin yataklarında oluşan ova Şarköy kıyı ovasıdır. Şarköy ovası Tekir Dağlarının güney eteklerinde Hoşköy’den Kızılcaterzi’ye kadar uzanan bir alüvyon ovasıdır. Şarköy ovasının gerisinde kıyı taraçaları yer alır. Özellikle Mürefte ve Şarköy kıyılarında bu taraçalar diğer kıyılara oranla daha belirgindir.

İlçe hudutları içinde kalan topraklarda akan en önemli akarsular şunlardır; Gaziköy, Hoşköy, Gölcük ve Tepeköy dereleri. Dereler yaz mevsiminde ya tamamen ya da kısmen kururlar. Gölcük Deresi ilçenin kuzeyini takip ederek Saroz Körfezine dökülür.

Marmara Denizi’ne bakan yamaçlarda iklim tipine uygun olarak gelişme gösteren makiler ve fundalıklardır. İç kesimlerde ise kışın yapraklarını döken meşe türleri, gürgen, dış budak, ıhlamur, çınar ve karaağaç görülmektedir.

İlçenin sahip olduğu toprakların büyük bir kısmı tarıma elverişli değildir. Orman bölgesi bakımından oldukça zengindir. (203.090 dekar)

Şarköy, yarı nemli iklim tipine girmektedir. Akdeniz iklim tipi ile Karadeniz iklim tipi arasında geçiş özelliği gösteren bir iklime sahiptir. Yazlar sıcak ve kurak, kışlar ılık ve yağışlıdır. İçerilerde daha ziyade karasal iklimin etkisi görülür. Yıllık yağış ortalaması 550.6 mm´dir.

2-Şarköy Tarihsel Gelişim

Şarköy ilçesinin batısında Kızılcaterzi köyü Buruneren çiftliği ve Fener Karadutlar mevkii ile Sofuköy’de İ.Ö. 6000-3000 yıllarına ait yerleşmeler tespit edilmiştir. Bu yerleşmelerde savaş ve günlük kullanım aracı olarak kullanılan taş baltaların üretildiği ortaya çıkarılmıştır.

Şarköy İğdebağları (Araplı) köyü Kozmanderesi mevkiinde erken devir çağına ait (İ.Ö.1200) bronz eserler bulunmuştur. Bu eserler o dönemin maden kültürünü ne derece önemli olduğunu göstermekle birlikte aralarında Miken kılıçlarının da bulunması Ege dünyasıyla Trakya arasındaki ilişkileri göstermektedir.

M.Ö. 750-550 yılları arasında Yunanlılar Traklarla karşılıklı anlaşarak il kıyılarında koloniler kurmuşlardır. Kipert’in antik haritasına göre, il sınırları içinde ve Marmara Denizi kıyısında kurulan koloniler batıdan doğuya doğru şunlardır: Heraklea (Eriklice), Hora (Hoşköy), Ganos (Ganoz), Bizatnhe-Panion (Barbaros). M.Ö. 168-M.S. 395 yılları arasında bölgeye Romalılar hakim olurlar. Bu dönemde yöre, yarı bağımsız yaşamış fakat Trak kavimleri Romalılar’ın hakimiyetine uzun zaman direnmişlerdir.

Şarköy’ün bugünkü yerinde Antik ve Bizans devri haritalarında Tristatis, Agora gibi oturma yerlerine rastlanmaktadır. Rumeli’yi fetheden Orhan Bey’in en büyük oğlu Süleyman Paşa zamanında ”Şehirköy” diye anılan adı, buraya Anadolu’dan göç eden Yörük Türklerin ağzında, şehirden Şar’a dönüştürülmüş ve Şarköy diye söylenmiştir.

Süleyman Paşa 1354 tarihinde Gelibolu’yu aldıktan sonra Şarköy ve Mürefte’yi alamadan fütühatını Tekirdağ’a uzatmıştır. 1356 tarihinde ani ölümünden önce Şarköy’ü de fethetmiştir. Süleyman Paşa’nın ölümünden sonra Şarköy’ü Bizanslılar tekrar geri almışlar ise de, I. Sultan Murat tahta geçer geçmez, 1362 yılında Şarköy’ü yeniden almıştır. Osmanlı Türkleri’nin Rumeli’yi almalarını sağlayan kuvvetlerin başında Yörükler, onlardan kurulmuş Yayalar ve Müsellemler gelir. Sultan Orhan zamanında başlayıp Fatih’e kadar, gittikçe hızı azalarak süregelen ve büyük Yörük akını, çok kısa zamanda il topraklarını kolayca doldurdu ve Türkleştirdi. Örneğin; Araplı (İğdebağları) Köyü Suriye Yörükleri tarafından kurulmuştur.

Balkan Savaşı’nda ordularımız 15-21 Ekim 1912 tarihli Lüleburgaz Savaşı’nda yenilince Çatalca’ya kadar çekildi. 4-20 Kasım tarihinde Çatalca’ya saldıran Bulgarlar bir netice alamayınca iki aylık bir mütareke imzalandı. Bu arada Şarköy ve Gelibolu cephesini 2. Tümen takviyeli olarak savunmakta idi. Mütareke bitince Bulgarlar 22 Aralık 1912 tarihinde 10. Kolordu taburlarını Marmara kıyılarından taşıyarak Şarköy’e çıktılar. 10 Haziran’da ordumuz taarruza geçerek Şarköy, Mürefte başta olmak üzere tüm Trakya topraklarını Bulgarlar’dan kurtardılar.

  1. Dünya Savaşı sonrası gelişen olaylar neticesinde 20 Temmuz 1920 günü Yunanlılar Tekirdağ kıyılarına çıkartma yaptılar.Rum ve Ermeniler’in içerden savaşa katılmaları ve Yunan işgal kuvvetlerine yardımcı olmaları sonunda birliklerimiz gerilediler. Şarköy 2,5 yıl kadar Yunan işgali altında kaldı. Şarköy 17 Kasım 1922 günü Yunan işgalinden kurtuldu.

Şarköy’ün hangi tarihte ilçe olduğu bilinmemekte ise de; 30 Mayıs 1926 tarih ve 877 Sayılı Mülki Teşkilat Kanunu ile bağlı bulunduğu Gelibolu ilinin ilçe olması üzerine Gelibolu’dan bağlantısı kesilerek Tekirdağ iline bağlanmış, bu tarihte ilçe olan Mürefte ise bucak merkezine dönüştürülerek köyleriyle birlikte Şarköy ilçesine bağlanmıştır.

2-1 Tepeköy

Eski bir yerleşim yeri olan Tepeköy’ ün kesin kuruluş tarihi tam olarak bilinmiyor ama kuruluşu ile ilgili bir kaç rivayet dilden dile dolaşıyor. Kimisine göre; bir Rum çobanı kızını iyileştirmek için havası ve suyu temiz olan bu köye gelip yerleşmesi ile kurulduğu, kimisine göre de; civar köylerdeki insanların, konum itibari ile uygun olduğu için, korsanlardan saklanmak için buraya yerleştikleri söylenmekte İlk zamanlar “İSTERNE” olarak anılan bu köy geçmişte 2000 hane kadar kalabalık bir köymüş. Hatta öyle ki haftada 2-3 sefer pazar kurulduğu söyleniyor.2013 yılı nüfusu 387 kişidir.

Yörede şarabın anavatanı olarak gösterilen Tepeköy’de Rumlar şarap ve ipek böceği işinde çok büyük bir yer edinmiş. O zamanlar her evin altında büyük şarap mahzenleri ve içleri şarapla dolu koca fıçılar bulunmaktaymış. Eskiden Uçmakdere Köyü ile beraber yörenin en önemli ipek böceği yetiştiriciliği ünvanına sahipti. Ancak 90’lı yıllarda bu iş sona erdi.

Hayvancılıkla uğraşan köy halkı uygulanan projelerle son yıllarda bağcılık alanında önemli bir gelişme gösteriyor. Bağcılığın gelişmesi ile birlikte köyde göç de durmuş.

Tepeköy, Tekirdağ ilinin Şarköy ilçesine bağlı bir köydür. Tekirdağ iline 98 km, Şarköy ilçesine 11 km uzaklıktadır. Köyün iklimi, Marmara iklimi etki alanı içerisindedir. Köyün ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayalıdır.

3-Rölöve raporu

Tekirdağ ili Şarköy ilçesi Tepeköy’de 2246 parsel nolu taşınmaz Korunması gerekli Kültür Varlıkları kapsamında 29.08.2013/1196 tescillenen (1 grup) bu tarihi kilise yapısı kitabesinden öğrenildiğine göre Aziz Georgios’un anısına Sterna Köyü (Tepeköy) halkı tarafından 1889 yılında yaptırılmıştır. Günümüze harap bir konumda gelen güneydoğu – kuzeybatı doğrultusunda uzanan bazilikal planlı, bu kır kilisesi eğimli bir arazi üzerinde köşe parselde yer almaktadır. Köyün geçmişi ile ilgili yapılan araştırmalarda daha önce yapılmış herhangi bir bilimsel bir çalışma ve detaylı bir yazılı kaynak bulunamamıştır. Tepeköy’ün eski adının Sterna olmasının dışında bu yörede kilise yapısının varlığı geçmişte yörede Rum vatandaşların da ikame ettiğini gösteren bir başka veridir.

Yapının ne zaman kullanılamaz hale geldiği konusunda kesin bilgiler olmamakla birlikte, Rum nüfusun yöreyi terk etmeye başladığı 1922 mübadelesinden sonra önemini yitirdiği düşünülebilir. Mübadeleden sonra değişen demografik yapı ile beraber kilisenin önemi azalıp ibadet fonksiyonunu yitirdikten sonra işlevi değişmiştir. Kilise ahır, şarap mahzeni, konut olarak özgün işlevi ile bağdaşmayan bir şekilde kullanılarak büyük ölçüde zarar görmüştür.

Söz konusu Aziz Georgios Kilisesi, Rum Ortodoks kiliselerinin Tekirdağ bölgesinde ki son örneklerinden biridir. Yapı günümüzde büyük ölçüde harap ve atıl durumdadır.

Genel olarak bölgede ki Rum Kiliseleri plan, kitle tasarımı, strüktür ve örtü sistemleri ile aynı dönemlerde İstanbul ve Anadolu da inşa edilen pek çok Rum kilisesi ile benzerlik gösterir. Yöresel taşla inşa edilen kiliseler, diğer yapılara göre daha anıtsal boyutları ve özenli giriş cepheleri ile dikkat çekerler.

Kiliselerde plan, strüktür ve örtü sistemleri bakımından birbirine benzeyen tek düzelik görülür hepsi bazilikal planlı olan kiliseler, genelde üç nefli ve narteksli bir mekan düzenlemesine sahiptirler. Batıda yer alan narteks genel olarak yapının içinde çözümlenmiştir. Narteksin yapının dışında olanlarına ve atrıumlu örneklere de az da olsa rastlanır. Rum kiliselerinde apsisler doğu ekseninde yarım daire şeklinde dışa çıkıntılıdır. Geleneksel yapım sisteminde yığma taş duvarlar inşa edilen kiliseler ahşap kırma çatıyla veya beşik çatıyla örtülüdür. Doğu – Batı yönünde dikdörtgen planda uzanan ana mekanı şekillendiren naoslar genellikle üç neflidir. Tek nefli örnekleri de mevcuttur. Yan neflerden daha geniş tutulan orta nefin doğu aksında apsis yer alır. Üst örtü genellikle iç mekanda, orta nefte basık tonoz, yan nefler de ise eğimli çatı düz ahşap kaplama ile kapatılır.

Yapıların dış cephe özellikleri genel olarak mimari kurguyu dışa yansıtıp sade bir özellik gösterir. İç mekanda süsleme programı apsis, duvar ve tavanlarında Hz. İsa ve azizlere ait tasvirler bulunur. Bazı Rum kiliselerinde doğuda ana nefi kutsal bölümden ayıran ikonalarla bezeli bölme duvarı ikonostasisler yer alır. Mekânı tamamıyla bölmez.

3.1 Dış cepheler

Tepeköy kilisesi özelinde ise; yukarıda değinilen Rum kiliselerinin genel özellikleri bu yapıya da geleneksel hatları ile yansıtılmıştır.

Giriş ve sol yan cephe

Yapı meyilli bir arazi üzerinde konumlanmıştır. Bu yüzden eğim, kısmen zeminin yükseltilmesi ile giderilmiştir. Kilise doğu-batı yönünde dikdörtgen, bazilikal bir plan şemasına sahiptir. Kilisenin üç nefli naos (ana mekan) planı batı kısa kenarı yönünde narteks ile sınırlandırılmıştır. Yapı geleneksel yapım sistemiyle kaba yonu taş yığma sistemde üç sıra tuğla hatıllı almaşık olarak inşa edilmiş olup iç çedarda yatay ahşap hatıllar da kullanılmıştır. Kilisenin yapımında kullanılan taşlar bölgeye özgü kum taşları olup duvarlarda az da olsa antik devşirme taşların kullanıldığı görülmektedir.

Yapının kuzeyinden köy yolu mevcut olup güney cephede beden duvarına bitişik muhdes bir dükkan yer alır. Doğu ekseninde cepheye çok yakın bahçeli konutlar mevcuttur. Batı cephesine paralel bir köy yolu ve hemen kenarında bir çeşme yer alır.

Tepeköy kır kilisesi dıştan yalın bir cephe düzenlemesine sahiptir. Günümüzde mevcut hali; Yol seviyesi, kilisenin kuzey ve doğu cephesinde yaklaşık yarı yüksekliği kadardır.

Yapının kuzey ve güneyinde yer alan uzun kenar cepheleri birbirini tekrarlar niteliktedir. Ana giriş batı cephesinden verilmiş ve özgün mimari kurguda kuzeybatı ve güneybatı cephede simetrik olarak tuğla örgü, düze yakın basık kemerli birer kapı mevcut olup günümüzde sonradan kapatıldığı görülmektedir. Nartekste yer alan bu yan kapılardan Kuzeybatı cephede bulunan kapı simetri aksında ki yan kapıya göre, eğimden dolayı zemin kotu daha yüksektedir. Başka bir deyişle kilisenin güney cephesini sınırlayan bahçe ile kuzey yan cephesini sınırlayan sokak farklı kottadır.

Kuzey batı cephesi

Güneybatı cephesi ve cepheye bitişik yapılan muhdes yapı (dükkan)

Kuzey ve güney uzun kenar cephelerde alt kotta bulunan pencerelerden sonra dört adet, tuğla örgü, düze yakın basık kemerli ve üzerinde tuğla hafifletme kemerleri olan dikdörtgen formlu uzun naos pencereleri yer alır.  Bu pencereler kuzey cephede taş ve tuğla malzeme ile kapatılmış olup güney cephede açık durumdadır.

Kuzey cephesi ve naos pencereleri

Naos pencerelerinden sonra iç mekanda k.doğu-g.doğu da simetrik nişler yer alır ve nişlerin üst kotunda ve aynı akslar içerisinde kutsal bölüm bemayı aydınlatan dikdörtgen formlu aydınlatma pencereleri mevcuttur. Bu bölümdeki pencerelerin mevcut hali farklı kullanım amaçları için büyük ölçüde tahrip edilmiştir. Kuzeydoğuda yer alan aydınlanma penceresinin üst kot sövesi yıkılmış durumda olup pencere açıklığı kısmen taş örgü ile kapatılmıştır. İç mekanda alt kotta yer alan nişin içine kare kesitli küçük bir pencere açılmıştır. Günümüzde bu noktada iç mekana baktığımızda kilisenin bu köşesinde hali hazırda mevcut harabe kalıntılarından ve izlerinden yakın bir zamanda burada barınma amaçlı muhdes bir yapının inşa edildiğini görebiliyoruz.

Kuzeydoğu cephe, muhdes pencere ve kötü durumda ki apsis penceresi

Yine Güneydoğu cephede büyük ölçüde tahribat söz konusudur. Kilisenin iç mahallinde bu köşede apsis kısmını da kapsayacak şekilde zemin+ 1normal kattan oluşan bir konut inşa edilmiş olup cephede bu konuta ait üst kat pencere, zeminde taşlık ve ahır olarak kullanılan alt mekana açılan çift kanatlı ahşap bir kapı ve hemen yanında tek kanatlı ahşap ikinci bir kapı açılarak özgün yapıya  zarar verilmiştir.

güneydoğu cephede muhdes pencere ve kapı

Ayrıca cephelerde ki pencere farklılıkları ve konumları apsis, narteks, naos gibi mekanların içerdeki mahallini dış cepheye yansıtmıştır.

Kuzey cephede doğu yönüne doğru belli noktalara metal kılıçlamalar yapılarak cephe güçlendirilmiştir. Yine cephenin bu kısmında düşeyde derin bir yapısal çatlak mevcuttur. Ayrıca bu güçlendirmenin bir benzeri metal kenetler ile pencerelerin üst söveleri boyunca alt kısımdan çevrelenmiş olup büyük ölçüde günümüze ulaşmıştır.

Kuzey cephe metal kılıçlama

Güney cephede pencere açıklıkları büyük ölçüde kapatılmamıştır.

Güney cephesi, görünüm

Güneybatı cephesi, görünüm

Doğu cephesinde dışa taşkın yarım yuvarlak apsisin orta aksında yuvarlak kemerli bir pencere yer alır. Mevcut durumda niteliksiz malzeme ile kapatılmıştır. Ayrıca güneydoğu köşe cephe boyunca pahlanmıştır. Dışa taşkın apsisin üst örtüsü alaturka kiremit kaplıdır.

Doğu cephesi

Güneydoğu pahlı köşe cephe ve dış doğu cephe

Güneydoğu pahlı köşe cephe ve dış doğu cephe

Batı cephesinin cephe düzeni orta aksta ana giriş kapısı sağ ve sol aksta simetrik olarak tuğla örgü düze yakın hafif kavisli bir kemer sahip ikişer pencere yer alır. Pencerelerin etrafı taş söve görünümünü veren sıva ile şekillendirilmiştir.

Batı cephesi, görünüm

Batı cephesinde orta aksta derin bir niş içerisinde yer alan ana giriş kapısı bulunur. Kapının niş içerisinde düzenlenmesi ile ön cephede derinlik oluşturularak cepheye hareket kazandırılmış, aynı zamanda giriş kapısı yağmur, kar ve güneş etkilerine karşı korunmuştur. Tuğla örgü yuvarlak kemerin içerisinde güneşi sembolize eden metal şebekeli aydınlık penceresi yer alır. Hemen altında taş düz lentolu kapı açıklığı ahşap çift kanatlı bir kapı ile örtülmektedir. 

Ana giriş baş kemer kavsarası dışa doğru büyüyen bir kavisle açılır. Nişin iki yan cephesi iç yüzeyde ”c” kavisle dışa açılan düzenlenmiş olup iki yüzeyi birleştiren üst kemer ile beraber cepheye zenginlik kazandırılmıştır. Kemer üzengi seviyesinde, cephe yüzeyinde nişin her iki yanında günümüzde büyük ölçüde tahrip edilmiş olsa da sıva dolgu ile yapılan impost başlıklı pilastırlar zemin kotuna dek devam eder. Kilisenin ahşap çift kanatlı kapısı çakma tekniğinde yapılmıştır. Kapı düz,düşey tahtalarla yalın bir görünümdedir. İri başlı kalpaklı çiviler hem kapıyı süsler hem de arka kuşaklara tahtaları bağlar. Ahşap kapı kasasızdır. Menteşe olarak kullanılan dövme demirden yapılmış olan güllaplar kanatların taş sövelerle bağlantısını sövelerin yüzeyinde yer alan metal düşey kayıtlar üzerinden gerçekleştirmektedir. Kapı kapazlama yani bindirme kilitlidir.

Ahşap kapının üzerinde günümüzde mevcut olmayan dökme demirden bir ortodoks haç bezemesi ile 1887 tarihinin izlerini görebiliriz.  Ana girişin düzenlemesi üst kotta kemerin hemen üzerinde yer alan tuğla örgü profilli silme ile sonlanır. Silmenin sıva dolguları büyük ölçüde zarar görmüştür. Silmenin hemen üzerinde ise kilisenin dikdörtgen formlu mermer kitabesi yer alır.  Cephe günümüzde mimari öğeleri ile birlikte oldukça tahrip edilmiştir. Özgün kurgusunda sıvalı olan cephe mevcutta büyük oranda sıva kaybına uğramış ve çimento harçlı sıva ile lokal onarımlar görmüştür. Pencereler taş örgü ile kapatılmış olup ahşap kapı ve metal elemanları tahrip edilmiştir. Cephenin hemen kuzeydoğu köşesinde duvar örgüsü içinde devşirme (spoli) dikdörtgen formlu bir mermer yazıt mevcuttur.

Batı cephesinde kapatılan pencereler

Kuzeydoğu köşede duvar örgüsü içerisinde yer alan spoli yazıt

Batı cephesinde kilisenin giriş kapısı üzerinde yer alan özgün yazıt

Kilisenin ana giriş kapısı

Kilisenin ana giriş kapısı

Kilisenin özgün üst örtüsü tamamen yıkılmıştır. Güneybatı köşede küçük bir alanda mevcut olan ahşap konstrüksiyonlu alaturka kiremit ile aktarılan kırma çatı kalıntısı yapının özgün üst örtüsü değildir.

Yapının üst örtüsü günümüze ulaşmamıştır.

Yapının G.batı köşesinde mevcut olan muhdes üst örtü kalıntısı

3.2 İç Mekan

İç mekanda doğu cephesinde harabe halde bir konut, kuzey cephe iç mekanda duvara bitişik yıkık halde bir konut ve çeşitli işler için kullanılan depolar yer alırken doğu ve güney duvarında da farklı muhdes yapılar mevcuttur. Batı cephesinde ise iç mekan nartekste niteliksiz şarap depoları yer alır. Tüm muhdes yapılarda yer yer kilisenin mimari öğeleri devşirme olarak kullanılmıştır.

Aynı döneme ait diğer kiliselerde olduğu gibi Aziz Georgios Kilisesi de dikdörtgen plan şemasına sahiptir. Yapının günümüze gelen dış duvarları ile ana mekandaki araştırma kazılarına ve mimari kurgunun geriye kalan izlerine dayanarak üç nefli ve tek apsisli olduğu tespit edilebilmektedir. İç mekân kurgusu; ibadet mekânına girişi hazırlayan narteks, ve üzerinde günümüzde mevcut olmayan ahşap galeri, ana mekân naos, kutsal bölüm bema,apsis ve doğu cephede yer alan ve dairesel formlu dışa taşkın apsisten meydana gelir.

Kilisenin iç mekânına; batı cephesinin orta aksı üzerinde tasarlanan yuvarlak kemerli ana kapı ve narteksin kuzeybatı ve güneybatı cephelerinde simetrik olarak yer alan iki giriş kapısı ile ulaşılır.

Kilisenin iç mekânı

Yapının batı kısmında yer alan narteks kuzey- güney doğrultuda uzanan bir kurguya sahiptir. Narteksin kuzeybatı ve güneybatı cephelerinde yer alan yan girişler tuğla örgü düze yakın hafif basık kemerli olup dikdörtgen formlu kapı açıklıklarıdır. Kapı açıklıklarının düze yakın kemerlerinin hafifletme kemerleri de tuğla örgüdür. Kapı açıklığının hemen üzerinde yer alan ve kapı genişliğinde devam eden, dikdörtgen formlu aydınlık pencereleri ile dikkat çekicidir. Fakat günümüzde oldukça tahrip edilmiş durumdadır. Kuzey cephede yer alan kapı, çimento harçlı sıva ile tuğla örülerek kapatılmış olup üst pencere ise büyük ölçüde hasarlıdır. Pencere taş örgü ile kapatılmış dolayısı ile doğramaları günümüze ulaşmamış ve üst kot söveleri yıkılıp formu bozulmuştur.

Güneybatı cephede yer alan kapı ve üst pencereden oluşan bu ikili sistem, dış cepheye dayanan muhdes bir yapı (dükkan) ile kapatılmıştır.

Narteksin güneybatı ve kuzeybatı cephesinde yer alan yan kapılar ve üst pencereleri

Narteksin güneybatı ve kuzeybatı cephesinde yer alan yan kapılar ve üst pencereleri

Batı cephesinde ana giriş kapısının sağ ve sol aksında yer alan iki adet pencere, tuğla ve taş örgülerle kapatılmıştır. Nartekste bu cepheye bitişik niteliksiz tuğla ve çimento sıvalı şarap depoları olarak kullanılan yapılar mevcuttur.

Batı cephesine bitişik şarap depoları ve kapatılan narteks pencereleri

Kiliselerde yaygın olarak gözlemlenen galeri katının varlığına dair yapıda narteksin üst kotlarında batı cephe ve kuzey-güney cephelerde de devam eden ahşap konstrüksiyonlu bir galerinin geçmişte var olduğuna dair mimari izler mevcuttur. Bu izler narteks yan kapılarının hemen başlangıç aksında simetrik olarak sonlanır. Yan kapılardan sonra günümüze ulaşabilmiş tek ahşap taşıyıcı sütunun olduğu noktada narteksten naos bölümüne geçilir.

Ana mekân naos bölümünde kuzey ve güney cephede yapının işlevselliğine ve morfolojik yapısına zarar veren niteliksiz muhdes (konut,ahır,depo…) yapılar mevcut olup genel olarak taban döşemesi de işlevine uygun olmayan kullanımlarla tahrip edilmiştir. Özgün döşeme molozlarla ve atıklarla kaybolmuş durumdadır.

Naosta günümüze ulaşan özgün kalıntıların en önemlisi ahşap taşıyıcı bir sütundur. Yapılan araştırma kazılarında bu sütunun mıhlarla temele sabitlendiği belirlenmiş olup sol aks ve sağ aksta da kutsal bölüme kadar simetrik olarak devam eden bir düzenlemeye sahip olduğu düşünülmektedir. Dolayısıyla ana mekândan günümüze özgün olarak gelen ve sol aksta yer alan bu taşıyıcı sütun ve mimari kalıntılardan elde edilen veriler ışığında kilisenin üç nefli olduğu sonucuna ulaşabiliyoruz.

Narteksin bir kısmını ve naosun hemen başlangıcını kapsayan harap durumda bir muhdes yapı mevcuttur. Bu yapıda özgün ahşap sütun mimari bir öge olarak kullanmıştır. Kuzey cephede muhdes yapı ile aynı eksende niteliksiz, çimento harçlı tuğla örgü sıralı depolar mevcuttur.

Kuzey cephe sol akstaki muhdes yapılar ve özgün ahşap sütun kalıntısı

Kuzey cephe sol akstaki muhdes yapılar ve özgün ahşap sütun kalıntısı

Naosun pencereleri uzun dikdörtgen formlu, tuğla örgü düze yakın basık kemerli ve dört adet olup yay kemerli hafifletme kemerlerine sahiptir.  Bu mimari kurgu güney cephede de simetrik olarak tekrarlanmıştır. Kuzey cephede pencereler büyük oranda taş ve tuğla örgü ile kapatılmıştır. Özgün doğramalar günümüze ulaşmamıştır. Kuzey ve güney cephe pencerelerinde daha önce belirttiğimiz üzere büyük bir bölümde pencere üst sövelerinin alt kısmı yüzey boyunca metal kenetlerle çevrelenerek güçlendirme yapıldığı görülmektedir. Güney yönde naosun pencere açıklıklarında herhangi bir kapama yapılmamış olup doğrama aksamları mevcut değildir.

Güney cephede ise narteks yan kapısının olduğu eksende yapı kalıntısı yer alır. Özgün döşeme toprak, moloz, çalı vb. ile kapanmıştır. Güney cephenin doğu kısmında yakın dönemde kullanılan depo kalıntısı ve harabe halde geleneksel yöntemle inşa edilen bir köy evi mevcut olup yapıya büyük ölçüde zarar verilmiştir.

Güney cephe; güneydoğu yönüne doğru muhdes yapı kalıntıları

Pencere alt kotlarındaki demir lamalar

Cephede nişlerin hemen üzerinde yer alan özgün pencere açıklığı ahşap doğramalı, demir şebekeli bir konut penceresine dönüştürülerek özgün formu bozulmuştur. Ahır ve taşlık olarak kullanılan alt kata girişi sağlamak için cephede yer alan niş ahşap çift kanatlı bir kapıya hemen yanında kuzey cephenin simetrik düzenlemesine sahip nişlerden bir diğeri de ahşap tek kanatlı bir kapıya dönüştürülmüştür.

güneydoğu cephede yer alan muhdes yapı kalıntıları

güneydoğu cephede yer alan muhdes yapı kalıntıları

G.doğu cephede kutsal bölümün beden duvarlarının üst kotunda ses yankısının sağlanması için küpler konularak ses dizaynı sağlanmaya çalışılmıştır. Ayrıca özgün kurguda bu küplerden karşılıklı olarak k.doğu cephede de olması gerekmektedir. Fakat kuzey cephede küpler günümüzde mevcut değildir.

Kutsal bölüm beden duvarlarının üst kotunda yer alan küpler

Doğu cephesinde giriş ekseninde yarım yuvarlak ana apsis; ve ana apsisin duvarında sağ ve sol aksta dikdörtgen ve yarım yuvarlak formlu ikişerden dört adet liturji (ayin) ile ilgili nişler mevcuttur. Kutsal bölümün kuzeydoğu ve güneydoğu cephesinde ise birbirleri ile simetrik olarak düzenlenmiş bir yarım yuvarlak kemerli bir niş hemen yanında düze yakın tuğla örgü kemerli bir niş ve bu nişin üstünde dikdörtgen şeklinde yine tuğla örgü düze yakın kemerli, daha küçük bir niş mevcut olup bu nişlerin üzerinde kutsal bölümü aydınlatan dikdörtgen formlu aydınlık cephe penceresi olan bir düzenleme yer alır.

Doğu cephesinin en belirgin öğesi, dışarı taşan dairesel planlı apsistir. Özgün kurguda apsisin tam ortasında yarım yuvarlak kemerli bir pencere yer alır. Fakat pencere tuğla örgü ile kapatılmıştır. daha önce belirttiğimiz gibi g.doğu ve k. doğu  cephesinde geleneksel sistemde yapılan muhdes konutlar doğu cephesini de kapsayarak özgün mimari dokuya ve tasarıma büyük oranda zarar vermiştir.  Apsisin mimari hacmi muhdes konutun içine dahil edilerek işlevine uygun olmayan bir şekilde kullanılmış olup apsisin mimari öğeleri bu muhdes yapıda yer yer kullanılmıştır. Günümüzde bu yapıların kalıntıları görülebilmektedir.

Kilisenin plan şeması doğu cephesinde de dıştan yansıtılmıştır. Ana apsis dışa taşkın yarım daire olup apsisin yarım kubbesi ve kemer alınlığı  dolgu ateş tuğla örgüdür. Kemerin simetri noktasında ki tahribat burada geçmişte bir ortodoks haçı olabileceğini akla getirir. Apsiste atıl durumda bulunan mermer mimari elemanlar olasılıkla bu mimari hacime ait olabilir. Ayrıca kilisenin harabe olan iç mekanında muhtelif yerlerde eski rumca yazılı ateş tuğlalara rastlanmıştır.

doğu cephesi, apsis görünüm

Narteksin batı cephesinde apsis ekseninde yer alan ana giriş kapısının hemen önünde yapılan araştırma kazılarında kilisenin taban döşemesinin, giriş eşik kotundan bir iki basamak aşağıda olduğu görülmüştür. Bu kazı sonucunda narteks özgün döşeme kaplamasının kilise zemin döşemelerinde sıklıkla görülen dikdörtgen formlu sal taşı olduğu tespit edilmiştir.

Diğer bir araştırma kazısı kuzey cephe yan nefte temel araştırma kazısı olarak yapılmıştır. Bu kazı sırasında narteksin hemen kuzey ekseninde yan nefin ahşap sütun kalıntısının temeline de ulaşılmıştır. Ahşap sütunun mıh denilen büyük çivi üzerine sabitlenmiş olduğunu gördük.  Bu veriler ışığında ahşap sütunun varlığı ve konumu kilisenin tipolojisi ile ilgili veri oluşturmuştur.

Kilisenin iç mekanında yapılan araştırma kazıları

Kilisenin iç mekanında yapılan araştırma kazıları

Kilisenin iç mekanında yapılan araştırma kazıları

4-Restitüsyon Raporu

Kilisenin özgün mimari karakterinin belirlenebilmesi ve dönemini yansıtan teknik bilgi ve yazılı – görsel belgeler elde etmek amacı ile yapılan detaylı araştırmalar rölöve çalışmaları ile eş zamanlı olarak gerçekleştirilmiştir. Şarköy Aziz Georgios (Tepeköy) Kilisesi ile ilgili olarak öncelikle üniversitelerin kütüphaneleri, Başbakanlık Osmanlı arşivleri, İstanbul Üniversitesi Fotoğraf Arşivi, IRCICA kütüphanesi, Atatürk Kitaplığı ve fotoğraf arşivleri,İstanbul Enstitüsü, Rum kilise mimarisi ile ilgili kaynak kitaplar taranmış ancak yeterli veriye ulaşılamamıştır. Ayrıca kilise yapıları ile ilgili sanat tarihçisi,mimar vb. uzmanlardan görüş alınmış, Aziz Georgios Kilisesi ile benzer tip yapılar incelenmiş tipoloji, plan ve mimari öğeler üzerinden tanımlanarak Rum kiliseleri ile karşılaştırılarak benzer uygulamalar tespit edilip gözlemlenmiştir. Bu bağlamda Aziz Georgios Kilisesi ile mimari kurgu olarak bazı benzerlikler gösteren Şirinçe Saınt John Kilisesini örnek verebiliriz.

Yapılan araştırma kazılarından elde edilen veriler ve mimari izlerden faydalanarak yapılan tespitler sonucunda elde edilen restitüsyon bilgileri çalışmamıza büyük oranda katkı sağlamıştır.

Rumların yazılı ve görsel kaynakları, gazete arşivleri taranmış dönemin sanat-mimari, kültürel, çevresel, tarihi, sosyal, toplumsal, gelişimleri, değişimleri ve olayları incelenmiş noktasal bazı verilere ulaşılmıştır.

Sözlü tarih araştırmaları kapsamında yörenin insanlarından edinilen bilgiler ışığında; dini inanç farklı bile olsa yapının ilçenin kültürel hafızası içinde önemli bir yere sahip olduğu gözlemlenmiş olmakla beraber koruma bağlamında büyük ölçüde aynı önem verilmemiştir.

Yapılan araştırmalarda kiliseye özel akademik herhangi bir yazılı belgeye ya da çalışmaya ulaşılamamıştır.

Söz konusu Aziz Georgios Kilisesi, Rum Ortodoks kiliselerinin Tekirdağ bölgesinde ki son örneklerinden biridir. Yapı günümüzde büyük ölçüde harap ve atıl durumdadır.

Genel olarak bölgede ki Rum Kiliseleri plan, kitle tasarımı, strüktür ve örtü sistemleri ile aynı dönemlerde İstanbul ve Anadolu da inşa edilen pek çok Rum kilisesi ile benzerlik gösterir. Yöresel taşla inşa edilen kiliseler, diğer yapılara göre daha anıtsal boyutları ve özenli giriş cepheleri ile dikkat çekerler.

Kiliselerde plan, strüktür ve örtü sistemleri bakımından birbirine benzeyen tek düzelik görülür hepsi bazilikal planlı olan kiliseler, genelde üç nefli ve narteksli bir mekan düzenlemesine sahiptirler. Batıda yer alan narteks genel olarak yapının içinde çözümlenmiştir. Narteksin yapının dışında olanlarına ve atrıumlu örneklere de az da olsa rastlanır. Rum kiliselerinde apsisler doğu ekseninde yarım daire şeklinde dışa çıkıntılıdır. Geleneksel yapım sisteminde yığma taş duvarlar inşa edilen kiliseler ahşap kırma çatıyla veya beşik çatıyla örtülüdür. Doğu – Batı yönünde dikdörtgen planda uzanan ana mekanı şekillendiren naoslar genellikle üç neflidir. Tek nefli örnekleri de mevcuttur. Yan neflerden daha geniş tutulan orta nefin doğu aksında apsis yer alır. Üst örtü iç mekanda genelikle, orta nefte basık tonoz, yan nefler de ise eğimli çatı düz ahşap kaplama ile kapatılır.

Aynı döneme ait diğer kiliselerde olduğu gibi Aziz Georgios Kilisesi de dikdörtgen plan şemasına sahiptir. Yapının günümüze gelen dış duvarları ile ana mekandaki araştırma kazılarına ve mimari kurgunun geriye kalan izlerine dayanarak üç nefli ve tek apsisli olduğu tespit edilebilmektedir. İç mekân kurgusu; ibadet mekânına girişi hazırlayan narteks, ve üzerinde günümüzde mevcut olmayan ahşap galeri, ana mekân naos, kutsal bölüm bema,apsis ve doğu cephede yer alan ve dairesel formlu dışa taşkın apsisten meydana gelir.

Kilisenin iç mekânına; batı cephesinin orta aksı üzerinde tasarlanan yuvarlak kemerli ana kapı ve narteksin kuzeybatı ve güneybatı cephelerinde simetrik olarak yer alan iki giriş kapısı ile ulaşılır.

Yapı geleneksel yapım sistemiyle kaba yonu taş yığma sistemde üç sıra tuğla hatıllı almaşık olarak inşa edilmiş olup iç çedarda yatay ahşap hatıllar da kullanılmıştır.

Kilisenin ahşap ana giriş kapısının üzerinde  geçmişte metal plakalar çakılarak oluşturulan 1887 tarihi ve ortodoks haçının izleri okunabilmektedir.

4.1 Narteks

Kilisenin batı duvarı giriş cephesinde yer alan narteks kuzeybatı-güneybatı cephede devam edip dikdörtgen planlı ve harap durumdadır. Uzmanlarca yerinde yapılan incelemeler ve yapılan araştırma kazılarından elde edilen veriler değerlendirilerek kiliselerin mimari kurgusunda yaygın olarak kullanılan galeri katının varlığı, mimari izler ve kalıntılardan kolaylıkla tespit edilebilmektedir.

Galeri katı narteksin k.batı ve güneybatı cephede yer alan yan kapıların üzerinde yer alan aydınlatma pencerelerinin başlangıç aksında sona erer. Üst kat ahşap galerinin planı;  narteksten naosa geçiş ekseninde yer alan ahşap sütunun varlığı ve uzman sanat tarihçi / mimarlardan ve benzer tipolojide olan yapılardan elde edilen bilgiler ışığında üst kat galeri katının ”s” kıvrımla orta nefe uzandığı ve narteksin k.batı ve g.batı cephelerinde ahşap galeriye çıkış sağlayan merdivenlerin ise üst kat mimari kurgusunu izleyen bir düzenleme içerisinde ahşap, üç kollu çeyrek ters döner olması gerektiği konusunda fikir birliğine varılmıştır.

Yapının ana giriş kapısı batı cephesinin orta aksında yer alır. Sağ ve sol aksta simetrik olarak tuğla örgü düze yakın hafif kavisli bir kemere sahip ikişer pencere yer alır. Ana giriş kapısı tahrip olmasına karşın büyük ölçüde özgündür. Tuğla örgü yuvarlak kemerli, demir şebekeli aydınlık pencereli, düz taş lentolu, ahşap çift kanatlıdır. Narteksin kuzey ve güney aksında simetrik olarak düzenlenen aynı eksende kapı ve üst pencereden oluşan  ikili sistem yer alır. Yan girişler tuğla örgü düze yakın hafif basık kemerli olup dikdörtgen formlu kapı açıklıklarıdır. Yine hemen üzerinde dikdörtgen formlu aydınlatma pencereleri yer alır. Günümüzde harap ve üst kısmı yıkık durumda olan bu pencerelerin özgün kemer formunu sadece güneydoğu cephesinde konut penceresine dönüştürülen pencerenin tuğla örgü düze yakın hafif basık kemerinden tespit edebiliyoruz. Dolayısıyla tüm pencereler gibi üst kot pencereler de aynı mimari düzenlemeye sahiptir.  

Nartekste yer alan yan kapılardan Kuzeybatı cephede bulunan kapı simetri aksında ki yan kapıya göre, eğimden dolayı zemin kotu daha yüksektedir. Başka bir deyişle kilisenin güney cephesini sınırlayan bahçe ile kuzey yan cephesini sınırlayan sokak farklı kottadır.

Kuzeybatı cephede yer alan yan kapı doğrudan sokağa ulaşımı sağlamaktadır. Kilisenin işlevini sürdürdüğü dönemde kuzeybatıda narteksin sokağa ulaşımını sağlayan kapının önünde günümüzde mevcut olmayan büyük olasılıkla ahşap tek kollu bir merdiven olmalıdır.

4.2 Naos

Ana mekân naos bölümünde kuzey ve güney cephede yapının işlevselliğine ve morfolojik yapısına zarar veren niteliksiz muhdes (konut,ahır,depo…) yapılar mevcut olup genel olarak taban döşemesi de işlevine uygun olmayan kullanımlarla tahrip edilmiştir. Özgün döşeme molozlarla ve atıklarla kaybolmuş durumdadır. Fakat yapılan yazılı ve görsel araştırmalarda konuya dair her hangi bir veriye rastlanmamış olup bir uzman görüşü olarak zemin kaplamalarının kiliselerde sıklıkla kullanılan ve nartekste yapılan araştırma kazılarında da ortaya çıkan aşınmaya ve suya dayanıklı dikdörtgen sal taşının narteks ve naosta kullanılmış olabileceği belirtilmiştir.

Naosta günümüze ulaşan özgün kalıntıların en önemlisi ahşap taşıyıcı bir sütundur. Yapılan araştırma kazılarında bu sütunun mıhlarla temele sabitlendiği görülmüştür. Ana mekândan günümüze özgün olarak gelen ve sol aksta yer alan bu taşıyıcı sütunun varlığı ve mekân konumunun mimari hacimde bir karşılığı büyük ölçüde olmalıdır. Sonuç olarak uzman mimar/sanat tarihçilerden alınan görüşler ile elde edilen veriler ışığında kilisenin üç nefli olduğu sonucuna ulaşılmıştır.

Naosta pencereleri kuzey ve güney cephelerde simetrik olarak düzenlenmiş olup her cephede dört adet pencere vardır. Bu pencereler uzun dikdörtgen formlu, tuğla örgü düze yakın basık kemerli ve dört adet olup yay kemerli hafifletme kemerlerine sahiptir. Pencere doğramaları mevcut değildir.

4.3 Apsis

Doğu cephesinde giriş ekseninde yarım yuvarlak ana apsis; ve ana apsisin duvarında sağ ve sol aksta dikdörtgen ve yarım yuvarlak formlu ikişerden dört adet liturji (ayin) ile ilgili nişler mevcuttur. Kutsal bölümün kuzeydoğu ve güneydoğu cephesinde ise birbirleri ile simetrik olarak düzenlenmiş bir yarım yuvarlak kemerli bir niş hemen yanında düze yakın tuğla örgü kemerli bir niş ve bu nişin üstünde dikdörtgen şeklinde yine tuğla örgü düze yakın kemerli, daha küçük bir niş mevcut olup bu nişlerin üzerinde kutsal bölümü aydınlatan dikdörtgen formlu aydınlık cephe penceresi olan bir düzenleme yer alır.

Doğu cephesinin en belirgin öğesi, dışarı taşan dairesel planlı apsistir. Özgün kurguda apsisin tam ortasında yarım yuvarlak kemerli bir pencere yer alır. Kilisenin plan şeması doğu cephesinde de dıştan yansıtılmıştır. Ana apsis dışa taşkın yarım daire olup apsisin yarım kubbesi ve kemer alınlığı dolgu ateş tuğla örgüdür. Dış cephede apsisin dışa taşın kısmında özgün üst örtüsü alaturka kiremit ile aktarılmıştır. Apsiste atıl durumda bulunan mermer mimari elemanlar büyük olasılıkla bu mimari hacime ait olmalıdır. Ayrıca kilisenin harabe olan iç mekanında muhtelif yerlerde eski Rumca yazılı ateş tuğlalara rastlanmıştır. Apsis ve kutsal bölümün zemin döşemesi belirlenememiş fakat bu bölümde atıl durumda bulunan mermer parçaları üzerine uzman görüşü alınarak ve benzer tipolojide ki yapılar incelenerek bu mimari hacmin zemin döşemesinin mermer kaplama olması konusunda fikir birliğine varılmıştır.

Buna göre restitüsyonda alınan kararlar şunlardır;

Yapı üzerinde izi bulunmayan, kaynaklarda özgününe dair her hangi bir veriye rastlanmayan bazı konularda, yörede yapılan sözel görüşmeler ve uzman mimar ve sanat tarihçilerden görüş alınarak fikir birliğine ulaşılmış ve benzer tipolojide ki yapılar incelenmiştir. Bu bağlamda;

  • İç mekân döşemesi narteks ve ana mekanda sal taşı, kutsal bölümde mermer olarak belirlenmiştir.

  • Özgün mimari kurguda yapının tüm iç ve dış cephe yüzeylerinin sıvalı olduğu cephe yüzeylerinde ki sıva kalıntılarından izlenmektedir. Sıva kireç esaslı kıtıklı harçtır. Ayrıca sıva üzerinde her hangi bir duvar resmine veya izine rastlanmamıştır.

  • Yapının üst örtüsü için mimari izler ve uzmanlardan alınan görüş doğrultusunda ahşap konstrüksiyonlu beşik çatı olup alaturka kiremit ile aktarılmalıdır. yapıyı çevreleyecek olan saçak silmesi, ana giriş kapısının hemen üzerinde yer alan tuğla örgü profilli silmenin devamı niteliğinde cephe düzenlemesinde estetik olarak bütünlük sağlamalıdır. Böylece  profilli saçak silmesi taş veya tuğla örgüden ve sıvalı olmalıdır. Dışa taşkın apsisin saçak silmesi de profilli taş veya tuğla örgü ve sıvalı olarak uygulanmalıdır.

–  Yapıda iç mekanda ki ve dış cepheye bitişik nizamda yapılan niteliksiz eklerden ve kalıntılardan arındırılmalıdır.

  • Kilise tipolojisi üç nefli bazilikal planlıdır. Nartekste yer alan ahşap konstrüksiyonlu kadınlar mahfili (galeri) ve narteksin sağ ve sol aksında simetrik olarak yer alan üç kollu çeyrek ters döner ahşap merdivenler restitüsyon projesi esas alınmalıdır.

-Yapıda ki tüm pencere ve kapı doğramaları günümüze ulaşmamış olup beden duvarları ve tüm kapı -pencere açıklıkları restitüsyonda aynen korunmuş ve ahşap çift kanatlı doğramalar – ahşap çift kanatlı kepenkli olarak restitüe edilmiş ve sıvalı olarak önerilmiştir.

  • Dış cephe özgün sıvasına uygun olarak hazırlanan harç ile sıvanıp ve sıva üzeri boya önerilmiştir.

  • İç mekanda ki yapı kalıntıları ve molozlar temizlenmeli ve yapının kuzey – güney neflerinde ve bema-apsis gibi mimari hacimlerin zemininde araştırma kazıları yapılmalıdır. Buna göre bu mekânların döşemesi restitüsyon projesine uygun olarak revize edilebilir.

5-Restorasyon Raporu

Kilise restorasyonu restitüsyon doğrultusunda yapılacaktır. Buna göre;

*Öncelikle yapı içerisindeki ve dış cephesine bitişik durumdaki tüm muhdes ekler tamamen kaldırılmalıdır.

*Yapılar kaldırıldıktan sonra alanda tespit edilen döşeme kotuna kadar yapı içinde kotlama çalışması, hafriyat çalışması yapılmalı; özgün döşeme seviyesine inilmelidir. Kazı itina ile yapılmalıdır ki alt katmanda bulunabilecek özgün döşeme var ise zarar verilmemesi gerekmektedir.

*Yapı beden duvarlarında muhdes olan pencere kapamaları alınmalı, üst kotta harç özelliğini yitirmiş örgüler yerinden alınmalı, restitüsyon projesine uygun olarak özgün harç ve duvar örgü sistemine göre örülmelidir.

*Derz açımdan sonra duvarlarda çatlak tespiti yapılması durumunda;

        *1 cm’ e kadar çatlaklarda özgün harç karışımına uygun olarak enjeksiyon yapılması

          *1-4 cm arasında olan çatlaklara paslanmaz kenetlerle dikiş atıldıktan sonra özgün harç karışımına uygun olarak enjeksiyon yapılması

         *4 cm den büyük olan çatlakların 15-20 cm kadar çevresinin çürütülerek özgün malzeme ve sistemine uygun olarak yeniden örülmesi ve özgün harç karışımına uygun olarak enjeksiyon yapılması; önerilmektedir.

*Uygulama sırasında temel durum tespiti için kısmi sondajlar açılmalıdır. Temel sistemi uzmanlar tarafından incelenmelidir. Temellerde eğer çatlak tespit ediliyorsa duvarlarda önerilen çatlak müdahale yöntemleri temel duvarlarında da uygulanmalıdır.

*Ayakta kalan ve iyi durumda olan duvarların özgün taş ve tuğla örgüsü ile korunacaktır. Malzeme kaybı olan bölümlerde çürütme tümleme yapılacaktır. Tümleme malzemesi özgün taş özelliğine uygun taş ile yapılmalıdır. Derzlerin tamamı sökülerek özgün derz karışımlı harç ile yeniden derzleme yapılmalıdır. Derzleme yapıldıktan sonra horasan sıva ile iç ve dış cepheler sıvanmalıdır.

*Çatı sistemi restitüsyona uygun olarak yapılmalıdır. Ahşap makas sistemine göre çözümlenecek çatı da kaplama tahtası üzerine rufoline ve alaturka kiremit örtüsü yapılacaktır.

*Yapı günümüze büyük ölçüde yıkılmış durumda gelmiştir. Duvarlarının üst kot bölümleri de büyük ölçüde yıkılmıştır. Bu nedenle öncelikle duvarlardaki güçlendirmeler yukarıda sıralanan maddelere göre tamamlanmalıdır. Çatı sistemi kurgulanmadan önce restorasyon projesine uygun olarak naostaki ahşap sütunlar imal edilmelidir. Projede ahşap sütunlar taş kaide üzerine oturtulmuştur. Ahşap sütunlar paslanmaz tijler ile taş kaideye ankre edilmelidir. Daha sonrasında çatı karkas sistemi yapılmalıdır.

*Duvarlardaki çimento harçlar ve sıvalar raspalanacaktır.

*Paslanmış olan demir kılıç ve lentoların üzeri mekanik temizlik ile pastan arındırılacak üzerine antipas ve siyah yağlı boya uygulanacaktır.

*Zemindeki toprak alımı sırasında alt katmanlardan çıkacak izlere farklı bulgulara göre proje tadilatı yapılarak ilgili koruma kurulu onayından sonra uygulamaya devam edilmelidir.

*Duvarların rijitliği için duvar üst kotunda paslanmaz L profillerle hatıl sistemi oluşturulmalıdır. Bu şekilde yapının yanal kuvvetler etkisinde açması önlenmiş olur.

*Kullanılacak tüm ahşap elemanların fırınlanmış, emprenye edilmiş ve yangına karşı koruyucu boya ile boyanmış olması gerekmektedir.

*Kapı ve pencere doğramları projesine uygun olarak yeniden yapılmalıdır. Giriş kapısı özgün olup çürüyen bölümleri dışında korunması önerilir.

*Duvarlar sıvalı olarak önerilmiştir.

*Zemin kaplaması kazıda çıkan veriler doğrultusunda taş kaplamadır.

*Eğimli bir arazi üzerine oturan yapının üst kotta kalan bahçesi betonarme perde duvar üzeri taş kaplama olarak önerilmiştir. Eğimli arazi olması nedeni ile ana taşıyıcısı betonarme önerilmiştir.

*Bahçe içine zemin altına tuvalet birimleri önerilmiştir.

Kaynakça

  1. ”19. yüzyıl Kayseri kiliseleri için koruma önerileri” itüdergisi/ a mimarlık, planlama, tasarım Cilt:7, Sayı:2, 26-37, Eylül 2008
  2. Tekfurdağı Sancağı’nın Sosyal ve Ekonomik Yapısı (1890-1902),makâle, Ümit Ekin/ Hümmet Kanal
  3. İstanbul’da Ermeni-Rum Kiliseleri Krizi ve Ermenilere Tanınan Yeni İmtiyâzlar (1890-1891), Ramazan Erhan Güllü
  4. http://ercaninal.blogspot.com.tr/2013/01/tekirdag-tekfurdagi-rodoscuk.html
  1. Tekirdağ 1/5000 nazim imar plani ve 1/1000 uygulama imar plani açiklama raporu

    http://www.azrefs.org/tekirdag-15000-nazim-imar-plani-ve-11000-uygulama-imar-    plani-a.html?page=3

  1. Osmanlı Devleti’nde Ermeni Eğitim Kurumları ve Faaliyetleri, makâle, Necmettin Tozlu
  2. Surp Yerrortutyun Katolik Ermeni Kilisesi, Sanat Tarihi Raporu, Sedat Bornovalı
  3. XIX. Yüzyıl Ayvalık Kiliselerinde Ahşap Konstrüksiyon Teknikleri, Yrd.Doç.Dr. Yasemin İnce Güney, Yrd.Doç.Dr. Hatice Uçar
  4. 1915 Öncesinde Osmanlı İmparatorluğu’nda Ermeniler’, Raymond H. KévorkianPaul B. Paboudjian, Aras Yayıncılık İstanbul, 2013

10.‘Badgerazart Pınaşkharhig Pararan’ (Resimli Dünya Sözlüğü), H.S. Eprigyan,  Venedig, 1902

  1. http://www.agos.com.tr , Çanakkale, Gelibolu, Tekirdağ Ermenilerine ne oldu?,makale, Zekeriya Mildanoğlu
  2. Osmanlı Devleti’nde Gayrimüslimlerin Din-İbadet, Egitim-Ögretim Hürriyetleri ve Bu Bakımdan “Kilise Defterleri”nin Kaynak Olarak Önemi (4 numaralı kilise defteri’nden örnek fermanlar), Ali Güler
  3. Kumkapı Surp Vortvots Vorodman Kilisesinin Yapım Sistemi Ve Onarım Sürecinin Değerlendirilmesi, tez,Rahmi Hızır
  4. http://www.serdarsabri.com/2010/06/malkara-bulgar-kilisesi-umit-bayazoglu.html
  5. http://www.sehirtarihleri.com/tekirdag/ 16.Salnamelere Göre İdari,Sosyal ve Ekonomik Yapısıyla Edirne Sancağı, Edirne Valiliği Kültür yayınları
  6. http://www.malkaragundem.com/malkaradaki-tarihi-eserler-koruma-altina-aliniyor.html
  7. “Kuzey Marmara sahilleri ve ard alanında şehirleşmenin tarihi süreci: XVI.-XVII. yüzyıllarda Tekirdağ ve yöresi”, Doktora Tezi, Hacer Ateş, İstanbul Üniversitesi SBE, 2009.
  8. http:// team-aow.discuforum.info/t7-Kumkapı-Surp-Asdvadzadzin-Aziz-meryem-ana-Vortvots-vorodman-gokgurultusunun-Cocukları-Ermeni-Kilisesi.htm
  9. http://www.tarihiyapilar.org/vortvots-vorodman-kilisesi/
  10. http://hagiabyzantion.blogspot.com.tr/2011_12_01_archive.html?view=magazine
  11. http://www.anatoliantemples.com/category/yarimada/
  12. http://ermenikulturu.com/malkara-ermeni-kilisesi/
  13. http://www.radikal.com.tr/turkiye/insaata-feda-olan-mezarlar-1139708/
  14. http://www.serdarsabri.com/2010_06_01_archive.html

26.http://www.istanbulguide.net/insolite/info/francais/turquie_occidentale/malkara.htm

  1. http://team-aow.discuforum.info/t2009-Tekirdag.htm
  2. Tekirdağ ilinde nüfus ve yerleşmenin coğrafi analizi, uluslararası sosyal araştırmalar dergisi, Vedat Şahin, Cilt: 7 Sayı: 35
  3. http://www.tekirdagcik.adalet.gov.tr/tekirdag.html

Malkara 210 ada 46 parseldeki Metropolit Evi Proje Raporu

Tekirdağ ve Malkara ile ilgili bilgileri http://www.erhanuludag.com/tr/tekirdag-malkara-ilcesi-188-ada-11-parseldeki-kilisenin-proje-raporu/ yazısında bulabilirsiniz…

3-Rölöve raporu

Tekirdağ ilinin batısında yer alan Malkara ilçesinin Gazibey Mahallesinde 210 ada 46 parselde yer alan tarihi yapı Edirne Anıtlar Kurulu tarafından tescillenmiş olup mülkiyeti Tekirdağ Belediyesi’ne aittir. Mevcut yapı günümüzde harabe, atıl ve harap durumdadır.

Korunması gereken bir kültür varlığı olarak yapının mevcut durumundan kısaca bahsedersek; bakımsızlık, atmosferik koşullar, çevresel etkiler ve özgün fonksiyonuna uygun olmayan kullanımlar nedeni ile yapı kısmen fiziksel ve mekanik tahribata uğramıştır.

Zaman içerisinde kesme taş duvar içerisinde harç boşalması ve yer yer taş düşmeleri, duvarlardaki çatlamalar ve açılmalar, yapı malzemeleri üzerinde gözlenen yüzey kayıpları, derz boşalması, nemlenme, tuzlanma,  parça kopmaları, mantar oluşumları gibi malzeme bozulmaları, metal elemanlardaki korozyon, kapatılmış özgün açıklıklar yapının genel hasarlarıdır. 

Yapıda betonarme/ çimento sıva uygulamaları ve arka kısa cephede-iç mekânda muhdes ekler hem görsel hem de fiziksel açıdan uyumsuz olup yapıya zarar vermiştir.

Zemin kat+1 normal kattan oluşan yapı dikdörtgen planlı, ayrık nizamlıdır.

Kireç esaslı bağlayıcı harç ile keşan taşından yığma kagir sistemde inşa edilen yapıdan günümüze sadece beden duvarları ve özgün kurguya ait mimari izler ve öğeler ulaşmıştır. Yapının köşelerini ve çatı hizasında üçgen alınlık duvar hattını vurgulayan bosajlı kesme taşlar kullanılmıştır. Yine yapının dış cephe pencereleri ve kapı sövelerinde de kesme bosajlı taşlar kullanılmıştır.

3.1 Dış cephe

Dış cephe mimari gelişimi ön ve arka kısa cephe simetrik bir düzenlemeye sahiptir. Pencereler üçlü grup halinde zemin ve 1. katta simetri ekseninde yer alır. Sol uzun cephede zemin kat orta aksta yer alan bir ana giriş kapısı her iki yanında ikişer pencere ve kapının hemen üzerinde 1. kat simetri aksında dışa taşkın metal profillere oturan harap bir balkon yer alır.  Balkonun döşemesi niteliksiz, donatılı betondur. Balkonun özgün kurguda mevcut olan demir korkuluğu günümüze ulaşmamıştır. Balkonun her iki yanında ikişer cephe penceresi yer alır.

Sağ uzun cephede ise özgün mimari kurguda zemin katta beş, üst katta da beş adet olmak üzere pencere açıklığı mevcuttur.

Kat yükseklikleri tüm cephede bosajlı dikdörtgen uzun kesme taş silmelerle vurgulanmıştır. Silmelerin olduğu hizada belli aralıklarla cephede güçlendirme için tüm cepheyi çevreleyen metal kılıçlamalar yapılmıştır. Dış cephe sıvasız taş örgüdür.

Yapının çatıya geçiş kenarı tüm cepheyi çevreleyen taştan içbükey profilli saçak olup furuşlarla hareketlendirilmiştir. Ön cephe ve arka cephe kısa kenarlar çatının üçgen alınlık duvarı ile biter. Bu üçgen alınlık duvarlarının orta aksında birer pencere yer alır.

Ön cephe görünüm

Hali hazırda pencere ve kapı doğramaları mevcut olmayıp açıklıklar büyük oranda tuğla ve taş örgülerle kapatılmıştır. Ön kısa cephede zemin kattın sağ aksında ve sağ uzun cephenin de orta aksında olmak üzere yer alan pencereler niteliksiz bir müdahale kapıya dönüştürülerek özgün mimari kurguya zarar verilmiştir.

Yapının üst örtüsü günümüze ulaşmamış olup özgün kurguda ahşap konstrüksiyonlu beşik çatı ve alaturka kiremit ile aktarılmış idi. Ön cephede büyük ölçüde günümüze ulaşan çatı üçgen alınlık duvarı arka cephede yıkılmıştır.

3.2 İç mekân

Yapının iç mekânında yoğun olarak ağaçlanma ve bitkilenme ile oluşan kökler yapısal hasarlara sebep olmuştur. Binanın sorunlarını ve özgün detaylarını tespit edebilmek için iç mekânda moloz ve atıkların temizlenmesi, bitkilenmenin sonlandırılması gerekmektedir. Dikdörtgen planlı yapının ön cephe sağ aksında betonarme yapı kalıntısı mevcuttur. Ayrıca binanın elektrik santrali olarak kullanıldığı dönemde zeminde kullanım işlevine uygun olarak muhdes betonarme teknik donatı öğeleri görülmektedir.

İç mekân genel görünüm

İç mekân genel görünüm

Günümüze ulaşmayan normal katın iç mekânda duvar içinde gizlenen ahşap kirişler ile özgün kat yükseklikleri tespit edilebilmektedir. Ahşap kirişler bindirme sistemde olup metal kenetler kullanılarak güçlendirilmiştir. Üst kotta beden duvarlarında saçak altından başlayan yer yer taş düşmeleri ve kısmi yıkılma söz konusudur.

Giriş cephesinde zemin kat orta aksta ana giriş kapısı yer alır. Kapının dıştan bosajlı taş kemeri iç cidarda tuğla örgü basık yuvarlak kemerli olup metal profil lentosu mevcuttur. Aydınlık penceresi tuğla örgü ile kapatılmıştır. Kapı doğramaları günümüze ulaşmamıştır. Kapının her iki yanında iç mekânda tuğla örgü yuvarlak kemerli dar, uzun ikişer pencere yer alıp pencere doğramaları mevcut değildir. Üst kat cephe de ise orta aksta balkona açılan kapı ve balkonu taşıyan ve ahşap kirişlere bindirilen metal profil çıkmalar mevcut olup kapı ve cephe düzenlemesi zemin kat ile simetriktir.

iç mekânda muhdes yapı kalıntıları

sağ iç cephede ahşap kirişler, pencereler ve kapıya dönüştürülen pencere

Sağ cephede zemin katta orta aksta yer alan pencere kapıya dönüştürülmüş olup metal çift kanatlı muhdes bir kapı mevcuttur. Kapının sağ ve sol yanında yer alan ikişer pencere ise tuğla örgü ile kapatılmış olup sağ ve ön cepheye bitişik betonarme yapı kalıntıları yer alır. Üst katta ise beş adet pencere yer alır pencere boşlukları kısmen tuğla örgü duvar ile kapatılmıştır.

Özgün kurguda ön ve arka kısa cephelerde zemin ve üst katta üçer adet pencere yer alıp her iki cephede simetrik özellik gösterir. Ön kısa cephenin zemin katında sağ penceresi kapıya dönüştürülerek özgün kurguya zarar verilmiştir.

Yapının pencereleri dış cephede bosajlı taş basık yuvarlak kemerli, iç çedarda tuğla örgü basık yuvarlak kemerlidir. kemerlerin karnında kilit taşının simetriğinde metal kenetler ile güçlendirme yapılmıştır. Uzun,dar ve dikdörtgen formlu olan pencerelerin doğramalarına dair mimari bir iz olmamasına rağmen eski fotoğraflarında ahşap çift kanatlı olduğu görülmekte olup zemin katta dökme demir, mızrak uçlu metal şebekelidir. Bu metal şebekelerin bir kısmı günümüze ulaşabilmiştir.

İç mekânda pencere ve kapı sövelerinde ve kemer karınlarında kireç esaslı özgün sıva üzeri boya izleri takip edilebilmektedir. Özgün kurguda iç cephe duvarların sıvalı olduğu tespit edilebilmektedir.

Yapının üst örtüsü mevcut değildir. Fakat mimari izlerden ve eski bir fotoğrafına dayalı olarak ahşap konstrüksiyonlu, üçgen alınlık duvarına sahip, beşik çatılıdır. Üçgen alınlık ve ortasındaki aydınlatma penceresi bir çatı katı görüntüsü verse de yapının beden duvarlarında izlenen tavan döşeme izi ve alaturka kiremitli saçak örtüsü kalıntıları çatı konstrüksiyonun ve tavan döşemesinin kotunu göstermektedir.

4-Restitüsyon raporu

Yapının özgün mimari karakterinin belirlenebilmesi ve dönemini yansıtan teknik bilgi ve yazılı – görsel belgeler elde etmek amacı ile yapılan detaylı araştırmalar rölöve çalışmaları ile eş zamanlı olarak gerçekleştirilmiştir. Yapı ile ilgili olarak öncelikle üniversitelerin kütüphaneleri, Başbakanlık Osmanlı arşivleri, İstanbul Üniversitesi Fotoğraf Arşivi, IRCICA kütüphanesi, Atatürk Kitaplığı ve fotoğraf arşivleri, İstanbul Enstitüsü, Rum- Ermeni mimarisi ile ilgili kaynak kitaplar taranmış ancak yeterli veriye ulaşılamamıştır.

Malkara ile ilgili belgeler incelendiğinde yapının değirmen yapısı ya da okul yapısı olma ihtimalleri üzerinde durulmuştur.

Bölgede ki gayrimüslimlerin yazılı ve görsel kaynakları, gazete arşivleri taranmış dönemin sanat-mimari, kültürel, çevresel, tarihi, sosyal, toplumsal, gelişimleri, değişimleri ve olayları incelenmiş noktasal bazı verilere ulaşılmıştır.

Sözlü tarih araştırmaları kapsamında yörenin insanlarından edinilen bilgiler ışığında; dini inanç farklı bile olsa yapının ilçenin kültürel hafızası içinde önemli bir yere sahip olduğu gözlemlenmiş olmakla beraber koruma bağlamında büyük ölçüde aynı önem verilmemiştir.

Cumhuriyet Döneminde elektrik santrali olarak kullanılan yapının özgün işlevinin ne olduğu konusunda farklı fikirler vardır. Bu fikirlerden biri yapının metropolit evi olduğu yönündedir. Fakat bu yapının metropolit evi olması kilise yönetim hiyerarşisi, ilçenin o dönemde ki konumu ve ilçeyi yöneten idari yapı göz önüne alındığında söz konusu değildir. Metropolit Hristiyanlıkta bir bölgenin tüm kiliselerinden sorumlu piskopos veya başpiskoposu olup kilise hiyerarşisinde bulunduğu görev tanımı ve konumu itibari ile bölgenin merkez ilçesinde görevli olması gerekir. Malkara o dönem sancağın bir kazası konumunda idi. dolayısı ile Malkara’nın dönemin idari yönetiminde metropolit görev almaz.

Diğer farklı bir görüş ise bu yapının bir Ermeni kilisesi yönünde olduğu bununla ilgili olarak bazı birkaç resmi kurumun sayfasında ve Ermenice bir iki internet sitesinde bahsedildiği üzere burası bir kilise yapısı da değildir. Kiliselerin plan, kitle tasarımı, mimari ögeleri, doğu-batı yönlü konumlanışı gibi birçok ortak özellikleri vardır. Fakat mevcut yapı tipoloji, konumlanma ve bu mimari kurgudan uzaktır.

Bir diğer görüşü de belirtmeden geçemeyeceğiz. Yapının bir un fabrikası ve değirmeni yani sanayi yapısı olduğu fikridir. Yazılı ve görsel araştırmalarda ilçede iki adet un fabrikasından söz edilmesine rağmen, yapıda konu ile ilgili olarak ne bir mimari düzenleme ne de teknik bir düzenleme ve donatı izine rastlanamamıştır.

Üçgen alınlıklı beşik çatı formu ile değirmen binasını andırsa da incelenen İstanbul Kasımpaşa Değirmeni, Paşalimanı Değirmesi, Unkapanı Değirmen yapılarının son katlarına üçgen alınlıklı bölümünde dahil edildiği yani son katta makas sistemlerinin görüldüğü bir planlama anlayışı tespit edilmiştir. Bizim yapımızda ise bulunan belgelerde alınlık olmasına karşı çatının kata dahil edilmediği belge 2 nolu fotoğraftan gözüken ters tavan çıtasından anlaşılmaktadır. Bunun dışında çatı arasına bakan pencere formu değirmenlerde elips yada yuvarlak iken burada yuvarlak kemerli dikdörtgen formludur. Bu pencerenin çatı havalandırılması için kullanıldığı düşünülmektedir.

İncelenen un değirmenleri yapılarının tek yapı olmadığı lojman, fırın, depo gibi ek birimlerinin sahip olduğu ve çok katlı olduğu tespit edilmiştir. Bunun dışında oturum alanının da çok daha büyük olduğu görülmüştür. 46 parseldeki yapı böyle bi komplekse sahip olmamakla birlikte bu yapı toplulukları ile ilgili elimizde bulunan tarihi bilinmeyen eski fotoğrafta (bkz.belge 1) yapı etrafında başka bir yapı görülmemektedir. veri yoktur. Değirmen yapılarına göre ise küçük ve az katlıdır. Bunun dışında pencere ebatlarını bakılacak olursa un değirmeni yapılarında pencere yüksekliklerinin az olduğu görülmüştür. Ancak 46 nolu parseldeki yapı pencere yükseklikleri değirmen yapılarındaki pencere yüksekliklerinden çok daha fazladır.

Paşalimanı Un Değirmeni

Kasımpaşa Un Değirmeni

Diğer bir görüş ise gayrimüslim cemaatlere ait bir okul olabileceği yönündedir. Ki ermeni yazılı kaynaklarda yapının bulunduğu mahallede ve civarında ve Mamigonyan ile Hıristiyan adlı beş yıllık 173 erkek ve 129 kız öğrenci ile 7 öğretmenin bulunduğu iki okula sahiptiler. Bir diğer yazılı kaynak ise 1901 Edirne Vilayeti Salnamelerinde yörede iki ermeni okulun varlığı tespit edilebilmektedir. Yapılan araştırmalar sonucunda yapının bir okul olduğu kabul edilmiştir.

Eski fotoğraf belgesi (yılı bilinmemektedir.-belge 1)

Gayrimüslim okulları incelendiğinde bulunduğu yerdeki öğrenci sayısına göre tek katlı yada çok katlı okul yapıları tespit edilmiştir. Yapı oturum alanıda yine öğrenci sayısına göre büyük yada küçük dönem örneklerinin olduğuda araştırmalar sürecinde yapılan tespitlerdir. Araştırma sürecinde 46 parsel ile benzerlik gösteren okul yapıları raporlanmıştır. Buna göre;

AYA KİRYAKİ OKULU

Zemin kat planı

Birinci kat planı

Yapının çöken çatı sistemi, döşeme kiriş sistemi 46 parseldeki yapı ile benzerlik göstermektedir.

PAPAZ KÖPRÜSÜ RUM OKULU

Papaz Köprüsü Rum okulu Cephesi

Papaz Köprüsü Rum Okulu Planları

ZAGOR-PATİKO OKULU

Plan Şeması

Görünüşü

KUMKAPI IOAKİMİON RUM KIZ LİSESİ

Plan Şeması

Cephesi

YANYA POGON OKULU

Osmanlı döneminde Yanya’da inşa edilen Pogon Okulu

Yapıdan günümüze sadece beden duvarları kalmış olup cephe düzenlemesinde yapının günümüze ulaşan en eski fotoğrafı ve mimari izler esas alınarak restitüe edilmiştir.

Yapının tek giriş kapısı sol cephede orta aksta yer alıp dıştan taş, içten tuğla örgü basık yuvarlak kemerli olup aydınlık pencereli, ahşap çift kanatlıdır. Ayrıca kapının aydınlık penceresinin doğramaları ahşap olup sabit kasetleme çıtalıdır. Tüm pencere doğramaları gibi bu cephede de ahşap ve üst kotta sabit kasetleme çıtalı, alt kotta çift kanatlı olup zemin katta dökme demir mızrak uçlu şebekeler yer alır. Giriş kapısının sağ ve sol ekseninde ikişer pencere yer alırken bu düzenleme simetrik olarak üst katta da tekrarlanmıştır. ayrıca yapıda ki tüm pencereler de içten tuğla örgü basık kemerli, dıştan taş örgü basık kemerli olup içte kemerlerin üzerinde tuğla örgü hafifletme kemerleri yer alır.

Pencere ve kapı kemerlerinin iç ve dış görünümü

Pencere ve kapı kemerlerinin iç ve dış görünümü

Yine sol cephenin giriş aksının üzerinde yer alan çıkma balkon demir korkulukludur. Büyük olasılıkla yapının arka cephesinde günümüzde de mevcut olan betonarme niteliksiz muhdes ek yapılırken balkonda bu dönemde betonarme olarak yenilenmiştir.

Ön ve arka kısa cephelerde alt ve üst katta üçer pencere mevcut olup çatı alınlık duvarında da birer aydınlatma penceresi yer alır. Ön cephenin zemin katında sağ eksende yer alan pencere kapıya dönüştürülerek özgün mimariye zarar verilmiştir. aslına uygun olarak onarılmalıdır. Çatının üçgen alınlık duvarının aydınlanma penceresi de bosajlı taş basık kemerli olup tuğla örgü ile kapatılmıştır. Pencere özgün mimari kurguda diğer cephe pencerelerinde olduğu gibi ahşap kasetleme çıtalı ve tek kanatlıdır.

sol giriş cephesinde üst katta yer alan aslına uygun olmayarak onarılan balkon

ön cephe sağ aksta kapıya dönüştürülen pencere

Sağ uzun kenar cephede de zemin katta beş, üst katta beş cephe penceresi yer almaktadır. Yapıda ki diğer tüm pencere açıklıkları gibi büyük ölçüde niteliksiz malzemeler ile kapatılmıştır. Ayrıca yine sağ cephenin zemin katının orta aksında kapıya dönüştürülen pencere açıklığı aslına uygun olarak restore edilmelidir.

sol cephede kapıya dönüştürülen pencere

Yapının ana kütlesinin köşelerini ve çatı hizasında üçgen alınlık duvar hattını vurgulayan bosajlı kesme taşlar kullanılmıştır. Aynı şekilde yapının dış cephe pencereleri ve kapı sövelerinde de kesme bosajlı taşlar kullanılmış olup kat silmeleri de dikdörtgen bosajlı taşlar ile vurgulanmıştır. Cephede saçak altı içbükey profilli silmesi taş furuşlarla hareketlendirilmiştir.

Çatı üçgen alınlık hattı ve pencere sövelerinde kullanılan bosajlı taşlar

Yapıya bitişik arka cephede yer alan betonarme muhdes ek yapı binanın silüetini bozmakta olup bina bu ve benzeri tüm muhdes eklerden restitüsyon projesinde kaldırılmıştır.

Zemin ve bir normal kattan oluşan yapının iç mekânda kat izleri takip edilebilmektedir. Beden duvarlarının içine yerleştirilen ahşap kirişler bindirme tekniğinde olup metal kenetlerle sabitleme ve güçlendirme yapılmıştır. Dolayısıyla kirişleri ahşap olan yapının bu ahşap bağlayıcı ve konstrüksiyon düzenlemesini tamamlaması için taşıyıcılar da ahşap olmalıdır. Yakın döneme ait bir fotoğrafta ise ahşap çatı ve ahşap döşeme sistemi kısmen de olsa görülmektedir. Ayrıca üst katın ahşap tavan döşeme izi sağ cephenin üst kotunda tespit edilebilmektedir. Buna göre üst katın tavan döşemesi Ters tavan sistemde ve yalındır. Bu tür tavanlar kirişler üzerine, ince lama şeklinde merteklerin yan yana sıralanmasıyla ya da hasır ve buna benzer malzemelerin kirişlerin üzerine serilmesiyle oluşturulur. Ters tavanlarda kirişler, odanın içerisinden kaplanmadığı için açıkta kalır. Yapının günümüze ulaşmayan üst örtüsü geçmişte ahşap beşik çatı olup alaturka kiremit ile aktarılmıştır. bugün yapının beden duvarlarının üst kotlarında çatı sisteminin mimari izlerini görebilmekteyiz. Dolayısıyla ahşap döşemeler, kirişler ve çatı sistemi; yığma duvarları yatay düzlemde bağlayarak taşıyıcı çerçeveyi tamamlarlar.

Ahşap çatı ve döşeme konstrüksiyonu / foto: fikri aktan (belge-2)

Bu bağlamda yapı üzerinde izi bulunmayan, kaynaklarda özgününe dair herhangi bir veriye rastlanmayan bazı konularda, uzman inşaat mühendisi, mimar ve sanat tarihçilerden görüş alınarak fikir birliğine ulaşılmış ve benzer tipolojide ki yapılar incelenerek elde edilen bilgiler diğer mevcut mimari izler doğrultusunda şekillenmiştir. Takiben yapının iç mekan düzenlemesi ve mimari kurgusunda restitüsyon projesi esas alınmalıdır.

Buna göre ana giriş kapısının olduğu eksende geçiş holü ve sol cephe duvarına bitişik ahşap iki kollu yarım döner merdiven ahşap dikmeler ve ahşap bağdadi bölme duvarlar ile düzenlenen dikdörtgen planlı bir mimari hacim içerisinde yer alır. Sol cephenin orta aksında ki pencere merdiven  kovasının içerisinde düzenlenmiştir.

Bu holden aynı simetri aksında yer alan iki ahşap kapı dersliklere açılır. Üst katta balkona ve dersliklere açılan merdiven holü yer alır.

Binada yapılan araştırma kazısında taş zemin döşemesi ile karşılaşılmış olup zemin kat bu bulguya göre restitüe edilmiştir. Üst kat ise yakın dönem bir fotoğrafa dayanarak ve mimari izlerden elde edilen bulgulardan ahşap kaplama olarak düzenlenmiştir.

Yapının dış cephesi sıvasız iç cepheleri sıvalı olarak önerilmiştir. İç mekanda sıva izleri pencere nişlerinde ve yer yer duvar yüzeylerinde takip edilebilmektedir.

Buna göre;

–  Yapıda iç mekanda ki ve dış cepheye bitişik nizamda yapılan niteliksiz eklerden ve kalıntılardan restitüsyon projesinde arındırılmıştır.

  • Yapıda ki tüm pencere ve kapı doğramaları günümüze ulaşmamış olup tüm kapı -pencere açıklıkları restitüsyon da aynen korunmuş ve doğramalar açıklığın üst kotunda sabit kasetleme çıtalı olup ahşap çift kanatlı olarak restitüe edilmiş ve sıvalı olarak önerilmiştir.

–  Zemin katta döşeme taş, üst katta ise ahşap kaplama olarak önerilmiştir.

  • Üst örtü ahşap konstrüksiyonlu beşik çatı sistemde ve alaturka kiremit ile örtülmüştür.

5-Restorasyon Raporu

46 parselde bulunan taşınmaz kültür varlığının mimari restorasyonu restitüsyona uygun olarak yapılacaktır. Ancak yapının kullanımı kent müzesi olarak işlevlendirilecektir. Buna göre restorasyonda alınan kararlar şunlardır;

*Öncelikle yapı içerisindeki ve dış cephesine bitişik durumdaki tüm muhdes ekler tamamen kaldırılmalıdır.

*Yapılar kaldırıldıktan sonra alanda tespit edilen döşeme kotuna kadar yapı içinde kotlama çalışması, hafriyat çalışması yapılmalı; özgün döşeme seviyesine inilmelidir. Kazı itina ile yapılmalıdır ki alt katmanda bulunabilecek özgün döşeme var ise zarar verilmemesi gerekmektedir.

*Yapı beden duvarlarında muhdes olan pencere kapamaları alınmalı, üst kotta harç özelliğini yitirmiş örgüler yerinden alınmalı, restitüsyon projesine uygun olarak özgün harç ve duvar örgü sistemine göre örülmelidir.

*Derz açımdan sonra duvarlarda çatlak tespiti yapılması durumunda;

        *1 cm’ e kadar çatlaklarda özgün harç karışımına uygun olarak enjeksiyon yapılması

          *1-4 cm arasında olan çatlaklara paslanmaz kenetlerle dikiş atıldıktan sonra özgün harç karışımına uygun olarak enjeksiyon yapılması

         *4 cm den büyük olan çatlakların 15-20 cm kadar çevresinin çürütülerek özgün malzeme ve sistemine uygun olarak yeniden örülmesi ve özgün harç karışımına uygun olarak enjeksiyon yapılması; önerilmektedir.

*Uygulama sırasında temel durum tespiti için kısmi sondajlar açılmalıdır. Temel sistemi uzmanlar tarafından incelenmelidir. Temellerde eğer çatlak tespit ediliyorsa duvarlarda önerilen çatlak müdahale yöntemleri temel duvarlarında da uygulanmalıdır.

*Cephedeki çimento harçlı sıvalar itina ile raspalanacaktır.

*Ayakta kalan ve iyi durumda olan duvarların özgün taş örgüsü ile korunacaktır. Yapı taşları büyük ölçüde erimiş, yüzey aşınması olmuştur. Bu nedenle taşlarda çürütme tümleme yapılacaktır. Tümleme malzemesi özgün taş özelliğine uygun taş ile yapılmalıdır. Derzlerin tamamı sökülerek özgün derz karışımlı harç ile yeniden derzleme yapılmalıdır.

Cephede alınlık ve üst kot saçak silme taşlarında ciddi malzeme kayıpları vardır. İyi durumda olanlar korunmalı ancak kötü durumda olanlar çürütülerek özgün malzemesi ile tümlenmelidir.

*Cephede taş yüzeylere atmosferik koşullardan korunması için paroloid sürülmesi sonrasında su itici uygulanması önerilir.

*İç duvarlarda çimento sıva raspaları yapılacaktır. Uygulamada iç duvarlar sıvanacaktır.

*Çatı sistemi restitüsyona uygun olarak yapılmalıdır. Ahşap makas sistemine göre çözümlenecek çatı da kaplama tahtası üzerine rufoline ve alaturka kiremit örtüsü yapılacaktır.

*Yapı günümüze büyük ölçüde yıkılmış durumda gelmiştir. Duvarlarının üst kot bölümleri de büyük ölçüde yıkılmıştır. Bu nedenle öncelikle duvarlardaki güçlendirmeler yukarıda sıralanan maddelere göre tamamlanmalıdır. Çatı sistemi kurgulanmadan önce duvar üst kotunda tüm duvarları çerçevelenecek paslanmaz L ile hatıl sistemi dönülmesi önerilir.

*Duvarlardaki çimento harçlar ve sıvalar raspalanacaktır.

*Paslanmış olan demir kılıç üzeri mekanik temizlik ile pastan arındırılacak üzerine antipas ve siyah yağlı boya uygulanacaktır.

*Zemindeki toprak alımı sırasında alt katmanlardan çıkacak izlere farklı bulgulara göre proje tadilatı yapılarak ilgili koruma kurulu onayından sonra uygulamaya devam edilmelidir.

*kat döşemeleri ahşap kiriş sistemde özgününe uygun olarak yapılacaktır. Zemin döşemesi taş kaplama önerilmiş, 1. Kat döşeme kaplaması ahşaptır.

*Kent müzesi olarak işlevlendirilen yapıda restitüsyon plan şeması büyük ölçüde korunmuştur. Sadece zemin katta girişin sağ bölümüne tuvalet birimleri yerleştirilmiştir. Tuvalet yanına idari ofis konulmuştur. Diğer mekânlar sergileme salonu olarak önerilmiştir. 2 katı birbirine bağlayan merdiven limon kiriş sistemli ahşap merdivendir.

*Kullanılacak tüm ahşap elemanların fırınlanmış, emprenye edilmiş ve yangına karşı koruyucu boya ile boyanmış olması gerekmektedir.

*Kapı ve pencere doğramları projesine uygun olarak yeni yapılmalıdır.

*Komşu parseller ile kotu farkı olan yapı çevresine betonarme perde duvar üzeri taş kaplama olarak önerilmiştir. Taş harpuşta üzerine demir korkuluk önerilmiştir.

Kaynakça

  1. ”19. yüzyıl Kayseri kiliseleri için koruma önerileri” itüdergisi/ a mimarlık, planlama, tasarım Cilt:7, Sayı:2, 26-37, Eylül 2008
  2. Tekfurdağı Sancağı’nın Sosyal ve Ekonomik Yapısı (1890-1902),makâle, Ümit Ekin/ Hümmet Kanal
  3. İstanbul’da Ermeni-Rum Kiliseleri Krizi ve Ermenilere Tanınan Yeni İmtiyâzlar (1890-1891), Ramazan Erhan Güllü
  4. http://ercaninal.blogspot.com.tr/2013/01/tekirdag-tekfurdagi-rodoscuk.html
  1. Tekirdağ 1/5000 nazim imar plani ve 1/1000 uygulama imar plani açiklama raporu

    http://www.azrefs.org/tekirdag-15000-nazim-imar-plani-ve-11000-uygulama-imar-    plani-a.html?page=3

  1. Osmanlı Devleti’nde Ermeni Eğitim Kurumları ve Faaliyetleri, makâle, Necmettin Tozlu
  2. Surp Yerrortutyun Katolik Ermeni Kilisesi, Sanat Tarihi Raporu, Sedat Bornovalı
  3. XIX. Yüzyıl Ayvalık Kiliselerinde Ahşap Konstrüksiyon Teknikleri, Yrd.Doç.Dr. Yasemin İnce Güney, Yrd.Doç.Dr. Hatice Uçar
  4. 1915 Öncesinde Osmanlı İmparatorluğu’nda Ermeniler’, Raymond H. KévorkianPaul B. Paboudjian, Aras Yayıncılık İstanbul, 2013

10.‘Badgerazart Pınaşkharhig Pararan’ (Resimli Dünya Sözlüğü), H.S. Eprigyan,  Venedig, 1902

  1. http://www.agos.com.tr , Çanakkale, Gelibolu, Tekirdağ Ermenilerine ne oldu?,makale, Zekeriya Mildanoğlu
  2. Osmanlı Devleti’nde Gayrimüslimlerin Din-İbadet, Egitim-Ögretim Hürriyetleri ve Bu Bakımdan “Kilise Defterleri”nin Kaynak Olarak Önemi (4 numaralı kilise defteri’nden örnek fermanlar), Ali Güler
  3. Kumkapı Surp Vortvots Vorodman Kilisesinin Yapım Sistemi Ve Onarım Sürecinin Değerlendirilmesi, tez,Rahmi Hızır
  4. http://www.serdarsabri.com/2010/06/malkara-bulgar-kilisesi-umit-bayazoglu.html
  5. http://www.sehirtarihleri.com/tekirdag/

16.Salnamelere Göre İdari,Sosyal ve Ekonomik Yapısıyla Edirne Sancağı, Edirne Valiliği Kültür yayınları

  1. http://www.malkaragundem.com/malkaradaki-tarihi-eserler-koruma-altina-aliniyor.html
  2. “Kuzey Marmara sahilleri ve ard alanında şehirleşmenin tarihi süreci: XVI.-XVII. yüzyıllarda Tekirdağ ve yöresi”, Doktora Tezi, Hacer Ateş, İstanbul Üniversitesi SBE, 2009.
  3. http:// team-aow.discuforum.info/t7-Kumkapı-Surp-Asdvadzadzin-Aziz-meryem-ana-Vortvots-vorodman-gokgurultusunun-Cocukları-Ermeni-Kilisesi.htm
  4. http://www.tarihiyapilar.org/vortvots-vorodman-kilisesi/
  5. http://hagiabyzantion.blogspot.com.tr/2011_12_01_archive.html?view=magazine
  6. http://www.anatoliantemples.com/category/yarimada/
  7. http://ermenikulturu.com/malkara-ermeni-kilisesi/
  8. http://www.radikal.com.tr/turkiye/insaata-feda-olan-mezarlar-1139708/
  9. http://www.serdarsabri.com/2010_06_01_archive.html

26.http://www.istanbulguide.net/insolite/info/francais/turquie_occidentale/malkara.htm

  1. http://team-aow.discuforum.info/t2009-Tekirdag.htm
  2. Tekirdağ ilinde nüfus ve yerleşmenin coğrafi analizi, uluslararası sosyal araştırmalar dergisi, Vedat Şahin, Cilt: 7 Sayı: 35
  3. http://www.tekirdagcik.adalet.gov.tr/tekirdag.html
  4. Türkiye Tasarım Kronolojisi Sanayi Yapıları, 3. İstanbul Tasarım Bienali, Çeviri: Münevver Çelik
  5. Unkapanı Değirmeni’nin Mimari Analizi ve Günümüz Şartlarında Değerlendirilmesi, füsun Seçer Kariptaş, Yrd. Doç. Dr., Haliç Üniversitesi, Mimarlık Bölümü, Mimarlık 357 dergisi, 2011
  6. Türk eğitim tarihinde azınlık okulları ve yabancı okullar, Prof. Dr. Ersoy TAŞDEMİRCİ

 

Tekirdağ Malkara ilçesi 188 ada 11 parseldeki Kilisenin proje raporu

1-Konumu ve Coğrafi özellikleri

Tekirdağ Türkiye´nin Kuzeybatısında, Marmara Denizinin kuzeyinde tamamı Trakya topraklarında yer alan üç ilden biri, ayrıca Türkiye’de iki denize kıyısı olan altı ilden biridir. Tekirdağ 41º 34´ 52″ – 40º 52´ 53″ – 41º 35´ 28″ – 40º 32´ 23″ kuzey enlemleri ile 28º 09´ 14″ – 26º 42´ 42″ – 28º 08´ 34″ – 26º 54´ 24″ doğu boylamları arasındadır. 6.313 km² yüzölçümüne sahip ilin denizden yüksekliği 0–200 m arasındadır.

Marmara denizi ve Karadeniz’e kıyısı bulunur. Tekirdağ, doğudan Silivri ve Çatalca ilçeleriyle, kuzeyden  Kırklareli iline bağlı Vize, Lüleburgaz, Babaeski, ve Pehlivanköy ilçeleriyle çevrili olup, kuzeydoğudan Karadenize 1.5 km lik bir kıyısı bulunmaktadır.

Ergene Havzasının güney kesimindeki en büyük kent olan Tekirdağ, Güney Ergene yöresinden ve kuzeyden gelen yolların Marmara denizine ulaştıkları yerde, geniş bir körfezin kıyısına kurulmuştur. İl merkezi kısmen vadi yamaçlarında, kısmen yalıyarlar üzerinde birbirini izleyen üç basamak üzerine yayılır. Vilayet konağının bulunduğu İlk basamakta yükselti 12 m, çarsının bulunduğu basamakta 25 m. ve kuzeyde Tuğlacılar Lisesinin bulunduğu basamakta 45 m. dir.

Tekirdağ il haritası

Malkara, Tekirdağ ilinin bir ilçesidir. İl merkezinin yaklaşık 56 km batısında yer alır. Malkara’nın kuzeybatısında Uzunköprü, kuzeydoğusunda Hayrabolu, güneydoğusunda Şarköy, güneyinde Gelibolu, batısında Keşan bulunmaktadır. 1.149 km2’lik yüzölçümü ile Tekirdağ ilinin toprak alanı en geniş ilçesidir. İlçede yüksek dağlar ve vadiler yoktur. Genelde plato özelliği gösteren yan ovalar üzerindedir. Tekirdağ’ın en önemli dağları Tekir sıra dağları Malkara’ya 25 km mesafededir. Bu dağlar, ilçenin güney bölümünde, Tekirdağ-Gelibolu istikametinde uzanırlar, ilçe Çimendere Köyü yakınında son bulur. Ganos dağı tekir sıra dağlarının en önemli yükseltisidir (845m.).

İlçe sınırları içerisindeki en önemli yükseltiler ise; Elmalı – karacahalil arasındaki Kuş Tüneyi (647m.), Çimendere  – Elmalı arasında Kartaltepe, Yenidibek – Keşan arası İstikamlar tepesidir. Malkara’nın yüzey şekilleri nedeni ile büyük akarsuları yoktur. Barajları ve göletleri besleyen dereler vardır.

İlçede belli başlı ovalar ise; Evrenbey, Kırıkali, Hacısungur, Gözsüz, Karacahalil, Kalaycı, Sağlamtaş, İbribey ovalarıdır. Bunlar fazla geniş olmamakla birlikte bu ovalar ilçenin önemli düzlükleridir.

İlçede, Karaiğdemir ve Kadıköy barajları en önemli yapay göllerdir. Bunun yanında sulama amaçlı: Yaylagöne, Vakıfidemir, Yenidibek (Pişman), Doluköy, Küçükhıdır, Karacagür ve Sırtbey göletleri yapılmıştır. Yapılan bu baraj ve göletlerle ilçenin sulanabilir arazi miktarı 28.360 dekara yükselmiştir.

İlçenin sahip olduğu toprakların büyük bir kısmı tarıma elverişli alanlardır. İlçenin orman örtüsü daha çok güney ve güney batısında yer alan Sağlamtaş Kasabası ile Gelibolu, Keşan sınırları arasında yer almaktadır. Bu alan 232.380 dekar civarındadır.İlçe; kara iklimine sahip olup, kış ayları soğuk ve yağışlı geçmektedir. Yazlar da, genellikle sıcak ve kuraktır. Yıllık yağış ortalaması 500 milimetredir.

Malkara ilçe haritası

2-   Tarihsel Gelişim

2.1 Tekirdağ

Tekirdağ ili coğrafi konumu dolayısıyla stratejik önem taşıyan, Anadolu ile Balkanlar arasında geçit bölgesi, İstanbul’a yakınlığı sebebiyle Boğazlar üzerinden geçen Asya ve Avrupa kavimlerinin ilişkileri Tekirdağ’ı İstanbul tarihine sıkı sıkıya bağlamıştır. İstanbul’un zaman zaman saldırıya uğramasının etkileri Tekirdağ’da da görülmüş, topraklarının da verimli olması birçok kavimlerin hâkimiyetinde kalmasına sebep olmuştur. Tekirdağ ili M.Ö. 4000 yıllarına kadar uzanan tarihi boyunca çeşitli uygarlıkların etkisi altında kalmıştır. Bu dönemler içersinde Bisanthe, Rodosto, Tekfurdağı gibi isimler alan Tekirdağ’ın il sınırları içinde tarih öncesi ve tarih çağlarında tam bir kronoloji vermemekle birlikte iskan edilmiş yerler tespit edilmiştir. Paleolitik ve Neolitik çağlara ait bir yerleşme yeri bulunmayan Tekirdağ’da Şarköy ilçesindeki Güngörmez ve Güneşkaya Mağaraları ile Marmara Ereğlisi’ndeki Toptepe höyük’te Kalkolitik Çağ buluntularına rastlanmıştır. Tekirdağ sahil şeridinde yüzeyde yapılan araştırmalara göre İlk Tunç Çağı’nda yoğun olarak yerleşmelerin izine rastlanmıştır. Trakya’da Son Tunç Çağı ile Erken Demir Çağında büyük bir göç dalgası olmuştur. Antik kaynaklar ve arkeolojik bulgular yetersiz kaldığından bu dönem tam olarak aydınlanamamıştır.

Trakya M.Ö. 7. yüzyılda Grek kolonilerinin kurulmasıyla ticarete açılmıştır. Bu dönemde Trakya’nın Marmara kıyılarında kentler kurulmuştur. M.Ö. 514-513 yıllarında Pers Kralı Dereus’un İskit Seferi sonrasında Trakya Pers egemenliğine girmiştir. Bu egemenlik M.Ö. 478-477′ de Atina’nın Pers tehlikesine karşı kurduğu Attik-Delos Deniz Birliği’nin Persleri Trakya’dan temizlemesine kadar devam etmiştir. M.Ö. 342 yılında Makedonya Kralı 2. Philip Trakya’yı topraklarına katarak Odrys Krallığı’nı kendine bağlamış, İskender’in ölümünden sonra Trakya Lysimachos’un egemenliğine girmiştir. M.S. 19. Yüzyılda Roma İmparatoru Tiberius’un Trakya’ya bir vali göndermesi ile başlayan gelişmeler, M.S. 46 yılında İmparator Cladius’un Trakya’da Roma Eyaletini kurması ile sonuçlanmıştır.

Trakya uzun yıllar Roma hakimiyetinde kalmıştır. M.S. 395 yılında imparatorluğun ikiye ayrılmasıyla Doğu Roma İmparatorluğu içinde kalan Trakya 1354 yılında Süleyman Paşa komutasındaki kuvvetlerin Gelibolu’ya çıkmasıyla Türklerin hakimiyetine girmeye başlamıştır. 1356 yılında Şarköy ve Malkara ele geçirilmiş, 1357’de I. Murat Tekirdağ ve Çorlu’yu Türk hakimiyetine almıştır. Bu arada Bizanslılar kısa bir süre Tekirdağ topraklarını geri almışlarsa da, I. Murat 1363’de buraları yeniden Osmanlı topraklarına katmıştır. Balkan Savaşlarında (1912) Bulgar işgaline uğrayan ilimiz toprakları, 1913 yılında düşman işgalinden kurtarılmıştır. I. Dünya savaşından sonra Mondros Mütarekesi’nin verdiği imkanlardan faydalanan Yunan kuvvetleri 20 Temmuz 1920’de Tekirdağ’ı işgal etmiş ise de 13 Kasım 1922’de Yunan işgali de sona erdirilerek Türk yönetimine geçmiştir. Marmara Ereğlisi 29 Ekim’de, Çerkezköy ve Saray İlçeleri 30 Ekim’de, Çorlu 1 Kasım’da, Muratlı 2 Kasım’da, Malkara ve Hayrabolu 14 Kasım’da, Şarköy de 17 Kasım’da düşman işgalinden kurtarılarak Türk yönetimine geçmişlerdir. 20 Ocak 1921 tarihli Teşkilat-ı Esasiye Kanunu gereğince girişilen yeni örgütlenme sırasında Tekirdağ il olmuş, ancak; Kurtuluş Savaşının güçleri içinde örgüt hemen kurulamamış, Cumhuriyetin ilanından önce 15 Ekim 1923 tarihinde İl merkezi olmuştur. Tekirdağ’ın unutamadığı mutlu günleri arasında 24 Aralık 1840’da Büyük Vatan Şairi Namık Kemal’in bu il’de doğması, Çanakkale Destanı’nı yaratan 19. Tümen’in Mustafa Kemal’in de önderliğinde Tekirdağ’da hazırlanması, 23 Ağustos 1928’de Atatürk’ün Harf İnkılabı vesilesiyle Tekirdağ’a gelip Başöğretmen olarak ilk dersi vermesi gibi olaylar bulunmaktadır.

2.2 Malkara

Pers kralı I. Serhas zamanında Yunan şehirleri ile yapılan savaşlar (Pers savaşları) sırasında, Malkara’ya çok yakın olan Gürgen Bayırı denilen yerde bir kalenin yapıldığı söylenmektedir. Bu kale civarında birçok yılan bulunduğundan, bu kaleye Farsça Margar veya Margaar adı verilmiştir. Farsça’da mar yılan, gar veya gaar da in – mağara anlamına geldiğine göre Malkara sözü, yılanlı mağara veya yılanlı kale anlamına gelmektedir.

Bir söylentiye göre, Makedonya Kralı Büyük İskender Trakya’da otuz yıldan fazla kalan Persleri (İranlılar) Trakya’dan uzaklaştırınca, Malkara’da (Malgar’da) Sazan, Malgar ve Kumardar İsimli üç komutanı, edek güçlerin başına bırakmıştır. Bunlardan Malgar Gürgen Bayırındaki kalenin benzerini, bugünkü Malkara’nın batısında yeniden kurmuştur. Kumardaç isimli komutan da bir kale yaptırmıştır (Halen oraya Kumardaş Tepe denilmektedir). Sazan adlı Komutan da yine bir kale yaptırmıştır (Bugün Sazan çiftliği denilen yerde). Bu kaleler daha sonra Romalıların eline geçmiştir. Bizanslılar dönemine kadar savunma amacıyla kullanılmışlardır.

Malkara’nın kesin olarak Osmanlılara geçmesinden sonra, Osmanlının iskan (yerleştirme) politikasına uygun olarak Anadolu’dan getirtilen Yörükler, Malkara ve civarına yerleştirilmişlerdir. Bu arada, Ankara ve Çankırı dolaylarından getirtilen bazı ahi gruplar da Malkara’ya yerleştirilmişlerdir. (Ahievren köyünün adı bu olaydan gelmektedir.) I. Murad‘ın ahiliğe karşı büyük bir sevgisi olduğundan (kendisi de bir Ahi’dir.), Malkara’ya getirtilen Yörükler arasında ahilik oldukça yaygındır. Malkara ve civarına yerleştirilen Yörüklerin büyük bölümünün I. Mehmed döneminde “1402-1421” Saruhanlı Beyliğinin Yörükleri olduğu bilinmektedir. Bunlar; KonyaAydın ve Muğla çevrelerinden getirtilerek yerleştirilmişlerdir. Başlarında da ünlü Paşayiğit (Keşan’ın Paşayiğit kasabası onun adını taşır) bulunmaktaydı.

İstanbul‘un Türkler tarafindan alınmasından sonra, Malkara’nın Balkanlara yapılacak seferler sırasında önem kazandığı görülür

II. Mehmed döneminde Malkara, daha sonraları Evlad-ı Fatihan adıyla anılan akıncıların merkezi olacaktır.

Paşayiğit’in soyundan Turhan Bey (Malkara’nın Hacıevhat Mahallesinin ondan fazla sokağı onun adını taşır), yaşadığı dönem içinde Malkara’nin gelişmesini sağlamış, bu dönem de Malkara oldukça gelişmiştir. Zira, akıncı birliklerinin tüm ihtiyaçları buralarda karşılanmaktadır. “Bugün Malkara civarında Boyacılar, Ensericiler, Ekmekçiler, Yaylagöne gibi isimler bu dönemin izlerini taşır.

Akıncı birlikleri için lazım olan her şey buralarda hazırlanıyordu. Turhan Bey’in oğulları Atina fatihi Ahmet (ki burada ölmüştür) ve kardeşi Ömer Bey (Türbesi, Malkara’da adıyla anılan caminin avlusundadır. Klasik Osmanlı üslubunu taşıyan yapı, sağlam olarak günümüze kadar gelebilmiştir.) Fatih döneminde önemli bir akıncı Beyidir. Kaynaklarda rastlandığı kadarı ile gözü pek bir komutan olan Ömer Bey, Fatih’in emriyle 1465’lerde Venedik’e 70 km kadar yakın olan İzanco ırmağına kadar, 1470’lerde Romanya’ya Pleoşti (Bükreş yakınları)’ye kadar uzanan maceralı akınlar yapmıştır. Fatih’in isteği ile 1473 Otlukbeli savaşına katılmış, uzun Hasan’ı İran içlerine kadar kovalamış ve orada esir düşmüştür. Fatih, bu değerli adamını, birçok İranlı esiri vererek geri almıştır. Bundan sonra Ömer Bey’in gözden düştüğü ve Malkara’da öldüğü bilinmektedir (l488).

Malkara, III. Selim zamanında Nizam-ı Cedid‘in kuruluşu günlerinde bu yenilik hareketini çekemeyen Yeniçeriler, Malkara’nın Ballı köyünde ayaklanmışlardır. Nizam-ı Cedid kuvvetlerince bastırılmıştır.

Malkara, 1828 Osmanlı – Rus savaşı sırasında, Türklerin elinde ilk defa işgale uğramıştır. 1878 Osmanlı – Rus savaşında da (93 harbi) Tekirdağ işgal edilince, Malkara’da önemli göçlere sahne olmuştur. Malkara, tarihinin en kötü günlerini Balkan savaşı sırasında yaşamıştır. 9 Kasım 1912’de Bulgarlar tarafından işgal edilmiştir. Yerli Bulgar ve Rumlarında işbirliği ile 500’den fazla kadın, erkek ve çocuk şehit edilmiştir. Katledilen insanlar, toplu olarak gömülmüşlerdir. Şehitlik denilen bu yerde, bu şehitlerin anısına bir anıt dikilmiştir. İşgal 8,5 ay sürmüş, bu arada şehir yağma edilmiş, yakılmış, yıkılmıştır. 14 Temmuz 1913’te Mustafa ve Enver Paşa’nın birlikleri tarafından şehir harabe halinde kurtarılmıştır.

Malkara (Mehmet Çevik arşivi)

Malkara son kez, I. Dünya Savaşı sonunda 20 Temmuz 1920’de Yunanlar tarafından işgal edilmiştir. İşgal yıllarında çok kötü günler yaşayan Malkara, 11 Ekim 1922’de sağlanan ateşkes uyarınca 14 Kasım 1922 tarihinde Yunanların şehri boşaltmasıyla kurtulmuş ve özgürlüğüne kavuşmuştur.

  1. Dünya Savaşıyıllarında da (1940-1941), Trakya’daki diğer kasabalar halkı gibi, buradakiler de işini, gücünü, yerini terk ederek Anadolu’ya göç etmek zorunda kalmış, türlü maddî, manevî sıkıntılara ve acılara uğramışlardır.
  2. Dünya Savaşı sırasında Türkiye’ye sığınan Yunanları da savaş süresince beslemiştir.

 2.3 Tekirdağ ve İlçesi Malkara’da Rum ve Ermeni tarihi

 Murad 1367 yılında şehri 2.kez fethetmek zorunda kalır. Tekirdağ fethi sırasında 9 mahalleye sahip iken, kent Osmanlı dönemi boyunca gelişerek 17. yüzyılda 22’si Müslüman, 2’si Ermeni ve 6’sı Rum mahallesi olmak üzere 30 mahalleli bir hale gelmiştir. Şehirdeki Ermeni mahalleleri özellikle Celali isyanları sebebiyle Anadolu’dan göç ettirilen Ermenilerce kurulmuştur.

Tekirdağ ve Malkara da ermeni tarihi ile ilgili edinilen bilgiler Agos gazetesinde çıkan bir makalede derlenmiştir. Bu yazıda bu makalenin bazı bölümleri aşağıda özet olarak belirtilmiştir

”Tekirdağ,  Edirne Vilayeti’nin en önemli sancaklarından biriydi. Balkan Savaşı sırasında bir dönem Bulgar, ateşkesten sonra ise bir süre Yunan işgalinde kaldı.

Tekirdağ Ermenileri, Batı Ermenistan’ın Agn (Eğin / Kemaliye), Kemah ve Erzincan tarafından gelmişlerdi. Daha sonraki yıllarda ise aralarına İstanbul’dan gelenler de katıldı. İlk gelen Kemahlı Ermeni ustaların inşa ettiği Paşa Camisi, Türkler için önemli bir dinî mekân oldu. Bir ticaret şehri olan Tekirdağ ve çevresinde, 1915 öncesinde, 15 bini Ermeni olmak üzere, Türk, Musevi ve Rumlardan oluşan 30 bin kişilik bir nüfusa sahipti. Tekirdağ, aynı zamanda bölge Ermenilerinin ruhanî merkeziydi.

Osmanlı arşivinde yer alan kayıtlar ve kiliselerin ferman belgeleri, Tekirdağ Ermeni kiliselerinin tarihine ışık tutacak niteliktedir. Tekirdağ’ın en eski kilisesi olan Surp Hıreşdagabed Kilisesi, 1607’de inşa edildi. 1629’da Takavor Mahallesi’ne yapılan saldırı sonucu tahrip edilen kilise, 1630-1632’de yeniden inşa edilerek Surp Pırgiç adını aldı. 1882’de yanan kilise, 1907’de yeniden yapıldı. 

  1. yüzyılın sonunda cemaat nüfusunun artmasıyla, Surp Haç adında ikinci bir mahalle kuruldu ve 1804’te ahşap olarak inşa edilen kilise, 1847’de taş bir yapıya dönüştürüldü. Ermeniler, son olarak 1841’de, Surp Takavor Kilisesi’nin temelini attılar; fakat bu kilise 1912 Depremi’nde yıkıldı.

Öte yandan, limanda yaşayan 50 kadar Protestan Ermeni de 19. yy’ın sonlarında kendi ibadethanelerini kurdular. 

Surp Takavor, aynı zamanda İstanbul ve farklı yerleşimlerden gelenlerin sıkça ziyaret ettiği bir hac merkeziydi. Ermenilerin Surp Hovhannes adında, anlaşmazlıklar nedeniyle Rumlar tarafından yakılan bir kiliseleri de vardı. 

Ermenilerin Surp Takavor Mahallesi’nde (8.600 nüfus) Hovnanyan adlı 6 yıllık, 274 erkek ve  286 kız öğrenci ile 13 öğretmenin bulunduğu; Surp Haç Mahallesi’nde ise (6.400 nüfus) Hisusyan adlı yedi yıllık 181 erkek ve 112 kız öğrenci ile 7 öğretmenin bulunduğu iki ilkokul ve ortaokulları vardı.

Tekirdağ toplumsal yaşamında Ermeniler, doktor, dişçi, öğretmen, avukat, mimar ve resmî kurumlarda görev yapan yöneticiler yetiştirerek, önemli roller üstlenmişlerdi. Kunduracılık, demircilik, tenekecilik, kuyumculuk ve marangozluk gibi geleneksel mesleklerde çalışan Ermeniler, tarımla da uğraşıyorlardı. Ayrıca, sivil ve askerî gemilerde kaptanlık yapanlara, hatta armatörlere ve bankacılara rastlamak da mümkündü. 1903 yılında kurulan Ermeni Ayakkabıcılar Birliği vasıtasıyla, ürettikleri ayakkabıları Türkiye’nin değişik bölgelerine gönderiyorlardı. 1908’de kısa süreli de olsa ‘Gayzer’ (Kıvılcımlar) adlı bir gazete de yayımladılar.

1915 ‘te siyasi olaylara katılan ve destek veren Tekirdağ’daki Ermeni nüfusun bir bölümü ülkenin farklı bölgelerine gönderilmiştir.

  1. Rölöve Raporu

Surp Toros Kilisesi ya da yörede ki adı ile Bulgar Kilisesi sade kütlesi ve 19. yüzyıl dönemini vurgulayan iç mekan bezemeleri ile dikkat çekmektedir. Kilisenin kesin tarihi ile ilgili olarak net bir bilgi olmamasına rağmen 19.yüzyılla tarihlenebilir. Kilisede yöreye özgü Keşan taşı denilen kum taşları kullanılmıştır. Kaba yonu yığma taş sistemde tuğla ve ahşap çatkı -hatıl tekniği kullanılarak karma sistemde inşa edilmiştir. İnşada bağlayıcı olarak horasan harç kullanılmıştır. Beşik tonoz, düz tavan ve kemerler bağdadi tekniği ile yapılmıştır

İç mekân duvarların cidarların da; giriş cephesinde taş dolgu ahşap çatkı, yan nef duvarlarında ise düşey ahşap hatıllar yükü dağıtan taşıyıcı eleman olarak kullanılmıştır. Dış cephe duvarlarında doğu cephesi dışında üç yönde orta aksta iki sıra tuğla örgü hatıl yer alır. Ayrıca cephe köşelerinde, saçak altı silmesinde ve apsis cephesinde kısmen düzgün kesme taş kullanılmıştır.

 Kilise doğu-batı yönünde dikdörtgen, bazilikal bir plan şemasına sahiptir. Kilisenin üç nefli naos (ana mekan) planı batı yönünde narteks ile sınırlandırılmıştır.

Bazilikal kilise; plan şeması (örnek.)

Yapının zemin katı; batı cephesinde yer alan narteks (gavit/ jamatun), doğu ucunda apsisle (horan) sona eren orta nef ve kendi apsidolleri olan yan neflerden oluşan bir naos (adyan) ve apsisin yan taraflarında basık kemerli dar kapılarla girilen kare planlı, ayin için hazırlık yapılan ve liturjik eşyaların muhafaza edildiği  pastoforium  hücrelerinde oluşur. Batı cephesinde narteksin üzerinde ahşap galeri/gynakion (vernadun) yer alır. Galeriye çıkış narteksin kuzey ve güney yönlerinde yer alan tek kollu çeyrek döner ahşap merdivenler ile sağlanır.

Kilise restitüsyon plan şemasında da görüldüğü üzere narteks, naos ve apsis bölümleri ile yapı klasik bazilikal plan şemasına sahiptir.

Dış cephe düzeni ise; doğu cephesinde ana apsisin dışa taşkın hali, yan hücrelerin düz duvarları ile cepheye taşınmamıştır. Apsis cephesi orta aksta uçan payanda da denilen payanda ile desteklenmiştir. Orta aksta payanda bitiminin hemen üstünde mazgal penceresi mevcuttur. Yan hücrelerin ve yan nef tepe aydınlık pencerelerinin özgün kurguları kesme taş söveli ve yuvarlak kemerli olup demir parmaklıklıdır.

Doğu cephesi, apsis ve payanda, 2016

Doğu cephesi yan nef aydınlık pencereleri, 2016

Doğu cephesi yan nef aydınlık pencereleri, 2016

İki kata göre tasarlanan kuzey ve güney cepheleri büyük ölçüde simetriktir. Cephe pencere düzenlemeleri güneydoğu ve kuzeydoğu uçta yer alan kapı – pencere düzenlemesi dışında kuzey ve güney tüm cephede simetrik bir mimari tasarım gösterir.

Kuzey cephesi ve cephe düzeni, 2016

Pencereler üst katta yedi, alt katta altı sıralı dizi halinde taş söveli genel olarak yuvarlak kemerli olup güneydoğu ve kuzeydoğu üst kotta yer alan sekizinci ve son pencerenin ölçüleri kısmen farklıdır. Yine cephelerin alt kotunda altı pencere ve kuzeydoğu ve güneydoğu ucunda yuvarlak kemerli,taş söveli, yan neflere açılan dar, yan nef kapılardan oluşan mimari simetrik düzenleme yer alır. Kuzey cephe yan nef kapısı zemin ve toprak dolgusunun altında kalmıştır. Kapının hemen yanında düşey duvar kalıntısı ve kalıntıda ki tuğla örgü kemer izi dikkat çeker. Geçmişten günümüze gelen bu mimari izler yan neflere bitişik farklı bir mimari hacmin varlığına işaret eder. Bu tip mimari hacimlerin bazilikal kilise tipolojisinde örnekleri mevcuttur.

Batı cephesinin özgün mimari kurgusu orta aksta nartekse girişi sağlayan tuğla örgü basık kemerli, çift kanatlı ana kapı, sağ ve sol aksta yine basık kemerli olasılıkla pencere açıklıkları mevcuttur.Üst kotta ise kapının üzerinde orta ve yan akslarda yuvarlak kemerli,taş söveli  pencereler  yer alır.

Kuzey cephesi, doğu ucunda yer alan düzenleme ve mimari kalıntılar / iç mekan görünüm, 2016

Kuzey cephesi, doğu ucunda yer alan düzenleme ve mimari kalıntılar / iç mekan görünüm, 2016

Günümüzde cephede orta aksta yer alan ana giriş kapısı ve üstünde ki pencerenin form ve ölçüleri değişikliğe uğramış olup özgün durumda kapı ahşap çift kanatlı  olmalı , Sağ akstaki muhdes yapı cephenin özgün mimari kurgusuna zarar vermiştir.

Giriş cephesi

Sonuç olarak cephede ki tüm pencereler geçmişten günümüze kalanların izleri doğrultusunda taş söveli, yuvarlak kemerli, demir parmaklıklı olup doğramalar ile ilgili bir veriye rastlanmamıştır. Demir parmaklıklar geçme sistemdir. Yatay yöndeki demir çubukların kesişim yerleri oyularak düşey demirler bu yarıklardan geçirilmiş ve birleştirme geçmeli şekilde sağlanmıştır.

Pencerelerin özgün geçme demir parmaklıklar, 2016

Pencerelerin özgün geçme demir parmaklıklar, 2016

Yapının güney cephesinde boyunca yer alan muhdes depo mimari kurguya oldukça zarar verilmiştir.

Kilisenin güney cephesi ve muhdes yapı ,2016

Kilisenin özgün duvarının mimari tasarımını sonradan yapılan deponun betonarme kolon ve kirişleri yatay ve düşeyde özgün cepheyi kesmiştir.

Kilisenin özgün cephesinin güney cepheden görünümü, 2016

Kilisenin özgün cephesinin güney cepheden görünümü, 2016

Yapının dış cephesi günümüzde tuğla hatıllı taş örgüdür. Dış cephede taşların geometrileri çok düzenli değildir. Derz boşlukları ve kalınlıkları genel olarak birbirine yakındır. Harç olarak horasan bağlayıcı kullanılmıştır. Fakat günümüzde derzlerde boşalma mevcuttur.

Kuzey cephesi günümüze ulaşan derz sıvaları, 2016

Yapının özgün üst örtüsü ana mekân ve nartekste alaturka kiremitli beşik çatı sistem olup apsiste yarım konik ve yan odalar ise düz damdır. Günümüzde apsis ve yan odaların üst örtüleri beton ile kapatılmış olsa da özgün sıvası çamur sıva olmalıdır. Saçaklar kesme taştan ve dardır. Saçak altı içbükey kavisli profilli taş bir silmeye sahip olup dış cepheyi çevrelemektedir.

Yapının günümüze ulaşan üst örtüsü ve saçak görünümü, 2016

 

Yapının günümüze ulaşan üst örtüsü ve saçak görünümü, 2016

İç mekanda; Özgün mimari kurguya göre kiliseye batı cephesinde yer alan zemin katın orta aksında tuğla örgü basık kemerli ana kapıdan girilip ilk olarak nartekse (kavit) geçilir. Yapının batısındaki geçiş alanı olan narteks kuzey-güney doğrultusunda dikdörtgen planlı, bölme panel duvar ve ahşap geçiş açıklığı ile naostan ayrılır. Nartekste batı cephede ana giriş kapısının sağ ve sol yanında tuğla örgü basık kemerli üst kota göre daha geniş içten dışa daralan nişli pencereler yer alır. Bu pencerelerin hemen yanında alt kotta dikdörtgen formlu nişler mevcuttur. Zemin katta sağ ve sol aksta yer alan bu özgün pencerelerin kemer formlarının sürekliliği günümüzde formu ve oranları değişen ve orta aksta yer alan ana giriş kapısında da devam eder ki günümüzde tuğla örgü kemerin izleri görülebilmektedir.

Günümüzde batı cephesinin iç mekan genel görünüm, 2016

Giriş cephesinde yer alan narteksin üzerinde geçmişte ahşap kirişlere oturan kadınlar mahfili -galeri (gynakion /vernadun) yer alırdı. Galeriye çıkış narteksin kuzeybatı ve güneybatı yönünden iç duvara bitişik konumdaki tek kollu ahşap merdivenler ile sağlanırdı. Günümüze ne ahşap galeri ne de ahşap merdivenler ulaşmıştır. Tüm bu ahşap mimari kurgu günümüze ulaşamasa da merdiven çıkış hattının izinden merdivenleri ve geriye kalan ahşap elemanların varlığından da galerileri rahatlıkla tespit edebilmekteyiz.

Yine geçmişte zemin katın giriş cephesinde narteks boyunca uzanan galeri döşemesinin hemen altında narteksi naostan ayıran bölme duvar mevcut idi. Bölme duvar aynı zamanda strüktürel olarak taşıyıcı eleman görevi de görmekteydi Bu tespit kuzey güney doğrultusunda üst katta narteks boyunca uzanan galerinin hemen altında zemin katta hali hazırda mevcut ahşap yastıklı 2020 dikmenin strüktürel olarak üzerinde ki mevcut galeriyi taşıyamayacağı ve galerinin bu köşede stabilize edilebilmesi için üst kotta ahşap sütun görünümlü dikmenin alt kotta da devam etmesi gerekirken galeri kirişlerinin altında 2020 dikme olarak devam eder ki 20*20 dikmenin ahşap yüzeyinin sıva tutması için keser yarması da denilen çentikler açılması da burada statik olarak taşıyıcı görevi üstlenen mimari öğenin bir bölme duvar olduğunu göstermektedir. Diğer bir veride sol nefte duvar yüzeyinde zemin katta galerinin kirişlerine dek uzanan bölme duvar izinin varlığıdır.

Günümüzde ahşap galeri ve bölme duvar arasında kalan ahşap dikmeler, 2016

Günümüzde ahşap galeri ve bölme duvar arasında kalan ahşap dikmeler, 2016

Günümüzde galerilerin ahşap merdivenlerinden kalan izler, 2016

Günümüzde galerilerin ahşap merdivenlerinden kalan izler, 2016

Üst katta galeriler yan neflerde sağ ve sol akslarda narteks bölme duvarı hizasından birinci sütuna dek ”u” planda devam edip düz olarak bitmekte idi.

Yapıda ki taşıyıcı sütunlar ahşap konstrüksiyonlu galeride farklılık gösterir. Ahşap galeriyi destekleyen sütunlardan ilki alt kotta 20*20 dikme iken üst kotta ahşap sütun olarak biçimlendirilmiştir. Sağ ve sol aksta devam eden galerinin karşılıklı ikinci sıra sütunları ise alt kotta kum taşından ve tamburlu sütun olup üst kotta ahşap sütun şeklinde devam etmiştir. Kumtaşı sütun gövdesinin üzerine oturan ahşap dikme ile arasında metal çember kenetler yer alır. Taşıyıcı olarak görev yapan ve zeminden çatı kirişine dek uzanan her iki aksta galeri bölümünde ki bu sütunlar aslında üst kotta da ahşap bir dikme olup bu dikmenin üstünde daire biçimini oluşturabilmek amacıyla farklı ebatlarda boyuna çalışan ahşap kaplamlar mıhlarla çakılmış ve bunların dışa gelen yüzeyleri sıva tutabilmesi için keser yarması ile pürüzlendirilmiş, kalın bir kireç harcıyla sıvanarak boyanmıştır.

Galerinin taşıyıcı sütunu ve ahşap dikmesi, 2016

Galerinin taşıyıcı sütunu ve ahşap dikmesi, 2016

Alt kotta kumtaşı sütun, üst kotta ahşap sütun görünümlü dikme, 2016

Alt kotta kumtaşı sütun, üst kotta ahşap sütun görünümlü dikme, 2016

Yan nefler ve narteksin üstünde yer alan galeri katının ahşap döşeme kirişleri yan neflerde bölme duvar ve ilk taşıyıcı sütunun hizasında üst kotta iki noktada  yaklaşık 20 cm kadar kagir duvar içine girmekte olup döşemenin iç mekana bakan taşıyıcı kirişini de daha önce belirtildiği üzere yan nef başlangıç noktasında bölme duvar içine yerleştirilmiş ahşap bir dikme ve taşıyıcı sütun desteklemektedir. Yine nartekste de giriş cephesinde ana kapının sağ ve sol üst kotta taşıyıcı ahşap döşeme kirişleri kagir duvar içine girmektedir. Bu iki taşıyıcı kirişler narteksin yan cephe duvarlarına paraleldir. Özgün kurguda bu iki kirişi destekleyen bölme duvarın arasına yerleştirilen dikmeler olabilir. Narteks üstündeki ve yan neflerdeki galerilerin kot farkı yoktur. Galeriler ahşap kirişlerin üç tarafını çevreleyen beden duvarları ve karşı akslarda iki taşıyıcı sütun ve iki dikmeye taşıtılması ile oluşmaktadır.

Günümüze ulaşan yan neflerin ahşap galeri kirişleri ve taşıyıcı sütun- dikme, 2016

Galerilerin taşıyıcı ahşap döşeme kirişlerinin kagir duvar içine girdiği noktalar, 2016

Galerilerin taşıyıcı ahşap döşeme kirişlerinin kagir duvar içine girdiği noktalar, 2016

Üst kotta giriş cephesinde üç aksta da yuvarlak kemerli dıştan içe genişleyen derin bir niş içinde yer alan pencereler mevcuttur. Orta aksta yer alan pencerenin formu ve ölçüleri değişmiş olmasına rağmen yuvarlak kemerli taş söveli, özgün durumunu geriye kalan mimari izlerden tespit edebiliyoruz. Sağ ve sol aks pencerelerin hemen yanında, üst galeri katına çıkan tek kollu ahşap merdivenin sahanlığına bakan daha küçük ve basık kemerli ahşap doğramalı nişler yer alır. Yine nartekste ahşap merdivenlerin altında yan nef sağ ve sol aks duvar yüzeylerinde yuvarlak kemerli küçük nişler mevcuttur.

Narteks bölümü galeri katı, pencereler ve nişler, 2016

Narteksten üç nefli naosa geçiş zemin katta orta nefte ahşap galerinin hemen altından ana giriş kapısına simetrik ahşap çift kanatlı bir kapı ile olmalıdır. Günümüzde mevcut olmayan bölme duvar ve naosa giriş kapısının geçmişte mimari tasarımı bu kurgu bütünlüğünde olmalıdır ki bazilikal planlı bu tip kiliselerde pek çok örneği mevcuttur. Bu tespiti olasılıkla destekleyebilecek bir başka veri de apsiste atıl durumda bulunan ahşap bir kapı kanadının mimari kurguda bir narteks naosa geçiş kapısı olabileceğidir.

Apsiste atıl ve harap durumda olan özgün ahşap kapı kanadı, 2016

Narteksin döşemesi yapılan araştırma kazısı sonucunda tespit edilmiştir. Kazıda çimento harçlı beton zemin ile karşılaşılıp altındaki kotu da görmek için küçük bir alan açılmış ve beton altı blokaj tespit edilmiş olup özgün döşemenin bu bölümde çimento harçlı beton ile onarıldığı anlaşılmıştır. Ayrıca yapılan araştırma kazılarında narteksin özgün zemin kotu naosun özgün zemin kotundan daha aşağıda kalmaktadır.

Narteks batı cephesi araştırma kazısı, giriş kapısı sağ aks, 2016

Narteks batı cephesi araştırma kazısı, giriş kapısı sağ aks, 2016

Narteksten ana mekana geçilir. Günümüzde mevcut olmasa da geçmişte zemin kattan ana mekana geçiş kilisenin batı duvarına paralel olarak konumlanan orta nefe geçişi sağlayan ahşap çift kanatlı bir kapıdan olmalıdır.  Muhtemel ki yan neflere geçişi sağlayan daha küçük tek kanatlı ahşap kapılar da mevcuttu.

Ana mekan(naos) giriş kapısı-apsis ekseninin kuzey ve güney akslarında yer alan birer sütun dizisiyle uzunlamasına üç sahna(nef) ayrılmış olup naosta sütun sırasının her birinde üç adet taşıyıcı sütun yer alır. Galeri katını da taşıyan ikinci sıra altı kumtaşı üstü ahşap olan karşılıklı sütunlar dışında sonra gelen sütunlardan ikisi tamamen kumtaşından ve tamburlu olup bu tamburlar metal kenetler ile güçlendirilmiştir. Sütunlar üst kotta taşıyıcı özelliği olmayan ahşap bağdadi sepet kulpu kemerlerle bağlanmıştır. Sütun gövdeleri kireç harcı ile sıvalı ve boyanmış olup taklit, alçı impost başlıklıdır. Yapıda mevcut taşıyıcı tüm sütunlar ve başlıkları kireç harcı ile sıvanıp mermer taklidi bir düzenleme yapılmış olup başlıklarda dekoratif plastik bezeme ile mekanda gösterişli bir hava yaratılmak istenmiştir.

Ana mekân sütun başlıkları ve başlık metal iskeletleri, 2016

Ana mekân sütun başlıkları ve başlık metal iskeletleri, 2016

Ana mekân sütun başlıkları ve başlık metal iskeletleri, 2016

Sütun başlıkları metal iskelet üzerine alçı karışımı ile uygulanmıştır. Dört cephede sütun başlarında koçboynuzlarına benzeyen, volüt dolgusu bulunur. Sütun başının iki yanında yer alan volütler önden arkaya doğru uzanır ve ikisi arasındaki cephelerde açık palmet bezeği mevcuttur. Palmeti altta birbirine bitişik taç yaprak dizisi çevrelemiştir. Taç yapraklar dışarıya doğru uçlardan açılır. Başlık abaküsü ise kare formlu olup cephelerde içbükey bir hat izler.

Yan neflerde üst kotlarda dıştan içe genişleyen derin niş içerisinde yuvarlak kemerli altı adet pencere alt kotta ise beş adet pencere olup kuzey ve güney doğu köşelerinde altıncı pencerenin alt kotunda günümüzde mevcut olmayan mimari hacimlere giriş sağlayan kilit taşlı mermer söveli küçük dar kapılar mevcuttur. Yan nefler bir aks olup orta nef ise iki akstır. Tavanlar orta nefte ahşap beşik tonoz, yan nefte düz ahşap kaplamadır. Beşik ve düz ahşap kaplama tavanlar ahşap profilli silme ile sonlanır.

Naosta sağ nefte ikinci sütunun hemen yanında yapılan araştırma kazısında horosan harç bağlayıcı üzerine kare kesitli pişmiş toprak esaslı yer döşemesi ile karşılaşılmıştır. Bu döşeme kilisenin özgün zemin döşemesidir. Döşeme üzerinde yer yer çimento harçlı onarımlar mevcuttur. Yine sağ nefin doğu ucunda yer alan tuğla örgü ile kapatılan yan kapının önünde yapılan kazıda çimento harçlı beton zemin ile karşılaşılmıştır. Büyük olasılıkla özgün döşeme tahrip edildikten sonra beton ile onarılmıştır.

Naos özgün zemin döşemesi, 2016

Naos özgün zemin döşemesi, 2016

Sağ nef g.doğu cephesi, niteliksiz beton zemin, 2016

Ana mekandan, yapının doğusunda mermer kaplı taş bir platformla yükseltilmiş sadece din adamlarına ayrılan kutsal bölüme (bema) geçilir. Platformun her iki ucunda mermer basamaklı merdivenler yer almalıdır fakat defineciler merdiven basamaklarını sökerek büyük ölçüde tahrip etmiş olup özgün basamaklar kilisenin içinde molozlarla beraber atıl durumdadır. Ana mekânda her nef birer apsisle sonlanmaktadır. Giriş ekseninde orta nefin doğu ucunda yarım yuvarlak ana apsis; yan neflerin doğu ucunda ise birbirleri ile simetrik olarak düzenlenmiş eş boyutlarda yarım yuvarlak apsisler (apsidiyol) bulunmaktadır. Bu yan küçük apsislerin üst kotlarında yuvarlak kemerli, taş söveli, derin nişli, yan neflere gün ışığı sağlayan, demir şebekeli pencereler yer alır. Sağ apsidiyolun merkezine niteliksiz bir kapı açılarak özgünlüğe zarar verilmiştir.

Doğu cephesi, bema ve apsis,2016

Sol nef apsidiyol ve sağ nef apsidiyol, 2016

Sol nef apsidiyol ve sağ nef apsidiyol, 2016

Kilisenin plan şeması doğu cephesinde dıştan yansıtılmıştır. Ana apsis içten yarım daire ve dıştan düz bir duvar içine yerleştirilmiştir. Apsis yayının kuzey ve güneyinde iki oda şapeli yer alır. Bu mimari hacimler pastaforyum odaları olarak adlandırılıp kuzeyde şükran ayininin hazırlandığı prothesis, güneyde giyinme odası olarak kullanılan ve liturjik eşyaların muhafaza edildiği diakonikondur. Bu küçük şapellere giriş apsis yayının sağ ve sol cephesinden taş söveli, yuvarlak kemerli, kilit taşlı, küçük kapılardan sağlanır. Sağ odanın (diakonikion) kapı kemerinin kilit taşında ortodoks haçı yer alırken kapı metal malzemeden olup çift kanatlıdır.

Apsis yan odalar protesis ve diakonikion (pastoforium hücreleri), 2016

sol ve sağ yan odalar(pastoforıum hücreleri), 2016

sol ve sağ yan odalar(pastoforıum hücreleri), 2016

Bu kapıların bulunduğu cephelerin hemen yanında apsis cephelerinde yuvarlak kemerli, profilli düz kenar silmeli nişler yer alır. Nişlerin alt kenar yüzeyin simetri aksında haç işareti mevcuttur. Yan odalar kare planlı içten tuğla örgü çapraz tonozlu olup doğu cephesinde yuvarlak kemerli bir niş ve üzerinde yuvarlak taş kemerli pencere yer alır. Duvarlar tonozlara dek kaba yonu taş örgüdür.

Diakonikion çapraz tonoz örtüsü, 2016

Odaların içerisinde yerlerde kısmen hasarlı kitabeler bulunmuştur. Bu kitabeleri köşe noktalardan taşıyan kare kesitli mermer ayaklar ise harap durumdadır. Apsisin orta aksında defineciler tarafından tahrip edilen rölik muhafazasının olduğu noktada bu  hasarlı mermer kitabe ve parçalar büyük olasılıkla sunağın düzenlemesine ait olmalıdır.

Apsisin tuğla örgü yarım kubbesi kesme taş örgü bir kasnağa oturur. Apsisin kesme taş örgü kavisli yarım kubbe kasnağında iki ağırlık kemeri ve ortasında mazgal pencere yer alır. Bu kemerlerin ve pencerenin hemen altından profilli kasnak silmesi apsisin yay kavisli cephesi boyunca devam eder. Silme; apsisin yarım kubbesinin geniş kemer alınlığının üzengi hizası köşe noktalarında dor başlık olarak şekillenip altta iç bükey pahlı bir köşe noktasına yerleştirilen ahşap yivli gövdeli, kaideli sütunceler ile desteklenir. Tuğla örgü kemer alınlığını kademeli silmeler çevreler. Kemerin simetri aksı tepe noktasında dikdörtgen formlu bir mermer bir çerçeveli oval kesit içerisinde bir istavroz yer almakta idi. Fakat günümüzde tahrip edilmiş olup çerçevenin bir kısmı apsiste kırılmış bir vaziyette atılmış durumdadır.

4- Restitüsyon Raporu

Kilisenin özgün mimari karakterinin belirlenebilmesi ve dönemini yansıtan teknik bilgi ve yazılı – görsel belgeler elde etmek amacı ile yapılan detaylı araştırmalar rölöve çalışmaları ile eş zamanlı olarak gerçekleştirilmiştir. Malkara Surp Toros (Teodoros) Kilisesi ile ilgili olarak öncelikle üniversitelerin kütüphaneleri, Başbakanlık Osmanlı arşivleri, İstanbul Üniversitesi Fotoğraf Arşivi, IRCICA kütüphanesi, Atatürk Kitaplığı ve fotoğraf arşivleri,İstanbul Enstitüsü, Rum ve Ermeni kilise mimarisi ile ilgili kaynak kitaplar taranmış ancak yeterli veriye ulaşılamamıştır. Ayrıca Kilise yapıları ile ilgili sanat tarihçisi,mimar vb. uzmanlardan görüş alınmış, Surp Toros Kilisesi ile benzer tip yapılar incelenmiş tipoloji, plan ve mimari ögeler üzerinden tanımlanarak Ermeni kiliseleri ile karşılaştırılarak benzer uygulamalar tespit edilip gözlemlenmiştir. Bu bağlamda Surp Toros Kilisesi ile tipoloji olarak büyük ölçüde benzerlik gösteren İstanbul Kumkapı Surp Vortvots Vorodman Kilisesini örnek verebiliriz.

Yapılan araştırma kazılarından elde edilen veriler ve mimari izlerden faydalanarak yapılan tespitler sonucunda elde edilen restitüsyon bilgileri çalışmamıza büyük oranda katkı sağlamıştır.

Söz konusu yapı bir Rum kilisesi olup genel olarak bölgede ki Rum Kiliselerinin plan, kitle tasarımı, strüktür ve örtü sistemleri ile aynı dönemlerde İstanbul ve Anadolu da inşa edilen pek çok Rum kilisesi ile benzerlik gösterir. İstanbul’un fethinden ve celali isyanlarından sonra ülkenin farklı vilayetlerinden bu bölgeye yerleştirilen Ermeniler sonra ibadetlerini gerçekleştirebilmek için kendilerine tahsis edilen Rum kiliselerini kullanmışlardır.

Ayrıca kilisenin ana giriş kapısının üzerinde kitabe ile ilgili bir veri bulunmamaktadır. Fakat apsiste bulunan, tahrip edilen ve kutsal bölüme ait olduğu düşünülen bir yazıt mevcuttur. Yapılan araştırmalarda kiliseye özel akademik herhangi bir yazılı belgeye ya da çalışmaya ulaşılamamıştır.

Kilise doğu-batı yönünde dikdörtgen, bazilikal bir plan şemasına sahiptir. Kilisenin üç nefli (ana mekan) planı batı yönünde narteks ile sınırlandırılmıştır.

Yapının zemin katı; batı cephesinde yer alan narteks, doğu ucunda apsisle sona eren orta nef ve kendi apsidolleri olan yan neflerden oluşan bir naos ve apsisin yan taraflarında basık kemerli dar kapılarla girilen kare planlı, ayin için hazırlık yapılan ve liturjik eşyaların muhafaza edildiği  pastoforium  hücrelerinde oluşur.

Kilisede uzmanlarca yerinde yapılan incelemeler, yapılan araştırma kazıları, sözlü ve yazılı kaynak araştırmaları sonucunda yapının kesin inşa edildiği tarih net olmamakla birlikte 18.yüzyıl sonu- 19.yüzyıl başı olmalıdır. Çünkü Osmanlı döneminde  19.yüzyılda kiliselerde mermer kullanımının yasaklandığını biliyoruz. Yapıda mevcut taşıyıcılar mermer taklidi ahşap ve kumtaşından olup özgün zemin döşemesi de apsis hariç kare kesitli pişmiş toprak esaslı kiremit kaplamadır. Fakat kilisenin bu tarihten önce var olup olmadığı veya yerinde daha eski bir kilisenin varlığı ile ilgili her hangi bir bilgiye ulaşılmamıştır. Ayrıca Kilisenin önünde bulunduğu söylenen ve günümüze ulaşmayıp herhangi bir yazılı / görsel belgesi bulunmayan, yöre insanı tarafından ifade edilen bir çan kulesinden söz edilmektedir.

Narteks

Kilisenin batı duvarı giriş cephesinde yer alan narteks kuzeybatı-güneybatı cephede devam edip dikdörtgen planlı ve harap durumdadır. Uzmanlarca yerinde yapılan incelemeler, yapılan araştırma kazıları ve sözlü-yazılı kaynaklar değerlendirilerek kiliselerin mimari kurgusunda yaygın olarak kullanılan galeri katının varlığı, mimari izler ve kalıntılardan kolaylıkla tespit edilebilmektedir.

Galeriye çıkış narteksin kuzeybatı ve güneybatı yönünden iç duvara bitişik konumdaki tek kollu ahşap merdivenler ile sağlanırdı. Tüm bu ahşap mimari kurgu günümüze ulaşamasa da merdiven çıkış hattının izinden merdivenleri ve geriye kalan ahşap elemanların varlığından da galeriyi rahatlıkla tespit edebilmekteyiz.  Üst katta galeriler yan neflerde sağ ve sol akslarda narteks bölme duvarı hizasından birinci sütuna dek ”u” planda devam edip düz olarak bitmekte idi. Geçmişte zemin katın giriş cephesinde narteks boyunca uzanan galeri döşemesinin hemen altında narteksi naostan ayıran bölme duvar mevcut idi. Bölme duvar aynı zamanda strüktürel olarak taşıyıcı eleman görevi de görmekteydi.Bu tespit kuzeybatı- güneybatı aksında narteks boyunca uzanan üst kat galerinin hemen altında zemin katta hali hazırda mevcut ahşap yastıklı dikmenin strüktürel olarak üzerinde ki mevcut galeriyi taşıyamayacağı ve galerinin bu köşede stabilize edilebilmesi için üst kotta ahşap, sütun görünümlü dikmenin alt kotta da devam etmesi gerekir idi. Ayrıca galeri kirişinin altında ki dikmenin yüzeyine sıva tutması için keser yarması da denilen çentikler açılmıştır. Yine diğer bir veride sol nefte güneybatı duvar yüzeyinde zemin katta galerinin yan nefe açıldığı noktada galeri kirişlerine dek uzanan bölme duvar izinin varlığıdır.

Nartekste özgün döşemenin tespiti için araştırma kazısı yapılmış fakat blokaj üzeri çimento harçlı beton döşeme ile karşılaşılmıştır. Ayrıca narteksin döşeme kotunun naos döşeme kotundan daha aşağı kotta olduğu tespit edilmiştir. Narteksin özgün döşemesi için uzmanların görüşleri alınarak; naos zemin döşeme araştırmasında

karşılaştığımız horasan harç bağlayıcı üzerine kare formlu pişmiş toprak esaslı kiremit renkli döşeme kaplamasının bu mimari hacimde de devam ettiği yönündedir.

Batı cephesinin orta aksında yer alan ana giriş kapısının ve üst kotta yer alan pencerenin özgün kotu ve formu değiştirilmiştir.  Özgün kapının ve pencerenin izleri ve oranları tespit edilmiş olup kapının giriş cephesinin mermer kemer atkılığı ve dikdörtgen kesitli ayakları günümüzde giriş kapısının hemen yanında üst üste istiflenmiş haldedir. Özgün kapı yuvarlak kemerli mermer kaplamalı olup ahşap çift kanatlıdır. Bu tespit mimari izler ve kalıntılardan ışığında belgelenmiştir. Özgün ana giriş kapısının ahşap tek kanadı apsis kısmında atıl ve harap durumda bulunmuştur. Üst kotta orta akstaki pencere tüm cephe düzeninde ki sürekliliği devam ettirerek tuğla örgü yuvarlak kemerli, taş sövelidir.

İç mekanda giriş cephesinde özgün mimari kurguda ana kapının her iki yanında zemin kat pencereleri ile arasında kalan kotta dikdörtgen formlu küçük nişler yer alır. Bu küçük nişler günümüzde tuğla örgü ile kapatılarak çimento harçlı sıva ile kapatılmıştır. Kilisede yapılan araştırmalar sırasında yakın dönemde kapatılan küçük nişlerden sol aksta ki açılarak özgün durumu tespit edilmiştir.

Özgün kurguda narteksin sağ ve sol aksında yer alan ahşap tek kollu çeyrek döner merdivenlerin üst kotunda galeri sahanlığının hemen duvar yüzeyinde her iki aksta yuvarlak kemerli nişler mevcuttur. Bu nişler ahşap pervazlar ile çevrelenmiştir.

Yine nartekste zemin katta her iki karşılıklı cephe ekseninde ahşap merdivenlerin hemen altında duvar yüzeyinde yuvarlak kemerli nişler mevcuttur. Güneybatıda yer alan niş tamamen kapatılmış diğer cephede yer alan niş ise derinliği kısmen küçültülmüştür.

Özgün mimaride narteksten naosa geçiş orta aksta ahşap çift kanatlı kapı ile sağlanır.

Narteksin üst örtüsü; zemin katta ahşap düz çıtalı olmalıdır. Galeri katında ise yan neflerde düz çıtalı, orta nefte ise ahşap beşik tonoz olarak devam eder.

Narteks özgün iç cepheleri horasan sıva üzeri boyalıdır. Tüm cephede pencere, niş ve kapı gibi mimari öğeleri ve cephe köşe noktaları yatay ve dikey kesen sıva üzeri boya bir silme vurgular. Bu bezeme tezyinatı fotoğraflarla belgelenmiştir. Cephede çimento harçlı onarımlar özgün sıva ve boya dokusuna oldukça zarar vermiştir.

Ancak gerek iç mekân duvar yüzeylerinde geçmiş onarımlarda yapılmış olan çimento derzlemelerin ve sıva+boyanın yer yer taş yüzeyleri, özgün sıva ve boya dokusunu kapattığı izlenmektedir. Bu çimento derzlemeler ve sıvalar yapıdan arındırılmalıdır.

Narteks pencereleri ise tüm cephede olduğu gibi büyük ölçüde tuğla ve taş örgü ile kapatılmıştır. Batı cephesinde galeri katında üç adet, zemin katta giriş kapısının sağında ve solunda birer adet, kuzey ve güney batı cephelerinde üst kotta ikişer zemin katta ahşap merdivenin hemen yanında birer adet olmak üzere toplam 11 adet pencere açıklığı mevcuttur. Pencerelerin doğramaları büyük ölçüde günümüze ulaşmamıştır. Fakat konu ile ilgili uzmanlardan görüş alınmış olup yapıya tipoloji olarak benzeyen kilise örneğinde karşılaştırma yapılmış, pencereler ahşap doğrama olarak önerilmiştir. Kanatlı pencereler alt ve üst kotta benzer olarak bölümlenmiştir. Tüm mimari hacimlerde yer alan pencereler gibi demir parmaklıklı ve geçme sistemdir. Yatay yöndeki demir çubukların kesişim yerleri oyularak düşey demirler bu yarıklardan geçirilmiş ve birleştirme geçmeli şekilde sağlanmıştır. İç cephe horasan harçlı sıva+kireç esaslı ince sıva+boyalıdır.

Naos

Ana mekan(naos) giriş kapısı-apsis ekseninin kuzey ve güney akslarında yer alan birer sütun dizisiyle uzunlamasına üç sahna (nef) ayrılmış olup naosta sütun sırasının her birinde üç adet taşıyıcı sütun yer alır. Sütun gövdeleri kireç esaslı harç ile sıvalı ve boyanmış olup mermer taklidi, alçı impost başlıklı olup dekoratif plastik bezeme ile mekanda gösterişli bir hava yaratılmak istenmiştir. Dört cephede sütun başlarında koç  boynuzlarına benzeyen, volüt dolgusu bulunur. Sütun başının iki yanında yer alan volütler önden arkaya doğru uzanır ve ikisi arasındaki cephelerde açık palmet bezeği mevcuttur. Palmeti altta birbirine bitişik taç yaprak dizisi çevrelemiştir. Taç yapraklar dışarıya doğru uçlardan açılır. Başlık abaküsü ise kare formlu olup cephelerde içbükey bir hat izler. Günümüze ulaşamasa da eski fotoğraflardan tespit edebildiğimiz sütun başlığının naosa bakan cephesinin hemen üstünde iki kemerin taşıyıcı dikmede birleştiği yerin ortasında tavan silmesinin altına dek devam eden plaster üzerinde büyük ve kalın, kıvrımlı bir kenger yaprağından oluşan plastik bezemeler mevcut idi. Yaprağın orta ekseni yumurta silmesi ile vurgulanmıştır. Hali hazırda mevcut olmasa da bu plastik bezemeler aslına uygun olarak yenilenmelidir. Bu sütunlar üst kotta taşıyıcı özelliği olmayan ahşap bağdadi sepet kulpu kemerlerle bağlanmıştır.

Yan neflerde üst kotlarda dıştan içe genişleyen derin niş içerisinde yuvarlak kemerli altı adet pencere alt kotta ise beş adet pencere olup kuzey ve güney doğu köşelerinde altıncı pencerenin alt kotunda günümüzde mevcut olmayan, fakat dış cephede ki mimari izlerden ve kalıntıdan geçmişte var olduğu tespit edilen mimari hacimlere giriş sağlayan üzeri haç kabartmalı kilit taşlı, mermer söveli, ahşap, tek kanatlı dar kapılar olmalıdır. Üst kotta pencere aralarında kalan duvar yüzeylerinde barok etkili çelenk motifleri yer alır. Tüm iç cephede pencere,niş ve kapı gibi mimari ögeleri ve cephe köşe noktaları yatay ve dikey kesen sıva üzeri boya bir silme vurgular. Bu bezeme tezyinatı fotoğraflarla belgelenmiştir.

Yan nefler bir aks olup orta nef ise iki akstır. Tavanlar orta nefte ahşap beşik tonoz, yan nefte düz ahşap kaplamadır. Beşik ve düz ahşap kaplama tavanlar ahşap profilli silme ile sonlanır.

Naos özgün döşemesi horasan harç bağlayıcı üzerine kare kesitli pişmiş toprak esaslı döşemedir.

İç cephe horasan harçlı sıva+kireç esaslı ince sıva+boyalıdır.

Apsis

Ana mekandan, yapının doğusunda mermer kaplı taş bir platformla yükseltilmiş sadece din adamlarına ayrılan kutsal bölüme (bema) geçilir. Platformun her iki ucunda mermer basamaklı merdivenler yer alır. Ana mekânda her nef birer apsisle sonlanmaktadır. Giriş ekseninde orta nefin doğu ucunda yarım yuvarlak ana apsis; yan neflerin doğu ucunda ise birbirleri ile simetrik olarak düzenlenmiş eş boyutlarda yarım yuvarlak apsisler (apsidiyol) bulunmaktadır. Apsidyollerin içbükey yüzeylerinde ve profilli silmelerinin çevresinde barok tarzda kıvrımlı kenger yaprakları arasında boru çiçekleri ortada aksında bir haç etrafında toplanan kalemişi  bir düzenlemeye mevcuttur. Bu yan küçük apsislerin üst kotlarında yuvarlak kemerli, taş söveli, derin nişli, yan neflere gün ışığı sağlayan, demir şebekeli pencereler yer alır. Apsisin ön cephesinde, büyük kemerin üzerinde plastik kabartma bir vazodan çıkan olasılıkla hayat ağacı motifi olan bitkisel kalem işi bezemeler ve cepheyi taçlandıran yanlardan başlayan yukarı doğru kademeli olarak çıkan kalın bir silme mevcuttur.

Kilisenin plan şeması doğu cephesinde de dıştan yansıtılmıştır. Ana apsis içten yarım daire ve dıştan düz bir duvar içine yerleştirilmiştir. Apsisin tuğla örgü yarım kubbesi kesme taş örgü bir kasnağa oturur. Apsisin kesme taş örgü kavisli yarım kubbe kasnağında iki ağırlık kemeri ve ortasında mazgal pencere yer alır. Bu kemerlerin ve pencerenin hemen altından profilli kasnak silmesi apsisin yay kavisli cephesi boyunca devam eder. Silme; apsisin yarım kubbesinin geniş kemer alınlığının üzengi hizası köşe noktalarında dor başlık olarak şekillenip altta iç bükey pahlı bir köşe noktasına yerleştirilen ahşap,yivli gövdeli, kaideli sütunceler ile desteklenir. Tuğla örgü kemer alınlığını kademeli silmeler çevreler. Kemerin simetri aksı tepe noktasında dikdörtgen formlu bir mermer bir çerçeveli oval kesit içerisinde bir istavroz yer almakta idi.

Apsis yayının kuzey ve güneyinde iki oda şapeli yer alır. Bu mimari hacimler pastaforyum odaları olarak adlandırılıp kuzeyde şükran ayininin hazırlandığı prothesis, güneyde giyinme odası olarak kullanılan ve liturjik eşyaların muhafaza edildiği diakonikiondur. Bu küçük şapellere giriş apsis yayının sağ ve sol cephesinden (taş) mermer söveli, yuvarlak kemerli, kilit taşlı, metal çift kanatlı küçük kapılardan sağlanır. Kapı kemerinin kilit taşında ortodoks haçı yer alır.

Bu kapıların bulunduğu cephelerin hemen yanında apsis cephelerinde yuvarlak kemerli, profilli düz kenar silmeli nişler yer alır. Nişlerin alt kenar yüzeyin simetri aksında haç işareti mevcuttur. Yan odalar kare planlı içten tuğla örgü çapraz tonozlu olup doğu cephesinde yuvarlak kemerli bir niş ve üzerinde yuvarlak taş kemerli pencere yer alır.

Kutsal bölümümün özgün döşemesi marmara mermeri ile kaplanmıştır. Yan odalar ve apsis cepheleri horasan harç sıva üzeri kireç esaslı ince sıva+ boyalıdır.

Buna göre restitüsyonda alınan kararlar şunlardır;

Yapı günümüze özgün plan şemasını büyük ölçüde koruyarak gelmiştir. Bu nedenle restitüsyon projesinde rölöve esas alınmıştır.

 – Yapının dış cephesi günümüzde tuğla hatıllı taş örgüdür. Dış cephede taşların geometrileri çok düzenli değildir. Moloz taş kaba yonu taş örgülü duvarlarda özellikle sol yan cephede horasan sıva tespitleri yapıldığından cepheler sıva olarak önerilmiştir.

  • Mimari izlerden ve kilisenin tipolojisi ile ilgili yapılan analizlerden elde edilen veriler ışığında yapının kuzey ve güneydoğusuna bitişik girişler yer almaktadır. Buna göre bu mekanlar ve mimari öğeleri restitüsyon projesine uygun olarak revize edilmelidir.

  • Yapılan araştırma kazılarında narteks bölümü ana mekân zemin kotundan 16 cm yukarıdadır. Ayrıca apsisin sağ ve sol aksında yer alan üç basamaklı mermer merdivenlerde aslına uygun olarak restitüe edilmiştir.

  • Kilisede yapılan araştırma kazılarında naosta özgün zemin, kare kesitli pişmiş toprak esaslı yer döşemesi olarak tespit edilmiş narteks ve naos zemin döşemesi bu veriler ışığında pişmiş toprak yapılmıştır. Ayrıca apsis döşemesi mermer kaplama olup büyük ölçüde yerinde mevcuttur. Apsis yan odaları da yine mermer kaplama olarak restitüe edilmiştir.

  • Narteks orta aksında yer alan ana giriş kapısı ve hemen üstünde yer alan cephe penceresinin kotları ve oranları aslına uygun olarak yenilenmelidir. Tüm  pencerelerdeki ve kuzey ve güneydoğuda yer alan yan kapılardaki niteliksiz çimento harçlı-sıvalı tuğla ve taş örgü kapamalar kaldırılmalı, demir şebeke ve taş söveler minumum müdahale ile onarılmalıdır.

  • Özgün mimari izlerden, kalıntılardan ve geleneksel kilise plan tipolojisini de göz önüne alınarak elde edilen veriler ışığında narteksten yan neflere ”u” biçiminde uzanan ahşap galeri katı ve sağ ve sol aksta galeriye çıkışı sağlayan çeyrek döner, tek kollu, ahşap merdiven çıkış kotları da dikkate alınarak projelendirilmiştir.

  • Kilise apsis ve yan odalar dışında üst örtüsü ahşap konstrüksiyonlu, beşik çatı olup alaturka kiremitlidir. Üst örtü içten, mimari kalıntılardan,eski bir fotoğraftan ve sözel olarak edinilen bilgiler ışığında; narteksin zemin katında,yan neflerde ahşap çıtalı düz, orta nefte ise ahşap beşik tonozludur.

  • İç mekanda tüm cepheler horasan harç üzerine kireç esaslı ince sıva ve üzeri boya ve barok etkili kalem işi süsleme tezyinatı mevcuttur ancak büyük ölçüde yok olmuş kalem işleri restitüe edilememiştir.

1990’lı yıllar

1990’lı yıllar

1990’lı yıllar

Tarihi bilinmeyen eski fotoğraf

5-Restorasyon Raporu

Kilise restorasyonu restitüsyon doğrultusunda yapılacaktır. Buna göre;

*Öncelikle yapı dış cephesine bitişik durumdaki tüm muhdes ekler tamamen kaldırılmalıdır.

*Çalışma sürecinde tespit edilen özgün döşeme kotuna kadar yapı içinde kotlama çalışması, hafriyat çalışması yapılmalı; özgün döşeme seviyesine inilmelidir. Kazı itina ile yapılmalıdır ki alt katmanda bulunabilecek özgün döşeme var ise zarar verilmemesi gerekmektedir.

*Kötü durumda olan çatı karkası ve ahşap dikme sütunlar alınmalıdır. Taş sütunlar sıva raspasından sonra uzmanlarca tekrar yerinde değerlendirilmeli gerekli güçlendirme kararları gözden geçirilerek uygulama sürecinde ilgili koruma kuruluna sunulmalıdır. Yeni yapılacak ahşap dikme sütunlar özgününe uygun olarak yapılmalı ve üzerine sıva yapılması için özgün sistemine uygun olarak ahşap boyuna kaplamalar kullanılmalıdır. Sıva öncesinde kaplama üzerlerine sıvanın tutması için çentikler atılmalıdır.

*Yapı beden duvarlarında muhdes olan pencere kapamaları alınmalı, üst kotta harç özelliğini yitirmiş örgüler yerinden alınmalı, restitüsyon projesine uygun olarak özgün harç ve duvar örgü sistemine göre örülmelidir.

*sıva raspası ve derz açımdan sonra duvarlarda çatlak tespiti yapılması durumunda;

        *1 cm’ e kadar çatlaklarda özgün harç karışımına uygun olarak enjeksiyon yapılması

          *1-4 cm arasında olan çatlaklara paslanmaz kenetlerle dikiş atıldıktan sonra özgün harç karışımına uygun olarak enjeksiyon yapılması

*4 cm den büyük olan çatlakların 15-20 cm kadar çevresinin çürütülerek özgün malzeme ve sistemine uygun olarak yeniden örülmesi ve özgün harç karışımına uygun olarak enjeksiyon yapılması; önerilmektedir.

*Uygulama sırasında temel durum tespiti için kısmi sondajlar açılmalıdır. Temel sistemi uzmanlar tarafından incelenmelidir. Temellerde eğer çatlak tespit ediliyorsa duvarlarda önerilen çatlak müdahale yöntemleri temel duvarlarında da uygulanmalıdır.

*Ayakta kalan ve iyi durumda olan duvarların özgün taş ve tuğla örgüsü ile korunacaktır. Malzeme kaybı olan bölümlerde çürütme tümleme yapılacaktır. Tümleme malzemesi özgün taş özelliğine uygun taş ile yapılmalıdır. Derzlerin tamamı sökülerek özgün derz karışımlı harç ile yeniden derzleme yapılmalıdır. Derzleme yapıldıktan sonra horasan sıva ile iç ve dış cepheler sıvanmalıdır.

*Çatı sistemi restitüsyona uygun olarak yapılmalıdır. Ahşap makas sistemine göre çözümlenecek çatı da kaplama tahtası üzerine rufoline ve alaturka kiremit örtüsü yapılacaktır.

*Yapı günümüze büyük ölçüde yıkılmış durumda gelmiştir. Duvarlarının üst kot bölümleri de büyük ölçüde yıkılmıştır. Bu nedenle öncelikle duvarlardaki güçlendirmeler yukarıda sıralanan maddelere göre tamamlanmalıdır. Çatı sistemi kurgulanmadan önce restorasyon projesine uygun olarak naostaki ahşap sütunlar imal edilmelidir. Ahşap sütunlar paslanmaz tijler ile taş kaideye ankre edilmelidir. Daha sonrasında çatı karkas sistemi yapılmalıdır.

*Zemindeki toprak alımı sırasında alt katmanlardan çıkacak izlere farklı bulgulara göre proje tadilatı yapılarak ilgili koruma kurulu onayından sonra uygulamaya devam edilmelidir.

*Duvarların rijitliği için duvar üst kotunda paslanmaz L profillerle hatıl sistemi oluşturulmalıdır. Bu şekilde yapının yanal kuvvetler etkisinde açması önlenmiş olur.

*Kullanılacak tüm ahşap elemanların fırınlanmış, emprenye edilmiş ve yangına karşı koruyucu boya ile boyanmış olması gerekmektedir.

*Kapı ve pencere doğramaları projesine uygun olarak yeniden yapılmalıdır.

*Duvarlar sıvalı olarak önerilmiştir.

*Zemin kaplaması kazıda çıkan veriler doğrultusunda naos ve narteks pişmiş toprak, apsis mermer, apisisin sağ ve sol bölümündeki odalar taş kaplamadır.

*Yapı etrafı parsel sınırları içerisinde kalmak koşulu ile bahçe duvarı ile çevrelenmiştir. Doğu cephesi payanda bölümü parselden çıkma göstermektedir. Bu nedenle bu bölümü çevreleyen bahçe duvarıda parsel sınırını aşmaktadır. Yapı bahçesine giriş ana kapısı alt yoldan, güney cephesinden verilmiştir. Yapı etrafı mevcut durumda toprak dolgu ile yükseldiğinden özgün bahçe kotunu kaybetmiştir. Parsel sınırı etrafına bahçe duvarı yapılması ile yol ile bağlantısı kesilen yapı etrafı kendi parseli içinde restitüsyon kotuna getirilebilmektedir. Bu şekilde cepheler açığa çıkmaktadır. Uygulama sırasında yapı bahçesinde yapılacak kazının itina ile yapılması ve çıkacak verilerin ilgili koruma kuruluna bildirilmesi gerekmektedir.

 

Kaynakça

  1. ”19. yüzyıl Kayseri kiliseleri için koruma önerileri” itüdergisi/ a mimarlık, planlama, tasarım Cilt:7, Sayı:2, 26-37, Eylül 2008
  2. Tekfurdağı Sancağı’nın Sosyal ve Ekonomik Yapısı (1890-1902),makâle, Ümit Ekin/ Hümmet Kanal
  3. İstanbul’da Ermeni-Rum Kiliseleri Krizi ve Ermenilere Tanınan Yeni İmtiyâzlar (1890-1891), Ramazan Erhan Güllü
  4. http://ercaninal.blogspot.com.tr/2013/01/tekirdag-tekfurdagi-rodoscuk.html
5. Tekirdağ 1/5000 nazim imar plani ve 1/1000 uygulama imar plani açiklama raporu

  http://www.azrefs.org/tekirdag-15000-nazim-imar-plani-ve-11000-uygulama-imar-    plani-a.html?page=3

  1. Osmanlı Devleti’nde Ermeni Eğitim Kurumları ve Faaliyetleri, makâle, Necmettin Tozlu
  2. Surp Yerrortutyun Katolik Ermeni Kilisesi, Sanat Tarihi Raporu, Sedat Bornovalı
  3. XIX. Yüzyıl Ayvalık Kiliselerinde Ahşap Konstrüksiyon Teknikleri, Yrd.Doç.Dr. Yasemin İnce Güney, Yrd.Doç.Dr. Hatice Uçar
  4. 1915 Öncesinde Osmanlı İmparatorluğu’nda Ermeniler’, Raymond H. KévorkianPaul B. Paboudjian, Aras Yayıncılık İstanbul, 2013

10.‘Badgerazart Pınaşkharhig Pararan’ (Resimli Dünya Sözlüğü), H.S. Eprigyan,  Venedig, 1902

  1. http://www.agos.com.tr , Çanakkale, Gelibolu, Tekirdağ Ermenilerine ne oldu?,makale, Zekeriya Mildanoğlu
  2. Osmanlı Devleti’nde Gayrimüslimlerin Din-İbadet, Egitim-Ögretim Hürriyetleri ve Bu Bakımdan “Kilise Defterleri”nin Kaynak Olarak Önemi (4 numaralı kilise defteri’nden örnek fermanlar), Ali Güler
  3. Kumkapı Surp Vortvots Vorodman Kilisesinin Yapım Sistemi Ve Onarım Sürecinin Değerlendirilmesi, tez,Rahmi Hızır
  4. http://www.serdarsabri.com/2010/06/malkara-bulgar-kilisesi-umit-bayazoglu.html
  5. http://www.sehirtarihleri.com/tekirdag/ 16.Salnamelere Göre İdari,Sosyal ve Ekonomik Yapısıyla Edirne Sancağı, Edirne Valiliği Kültür yayınları
  6. http://www.malkaragundem.com/malkaradaki-tarihi-eserler-koruma-altina-aliniyor.html
  7. “Kuzey Marmara sahilleri ve ard alanında şehirleşmenin tarihi süreci: XVI.-XVII. yüzyıllarda Tekirdağ ve yöresi”, Doktora Tezi, Hacer Ateş, İstanbul Üniversitesi SBE, 2009.
  8. http:// team-aow.discuforum.info/t7-Kumkapı-Surp-Asdvadzadzin-Aziz-meryem-ana-Vortvots-vorodman-gokgurultusunun-Cocukları-Ermeni-Kilisesi.htm
  9. http://www.tarihiyapilar.org/vortvots-vorodman-kilisesi/
  10. http://hagiabyzantion.blogspot.com.tr/2011_12_01_archive.html?view=magazine
  11. http://www.anatoliantemples.com/category/yarimada/
  12. http://ermenikulturu.com/malkara-ermeni-kilisesi/
  13. http://www.radikal.com.tr/turkiye/insaata-feda-olan-mezarlar-1139708/
  14. http://www.serdarsabri.com/2010_06_01_archive.html

26.http://www.istanbulguide.net/insolite/info/francais/turquie_occidentale/malkara.htm

  1. http://team-aow.discuforum.info/t2009-Tekirdag.htm
  2. Tekirdağ ilinde nüfus ve yerleşmenin coğrafi analizi, uluslararası sosyal araştırmalar dergisi, Vedat Şahin, Cilt: 7 Sayı: 35
  3. http://www.tekirdagcik.adalet.gov.tr/tekirdag.html

Osmanlıda Ticaret ve Eminönü Kaysesi Han

I.OSMANLIDA TİCARET

           I.I  19.-20. YÜZYILLARDA İSTANBULDA TİCARET

Osmanlı döneminde İstanbul nüfusu sürekli arttığı için işyerlerinin, hanların kapladığı alanlar da giderek genişledi. Ticari alanların dışında, mahallelerde gündelik ihtiyaçları karşılayan dükkânlar vardı. Bununla beraber İstanbul’da her zaman çok sayıda seyyar satıcı olmuştur.  

İstanbul bu kalabalık nüfusuyla her zaman bir tüketim şehri olmuştur. Başkent olması nedeniyle imparatorluk halkını rahat yaşatma gereği duyuyordu. Bunun nedeni, normalde bir sürü gibi görülen halkın, yokluğun artması durumunda birdenbire ayaklanabilecek olmasıdır. ( Belge 1994:s89). Bunun için tüketim dengelerinin çok fazla bozulmamasına dikkat etmek gerekiyordu. Osmanlı döneminde şehrin ticaret hayatının temelinde bu denge yatıyordu. Bu anlayış doğrultusunda başkentin ihtiyaçlarının yeterince karşılanması için gerekli malları üreten bütün bölgeler her yıl ürünlerinin belli bir bölümünü İstanbul’a göndermekle yükümlüydü ( Belge 1994:s.91). Aynı zamanda fiyat kısıtlamaları da vardı. Bu gibi yöntemlerle sonuçta şehir halkı rahat etti, fakat imparatorluk içinde sermaye birikimi de gerçekleşemedi.  

İstanbul’ da üretim vardı, ancak kendi tüketimine yetecek ölçekteydi. Ülke çapında bir pazar anlayışı gelişemedi. Saray zaten çeşitli nedenlerle zengin insanlar istemiyordu. Böyle durumlarda kişilerin mallarına el konulur ve çoğu zaman  bu kişiler hayatlarını kaybederdi.  

Değişen dünya düzeni Batı Avrupa ülkelerini kapitalist ekonomiye geçmeye zorlarken, Osmanlı İmparatorluğu bu tür baskıları daha geç hissetti. İmparatorluk hala güçlü görünüyordu.

Nitekim kapitalizmin gelişmesinin yarattığı sınıfsal uçurumlar, kutuplaşmalar yaşanmadı. Öte yandan batı ülkeleri kapitülasyonların da yardımıyla, Osmanlı İmparatorluğunu pazar haline getirirken, burada üretimin artmasını ayrıca geciktirdiler. Öyle ki  19.yüzyılda durumun kötü olduğu ve böyle yürümeyeceği anlaşıldığında, büyük ölçüde iş işten geçmişti.   

 Bu yüzyılda bozulan dengeleri düzeltmek, dünyada kabul gören anlayışı uygulamak için çaba gösterildi ama istenilen sonuca ulaşılamadı. Ayrıca bu yeni sistemin Osmanlı toplumuna gelişi, ortaya yeni bir sınıf çıkardı. Galata ve Beyoğlu tarafındaki gayrimüslim tüccarlar, bankerler, sarraflar başka bir deyişle, ağırlıkla tarihi yarımadada yaşayan ve çalışan Osmanlı iş çevreleri bu yeni sistemden çok çabuk etkilenemedi, çünkü yapısı buna uygun değildi. 

Gene de zamanla birçok şey değişti. Özellikle 20.yüzyılın ilk çeyreğinin sonunda Cumhuriyetin kurulmasıyla kozmopolit imparatorluktan ulus – devlete geçiş süreci başladı. Gayrimüslim burjuvazinin büyük kısmı çeşitli zamanlarda ve çeşitli nedenlerle İstanbul’ u ve Türkiye’yi terk ederken bir yerli burjuvazi de gelişti. Bu yeni koşullarla İstanbul Türkiye’nin başlıca sanayi merkezi haline geldi. Siyasi başkent olmasa bile ekonominin kalbi İstanbul’da atıyordu. 

 Eski tüketim şehri böylece üretmeye ve ürettiğini ulusal pazara sürmeye başladı. Bu gelişmelerle şehrin her zaman kalabalık olan nüfusunda patlamalar yaşandı. Şehrin çevresinde kısa zamanda üç dört İstanbul daha kuruldu.

Çarşılar bölgesi bu yeni gelişmelerle tam olarak bütünleşememiştir diyebiliriz. Ne var ki, aksak ve güçsüz yürüyen modernleşme, bu geleneksel iş hayatını yok etmedi. Ve eski ile yeni bu alanda da kendine özgü bir biçimde aynı sistemle eklemlendi ( Belge 1994:s.92).  

 Son dönemde İstanbul’un yeni konukları, Doğu Avrupa ülkelerinin bavullu turistleri de bu bölgedeki ve başka bölgelerdeki alışveriş karmaşasına katıldılar.

I.II TİCARET BÖLGESİNİ MEYDANA GETİREN YAPILAR  

( Bedesten, dükkân, han, arasta ve diğer destek yapılar )

  Anadolu  Türk ,özellikle Osmanlı döneminde , Çarşı dokusunu perakende ticaret esas olmak üzere , dükkan, dükkan – yapı adaları ve bedesten  oluştururdu. Çevrede özellikle depolama ve konaklama , büro gibi işlevleri üstlenen ticaret hanları , ibadet işlevini üstlenen Ulucami veya camiler , temizlik ve içme suyu ihtiyacını karşılayan hamam , çeşme ,sebil gibi su yapıları yer alırdı. ( Ceylan 1989:s.96).Şehrin büyüklük durumuna göre, küçük çarşı parçaları birbirinden farklı yerlerde teşekkül edebilirdi. Asıl çarşı ise yani ticaretin en canlı ve yoğun bölümü bedesten çevresinde toplanırdı. Çarşıyı meydana getiren yapılar içinde arasta ve bedestenler bir defa inşa edilen yapılardı. 

 Fetihten sonra yeni başkent İstanbul’da da merkez çarşıyı, bedesteni odak noktası alarak gelişen dükkân, ticaret hanları, arasta ve diğer destek yapılar meydana getirmiştir. 

 Sonuç olarak İstanbul merkez ticaret  bölgesini meydanı getiren ticaret yapıları, diğer Türk şehirlerinde de olduğu gibi; 

 -Dükkân 

 -Han 

 -Bedestendir.  

Bunların dışında çarşı dokusunu meydana getiren destek yapılar ise;

-Cami 

 -Hamam ve diğer çarşıya alışveriş etmeye gelenlere hizmet etmeye yönelik, çeşme, sebil, şadırvan gibi su yapılarıdır.  

Bin yüzyıldan daha uzun bir süre Doğu Roma – Bizans ‘ a başkentlik etmiş olan İstanbul’un en önemli Bizans yapıları surlarla çevrili tarihi yarımada içinde inşa edilmiştir.  Şüphesiz İstanbul Bizans devrinde de ticarette en büyük paya sahip bir başkent idi. Buna bağlı olarak fetihten hemen sonra şehrin yeni sahibi olan Türklerin kültürlerinin özüne dayalı ürünlerle şehre kendi damgalarını vurmaya çalışırken, ticaret alanı dışında Bizans devri İstanbul’unun herhangi bir şeyiyle bağımlılık içinde olmayacaklardı. Böylece ticaret yapıları fonksiyon bakımından uluslararası mahiyette yapılar olduğundan değişik kültürdeki toplumlar tarafından hiç yadırgamadan ve fazla bir değişikliğe uğratılmadan aynı amaçla kullanılabilirdi. ( Cezar 1963:s.376 ). 

 Bizans devri İstanbul’unu inceleyen eserler; Bizans’ın çarşı alanının Ayasofya yakınlarından başlayıp şimdiki  Divan yolu ve Çemberlitaş’ı takiben Beyazıt ve Şehzadebaşı ‘ na, Aksaray – Koksa ‘ya uzandığını yine çarşının bir kısmının şimdiki Kapalıçarşı’nın bulunduğu alanın bir parçasına kadar geldiği şimdiki Sirkeci’nin bir bölümünde de çarşı olduğunu her meslek sahibinin bir arada bulunduğunu belirtirler.

Türkler zamanında İstanbul’un ana ticaret alanı Ayasofya Cami civarında zayıflamış ve gerilemiş, buna karşılık Kapalıçarşı bölgesinde hızla yoğunluk kazanan dükkanlar grubu, bedestenler ve hanlar topluluğu şehrin karakteristik çarşı merkezini oluşturmuştur.  Kapalıçarşı merkezinden Sirkeci, Eminönü ve Tahtakale’ye doğru gelişip genişleyen ana ticaret alanını Beyazıt Cami ve Külliyesi ile eski saray sınırlayıcı olmuşlardır 

( Üniversite binalarının bulunduğu alan, hava fotoğrafı ) .

 Bunun yanında şehrin en canlı yeri genellikle ticaret merkezi durumundaki ticaret alanının belirginleşmesinde ya da şehir içindeki konumunun kararlaştırılmasında muhakkak ki sultan ve vezirlerin yaptırdıkları inşaatlar da etkili olmuştur (Cezar 1963:s.376 ). Nitekim fetihten sonraki imar faaliyetleri arasında yer alan bedesten inşaatını ve etrafındaki dükkanların büyük bir kısmını Fatih Sultan Mehmet yaptırmıştır. Daha Önceki uygulamalara baktığımızda örneğin , Orhan Gazi’nin Bursa’daki imar hareketini gerçekleştirdiği yerin daha sonra Bursa’nın çarşı bölümünü oluşturduğu görülür. Birer vakıf eser olan bu yapılar şehrin ticaret bölgesinin oluşmasında vakıf sisteminin önemli etkileri olduğunu göstermektedir. Özellikle bedesten, dükkân ve han gibi ticaret yapılarının inşaatları vakıf sistemini geliştiği 15.ve 16. yüzyıllara rastlamaktadır. ( Ceylan 1989:s.67 ). Çarşının yapılanması vakıf sisteminin gelişmesiyle önemli bir itici güç kazanmış ,imaret sitelerinin bakımını ve işletmesini karşılayacak 

Kaynaklar, bu külliyeler bünyesinde, yakın çevresinde ya da tamamen bağımsız yerlerde kurulan çarşılardan ve benzeri gelir getirici kurumlardan sağlanmıştır. Bu amaçla yeni dükkân grupları inşa ettirilmiştir. Bir seferde planlanarak uygulanan çarşılara ise en iyi örneği arastalar oluşturmuştur.

Eminönü

19. yüzyıl Tarihi yarımada

Tarihi yarımada

İstanbul’un 1848 yılı Tarihi Yarımada

İstanbul

İstanbul 1863

İstanbul 1960

1960 Hava fotoğrafı

1982 Hava fotoğrafı

Günümüz hava fotoğrafı

I.III EMİNÖNÜ TİCARET BÖLGESİNİN TARİHSEL VE FİZİKSEL YAPISI

Tarihi ve doğal zenginliklerin ikisini de bünyesinde toplayan İstanbul ‘ un bu özellikleri açısından bir dünya şehri olduğu tartışılmaz bir gerçektir.  Ancak İstanbul ‘ un bu değeri, çevre yerleşmelerinden değil, daha ziyade Tarihi Yarımada’dan gelmektedir. 

 Eminönü, bu tarihi hazinenin doğuş yeri, en eski yerleşim bölgesidir. Tarihi ve turistik önemi yanında ilçenin ana karakteri, İstanbul ‘ un iş ve ticaret merkezlerinden biri olmasıdır. Konumu ve tarihi eserleriyle de İstanbul ‘ un silueti üzerindeki etkisi ise çok büyüleyicidir. 

1990 yılı geçici sonuçlarına göre Eminönü’ nün nüfusu 83230 olmuştur. Eminönü ‘ nün alanı ise 432 hektar olup ortalama yoğunluk  176 kişi  / ha’ dır.  Yerleşik nüfusun, diğer bir deyimle gece nüfusunun azlığına karşın, ilçe, yaklaşık 2 milyon olarak tahmin edilen  gündüz nüfusunun ağır baskısı altındadır ( Özdeş 1991 : s . 1 ).  

Eminönü, İstanbul metropoliten alanının merkezinde ve bu alanın bir bölümünü oluşturmaktadır. Ulaşım sisteminin yeterli olmadığı çok açıktır. Bu yetersizliğe rağmen Eminönü ‘ nün yoğun gelişme baskısı altında ezilmesi önlenememiştir.  İstanbul ‘ un diğer alanlarına ulaşmak için çoğu zaman zorunlu geçilen bir alan konumundadır. 

Eminönü sınırlı turistik alanlar dışında belirgin bir yaya ulaşım ağına sahip değildir. Taşıt ulaşımının yoğunluğu, düzensizliği ve karmaşıklığı nedeniyle yaya hareketi yeterince gelişmemiştir. Yaya mekânları olması gereken önemli yapı çevreleri, meydanlar ve dar sokaklar otomobillerin istilası altındadır.  

Eminönü, Fatih İle birlikte İstanbul ‘ a erişilmez silueti kazandıran yerdir. Sarayburnu kesiminde Topkapı Sarayı, Ayasofya, Sultanahmet Cami ve bu alandan başlayarak Beyazıt, Süleymaniye, Şehzade Camileriyle devam ederek, Edirnekapı ‘ ya kadar sıralanan tepeler ve bu tepelerle  bütünleşen ihtişamlı kubbeler ve çok sayıda minareler 

ünlü  mimar Le Corbusier ‘ nin not defterine çizdiği kroki yanına şu cümleyi yazmıştır: ‘’  Plancılar  , dikkat siluet … ‘’ ( Özdeş 1991 : s.2).   

Deniz seviyesinde olan düz arazi Eminönü’nde çok daha geniş saha kaplamaktadır. Bu saha kaplamaktadır. Bu sahanın büyük bir kısmı meydan, cami ve depolar arasında paylaşılmış olmasına rağmen merkezi iş faaliyetleri burada gelişmiştir.  Eminönü’nde boydan boya yükselen dik yamaç yoktur. Burada aksine arazi, özellikle başlangıçta tatlı meyille yükselmektedir. Bu topografik özellikle sayesinde ticaret anlarının geriye, karaya doğru devamı mümkün olmuştur. Böylece Ankara Cad. Mahmut Paşa Rıza Paşa gibi yokuşlar merkezi iş sahaları haline gelmişlerdir. Bu gelişmede tarihi faktörlerinde çok önemli yeri vardır ( Tümertekin 1996 : s.30 ) .  

İş sahalarının dikkati çeken özelliklerinden biri de az katlı yapıların çoğunlukta oluşudur. Diğer özellikte yapıların çok eski olmasıdır. Çok katlı İşhanları  1900 ‘lü  yıllarda ortaya çıkmaya başlamıştır.  ( Tümertekin  1996 :s.31 ).  

Eminönü’n merkezi iş faaliyetleri açısından da en zengin alandır. Her çeşit malın satıldığı yerdir.  Ticari faaliyetlerin kendi aralarında gruplandıkları gözlenmektedir. Örn: Giyim eşyası Mahmut Paşa , Bakırcılar , Sultanhamam , öteler Sirkeci  v.b .

Bu bölge ikamet alanlarından uzak kalmış olmasıyla da bir özellik taşımaktadır. Merkezi ticaret alanlarındaki dış görünüm değişimi iki şekilde incelenebilir.  

Dikey gelişim ve gelişim kıyıya yakın yerlerde, alt katlarda olan ticari faaliyetler, üst katlara da çıkmış olarak bulunmaktadır.  

Yatay değişim ve gelişme ticari alanların gelişmesi anlamına gelir. Konut alanlarının yerlerini terk etmesiyle oluşan değişimdir. Eminönü’ nün güneyinde gözlenir. 

Bazı ticari faaliyetlerin yeni yerlere taşınması  ( matbaacılar, oteller, bankalar )  ve bunlardan boşalan yerler içyapı değişimini başlatmıştır. Bu değişim günümüzde ticari hareketin merkezi olma ihtiyacının olmamasından kaynaklanmaktadır. ( Tümertekin 1996 : s. 32 ). 

Hanlar Bölgesinin gerek güncel canlılığının tanımlanması gerekse bölgeye yönelik iyileştirme çalışmalarının yapılabilmesi için bölgenin tamamından soyutlanmak imkânsızdır.  Çünkü bu bölge kendi içinde, alan, satan küçük bir evren olmakla birlikte İstanbul dışındaki yerleşimlerle ticari ilişkileri olan bir yapıya sahiptir.  

II.RÖLÖVE RAPORU

YAPININ KONUMU

Fatih ilçesi , Ş. Mehmet Geylani Mah., Mimar Kemalettin Caddesi üzerinde bulunan yapı bitişik nizam olarak konumlanmıştır. Bodrum kat, zemin kat ve iki normal kattan oluşan yapı toplam dört katlıdır. Yığma sistemdeki yapı duvarları kâgirdir. Döşeme sistemi volta döşemedir. Mimar Kemalettin Caddesine bakan cephesi özellikli olup, arka cephesi ön cephesine göre daha az özelliktedir.

MİMARİ ÖZELLİKLER

PLAN ÖZELLİĞİ

Mimar Kemalettin Caddesinden girilen han bodrum kat, zemin kat ve iki normal kattan oluşmaktadır. Zemin katın yüksekliğinin fazla olmasından dolayı kısmi asma katı da vardır.

Eminönü hanlarında görülen tip plana sahiptir. Koridor etrafına sıralanmış odaları arasındaki kapılarla da birbirine bağlanmaktadır.

Yapı cephe orta aksından iki kanatlı demir kapıdan hana girilir. Merdiven evi kapı aksının karşısında yapı arka duvarına bitişik konumlanmıştır. Yarım daire formundaki merdiven iki kolludur. Merdiven evinin baktığı alanda zemin kattan üst kata doğru yükselen galeri boşluğu cam örtü ile kapatılmıştır. Bu şekilde merdiven evinin, odalara giriş sağlayan hollerin ışık alması sağlanmıştır.

Zemin katta kapıdan 2.80 m.x 13.21 m. ebadındaki geniş bir hole geçilir. Holün sağ ve sol duvarları üç aksa bölünmüştür. Kolonların ön yüzleri taş kaplamadır. Kolonlar arasındaki boşluklar günümüzde muhdes bölücü duvar ile kapatılmıştır. Holden merdiven evinin baktığı ara bir hole geçilir ve merdivenlerle yukarıya çıkılır. Giriş 

holünün sağ bölümünde tek kollu bodruma inan taş basamaklı merdiven vardır. Mevcutta kötü durumdadır.

Zemin katta giriş kapısının sağ ve solunda kalan dükkânlara içeriden değil sokak cephesinden giriş sağlanmaktadır. Her iki dükkânın zemin kat yüksekliğinden yararlanılarak yapılmış asma katları vardır ve kendi içlerindeki merdivenlerle bu katlara ulaşılır.

Giriş kapı üstündeki küçük odaya yine sağda kalan tek kollu merdivenle çıkılmaktadır.

Zemin katta giriş holü döşemesi mermer kaplamadır. Mermerler serbest boyda döşenmiştir. Merdivenlerde mermer kaplamadır. Zemin kat dükkânları döşemesi ise karo mozaik ve seramik kaplamadır.

Tavanlar volta döşemedir. Duvar ve tavanlar sıva üzeri boyadır. Asma katlarda ise zemin döşemesi ahşap kaplamadır.

Birinci kat ve ikinci kat planı bazı küçük değişikliklerin dışında aynı özelliktedir.  ‘U’ şeklindeki holün etrafına sıralanmış dükkânlardan oluşan birinci katta K1-14 ve K1-15 olarak tanımlanan mekânlarda tuvaletler bulunmaktadır. Bu bölümlerde üst katta bir oda vardır. Bu değişiklik dışında iki kat planı da birbirinin aynıdır. Her iki katta toplam yirmi beş adet oda vardır. 

Galeriye bakan dikdörtgen planlı döşemeler her katta dikdörtgen formun köşe ve uzun kenarının orta aksına gelecek şekilde yerleştirilen altı adet dökme demir sütuna taşıtılmaktadır.

Odalarda döşemeler ahşap kaplamadır. Hollerde ise karo simandır. Tavanlar her katta volta döşemedir. Sıva üzeri boyadır. Duvarlarda boyadır. 

Özgününde birbiri içinde geçile bilen odaların kapıları mevcutta kapatılmıştır.

Teras olan çatıya merdiven evinden devam eden tek kollu bir merdiven ile çıkılmaktadır.

Bodrum kat dükkânların depo alanı olarak kullanılmaktadır. Rölövede ZK-5 olarak tanımlanan dükkânın içindeki merdivenden kendine ait bodrum kat depo alanına inişi sağlanmıştır. Zemin kat giriş holündeki ortak merdivende de bodruma iniş sağlanmaktadır. 

CEPHE ÖZELLİĞİ

Yapının arka ve ön cephesi vardır. İki yan cephesi bitişik konumlanmıştır. Mimar Kemalettin Caddesine bakan cephesi çok özelliklidir. Neo klasik üslupta olan cephe taş kaplamadır. 

Cephe zemin kattan üst kata devam eden sütunçelerle beş eşit aksa ayrılmıştır. Üst kat sütunçelerin üst başlıkları korent üslupta yapılmıştır. Zemin kattakilerin ise üst başlığında koçboynuzu kullanılmıştır. Zemin kat sütunçe üst başlığı birinci kat ile zemin kat arasındaki kat silmesine yaslanırken birinci kattan başlayan sütunçelerin üst başlığı saçak silmesine yaslanmaktadır. 

Zemin katta giriş kapısı orta aksta yer alır. Kapı demir olup üç adet göbeğe sahiptir. Sabit olan yarım daire kemerli üst kısmında ‘C’ ve ‘S’ kıvrımlı parmaklıklar dikkat çekicidir. Dükkân cepheleri bina cephesini bozan bir şekilde değiştirilmiştir. Ayrıca reklam panoları cepheyi bozan elemanlardır.

Birinci kat ile zemin kat arasındaki kat silmesi altında furuş detayı yine C ve S kıvrımlı bitki motiflerinden yapılmıştır. Kat silmesine yapı cephesini bölen altı adet sütunçe dışında bu cepheye bakan Fransız balkon görünümündeki pencerelerin yanlarındaki sütunçelerde oturur. Pencereler dikdörtgen atkılıdır. Üst bölümündeki düz bölüm yanlardaki sütunçelerle taşınıyor etkisi yaratılması için sütunçe başlıkları bu bölümün hemen altında yapılmıştır. Düz alnın üstüne basık kemerli orta kısmında C ve S kıvrımlı bitki motifleri ve palmet yaprağının olduğu bir süsleme ile geçilmiştir. Bu süslemede ampir üslupta kullanılan çelenk motifi vardır.

İkinci katın pencereleride dikdörtgen formdadır ve üstü düz atkılıdır. Yanlarında denizliğe oturan sütunçeler kullanılmıştır. Denizlikte altta 2 adet furuş ile desteklenir. Kat silmesinin üst kısımlarında ortalama 60 cm. olan parapet duvarı üzerinde yumurta, friz desenli saçak silmesi gelir. Sağ ve sol köşelerde 2 aks arasında üçgen alınlıklarla geçiş yapılmıştır. Orta aksta bu alınlık kullanılmamıştır. 

Giriş aksının çatı parapetinde madalyon içinde yapının yapım tarihi, 1895 yazılmıştır. 

YAPIDAKİ BOZULMALAR

Yapının taşıyıcı sisteminin yeterliliği ile ilgili; İstanbul Teknik Üniversitesi tarafından yapılan karot ve kaydırma testleri ile Kaya Mühendislik LTD. ŞTİ’ nin hazırladığı zemin etüdü raporları sonucu yapıda güçlendirme gerektiği belirtilmiştir. Yapının statik ve güçlendirme projesini hazırlayan NC mimarlık mühendislik inşaat san. ve tic. Ltd. Şti güçlendirmenin yan cephe duvarlarında ilave betonarme olarak ve diğer gerekli noktalarda I 240 L profil kullanılarak yapılmasını öngörmüştür. 

Yapının duvarlarında ve tavanlarında bulunan çatlaklar dışında görülen diğer hasarlar ise döşemede sehim, malzeme aşınması ve kaybıdır. Restorasyon projesi sırasında mevcut döşeme sağlamlaştırılırken, eksik olan kısımlar özgüne en yakın malzeme ile tamamlanacaktır. Yapıdaki göze çarpan bir diğer ana hasar ise başta demir dikmeler olmak üzere tüm demir elemanlarda mevcut olan korozyon ve deformasyondur.  Bu deformasyonlardan en göze çarpan örnek zemin katta bulunan dükkân içerisindeki demir dikmededir. 

Yapının bodrum katında rutubetlenmeden kaynaklı biyolojik bozulma ve sıvada dökülme görülmektedir. 

İnşa edildiği tarihten günümüze kadar aktif olarak han görevi gördüğünden yapıda yılların verdiği yorgunluk ve yanlış müdahalelerden dolayı muhdes bölücüler eklenmiş, özgün kapı açıklıkları kapatılmış, cephedeki kablolar, antenler, reklam panoları kirlilik yaratmıştır.

Zemin kattaki dükkânda bulunan demir dikme

Yapı merdiven evi ve galeri bölümü

Yapı odalarına giriş kapıları ve her odaya açılan hole de bakan pencereler

Oda içlerinin mevcut durumu

Giriş cephesi

Giriş cephesi

Giriş cephesi

III. RESTİTÜSYON RAPORU

Yapı 1895 yılında yapılmıştır. 19. Yüzyıl sonlarında yapılan bina Mimar Kemalettin caddesindeki özellikli yapılardan biridir. Günümüze büyük ölçüde cephe ve plan tipolojisini koruyarak gelen yapının restitüsyon projesi kurul arşivindeki dosyasında 1988 yılında hazırlanan rölöve projesine ve yapıdaki izlere göre hazırlanmıştır.

Buna göre;

  • Bodrum kata -yukarıdaki dükkândan- inen merdiven 1988 yılındaki rölöve projesine  uygun olarak kaldırılmıştır. Bodruma mevcutta da bulunan zemin kat giriş holündeki taş basamaklardan sadece iniş verilmiştir. Depo alanlarındaki bölücüler eski rölövesine uygun olarak restitüe edilmiştir.
  • Zemin katta giriş holünün 2 sahında kalan dükkânlar korunmuştur. Hole bakan ve yakın dönemde kapatılan açıklıklarda eski rölövesine uygun olarak ahşap doğrama kullanılması önerilmiştir. Doğrama önlerine ise demir kepenekler yapılmıştır.
  • Asma katlar, eski rölöve projesine uygun olarak hazırlanmıştır.
  • Birinci ve ikinci kat plan şemasında mevcut durum ile farklılık yoktur. Sadece odalar arasında geçiş sağlayan ve yakın dönemde kapatılan bölümler açılarak özgün olarak ahşap kapı çizilmiştir. Birinci katta eski rölövesine uygun olarak bayan tuvaleti yerine depo alanı yapılmıştır.
  • Cephelerde mevcut durum korunmuş, doğramalar kanatlı ahşap doğrama olarak önerilmiştir. Dükkân vitrinleri eski rölöve projesi ve Ali Talat’ın kitabı dikkate alınarak restitüe edilmiştir.

Goad haritası 1905

1988 yılındaki rölöveye ait bodrum kat planı

1988 yılındaki rölöveye ait zemin kat planı

1988 yılındaki rölöveye ait birinci kat planı

1988 yılındaki rölöveye ait ikinci kat planı

1988 yılındaki rölöveye ait kesit

 

1988 yılındaki rölöveye ait giriş cephesi