İSTANBUL MESCİTLERİNİN MİMARİ GELİŞİMİ(15.16.17.YY)
yüzyılda İstanbul’da inşa edildiği tespit edilebilmiş olan 74 adet mescitten 8 külliye mescidi, mimari özellikleri bakımından özgünlüğünü koruyarak günümüze gelebilmişlerdir. 34 adet bağımsız ve tekke mescidi ise zaman içinde çeşitli tamirler ve yenilenmeler sonucu büyük ölçüde özgün karakterlerinin yitirmişler, daha geç dönemlerin mimari ûsluplarını günümüze taşıyarak gelmişlerdir. Bugün, geriye kalan 32 mescitten birçoğunun yerini dahi tespit etmek mümkün değildir. Bu mescitlerden tekke ve bağımsız mescitler grubuna girenlerin tamamına yakının, dikdörtgen ya da kareye yakın dikdörtgen olan, plan şemalarını korumuşlardır. Ancak bazılarının 17. yüzyılda İstanbul şehrinin yapılaşmasındaki yoğunluğun arasında sıkışıp kalarak planlarının zorunlu bir deformasyona uğradığı görülür. Bu açıdan farklılık yaratan mescitlerin dışında kalanlar, özgünlüklerini büyük ölçüde koruyarak günümüze gelebilmiş olan Sinan mescitlerinin plan şemalarıyla benzerlik gösterirler.
Gerek 17. yüzyıl İstanbul mescitleri, diğer dönemlerde inşa edilen mescitler gibi zaman içinde en çok tahribata (özellikle yangın ve depremler gibi doğal afetler sonucu) ve değişime uğrayan yapı tipleri olmuşlardır. Her iki dönemde de mimari karakterlerinin ve plan şemalarının fazlaca değişmeden günümüze gelebilen az sayıdaki örnekleri karşılaştırıldığında, planlarının yanı sıra örtü sistemlerinin (ki bunlar düz ahşap tavanlı ve kiremit örtülü kırma çatılardır) ve duvar örgülerinde kullanılan yapı malzemelerinin benzerlikleri dikkati çeker. Kare (Davud Ağa, Ahmed Çelebi ve Defterdar mescitleri) ve dikdörtgen (Mimar Sinan ve Sokullu) planlı Sinan mescitlerinin moloz taş (Davud Ağa, Hacı Hamza, Ahmed Çelebi), taş ve tuğla (Sokollu ve Mimar Sinan mescitleri, kesme taş (Defterdar ve Hasan Çelebi mescitleri) duvar örgüler 17. yüzyıl İstanbul mescitlerinde de karşımıza çıkmaktadır, örneğin Arapkapısı, Tuti Abdüllatif ve Kadirihane Mescitleri moloz taş duvar, Sirkecibaşı ve Yalıköy Mescitleri taş ve tuğla duvar, Bayrampaşa Külliyesi ve Amcazade Hüseyin Paşa Külliyesi Mescitleri ise kesme taş duvar örgülüdür.
Sinan ve 17. yüzyıl mescitlerinde genel olarak alt pencereler dikdörtgen açıklıktı ve taş söveli, üst pencereler ise kemerli ve alçı şebekelidir.
Genelleme yapıldığında diğer bir ortak özellik, minarenin yapıdaki konumudur. Yine Sinan mescitlerinde son cemaat duvarının bir ucunda ya da kütleden uzak, avlu kapısı yanında bulunan minare, 17. yüzyıl İstanbul mescitlerinde farklı bir konumda değildir. Anadolu Selçuklu çağının minareli taç kapılarını hatırlatan avlu kapısına bitişik minare uygulaması 17. yüzyılda inşa edilen Tulumcu Hüsam Mescidi’nde de minarenin giriş kapısı üzerine yerleştirilmesi ile tekrarlanmıştır. Sinan mescitlerinden Sokullu Mescidi’nin açık merdivenli “minber minare “sinin bir benzeri olarak, 1614 tarihli Arabacılar (Hoca Halil Attar) Mescidi’nin ilk minaresi gösterilebilir.
Sinan mescitlerinde son cemaat yeri, cephede beş ya da dört, yanlarda iki açıklıklıdır. Son cemaat yeri ile harimi ayıran duvarın merkezinde kapı ve iki yanında birer pencere bulunmaktadır. Kapı merkezden sağa kaydırılmış ise, yanındaki iki pencere arasında bir son cemaat yeri mihrabı yer alır Bu düzeni 17. yüzyılın ilk yansına tarihlenen Defterdarburnu Mescidi’nin son cemaat yeri duvarında görülür. Ancak 17. yüzyılda inşa edilen mescitlerde son cemaat yeri, harim bölümünden çalınarak ya da kapalı mekanın giriş cephesine sonradan ilave edilerek yapılmıştır.
Klasik dönem Sinan mescitleri ile 17. yüzyıl İstanbul mescitlerinin mimari açıdan karşılaştırılmasında, bazı farklılıkların dışında genel olarak klasik dönem ve onu takip eden 17. yüzyıl boyunca bu yapı tipinin benzer mimari özelliklere sahip olduğu ve herhangi bîr tipolojik gelişim göstermediği sonucuna varılabilir.
yüzyıl Sinan yapıları, padişah, Valide Sultan ve sadrazamlar tarafından şehrin önemli mevkilerine cami ve külliyeler olarak inşa ettirilirken, bu asrın sonlarına doğru devlet bütçesinin zaafı, mimari alanda da etkili olmuş ve duraklama hissedilir bir şekilde belirmiştir. 17. yüzyıl ise, bu etkilerin en çok hissedilen asrı olmuş, büyük dini yapılar hemen hemen (Sultan Ahmed ve Yeni Camii gibi istisnalar dışında) hiç bir örnek veremez duruma gelmiştir.
Bu yüzyıl içinde, Fatih dönemi İstanbul’unun iskan sahaları yoğunlaşma ve dolayısıyla da gelişme göstermektedir. Yeni semtler ve mahalleler oluşmakta, şehir metropolünden uzaklaşmalar izlenmektedir. Bu yeni mahalleler sivil yapı gelişimlerini sürdürürken, günlük dini ibadetin uzak semtlerde kalan büyük camilerden ziyade yeni oluşan mahallelere daha küçük ölçekli ibadet yapılarının yapılmasını teşvik etmiştir.
Özellikle bağımsız mescitler (Mahalle mescitleri) sivil mimariyi örnek almış, semt sakinin ibadet için başvurduğu, adeta evlerinin oda ve sofası gibi, sakıflı bir görüntü sergilemişlerdir. Yapıların semtlerde imkân bulduğu yer ölçüsünde, yolların kesiştiği köşelerde veya mahalle ortalarındaki alanlarda, fakat çok kere de sivil yapı blokları arasında inşa edilmişlerdir. Bütün bu unsurlar bize, mescit yapısının sivil mimari ile en sıkı biçimde bütünleşen ve kaynaşan bir dini yapı tipi olduğunu kanıtlamaktadır.
Ancak külliye mescitleri, ihtiva ettikleri işlevsel yapılar topluluktan ve banilerinin sadrazam, vezir, hanım sultan gibi kimseler olmaları sebebiyle bağımsız ve tekke mescitlerinden daha muntazam ve kaliteli bir mimari sergilemektedirler. Tekke mescitleri ise özellikle 17. yüzyılda bağımsız mescitlerin dönüştürülmesi ile oluştuklarından, onlarla aynı özellikleri gösterirler.
Mescitlerin yapı malzemeleri de, adeta bu yapısal etkinliğin değişmez bir normu olarak ortaya çıkarlar. 16. ve 17. yüzyıllarda bağımsız ve tekke mescitlerinde genelde moloz taş, taş-tuğla tekniği yaygın olmasına karşın, külliye yapılarında istisnasız kesme taşın kullanıldığı görülür. Çatı örtüsü yüzyıllar arasında benzerlik gösterirken 16. yüzyıldaki mescit yapılarında görülen direkli son cemaat yeri, 17. yüzyılda ortadan kalkmış bunun yerini harim kısmı bölünerek ya da yakın tarihlerdeki onarımlarda sonradan eklenen, genelde ahşap bir kısım olarak ilave edilen, son cemaat yerleri almıştır.
Mescitler çeşitli nedenlerle (özellikle yangınlar ve depremler sonucu) çok sık yıkılan ve tahribata uğrayan yapılar olduklarından, çoğu kez onarım görerek ya da yenilenerek günümüze gelebilmişlerdir. Bu nedenle onarıldıkları ya da yenilendikleri dönemin bezeme unsurlarını taşımaktadırlar. 17. yüzyıl içinde inşa edilen, fakat farklı dönemlere ait bezeme unsurlarının yer aldığı bir çok mescit yapısı ile karşılaşılmaktadır. Bunların çoğu yakın dönemlere tarihlenmektedirler. Bu nedenle 17. yüzyıl için, bu yüzyılda inşa edilmiş mescit yapılarındaki bezeme unsurları göz önüne alınarak bir üslup birliğinden söz etmek mümkün değildir.
KAPTAN PAŞA CAMİİ TARİHÇESİ
Eyüp Vapur İskelesi karşısında, İskele Caddesi üzerinde, Kızıl Mescit Sokağı karşısında yer alan cami “Çevri Usta”, “Hacı Mahmud”, “Büyük İskele Camii ” adlarıyla da anılmaktadır.
Hadikat’ül-Cevâmi’ye göre “Eyüp İskelesi Mescidinin banisi Gürcü asıllı el-hac Mahmud Ağa’dır ki İbrahim Hân-Zâdeler’in kethüdalık hizmetinde bulunmuştur. Vefatı, Sultan II, Selim saltanatının başlarındadır. 975 (1567) Mescid, Çevri Usta’nın vefatından sonra malından Şehremini Hayrullah Efendi marifetiyle yenilenmiştir. Çevri Usta, Sultan Mahmud Hân Hazretlerinin hazinedarı olup 1235 muharreminin 21. günü (9 Kasım 1819) vefat ederek Fâtih Sultan Mehmed Cami’i şerifi civarında Nakşidil Valide Sultan Türbesi içine defin olunmuştur.(Hadika,s.345)
Mescit üçüncü kez Bahriye Nazın Bozcaadalı Hasan Hüsnü Paşa tarafından 1900’de yapılmıştır. Cami kapısı üzerinde bunu belirten dört satırlık kitabe bulunmaktadır. Bu kitabedeki satırlar Şair Refet Efendi’ye aittir. Minare ilk kez bu dönemde eklenerek cami bugünkü haline getirilmiştir. Eskiden ahşap olan cami bu kez kâgir malzemeyle yenilenmiştir. Bu onarım sırasında tamir sebebi ile masrafı artmış ve tamirden sonra Eyyûbi elhac İzzet Efendi adındaki hayırsever mescide minber koymuştur. Mescit, daha sonra Hasan Hüsnü Paşa tarafından şimdiki şekli ile yeniden yapılmış ve bir de minare ilave edilmiştir. Bunu belirten kitabesi cami kapısı üzerindedir. Dört satır halinde hazırlanmış olan kitabe şudur:
Kapûdân-ı hüsn-ü siret Hasan Paşa-yı deryâ-cûd
Bu âli ma’bedi te’sis idüb çün Cennet’ül-me’va
Okundukça… âyeti mihrâb-ü minberde
Hulûs ile du’â-hân ola tâ-kim millet-i beyzâ
Hüdâ banisin ecr ü mükâfat eylesün inşân
Bi-Hakk beyt-i ma’mûr ü becâyı Ka’bet’ül-ülyâ
Nola mihrabına yazılsa Re’fet bu güher târih
Yapdı Ma’bed’ül-envar-ı pür-feyz Hasan Paşa 1318 (1900) (Haskan, s.36)
Caminin altında çeşme vardır. Önceleri cami vakfı olarak kiralanan iki dükkânı ise günümüzde lojman olarak kullanılmaktadır.
Camiye iki taraflı bir merdiven ile çıkılır. Sade bırakılmış kapalı son cemaat yerinin doğu yönünde iki, giriş kapısı yönünde ise bir pencere ile aydınlatma sağlanmaktadır. Batı yöndeki pencereye ait iz belli olmakla beraber bu pencere sonraki bir tamiratta kapatılmıştır. Sağ tarafta ise kadınlar mahfiline girişi sağlayan merdivenler bulunur. Kadınlar mahfili ahşap malzeme ile oluşturulmuştur. Alçak tutulmuş korkuluklar orta kısımda dışa doğru yarım yuvarlak çıkma yapar.
Harime giriş kapısının iki yanında basık kemerli birer pencere mevcuttur. Harim, kare planlıdır. Mihrap, yay kemerli ve iki yanda plastırlarla sınırlandırılmış çok derin olmayan bir niş şeklindedir. Çiçek motifleriyle bezenmiş olup sade bir görünüm arz eder.
Cami içten kubbe, dıştan ise basit bir çatı ile örtülüdür. Kubbe göbeğinde 1318 tarihli bir ayet vardır. Tavan silmesi oymalı tahtalarla süslenmiştir. Kadınlar mahfili de dahil olmak üzere tavan aplike olarak bezenmiştir. Motifler natüralisttir. Bu süslemelerin bir kısmı sökülmüş, bir kısmının da boyası akmıştır. Cami dıştan, hareketli bir saçak ve silmelerin yanı sıra pencere etrafında plastırlarla hareketli bir görünüme sahiptir.
1984-1985’te yapılan istimlakler sonucu cami doğal dokusundan koparılarak tek başına kalmış, Çevri Usta’nın, caminin yakınında olduğu söylenen mezarı hakkında kesin bir bilgi ya da belge mevcut değildir.
RÖLÖVE RAPORU
PLAN ÖZELLİĞİ
Dikdörtgen planlı olan yapı 13.00 mx 8.80 m. Ebatındadır. 2 katlı olan yapı kesme taş duvarlı, kagir bir camii dir. İlk dönemi ile ilgili belge olmayan camiinin ahşap bir mescit olduğu daha sonradan 1900 yılında tekrardan inşaa edilen yapı günümüze gelmiştir.
Camii alt bölümü mevcutta kadınların abdest yeri ile camii görevli lojmanı olarak kullanılmaktadır. Son cemaat ve harim kısmına kuzey cephesindeki 2 kollu ‘I’ formlu merdivenle ulaşılır. Girişte yapı ile uyumsuz olan yakın dönemde yapılmış pvc doğrama rüzgarlık vardır.
Rüzgarlıktan sonra kapalı son cemaat bölümüne girilir. Son cemaat bölümünün sağ köşesinde minare kürsüsü yükselir. Hemen yanında kadınlar mahfiline çıkış sağlayan ahşap merdiven evi vardır. Son cemaat yeri dikdörtgen formlu olup 4.23 m. X 8.80 m. Ebatlarındadır. Tavanı ahşap çıta tanzimlidir. Döşeme sistemi volta döşemedir. Bu sistem üzerine ahşap kaplama yapılmıştır. Duvarlar sıva üzeri boyadır. Duvarlarda kalem işi yoktur. Son cemaat bölümüne kuzey cephesinde, batı cephesinden 1, doğu cephesinden 2’ şer adet pencere açılır. Harime bakan güney duvarında da 2 adet pencere bulunur.
Son cemaate giriş kapısı cephe orta aksındadır. Kapının karşı aksındaki diğer bir kapıdan da harime girilir. Ahşap olan kapılar özgündür.
Harim 7.40 m.x 7.40 m. Ebadında kare planlıdır. Her cepheden 2’ şer adet pencere harime açılır. Ahşap doğramalı pencereler yakın dönemde yenilenmiştir. Harimin içi muazzam bir işçiliğe sahiptir. Dışarıdan kırma çatı olan üst örtünün iç kısmı, harim üstü kubbe ile geçilmiştir. Kubbe iç kısmı muazzam bir kalem işçiliğine sahiptir. Minber ve vaiz kürsüsünde tavandaki kalem işlerini ahşap işçiliğe bırakır. Mihrap minber ve vaiz kürsüsüne göre daha az işçiliklidir. Mihrap nişi yarım daire formundadır ve üst kısmı da yarım daire formu ile kapanır. Mihrap nişi etrafında üzengi seviyesine kadar ahşap sütunçeler yapılmıştır.
Ana sahın döşemesi de son cemaat gibi ahşap kaplamadır. Duvarları çalışma sürecinde tekrardan boyanmıştır. Duvarlarda tavanlardaki zenginliğe karşın sadelik hakimdir.
Zemin kat yukarıda da değinildiği üzere abdestlik ve lojman kısımlarından oluşur. Kadınların abdestliğine kuzey cephesinde merdiven alt kısmından girilir. Lojmana ise güney cephesindeki tek kanatlı demir kapıdan girilir. Demir kapıdan dar ve küçük bir hole geçilir. Hole banyo, mutfak ve iki odanın kapısı açılır. Holün solunda kalan odanın içinden 3. odaya geçilir. Lojmanın hol ile soldaki odaları ayıran kagir duvarı ve abdestlikle arasındaki kagir duvar dışındaki diğer bölücü duvarları özgün değildir. Islak mekan döşemeleri seramik, diğerleri laminat parkedir. Duvar ve tavanlar sıva üzeri boyadır. Tavanlar volta döşemedir.
CEPHE ÖZELLİKLERİ
Kuzey cephe fotoğrafı
Yapı cepheleri kesme taştır. Kuzey cephesi dışında diğer 3 cephenin pencere açıklıkları aynı özelliktedir.
Kuzey cephesi aynı zamanda camii giriş cephesidir. Orta aksında sağ ve soldan tek kollu taş basamaklı merdiveni vardır. Bu merdiven ile yakın dönemde yapılan rüzgarlığın sahanlığına oradan da son cemaat bölümüne ulaşılır. Zemin kat ile birinci kat arasında kat silmesi dolanmaktadır. Köşeler sütun görünümünü vermek için dışarıya doğru çıkarılmıştır.
Cephenin orta aksının 2 yanında biri sağır olma üzere iki adet pencere vardır. Bunlardan minare kürsüsüne yerleştirilen pencere sadece pencere nişi olarak yapılmıştır. Dikdörtgen formlu pencere üst kısmı sivri kemer ile geçilmiştir. Kapı etrafı dikdörtgen söve ile dönülmüştür. Kapı üst kısmındaki yuvarlak kemerli pencere açıklığının üst bölümünde kitabesi vardır (bkz. Kuzey cephe fotoğrafı).
Doğu cephe fotoğrafı
Doğu cephesinde harime ve son cemaate bakan 4 adet pencere vardır. Pencereler 3.89 m. yüksekliğindedir. Alt kısımları açılır kanatlıdır. Üst kısımlarındaki doğramalar sabittir. harime bakan pencerelerin üst bölümü yarım daire kemer ile geçilmiştir. Son cemaate bakan bakan soldaki pencere üst sövesiArap mimarisinde olduğu gibi tam daire formuna sahiptir. Sağdaki pencere yüksekliği 2.54 m. olup dikdörtgen formludur. Üst kısmında arapça kitabesi ve onunda üstünde ‘C’ ve ‘S’ kıvrımlı motifler vardır. 2 pencere arasında sütunçede konulmuştur. Harim ile son cemaat arasında da köşelerdeki sütunçelerden tekrarlanmıştır (bkz. Doğu cephe fotoğrafı).
Zemin katta üst kat pencere akslarında pencereler yerleştiriliştir. Yuvarlak kemerli pencereler 2 farklı ebatta sahiptir. Abdestliğe açılan pencereler 0.97 m. x 1.39 m. ; lojmana açılan pencereler ise 1.16 m. x 1.82 m. ebadındadır. Doğu avlu duvarına yaslanana abdestilkerin üst örtü sistemi doğu cephesine yaslanmaktadır.
Kırma çatı parapet içinden yükselmektedir. Parapetler 85 cm. yüksekliğindedir.
Güney ve batı cepheleri
Güney cephesine harim katından 2 pencere açılmıştır. Zemin kat açıklıkları üst kat pencere açıklıkları orta aksının her iki yanına yerleştirilmiştir. Yakın dönemde kapatılarak değiştirildiği anlaşılan zemin kat pencere boşluk ebatları küçültülmüştür. Zemin katta sol bölümde 2 adet pencere vardır. Sağda lojmana açılan demir kapı ve sağ yanında küçük banyo penceresi vardır.
Zemin kat pencerelerindeki değişiklik dışında cephe kesme taş düzeni, harim pencere özellikleri doğu cephesi ile aynı özelliktedir.
Batı cephesi doğu cephesi ile aynı özelliktedir. Sadece minare kürsüsü nedeni ile son cemaate açılan doğu cephesindeki dikdörtgen formlu pencere burada yoktur. Minare alt kısmında küçük bir çeşmesi vardır.
Minare kesme taştır. Yıkılan minare gövdesi yerine yakın dönemde kurul kararı dönemine uygun olarak kesme taştan mevcut minare yapılmıştır.
YAPIDAKİ BOZULMALAR
Yapı özgün plan şemasını büyük ölçüde koruyarak günümüze ulaşmıştır. Yapıda yapılan yakın dönem değişiklikleri cephelerdeki uyumsuzluk ve kullanılan malzemeler nedeni ile anlaşılmaktadır. Zemin katta kaynaklarda ve eski fotoğraf belgelerinde görülen dükkanlar yerine abdestlik ve lojman gelmiştir. Lojman nedeni ile batı ve güney cephesindeki pencere açıklıkları değişmiştir. Mermer kaplı merdivenler yenilenmiştir. Rüzgarlık bölümü yakın dönemde yapılmıştır.
Pencereler yakın dönemde ahşap doğrama ile yenilenmiştir.
Cephelerde kesme taşlarda ciddi hasarlar vardır. Taşlarda çatlak ve malzeme kaybı ciddi durumdadır. Cephelerde kirlenmeler vardır.
Doğu avlu duvarına bitişik konumlanan abdestliklerin üst örtüsü doğu cephesine yaslanmaktadır ve bu durum camii cephesinin algılanmasına neden olmaktadır.
RESTİTÜSYON RAPORU
Cami günümüze gelinceye kadar birçok kez yenilenmiştir. İlk olarak ahşap sistemde 1567 yılında yapılan camii, 17. Yüzyılda yenilenmiş en son 1900 yılında kagir olarak mevcut durumu ile yapılmıştır. Erken dönemlerine ait elimizde belge olmadığından 1900 yılına ait restitüsyon projesi hazırlanmıştır. Restitüsyon projesi hazırlanırken elimizdeki yazılı ve görsel belgeler ile yapıdaki izlerden yararlanılmıştır.
Buna göre restitüsyonda alınan kararlar şunlardır;
Yapının zemin katında yakın dönem lojman yapısı olarak kullanılan bölümdeki geç dönem bölücü duvarlar kaldırılmıştır. Lojmanın olduğu kısımda yazılı belgelere göre 2 adet dikdörtgen formlu dükkan yapılmıştır (bkz. Restitüsyon plan paftası). Abdestliğin olduğu kısımda 3. Dükkan bölümü olarak restitüe edilmiştir.
Zemin katta batı ve güney cephesinde yakın dönemde kapatılan dükkan vitrin boşlukları özgün durumuna getirilmiştir. Dükkan vitrinleri belge-1 doğrultusunda restitüe edilmiştir.
Kuzey cephesindeki giriş saçağı yerine belge-2 deki fotoğrafta görülen ahşap doğramalı rüzgarlık yapılmıştır.
3. Dükkana yine merdiven altından giriş verilmiştir.
Üst kottaki mevcut pencere düzeni korunmuştur. Sadece belge 1-2 ve 3’ e göre ahşap doğrama sistemi restitüe edilmiştir.
Minare ile ilgili elimizde kesin veriler olmadığından, kurul kararı ile dönem özelliğine uygun yapılan minare formu mevcut hali ile korunmuştur.
Çatı örtüsü kurşun olarak değiştirilmiştir.
Dükkan zemin kaplaması, karo siman kaplama olarak önerilmiştir. Duvar ve tavanlar malzeme raporuna uygun olarak kireç harçlı sıva önerilmiştir.
Harim ve son cemaat bölümü mevcut hali ile korunmuştur. Döşemeleri ahşap kaplamadır. Duvarlar malzeme raporu doğrultusunda kireç harçlı sıva yapılmıştır (bkz. Malzeme raporu).
Avlu duvarına yaslanan abdestlikler ve doğu cephesine yaslanan üst örtüsü kaldırılmıştır.
Tavanlar mevcut durumu ile korunmuştur.
Minber, vaiz kürsüsü ve mihrapta özgün olduğundan projede korunmuştur.
Giriş merdivenlerinin altı mevcutta mermer kaplamadır. Belge 6 ve 1 de görüldüğü üzere sıvalı olan bu bölümler belgeler doğrultusunda sıvalı olarak restitüe edilmiştir.
Belge-1 (dükkan cepheleri)Belge 2 (ahşap doğramalı rüzgarlık görülmektedir)Belge 3 ( kuzey ve doğu cephesi)Belge 4Belge 5Belge 6 (1946 yılı)Belge 7 (1946 yılı)
RESTORASYON RAPORU
Yapı restorasyonu, restitüsyon doğrultusunda yapılmıştır. Buna göre alınan kararlar şunlardır;
Öncelikle yapı cepheleri mekanik yöntem ile (mikro kumlama ) temizlenmelidir. Taşlardaki 5 cm. büyük olan malzeme kayıplarında bu bölgeler çürütme yöntemi ile özgün taşa uygun taş malzeme ile tümlenmelidir. 5 cm.’ den küçük olan malzeme kayıplarına dokunulmamalıdır. Taşlarda tabaka halinde kalkma olan bölümlerde yine çürütme yöntemi ile tümleme yapılmalıdır.
Uygulamada çatı arasına girilmeli, ahşap tavan alttan askıya alındıktan sonra çürüyen tüm ahşap elemanlar aslına uygun malzeme ile değiştirilmelidir. Çatı üst örtüsü restitüyona uygun olarak kurşun yapılmalı ve altına su yalıtımı için keçe kullanılmalıdır.
Yağmur iniş boruları çinko olarak yenilenmelidir.
Tüm doğramalar sökülmeli ve restorasyon projesine uygun olarak 1. Sınıf çam ile yapılmalıdır.
Tavanlarda kalem işlerinin ve ahşapların bozulduğu bölgeler aslına uygun olarak onarılmalıdır.
Kuzey cephesindeki merdiven yan duvarlarındaki mermer kaplama sökülerek kireç harçlı sıva ile sıvanmalıdır.
İç duvarlarda önce boya raspası yapılmalı ve altta kalem işi var ise projelendirilerek restorasyonu uzman kişilerce yapılmalıdır.
Yapı iç duvarlarında sıva raspası da yapılması gereklidir. Cephe taşlarındaki bozulmalar ciddi oranda olduğundan mevcutta tespit edilemeyen var ise çatlakların tespiti için raspa işlemi yapılmalıdır. Çatlaklar konunun uzmanlarınca yerinde değerlendirilmelidir. Değerlendirme yapıldıktan sonra;
*1 cm.’ den küçük kılcal çatlaklarda özgün harç ile enjeksiyon yapılması önerilir.
*1 ila 4 cm. olan çatlaklarda özgün harç ile enjeksiyon yapıldıktan sonra paslanmaz çelik çubuklarla dikiş atılmalıdır.
*4 cm.’ den büyük çatlak oluşumlarında ise çatlağın etrafı 20-30 cm. açıldıktan sonra özgün malzemesi ile yeniden örülmelidir.
Ahşap döşeme kaplamaları kontrol edilmeli ve çürüyen kısımlar özgün ahşap malzeme ile yenilenmelidir.
Zemin katta tavanlar sıva raspası yapıldıktan sonra paslanan volta döşeme putrelleri ince zımparalar ile temizlenmeli ve üzerine antipas sürülmelidir.
Yapılarda kullanılan ahşaplar 1. Sınıf çam olmalı, fırınlanmış ve emprenye edilmiş olmalıdır. Mevcutta kullanılacak olan ahşap elemanların üzerine böceklenmelere karşı emprenye sürülmelidir.
Doğu avlu duvarına bitişik konumlanan abdestlikler projede tasarlanmıştır. Mevcutta tuvaleti olmayan camiinin ihtiyacını karşılamak için projede abdestlik altına tuvaletler önerilmiştir. Abdestliğin 2 yanından bodrum kattaki bay ve bayan tuvaletine inen merdivenler çözümlenmiştir.
KAYNAKÇA
ASLANAPA; Oktay : Osmanlı Devri Mimarisi, İstanbul 1983
Ayvansarayi Hüseyin Efendi, Ali Satı Efendi, Süleyman Besim Efendi: Hadikatü’l Cevami, Haz. Ahmed Nezih Galitekin, İstanbul 2001
(ELDEM)Halil Edhem: Nos Mosquees de Stamboul, İstanbul 1934
HASKAN; Mehmet Mermi: :Eyüp Tarihi I, İstanbul 1993
Müler-Wiener; Wolfgang : İstanbul’un Tarihsel Topografyası, Çeviren Ülker Sayın, İstanbul 1997.
ERDOĞAN; Esra Güzel : “Kaptan Paşa Camii”T.T.V.D.B.İ.A.,C. 5, İstanbul 1994
ÖZ; Tahsin : İstanbul Camileri, C.ll, 8.İstanbul 1964
TOZUN; Aylin : XVI.Yüzyıl İstanbul Mescitleri, M.S.G.S.Ü.Sos. Bil.Ens.San.Tar.Ana Bil.Dalı, Türk İslam Sanatları Programı Yayımlanmamış Y.Lis.Tezi, İstanbul 2002.
ÜSTÜN; Ayşe : Osmanlı Arşivindeki İstanbul Cami ve Türbelerinin Tamirleriyle İlgili Belgeler, D.E.Ü. Sos.Bil.Ens. İsl.Tarihi ve San. Ana. Bil. Dalı Yayımlanmamış Doktora Tezi, İzmir 2000
Kaşgarî Mürteza Efendi Tekkesi’nin Rölöve-Restitüsyon-Restorasyon Raporu
KAŞGARÎ TEKKESİ TARİHÇESİ
Eyüp Merkez Mahallesi, İdrisköşkü/Karyağdı mevkiinde, Hüsam Efendi Sokağı ile Karyağdı Sokağı’nın arasında yer almaktadır.
Tekkeler genelde İslâm, özelde tasavvuf düşüncesinin; anlayış ve terbiyesinin hem teorik hem pratik bakımdan işlendiği, halka da sunulduğu mekanlardır. Gündelik hayatın sıkıntıları içinde bunalan insanlar, buralara gönül dünyâlarını, ruhlarını dinlendirmek için gelirler, aradıkları huzur ve rahatı bularak manevi doyuma erişirlerdi. Böylece tekkelerde bulundukları süre içinde insanlar, hem boş zamanlarını en güzel şekilde değerlendirirler; hem de sıkıntılarını atarak ferahlamış olurlardı. (Kazıcı, s.29)
Her tarikat kendi anlayışını halka ulaştırmak için tekkesini kurmuş böylece, tarikatlarla birlikte İslâm dünyasının hemen her tarafında tekkeler daha yoğun bir şekilde görülmüştür. Hatta aynı mahallede birbirlerine yakın mesafelerde onlarca tekke inşâ edilmiştir. Kâşgarî, Hatûniye, Karyağdı tekkeleri Eyüp’te aynı mahallede kurulmuş olan tekkelerin sadece birkaç tanesidir.
Devlet ricalinden Tersane Emini Yekçeşm Hacı Mürteza Efendi (1747) tarafından Nakşibendiyye’ye bağlı bir cami-tekke olarak tesis edilmiştir. Cami-tevhidhane, harem, selâmlık, derviş hücreleri, şadırvan, kuyu ve sair müştemilattan oluşan tekkenin inşaatı 1744’te başlamış, 1745’te sona ermiş, postuna evvelce Eyüp’teki Kalenderhane (Özbek) Tekkesi’nin şeyhi olan Kaşgârlı Hâce Abdullah Nidaî Efendi(1688-1760/61) oturmuştur.(Tanman,s.475)
Kuruluşunu izleyen yüzyıllarda Kaşgârî Tekkesi çeşitli eklerle donatılmış, yapıları onarılmış ve yenilenmiştir. Bu meyanda Kaşgârî Abdullah Efendi’nin 1760/61’de vefatını takip eden yıllar içinde kabri üzerine türbe inşa edildiği, III. Selim tarafından 1790’da vefat eden 3. postnişin Şeyh İsa Geylanî(1699-1790)için diğer bir türbe yaptırdığı, cami-tevhidhanenin muhtemelen 19. yüzyılın 2. çeyreği içinde harem, selâmlık ve diğer bölümlerin aynı yüzyılın 2. yarısı içinde yenilendiği, tekkenin mensuplarından Sürre Emini Hacı Ahmed Bican Paşa
Eyüp (tarihi bilinmemektedir)Eyüp sahil yolu (tarihi bilinmemektedir)
tarafından 1873’te diğer bir kuyunun vakfedildiği bilinmektedir (Tanman, s.475) Vakıflar eliyle cami-tevhidhane ile türbelerin 1967’de, harem-selâmlık kesiminin de 1988’de tamir ettirildiği tespit edilebilmektedir. 1925’ten sonra cami-tevhidhane yalnızca cami olarak kullanılmış, tekkenin şadırvan avlusunda bulunan ve kullanılmadığı için harap olan bir takım ahşap bölümler (derviş hücreleri vs.)1962’de çökmüştür. (Tanman,s.475)
Kuruluşundan kapatılışına kadar Nakşibendiyye tarikatına bağlı kalan Kaşgârî Tekkesi’nin ayin günü Hankâhname, Asitâne ve M.Cevâmi‘ de cuma, M.Tekâyâ‘da ise perşembe olarak kayıtlıdır.
Nakşibendîliğe bağlı olan Kaşgarî Tekkesi “Mürteza Efendi Tekkesi” ve “Kâşgarî Şeyh Nidaî Abdullah Efendi Tekkesi” adları ile de tanınmakta, Haliç manzarasına hâkim olan yapı, son yıllarda onarım geçirmiş bulunmaktadır. Nakşibendîliğe bir hac yolculuğu sırasında Mekke’de Ahmed Yekdest tarafından dahil edilen Şeyh Yekçeşm el-Hac Mürteza Efendi (ö. 1753) tarafından 1158/1745-46’da tesis edilmiştir. Gerçek adı Ahmed Carullah Cüryanî olan Ahmed Yekdest’in Mekke’de Nakşibendîliğin Müceddidî kolunu temsil eden Hintli şeyhlerden olduğu bilinmekte, dolayısıyla Kaşgarî Tekkesi’nin, yine Eyüp’te bulunan Şeyh Murad Tekkesi ile beraber Müceddidî kolunun İstanbul’da belli başlı yayılma merkezlerinden olduğu anlaşılmaktadır.(Tanman, s.479) Tekkeyi kuran Mürteza Efendi’nin önemi inkâr edilemez ise de, Kaşgar’dan 17. yy’da İstanbul’a gelen, İstanbul daki faaliyetlerinin başlangıcında Müceddidî koluna mensubiyeti şüpheli olan ve tekkeye adım veren Şeyh Abdullah Nidaî Kaşgarî (ö. 1760) asıl kurucu olarak kabul edilebilir. Önceleri Eyüp’teki Kalenderhane Tekkesi’nin şeyhliğini üstlenen Abdullah Nidaî, kalender hayatının katı kurallarına, özellikle de mücerredlik (bekârlık) erkânına uymak istemediği için bu görevden ayrılmak zorunda kalmıştır. Doğu Türkistan kökenli olduğundan İstanbul’a gelir gelmez aynı bölgeden olan dervişlerin toplandığı Kalenderhane Tekkesi ile bağlantı kurduğu anlaşılmaktadır.
Kalenderhane Tekkesi ile Kaşgarî Tekkesi’nde birbirinden oldukça farklı tasavvufi telakkilerin egemen olduğu hemen fark edilir. Kalenderhane Tekkesi Nakşibendîliğin Kalenderîlikle karışmış bir biçimini, Kaşgarî Tekkesi ise aynı tarikatın sıkı kurallarla donatılmış dinamik bir yorumunu temsil edegelmiştir. Zâkir Şükrî Efendi, Kaşgarî
Eyüp Feshane-i Amire (tarihi bilinmemektedir)
Tekkesi’nin, kumlusundan tarikat faaliyetlerinin yasaklandığı 1925’e kadar postuna geçen şeyhlerin listesini vermektedir. 19. yy’ın sonlarında tekkenin şeyhliğini üstlenen Mehmed Aşir Efendi’nin (ö. 1903) Meclis-i Meşâyih’in üyelerinden olduğu bilinmektedir. Zâkir Şükrî Efendi’nin verdiği listeye Şeyh Bahaeddin Efendi (ö. 1918) ile Cumhuriyet döneminde tekkenin harem dairesinde ikamet etmeyi sürdüren Seyyid Abdülhakim Arva-sî’yi (ö. 1943) eklemek gerekir. Aslmda ilmiye sınıfından olan, Güneydoğu Anadolu kökenli Abdülhakim Arvasî 1919’dan itibaren Süleymaniye Medresesi’nde tasavvuf dersleri vermiş, 1931’de, Menemen Olayı’nın üzerine, tekkede gizli ayinler tertip ettiği gerekçesi ile polis tarafından tutuklanmış, ancak kısa bir süre sonra beraat etmiştir.(Tanman s.478)
Tekkenin Kurucusu Murtazâ Efendi:
Devletteki görevinin yanı sıra, başta Kaşgarî Tekkesi olmak üzere, bir çok hayır kurumunun kurulmasında katkıları olan önemli bir şahsiyettir. Bu hayır işlerine başta kızı ve hanımı olmak üzere yakınları da iştirak etmiş ve güçlü bir vakıf müessesesi oluşturmuşlardır. Kurdukları Kâşgarî Tekkesi iki asrı aşkın bir zamandır hâlâ varlığını korumaktadır.
Murtazâ Efendi’nin Tersâne-i âmire emîni, cizye muhasebecisi olarak görev yaptığını, İstanbul’da Mahmutpaşa’da Veli Câmii yakınında ikamet ettiğini bizim için birinci elden kaynak olan vakfiyeden öğrenmiş oluyoruz. Murtazâ Efendi ilmiyeden yetişmiş, muhasebecilik gibi hesap işleri alanında yüksek görevlere getirilmiştir. Murtazâ Efendi Tersâne emîni olarak görev yapmıştır. Osmanlı Devleti’nde böyle bir vazifede bulunan kişiye tersâne veznesinden çıkan paranın yüzde onu maaş olarak ödeniyordu.
XVIII. yüzyılda kurulan Kâşgarî Dergâhı ile ilgili en önemli kaynaklardan biri, bu tekkenin kurucusu Murtazâ Efendi’ye ait vakfiyedir. Vakfiyenin tamamında Murtazâ Efendi, eşi Behri Hatun, kızı Selime Hanım’ın vakfettiği mülkler sıralanmıştır. Söz konusu vakfiyenin kısa bir bölümünde Kâşgarî Dergâhı’na yer verilmiştir.
Tekkenin yapımına 1157/1744’de başlanmış, 1158/1745’te bir sene içerisinde tev-hidhâne ve şeyhin evinden ibâret olan kısmı tamamlanmıştır.(9) Bu iki bölüm günümüzde mevcuttur. 1159/1746’da Tekkenin bânisi Murtazâ Efendi tarafından tekke vakfedilmiştir.(10) Gördüğü bir rüyâ üzerine, tekkeyi ve yanındaki câmiyi Nakşbendiyye tarîkatı müntesiplerine verilmesini şart koşmuştur. (Ayvansarayi, s.260)
Vakfiyeden edindiğimiz bilgilere göre kuruluşu itibariyle tekkede beş oda, tekkeye ait bir mescid, fakirlerin yemek yiyebileceği büyük bir oda ve helâ bulunmaktaydı. Bir odanın şeyhe, dört odanın da tekkenin dervişlerine tahsis edilmesi şart koşulmuştur. Vakfiyede dört odanın dervişlere tahsis edilmesi istendiğinden tekkede şeyhin haricinde dervişlerin de
barındıkları anlaşılmaktadır. İlgili bir arşiv belgesinde, XIX. yüzyılın ortalarında tekkede kalan şeyh ve dervişlerin isimleri açıklanmıştır.(Çetin, s.296)
Vakfiyede ifade edildiği gibi tekkede kalan bu dervişlerin yemek ve barınma ihtiyaçları tekkenin vakfından karşılanıyordu. Çünkü vakfiyede sırf yemek masrafları için günlük otuz akçe ayrılması istenmektedir. Barınma ihtiyacının da temin edilmesine yönelik olarak, vakfedilen beş odadan dördü, dervişlerin ikamet etmeleri için tahsis edilmişti. Bunun yanında şeyhin, imamın, müezzinin, aşçının, hademenin vb. tekkede görev alan vazifelilerin günlük ücretleri de yine tekke vakfından karşılanıyordu. Bütün bu giderlerin temin edilmesi için Murtazâ Efendi, İstanbul’un ve Anadolu’nun çeşitli yerlerinde mülkler vakfetmişti. Vakfedilen akârlar kiraya verilmekte ve kira gelirleriyle, Kâşgarî Tekkesi ve Rûmeli’de Silistre kasabasına bağlı Baylar Kö-yü’nde yaptırdığı câmi ve mektebin ihtiyaçları karşılanmaktaydı. Murtazâ Efendi’den sonra kızı Selime Hanım ve eşi Behri Hatun da çeşitli akarlar vakfetmişler. Kendilerine âid vakfı Murtazâ Efendi’nin vakfına dâhil etmişlerdir.
Kısaca Murtazâ Efendi’nin vakfı, eşi ve kızının vakıflarının da buraya ilhak edilmesiyle daha da güçlenmiştir. Murtazâ Efendi’ye âid vakfiye 105 varaktan ibarettir. Eşi Behri Hatun, kızı Selime Hanım’ın vakfiyesi de buna dâhildir. Türkçe, sâde bir dille yazılmıştır. Vakfiyede üzerinde durulan hususlardan biri vakfın nesilden nesile intikali ile devamının sağlanmasıdır. Tekkenin girişindeki kitâbeden de anlaşıldığı gibi, Kaşgarî Tekkesi, kuruluşundan tekkelerin kapatıldığı tarihe kadar Nakşibendiyye tarikatına bağlı olarak faaliyetlerini yürütmüştür.(Çetin, s.297) Vakfiyede tekkenin, Nakşbendiyye müntesiplerine âit olduğu şu ifadelerle vurgulanmıştır. “….Medîne-i Eyyüb el- Ensâ-ri’de binâ ve ihyâ eylediğim zâviye-i latîfe-i Nakşbendiyye fukarasına meşruta….” (Vakfiye, vr. 13b)
Tekkede, camide ve mektepte imâmet, hitâbet ve hoca olarak görevini ifa edenler vefat ettiğinde, bu vazifelere tâyin edilen kişilerin, vakfın mütevellisinin de uygun bulduğu Kur’ân tilâvetine ve İslâmî ilimlere vâkıf kişilerden seçilmesini istenmiştir.(Çetin, s.297)
Yani işin ehli olan kimselere vazife verilmesi istenmiştir. İlgili vakfiye kaydı: “… İmâmet ve hitâbete ve hocalığa mutasarrıflar fevt oldukta mücevvid ve tilâvete kâdir ve şerâît-i İslâmiyyeye ârif müstahik ve muhtâr cemâat evlâdları bulunur ise mütevelli arzı ile evlâdına tevcîh oluna. Müstahik olmayan evlâdına verilmeyip müstehik olan kimselere verile….”(Vakfiye, vr. 19b,20a)
Murtazâ Efendi hayatta olduğu sürece vakfın tevliyetinin kendisinde, vefatından sonra ise neslinden gelen kişilere âid olmasını şart koşmuştur. (Vakfiye, vr. 17b-19b)
Vakfiyede ev, tarla, arsa gibi gayr-i menkullerin satılmamak şartıyla kendisinden sonra gelen mirasçılara bırakılması “ev-lâd-ı evlâd-ı ..batnen ba’de batnin meşruta ola” diyerek vakfın devamlı olarak kuşaktan kuşağa intikal etmesi istenmiştir. Bahsi geçen şartlarda azaltma, çoğaltma, değiştirme vs. bütün bunların hepsinin kendi üzerinde olduğu, ifade edilmiştir. (Vakfiye, vr.20a-b,21a)
Vakfiyenin ikinci bölümünde Murtazâ Efendi’nin İstanbul ve Anadolu’nun çeşitli yerlerindeki vakıf ve akaratına yer verilmistir. Murtaza Efendi, ayrıca Silistre kasabasına bağlı Baylar denilen yerde bir câmi, bir mektep vakfetmiştir. ( Vakfiye, vr. 27a)
Tespit edebildiği kadarıyla, Murta-zâ Efendi 51 ev, 1 yalı, 5 yahudihâne, 1 mes-cid, 1 câmi, 1 tekke, 1 mektep, 2 hamam, 22 oda, 480 akçe kira geliri, 10 bin kuruş, 1 gümrükhâne, 1 bakkal dükkanı, 1 berber dükkanı, 1 hallaç dükkanı, 1 manav dükkanı, 1 dükkan, 1 ticârethâne, tatlı su gelirleri, balıkçı mahzenleri vakfetmiştir.(Çetin, s.298)
Kızı Selime Hanım ise, 2150 kuruş vakfetmiş ve bununla İstanbul’un çeşitli yerlerinde 7 ev, 4 dükkan alınmıştır. Eşi Behri Hatun ise, 6000 kuruş vakfetmiş bunun 5550 kuruşu ile günlük 30 akçe kira getiren 23 ev alınmıştır. Vakfedilen evlerde genelde altlı üstlü odalar, sofa, kiler, mutfak, hamam, helâ, su kuyusu, ahır, avlu, ambar,ocak, mahzen, bahçe, köşk, odunluk, hol, geniş salon, mağsel, meyveli meyvesiz ağaçlar, su kuyuları gibi unsurlar bulunuyordu. Vakfedilen mülkler genelde Eyüp olmak üzere İstanbul’un çeşitli semtlerinde yer almaktadır.
Vakfiyedeki bilgiler ışığında Murtazâ Efendi’nin vakfettiği mülkleri ve yapılacak harcamalar şu şekildedir:
Vakfiyede yer alan Kâşgarî Tekkesi ile ilgili bölümde de tekkede imâm, müezzin, kayyım, hademe aşçı vs. olarak görev üstlenen kişilere ne kadar yevmiye verileceği, bilhassa vefât eden şeyhin yerine tâyinin nasıl yapılacağı, tekkenin masrafları için ne kadar meblağ ayrılacağı, vakfedilen akâr ve mülklerin neler olduğu, tek tek açıklanmıştır(Çetin, s.299).
Vakfiyeye göre tekkede görev alan kişilere ve tekkenin masraflarına ödenmesi gereken meblağlar:
Murtazâ Efendi Vakfı’ndan Tekkenin Personeline Ödenecek Meblağ
Görevli Yevmî akçe
Şeyh 10
İmâm- Hatip 4
Müezzin-Kayyım 4
Aşçı 3
Hademe 2
Vakıf Mütevelli 4
Katip 2
Câbî 3
Râh-ı âbî (su yolcusu) 2
Toplam 9 kişi 34 Akçe
Murtazâ Efendi Vakfı’ndan Tekkenin İhtiyaçları İçin Ödenecek Meblağ
Tekkenin İhtayaçları Yevmî akçe
Yemek Masrafları 30
Revgan-ı Zeyt, Mum 3
Toplam günlük 67
Tekkenin İhtayaçları Senevî akçe
Mefruşat meblağı 1000
6 Okka Mum-ı asel ….
Toplam senelik 1000
Kâşgarî Tekkesinin Mimarisi
TEKKE PARSELİ İÇİNDE YER ALAN YAPILAR
XVIII. yüzyılda kurulan Kâşgarî Dergâhı adını, tekkenin ilk şeyhi Abdullah Nidâî’nin memleketi olan, bugün Çin idaresinde bulunan Doğu Türkistan’ın merkezi Kâşgar’dan almaktadır. Dergâh, Eyüp semtinde, İdris Köşkü mevkiinde Hüsam Efendi Sokağı ile Karyağdı Sokağı’nın arasında bulunmaktadır. Dergâhın her iki sokak yoluna açılan avlu kapıları bulunmaktadır. Tekke, tarihî, manevî özelliğinin yanında, Haliç’e bakan yamaçta yer alması bakımından doğal güzelliği ile de dikkat çekmektedir. Tapu kayıtlarındaki bilgilere göre, 43 pafta, 35 ada, 2 parsel üzerinde 2001 m2 alanı kaplar. Tekkenin faal olarak kullanılan alanı fazla büyük değildir.
Tekke ahşaptan yapıldığı için zamanla çürüme ve yıkılmalar olmuş, varlığını koruması için birtakım onarımlar geçirmiş fakat tamiratlarla tekkedeki müştemilâtın kendine özgü hali kaybolmuştur. Bu yapılan onarımlarla orijinal hâli korunamamış olsa bile, on beş, yirmi yıl öncesine nazaran daha bakımlıdır. Tekkenin avlusunda yer alan derviş hücreleri ve ahşap misafirhane haricinde tekkede yer alan diğer ek yapılar bugün mevcuttur.
Tekkelerin kapatıldığı 1925 tarihinden sonra tekkedeki bu faaliyetler durmuş, sadece câmi kullanıma açılmıştır. Günümüzde hâlen camisi kullanıldığı için, halk nazarında daha çok “Kâşgarî Câmii” olarak bilinir.
Câmi-tevhidhâne tek katlı, bitişikte yer alan harem-selâmlık bölümü iki katlıdır. Tekkenin asıl öğelerinden biri harem- selâmlık kısmıdır. Dış görünüm olarak normal bir ev gibidir. Fakat asıl fonksiyonları bakımından normal bir evden farklı unsurlardan oluşur. Kâşgarî Tekkesi’nde ahşaptan önü revaklı odaların sıralamasıyla meydan gelen derviş hücreleri vardı. Tekkenin avlusunda yer alan ve 1925’ten sonra, uzun süre kullanılmadığı için harabe olan bu derviş hücreleri 1962’de çökmüştür. Daha sonrasında ise tamamen yıkılan derviş hücrelerinin yerinde, bugün cami derneğinin kullandığı sonradan yapılan bir oda ve ağaçlık bir alan bulunmaktadır. Kâşgarî Tekkesi’nde muhtemelen tekkeye gelen misafirlerin ağırlandığı iki katlı misafirhane (köşk) bugün mevcut değildir.
Tekkenin dışındaki kişilerin veya mahalle sakinlerinin faydalanabilmesi için hayır amaçlı olarak yapılan Kâşgarî Tekkesi’nin doğu ve batı giriş yönlerindeki duvarlarında iki çeşme yer alır. Üzerinde herhangi bir kitâbesi olmadığı için çeşmelerin ne zaman kim tarafından yaptırıldığı bilinmemektedir.
Bazı tekkelerde abdest almak için yapılmış şadırvanlar vardır. Kâşgarî Tekkesi’nin ilk inşâ edildiği dönemde yapıldığı tahmin edilen şadırvan mevcuttur. Fotoğraflarda görülen şadırvanın dış kısmını örten camekânın yerine beton atılmıştır. Şadırvan, eski halinden bugün oldukça farklıdır.
Tekkelerde su ihtiyacı sadece çeşmelerden karşılanmıyordu; suyun her zaman rahatlıkla temin edilmesi için açılmış kuyular da vardı. Kâşgarî Tekkesi’nde günümüzde kullanılan kuyu vardır. Bu kuyu tekke mensuplarından Sürre emîni Hacı Ahmed Bican Paşa tarafından 1873’te vakfedilmiş-tir.(20) Üzerinde talik hatla şu ifadeleri içeren bir kitâbe bulunmaktadır: “Sürre-i Hümâyûn Emîni sâbık es- Seyyid Hacı Ahmet Bican Paşa’nın ruhu içun fatiha fi sene 1290 13 Sefer (1873).”
Ayıca, Ahmed Bican Paşa 22109 kuruş vakfetmiş ve tekkede her yıl Recep ayında “Mirâc-ı Nebî” okunmasını istemiş, Bu iş için tekkenin şeyhine 500 kuruş verilmesini istemiştir.(21)
Tekkede Ahmed Bican Paşanın lahdinin yanında merdivenlerle çıkılan Abdullah Kaşgari’nin türbesine göre biraz daha yüksek konumda yer alan İsa Geylânî’nin türbesi vardır. Bu türbenin Hadîkatü’l- Cevâ-mî, Sefîne-i Evliyâ,(22)gibi klasik kaynaklarda Osmanlı padişahlarından III. Selim tarafından yaptırıldığı ifâde edilmektedir. Türbede Îsâ Geylânî’ye âid olan tek bir ahşap sanduka bulunmaktadır. Tekkenin diğer türbesinde Abdullah Kâşgarî ile oğlu Ubeydullah Efendi’ye ait iki lahit bulunmaktadır. Merdivenlerden inilerek ulaşılan bu türbenin, eski hali bugünkünden oldukça farklıdır. Sonraki yıllarda tamir edilen türbe, her onarımdan sonra orijinalliğini kaybetmiştir.
Cami-Tevhidhane, Harem, Selâmlık ve Mutfak
Tekke cami-tevhidhaneyi barındıran güney-doğu kesimi tek katlı, diğer bölümlerin yer aldığı batı kanadı ise iki katlı olarak inşa edilmiştir. Cami-tevhidhane ile harem/selâmlık üst katta yer almaktadır. Cephe oranlarından ve mimari detaylardan 19. yüzyılın 2. çeyreğinde son şeklini aldığı anlaşılan cami-tevhidhane kıble ekseninde, aynı sebeplerden ötürü daha geç bir döneme (19. yüzyılın 2. yarısına) tarihlendirilen harem/selâmlık/mutfak grubu ise cami-tevhidhane ile yaklaşık 45 derecelik açı teşkil edecek şekilde kuzey-güney doğrultusunda uzanmaktadır. Planda da izlenebileceği gibi bu yüzden yekdireğine bitişik olan bu bölümler arasında üçgen planlı taşlıklar ve belirli hiç bir geometrik tanıma girmeyen sofalar, yamuk planlı depolar ortaya çıkmıştır.(Tanman, s.476).
Minare, hamam ve mutfağın kuzey duvarı dışında bütün diğer bölümler ahşaptır. 20 cm. kalınlığındaki duvarlar içerden bağdadî sıva, dışarıdan ahşap kaplama ile donatılmış, çatı alaturka ve Marsilya tipi kiremitlerle örtülmüştür. Bütün kapı ve pencereler dikdörtgen açıklıklıdır.
Cami-tevhidhane 8.5 x 3 m.lik kapalı bir son cemaat yeri ile 8.5 x 8.5 m.lik bir harimden meydana gelmektedir. Üst katı kadınlar mahfiline tahsis edilmiş olan son cemaat yerine doğu kenarındaki kapıdan giriş sağlanmaktadır. Tablalı ahşap kanatları ile sıradan bir görünüme sahip olan kapının önünde demir konsollara oturan, alaturka kiremit örtülü saçak bulunur. Kapıdan son cemaat bölümüne geçmeden ara bir girişe geçilir. Bu girişin sağında yakın dönemde yapılan abdest alma yeri görülür. Kapı aksı karşısındaki çift kanatlı muhdes kapıdan son cemaate girilir. Son cemaatin kuzeybatı köşesindeki minare kürsüsünün yanındaki dar kapıdan selamlık bölümünün hol kısmına geçilir. Kadınlar mahfiline çıkış ahşap limon kirişli merdivenler kuzey duvarına yaslanır. Alt kısmı depo olarak kullanılmaktadır. Son cemaat yerinin kuzey duvarındaki üç pencereden ikisi harem taşlığına açılır.
Son cemaat yerinin kuzey batı köşesinde kare planlı kaideli kagir minare yer alır. Ahşap kütle içinde yükselen silindir gövdeli, konik külâhlı minare kaidesi ile son cemaat yerini harimden ayıran duvar arasına sıkıştırılmış bulunan dar kapı yukarıda da değinildiği üzere cami-tevhidhane/selâmlık bağlantısını kurar. Son cemaat yerinin üstüne denk gelen ve aynı boyutlara sahip olan kadınlar mahfili doğuya ve kuzeye bakan pencerelerden ışık almaktadır. Harime bakan güney kenarı boyunca kare kesitli dört ahşap sütün mevcuttur. Sütunlar arasında ise ahşap korkuluklar yer alır.
Dengeli ve simetrik bir düzene sahip olan harimin kuzey duvarının ekseninde giriş, bunun tam karşısında, güney duvarının ekseninde yarım daire planlı nişi dışa taşkın mihrap, dört duvarda da karşılıklı yerleştirilmiş dörder pencere vardır. Kuzey duvarının pencereleri son cemaat yerine, batı duvarındakilerden üçü selâmlık sofasına, diğerleri de dışarı açılmaktadır.
Ahşap minber mekânın güney batı köşesine yerleştirilmiştir. Cami-tevhidhanenin pencerelerinde görülen demir parmaklıklar yatay ve dikey çubuklar ile bunların sınırladığı dikdörtgen açıklıklara yerleştirilmiş damla biçiminde, kesişen unsurlardan meydana gelir.
Harem/selâmlık/mutfak kanadının şadırvan avlusuna açılan kapısı cephenin geriye çekilmiş olan kesiminde, ortada yer almakta, yanlardan birer pencere ile kuşatılmış bulunmaktadır. Gerek bu pencerelerde ve gerek diğer harem pencerelerinde bulunan kafesler onarımlarda iptal edilmiştir(Tanman, s.476). Girişin yanlarındaki pencerelerin altında kalan kesimler mermer levhalar ile kaplanmıştır. Girişi izleyen ve solda son cemaat yerine bitişik olan üçgen planlı taşlıktan geniş bir kapı ile harem sofasına geçilmektedir. Haremin, zemin katından başlayan merdivenin ulaştığı bu sofanın batı yönüne, merdiven boşluğu ile birbirinden ayrılmış olan iki oda, kuzey-doğu köşesine bir tuvalet/abdestlik, güney kenarına harem sofasına açılan kapı ile minare kaidesine yaslanan, yamuk planlı bir depo yerleştirilmiştir.
Cami-tevhidhanenin son cemaat yeri ile olduğu gibi harem sofası ile de bağlantılı olan selâmlık sofası yamuk, üçgen ve dikdörtgen alanların birleşmesi ile ortaya çıkmış, ilginç bir plana sahiptir. Batı yönünde yan yana eşit büyüklükte iki oda, güneyde bir tuvalet, cami-tevhidhane kesimine komşu olan güney doğu köşesinde, selâmlık sofasından bir kapı ile tecrid edilmiş, harim pencerelerinin açıldığı, yamuk planlı ikinci bir sofa ile bunun çevresinde boyutları küçük bir hamam ya da gusülhane olarak nitelendirilmesi mümkün, kagir duvarlı bir mekân ile bir oda bulunur.
Hem doğrudan büyük sofa ile hem de hamamın önündeki küçük sofa ile bağlantılı olan bu odanın hamamla ilişkili bir kullanımı olduğu, bir nevi soyunmalık/soğukluk gibi tasarlandığı düşünülebilir(Tanman,s.477).
Zemin katı doğu yönünde sınırlayan istinat duvarının girintileri bir dizi dikdörtgen ve yamuk planlı ardiye olarak değerlendirilmiştir. Kuzeydeki şadırvan avlusuna doğru yükselen bahçe merdivenlerine, batıdaki harem bahçesine açılan iki giriş vardır. Kuzey girişinden (L) planlı bir taşlıktan (projede b03 olarak tanımlanan hol) doğrudan mutfağa ulaşılır. Taşlığın güneyinde dikdörtgen bir kömürlük yer alır. Zemin katın kuzey batı köşesinde bulunan mutfağın kuzey duvarı kagirdir. Kemerli geniş bir ocakla donatılmış olan mutfağın tavanı doğu batı doğrultusunda uzanan bir kirişle desteklenmiştir. Batı girişi ise mutfakla bağlantılı ve iki ayrı muslukla donatılmış olmasından ötürü aynı zamanda taam-hane olarak kullanıldığı anlaşılan bir sofaya açılır. Söz konusu mekânın kuzeyinde üst kata çıkan merdiven ile mutfağa geçit veren kapı, doğusunda istinat duvarına gömülmüş bir niş içinde iki yalaklı musluk ile yamuk planlı bir depo, güneyinde (T) planlı sofanın çevresinde toplanan yüklüklü iki oda, bir tuvalet, banyo ve diğer bir yamuk planlı bir oda bulunmaktadır. Bu oda mutfak olarak kullanılmaktadır. Cami imamının lojmanı olarak kullanılan bölümün projede b09 olarak tanımlanan odasında yüklük kısmı bozularak genişletilmiş, 2.67 m. x 2.58 m. olan bir oda haline getirilmiştir.
Zemin katta özgün döşeme üzeri ya halı yada mineflo kaplama ile döşenmiş ve bu nedenle de özgün kaplama malzemesi tespit edilememiştir. Yamuk planlı ardiye, tuvalet ve aş evine giriş ile mutfak tavanı sıvadır. Duvarlarda sıva olan mekanların sıralanan mekanları dışındaki odaların tavanı sade ahşap kaplamadır. zemin katta mekanlara açılan ½ oranındaki ahşap giyotin doğramalar yakın dönemde yenilenmiştir.
Tekkenin en önemli bölümlerini barındıran bu yapının cephelerin de süsleme bulunmayıp gayet sade bir görünüm arz eder. Gerek cami-tevhidhanenin ve gerek diğer bütün mekânların tavanları çubukludur. Duvarlarda kalem işi görülmez. Dış görünüşü açısından bu yapının herhangi bir ahşap konak olmadığını hatırlatan yegâne unsur ahşap kitle içinde yükselen silindir gövdeli, konik külâhlı minaredir. Zira mihrap çıkıntısını ne avludan ne de başka bir yerden görmek kabil değildir.
Derviş Hücreleri
Şadırvan avlusunun kuzey sınırı boyunca doğu batı doğrultusunda uzanan ve günümüzde tamamen ortadan kalkmış olan derviş hücrelerinin ahşap olduğu, dikdörtgen kapılar ve pencereler ile şadırvan avlusuna açıldığı, önlerinde kare kesitli ahşap dikmelere oturan ve aynı çatı altına alınmış bulunan bir sundurmanın uzandığı anlaşılmaktadır. Bu hücre dizisi ile Kaşgarî Abdullah Efendi Türbesi arasında, fonksiyonu tam olarak anlaşılamayan (misafirhane) iki katli ahşap bir bölümün varlığı tespit edilmektedir.
Türbeler ve Hazire
Şadırvan avlusuna göre çukurda kalan ve bu yüzden batı duvarındaki girişine basamaklarla inilen Kaşgarî Abdullah Efendi Türbesi 9.5 X 6.5 X 6 m. boyutlarında yamuk planlı bir alanı kaplar. Türbe son onarımlarla duvar örgüsü tamamen değiştirilerek 50 cm. kalınlığında düzgün moloz taş örgülü duvarlar inşa edilmiştir, Doğu ve güney cephelerindeki ahşap pervazlı pencereler, klasik Osmanlı üslubuna uygun biçimde ufaltılarak kesme taş sövelerle kuşatılmış, ayrıca lokmalı demir parmaklıklarla donatılmış, yapının üstüne muhtemelen ilk haline uygun alaturka kiremit kaplı ve saçaklı bir çatı oturtulmuştur.
Türbede Abdullah Kaşgârî ile oğlu Şeyh Ubeydullah Efendi (-1770)’ye ait iki kabir yer alır. Her ikisinin de üzerinde, tekkenin inşa edildiği döneme oldukça yabancı, Anadolu,Türk mezar anıtlarının erken tarihli olanlarında görülen, yarım silindir biçiminde lahitler bulunmaktadır. Abdullah Kaşgârî’nin, boyutları oğlununkinden daha büyük olan lahdi kagir, Ubeydullah Efendi’ninki ahşaptır. Bu sonuncusunu kuşatan ahşap şebekenin köşelerindeki babalar sikke biçiminde tepeliklerle son bulmaktadır. Tavanda çıtalarla meydana getirilmiş kareli bir bölümlenme görülür.
Zemini avludan bir miktar yükseltilmiş olan Şeyh Ali Geylanî Türbesi 5.5 X 4.75 m. boyutlarındadır. 60 cm. kalınlığındaki duvarları moloz taş ve tuğla ile örülmüş, üstü alaturka kiremitle kaplı bir çatı ile örtülmüştür. Zemini kare tuğlalar ile kaplı, tavanı çubuklu olan türbede Şeyh Ali Geylanî’ye ait tek bir ahşap sanduka bulunmaktadır. Yapının girişin yer aldığı kuzey cephesinin önüne 1.15 m. Derinliğinde bir revak yerleştirilmiştir. Doğu yönünden basamaklarla çıkılan ve türbe harimi ile aynı çatı altında bulunan bu revakta taşıyıcı olarak sekizgen kesitli üç ince ahşap dikme kullanılmış, plastır başlıklar ve çok basık, yalancı (ahşap) kemerlerle taçlandırılmış olan bu dikmelerden en doğuda yer alması gerekeni, girişi rahatlatmak için iptal edilmiş, yeri saçakta ahşap bir sarkıtla belirtilmiştir. Doğu ve güney duvarlarında dikdörtgen açıklıklı birer pencere vardır. Kuzey duvarının ekseninde yer alan giriş kesme taştan sövelerle kuşatılmış, Bileşik kemer biçiminde kesilmiş olan üst söve başlığının üzerine türbenin inşa tarihi ile baninin ve içinde gömülü olanın kimliğini açıklayan talik hatlı, manzum bir kitabe yerleştirilmiştir. “Zihni” mahlaslı bir şaire ait ol metin şöyledir:
… Selim Hân merakim şeh-i dehrin serveri
Çok … yapdı vâr olsun anın himmeti
Bahusus bu türbe-i vâlâyı bünyâd etdirüb
Pây-i kesretden masun etdi bu zât-ı ekberi
Hayli dem bu hankâhda postnişîn olmuş idi
Ya’ni Şeyh İsa Efendi râh-ı tevhidin eri
Heman erdi nidâ-yı irci’ ya Hû dedi
Elveda etdi tarîkin şeyh-i sâlik-perveri
Geldi bir âh ile Zihnî fevtine târih dedi
Göçdü bakî âleme ehl-i muhabbet rehberi
Kaşgârî Tekkesi’nin haziresi arsanın doğu sınırında Karyağdı Sokağı, şadırvan avlusu ile Kaşgârî Abdullah Efendi Türbesi arasında kalan ince uzun üçgen bir alanı işgal eder. Son yıllarda oldukça iyi bakılan hazirede tekke şeyhlerine ve mensuplarına ait ilginç mezar taşları yer alır. Ayrıca Şeyh İsa Geylanî Türbesi ile cami-tevhidhane arasında kalan ufak alan basit bir demir parmaklıkla şadırvan avlusundan tecrid edilmiş, son devrin ricalinden, tekkeye bir kuyu bileziği vakf etmiş ve belki de geçen yüzyıldaki onarımlardan bazılarını gerçekleştirmiş olan Sürre Emini Hacı Ahmed Bican Paşa ile aile efradı buraya gömülmüştür.
Şadırvan ve Kuyu Bilezikleri
Tekkenin ilk inşa dönemine ait olması gereken şadırvanın beyaz mermerden inşa edilmiş olup ongen prizma biçimindeki haznesinin her yüzünde bir musluk yer alır. Muslukların üstüne birbirinden farklı kabartmalı ikişer motif işlenmiştir.
Konturları yatay, dikey ve kavisli hatlardan oluşan, yüzeyi dümdüz bırakılmış olan bu panolar dikdörtgen çerçeveler içine alınmıştır. Şadırvanın bazı kenarlarına maşrapa konulmasına mahsus küçük konsollar oturtulmuştur.
Eski fotoğraflarda şadırvanın altıgen planlı, üstü alaturka kiremit kaplı, basık altıgen koni biçiminde bir çatı ile örtülü bir yapı ile kuşatılmış olduğu, duvarların belirli bir yüksekliğe kadar ahşap kaplama ile donatıldığı, bunun üstünde çepeçevre bir camekân kuşağının dolaştığı görülmektedir. Zamanla ortadan kalkmış olan bu ahşap köşkün yerine çokgen planlı, ancak düz damlı oranları bozuk pencerelere sahip, betonarme bir yapı inşa edilmiştir.
Her ikisi de mermerden yontulmuş olan kuyu bileziklerinden cami tevhidhane duvarına bitişik olanda Osmanlı baroğuna has profil gözlenir. Bilezik dört adet maşrapa konsolu ile donatılmıştır. Silindir biçimindeki çıkrık babaları bilezik ile aynı türde bir profile sahip kaidelere oturur ve armudî tepeliklerle son bulur.
Şadırvana yakın olan diğer kuyu bileziği 19. yüzyılın 2. yarısında İstanbul’da çok sayıda görülen bir tipi yansıtır. Alt kesiminde kaval silme ile son bulan bileziğin ortasında dalgalı çift şerit kabartması dolaşır. Şeridin üstüne kondurulmuş iki rozetin arasında kalan alana talikle:
Sürre-i Hümâyûn Emîni sabık el-Seyyid Hacı Ahmed
Bican Paşanın ruhi içün Fatiha fi sene 1290 13 Sefer(1873) Yazılıdır.
ÇEŞME (rölöve raporu)
Dikdörtgen planlı olan çeşme 4.58 m. X 3.16 m. ebatlarındadır. Batı cephesi ihata duvarları ile bitişik konumda olup çeşme ön yüzü bu cephededir. Batı cephesi kesme taştır. Kuzey ve güney cepheleri çimento harçlı sıvadır. Kuzey cephesinin köşesinde kesme taş duvarın devam ettiği görülmektedir. Tonozlu olan üst örtüsü alaturka kiremit örtülüdür. Doğu cephesine muhdes tek katlı bir yapı bitişik konumda yapılmıştır. Günümüzde yalak kısmı büyük ölçüde yükselen yol kotunun altında kalmıştır.
RESTİTÜSYON RAPORU
Kaşgari Tekkesi bir çok birimi olan büyük bir komplekstir. Yapı restitüsyonu yazılı ve görsel belgelere dayanarak hazırlanmıştır. Buna göre restitüsyonda alınan kararlar şunlarıdır;
CAMİ-TEVHİDHANE, HAREM, SELÂMLIK VE MUTFAK
Yapı günümüze gelinceye kadar bir çok onarım görmüş olmasına rağmen; tavan plan şemalarından yapının özgün formunun korunduğu anlaşılmaktadır. İlk tespitlerde camii bölümünün önce, haremlik-selamlık-mutfak kısımlarının geç bir dönemde eklendiği düşünülse de yazılı kaynaklarda 18. Yüzyılda cami ve diğer bölümlerin birlikte inşaa edildği ve 19. Yüzyılın . yarısında onarıldıkları bilgisi yer almaktadır. Restitüsyon bu açıdan 19. Yüzyılın 2. Yarısının restitüsyonudur. Çünkü ilk yapıldığı döneme ait elimizde belge yoktur.
Bu belge ve izler doğrultusunda cami ölümünde özgün olmayan son cemaatteki giriş kısmında yer alan abdestlik kısımları kaldırılmıştır. Ayrıca son cemaati ikiye bölen muhdes bölücüde restitüsyonda kaldırılmıştır. Yakın dönemde yenilenen camii giriş kapısı hareme giriş kapısına göre restitüe edilmiştir.
Halı kaplı döşemeler ahşaptır. Restitüsyonda da son cemaat ve harim döşemesi ahşap kaplama olarak çizilmiştir.
Camii pencereleri mevcutta ahşap ve kanatlıdır. Yakın dönemde yenilenen ahşap pencere sisteminin 1935 de çekilen bir fotoğrafta aynı sistemde olması nedeni ile restitüsyonda da pencere kanat sistemi aynen korunmuştur. Hatta bu fotoğrafta pencere önündeki demir korkuluklar mevcut ile aynıdır (bkz. Belge-1) Bu nedenle resitüsyonda demir parmaklıklar aynen korunmuştur.
Pencere açıklıkları ve yerleri mevcut durumu ile korunurken yakın dönemde yenielnen ve ebatları değiştirilen ahşap cephe kaplaması, harem bahçesine bakan cephede görülen özgün kaplama sistemine göre restitüe edilmiştir.
Duvarlar bağdadi sıva, tavanlar ahşap çıta tanzimi olarak restitüe edilmiştir.
Harime giriş kapısı, minber ve mihrap özgün olduğundan aynen korunmuştur.
Minare mevcut durumu ile restitüe edilirken, sıvalı gövde ve şerefe bölümleri korunmuştur.
Haremlik ve selamlık kısımları plan olarak mevcut durumu ile korunmuştur. Baha Tanmann çizdiği restitsüyon plan şemasına göre restitüesi yapılan . katın mevcut plan şeması ile bir farkı görünmemektedir.
Z06 olarak rölövede tanımlanan oda hamamın bekleme, soğukluk odası olarak tanımlanmıştır.
Baha Tanman restitüsyonu1935 yılında çekilen fotoğraf (belge-1)1964 yılına ait hava fotoğrafı (belge2)1983 yılı hava fotoğrafı (belge 3)
Selamlığa giriş veren avlu içinden açılan taşlık kısmı özgündür. Buraya açılan kapıda onarılmıştır ancak özgündür. Mevctta bu girişin döşemesi karo mozaiktir. Restitüsyonda zemin kattaki mutfak kısmının döşemesi gibi taş olarak önerilmiştir.
Hareme girişten sonra açılan sofa kısmındaki tuvalet bölümü restitsüyonda da korunurken onun önündeki abdestlik bölümü kaldırılmıştır. Selamlık ve harem kısmındaki odalar tavan planlarından da anlaşıldığı üzere özgün olduğundan korunmuştur.
Birinci katta ıslak mekanlar dışında döşeme ahşaptır. Islak mekanlardaki döşemelerde taş olarak restitüe edilmiştir. Ayrıca ıslak mekanların tavanı horasan sıva olarak restitüe edilmiştir.
Birinci katta harem bölümünün giyotin pencere önlerine yazılı kaynaklarda olduğu belirtilen kafes bölümleri eklenmiştir.
Bodrum katta bulunan mutfak kısmı aslen aş evidir ve restitüsyonda aşevi olarak tanımlanmıştır. Batı duvarından girilen giriş kısmı ile mutfak bölümü arsındaki betonarme kiriş ahşap kiriş olarak restitüe edilmiştir. Bu bölüme açılan kömürlük bölümü depo olarak tanımlanmştır.
Haremlik bahçesinden girilen, mutfağın güneyindeki sofaya bakan hazneli mermer yalaklı çeşme bölümü korunmuştur.
Bu bölümün batısındaki selamlıkta yer alan yüklüğü olan odalar aynen korunmuştur. Yüklüğü bozulan b09 nolu oda yüklüğü tavan plan şemasındaki yerine göre restitüe edilmiştir.
Rölövede b10 olarak tanımlanan mutfak bölümü de oda olarak restitüe edilmiştir.
Tavan plan şemaları mevcut durumu ile korunmuş, değişen muhdes tavanlarda özgün tavan planlarına göre restitüe edilmiştir.
Islak mekanlar, mutfak kısmı taş döşeme, diğer mekanlar ahşap rabıta olarak restitüe edilmiştir. Duvarlar bağdadi ve horasan sıvadır. Yine ıslak mekanların ve mutfak ile giriş kısmının, depo bölümlerinin tavanı sıvadır.
Çatı üst örtü sistemi korunurken kaplaması alaturka kiremittir.
DERVİŞ HÜCRELERİ
Parselin kuzeydoğu köşesinde olduğu bilinen derviş hücreleri ile ilgili yeterli görsel belge olamadığından restitüsyonu yapılamamıştır. Sadece vaziyet planında noktalama olarak yeri Alman mavilerindeki kontür gabarisine uygun olarak işlenmiştir.
·İsa Geylani türbesi ve Kaşkari Abdullah türbesi mevcut durumları ile restitüe edilmişlerdir. İsa Geylani türbesinde sıvalı olan cephe bölümleri arka cephesindeki kaba yonu taş duvar örgüsü dikkate alınarak aynı örgü sistemi ile çizilmiştir.
·Kapı sistemi orta göbekli olarak mevcut durumu ile korunmuştur. 1960’ lı (belge-5) yıllarda da aynı kapı sistemi olduğundan mevcut durumu ile çizilmiştir.
·Pencereleri ahşap kanatlı olarak restitüe edilirken, döşemesi altıgen pişmiş toprak olarak önerilmiştir. İç beden duvarları horasan sıvadır.
·Tavanı özgün değildir. Griş kısmındaki dikdörtgen çerçeveli ahşap çıta tanzimli tavan dikkate alınarak içerideki mekanın tavanıda dikdörtgen çerçeveli ahşap çıta tanzimli olarak restitüe edilmiştir.
·Çatı sistemi ahşap karkas, üst örtüsü alaturka kiremittir.
·Kaşgari Abdullah türbesi ise Baha Tanmanın tezinden öğrenildiği üzere geçirdiği onarımlar sonucunda çok fazla değişmiştir. Baha Tanmanın tezinde yapının gelişi güzel ahşap dikmeli, moloz taş örgüsüne sahip olduğu, 1960’ lı yıllarda yapılan onarımda duvarların özgün örgü sisemine dönüştürülerek düzgün bir kaba yonu örgü sistemi ile örülerek onarıldığı bilgisi verilir. Restitüsyon çizimlerinde yapının 1960’ lı yıllarda onarımından önceki bir belgesine ulaşılmadığından duvar örgü sistemi mevcut durumu ile korunmuştur. Çünkü bir belge tespit edilmiş olsa idi bile bu duvar örgüsünün de özgün olmadığı aynı belgelerde yazılmıştır. Bu belgelerde yazan pencerelerin taş söve ile çevreli olmadığı ahşap pervaz ile çevrelendiği bilgisi dikkate alınmış ve pencerelerde taş söveleryerine ahşap söve yapılmıştır.
·Türbe döşemesi altıgen pişmiş toprak olarak önerilmiştir. Duvarları horasan sıvadır. Pencere denizlikleri de pişmiş topraktır.
·Kapı doğraması mevcutta özgün değildir. Tekke harem kısmı giriş kapısı dikkate alınarak restitüe edilmiştir.
·Tavanları mevcuttaki gibi kare karalojlı ahşap tavan tanzimli korunmuştur. Baha bey tezinde kare planlı tavan çıtalı olarak tavan döşemesinden bahsetmektedir ve bu bilgi ışığından mevcut tavan sistemi değiştirilmemiştir.
·Çatı sistemi ahşap karkas, üst örtüsü alaturka kiremittir.
·Hazireler mevcut durumları ile korunmuştur.
Kaşgari Abdullah Türbesi (belge 7 tarihi bilinmiyor)Kaşgari Abdullah Türbesi (belge 8 tarihi bilinmiyor)İsa Geylani Türbesi (belge 9 tarihi bilinmiyor)
ŞADIRVAN VE KUYU BİLEZİKLERİ
Mevcuttaki şadırvan altıgen planlıdır. Elimizdeki belgelerden tarihini bilmediğimiz bir döneme ait fotoğrafta şadırvan üst örtüsünün olmadığı görülmektedir. Bu nedenle mevcut altıgen üst örtünün yakın dönem onarımlarında yapıldığını söylememiz yanlış olmayacaktır. Alman mavilerindeki altıgen üst örtü sistemi dikkate alınarak. Mevcuttaki ongen mermer şadırvan haznesinin üstü ahşap direklere oturtulan altıgen formdaki çatı örtüsü ile geçilmiştir. Ahşap sütunların formları İsa Geylani türbesinin revağını taşıyan sekizgen ahşap dikmelerden örnek alınarak restitüe edilmiştir. Mevcutta da mermer hazne avlu kotundan ortalama 20 cm. yukarda olduğundan restitüsyon da da şadırvan döşeme kısmı avludan yukarıda oluşturulmuştur. Ahşap dikmeler mermer döşeme üzerine mermer bir kaide üzerine oturtulmuştur. Ahşap dikmelerin sütun başlıkları basık kemerler ile geçilmiştir. Çatı sistemi ahşap strüktürlü olup eğimi az olan çatı sistem örtüsü alaturka kiremit ile kaplanmıştır.
Kuyular özgün halleri ile günümüze ulaştığından mevcut durumları ile restitüe edilmişlerdir.
Dikdörtgen planlı olan çeşme 4.58 m. X 3.16 m. ebatlarındadır. Günümüze özgün plan şeması ve cephe özelliklerini koruyarak gelmiştir. Kuzey ve güney cepheleri mevcutta sıvalıdır. Restitüsyonda ön cephe duvarı gibi kesme taş çizilmiştir. Üst örtüsü tonozlu olup mevcuttaki gibi alaturka kiremit örtü önerilmiştir. Güney cephesindeki pencere ön kısmına lokmalı demir parmaklık önerilmiştir. Yol kotu aşağıya çekilerek yalak kısmı düz bir taş olacak şekilde restitüe edilmiştir.
RESTORASYON RAPORU
Tekke yapısının restorasyon projesi restitüsyon projesine uygun olarak çizilmiştir. Buna göre alınan kararlar şunlardır;
CAMİ-TEVHİDHANE, HAREM, SELÂMLIK VE MUTFAK
Öncelikle cephede yakın dönemde kaplanan özgün olmayan ahşap kaplama sökülmelidir. Alt kısımda tespit edilen ve iyi durumda olan özgün ahşap kaplamalar korunmalıdır. Ancak kötü durumda olanlar değiştirilmelidir. Ayrıca uygulama sırasında iç sıvalar raspa yapılarak ahşap strüktür açığa çıkarılmalı ve bozulan, çürüyen bölümler özgün malzeme ve yapım tekniğine göre yenilenmelidir. Ahşap dikme arasına taş yünü ısı yalıtım malzemesi konmalıdır.
Uygulama sırasında çatı aralarına girilmeli ve çürüyen, bozulan ahşap çatı elemanları özgün malzeme ve ebatlarına uygun olarak değiştirilmelidir. Mevcutta haremin birinci kat sofa tavanı ahşa kirişlerdeki bozulma nedeni ile sehim vermiştir. Bu bölüm tamamen sökülerek yenilenmelidir.
Tavan kaplamalarında çürüyen bölümler derz yerlerinden alınarak bu kısımlar özgün malzeme ve detayına uygun olarak yenilenmelidir.
Camii ve diğer bölümlerdeki çürüyen ahşap doğramalar projedeki detaya uygun olarak yenilenmelidir.
Döşemelerdeki muhdes örtüler kaldırıldıktan sonra döşeme kaplamalarında var ise bozulmalar tespit edilerek ahşap kaplamalar yenilenmelidir.
Islak mekanlar taş döşeme olarak yapılmalıdır.
Cami giriş kapısı projesine uygun olarak hareme giriş kapı detayına uygun olarak yapılmalıdır.
Camii son cemaatinde bulunan abdestlik ve bölücü duvar kaldırılmalıdır.
Minare sıvaları sökülerek alttaki taş yüzey açığa çıkarılmalıdır. Raspadan sonra konunun uzmanlarınca minare gövde ve şerefesi değerlendirilmeli gerekli müdahale yöntemine karar verilmelidir. Duvarlardaki malzeme kayıpları 5 cm. büyük olanlarda çürütme yöntemi kullanarak özgün malzeme ile tamamlanmalıdır. 5 cm.’ den küçük ise müdahale edilmemelidir. Minare gövdesi mikro kumlama ile temizlenmelidir.
Çatlaklarda ise;
1 cm.’ den küçük kılcal çatlaklarda özgün harç ile enjeksiyon yapılması önerilir.
1 ila 4 cm. olan çatlaklarda özgün harç ile enjeksiyon yapıldıktan sonra paslanmaz çelik çubuklarla dikiş atılmalıdır.
4 cm.’ den büyük çatlak oluşumlarında ise çatlağın etrafı 20-30 cm. açıldıktan sonra özgün malzemesi ile yeniden örülmelidir.
Çatı örtüsü alaturka kiremit olarak yenilenmeli, mevcutta iyi durumda olan alaturka kiremitlerde kullanılmalıdır. Kiremit altı kaplama tahtası üzerine su yalıtımı yapılmalıdır. Yağmur suyu iniş boruları ve dereler çinko olmalıdır.
Ahşap limon kirişli merdivenlerde çökme olan yada yatan bölümler onarılmalıdır.
Yapıda kullanılan ahşaplar 1. Sınıf çam olmalı, fırınlanmış ve emprenye edilmiş olmalıdır. Mevcutta kullanılacak olan ahşap elemanların üzerine böceklenmelere karşı emprenye sürülmelidir.
Demir korkuluklar zımpara ile temizlenmeli ve üzerine antipas uygulandıktan sonra yağlı boya sürülmelidir.
Ahşap mihrap ve minberin yağlı boyaları kimyasal malzemeler ile temizlendikten sonra sürme emprenye ile böceklenmeler karşı korunmalı ve gomalak cila ile boyanmalıdır.
Ahşap tavanların muhdes bölümleri projesine göre sökülmeli ve yine projedeki detaylar doğrultusunda yenilenmelidir.
DERVİŞ HÜCRELERİ
Belgelerin yetersiz olması nedeni ile restitüe edilemeyen derviş hücrelerinin restorasyonu da yapılamamıştır. Derviş hücreleri yerinde bulunan yakın dönemde yapılmış tek katlı betonarme yapı kaldırılmış, derviş hücrelerinin olduğu alanda peyzaj düzenlemesi yapılmış, gelecek kuşaklara yanlış bir belge aktarımı yapılmamış, gelecekte bulunacak bir belge ile özgün şekli ile restorasyonunun yapılabileceği nedeni ile bu bölümde yapılaşma önerilmemiştir.
TÜRBELER VE HAZİRE
İsa Geylani türbesinde sıvalı olan cephelerde raspa yapılmalıdır. Mevcut çimento harçlı derz müdahaleleri de sökülmelidir. Raspa sonucunda açığa çıkan duvarlar ve mevcuttaki duvarlar öncelikle sağlamlaştırılmalıdır. Boşalan derzler özgün karışımı olan horasan harç karışımına uygun olarak tamamlanmalıdır. Duvarlardaki malzeme kayıpları 5 cm. büyük olanlarda çürütme yöntemi kullanarak özgün malzeme ile tamamlanmalıdır. 5 cm.’ den küçük ise müdahale edilmemelidir. Duvarlar mikro kumlama ile temizlenmelidir.
Çatlaklarda ise;
*1 cm.’ den küçük kılcal çatlaklarda özgün harç ile enjeksiyon yapılması önerilir.
*1 ila 4 cm. olan çatlaklarda özgün harç ile enjeksiyon yapıldıktan sonra paslanmaz çelik çubuklarla dikiş atılmalıdır.
*4 cm.’ den büyük çatlak oluşumlarında ise çatlağın etrafı 20-30 cm. açıldıktan sonra özgün malzemesi ile yeniden örülmelidir.
Uygulamada çatı arasına girilmeli, çürüyen ahşap elemanlar özgün malzeme ve ebadı da uygun olarak değiştirilmelidir. Ahşap kiremit altı kaplaması üzerine su yalıtımı yapılmalıdır. Çatı üst örtüsü alaturka kiremittir.
Özgün olmayan tavan kaplaması sökülmeli ve projesine uygun ahşap çıta tavan yapılmalıdır.
Revak tavanı yağlı boyadan temizlendikten sonra çürüyen bölümleri derzlerinden sökülerek bu kısımları yenilenmelidir.
Korunacak ahşap elemanların yağlı boyaları kimyasal malzemeler ile temizlendikten sonra sürme emprenye ile böceklenmeler karşı korunmalı ve gomalak cila ile boyanmalıdır.
Kaşgari Abdullah türbesi duvarları mevcut durumu ile korunacaktır.
Restitüsyon projesine uygun olarak taş söveler sökülmeli ve yerine proje detayına uygun olarak ahşap söveli pencere ve kapı imalatı yapılmalıdır.
Uygulamada çatı arasına girilmeli, çürüyen ahşap elemanlar özgün malzeme ve ebadına uygun olarak değiştirilmelidir. Ahşap kiremit altı kaplaması üzerine su yalıtımı yapılmalıdır. Çatı üst örtüsü alaturka kiremittir.
Duvarlarda ki boşalan derzler özgün karışımı olan horasan harç karışımına uygun olarak tamamlanmalıdır. Duvarlardaki malzeme kayıpları 5 cm. büyük olanlarda çürütme yöntemi kullanarak özgün malzeme ile tamamlanmalıdır. 5 cm.’ den küçük ise müdahale edilmemelidir. Duvarlar mikro kumlama ile temizlenmelidir.
Çatlaklarda ise;
*1 cm.’ den küçük kılcal çatlaklarda özgün harç ile enjeksiyon yapılması önerilir.
*1 ila 4 cm. olan çatlaklarda özgün harç ile enjeksiyon yapıldıktan sonra paslanmaz çelik çubuklarla dikiş atılmalıdır.
*4 cm.’ den büyük çatlak oluşumlarında ise çatlağın etrafı 20-30 cm. açıldıktan sonra özgün malzemesi ile yeniden örülmelidir.
Hazirelerde çatlak oluşumları enjeksiyon ile onarılmalıdır. Yatan hazire taşları düzeltilmelidir.
Yapılarda kullanılan ahşaplar 1. Sınıf çam olmalı, fırınlanmış ve emprenye edilmiş olmalıdır. Mevcutta kullanılacak olan ahşap elemanların üzerine böceklenmelere karşı emprenye sürülmelidir.
ŞADIRVAN VE KUYU BİLEZİKLERİ
Şadırvanın mevcut üst örtüsü sökülerek projesine uygun olarak ahşap direkli üst örtüsü yapılmalıdır. Uygulama sırasında şadırvan etrafındaki kapalı bölüm söküldükten sonra alt kısımda özgün üst örtü sistemi ile karşılaşılması durumunda gerekli ise projede revize yapılması önerilir.
Mermer haznedeki kirlenen bölümler mikro kumlama yöntemi ile temizlenmelidir.
Abdest oturakları mermer ve üzeri ahşap oturma olarak yapılmıştır.
Yapılarda kullanılan ahşaplar 1. Sınıf çam olmalı, fırınlanmış ve emprenye edilmiş olmalıdır. Mevcutta kullanılacak olan ahşap elemanların üzerine böceklenmelere karşı emprenye sürülmelidir.
Kuyu ve kuyu bileziği mikro kumlama ile temizlenmelidir. Kuyuda tümlenecek bir malzeme kaybı olmamakla birlikte yakın dönemde kuyu bileziğinde yapılan çemberleme kaldırılmalı ve konunun uzmanlarınca değerlendirildikten sonra gerekli görülür ise paslanmaz çelik ile çemberleme yapılmalıdır.
Avlu taş kaplaması sökülerek küfegi taş kaplama ile 30 x serbest boy olarak döşenecektir.
Bahçe duvarlarındaki çimento sıva ve derz müdahaleleri sökülmelidir. Duvarlarda ki boşalan derzler özgün karışımı olan horasan harç karışımına uygun olarak tamamlanmalıdır. Duvarlardaki malzeme kayıpları 5 cm. büyük olanlarda çürütme yöntemi kullanarak özgün malzeme ile tamamlanmalıdır. 5 cm.’ den küçük ise müdahale edilmemelidir. Duvarlar mikro kumlama ile temizlenmelidir.
Çatlaklarda ise;
*1 cm.’ den küçük kılcal çatlaklarda özgün harç ile enjeksiyon yapılması önerilir.
*1 ila 4 cm. olan çatlaklarda özgün harç ile enjeksiyon yapıldıktan sonra paslanmaz çelik çubuklarla dikiş atılmalıdır.
*4 cm.’ den büyük çatlak oluşumlarında ise çatlağın etrafı 20-30 cm. açıldıktan sonra özgün malzemesi ile yeniden örülmelidir.
Çeşme
Dikdörtgen planlı olan çeşme 4.58 m. X 3.16 m. ebatlarındadır. Günümüze özgün plan şeması ve cephe özelliklerini koruyarak gelmiştir. Restitüsyon doğrultusunda restorasyonu hazırlanmıştır. Sıvalı cephelerinin sıva raspası yapılması ve özgün taş dokusunun açığa çıkarılması önerilmektedir. Derzlerde boşalma olan yerler özgün sıva karışımına göre tamamlanmalıdır. 5 cm. küçük malzeme kayıplarına müdahale edilmemeli ancak 5 cm.’ den büyük olan malzeme kayıpları çürütme yöntemi ile özgün taş cinsine uygun olarak tümlenmelidir.
Çeşme haznesi döşemesi temizlendikten sonra özgün döşeme tespit ediliyorsa korunmalı tespit edilemiyorsa projesine uygun olarak pişmiş toprak yapılmalıdır. Mevcut alaturka kiremit yeni olduğunda uygulamada öncelikle dikkatli bir şekilde kaldırılmalı, alttaki horasan sıva durumu tespit edildikten sonra gerekiyorsa yenilenmeli ve tekrar üstüne toplanan alaturka kiremit örtü konulmalıdır. Doğu cephesine bitişik yapılmış muhdes yapı çeşmeye zarar vermeyecek şekilde itinalı olarak kaldırılmalıdır.
KAYNAKÇA
Algar, Hamid. “Nakşbendiyye Tarikatı Üzerine Bibliyoğ-rafik Notlar” Tercüme: İrfan Gündüz, İslâm Medeniyeti Mecmuası, c. V sayı: 3 , İstanbul, 1982, s. 37-44.
-Algar, Hamid. “Halidîyye” DİA, XV. İstanbul, 1997.
-Çetin, Nuran; “Kaşgari Tekkesi” Tarihi, Kültürü ve Sanatıyla Eyüp Sultan Sempozyumu VIII Tebliğler 2-9 Mayıs 2004, İstanbul 2004, s.294-305
-Dişören,N.Esra; İstanbul’daki Ahşap Cami, Mescit ve Tekkeler, İ.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü, Sanat Tarihi Bölümü Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul
-Güner, Ahmet; Tarikatlar, Milliyet Yay., İstanbul 1986.
-Işın, Ekrem; “Nakşibendîlik”, DBİA, c.VI, İstanbul 1994.
-İşli, Esin Demirel; İstanbul Tekkeleri Mimarisi Eklentileri Ve Restorasyonu, (Yayınlanmamış Doktora Tezi), Y.T.Ü.Fen Bilimleri Enstitüsü, İstanbul 1998.
-Kara, Mustafa; “Medeniyet Tarihimizde Tekkeler”, Türk Yurdu 7. Devre, c.18 (50) sayı:127-128 (488489), 1998, s. 108-115.
–Koman, M.M..; Eyüp Sultan Loti Kahvesi Çevresi, İstanbul 1966,
-Kreiser, Klaus; “Kâşgarî Tekyesi-Ein Istanbuler Nakşbandî-Konvent Und Sein Stifter”, Naqshbandis, Varıa Turcica, XVIII, İstanbul- Paris, 1990, s.331-335.
-Kufralı, Kasım; Nakşibendiliğin Kuruluşu ve Yayılışı, (Yayınlanmamış Doktora Tezi) Türkiyat Araştırma Enstitüsü Kütüphanesi, No:337. İstanbul, 1949.
-Tanman, Baha; ;İstanbul Tekkelerinin Mimari ve Süsleme Özellikleri Tipoloji Denemeleri, İ.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü Yayımlanmamış Doktora Tezi,İstanbul 1990.
-Zâkir Fikrî Efendi; İstanbul’daki Tekkelerin Tarihleri, Bânileri ve Semtleri, İstanbul Belediyesi Atatürk Kitaplığı K.75.
-Zarcone, Thierry. “Kâşgarî Tekkesi”, DBİA, IV. İst.1994.
-Zarcone, Thierry. “Histoire Et Croyances Des Derviches Türkestanais Et Indiens, Istanbul” Anatolia Moderna (Yeni Anadolu), II, Paris- 1991. s. 160-165.
Eyüp Nişanca’sında Şeyh Murad Tekkesi civarında, Sertarikzade Tekkesi yanında ve Davut Ağa Caddesi üzerindedir.
Yapının banisi Bâbüssaade Ağası Da¬vud Ağa’dır. İnşaat 926/1554’te tamamlanmıştır. Aynı yıl ölen Davud Ağa, mescidin haziresine gömülmüştür. Minarenin önünde yer alan hazirede de mezarı bulunan Davut Ağa (Ö.1554-1555), Kanuni Sultan Süleyman’ın saray-ı hümayun ak hadım ağalarındandır. Akhadımlar (tavaşiler) için en yüksek makam babüssaade (kapı ağalığı) ağalığına kadar yükselmiş ve adına da bu mescidi yaptırmıştır. Davut Ağa’nın kabir taşında üç satır halinde Osmanlı Türkçesiyle sülüs celisiyle:
Sâhibül-hayrât
Merhum Davud
Ağa ruhi çün fatiha
sene 962 (Haskan, s.39) yazılıdır.
Davut Ağa Mescidi, Mimar Sinan’ın her iki tezkiresinde de “Saray Ağası Davut Ağa Mescidi” olarak kayıtlıdır. Nitekim kitabede de “Davut Ağa-yı Saray” şeklinde yazılmıştır.(Yüksel,s.104).
Cümle kapısının basık kemerinin üzerinde bulunan kitabelerinden üstte küçük olanı dört satır olarak sülüs celisiyle yazılmıştır. İlk satırda “Muhammed Resulullah” ibaresinden sonra “rebbena Atina” duası yazılıdır. Alttaki daha büyük kitabe ise mescidin inşa kitabesi olup üç satır sülüs celisiyle ve Arapça yazılmıştır.
İbadet sahnı kapısı üzerinde üç satır halinde hazırlanmış şu kitabe vardır:
7.70×7.75m. ölçülerin de kare formundaki mescit bir avlu ortasında olup son cemaat yeri ahşap, asıl ibadet alanı yığma taş ve kiremitli ahşap çatı ile örtülmüştür. 19.yy’ın sonlarında son cemaat yerinin dış yüzü ahşapla kaplanmıştır.
Eski ahşap direkleri kaplamanın altında durmakta olup asıl direklerin cephede dört, yanlarda iki açıklıklı olduğunu göstermektedir. Mescidin zaman zaman geçirdiği onarımlarla asıl mimari karakterini yitirdiği görülmektedir. Fakat Mimar Sinan’ın yaptığı plan düzeni bozulmadan günümüze gelmiştir. Yapı son olarak Vakıflar Genel Müdürlüğü’nce 1968’de onarılmıştır.
RÖLÖVE RAPORU
YAPININ KONUMU
Yapı Eyüp ilçesi, Nişanca mahallesi, Sertarıkzade Tekkesi yanında ve davut Ağa caddesi üzerindedir.
Yapının banisi Babüssade Ağası Davud Ağa’ dır. İnşaası 1554 ‘ te tamamlanmıştır. Aynı yıl ölen Davud Ağa mescidin haziresinde gömülüdür.
Yapı yol kotu altındaki bir sette inşaa edilmiştir. Bahçe kapısından merdivenlerle ulaşılan camii avlu ortasında yapılmıştır. Güney bahçesinde 15 adet haziresi bulunur.
PLAN ÖZELLİKLERİ
Yapı dikdörtgen formdadır. 10.33 m. X 14.61 m. ebadındaki mescidin son cemaati kapalıdır. Avlu ortasında yapılan mescide yakın dönemde batı yönünde yapılar eklenmiş, bina kitlesi batı bahçe duvarı boyunca büyütülmüştür.
Yapının kuzey batı köşesine tek katlı kütüphane eklenmiştir. Avlunun kuzey köşesinde zemin katta tuvalet ve abdestliklerin olduğu üst katta bir odanın bulunduğu 2 katlı betonarme yapı ile
kütüphane arasındaki bahçe alanı da bir üst örtü ile geçilmiş ve kapatılmıştır. Bu bölümden kuzey bahçesine girilir. Abdestliklerin kuzey doğu köşesinde tek katlı imam evi vardır. Mescit bu yapılar nedeni ile Davud Ağa caddesi üzerinden görünmez bir duruma gelmiştir.
Batı bahçe duvarı kaba yonu taş duvardır. Bahçe duvarı üzerinde dikdörtgen formdaki pencere açıklıklarının bir bölümü zaman içinde yükselen yol kotunun altında kalmıştır. Pencere açıklıklarının içinde demir lokmalı parmaklıkları vardır. Dikdörtgen formdaki pencerelerin taş söve genişliği 20-25 cm. arasında değişmekledir.
Hazire bölümü avlunun güneybatı köşesindedir. 15 adet olan hazire içinde Davud Ağa’ nın haziresi de vardır.
Avluya batı bahçe duvarın üzerindeki kapıdan girilir. Lokmalı demir kapıdan 6 rıhtlı basamaklar ile kapatılmış avlu bölümüne girilir. Bu alanın sağında mescidin son cemaatine girişi sağlayan alüminyum kapı ile güneybatı köşesinde yapılmış kütüphaneye giriş kapısı da kapatılan avluya açılmıştır.
Kapalı son cemaate kuzeybatı köşesindeki kapıdan girilir. Kapı karşı aksında cami harimine girişi sağlayan cümle kapısı vardır. Ahşap olan kapı milli sistemde yapılmıştır ancak özgün değildir. Giriş koridorunun solunda kalan son cemaat alanı ile bu koridor arası duvar ile bölünmüştür. Duvar orta aksındaki kapı ile son cemaate girilir. Yine koridorun sağındaki dar kapıdan minareye girişi sağlayan kapının içinde kaldığı kütüphaneye girilir.
Son cemaat yeri ahşap karkas olup yakın dönemde dış cephesi çimento harç ile sıvanmıştır. Kuzey ve doğu duvarında dikdörtgen formlu 2’ şer adet pencere açıklığı vardır.
Güney duvarında ahşap kaplamalı mihrapçesi vardır. Mihrapçe nişi beşgen planlıdır. Mihrapçenin sağ ve solunda birer adet pencerede harim kısmına açılır. Pencereler dikdörtgen formda olup düz atkılıdır. Son cemaatin döşemesi ahşap kaplamadır. Duvarları çimento harçlı sıvadır, tavanı lambri kaplamadır.
Kuzeybatı köşesindeki cümle kapısından harime girilir. Cümle kapı sövesi basık kemerli ve taş sövelidir.
Cümle kapısından girilince sol bölümde mahfil vardır. Mahfil döşemesi harim döşeme kotundan ortalama 17 cm. yüksektir. Ahşap mahfil döşemesi üzerinde kadınlar mahfili vardır. Mahfil döşemesi 8 adet ahşap dikme tarafından taşınır.
Kadınlar mahfiline ahşap mahfilin doğu köşesindeki limon kirişli ahşap merdivenlerden çıkılır. Yarım döner formdaki merdiven, 9 rıhtlıdır. Merdivenin başladığı bölümde dikmeler arasındaki ahşap korkuluklar devam etmez.
Kadınlar mahfili harime doğru çıkma yaparak genişletilmiştir. Mahfil döşemesini taşıyan ahşap dikmeler mahfil katında süreklilik göstermez. Harim ile kadınlar mahfili tavanı tak tavandır ve ahşap çıta tanzimlidir. Basit bir çıta tanzimi olan tavan ahşap kiriş sistemindeki bozulma nedeni ile değişik bölümlerinde sehimler yapmıştır.
Harim döşemesi ahşap kaplamadır. Duvarlar çimento harçlı sıvadır. Ahşap minber güneybatı köşesine yerleştirilmiştir, özgün değildir. Güneydoğu köşesinde yine özgün olmayan mermer vaiz kürsüsü yerleştirilmiştir. Güney duvarındaki mihrap yakın dönemde Marmara mermeri ile kaplanmıştır. Mihrap nişi 10’ gendir. Nişin önünde küçük bir seki vardır.
Harime zemin kotta her cepheden 2’ şer pencere açılmıştır. Kuzey duvarı dışında diğer cephe duvarlarındaki tepe pencereleri de zemin kot pencereleri aynı akstadır. Tepe pencereleri alçı, renkli cam vitraydır. Batı duvarı üzerinde pencere arasında ahşap kapaklı niş yeri vardır.
Zemin kotta pencere denizlikleri tek parça Marmara mermeridir. Kuzey duvarı dışındaki diğer 3 duvarda yerden ortalama 85 cm. yüksekliğinde Marmara mermeri ile kaplanmıştır. Bu elemanlar özgün değildir. Pvc pencere doğramaları özgün değildir. Ancak; kuzey duvarında mihrapçenin sağındaki pencerenin harime bakan bölümündeki ahşap kapaklar özgündür. Pencere denizliği de kare formlu pişmiş toprak olup özgün mimari özelliği ile günümüze ulaşmıştır.
Minare kuzeybatı köşesindedir. Bodur minare çokgen formludur ve giriş kapısı kuzey yönündedir.
CEPHE ÖZELLİKLERİ
Yapı duvarları kaba yonu taş duvardır. Sürekli olmayan ahşap hatılların üzeri derzlenerek kapatılmıştır. Derzlerin cepheden kopması nedei ile ahşap hatılların malzemesi tespit edilebilmektedir.
Kuzey cephesi ahşap karkas üzeri sıvadır. Ahşap dikmelerin yeri sıva üzerindeki çatlaklardan belli olmaktadır. Ayrıca kuzey doğu köşesindeki sıva dökülen bölümlerde bu noktadaki dikme örülmektedir. Bu izlerden ahşap dikmelerin doğu yönünde 2 kuzey yönünde ise 4 adet olduğunu söylememiz yanlış olmaz. Son cemaate bakan pencerelerin üst kısımlarında ahşap hatıllar görülmektedir. Dikme aralarının dolu tuğla ile doldurulduğu yine dökülen sıva bölümlerinden görülmektedir. Ahşap strüktürlü son cemaat çatısı yakın dönemde harim çatısı ile birleştirilmiştir. Bu iki çatı arasındaki eğim farklılığı özgün kuzey cephe ahşap kaplamalı çatı saçak kotundan anlaşılmaktadır. Kuzey cephesine bakan 2 adet pencere pvc doğramadır. Ön kısmında demir parmaklık vardır ve özgün değildir. Son cemaate giriş sağlayan kuzeybatı köşesindeki kapı batı avlusunun kapatılan bölümü içinde kalır.
Doğu cephesi kaba yonu taştır ve Su basman kotunda 3 sıra tuğla hatıl tüm cephe boyunca devam etmez. Eğimli bir arazi üzerine kurulan cami güney ve doğu cephe duvar köşelerinde payandalar ile desteklenmiştir. Ancak buna rağmen bina saçak kotundaki farktan yapının güneye doğru yattığını söyleyebiliriz. Zaten bu yatma göz ile de anlaşılmaktadır.
Doğu cephesine zemin kottan son cemaat bölünde 2, harimden de 2 adet pencere açılır. Pencereler dikdörtgen formda olup düz atkılıdır. Harime bakan pencereler taş söve ile çevrelenmiştir. Pvc doğrama önü lokmalı demir parmaklıdır. Harime bakan tepe pencereleri
DOĞU CEPHESİGÜNEY VE BATI CEPHESİKUZEY CEPHESİMİNARE KÜRSÜSÜ
zemin kat pencereleri ile aynı akstadır ancak; daha dardır. Son cemaat pencereleri harime bakan zemin kot pencerelerden üst kotta yer alır.
Cephede yüzey kirlenmesi, malzeme kaybı vardır. Yakın dönemde yenilenen derzler taş yüzeyden dışarda yapılmıştır. Cephe yüzeyinde çatlaklar vardır.
Güney duvarında kaba yonu taş örgünün arasında 2 kottaki ahşap hatıl üzeri sıvanarak kapatılmıştır. Güney cephesine zemin kotta ve üst kotta 2’ şer pencere açılmıştır. Pencere özellikleri doğu cephe pencere özellikleri ile aynıdır. Cephede bitkilenme, kirlenme ve çatlaklar tespit edilmiştir.
Batı cephesi doğu ve güney cepheleri ile aynı özelliktedir. Kaba yonu taş örgünün güney köşesinde sürekli devam etmeyen ahşap hatıllar görülür. Güney cephesindeki 2 kotta bulunan hatıllar bu cephede aynı kotlarda kısmi devam etmektedir.
Pencere düzeni diğer 2 cephe ile aynıdır. Tepe pencere süt atkıları betonarme olarak yenilenmiştir. Zemin kot pencere üst sövelerinin yüzeyi de imitasyon harç ile onarılmıştır. Cephede çatlaklar tespit edilmiştir. Batı cephesindeki bodur minarenin kürsüsü almaşık duvar örgüsüne sahiptir. Kare planlı kürsü, üç sıra tuğla hatıllı kesme taş örgülüdür. Gövdesi yivlidir. Gövdenin üzeri tek şerefeli, konik külah ile son bulur.
Yapı avlusuna batı yönünden girilir. Bahçe duvarı kagirdir. Ancak bahçe duvarının bir bölümü ile mescid arasında kalan batı avlusu üzerinin kapatılması, muhdes yapıların eklenmesi sonucu estetik değerlerini kaybetmiş ve bozulmuştur.
YAPIDAKİ BOZULMALAR
Yapı arazisi eğimlidir. Yapıldığı dönemde eğim nedeni ile yapıdaki oturmayı engellemek için güney ve doğu cephe köşelerinde yapılan 1’ er adet payanda yapının güney yönüne doğu oturmasını kısmi engellemiş olsa da tamamen engelleyememiş ve yapı gözle görülür biçimde güney yönüne doğru oturmuştur. Yakın dönemde yapılan yeni derzleme sıvalar ile özgün
ahşap hatılla kapatılmıştır. Güney ve batı cephesinde çatlaklar tespit edilmektedir. Özellikle güneybatı köşesindeki çatlak oluşumu yapının oturması nedeni ile oluşmuş olması yüksek ihtimaldir.
Yapı harim tavanı sehimlidir. Buda bize ahşap kiriş sistemi ile çatı strüktüründeki elemanların özelliğini kaybettiğini göstermektedir.
Yapı pencereleri pvc olarak yenilenmiştir. Kapılarda özgün olmayıp ahşap ve alüminyumdur. Harim ve son cemaat döşemesi ahşap kaplamadır ve özgün değildir. Marmara mermeri ile kaplanan mihrap nişi, denizliklerde, duvardaki yüksekliği 85 cm. olan kaplamalarda özgün değildir.
Kuzey cephesi çimento harç ile sıvanmıştır. Ahşap tavan kaplaması da lambri olup özgün değildir.
Bahçe duvarı da caddeye doğru yatmıştır ve çatlaklar vardır. Duvar içindeki pencere açıklıklarının önü tel ile kapatılmıştır. Lokmalı parmaklıklarda da malzeme kaybı vardır. Taş harpuştalar da kötü durumdadır. Yakın dönemde yol kotunu yükselmesi nedeni ile bahçe duvarındaki pencerelerin bir bölümü yol kotunun altında kalmıştır.
Yapı son dönemde batı avlusuna eklenen muhdes eklerle özgün görünümünü kaybetmiştir.
RESTİTÜSYON RAPORU
yüzyıl camii olan yapı Kapı Ağası mescidi ismi ile de bilinmektedir. Son cemaati ahşap direkli sundurma çatılı olan yapının son cemaat bölümünün 19. Yüzyıl sonlarında kapatıldığını yazılı kaynaklardan öğrenmekteyiz. Ayrıca 1998 yılına ait rölövede ahşap kapalı son cemaat yeri görülmektedir. Bunula birlikte kurul arşivinde bulunan eski eser tespit fişinde de ahşap kaplamalı son cemaat yeri görülmektedir.
Mevcutta kapalı olan ve duvarları çimento harçlı olan son cemaat duvarlarında sıvası dökülen bölümlerde ahşap dikme tespit edilmektedir. Kuzey doğu köşesindeki ahşap dikmenin alt kısmında taş kaide yerine ahşap yastık olması şaşırtıcı bir ayrıntıdır.
Elimizdeki belgeler 19. Yüzyılda kapatılan son cemaat bölümüne ait;1998 yılındaki rölöve ve eski eser tespit fişi olduğundan; 16. Yüzyıla ait bir belge bulunmamasına karşın dikme yerleri tespit edilen camiide 16. Yüzyıl ve 19. Yüzyıl olmak üzere 2 dönem restitüsyon yapılmıştır.
Buna göre alınan kararlar şunlardır;
*Yapının batı avlusunda yakın dönemde eklenen tuvalet, abdeslikler, kütüphane, imam evi, avlunun üzerini kapatan örü kaldırılmış, avlu ortasındaki mescid tamamen açığa çıkarılmıştır.
*Yakın dönemde yükseltilen yoldan dolayı kapanan pencerelerin açığa çıkması için yol kotu eğimi korunmuş; ancak 40 cm. aşağıya çekilmiştir.
*Yol kotunun aşağıya çekilmiş olmasına rağmen avlu kotu daha alt kotta kaldığından mevcuttaki gibi yol kotundan avluya basamaklarla iniş sağlanmıştır.
*1. Dönem restitsüyonda kapalı son cemaat yeri açık olarak yapılmıştır. 16. Yüzyıl restitüsyonu ile 19. Yüzyıl restitsüyonu arasındaki tek fark budur. 2. Dönem restitüsyonda 1998 yılındaki rölöveye uygun olarak son cemaat kapalı olarak önerilmiştir. Eski eser tespit
formundaki ahşap kaplama yükseklikleri dikkate alınarak mevcuttaki sıvalı cephe yerine ahşap kaplama önerilmiştir.
*Son cemaate giriş mevcuttaki gibi kuzey batı köşesindendir ve aynen korunmuştur. Son cemaat bölümü pencereleri giyotin pencere olarak önerilmiştir. 15. Yüzyıl camiilerinden olan Hacı İlyas camii açık ahşap direkli son cemaat bölümü de 19. Yüzyılda kapatılmıştır. Bu camiye ilişkin bulunan eski belgelerde son cemaat bölümünün giyotin pencere olduğu görülür. Aynı şekilde 16. Yüzyıl yapısı olan ve 19. Yüzyılda yenilenen Kasap İlyas caminin kapalı ahşap son cemaat bölümü yine ahşap giyotin pencere sisteminde yapılmıştır. Harim pencereleri de yine dönem camilerindeki gibi ahşap ve kanatlı doğrama olarak önerilmiştir. Mevcutta kuzey cephesindeki 1 adet pencere iç kısmında bulunan ve özgün olan ahşap kapak diğer pencerelerin iç kısımlarında da çizilmiştir.
Cami kapısı özgün değildir. Dönem özellikleri dikkate alındığından Kasap İlyas camii son cemaat ve harime giriş kapı detayları örnek alınarak mescid kapıları restitüe edilmiştir.
Mevcutta son cemaat ve harim döşemeleri ahşaptır ve özgün değildir. Dönem camileri incelendiğinde son cemaat ve harim kare pişmiş toprak önerilmiştir ki kuzey duvarında mihrapçenin sağındaki pencere denizlikleri de kare formlu ve pişmiş topraktır.
16. Yüzyıl camilerinden Eyüp Kızıl mescid ve kara Ali Çavuş camilerinin ilgili koruma kurulundan onaylı restitüsyon ve restorasyon projeleri dikkate alınarak Davut Ağa camii minber ve vaiz kürsüsü restitüe edilmiştir.
Çok gen planlı mihrap nişi, özgün olan ahşap kaplı mihrapçeye uygun olarak ahşap kaplama olarak önerilmiştir.
Harim tavan tanzimi özgündür ve aynen korunmuştur. Özgün olmayan son cemaat ahşap tavanı harim tavanına uygun olarak restitüe edilmiştir.
Mevcutta tek bir çatı da toplanan son cemaat ve harim üst örtüsü son cemaat saçak kotunun harim saçak kotundan düşük olması nedeni ile koparılmış ve sundurma çatı olarak alt kotta restitüe edilmiştir. Ahşap strüktürlü çatı sistemleri üst örtüsü alaturka olarak önerilmiştir.
Camii minaresi mevcutta kürsü ve pabuç kısmı almaşık duvar örgüsüne sahiptir. Gövdesi çokgen olan minarenin bu bölümü ile şerefesi sıvalıdır. Şerefe bölümü daire planlıdır. Şerefe korkulukları taştır.
Araştırma sürecinde yapılan dönem analizlerinde 16. Yüzyıl ve 19. Yüzyıl camiileri incelendiğinde minarenin tamamının kesme taş olduğu örnekler olduğu gibi, kürsü ve pabuç kısmı almaşık olup, gövdesi ve şerefe bölümü tuğla örgü olan yada kesme taş olan değişik tipolojilere sahip minareler tespit edilmiştir.
Araştırma sürecinde incelenen camii minarelerinin, camii her nekadar 16. 17. Yüzyıllara tarihlense de özgün olup olmadığı bir dönem yıkılıp yenilenip yenilenmediği konusunda bir belge tespit edilememiştir. Özellikle 16. Yüzyıl ve 18. Yüzyıldaki büyük depremlerde bir çok cami minaresinin yıkıldığı bilindiği için yapılan araştırmalarda minarelerin tam yüzyılları tespit edilememiştir.
Araştırmalarda öncelikle Mimar Sinan’ın eseri olan camii ve minareleri örnek alınmıştır, aynı dönemde yapılmış diğer yapılarda incelenmiştir.
16.-17. YÜZYIL MİNARE ÖRNEKLERİ
ÇAVUŞPAŞA CAMİİ (1538)
Mimar Sinan eseri olan camii almaşık duvar örgüsüne sahiptir. Minaresinin kürsü ve pabuç kısmı kesme taş gövdesi farisili olup tuğladır. Minare ve camii günümüze özgün hali ile ulaşamamıştır. Kaynaklarda kesme taş olarak geçen minarenin yıkıldığı 19. Yüzyılda tuğla olarak yapıldığı bilgisi yer alır (bkz. İstanbul Ansiklopedisi cilt 2, sayfa,480-481)
Çavuş Paşa Cami
FERRUH KETHUDA CAMİİ (16. YÜZYIL)
Sinan eseri olan cami almaşık duvar örgüsüne sahiptir. Minaresi kesme taştır. 1950 yılında şerefe üst kısmı yıkılan minare özgününe uygun olarak kesme taş ile yeniden yapılmıştır.
Ferruh Kethüda Cami
AHİ ÇELEBİ CAMİİ (16.YÜZYIL BAŞI)
Sinan eseri olan yapı almaşık duvar örgüsüne sahiptir. Minaresi kesme taştır.
Ahi Çelebi Cami
KAZASKER İVAZ EFENDİ CAMİİ (1586)
Bir çok kaynakta Sinan eseri olarak kabul edilse de Mustafa Sâ’i’nin listelerinde böyle bir bilgi geçmez. Almaşık duvar örgüsüne sahip caminin minaresi kesme taştır.
ŞAH SULTAN CAMİ (1533)
Sinan eseri olan yapı dikdörtgen planlı, ahşap dikmeli son cemaat yerine sahip bir camidir. Cami duvarları almaşık örgüsüdür. Minare kürsü ve pabucu almaşık duvar örgüsüne sahiptir. Sıvalı olan minare gövdesinin sıvası dökülen bölümlerinde gövdesinin tuğla örgüsü görülmektedir.
Şah Sultan Camii
HACEGİ RAKIM EFENDİ CAMİ (1585)
Sinan eseri olan yapı almaşık duvarlıdır. Minaresi tuğladır. Kaidesi ve pabuç kısmı almaşıktır. Kaynaklara göre yapı 1919 yılında büyük bir yangın geçirmiştir. Minaresi yangın sonrası restorasyonda yenilenmiştir.
İSKENDER ÇELEBİ CAMİ (16.YÜZYIL)
Debbağ İskender Çelebi tarafından yapılan camiinin kesin yapım tarihi bilinmemektedir. Minare gövdesi, kürsü ve pabucu almaşık örgüdür. Şerefesi ise tuğladır.
KARAGÖZ MEHMED PAŞA CAMİ (1786)
Sadullah Çavuş tarafından yaptırılmıştır. Ahşap olan cami zaman içinde harap olduğundan 1961 yılında harap kısımları halk tarafından ihya edilmiştir. Minare pabucu kesme taş olup kürsüsü almaşıktır. Minare gövdesi ve şerefesi daire planlı olup tuğladır.
Karagöz Mehmed Paşa Camii
TEVKİİ CAFER CAMİİ (1515, ONARIMI II. ABDÜLHAMİD ZAMANI)
Banisi, Taçzade Nişancı Cafer Çelebi olup, Anadolu Kadısı iken 1515 yılında idam edilmiştir. Caminin bu tarihten önce yapılmıştır. Giriş kapısında II.Abdülhamid zamanında tamir gördüğü bilgisi vardır. Zaman içinde harap olan yapı 1978 ve 1988 yıllarında Vakıflarca ihya edilmiştir. Minare kürsü ve pabucu kesme taş olup gövde ve şerefesi tuğladır. Şerefe altı taştır.
Tevkii Cafer Camii
MESNEVİHANE CAMİ (1848)
Fatih İlçesi’nde, Çarşamba’da, Tevkii Cafer Mahallesi’nde, İsmail Ağa ve Mesnevihane Caddelerinin köşesinde ,2286 ada,1 parselde Şeyh Mehmet Murad el Nakşibendi (Ölümü: h.1264/m.1848) tarafından h.1260/m.1844 tarihli vakfiyeyle tesis olunmuştur.
Almaşık duvarlı cami minare pabucu almaşık duvar örgüsü olup gövdesi tuğladır.
Mesnevihane Camii
FEVZİYE CAMİ
Fatih ilçesi’nde, Koca Mustafa Paşa’da, Ha¬cı Hamza Mahallesi’nde güneyde Merdivenli Çeşme Sokağı, batıda Hoca Kadın Sokağı ve kuzeyde Hacı Evhat Sokağı’nın sınırladığı yapı adası yer alır.
Külliyenin esasını oluşturan cami-tekke nedeniyle daha çok Feyziye Camii, Kü¬çük Efendi, Feyzullah Efendi ya da Feyzî Tekkesi olarak da tanınmıştır. Tevhidhanesi kagir, meşrutahanesi ahşap Nakşi tekkesidir.(İşli,s.61)
Külliyenin çekirdeği, Ayasofya vaizi ve reisülkurra Feyzullah Şükrü Efendi (ö. 1814) tarafından 19. yy’ın başlarında kurulan cami-tekkedir. Halvetîliğin Sünbülî koluna bağlı olan bu tekkede Feyzullah Efendi’ nin oğlu, “Küçük Efendi” lakabıyla tanınan Mehmed Abdürreşid Efendi (ö. 1837) postnişinlik yapmıştır. Kaynaklarda tespit edi¬lebilen son şeyhi, 1890’larda meşihat makamında bulunan Nesib Efendi’dir.(Tanman 1994, s.150,Tanman 1965, s.465))
Şeyh Mehmed Abdürreşid Efendi tarafından 1825’te tekkenin yeniden inşa ettirilmiştir.
Cami mevcutta sıvalıdır. Minare pabucu sıvalıdır. Gövdesinin sıvalı kısımlarında dökülmelerinin altında almaşık örgü sistemi tespit edilmektedir. Şerefe üst kısmı tuğladır.
Yapılan dönem araştırmalarına göre cami ile ilgili olarak 16. Yüzyıl dönem restitüsyonda minarenin almaşık örgülü pabuç ve kürsü kısmı korunmuş ancak gövde ve üst kısımları kesme taş olarak önerilmiştir. 19. Yüzyılda ise raspa sonucunda tespit edilen tuğla örgü belge olarak kabul edilerek gövde ve üst kısmı tuğla olarak önerilmiş, şerefe altı mevcuttaki gibi ve eski belgelere uygun olarak taş çizilmiştir.
•Bahçe duvarları özgündür ve mevcut durumu ile korunmuştur.
Tescil fişinde bulunan fotoğraf (belge-1, tarihi bilinmemektedir.)Belge 21948 yılındaki fotoğraf; bu fotoğrafta son cemaat yeri çatısının harim çatı kütlesinden aşağıda olduğu görülmektedir. (belge-3)Vakıflar arşivinden alınan rölöve belgeleri (belge-4),tarihi bilinmemektedir.Vakıflar arşivinden alınan zemin kat rölöve belgeleri (belge-5),tarihi bilinmemektedir.Vakıflar arşivinden alınan birinci kat rölöve belgeleri (belge-6),tarihi bilinmemektedir.Minare peteğinde yapılan raspa sonucunda minare peteği Osmanlı tuğlası olarak çıkmıştır.Minare peteğinde yapılan raspa sonucunda minare peteği Osmanlı tuğlası olarak çıkmıştır.
RESTORASYON RAPORU
Restorasyon projesi 2. Dönem restitüsyon doğrultusunda hazırlanmıştır. Buna göre alınan kararlar şunlardır;
Yapı avlu içindeki batı bölümündeki tüm muhdes yapılar ile kuzeydoğu köşesindeki imam evi kaldırılmış, avlu orta kısmındaki mescid açığa çıkarılmıştır.
Bahçe duvarında yola doğru sehim yapan bölümün sökülerek özgün duvar örgü sisteminde örülmesi gerekmektedir.
Bahçe duvarı üst kısmında mevcutta olmayan taş harpuşta bölümleri özgün taş harpuşta detayına göre taş malzemeden imal edilecektir.
Malzeme kaybı olan bahçe duvarı içindeki pencere lokmalı demir parmaklıkları yenilenmelidir.
Bahçe giriş kapısı 16. Yüzyıl camilerinden Nişanca Mehmet Paşa bahçe giriş kapısı örnek alınarak çizilmiş ve uygulaması önerilmiştir.
Son cemaat yerinin çimento harçlı sıvaları raspalanmalı, alttaki sistem özgününe uygun olarak konunun uzmanları denetiminde onarılmalıdır. Projesine uygun olarak son cemaat dış cephe duvarları 1. Sınıf çam ile kaplanmalıdır.
Son cemaatin çatı bölümü sökülerek ahşap sistemde eğimi projesine uygun olarak yeniden yapılmalıdır.
Harim bölümünün ciddi şekilde sehim yapan ahşap tavan çıtalarından örnekler alındıktan sonra sökülmeli ve aslına uygun olarak ahşaptan yeniden yapılmalıdır. Açılan ahşap sistemdeki çatı elemanlarından çürüyen kısımları değiştirilmelidir. Çatı kiremit altı kaplama tahtası üzerine su yalıtımı yapılarak alaturka kiremit uygulanmalıdır.
Pencere ve kapılar restorasyon projesine uygun olarak çizilen detaylara göre imal edilmelidir. Özgün olan kuzey duvarındaki ahşap kapak ile ahşap söve diğer pencere iç kısımlarında yapılmalıdır.
Harim içindeki Marmara mermeri ile kaplanmış denizlikler, vaiz kürsüsü, mihrap nişi gibi elemanlardan bu kaplam kaldırılmalıdır. Denizlikler özgününe uygun olarak pişmiş toprak yapılmalıdır. Vaiz kürsüsü, minber yine restorasyon projesine uygun olarak ahşap malzeme ile imal edilmelidir. Mihrap nişide ahşap ile kaplanmalıdır. Ancak mermer kaplamanın mihrap nişinden sökümü sonrasında alttan çıkan başka bir iz tespiti yapılır ise bu iz doğrultusunda proje revize edilmeli ve uygulama ona göre yapılmalıdır.
Uygulama sırasında özgün olmayan ahşap döşemeler sökülmelidir. Alttan özgün döşeme sistemi tespit edilemiyorsa projesine uygun olarak pişmiş toprak döşeme yapılmalıdır.
İç sıvalar tamamen raspa edilmeli, altan çıkan duvar yüzünde var ise çatlak oluşumları statik rapor doğrultusunda onarılmalı, boşalan derzler özgün harç ile onarılmalı, malzeme kayıpları 5 cm. büyük olanlarda çürütme yöntemi kullanarak özgün malzeme ile tamamlanmalıdır. 5 cm.’ den küçük ise müdahale edilmemelidir. Duvarlar sağlamlaştırıldıktan sonra horasan harç karışımı ile sıvanmalıdır.
Sıva raspasından önce boya raspası yapılması önerilir. Eğer kalem işi tespiti yapılıyorsa özgününe uygun olarak restorasyonu konunun uzmanları yönetiminde yapılmalıdır.
Mevcut içlik ve dışlıkların muhafaza edilmesi önerilmiştir.
Cephelerde yakın dönemde yapılan tüm derzler ve sıvalar sökülmelidir. Çürüyen ahşap hatılların yerine lamine ahşap hatılların kullanımı önerilmiştir.
Duvarlardaki çatlak oluşumları statik rapor doğrultusunda onarılmalı, malzeme kayıpları 5 cm. büyük olanlarda çürütme yöntemi kullanarak özgün malzeme ile tamamlanmalıdır. 5 cm.’ den küçük ise müdahale edilmemelidir. Cepheler mikro kumlama ile temizlenmelidir. Duvarlar temizlendikten ve sağlamlaştırıldıktan sonra kaba yonu taş yüzeyden 0.5 cm. İçeride
olarak şekilde gömme derz özgün harç oranına uygun olarak hazırlanan karışım ile yapılmalıdır.
Mescid etrafındaki betonarme kaldırım kaldırılarak yapı etrafında drenaj sistemi yapılmalıdır.
Restorasyonda minare 19. Yüzyıla uygun olarak çizilmiştir. Uygulama sırasında gövde kısmındaki çimanto harçlı sıvaların raspa edilmesi, raspa sonucunda farklı bir tespit olur ise projelendirilerek kurula iletilmesi gereklidir.
KAYNAKÇA
Bibi. Öz, İstanbul Camileri, I, 81; Ayvansa-rayî, Hadîka, I, 292; İSTA, VIII, 4285; Kuran, Mimar Sinan, 307; Haskan, Eyüp Tarihi, I, 39. N. ESRA DİŞÖREN
ASLANAPA; Oktay : Osmanlı Devri Mimarisi, İstanbul 1983
Ayvansarayi Hüseyin Efendi, Ali Satı Efendi, Süleyman Besim Efendi: Hadikatü’l Cevami,
Haz. Ahmed Nezih Galitekin, İstanbul 2001
BAYRAM; Sadi ve ERDOĞAN : Kerim: Vakıflar ve Vakıf Hizmetlerimiz, Ankara 1978
(ELDEM)Halil Edhem: Nos Mosquees de Stamboul, İstanbul 1934
HASKAN; Mehmet Mermi: :Eyüp Tarihi I, İstanbul 1993
Müler-Wiener; Wolfgang : İstanbul’un Tarihsel Topografyası, Çeviren Ülker
Sayın, İstanbul 1997.
DİŞÖREN; N.Esra : “Davut Ağa Mescidi”T.T.V.D.B.İ.A.,C. 3, İstanbul 1994
KURAN, Aptullah : Mimar Sinan’ın Mescidleri, S. Eyice Armağanı S: 140)
ÖZ; Tahsin : İstanbul Camileri, C.ll, 8.İstanbul 1964
TOZUN; Aylin : XVI.Yüzyıl İstanbul Mescitleri, M.S.G.S.Ü.
Sos. Bil.Ens.San.Tar.Ana Bil.Dalı, Türk İslam Sanatları Programı Yayımlanmamış Y.Lis.Tezi, İstanbul 2002.
ÜSTÜN; Ayşe : Osmanlı Arşivindeki İstanbul Cami ve Türbelerinin Tamirleriyle İlgili Belgeler, D.E.Ü. Sos.Bil.Ens. İsl.Tarihi ve San. Ana. Bil. Dalı Yayımlanmamış Doktora Tezi, İzmir 2000
YÜKSEL, İ.Aydın : Osmanlı Mimarisinde Kanuni Sultan Süleyman Devri(926-974/1520-1566) VI. Cild, İstanbul 2007.