Kategori arşivi: Restorasyon

TEKİRDAĞ ZAHİRE NAZIRI AHMET PAŞA CAMİİ RÖLÖVE,RESTİTÜSYON VE RESTORASYON RAPORU-2008

TEKİRDAĞ ZAHİRE NAZIRI AHMET PAŞA CAMİİ-2008

1-1 YAPI TARİHÇESİ

Tekirdağ il merkezi, Ertuğrul Mahallesi’nde bulunan bu caminin yapım kitabesi günümüze gelemediğinden, yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır. Yazılı kaynaklarda Zahire Nazırı Tekirdağlı Ahmet Ağa tarafından 1830–1831 yıllarında yaptırıldığı bilgisi verilmektedir. Caminin önündeki içerisinde şadırvanın da bulunduğu avlusu 1952 yılında yıktırılmış ve önü açılmıştır.

1-2 YAPININ MİMARİ ÖZELLİKLERİ

1-2-1 YAPI YERLEŞİMİ

Yapı çok geni bir parsel üzerinde yer alır. 3 tarafı yol ile çevrili olan parselin batı ve kuzey  cephesinin bir bölümü komşu parsellere bitişik konumlanır. Avluya kuzey yönünden girilir. Bahçe duvarları özgün değildir. Yakın zamanda ki 1952 yılındaki onarımda olması yüksek ihtimaldir, kagir duvarlar yıkılarak yeniden yapılmıştır. Camii  eğimli bir arazi üzerine oturur. Özellikle güney cephesi kotu ön cephe kotundan aşağıdadır. Parsel içinde kuzeybatı köşesinde müftülük binası vardır. Bu yapının yanında tuvaletler bulunur. Özgün şadırvanı mevcutta kullanılmamaktadır. Şadırvanın ön bölümüne yeni abdestlikler yapılmıştır.Avlu zemini taş kaplamadır.

1-2-2 PLAN ÖZELLİKLERİ

Cami dikdörtgen planlı olup, kesme taştan iki katlı olarak yapılmıştır. Harim ve son cemaat mekanlarından oluşan yapı yakın dönemde onarım geçirmiş ve bazı bölümlerinde betonarme hatıllar ile güçlendirme yapılmıştır.

Kapalı bir son cemaat bölümü vardır. Giriş kapısının önünde ahşap direkli bir saçağı vardır. Ahşap direklerinin üst başlığında ‘c’ ve ‘s’ kıvrımlarından oluşan motif bulunur. Saçağın iç tavan kısmı düzdür v ahşap çıtalı tavan kaplamasına sahiptir. Camii giriş kapısı barok özellikte yapılmıştır. İç içe 2 kademeden oluşan kapı açıklığı basık kemer ile geçilmiştir. Dış cephedeki söve bölümü profillidir. İç bölümdeki kapı üst kemerli ‘c’ ve ‘s’ kıvrımlarından oluşan bir motif ile süslenmiştir.  Ahşap olan kapı tablalıdır.

Son cemaat bölümü dar, uzun dikdörtgen formludur. Giriş kapısı kuzey cephesinin orta aksındadır. Kapının her iki yanında 3’ er tane pencere vardır. Basık kemerli pencere doğramaları ahşaptır. Pencere söveleri de ahşaptır.

Giriş kapısının solunda doğu cephe duvarına bitişik konumlanan ahşap merdiven ile üst kata, kadınlar mahfiline çıkılmaktadır. Sağ bölümde yakın zamanda yapılan  müezzin odası vardır.

Minare batı cephesine bitişik konumlanmıştır. Girişi de son cemaattendir. Son cemaat giriş kapısı aksında harim giriş kapısı vardır. Harim kapısının sağ ve solunda 1’ er pencere ve 1’ er mihrap vardır.

Son cemaate giriş sahanlığı traverten mermer kaplıdır. Sahanlık ile ahşap döşemeli son cemaat arasında 9 cm.’ lik kot farkı vardır.  Duvarlar sıva üzeri boyadır. Tavanları ahşap çıta tanzimlidir.

Harime girildiğinde sağ ve solda harim zemin kotundan 14 cm. yüksekte

mahfiller vardır. Mahfiller doğu ve batı cephesinde de ‘u’ şekli oluşturarak devam eder.

Harim kuzey duvarı (kadınlar mahfili görülmekte)

Kadınlar mahfili harime doğru alt mahfil kat planı izinde çıkma yapar. Kadınlar mahfili döşemesini altta  ahşap dikmeler taşır. Ahşap dikmelerce taşınan ahşap kirişleri destekleyen ahşap payandalarda yine barok izler gözlenir. ‘c’ ve ‘s’ kıvrımlarından oluşan payandalar camiiye zenginlik katan mimari elemanlardadır.

Camiinin mihrap bölümü dışarıya doğru çıkma yapar. Bu formu ile ‘t’ planlı camiilere örnek teşkil etmektedir.

Harim batı duvarı

Harime zemin kotta kuzeyde 2, doğuda 3 ,güneyde 4, batıda 3 toplamda 12 adet pencere açılır. Pencere formları aynıdır. Basık kemerli olan pencereler ahşap doğramalıdır. Üst pencereler alt pencere aksındadır. Sayı olarak zemin kat ile aynıdır. pencere üst kemerleri de zemin kat pencereleri gibi basık kemer ile geçilmiştir.  Tepe pencereleri de ahşap doğramadır.

Harim giriş kapısının sağındaki mahfilden tek kollu ahşap merdiven ile de kadınlar mahfiline çıkılmaktadır.

Döşeme ahşap kaplamadır. Duvarlar sıva üzeri boyadır. Belli bir yüksekliğe kadar duvarlarda lambri kaplama vardır. Minber ve vaaz kürsüsü ahşaptır. Minberin çıkış bölümündeki korkulukları yakın zaman onarımlarda

Harim güney duvarı

değiştirilmiştir ve özgünlüğünü kaybetmiştir. Tavan ahşap çıta tanzimlidir.

Çatı arasına çalışma sürecinde girilmiştir. Çelik  askı elemanları ile desteklenen ahşap çatı strüktürünün yakın zamanda yenilendiği tespit edilmiştir.

Caminin kuzeybatı köşesindeki minare kare kaideli olup, dışa çıkıntı oluşturacak şekilde içeriye alınmıştır. Çatı hizasına kadar ulaşan kaideden sonra düzgün kesme taştan minare gövdesi çok cepheli ve tek şerefelidir. Minare 1912 depreminde yıkılmış, Cumhuriyetin ilk yıllarında da yenilenmiştir.

Kadınlar mahfili geniş bir alan sahiptir. Son cemaatin üst bölümünden harimin

Harim doğu duvarı

doğu ve batı duvarına kadar uzanır. Bu bölüme son cemaat ve harimden 2 ayrı merdiven ile çıkılır. Döşemesi ahşaptır. Tavanı ahşap çıtalıdır.

Son cemaatin sol bölümünün alt kısmında 41,24 m2’ lik bodrum katı bulunur. Betonarme döşeme ve kiriş sistemi olan bu katın yakın zamanda yapılmış olma ihtimali yüksektir. İçeriden inişi olmayan kata doğu cephesine açılan kapıdan girilir.

Caminin önünde girişe göre sağda olan şadırvan sekizgen planlıdır. Sekiz ahşap sütunun taşıdığı şadırvanın çatısı kiremit örtülüdür. Şadırvanı çepeçevre kuşatan kitabe frizinde şadırvanın Hacı İsa Bey tarafından 1836 yılında yaptırıldığı yazılıdır

1-2-3 CEPHE ÖZELLİKLERİ

Yapı cepheleri sıvalıdır. Alt ve üst kot pencereleri aynı akstadır. Üst atkı

bölümleri basık kemer şeklinde geçilmiştir. Ahşap doğramalarının önünde zemin kotta lokmalı demir parmaklıklar, üst pencerelerde geçme parmaklıklar vardır. Söveleri ahşaptır. Tüm cephelerde saçak alt bölümleri iç bükey şeklinde kıvrım yapmaktadır.

Kuzey cephesi

Kuzey cephesi giriş cephesidir. Cephe orta aksında barok özellikler taşıyan giriş kapısı vardır. kapının üst bölümü dışarıya doğru çıkma yapan ahşap dikmeli saçak ile örtülmüştür. Avlu kotundan basamaklarla çıkılan giriş kapı kotu    ortalama  70 cm. yukardadır. Ahşap giriş çatısını taşıyan dikmelerin alt pabucu

Batı cephesi

kare planlıdır ve dikme gövdesinden daha geniştir ve kare planlıdır. Dikmelerin gövde bölümü yuvarlak planlıdır. Dikmelerin üst bölümü ‘c’ ve ‘s’ kıvrımlı motifler süslemektedir. Çatı örtüsü marsilya tipi kiremittir.

Giriş kapısının sağ ve sol yanında alt ve süt kotta 3’ er pencere vardır. Üst atkı  bölümleri basık kemerlidir.

Batı cephesinde minare dışarıya doğru çıkıntı yapar. Minarenin solunda kalan bölümde kadınlar mahfiline açılan 2 pencere vardır.  Harime bakan bölümde alt ve üst kotta toplam  6 pencere vardır. Diğer cepheler ile aynı özelliktedirler. Yapının güneye batı köşesi pah yapar. Pahın üst bölümü 5 sıralı mukarnas ile

Güney cephesi

saçağa  bağlanmıştır.

Minare kireç taşından örülmüştür. Kürsü bölümü taştır. Pabuç bölümü ise kısmi sıvalıdır. Farisili olan minare gövde ve petek kısmı yine kireç taşından olan

Doğu cephesi

şerefe ile bağlanmıştır. Şeref alt bölümü profilli taş düzeni ile geçilmiştir. Külah bölümü kurşun kaplamadır.

Güney cephesinde mihrabın olduğu bölüm dışarıya doğru çıkma yapar. Aynı zamanda çıkma yapan bölümden de mihrap nişi bir kademe daha öne doğru çıkar. Mihrabın  sağ solunda alt ve üst kotta 1’ er pencere vardır. Çıkma yapmayan geride kalan duvar yüzeylerinde de alt ve üst kotta birer pencere vardır.

Doğu cephesi son cemaat bölümünde dışarıya doğru bir çıkma yaparak güney

duvarı ile birleşir. Çıkma yapan köşe yalancı sütun görüntüsü verilerek vurgulanmıştır. Cepheye toplam alt ve üst kotta  8 pencere açılır. Pencere özellikleri diğer pencerelerle aynıdır. Cephenin kuzey doğu bölümündeki pencerelerin alt kot aksından biraz sola doğru kayan bodrum kata giriş veren kapısı bulunur.

Şadırvan

1-2-4 YAPIDAKİ NİTELİKSİZ EKLENTİLER VE BOZULMALAR

Yapı yakın zamanda (1950’ lerde) onarım geçirmiştir. Yapı plan şemasında değiştirilen bir bölüm olmamasına karşın yapı içinde yapılan raspalarda mihrabın iki yanındaki pencere yüksekliklerini değiştirildiği tespit edilmiştir. Eski fotoğraflarda pencere oranlarının farklılığı bu bölümlerde raspa

Şadırvan

yapılmasına neden olmuştur. Yapılan raspada iki pencere arasında betonarme hatıl olduğu görülmüştür. Yazılı kaynaklarda yapının deprem geçirdiği, hasar gördüğü ile ilgili bir belge yoktur. Aynı şekilde Edirne vakıflar arşivine girilmiş onarım kalemleri bulunmuştur ancak bu duvarla ilgili bir belge elde edilememiştir.

Ahşap karkaslı çatı arasına girilmiş ve çelik makaslarla sistemin desteklendiği görülmüştür. Çatı ahşap sisteminin de yeni olması yakın zamanda değiştirildiğini düşündürmüştür. Elimizdeki eski fotoğraf belgelerinde (bkz. restitüsyon raporu) kadınlar mahfili tavan tanziminin mevcuttan farklı olduğu görülmüştür. Ancak elimizde son cemaat ve harim tavanı ile ilgili bir belge

olmaması bize bu bölümlerdeki tavan planlarının değiştirilip değiştirilmediği husun da kesin bir tespit yaptıramamıştır.

Kadınlar mahfilinde harime doğru çıkma yapan bölümlerdeki ahşap dikme sayılarının eski fotoğraflara göre eksiktir. Ayrıca kadınlar mahfilinden harime doğru yuvarlak planlı çıkma yapan müezzin mahfili şeklinin farklı olduğu eski belgelerden tespit edilmiştir. Eski belgelerde (bkz. restitüsyon raporu) daha oval gelen form mevcut ahşap dikme arasında oturmamaktadır. Buda bize ahşap dikme aralıklarının değiştiğini yani ahşap dikmelerin yakın dönemde yenilendiğini düşündürmüştür.

Şadırvanın ahşap dikmelerinin etrafının kapalı olduğunu yine araştırma sürecinde bulunan fotoğraflardan (bkz. restitüsyon raporu)  tespit etmekteyiz. Mevcutta bu bölümler açıktır.

Avlu içerisine yakın dönemde müftülük ve tuvalet binaları yapılmış, bahçe duvarları yenilenmiştir.

Yapıda taşıyıcı sistemler raporunda da belirtildiği gibi statik bir problem yoktur (bkz. taşıyıcı sistemler raporu).

Minare kireç taşlarında zaman ve atmosferik koşullar nedeni ile ciddi malzeme kayıpları ve aşınmalar vardır.

Yapı cephesinde araştırma sürecinde raspa yapılmıştır. Alttan düzensiz moloz taş ve tuğla örgüsü çıkmıştır. Bu nedenle camiinin orijinalinde de sıvalı olduğu tahmin edilmektedir.

Cephelerde klima sistemleri ve kablolar estetiği bozmakta, cephe kirliliğine sebep olmaktadır.

ŞADIRVANDA YAZILI OLAN ARAPÇA AYETLER

ŞADIRVANDA YAZILI OLAN ARAPÇA YAZILARIN AÇIKLAMALARI

DETAY-1 Bu su âb-ı hayatın süt kardeşi midir

Ki şirin kâmi-yi câvide mâlik… hayat

DETAY-2 Gören ağzı su akıtmasını mı resm-i âlâsın

Mücessem ayn-i nur olmuş bu şadırvan bî-hemtâ

DETAY-3  Rızâ-yı Hâlıkı’l-ervâh içun ol zât-ı gayb-i dem

Bu şadırvan nola etti eski camiyi ihya

DETAY-4 Akıttı su gibi cûy-i sehâsın lûle-i dilden

Muvaffak oldu bu ecr-i cezîle ol kerem-pîrâ

DETAY-5  Cenâb-ı Hacı İsa Bey Efendi lütf-i vücudunda

Bu şadırvan dilcûy-i mücedded eyledi inşa

DETAY-6  Bu şadırvanı mükemmel yaptı pek rânâ

Bu şadırvanı etti şükr ile İsa nefs-i ihya

DETAY-7  Ederken … sahında su-be-su lütfu

Der tarih buldu tam ve Güher-i müdün eyledi imla

DETAY-8  Etti şadırvan dünyada bütün âlem

Bu sahib-i hayratı dâim menbaa-i ecr eylesin Mevlâ

CAMİİ GİRİŞ KAPI ÜSTÜNDEKİ ARAPÇA YAZI AÇIKLAMASI

Bismillâhirrahmânirrahim

Sene 1302

MİNBER ÜZERİNDEKİ ARAPÇA YAZI AÇIKLAMASI

Lâ ilâhe illallah Muhammedü’r-resûlullah

Lâ ilâhe illallah Muhammedü’r-resûlullah

2-RESTİTÜSYON  RAPORU

Yapı 1830-1831 yıllarında inşaa edilmiş, 19. yüzyıl camicilerimizdendir.  Araştırma sürecinde yapı ile ilgili İstanbul Vakıflar Arşivinde  bulunana eski fotoğraf belgelerinden ve yapıdaki izlerden yararlanılmıştır. Araştırma süreci içinde  yapı ile ilgili yazılı yeterli belgeye ulaşılmamıştır.

Yapı ile ilgili önerilen restitüsyon kararları şunlardır;

Mihrap bölümü (tarihi bilinmemektedir. Belge-1)
  • Belge-1 de de görüldüğü gibi mihrap bölümü yanında  sütunçeler vardır. Ancak fotoğrafta bu bölümler net olarak görülmemektedir. Yazılı metinlerde mevcutta yarım daire planlı olan mihrap nişi ile ilgili ,

‘Mihrap nişi altı köşeli ve istiridye şeklinde kavsaralıdır. İki yanından, çok ince ikiz sütuncelerle konturlanmıştır. İkiz sütuncelerden itibaren başlayan, alçı kabartma ile yapılmış alınlığı, Avrupai tesirli kıvrık dal ve çiçek motiflerini ihtiva eder. Derinliği fazla olmayan mih­rap duvarı çıkıntısı, içerden âdeta bir tiyatro sahnesi görünüşündedir.’ Bilgisi verilmektedir. Ancak görsel olarak elimizde belge olmadığından yazılı belgelere dayanarak bir mihrap önerisinde bulunulmasından kaçınılmış ve projede sadece plan düzleminde yarım daire plan formu altıgen olarak çizilmiştir. Mihrap çevresindeki bölümler noktalama olarak iz şeklinde gösterilmiştir. Uygulama sırasında bu bölümlerde raspa yapılması önerilir. Ancak yapılan raspada tespit çıkmaz ise mevcut durumu ile mihrabın bırakılması önerilir.

  • Yine belge-1’ de mihrap nişinin yanındaki pencere yükseklikleri ile mevcut pencere yüksekliklerinin uymadığı görülür. Mevcut pencere yükseklikleri daha kısadır. Araştırma sürecinde bu bölümde raspa yapılmış ve betonarme hatıl ile karşılaşılmıştır. Takın dönemde bu bölümün bir kısmının veya tamamının değiştirildiği anlaşılmıştır. Restitüsyon da  belge-1 dikkate alınarak pencere oranları değiştirilmiştir.
  • Belge-1 de ve yazılı metinlerde mihrap bölümündeki çıkıntıyı harime bağlayan duvarların köşeleri de yuvarlatılmış olduğu tespit edilir. Bu bölümlerin üst köşelerdeki, “S” kıvrımlı kemer parçası şeklinde görü­nen konsollarla harim tavanı ile ayrıldığı görülür. Bu bölümler elimizdeki belgeye göre restitüe edilmiştir.
Harim bölümünde doğu cephesine bakan mahfil katı (fotoğrafın tarihi bilinmemektedir) belge-2
  • Mevcutta belge –2’ de görülen üst katta da devam eden orta dikme yoktur. Rölöve raporunda da değinildiği gibi yakın zamanda yapılan camii onarımında mahfil katı, çatı sistemi yenilenmiştir. Restitüsyon da belge-2 dikkate alınarak orta aksta yer alan dikme çizime aktarılmıştır. Dikmeler arasındaki kiriş formlarıda yine belge-2’ ye göre düzeltilmiştir.
  • Belge-2 de pencere ahşap doğrama çıta bölümlerinin hepsinin farklı olduğu görülür. 19. yüzyıl camiileri kayıt sistemleri ve  Ali Talat’ ın kitabı  incelenmiştir. Bu örnekler

dikkate alınarak belge-2’ de görülen pencere sistemlerinden zemin katta, soldaki pencere kayıt sistemi önerilmiştir. Üst pencereler ise yine fotoğraf uygun olarak önerilmiştir.

Doğu yönündeki mahfilden detay fotoğrafı (tarihi bilinmemektedir).
Harim kuzey mahfili (fotoğrafın tarihi bilinmemektedir) Belge-3
  • Belge-3’ de harim giriş kapısı aksında kadınlar mahfilinden dışarıya doğru çıkma yapan oval planlı müezzin mahfili görülür. Bu bölüm mevcutta da vardır. Ancak hem dar hem de yuvarlak planlıdır. Mevcut dikme aralarının da bu fotoğrafı dikkatli incelersek değiştiği görülür. Restitüsyon da dikme araları ve müezzin mahfili plan ve görünüşü belge-3’ e göre yapılmıştır.
  • Yine belge –3’ de yan mahfillerde iki yan dikme arasındaki orta dikmenin yanlarındaki payanda ebatlarının diğerlerine göre daha küçük olduğu görülür. Ancak mevcutta tüm payandalar aynı ebatlardadır. Belge-3 dikkate alınarak payanda oranları çizilmiştir.
  • Mevcutta balkon gibi çıkma yapan müezzin mahfili yanında 3 adet dikme vardır. Belge-3 de ise 2 dikme görülür.  Bu bölümler belge-3’ e göre restitüe edilmiştir.
  • Belge-3’ de kadınlar mahfili çıtalı tavan planının mevcuttan farklı olduğu görülür. Mevcutta yine dikdörtgen planlı çubuklarla oluşturulan bir tavan planı vardır ancak belge-3’ deki gibi çubuklar doğu-batı aksında değil ter yönde düzenlenmiştir. Bu belge dikkate alınarak bu bölümün tavan planı restitüe edilmiştir. Diğer mekanların tavan planları ile ilgili belge olmadığından mevcut durumları ile korunmuşlardır.
  • Kadınlar mahfiline 2 merdivenle çıkılmaktadır. Son cemaat ve harimdeki merdivenler ahşap limon kirişli sistemde yapılmıştır. Kapalı son cemaati olması nedeni ile kadınlar mahfiline son cemaaten çıkılması dönem camiilerinde de görülen bir yapıdır. Ancak harimdeki merdivende strüktür ve mimari özellik açısından özgün görünümdedir. Elimizde kesin belgeler olmadığından iki merdiveninde korunması önerilmiştir.
  • Cepheler sıvalı önerilmiştir. Bazı yazılı kaynaklarda kesme taş duvar örgüsünün olduğu yakın dönemde sıvandığı bilgisi vardır. Ancak çalışma sürecinde cephe duvarlarında raspa yapılmış, ve moloz taş, tuğla örgülü düzgün olmayan bir duvar ile karşılaşılmıştır. Elimizdeki eski belgeler de de sıvalı olan cepheler raspadan da çıkan duvar örgüsü dikkate alınarak sıvalı olarak önerilmiştir.
  • Minare gövdesinin 1912 yılındaki depremde yıkılmış, cumhuriyet döneminde onarılmıştır. Restitüsyon da minare mevcut durumu ile korunmuştur. Tekirdağ Orta Camii minare formu incelenmiş, şerefe altının Eski camideki gibi profilli geçtiği, külahının kurşun kaplama olduğu görülmüştür. Minare ile ilgili kesin belgeler olmadığından ve dönemi açısından diğer camilerle tezat oluşturmadığından mevcut durumu ile önerilmesinde sakınca görülmemiştir (bkz. belge-6).
  • Camii zemini pişmiş toprak önerilmiştir.
  • Petekler ve duvardaki lambriler kaldırılmıştır.
  • Bodrum kat döşemesinin ve döşeme taşıyıcı sisteminin betonarme olması bu bölümün yakın zamanda yapıldığını göstermektedir. Bu nedenle restitüsyon da bodrum kat kaldırılmıştır.
Şadırvan (fotoğraf tarihi bilinmemektedir).Belge-4
  • Mevcutta şadırvan etrafını kapatan ahşap duvarlar yoktur.  Restitüsyon belge-4 doğrultusunda hazırlanmıştır.
  • Şadırvanın mermer su haznesi özgündür. Mevcut durumu ile korunmuştur.
  • Çatı ahşap karkaslı önerilmiş, alaturka kiremit ile örtülmüştür. Giriş saçağı alt tavanı ile ilgili yazılı kaynaklarda orta göbekte barok kalem

işi olduğu yazmaktadır. Bu belge dikkate alınarak tavan sıvalı olarak önerilmiş ancak; tavan süslemesi ile ilgili belge olmadığından çizilmemiş, restitüe edilememiştir.

Şadırvan (fotoğraf tarihi bilinmemektedir).Belge-5
Minare (fotoğraf tarihi bilinmemektedir).Belge-6
Güney cephesi (tarih bilinmemektedir)Belge-7
  • Belge-7’ de görüldüğü gibi dışarıya çıkma yapan mihrap nişinin köşeleri yuvarlak döner. Mevcutta dik olan köşeler bu belge dikkate alınarak restitüe edilmiştir.
güney cephesi (Tarihi bilinmemektedir)
Camii kuzey cephesi (tarihi bilinmemektedir)
Vakıflar arşivinde bulunan kuzey cephe çizimi
Vakıflar arşivinde bulunan plan çizimi

1971 yılında hazırlanan çizimde minare girişinin ve harimdeki merdivenin formunun farklı olduğu görülür. Mevcutta minare kapısın olduğu bölümde kapatılan kapı izine rastlanmamıştır. Bu nedenle bu belge dikkate alınmamıştır.

Tekirdağ –1928
Tekirdağ Orta Camii- 1930
Eski Camii-1928
1912 yılında Tekirdağ

19.YÜZYIL DOĞRAMA ŞEKİLLERİ VE DETAYLARI

Yapının pencere kayıt sistemi ve düzeni açıklandığı gibi eski fotoğraflardaki pencere sistemi dikkate alınarak hazırlanmıştır. Araştırma süreci içinde 19. yüzyıl camilerinde kullanılan pencere kayıt sistemleri incelenmiştir.  İncelemelerde demir lama profilinden yapılan pencere sistemleri ile ahşap malzemeden yapılan doğramalar tespit edilmiştir. Nusretiye Camii, Dolmabahçe Camii, Teşvikiye Camii, Hırka-i Şerif Camii, Ortaköy Camii, Pertevniyel Valide Camii pencere kayıt sistemleri incelenmiştir.

Dolmabahçe Camii pencereleri ahşaptır. Alt ve üst açılır kanatlı pencere sistemi vardır. Beşik kemer altında sabit doğrama kaydı da bulunur (çelik,157).
Nusretiye camii ahşap pencere sistemi açılır kanatlı, ahşap çıtalıdır (çelik, 214)
Teşvikiye Camii (çelik,284)

Teşvikiye camii pencere sistemi Nusretiye Camii ve Dolmabahçe Camii pencere sisteminin ikisinide barındırır. Harime bakan pencereler alt ve üst kotta iki açılır kanatlı doğrama iken, mahfile bakan pencereler yüksekliklerinin harim pencerelerine göre daha az olması nedeni ile bir açılır pencere ile geçilmiştir. Bu bölümde kullanılan kanatlar çıtalar ile 3 bölüme ayrılmıştır.

Hırka-i Şerif Camii, pencere sistemi ahşap kayıtlı, açılır kanatlıdır.
Ali Paşa Camii pencere sistemleri kayıtlı olup demir doğramadır.

Araştırmalar sonucunda 19. yüzyıl doğramalarının pencere yüksekliklerine göre 1,2 veya 3 parçalı olarak yapıldığı görülmüştür. Harime bakan yüksek pencerelerde genelde alt ve üst bölümde ayrı ayrı açılır iki kanatlı doğramalar yapılmıştır. Kanatlar kendi içinde çıtalar ile bölümlendirilmiştir.  Pencere yüksekliğinin az olduğu bölümlerde açılır kanatlı tek pencere yapılmıştır. Pencere kasa ve kanat detaylarında camilerde kullanılan profiller dışında detaylar benzerdir. Bu aşamada 1927 yılında yayınlanmış Ali Tal’at tarafından hazırlanan ‘Sanayi!-i İnşaiye ve Mimariyeden Doğramacılık, Marangoz ve Silicilik’ adlı kaynaktan yararlanılmıştır. Yapının doğrama profil detayları ile ilgili kesin bir belge olmadığından sistem olarak araştırılan kaynaklardan yararlanılmış ancak; profiller özellikle basit, sade bir formda çizilmiştir(bkz.restitüsyon projesi kesit ve cepheleri).

(Talat,145)
(Talat,145)
(Talat,145)

3-RESTORASYON  RAPORU

Yapı 19. yüzyıl camilerimizden günümüze ulaşabilen örneklerdendir. Diğer camiler de olduğu gibi yakın dönemde yapılan restorasyonlardan nasibini almış bir yapıdır.  1952 ve 1970’ lerde yapıda onarımların olduğunu bilmekteyiz. Bu onarımlarda yapı çatı sistemi, mahfil döşemesi, dikme aralıkları değiştirilmiş, bazı bölümlerde betonarme hatıllar atılmıştır. Elimizde yapı ile ilgili  çizimler ve eski fotoğraf belgeleri vardır. Ancak çizimlerde ölçü yoktur ve fotoğraflarda da mimari elemanlardaki değişiklikler tespit edilse de örneğin değişen dikme aralıkları hep tahminler sonucunda bulunmuş ve restiüe edilmiştir.  Restorasyon projesi bu nedenle 2 öneri olarak verilmiştir. 1.öneride camii mevcut durumu ile önerilirken 2. öneride restitüsyona uygun yapılmıştır.

1. öneri restorasyonun da alınan kararlar şunlardır;

BODRUM KAT MAHALİNDE ÖNERİLEN MÜDAHALELER

  • Uygulama sırasında mevcut şap üzerine karo mozaik döşeme yapılması önerilir.
  • Uygulama sırasında çimento harçlı sıvalarda onarım yapılması ve boyanması önerilir.
  • Tavanda sıva tamiri yapılıp boyanması önerilmiştir.
  • Mekana giriş veren mevcut demir kapının sökülmesi yerine  ahşap kapı yapılması önerilir. Kullanılacak ahşabın emprenye dilmiş, fırınlanmış olması önerilir. Üzerine su bazlı vernik uygulanmalıdır. Kapı kolu piriç olarak önerilmiştir.

ZEMİN KAT SAHIN BÖLÜMÜNE ÖNERİLEN MÜDAHALELER

  • Ahşap döşemeler uygulama sırasında kaldırılarak özgün döşeme araştırması yapılması önerilir. Araştırma sürecinde özgün döşeme tespiti yapılamıyorsa restorasyon da önerilen pişmiş toprak döşeme yapılması önerilir. Bunun için ahşap döşemenin kaldırılmasından sonra alttaki döşeme durumuna ve projedeki zemin kotuna göre 6 cm. daha zemin üstüne alınmalı, tesviye betonu 3 cm. atıldıktan sonra ısı ve su yalıtımı (0.5 cm.) döşenmeli daha sonra şap (2.5 cm.) atılıp yapıştırılmalıdır. Döşemenin üzerinde elektrikli seccade kullanılması önerilir.
  • Duvarlarda raspa yapılması önerilir. Raspa sonucunda çıkan belgelere

           göre projenin revizyonu gerekiyorsa tadilat projesi verilmelidir. Duvarlar

           malzeme raporunda belirtilen oranlarda hazırlanan harç ile sıvanması

          önerilir.Tüm ahşap lambriler sökülecektir.

  • Yapıda taşıyıcı sistemler raporunda da belirtildiği gibi ciddi bir statik sorun yoktur. Çelik makaslarla ahşap sistem karma olan çatının uygulama sırasında açılarak incelenmesi ve takvilerle onarımı mümkün olmadığı takdirde tamamen ahşap makaslı sistem ile yenilenmesi önerilir. Çatı örtüsü alaturka kiremit olarak önerilmiştir. Altına muhakkak yalıtım yapılmalıdır (bkz. taşıyıcı sistem raporu).
  • Sahın tavanında sehim vardır. Bu bölüm tavanının restorasyon projesine uygun olarak yenilenmesi önerilir. Kullanılacak ahşap malzemenin 

emprenye edilmiş, fırınlanmış, 1. sınıf çam olması önerilir. Ahşap üzerine daha sonradan su bazlı vernik uygulaması önerilmiş. Restorasyonda kullanılacak ahşapların nem oranlarının %7-12 arasında olması önerilir.

  • Minare kürsüsündeki taş derzlerin onarılması önerilir.
  • Ahşap doğramalar restitüsyon projesine uygun olarak önerilmiş, detayları restorasyon projesinde verilmiştir.Sökülüp ahşap olarak yapılacak doğramalarda kullanılacak ahşap malzemenin  emprenye edilmiş, fırınlanmış, 1. sınıf çam olması önerilir. Ahşap üzerine daha sonradan su bazlı vernik uygulaması önerilmiş. Restorasyonda kullanılacak ahşapların nem oranlarının %7-12 arasında olması önerilir.
  • Demir parmaklıkların yağlı boyalarının temizlenmesi, daha sonra antipas uygulanması ve üzerine yağlı boya yapılması önerilmiştir.
  • Mahfil dikmelerinin, merdivenlerin ve korkulukların,müezzin mahfili ve minberin yağlı boyalarının raspa edilmesi ve üzerlerine emprenye sürülmesi önerilir. Daha sonra su bazlı vernik uygulaması önerilmektedir.
  • Mihrap yönünde eski fotoğraf belgelerine göre olduğu görülen ancak mevcutta olmayan ahşap payandaların restorasyon projesinde verilen detaya uygun olarak yapılması önerilir (bkz. restorasyon projesi paftaları). Kullanılacak ahşap malzemenin  emprenye edilmiş, fırınlanmış, 1. sınıf çam olması önerilir. Ahşap üzerine daha sonradan su bazlı vernik uygulaması önerilmiş. Restorasyonda kullanılacak ahşapların nem oranlarının %7-12 arasında olması önerilir.

ZEMİN KAT SON CEMAAT BÖLÜMÜNDE ÖNERİLEN MÜDAHALELER

  • Ahşap döşemeler uygulama sırasında kaldırılarak özgün döşeme araştırması yapılması önerilir. Araştırma sürecinde özgün döşeme tespiti yapılamıyorsa restorasyon da önerilen pişmiş toprak döşeme yapılması önerilir. Bunun için ahşap döşemenin kaldırılmasından sonra alttaki döşeme durumuna ve projedeki zemin kotuna göre 6 cm. daha zemin üstüne alınmalı, tesviye betonu 3 cm. atıldıktan sonra ısı ve su yalıtımı (0.5 cm.) döşenmeli daha sonra şap (2.5 cm.) atılıp yapıştırılmalıdır. Döşemenin üzerinde elektrikli seccade kullanılması önerilir.
  • Duvarlarda raspa yapılması önerilir. Raspa sonucunda çıkan belgelere

           göre projenin revizyonu gerekiyorsa tadilat projesi verilmelidir. Duvarlar

          malzeme raporunda belirtilen oranlarda hazırlanan harç ile sıvanması

          önerilir.Tüm ahşap lambriler sökülecektir.

  • Ahşap doğramalar restitüsyon projesine uygun olarak önerilmiş, detayları restorasyon projesinde verilmiştir.Sökülüp ahşap olarak yapılacak doğramalarda kullanılacak ahşap malzemenin  emprenye edilmiş, fırınlanmış, 1. sınıf çam olması önerilir. Ahşap üzerine daha sonradan su bazlı vernik uygulaması önerilmiş. Restorasyonda kullanılacak ahşapların nem oranlarının %7-12 arasında olması önerilir.
  • Giriş kapısı özgündür. Korunması önerilir. Yağlı boya raspası yapılması önerilen kapıya emprenye sürülmesi ve üstünün su bazlı vernik ile boyanması önerilmiştir.Kapı kolunun pirinç olarak yenilenmesi önerilmiştir.
  • Demir parmaklıkların yağlı boyalarının temizlenmesi, daha sonra antipas uygulanması ve üzerine yağlı boya yapılması önerilmiştir.
  • Mahfil dikmelerinin, merdivenlerin ve korkulukların yağlı boyalarının raspa edilmesi ve üzerlerine emprenye sürülmesi önerilir. Daha sonra su bazlı vernik uygulaması önerilmektedir.
  • Tavan çıtalarının yağlı boyalarının raspa edilmesi, üzerine emprenye sürülmesi önerilir. Bundan sonra su bazlı vernik uygulanması önerilmiştir. Çürüyen bölümleri alınmalı ve projedeki detayına uygun olarak yenilenmelidir. Kullanılacak ahşap malzemenin emprenye edilmiş, fırınlanmış, 1. sınıf çam olması önerilir. Ahşap üzerine daha sonradan su bazlı vernik uygulaması önerilmiş. Restorasyonda kullanılacak ahşapların nem oranlarının %7-12 arasında olması önerilir.

BİRİNCİ KAT KADINLAR MAHFİLİ MEKANINDA ÖNERİLEN MÜDAHALELER

  • Ahşap döşemeler uygulama sırasında kaldırılarak özgün döşeme araştırması yapılması önerilir. Araştırma sürecinde özgün döşeme tespiti

yapılamıyorsa restorasyon da önerilen pişmiş toprak döşeme yapılması önerilir. Bunun için ahşap döşemenin kaldırılmasından sonra alttaki döşeme durumuna ve projedeki zemin kotuna göre 6 cm. daha zemin üstüne alınmalı, tesviye betonu 3 cm. atıldıktan sonra ısı ve su yalıtımı (0.5 cm.) döşenmeli daha sonra şap (2.5 cm.) atılıp yapıştırılmalıdır. Döşemenin üzerinde elektrikli seccade kullanılması önerilir.

  • Duvarlarda raspa yapılması önerilir. Raspa sonucunda çıkan belgelere

          göre projenin revizyonu gerekiyorsa tadilat projesi verilmelidir. Duvarlar

           malzeme raporunda belirtilen oranlarda hazırlanan harç ile sıvanması

          önerilir.Tüm ahşap lambriler sökülecektir.

  • Mahfil tavanı özgün değildir. Restorasyon projesinde verilen detaylara uygun olarak yenilenmesi önerilir. Kullanılacak ahşap malzemenin emprenye edilmiş, fırınlanmış, 1. sınıf çam olması önerilir. Ahşap üzerine daha sonradan su bazlı vernik uygulaması önerilmiş. Restorasyonda kullanılacak ahşapların nem oranlarının %7-12 arasında olması önerilir.
  • Ahşap doğramalar restitüsyon projesine uygun olarak önerilmiş, detayları restorasyon projesinde verilmiştir. Sökülüp ahşap olarak yapılacak doğramalarda kullanılacak ahşap malzemenin  emprenye edilmiş, fırınlanmış, 1. sınıf çam olması önerilir. Ahşap üzerine daha sonradan su bazlı vernik uygulaması önerilmiş. Restorasyonda kullanılacak ahşapların nem oranlarının %7-12 arasında olması önerilir.
  • Mahfil dikmelerinin, merdivenlerin ve korkulukların yağlı boyalarının raspa edilmesi ve üzerlerine emprenye sürülmesi önerilir. Daha sonra su bazlı vernik uygulaması önerilmektedir.
  • Minare kürsüsündeki taş derzlerin onarılması önerilir.
  • Demir parmaklıkların yağlı boyalarının temizlenmesi, daha sonra antipas uygulanması ve üzerine yağlı boya yapılması önerilmiştir.

MİNAREDE ÖNERİLEN MÜDAHALELER

  • Bozulan malzeme kaybı olan, çürüyen taşların çürütme yöntemi ile yerinden alınması ve özgün taş (bkz. Malzeme raporu) özelliğindeki taş ile tamamlanması önerilir. Boşalan derzlerin özgün derz özelliğine sahip harç ile onarılması önerilir. Kararma olan yüzeylerde mekanik yöntem ile temizleme önerilir.
  • Minarede tespit edilen çimento sıvalar sökülmelidir. Özgün malzemesine uygun olarak bu bölümler yenilenmelidir.
  • Külahtaki kurşunların yenilenmesi önerilmiştir.

ÇATI DA ÖNERİLEN MÜDAHALELER

  • Yapıda taşıyıcı sistemler raporunda da belirtildiği gibi ciddi bir statik sorun yoktur. Çelik makaslarla ahşap sistem karma olan çatının uygulama

sırasında açılarak incelenmesi ve takviyelerle onarımı mümkün olmadığı takdirde tamamen ahşap makaslı sistem ile yenilenmesi önerilir. Çatı örtüsü alaturka kiremit olarak önerilmiştir. Altına muhakkak yalıtım yapılmalıdır (bkz. taşıyıcı sistem raporu).

  • Yağmur iniş boruları ve oluklar çinko olarak önerilmiştir.

CEPHELERDE ÖNERİLEN MÜDAHALELER

  • Dış cephelerde de raspa yapılması önerilir. Raspadan sonra derz boşalmaları, malzeme kayıpları onarımı yapıldıktan sonra malzeme raporunda belirtilen oranlarda hazırlanan harç ile sıvanması ve üzerinin su bazlı boya ile boyanması önerilir.
  • Demir parmaklıkların yağlı boyalarının temizlenmesi, daha sonra antipas uygulanması ve üzerine yağlı boya yapılması önerilmiştir.
  • Giriş cephesinde giriş saçağını taşıyan ahşap dikmelerin yağlı boyalarının raspa edilmesi önerilir. Yağlı boya raspası yapılmasından sonra emprenye sürülmesi ve üstünün su bazlı vernik uygulaması önerilmiştir.
  • Giriş kapısı özgündür. Korunması önerilir. Yağlı boya raspası yapılması önerilen kapıya emprenye sürülmesi ve üstünün su bazlı vernik ile boyanması önerilmiştir. Kapı kolunun pirinç olarak yenilenmesi önerilmiştir.
  • Ahşap doğramalar restitüsyon projesine uygun olarak önerilmiş, detayları restorasyon projesinde verilmiştir. Sökülüp ahşap olarak yapılacak doğramalarda kullanılacak ahşap malzemenin emprenye edilmiş, fırınlanmış, 1. sınıf çam olması önerilir. Ahşap üzerine daha sonradan su bazlı vernik uygulaması önerilmiş. Restorasyonda kullanılacak ahşapların nem oranlarının %7-12 arasında olması önerilir.
  • Güney batı köşesinde bulunan tuğladan yapılmış bölüm özgün değildir. Elimizdeki eski fotoğraflara göre projelendirilen bölümün restorasyon projesine uygun olarak yapılması önerilmiştir (bkz. restorasyon projesi )

BAHÇE DÜZENİ, BAHÇE DUVARI, TUVALET, MÜFTÜLÜK BİNASI VE ŞADIRVAN İLE İLGİLİ ÖNERİLEN MÜDAHALELER

  • Bahçe duvarlarında sıvası raspa yapılması önerilir. Derz bozulmaları ve malzeme kayıpları onarıldıktan sonra alttan çıkan moloz taş örgünün düzenine göre sıvanıp sıvanmamasına karar verilmelidir.
  • Bahçe duvar harpuştaları mevcutta betonarmedir. Bunun sökülerek taş harpuşta yapılması önerilir.
  • Avluda özgün kot araştırması yapılması önerilir. Kot veya malzeme tespiti yapılamaz ise restorasyon projesi doğrultusunda taş kaplama döşeme yapılması önerilmiştir.
  • Avlu içinde yakın dönemde yapılan abdestlikler ile kuyunun kapatılması önerilir.

MÜFTÜLÜK BİNASINDA ÖNERİLEN MÜDAHALELER

  • Müftülük binasında yakın dönemde eklenen arşiv ve kazan dairesi olan batı bölümündeki eklentilerin kaldırılarak korunması önerilmiştir.
  • Müftülük binasında pvc olan doğramaların yerine ahşap doğramlar önerilmiştir. Kullanılacak ahşap malzemenin emprenye edilmiş, fırınlanmış, 1. sınıf çam olması önerilir. Ahşap üzerine daha sonradan su bazlı vernik uygulaması önerilmiş. Restorasyonda kullanılacak ahşapların nem oranlarının %7-12 arasında olması önerilir.
  • Pvc yer döşemelerin sökülerek ahşap kaplama yapılması önerilmiştir.
  • Çatı kiremitlerinin alaturka kiremit olarak yenilenmesi ve alt bölümüne su yalıtımı yapılması önerilmiştir. Yağmur iniş boru ve oluklarının çinko olarak yenilenmesi önerilir.
  • İç ve dış duvar boyalarının yenilenmesi önerilmiştir. Duvarlarda su bazlı boya kullanılması önerilir.
  • Sağ yan cephede merdiven etrafındaki pvc doğramanın kaldırılması önerilmiştir.
  • Birinci kat balkon korkulukların onarılması, yağlı boyalarının temizlenmesi, daha sonra antipas uygulanması ve üzerine yağlı boya yapılması önerilmiştir.
  • Demir parmaklıkların yağlı boyalarının temizlenmesi, daha sonra antipas uygulanması ve üzerine yağlı boya yapılması önerilmiştir.

TUVALETTE ÖNERİLEN MÜDAHALELER

Mevcut tuvalet binasının ihya edilerek korunması önerilmiştir. Buna göre;

  • Mevcut mermer döşemenin temizlenmesi önerilmiştir.
  • Mevcut pvc olan doğramaların yerine ahşap doğramlar önerilmiştir. Kullanılacak ahşap malzemenin emprenye edilmiş, fırınlanmış, 1. sınıf çam olması önerilir. Ahşap üzerine daha sonradan su bazlı vernik uygulaması önerilmiş. Restorasyonda kullanılacak ahşapların nem oranlarının %7-12 arasında olması önerilir.
  • Lavabo, klozetlerin yenilenmesi önerilmiştir.
  • Kadınlar bölümünde kadınlar için abdestlik önerilmiştir (bkz. restorasyon projesi)
  • Duvarlardaki mevcut seramik sökülerek yenilenmesi önerilmiştir.
  • Dış cephe sıvalarının onarılması ve su bazlı boya ile boyanması önerilmiştir.
  • Demir parmaklıkların yağlı boyalarının temizlenmesi, daha sonra antipas uygulanması ve üzerine yağlı boya yapılması önerilmiştir
  • Yağmur iniş boru ve oluklarının çinko olarak yenilenmesi önerilir.

ŞADIRVANDA ÖNERİLEN MÜDAHALELER

  • Şadırvanın restorasyonu  restitüsyon doğrultusunda  önerilmiştir. Ahşap dikmelerin ve tavan kaplamalarının yenilenmesi önerilir. Çatısı açılmalı ve gerekiyorsa yenilenmelidir. Kullanılacak ahşap malzemenin emprenye edilmiş, fırınlanmış, 1. sınıf çam olması önerilir. Ahşap üzerine daha sonradan su bazlı vernik uygulaması önerilmiş. Restorasyonda kullanılacak ahşapların nem oranlarının %7-12 arasında olması önerilir.
  • Çatı örtüsü alaturka kiremit olarak önerilmiştir.
  • Su haznesi etrafındaki korkulukların onarılması ve yağlı boyalarının temizlenmesi, daha sonra antipas uygulanması ve üzerine yağlı boya yapılması önerilmiştir.
  • Mermer döşemenin onarılması ve temizlenmesi önerilmiştir.
  • Ahşap tablalı elemanların elden geçmesi ve eskiyenlerinin değiştirilmesi önerilmiştir.
  • Dikmeler arasında yapılması önerilen ahşap parapetler restorasyon projesinde verilen detaylara uygun olarak yapılmalıdır. Kullanılacak ahşap malzemenin emprenye edilmiş, fırınlanmış, 1. sınıf çam olması önerilir. Ahşap üzerine daha sonradan su bazlı vernik uygulaması önerilmiş. Restorasyonda kullanılacak ahşapların nem oranlarının %7-12 arasında olması önerilir.

2.öneride yapının taşıyıcı sistemi, doğrama ile ilgili karalar, cephe onarımları, avlu düzeni 1. öneri ile aynıdır. Sadece kadınlar mahfili bölümü restitüsyona uygun önerilmiştir. Bunun için mevcut kadınlar mahfili sökülerek restitüsyona göre yapılması önerilir.

NESLİŞAH SULTAN CAMİİ RÖLÖVE RAPORU 2008

Neslişah Sultan Camii-2008

İSTANBUL MESCİTLERİNİN MİMARİ GELİŞİMİ(15.16.17.YY)

17. yüzyılda İstanbul’da inşa edildiği tespit edilebilmiş olan 74 adet mescitten 8 külliye mescidi, mimari özellikleri bakımından özgünlüğünü koruyarak günümüze gelebilmişlerdir. 34 adet bağımsız ve tekke mescidi ise zaman içinde çeşitli tamirler ve yenilenmeler sonucu büyük ölçüde özgün karakterlerinin yitirmişler, daha geç dönemlerin mimari ûsluplarını günümüze taşıyarak gelmişlerdir. Bugün, geriye kalan 32 mescitten birçoğunun yerini dahi tespit etmek mümkün değildir. Bu mescitlerden tekke ve bağımsız mescitler grubuna girenlerin tamamına yakının, dikdörtgen ya da kareye yakın dikdörtgen olan, plan şemalarını korumuşlardır. Ancak bazılarının 17. yüzyılda İstanbul şehrinin yapılaşmasındaki yoğunluğun arasında sıkışıp kalarak planlarının zorunlu bir deformasyona uğradığı görülür. Bu açıdan farklılık yaratan mescitlerin dışında kalanlar, özgünlüklerini büyük ölçüde koruyarak günümüze gelebilmiş olan Sinan mescitlerinin plan şemalarıyla benzerlik gösterirler.

Gerek 17. yüzyıl İstanbul mescitleri, diğer dönemlerde inşa edilen mescitler gibi zaman içinde en çok tahribata (özellikle yangın ve depremler gibi doğal afetler sonucu) ve değişime uğrayan yapı tipleri olmuşlardır. Her iki dönemde de mimari karakterlerinin ve plan şemalarının fazlaca değişmeden günümüze gelebilen az sayıdaki örnekleri karşılaştırıldığında, planlarının yanı sıra örtü sistemlerinin (ki bunlar düz ahşap tavanlı ve kiremit örtülü kırma çatılardır) ve duvar örgülerinde kullanılan yapı malzemelerinin benzerlikleri dikkati çeker. Kare (Davud Ağa, Ahmed Çelebi ve Defterdar mescitleri) ve dikdörtgen (Mimar Sinan ve Sokullu) planlı Sinan mescitlerinin moloz taş (Davud Ağa, Hacı Hamza, Ahmed Çelebi), taş ve tuğla (Sokollu ve Mimar Sinan mescitleri, kesme taş (Defterdar ve Hasan Çelebi mescitleri) duvar örgüler 17. yüzyıl İstanbul mescitlerinde de karşımıza çıkmaktadır, örneğin Arapkapısı, Tuti Abdüllatif ve Kadirihane Mescitleri moloz taş duvar, Sirkecibaşı ve Yalıköy Mescitleri taş ve tuğla duvar, Bayrampaşa Külliyesi ve Amcazade Hüseyin Paşa Külliyesi Mescitleri ise kesme taş duvar örgülüdür.

Sinan ve 17. yüzyıl mescitlerinde genel olarak alt pencereler dikdörtgen açıklıktı ve taş söveli, üst pencereler ise kemerli ve alçı şebekelidir.

Genelleme yapıldığında diğer bir ortak özellik, minarenin yapıdaki konumudur. Yine Sinan mescitlerinde son cemaat duvarının bir ucunda ya da kütleden uzak, avlu kapısı yanında bulunan minare, 17. yüzyıl İstanbul mescitlerinde farklı bir konumda değildir. Anadolu Selçuklu çağının minareli taç kapılarını hatırlatan avlu kapısına bitişik minare uygulaması 17. yüzyılda inşa edilen Tulumcu Hüsam Mescidi’nde de minarenin giriş kapısı üzerine yerleştirilmesi ile tekrarlanmıştır. Sinan mescitlerinden Sokullu Mescidi’nin açık merdivenli “minber minare “sinin bir benzeri olarak, 1614 tarihli Arabacılar (Hoca Halil Attar) Mescidi’nin ilk minaresi gösterilebilir.

Sinan mescitlerinde son cemaat yeri, cephede beş ya da dört, yanlarda iki açıklıklıdır. Son cemaat yeri ile harimi ayıran duvarın merkezinde kapı ve iki yanında birer pencere bulunmaktadır. Kapı merkezden sağa kaydırılmış ise, yanındaki iki pencere arasında bir son cemaat yeri mihrabı yer alır Bu düzeni 17. yüzyılın ilk yansına tarihlenen Defterdarburnu Mescidi’nin son cemaat yeri duvarında görülür. Ancak 17. yüzyılda inşa edilen mescitlerde son cemaat yeri, harim bölümünden çalınarak ya da kapalı mekanın giriş cephesine sonradan ilave edilerek yapılmıştır.

Klasik dönem Sinan mescitleri ile 17. yüzyıl İstanbul mescitlerinin mimari açıdan karşılaştırılmasında, bazı farklılıkların dışında genel olarak klasik dönem ve onu takip eden 17. yüzyıl boyunca bu yapı tipinin benzer mimari özelliklere sahip olduğu ve herhangi bîr tipolojik gelişim göstermediği sonucuna varılabilir.

16. yüzyıl Sinan yapıları, padişah, Valide Sultan ve sadrazamlar tarafından şehrin önemli mevkilerine cami ve külliyeler olarak inşa ettirilirken, bu asrın sonlarına doğru devlet bütçesinin zaafı, mimari alanda da etkili olmuş ve duraklama hissedilir bir şekilde belirmiştir. 17. yüzyıl ise, bu etkilerin en çok hissedilen asrı olmuş, büyük dini yapılar hemen hemen (Sultan Ahmed ve Yeni Camii gibi istisnalar dışında) hiç bir örnek veremez duruma gelmiştir.

Bu yüzyıl içinde, Fatih dönemi İstanbul’unun iskan sahaları yoğunlaşma ve dolayısıyla da gelişme göstermektedir. Yeni semtler ve mahalleler oluşmakta, şehir metropolünden uzaklaşmalar izlenmektedir. Bu yeni mahalleler sivil yapı gelişimlerini sürdürürken,  günlük dini ibadetin uzak semtlerde kalan büyük camilerden ziyade yeni oluşan mahallelere daha küçük ölçekli ibadet yapılarının yapılmasını teşvik etmiştir.

Özellikle bağımsız mescitler (Mahalle mescitleri) sivil mimariyi örnek almış, semt sakinin ibadet için başvurduğu, adeta evlerinin oda ve sofası gibi, sakıflı bir görüntü sergilemişlerdir. Yapıların semtlerde imkân bulduğu yer ölçüsünde, yolların kesiştiği köşelerde veya mahalle ortalarındaki alanlarda, fakat çok kere de sivil yapı blokları arasında inşa edilmişlerdir. Bütün bu unsurlar bize, mescit yapısının sivil mimari ile en sıkı biçimde bütünleşen ve kaynaşan bir dini yapı tipi olduğunu kanıtlamaktadır.

Ancak külliye mescitleri, ihtiva ettikleri işlevsel yapılar topluluktan ve banilerinin sadrazam, vezir, hanım sultan gibi kimseler olmaları sebebiyle bağımsız ve tekke mescitlerinden daha muntazam ve kaliteli bir mimari sergilemektedirler. Tekke mescitleri ise özellikle 17. yüzyılda bağımsız mescitlerin dönüştürülmesi ile oluştuklarından, onlarla aynı özellikleri gösterirler.

Mescitlerin yapı malzemeleri de, adeta bu yapısal etkinliğin değişmez bir normu olarak ortaya çıkarlar. 16. ve 17. yüzyıllarda bağımsız ve tekke mescitlerinde genelde moloz taş, taş-tuğla tekniği yaygın olmasına karşın, külliye yapılarında istisnasız kesme taşın kullanıldığı görülür. Çatı örtüsü yüzyıllar arasında benzerlik gösterirken 16. yüzyıldaki mescit yapılarında görülen direkli son cemaat yeri, 17. yüzyılda ortadan kalkmış bunun yerini harim kısmı bölünerek ya da yakın tarihlerdeki onarımlarda sonradan eklenen, genelde ahşap bir kısım olarak ilave edilen, son cemaat yerleri almıştır.

Mescitler çeşitli nedenlerle (özellikle yangınlar ve depremler sonucu) çok sık yıkılan ve tahribata uğrayan yapılar olduklarından, çoğu kez onarım görerek ya da yenilenerek günümüze gelebilmişlerdir. Bu nedenle onarıldıkları ya da yenilendikleri dönemin bezeme unsurlarını taşımaktadırlar. 17. yüzyıl içinde inşa edilen, fakat farklı dönemlere ait bezeme unsurlarının yer aldığı bir çok mescit yapısı ile karşılaşılmaktadır. Bunların çoğu yakın dönemlere tarihlenmektedirler. Bu nedenle 17. yüzyıl için, bu yüzyılda inşa edilmiş mescit yapılarındaki bezeme unsurları göz önüne alınarak bir üslup birliğinden söz etmek mümkün değildir.

16.YÜZYIL DÖNEM CAMİİ PLAN ÖRNEKLERİ

17.YÜZYIL DÖNEM CAMİİ PLAN ÖRNEKLERİ

Üsküdar Bulgurlu camii
Güngören Gençosman Camii

NESLİŞAH CAMİİ (RÖLÖVE RAPORU)

Fatih Ilçesi’nde, Edirnekapı semtinde, Nes-lişah Mahallesi, Kuruçınar Sokağı’ndadır.

Bâniyesi olan Neslişah Hanım Sultan’ın annesi II. Bayezid’in kızı Gevherimülûk Sultan, babası Dukakinzade Mehmed Pa-şa’dır. Eşi İskender Bey ve kendisi Zal Malımud Paşa’nın yaptırdığı okulun yanın­daki hazirede gömülüdürler. 1579’da ve­fat eden Neslişah Hanım Sultan, camiyi 16. yy’ın sonlarında yaptırmış olmalıdır. Zamanla harap olan cami 1955’te halkın yardımıyla tamir edilmiştir.

Caniyle ilgili Hadika’da “Bânîyesi Neslişâh bint-i Mehmed Bey’dir ki, validesi Gevher-Mülük Sultân bint-i Sultân Bâyezid Hân’dır. Neslişâh’ın zevci olan İskender Bey, Zâl Paşa klır-bünde bina eylediği mektebinin pîşgâhında üçü dahi medfûnlardır. Bu câmi’de olan musluk taşında vâki’ târih budur:

Gör di çiin kim Cemâli bu resmi

Didi târih çeşme-i hûb

H.957/M.1550

İttisalinde bir fevkânî mektebi dahi vardır. Mumâ-ileyhin validesi mekteb-i mezbûrede medfûnedir. Seng-i mezârındaki târih budur:

HayfGevher Mülûk’e ey dil hayf

Hâke düşdi o gevher-i idrâk

Nesl-i sultân Bâyezid idi ol

Cümle âlem revâkıyle yaka çâk

Didi ankâ vefatına târih

Daldı derya-yı rahmete ol pâk

H.987/M1579/1580

Bu ikisinin vakıfları müstakil olup, lâkin hîn-i iktizâda biri aharına imdâd ey­lemek üzere ikisi dahi sert eylemiştir ve sûret-i vakfiyyesi İstinye’de olan câmi’in sofasın’ın sağ tarafında vâki’ dıvarda  kaydolunup, târih-i rakamîsi budur: M.947 /1540/1541

Sultân Süleyman suyundan bu câmi’in civarında bir çeşme vardır ki, Sultân Çeşmesi denmekle ma’rûfdur. Lâkin çeşmenin bânîsi Mesih Paşa-yı Evvel kethüdâsıdır. Mahallesi vardır. Der kurb-ı Câmi’-i Edirnekapusı.”(Hadika, s.281,282) denilmektedir.

Caminin geniş bahçesinde sanat değe­ri olmayan bir şadırvanı vardır. Kadınlar mahfili, harimden ayrı olarak avludan mer­divenlerle sağlanan bir girişe sahiptir. Mahfilin giriş holü üç pencere ile avluya açılır. Kalın payeler arasından mahfile giriş sağlanır. Mahfil, harimi bir “U.” şeklinde ku­şatır, iki tane kare kesitli sütun mahfilin or­ta mekânını ikiye ayırır. Orta mekânı yu­varlak kemerli iki pencere aydınlatır.

Caminin kagir olan son cemaat yeri sonradan eklenmiştir. Son cemaat yeri harime iki kapı ve bir pencere ile açılır. Sol tarafta minareye çıkış vardır. Harim bir kenarda dört, diğer yanda üç tane kare kesitli sütunla ayrılmıştır. Mihrap yenidir ve çinilerle kaplıdır. Minber ve vaaz kür­süsü mermerdir. Mihrabın iki yanında bi­rer pencere vardır. Dikdörtgen olan ha-

rimin uzun kenarlarında dörder pencere bulunur. Tavan düz ve ahşaptır.

Harim kısmı kesme taş olan caminin mi­naresi de kesme taş örgülüdür. Şerefe kor­kulukları da taş malzeme ile yapılmıştır. Mihrap yönünde mukarnaslı bir köşe süs­lemesi caminin dışını süsleyen bir unsur­dur. Haziresi bakımlıdır.

Doğu cephesi
Batı Cephesi
Batı Cephesi
Doğu cephesi
Kuzey cephesi
Kuzey cephesi
Şadırvan
Harim kuzey cephesi
Minber
Mahfil katı
Mahfil katı

RESTİTÜSYON RAPORU

Günümüze ulaşıncaya kadar birçok değişikliğe uğramış olan yapı yanlış restorasyon müdahaleleri sonucunda özgün plan ve cephe karakterini kaybetmiştir.

Restitüsyon projeleri hazırlanırken yapı ile ilgili yeterli yazılı ve görsel belgeye ulaşılamamıştır.  Yapıdaki izler ve dönem örneklerinden yola çıkılarak hazırlanan restitüsyonda alınan kararlar şunlardır;

  • Öncelikle yakın dönemde yapıya eklenen kuzey bölümündeki son cemaat bölümü kaldırılmıştır.
  • Yine yapıya bitişik konumlanmış imam evi ve yemekhane binasının kaldırılması önerilmiştir.
  • Harim bölümünde ‘U’ şeklinde plan oluşturacak şekilde yakın dönem onarımlarda eklenen betonarme kolon ve kiriş sisteminde yapılmış kadınlar mahfilinin kaldırılmıştır. Mevcutta aksı kaymış olmakla birlikte kadınlar mahfili kotunda üzeri kaplanmış ahşap kolonlar muhafaza edilmiş ve kuzey cephesinde tek bir hatta olacak şekilde kadınlar mahfili yapılması önerilmiştir. Mevcut dikmelerde burulma, bozulma vardır. Ayrıca etrafı kaplandığı için içerideki dikmelerin ebadı veya aksının şaşıp şaşmadığı kesin tespit edilememektedir. Ancak Osmanlı camilerinde ve strüktürel açıdan dikme aksının aynı hat üzerinde olması gerekliliği nedenleri ile projede dikmeler aynı aksa getirilmek üzere proje hazırlanmıştır. Kadınlar mahfiline harim giriş kapısının solunda önerilen tek kollu ahşap merdivenden çıkış verilmiştir.
  • Yakın dönem onarımda yapının döşeme kotu bir halli yukarıya çekilmiştir. Restitüsyonda dönem örnekleri de incelenerek döşeme kotu aşağıya çekilmiştir. Ancak uygulama sırasında harim döşemesinin kaldırılması ve özgün kot tespiti yapılması önerilir.

Yakın dönem onarımlarda cephelerde yapılan çimento harçlı derz ve sıva müdahaheleri yanlış ve özensiz yapıldığından cephe taş derzleri okunamamaktadır.

  • Kesme taş olan cephe derzleri mevcutta okunduğu kadarı ile mevcut taş ebatlarına uygun olarak restitüsyonda tamamlanmıştır.
  • Çatı örtüsü kurşun olarak önerilmiştir.
  • Batı cephesinde arazide setleme olduğundan destekler yapılmıştır. Ancak taş desteklerin cephe içinde belli sistematiğinin olmaması bize yapının yapım tarihinden daha sonraki bir dönemde yapıldığını düşündürmektedir. Ancak elimizde kesin belge olmadığından destekler korunmuş ve mevcut  yerleri yükseklikleri değiştitilmemiştir.
  • Yine batı cephesinde zemin kot pencere üst bölümleri düz atkılıdır ve kemerli değildir. Diğer cephelerde ise düz atkılı kemer üst bölümleri sivri kemer ile geçilmiştir. Bir dönem bu duvar üzerinde bazı değişikler olduğu anlaşılmakla birlikte elimizde belge olmadığından restitüsyonda pencere formları mevcut durumları ile korunmuştur.
  • Ahşap minber ve vaaz kürsüsü dönem örneklerinden alınarak önerilmiştir.
  • Zemin döşemesi pişmiş toprak önerilmiştir.
  • Minare mevcut durumu ile korunmuştur.
  • Betonarme şadırvan, tuvaletler avlu içinden kaldırılmıştır.
Sulukule
1992 yılındaki kurul kararı
Onarım öncesi fotoğrafı
Onarım öncesi fotoğrafı
Onarım yapılarkenki fotoğraf
Onarım yapılarkenki fotoğraf
Onarım öncesi fotoğraf ( doğu cephesi)

RESTORASYON RAPORU

Restorasyon projesi restitüsyon doğrultusunda hazırlanmıştır. Buna göre restorasyonda alınan kararlar şunlardır;

  • Taşıyıcı sistemler raporu ve restitüsyon projesi doğrultusunda yapıya eklenen betonarme son cemaat mahali, imam evinin kaldırılması önerilmiştir. Bu şekilde camii açığa çıkarılmıştır.
  • Giriş kapısı üstüne ahşap dikmeli giriş saçağı önerilmiştir.
  • Yapı harim içindeki betonarme eklerin kaldırılması önerilmiştir. Kadınlar mahfili mevcuttaki özgün olduğu düşünülen ahşap dikme ile sınırlandırılmış batı ve doğu cephesinde devam ettirilmemiştir. Mahfil çıkış merdivenleri restitüsyonda olduğu gibi harim giriş kapısının solunda önerilmiştir. Ahşap karkaslı merdiven tek kolludur.
  • Kapı ve pencereler ahşap doğrama olarak önerilmiş, restorasyon projesinde detayları verilmiştir.
  • Uygulama sırasında çatı içine girilmeli ve karkasın durumu tespit edilmelidir. Projede çatının değiştirilmesi kararı verildiğinde önerilen çatı strüktürü çizilmiştir. Ayrıca taşıyıcı sistemler raporunda da belirtildiği gibi tavan döşemesi betonarme ise ahşap ile değiştirilmesi önerilmiş ve proje buna göre çizilmiştir. Çatı örtü kaplaması restitüsyonda olduğu gibi kurşun önerilmiştir.
  • Harim döşemesi mevcutta yükseltilmiştir. Projede yaklaşık 30 cm. aşağıya çekilmiştir. Uygulama sırasında mevcut döşemenin kaldırılması ve özgün kotun araştırılması önerilir. Araştırma sonucunda tespit yapılamaz ise restorasyondaki kotun uygulanması önerilir. Döşeme malzeme tespiti yapılamaz ise de yine projede önerilen pişmiş toprak malzemenin yapılması önerilir.
  • İç duvarlarda raspa yapılması önerilir. Raspa sonucunda kalem işi tespiti yapılır ise özgününe uygun olarak restorasyonun yapılması önerilir. Kalem işi tespiti yapılmaz ise malzeme raporunda önerilen oranlarda hazırlanan karışıma göre duvarların sıvanması önerilir.
  • Cephelerde çimento harçlarının temizlenmesi, derzlerin malzeme raporunda verilen oranlara göre hazırlanan karışım ile yenilenmesi önerilir. Yine malzeme raporunda belirtildiği gibi kararmaların mekanik yöntemle temizlenmesi önerilmiştir.
  • Cephelerde ve avlu duvarlarındaki taşlarda malzeme kaybı 5 cm.’ den büyük ise bu bölümün çürütülerek, özgün malzemesine uygun taş ile tamamlanması önerilir. 5 cm.’ den küçük olan malzeme kayıplarında müdahale önerilmemiştir.
  • Avluda kazı yapılarak özgün kotun araştırılması önerilir. Özgün kot ve malzeme tespiti yapılamaz ise restorasyondaki kotlara uyulması ve traverten döşeme kaplamasının yapılması önerilir.
  • Mevcut tuvalet ve şadırvan muhdes olduğundan kaldırılmıştır. Tuvaletler batı yönünde önerilmiştir (bzk. Restorayon vaziyet planı). Abdestlikler üst kotta, tuvaletler alt kotta planlanmıştır.

KAYNAKÇA:

ASLANAPA; Oktay                                    : Osmanlı Devri Mimarisi, İstanbul 1983.

AYVERDİ; Ekrem Hakkı, YÜKSEL, İ. Aydın: İlk  250 Senenin Osmanlı Mimarisi,

   İstanbul 1953

AYVERDİ; Ekrem Hakkı; Fatih Devri 855-886 (1451-1481), İstanbul 1973

Ayvansarayi Hüseyin Efendi, Ali Satı Efendi, Süleyman Besim Efendi: Hadikatü’l Cevami,

Haz. Ahmed Nezih Galitekin, İstanbul 2001

BAYRAM; Sadi ve ERDOĞAN    : Kerim: Vakıflar ve Vakıf Hizmetlerimiz, Ankara 1978

DİŞÖREN N. Esra                          : İstanbul’daki Ahşap Cami, Mescit ve Tekkeler,

İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Sanat    

Tarihi Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul   

1993 s.177,178

(ELDEM)Halil Edhem                    : Nos Mosquees de Stamboul, İstanbul 1934, s. 128-129

KOMİSYON                                    : Fatih Camileri ve Diğer Tarihi Eserler, İstanbul 1993

KOMİSYON                                    : Fatih, İlk İstanbul, İstanbul 2004.

MAZLUM; Deniz                            : Osmanlı Arşiv Belgeleri Işığında 22 Mayıs 1766

İstanbul Depremi ve Ardından Gerçekleştirilen Yapı Onarımları, İ.T.Ü. Fen Bilimleri Enstitüsü Yayımlanmamış Doktora Tezi, İstanbul 2001

Müler-Wiener; Wolfgang                : İstanbul’un Tarihsel Topografyası, Çeviren Ülker

  Sayın, İstanbul 1997.

ÖZ; Tahsin                                       : İstanbul Camileri, C.ll, 8.İstanbul 1964.

SEÇKİN, Selçuk                              : Fatih Dönemi Mescitleri, M.S.G.S.Ü. Sosyal 

   Bilimler Enstitüsü, Sanat Tarihi Bölümü,  Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 2002

SÖNMEZER, Şükrü                                   : 17.Yüzyıl İstanbul Mescitleri, İ.T.Ü. Fen Bilimleri

   Enstitüsü, Mimarlık Tarihi Anabilim Dalı,              

  Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 1996.

ÜSTÜN; Ayşe                                  : Osmanlı Arşivindeki İstanbul Cami ve Türbelerinin

Tamirleriyle İlgili Belgeler, D.E.Ü. Sos.Bil.Ens. İsl.Tarihi ve San. Ana. Bil. Dalı Yayımlanmamış Doktora Tezi, İzmir 2000

YÜKSEL, İ.Aydın                           : Osmanlı Mimarisinde II.Bayezıd ve Yavuz Selim

  Devri (886-926/1481-1520), İstanbul 1983

KAZASKER İVAZ EFENDİ CAMİİ Rölöve, Restitüsyon, Restorasyon Raporu

1-RÖLÖVE RAPORU

1-A-1 YAPI TARİHÇESİ

Cami, medrese, mektep ve çeşmeden oluşan külliye, Alanyalı Kazasker Manav Avuz (İvaz) Efendi (ö. 1586/994 H) tarafından yaptırılmıştır. Tek kubbeli caminin Sinan tarafından inşa edildi­ği düşünülür, ama Mustafa Sâ’i’nin listelerinde böyle bir bilgi geçmez. Üç tarafı açık bir son cemaat yerinden meydana gelen yapı, eski Blakhernai Sarayı’nın temellerinden oluşmuş terasın üze­rinde yer alır.

18.  Yüzyılda yapının, 1729 ve 1782 yıllarında o bölgede çıkan yangınlardan etkilendiği düşünülür, çünkü alışılmadık biçimde batı cephesinin dış köşelerin­de yer alan caminin girişleri yaklaşık 18. yüzyıl sonu, 19. yüzyıl başı yapılan bir değişikliğin izle­rini taşımaktadır.

19.  yüzyılda son cemaat yeri yıkıldıktan sonra, 1940-1950 yıllarında ana kapıların önündeki ah­şap camekânlar ortadan kalkar.

1894 depreminde zarar gören cami ve minare son dönemlerde yenilenir ve günümüzde modern biçimde duvarla çevrilmiş bir bölgede yer alır.( Müller-Wiener, s.429)

Ayvansaray semtinde, Eğrikapı’da Bizans surlarının iç tarafında, Anemas Zindanı ü-zerinde, Anemas Kulesi ile Angelos kule­lerinin arkasında yer almaktadır. Alaiye-li (Alanya) Kazasker İvaz Efendi (ö. 1586) tarafından yaptırılan ve yapım kitabesi bu­lunmayan caminin cephelerinde görülen üslup özellikleri ve gelişmiş altıgen şema­sı göz önüne alınarak İvaz Efendi’nin ölü­münden az önce yapıldığı sanılmaktadır. Eyice Mimar Sinan’ın eseri olduğunu kuvvetle muhtemel olduğunu söylerken (Eyice,1963,s.58) Tokay, Caminin Mimar Sinan’ın tezkerelerinde kayıt­lı olmamakla birlikte Mimar Sinan çağı sonlarında, onun ekolüne ait bir yapı ola­rak kabul ediyor. Kuran, Kazasker İvaz Efendi Camiini Mimar Sinan’ın eserleri arasında göstermez.

Ancak İvaz Efendi Camii için Molla Çelebi Camii ve Babaeski ali Paşa Camiinde altıgen tabanın beş yarım kubbelerle eteklenmek suretiyle prototipi enlemesine kütle kuruluşuna dayalı altıgen şemayı kıble ekseni üzerinde de geliştirmek yolunda ilk adımı attığını belirterek, ikinci adım olarak da Eğrikapı Kazasker İvaz Efendi Camii atılacak burada ana kapı merkezden yanlara kaydırılıp mihrap çıkıntısının karşısına bir maksure konularak, yarım kubbeyle örtülmese de  altıgenin sonuncu koluna yer verildiğini söyler (Kuran, 115),

Şehrin surlarla çevrili kuzeydoğu köşe­sinde Edirnekapı ile Ayvansaray arasın­da, Eğrikapı yakınında Halic’e hâkim bir yerde inşa edilmiştir. Halk arasında Eğ­rikapı Camii adıyla da anılan mabedin ya­nında bir de meydan çeşmesi vardır. Ev­velce sıbyan mektebiyle bir medresenin olduğu bilinmekle beraber bunlardan hiç­bir iz kalmadığı gibi yerleri de tespit edi­lememiştir. Caminin banisi Kazasker İvaz Efendi (ö. 994/1586) kıble duvarı önünde­ki hazîreye defnedilmiştir. Hazîrede adını taşıyan bir mezar taşına rastlanmamakla birlikte tam mihrabın hizasında üzerin­de hiçbir yazı olmayan, hazîredeki bütün taşlardan daha büyük silindir biçiminde iki şâhidenin İvaz Efendi’nin kabrine ait olması kuvvetle muhtemeldir.(Eyice 2001, s.490  )

İvaz Efendi Camii şehrin kara tarafı surlarının çok yakınında, Bizans dönemi­nin son yüzyıllarında imparatorların ter­cih ettiği bir mekân olan Blakhernai Sarayı kompleksinin kalıntılarının bulunduğu yerdeki teras üzerinde inşa edilmiştir. Avlusunun batı tarafı surlarla sınırlanmış olup burada bir de kule yer almaktadır. Anemas Kulesi diye adlandı­rılan bu burcun bir vakitler Bizans sara­yının bir bölümü olarak kullanıldığı belli olmaktadır. Buradan itibaren Halic’e doğ­ru sur duvarına paralel biçimde evvelce iki katlı olan kemerli ve tonozlu uzun bir dehliz uzanır. Bu meyilli arazide, üzerin­deki saray yapılarına bodrum katı teşkil eden ve Anemas zindanları diye adlandı­rılan bu mahzenin yukarı ucu İvaz Efendi Camii’nin önündeki avlu düzlüğü altında da uzanmaktadır. Son yıllarda burada meydana gelen bir çöküntü; şimdiye ka­dar içine girilip incelenmeyen bu kısmın varlığını da ortaya koymuştur.( Eyice 2001, s. 491 )

Ayvansarâyî, camiyle birlikte İvaz Efendi’nin medrese, sıbyan mektebi ve çeşme yaptırdığını bildirerek vakıflarına evlâdının ve soyundan gelenlerin müte­velli olduğuna işaret eder.( Ayvansarayi, I s. 147, Camilerimiz Ans. Haz. İhsan Erzi, 199,200 ) Caminin sur­lara yakınlığı yüzünden burada medrese inşa edilmesine imkân yoktur. Belki Ha­liç tarafındaki boş arsanın yerinde ahşap bir medrese yapılmış ve zamanla kaybo­lup gitmiştir. Caminin kıble yönünde avlu duvarı dışındaki küçük meydanın ortasın­da olan kitâbesiz çeşme ise hâlâ durmak­tadır.

Caminin tarihçesine dair bilgi yoktur. İstanbul’un geniş bölgelerini harabeye çeviren büyük yangınlardan etkilendiği tahmin edilmektedir. Wolfgang Müller-Wiener, bu bölgede önemli zararlar ve­ren 1729 ve 1782 yangınlarından zarar görmüş olabileceğini söylemekteyse de buna inanmak zordur. Çünkü caminin için­de yangından kolayca etkilenmesi müm­kün olan ahşap pencere kapakları ve na­kışlı külahı yine ahşaptan olan minber gü­nümüze kadar gelebilmiştir. XIX. yüzyıl içinde, camiyi üç taraftan çeviren ve İs­tanbul mimarisinde bir yenilik olan çevre revakları ortadan kalkmış, sadece giriş­lere ahşaptan camekânlı sundurmalar ya­pılmıştır. 1940-1950 yılları arasında bun­lar da yok olmuş, son yıllarda ise girişlerin önüne öncekilere hiç benzemeyen çirkin bir sundurma inşa edilmiştir. (Eyice 2001 s. 491)

1-A-2 PLAN ÖZELLİĞİ

Bazı kaynaklarda yapının Sinan eseri olduğu düşünüldüğü yazsa da  Prof.Aptullah Kuran  gibi  araştırmacılar yapının Sinan eseri olmadığını söylemektedir. Yapı Sinan döneminde yapılmış olsada öğrencilerinden biri tarafından yapıldığına inanılmaktadır. Sinan eseri olarak camiinin gösterilmemesinin en önemli nedenleri arasında cephe kurgusu olarak, üst örtü biçimi ve kat planları ile Sinan’ı yansıtmamasıdır.

Almaşık duvar örgülü yapı 14.41 m. X 15.70 m. ebatlarında kareye yakın plan şemasına sahiptir. Mihrap bölümü eyvan oluşturarak kare plandan dışarıya doğru çıkma yapar.

Yapının iki  giriş kapısı vardır. Kuzey cephesinin sağ ve sol köşelerinde yan yana konumlandırılmış ikişer adet ahşap kapı vardır. Kapılardan iç bölümdekiler harime açılırken köşedekiler kadınlar mahfil katına çıkış sağlayan merdivenlere açılır.  Çıkış merdivenleri taştır ve özgündür. Orijinal giriş kapıları ahşap olup dikdörtgen formludur ve sadedir.

Günümüzde soldaki iki kapıda kullanılmamaktadır. Girişler sağ köşedeki kapılardan yapılmaktadır. Giriş kapısı önünde geç dönemde yapılmış pvc doğramalı bir rüzgârlık vardır.

İçteki kapıdan harime giriş ara bir holden yapılır. Hol döşemesinde özgün altıgen tuğlalar görülür ancak; harim iç döşemesi özgün tuğlalar üzerine döşenen kadronlar üstüne kaplanan ahşap döşeme ile bu ara geçişten yaklaşık 9 cm. yükseltilmiştir. Giriş bölümlerinde doğu ve batı duvarlarında bier adet niş vardır. Nişlerin ahşap kapakları vardır.

Kubbe altı ayak üzerine oturtulmuştur. Ayaklar beden duvarları içinden yükselir.  Batı ve doğu cephesinde  zemin kat (bkz. rölöve +1.50 kot planı) kotunda ahşap sütunlu mahfil bölümleri yer alır. Bu cephe duvarlarının orta aksına gelen bölümlerinde harime doğru ayak bölümleri  dışarıya doğru çıkma yapar. Bu bölümlerin harime bakan yüzlerinde nişler yapılmıştır. Kuzey yönündeki ayakların harime bakan yüzlerinde de nişler bulunur. Ayrıca sağ ve sol beden duvarlarında pencere aralarındaki duvar bölümlerinde nişler vardır.

Pencere yerleşimleri açısından simetri olan yapının batı ve doğu duvarlarında karşılıklı toplam 8’ er pencere vardır. Pencere düzeni ayakların sağ ve sol tarafında ikişerli olarak yapılmıştır. Dikdörtgen formda olan açıklıklar düz atkılıdır. İç bölümdeki mermer söve profilleri çok sadedir. Pencerelerde iç kısımdaki ahşap kapaklar sökülmüş, kadınlar mahfili katında toplanmıştır. İç denizlikleri mermerdir. Özgün olan denizliklerdeki mermerler tek boy değildir.

Mihrap cephesi dışarıya doğru çıkma yapar. Mihrap nişi beşgendir ve üst bölümü skalaktit ile geçilmiştir. İvaz Efendi Camii’nin iç süslemesinde çini yalnız mihrapta kullanılmıştır. XVI. yüzyılın en kaliteli İznik çinileriyle kapla­nan mihrabın iki kenarındaki ince sütunçelerle kaide ve başlıklarındaki kum sa­atleri de çiniden yapılmıştır. Mihrap nişi­ni çerçeveleyen çiniler, beyaz zemin üze­rinde her bir karoda iki yarım olmak üze­re sekiz uçlu yıldızlarla bezenmiştir. Mih­rabın iç yüzeyi uzunlamasına dilimler ha­lindedir. Yaprak ve çiçeklerden oluşan bir süslemeye sahip olan, beş tam, iki de yarım pano halindeki yüzeylerin üstlerinde çini üzerine Allah ve Muhammed, Ebû Bekir ve Ömer, Osman ve Ali, Hasan ve Hüseyin, en sonuncuda da “rıdvânullâhi teâlâ” yazıları yer almıştır.

Mihrap nişinin her iki yanında birer pencere vardır. Bu iki pencerenin mermer söve malzemeleri diğerlerine göre pembemsi renkte olup profilsiz, düzdür.

Kadınlar mahfil galerileri zemin kotunda ahşap sütunlara ve beden duvarlarına taşıtılmıştır. Ahşap sütun başlıkları yaprak motifi ile bezenmiştir. Sütun araları sivri kemer ile geçilmiştir. Batı ve doğu yönünde 6’ şar sütun vardır. sütunlar Sekizgen planlıdır.

Kuzey yönünde giriş kapılarının açıldığı küçük eyvanların orta bölümünde ibadet alanına katılmış eyvan vardır. Bu şekilde yapı kuzey yönüne doğru genişletilmiştir. Kubbenin oturduğu ayaklar bu bölümden iç kısma doğru yerleştirilmiştir. Bu şekilde alan kazanılmıştır. Kuzey cephesindeki eyvanın üst bölümündeki kadınlar mahfil galeri döşemesi alttaki iki mermer sütun ve duvarlara taşıtılmıştır. Mermer sütunların başlıkları klasik üslup özelliğinde türk üçgenlerinden yapılmıştır. Sütunlar sekizgen planlıdır. Kuzey yönündeki eyvanın döşeme kotu harim döşeme kotundan 14 cm. daha yüksektedir. Mermer sütunların önünde ahşap korkuluklar vardır. Bu bölümde kuzey cephesine açılan 4 adet pencere vardır.

Kadınlar mahfili kuzey, doğu ve batı yönlerinde ‘U’ şeklindeki planlanmıştır. Zemin kattaki ahşap dikmelerden harime doğru çıkma yapmayan galerilere kuzey cephesi köşelerindeki taş merdivenlerden çıkılır. Döşemesi ahşap olan galeri katının korkuluklarıda ahşaptır. Güney, doğu ve batı duvarlarındaki pencere ve niş düzeni zemin kat ile aynıdır. Pencere iç denizlikleri mermerdir ancak; özgün olmayıp yenilenmiştir.

Kuzey yönünde zemin kat eyvan üstüne gelen orta galerideki pencere düzenide alt kat ile aynıdır. Taş merdivenlerle çıkılan bölümlerde giriş kapılarının olduğu kısımların üst bölümünde ikişer adet pencere açılmıştır. Kadınlar mahfili galerilerinde pencereler

iki ayrı kotta yerleştirilmiştir. Rölöve projelerinde çizildiği gibi mahfil katındaki ilk pencere sırası +4.10 kotundadır. +5.40 kotundaki pencere düzeni alt kotlara göre farklıdır. Doğu ve batı cephesindeki 4’ er pencere 6’ şar adete yükselir. Bu kot pencereleri düz atkılı değil, yarım daire formunda kemerler ile geçilmiştir. İçlikleri yoktur. Dışlıklarda filgözüdür. Kuzey galerisinde ikinci kottaki pencere düzeni ile birinci kottaki pencere düzeni aynıdır. İkinci kot pencereleri yan galerilerde olduğu gibi yarım daire formlu kemer ile örtülmüştür. İçlikleri yoktur. Filgözü dışlıklar takılmıştır.

Kuzey cephesinde +8.40 kotunda bir galeri daha vardır. Bu galeriye kadınlar mahfiline çıkış sağlayan köşelerdeki merdivenlerin olduğu bölümdeki taş merdivenlerden ulaşılır. Ne amaçla yapıldığı bilinmeyen bu galerinin planda olması yapının Sinan eseri olmadığını gösteren en önemli sebeptir. Çünkü Sinan eserlerinde hiçbir şekilde kullanımı bilinmeden yapılan bir mekan yoktur. Mekan döşeme kesiti yüksekliği çok azdır. Bu bize galeri katının sonradan eklendiğini düşündürse galeri katına çıkışı sağlayan simetrik iki adet taş merdiven kurgusuna ters düşmektedir. Ancak plan kurgusu cephe düzeni ile Sinan eseri olup olmadığı tartışılsa da İvaz Efendi Camii, Mimar Sinan’ın yap­tığı altıgen sistemli ibadet yerlerinin ben­zeridir. Bu plan az veya çok değişikliklerle hepsi XVI. yüzyılın ikinci yarısında yapılan Beşiktaş’ta Sinan Paşa, Topkapı’da Kara Ahmed Paşa, Kadırga’da Sokullu Mehmed Paşa, Fındıklı’da Molla Çelebi, Babaeski’­de Semiz Ali Paşa, Üsküdar’da Eski Vali­de camilerinde uygulanmıştır. Fakat bu bina, klasik bir son cemaat yerine sahip olmayışı bakımından da alışılmışın dışın­da kalır. Giriş cephesi Türk sanatında tek örnektir. Harimi üç taraftan saran revak sistemi, Kahire’de Sinan Paşa ve XVIII. yüzyıla ait Mehmed Bey camilerinde gö­rülür. Sinan Paşa Camii 979 (1571) tarih­li olup minaresi burada olduğu gibi kıble duvarına bitişiktir; fakat yan revaklar ah­şap değil kagirdir. Mehmed Bey Camii ise 1188’de (1774) yapılmıştır. İvaz Efendi Camii o derece

değişik özelliklere sahip­tir ki onun da XVI. yüzyıla damgasını vu­ran Mimar Sinan’ın eseri olabileceği akla gelir. Ancak bu büyük ustanın yaptığı bi­naların adlarını veren tezkirelerde yer al­maz. Hayatının son yıllarında ortaya konan bu eserde onun mimari tutumu çok belirlidir.(Eyice 2001, s. 492 )

+8.40 kotundaki galeriye diğer kotlarda olduğu gibi kuzey cephesinden 4 pencere açılır.

Cami plan bakımından dikdörtgen be­den içinde altı paye ile taşınan kubbeli tiptedir. Mihrap, kıble yönünde dışarıya çıkıntılı olarak taşan küçük bir mekân içindedir. Harimi örten ana kubbe, altıge­ni meydana getiren ve duvarlardaki pa­yelere oturan büyük kemerlere binmek­tedir. Pandantiflerle geçişi sağlanan ana kubbenin etrafında biri kıble yönünde ol­mak üzere iki yanda ikişerden toplam beş yarım kubbe bulunmaktadır. Köşe­lerde zengin skalaktit dolgulu geçişlere sahip tromplar vardır. Harimde, diğerle­rinden daha geniş bir kemerle ayrılan mihrap çıkıntısı üzerindeki

 yarım kubbe­nin geçişleri içten dilimli tromplarla sağ­lanmıştır. Kurşun kaplı olan kubbe ve ya­rım kubbelerin kasnaklarında da pence­reler açılmıştır. İvaz Efendi Camii, mimarisi bakımın­dan çağdaşı başka Türk eserlerine ben­zemeyen çok değişik bir yapıdır. Normal bir şadırvan avlusuna sahip olmadığı gibi bir şadırvanı da yoktur. Ayrıca bu önemli unsurun evvelce varlığını gösteren herhangi bir ize de rastlanmamaktadır. Mihrap kısmı ile­riye taşan kare şeklindeki caminin üç ta­rafından cephelerini” U” biçiminde saçak  sarıyordu. Saçak  tek meyilli ahşap ça­tıya sahip olup ince ahşap direklere da­yanıyordu. Bu dayanakların mermer kaideleriyle revakların altıgen biçimli tuğla döşemeleri 1935’li yıllara kadar görülür­dü; günümüzde bunlar yok olmuştur. Sağdaki revak bir bakıma son cemaat yeri gibi kullanıldığından alışılmışa ters düşen bir uygulama ile kıble duvarı kö­şesine ve dışa çıkıntılı yapılan minarenin

kürsü kısmında küçük bir mihrap mev­cuttur. Bu ölçüdeki ibadethanelerin hep­sinde olması gereken üç veya beş bölüm­lü bir son cemaat yeri de İvaz Efendi Camii’nde bulunmamaktadır. Yanlardaki gi­bi direklere dayanan ahşap tavanlı bir re­vak burada aynı görevi yapıyordu ve bir çift mihrap buranın fonksiyonuna işaret ediyordu.

Giriş cephesinin sağında olması gere­ken minare, güney kıble duvarının köşesi­ne ayrı bir kütle olarak yerleştirilmiştir. Kesme taştan yapılmış olan ve zaman içinde bir kısmı yıkılarak, kısmen tahriba­ta uğrayan minare, 1960’h yıllarda resto­rasyon geçirerek tamamlanmıştır. Minare­nin kürsü kısmında bulunan bir mihrap ni­şinden, camiyi üç taraftan çevreleyen son cemaat revağının buraya kadar gelerek minare ile birleştiği anlaşılmaktadır.(Tokay).Giriş dışarıdan ve yanda­dır. Hafifçe pahlandırılmış gövdesi üstün­de şerefeye geçişi sağlayan çıkmaları ge­niş çukurlu skalaktit halindedir. Şe­refeye kadar yıkık minarenin şerefe kor­kuluğu ile petek kısmı 1950’den sonra yapılmış. 1990’da tekrar yenilenmiştir.

1-A-3 CEPHE ÖZELLİKLERİ

Cami kesme taş ve tuğladan karma malzeme ile yapılmış, bazı yerlerde ve mihrap çıkıntısında yalnız taş kullanılmış­tır. Pencere söveleri küfeki taşındandır. Her tarafında başka benzerlerinde rastlanmayan yeniliklere sahip olan cami­nin en şaşırtıcı özelliği giriş cephesidir.  Camiye giriş kapı yerleşimi ile tip olarak tek örnektir.

Mevcutta kuzey avlu bölümünde camii ön saçak bölümünü taşıyan ahşap direklerin oturduğu mermer kaideler bulunur. Yan cephelerdeki kaidelerin geç dönem mermer ile kaplanan avlu döşemesi altında kaldığından tespit edilemediği düşünülmektedir. Mevcutta ‘U’ planlı camiyi çevreleyen son cemaat saçak bölümü yoktur.

Yönlere göre camii cephe mimarisini incelersek;

KUZEY CEPHESİ (GİRİŞ CEPHESİ)

Bu cephe öyle tasarlanmıştır ki önünde ke­merli, kubbeli bir son cemaat yerinin ya­pımı düşünülmüş olamaz. Ayrıca her ca­mide bulunan âbidevî bir taç kapı yoktur. Bunun yerine iki yanlarda yer alan insan boyu ölçülerinde mermer söveli yay ke­merli ufak kapılardan içeri girilir. Her gi­rişin bitişiğinde ikinci bir giriş daha var­dır. Bunlar yukarı galerilere çıkış içindir. Böylece bu cephede iki yanlarda birer ikiz giriş yer almıştır. Cephenin ortasın­da normal olarak taç kapının yerinde bir birine bitişik dört pencere açılmıştır; üst kısmında da ortada bu dörtlü pencere sistemi sürdürülmüş, ikiz girişlerin üst­lerinde altlı üstlü ikişer pencere açılmış­tır. Alttaki pencereler dikdörtgen, üstte­kiler sivri kemerlidir.

Kadınlar mahfili üstündeki galeri katı kendini cephede de hissettirmiştir. Tek başına yükselen galeri bölümünün üst örtüsü kırma çatıdır. Çatı örtüsü kurşundur. Kasnaklar kurşun kaplıdır.

Sağ köşedeki giriş kapı önüne yapılan geç dönem rüzgarlık cephe karakterine aykırıdır.

DOĞU CEPHESİ (SOL YAN CEPHE)

Almaşık duvar örgülü cephede toplam 5 sıra pencere vardır. Zemin kot ve mahfil katına açılan alt kot pencereleri alt alta, birbirlerinin aksında yapılmıştır. Bu pencereler dikdörtgen formda olup düz atkılıdır. Söveleri küfeki taştır. Pencere önlerinde lokmalı demir parmaklık vardır. İki kot penceresinin söve profilleri farklıdır. 

Mahfil katının üst kottaki pencereleri yarım daire kemerin içinde kalır. Yan duvarlarda kubbenin otuduğu orta akstaki ayak dışarıya doğruçıkma yaparak cephede de

vurgulanmıştır. Ancak çıkma beden duvarı tamamında devam etmez.  Rölöve de doğu cephesinde yazan + 5.01 kotunda biter. Günümüze ulaşamayan ahşap çatılı son cemaat revağı bu bölüme oturmakta ve cephe hattında ahşap aşık devam etmektedir (bkz. restitüsyon projesi).

Dışarıya doğru çıkma yapan ayağın beden duvarında yükseldiği + 5.01 kotundan başlayan mahfil katı üst kot pencere kemeri + 7.77 kotuna kadar yükselir. Yayın çapı alt kat pencerelerini içine alır.

Kemerlerin içinde 3’ er adet pencere vardır. Bu kotta toplam 6 pencere bulunur. Tuğla kemerler ile saçak profili arasındaki duvar örgüsü kesme taştır.

Köşelerdeki yarım kubbelerin kasnaklarında fil gözü dışlıkları olan yarım daire kemerli pencereler vardır. Aynı özellikteki pencereler ana kubbe kasnağında da yapılmıştır.

Sol bölümde doğu duvarından daha geride dışarıya doğru çıkma yapan mihrap bölümün duvarı görülür. Bu duvardaki pencere düzeni farklıdır. Zemin kot penceresi aynı özellik gösterirken üst kotta bir pencere vardır. Filgözü dışlığı olan pencerenin üst bölümü sivri kemer ile geçilmiştir. Kemer örgüsü kesme taş ve tuğladandır.

GÜNEY CEPHESİ(ARKA CEPHE)

2 sıra tuğla 1 sıra taş duvar örgüsü bu cephede de devam eder. Mihrap eyvan oluşturacak şekilde güney duvarından öne doğru çıkarılmıştır. Cephedeki en ilginç nokta mihrap nişi üzerine denk gelen yarım daire formlu büyük penceredir. Filgöze pencerenin altında 2 sıra pencere vardır. Zemin kot pencereleri diğer pencerelerle aynı özelliktedir. Üst kot pencereleri ise mihrap çıkmasının yan duvarındaki pencere ile aynı özelliktedir. Pencere üzerleri sivri kemer ile geçilmiştir. Alt ve üst kot pencereleri aynı akstadır.

Mihrabın öne çıkan duvarının arkasında kalan güney duvarında  3 ayrı kotta yer alan pencere sırası vardır. Bu pencereler aynı akstadırlar.

Minare kesme taştır. Plana yerleşimi açısından diğer camiiler ile aynı özellikte değildir. Güney ve batı cephelerinin köşe noktasından dışarıya doğru çıkma yapar. Kürsüsü ile gövdesi arasındaki geçiş üçgenlerle sağlanmıştır. Şerefe altı skalaktit ile geçilmiştir. Korkuluğu taş şebekedir.

BATI  CEPHESİ (SAĞ YAN CEPHE)

Doğu cephesi ile aynı özelliktedir. Sadece bu cephede sağ köşede kesme taş minare yükselir. Minare giriş kapısı bu cepheye bakar. Düz atkılı kapının üst bölümündeki taş madalyon eridiğinden motifi okunamamaktadır.

Almaşık duvar örgülü cephede toplam 5 sıra pencere vardır. Zemin kot ve mahfil katına açılan alt kot pencereleri alt alta, birbirlerinin aksında yapılmıştır. Bu pencereler dikdörtgen formda olup düz atkılıdır. Söveleri küfeki taştır. Pencere önlerinde lokmalı demir parmaklık vardır. İki kot penceresinin söve profilleri farklıdır. 

Mahfil katının üst kottaki pencereleri yarım daire kemerin içinde kalır. Yan duvarlarda kubbenin otuduğu orta akstaki ayak dışarıya doğru çıkma yaparak cephede de vurgulanmıştır. Ancak çıkma beden duvarı tamamında devam etmez.  Rölöve de doğu cephesinde yazan + 5.07 kotunda biter. Günümüze ulaşamayan ahşap çatılı son cemaat revağı bu bölüme oturmakta ve cephe hattında ahşap aşık devam etmektedir (bkz. restitüsyon projesi).

Dışarıya doğru çıkma yapan ayağın beden duvarında yükseldiği + 5.07 kotundan başlayan mahfil katı üst kot pencere kemeri + 7.75 kotuna kadar yükselir. Yayın çapı alt kat pencerelerini içine alır.

Kemerlerin içinde 3’ er adet pencere vardır. Bu kotta toplam 6 pencere bulunur. Tuğla kemerler ile saçak profili arasındaki duvar örgüsü kesme taştır.

Köşelerdeki yarım kubbelerin kasnaklarında fil gözü dışlıkları olan yarım daire kemerli pencereler vardır. Aynı özellikteki pencereler ana kubbe kasnağında da yapılmıştır.

Sağ bölümde doğu duvarından daha geride dışarıya doğru çıkma yapan mihrap bölümün duvarı görülür. Bu duvardaki pencere düzeni farklıdır. Zemin kot penceresi aynı özellik gösterirken üst kotta bir pencere vardır. Filgözü dışlığı olan pencerenin üst bölümü sivri kemer ile geçilmiştir. Kemer örgüsü kesme taş ve tuğladandır.

1-A-4-İHATA DUVARLARI VE AVLU BÖLÜMÜ

İvaz Efendi Camii şehrin kara tarafı surlarının çok yakınında, Bizans dönemi­nin son yüzyıllarında imparatorların ter­cih ettiği bir mekân olan Blakhernai Sarayı kompleksinin kalıntılarının bulunduğu yerdeki teras üzerinde inşa edilmiştir. Avlusunun batı tarafı surlarla sınırlanmış olup burada bir de kule yer almaktadır. Anemas Kulesi diye adlandı­rılan bu burcun bir vakitler Bizans sara­yının bir bölümü olarak kullanıldığı belli olmaktadır. Buradan itibaren Halic’e doğ­ru sur duvarına paralel biçimde evvelce iki katlı olan kemerli ve tonozlu uzun bir dehliz uzanır. Bu meyilli arazide, üzerin­deki saray yapılarına bodrum katı teşkil eden ve Anemas zindanları diye adlandı­rılan bu mahzenin yukarı ucu İvaz Efendi Camii’nin önündeki avlu düzlüğü altında da uzanmaktadır. Son yıllarda burada meydana gelen bir

çöküntü; şimdiye ka­dar içine girilip incelenmeyen bu kısmın varlığını da ortaya koymuştur ( Eyice 2001, s. 491 ).

Moloz taş örgülü ihata duvarlar derviş Zade sokak boyunca devam eder ve doğu cephesine döner ancak; bu yöndeki duvarlar mevcuttaki komşu parsel içinde olan kafe yapısı duvarına saplanarak sonlanır. Batı yönünde ise bir kısmı görülen ihata duvarları komşu yapıların duvarlarına saplanır. Geç dönem yapılar bahçe duvarları yıkılarak duvar kalınlığının kendi parsellerine katması sonucunda günümüzde bu yöndeki ihata duvarlarının bir kısmı tespit edilebilmektedir. Kuzey yönünde ihata duvarı devam etmez. Avlu kuzey bölümünün bir bölümünde yıkım kararı alınan ahşap evler bulunurken alt kotta da animas zindanları kazı çalışmaları devam etmektedir. Kazı alanı camii bahçe alanından tel örgülerle ayrılmıştır.

Avlu döşemesinin bir kısmı mermer bir kısmı paket taş kaplamadır. İki malzemede özgün değildir.

Derviş Zade sokağının sol köşesinden girilen avlu bahçesinin sol bölümünde yani camii arka bahçesinde hazire vardır. Hazire bölümü  camii minare kürsüsüne dayalı olarak başlayıp güney yönüne doğru devam ederek giriş kapısının olduğu bölüme gider. Giriş kapısının sağında geç dönem de yapılmış tek katlı kullanılmayan bir yapı vardır.

İhata duvarlarının harpuştaları yok olmuştur. Çimento harçlı harpuşta yapılmışsa da sağlıklı olmamıştır. Duvarlarda malzeme kaybı ve derz boşalması görülür.

Avlunun kuzeybatısında imam evi ve alt katında tuvalet ve abdestlikler yer alır.

1-A-5 CAMİİ KALEM İŞLERİ

Camii içerisinde duvarlarda kalem işleri yoktur. Kemerlerde, kubbe içinde yapılan kalem işlerinin son dönemde yapılmıştır. Zemin kattaki mahfil döşemelerinin oturduğu ahşap sütunları bağlayan kemerler üzerinde ise raspa çalışması yapılmış ve özgün kalem işleri açığa çıkarılmıştır.

1-A-6 YAPIDAKİ BOZULMALAR

Yapı içerisinde ciddi bir bozulma yoktur. Camii taşıyıcı sşstemi ile ilgili gözle yapılan tespitlerde bir sorun görülmemektedir. Cephelerde fiziksel bozulmalar tespit edilmiştir. Bunları sıralarsak;

  • Cephelerde malzeme kayıpları görülür
  •  Özellikle güney cephesinde geç dönem uygulanan çimento şerbetli ince bir sıva tabakası vardır.
  • Tüm cephelerde kirlenme gözlenir. Özellikle güney cephesinde karbonlaşma vardır.
  • Lokmalı demir parmaklıklarda paslanma tespit edilmiştir
  • Klima, kablo gibi tesisat elemanları nedeni ile cephelerde görsel kirlilik oluşmuştur.
  • İç duvarlarda rutubetlenme görülür.

2- RESTİTÜSYON PROJESİ

2-A-MİMAR SİNAN ESERLERİ

KARA AHMED PAŞA CAMİİ

Sadrazam Kara Ahmet Paşa tarafından 1555 tarihinde Sinan’ a yaptırılmıştır.  Enlemesine dikdörtgen planlı olan camii İvaz’ da olduğu gibi altı ayaklı sistem ile yapılmıştır. Avlu son cemaat yeri ön ve yanlarda revaklarla çevrelenmiştir. Revaklar kubbe ile geçilmiştir.

Harim bölümü orta kubbesi altı ayak üzerine oturur. Köşeler ise yarım kubbe ile geçilmiştir.

Kara Ahmed Paşa Camii

SİNAN PAŞA CAMİİ

Sinan Paşa Camii  Beşiktaş meydanındadır. Sinan eserlerinden olan yapı planı olarak altıgen ayak ve kemer sistemine oturmakta ve yanlara doğru ikişer kubbe ile genişlemektedir. Altıgen ayak sistemi  İvaz camii ise benzer özelliğidir. Yapı kendisinden yüzyıl kadar önceki Üç Şerefeli Camii’ nin tekrarıdır. Bina kitlesinin sağında  bir şerefeli minaresi ve ortasında şadırvanı olan avlusu vardır. Sağ ve solda birer kapı ile girilen avlu U şeklinde çatılı bir revak ve medrese odalarıyla çevrelenmiştir. Camii almaşık duvar örgüsüne sahiptir.

Avlu düzeni ,camii girişleri ile İvaz Efendi camiine benzerlik göstermez.

Sinan Paşa Camii

KILIÇ ALİ PAŞA CAMİİ

1580 yılında tamamlanan camii Kılıç Ali Paşa Külliyesi içinde yer alır. Camii avlusuna 5 kapıdan girilir.  Camii, kıble ekseni üzerinde derinlemesine düzenlenmiş,  son cemaat yeri çift revaklı bir yapıdır. Dört adet yuvarlak fil ayağına oturan 12.70 m. çapındaki orta kubbe doğuda ve batıda birer büyük kemer, kuzeyde ve güneyde yarım kubbelerle desteklenmiş, bir üçüncü yarım kubbede mihrap çıkıntısı üstüne konulmuştur. Caminin, yarım kubbelerle kıble doğrultusunda uzayan orta mekânının üç yanı mahfillerle çevrilidir. Kuzeyde dikdörtgen kesitli dört ayakla, 5 aksa bölünmüş arka sahın; doğuda ve batıda 5 birimli yan sahınlar yer alır.

Mahfile çıkan merdivenler camiin kuzey köşelerinde çıkıntı yapan kulaklar içine sokulmuşlardır. Doğudaki merdiven kovası, camiin saçak düzeyinde kesilerek bir kubbe ile bitirilmiştir. Batıdakinin merdiveni ise mahfil katına vardıktan sonra şekil değiştirerek minareye çıkışı sağlar.

Kılıç Ali Paşa Camii Zemin Kat planı
Kılıç Ali Paşa Camii Kesiti
Kılıç Ali Paşa Camii Mahfil Katı Planı

ATİK VALİDE CAMİİ

Yapımına 1570 yılında başlayanan camii 1583’ de tamamlanmıştır. Camiye çeşitli dönemlerde ekler yapılmıştır. Hadikat ül-Cevami’ de caminin önce altıgen şemaya göre tek kubbeli yapıldığı, daha sonra vakfın mütevellisi Pir Ali tarafından iki yanına çifter kubbeli kanatlar eklenmek suretiyle genişletildiği yazılıdır. Yapı mevcut durumu ile Sinan’ ın altıgen camilerinden biridir. Sinan bu camide 12.70 m. çapındaki kubbeyi önde ve arkada beden duvarına, yanlarda kahverengi somaki sütunlara oturtmuştur. Sütunlar kemerlerle daha gerideki ayaklara bağlanmış; ana kubbe ikisi sağda, ikisi solda ve biri mihrap çıkıntısı üstünde olmak üzere beş yarım kubbe ile desteklenmiştir.

Atik Valide cmii Plan şeması

2-A-2 RESTİTÜSYON RAPORU

İvaz Efendi Camii Sinan’ ın yaptığı altıgen sistemli camilere benzemekle birlikte giriş cephe düzeni,’U’ biçimli son cemaat bölümü ve üst kotta yer alan galeri planı ile benzer örneklerine rastlanılmamış bir mimariye sahiptir. Bu nedenle bazı araştırmacılar tarafından Sinan ekolünden gelen başka bir mimar tarafından yapıldığı fikri ortaya atılmaktadır.

Yapı günümüze son cemaat saçak bölümü dışında özgün cephe ve plan özelliğini koruyarak gelmiştir. Restitüsyon kararlarını ve nedenlerini açıklarsak;

-Sağ bölümde yer alan kapıdan içeriye girildiğinde özgün altıgen tuğla döşeme görülür. Geç dönem uygulamalarında harim iç bölümü ahşap kadronlar üzerine yapılan ahşap rabıta döşeme ile yükseltilmiştir. Restitüsyon projesinde ahşap döşeme kaldırılmış, döşeme kotu mevcutta görülen altıgen tuğla döşeli zemin ile aynı yapılmıştır.

-Harimde batı ve doğu mahfillerdeki ahşap döşemeli bölümde yükseltilmiştir. Projede bu bölümde ahşap kaplama yüksekliği kadar aşağıya çekilmiştir. Ahşap sütunların pabuç kısımları mevcutta görülmemektedir. Ancak döşeme üzerine pabuçsuz oturtulamayacağından restitüsyon projesinde basit detaylı pabuç çizimi yapılmıştır.

-Zemin kat ve kadınlar mahfiline açılan ilk kot pencerelerin söve içlerindeki kapaklar sökülerek camii içerisinde istiflenmiştir. Kapak detayları bire bir alınmış ve restitüsyon projesinde çizilmiştir.

-Niş önlerinde de kapak yapılmıştır. Niş içlerinde kapak montaj izleri vardır. Ayrıca giriş kapılarının sağ ve sol yan duvarlarındaki nişlerde özgün kapaklar bulunur. Restitüsyonda önerilen ahşap kapaklar mevcut kapak detayına uygun yapılmıştır.

-Kadınlar mahfili ahşap döşemesi geç dönemde değiştirilmiştir. Ahşap kirişlerin duvar içine oturduğu bölümlerde kırıklıklar vardır. Bu izlerden yola çıkılarak özgün döşeme kotu mevcut kottan ortalama 3 cm. yukarıya çekilmiştir (bkz. restitüsyon ve rölöve kesit paftaları).

-Kadınlar mahfil katının kuzey galerisinde mevcutta harime bakan sütundan kuzey cephesi pencerelerine doğru gergi atılmıştır. Ancak gergi ucu pencere alt kotundan yukarıda kalır, duvara oturmaz. Gergi ebatlarına bakıldığında özgün olduğu düşünüle elemanın bu şekilde fonksiyonu yoktur ancak; yapım sırasında mevcut durumundaki gibi tasarlanmadığı aşikardır. Harime bakan sütunlar ile kuzey duvarı arasındaki sistemi bağlamak ve çerçeve oluşturmak için atıldığı düşünülen gerginin duvara oturması gerekir. Bu nedenle pencere alt kotları bu bölümde gergi demiri üst kotuna kadar yükseltilmiş, gergi duvar içerisine oturtulmuştur.

-Mevcut cephe düzeni özgün olduğundan projede değiştirilmemiştir.

-20. yüzyıl başlarına kadar olduğu bilinen son cemaat bölümü ‘U’ şeklinde projede çizilmiştir. A. Kuran’ ın ‘Mimar Sinan’ adlı eserinden alınan krokiye göre sütun yerleri belirlenmiş ve plana işlenmiştir. Sütun genişlikleri mevcutta avlu döşeme kotunun üzerinde bırakılan 4 adet mermer pabuçtan oranlanmıştır. Mevcutta tespit edilen sütunlar restitüsyon planı da işlendiği gibi giriş kapıları önündeki ilk sütun sıralarıdır.

-Plan şemasının kurgusu, mevcut pabuç kaidelerindeki geçme yerlerinden ve yazılı kaynaklardan son cemaatin öne doğru eğimli çatısı ahşap sütunlara taşıtılmış, çatı karkası ahşap olarak önerilmiştir (bkz. restitüsyon projesi kesit paftası). Çatı örtüsü kurşundur. -Avlu kotunun geç dönemde yükseltildiği  mevcut sütun pabuçlarının döşeme kotu ile hemen hemen aynı olmasından bellidir. Avlu kotu ortalama 50 cm. aşağıya çekilmiştir.

-Son cemaat döşemesi yazılı kaynaklarda geçtiği gibi altıgen tuğla yapılmıştır.

-Güney avludaki hazireler restitüsyonda bırakılmıştır. Vaziyet planı pervitich haritasına göre hazırlanmıştır. Animas zindanları pervititch de de işaretlidir. Ancak pervititch de ‘U’ şeklindeki son cemaat yerine giriş önlerinde rüzgarlıklar görülür ki bu girişlerle  ilgili elimizde fotoğraf vardır. Son cemaat yerinin yıkılmasından sonra yapıldığı düşünülen giriş saçakları için ayrıca bir restitüsyon dönem projesi verilmemiştir.

3- RESTORASYON RAPORU

20.yüzyıl başlarında yıkılan ahşap son cemaat bölümü dışında camii cephe ve plan özelliğini koruyarak günümüze kadar gelmeyi başarmıştır. Restorasyon kararları yapıdaki izler ve belgeler doğrultusunda hazırlanmıştır. Belge bulunamayan bölümlerle ilgili yorumlardan kaçınılmıştır.

Restorasyon projesinde verilen kararlar şunlardır;

-Mevcutta son cemaat yeri mermer kaplamadır. Uygulama sırasında avlu içine kazı yapılmalı ve tespitler ışığında avlu ile son cemaat mahallinin döşeme malzemeleri belirlenmelidir.

-Geç dönemde camii avlusundan zindanlara iniş merdivenleri yapılmıştır. Merdivenler camii parseli dışında kalmakla birlikte halihazırda kazı ve restorasyon çalışmaları sürmektedir. Zindanlar camii kotunun altında kalmaktadır, buda camii kullanımı açısından merdivenin bulunduğu bölümde tehlike yaratmaktadır. Zindanlar ile camii arasında merdivenlerle kurulacak bir sirkülasyonun doğru olmadığı düşünülmektedir. Gerek mevcuttaki kot farkının yarattığı tehlike gerekse bu bölümde sirkülasyon yaratılmak istenmemesi nedeni ile merdiven hattı çevresinde devam edecek bir koruma bandı oluşturulması gerekliliği düşünülmüştür. Günümüzün malzeme özelliğini taşıyan, gerek görüldüğünde ilerde sökülebilirliliği olan ve camii avlu bütünü

ile yarışmayan cam korkuluk yapılması önerilmiştir. Değinildiği gibi ilerde oluşabilecek değişikler sonucunda gerekli görülürse camiden Animasa geçiş verilmek üzere cam korkuluk modüllerinin merdiven çıkış aksına gelen bölümleri çıkarılabilir ve kapı konulmak sureti ile kontrollü geçiş sağlanabilir.

-Sağ bölümde yer alan kapıdan içeriye girildiğinde özgün altıgen tuğla döşeme görülür. Geç dönem uygulamalarında harim iç bölümü ahşap kadronlar üzerine yapılan ahşap rabıta döşeme ile yükseltilmiştir. Uygulamada ahşap rabıta kaldırılarak altıgen tuğla döşeme açığa çıkarılmalıdır.

-Harim de batı ve doğu mahfillerdeki ahşap döşemeli bölümde yükseltilmiştir. Projede bu bölümde ahşap kaplama yüksekliği kadar aşağıya çekilmiştir. Ahşap sütunların pabuç kısımları mevcutta görülmemektedir. Ancak döşeme üzerine pabuçsuz oturtulamayacağından restorasyon  projesinde basit detaylı pabuç çizimi yapılmıştır. Uygulama sırasında ahşap döşeme kaldırılmalı ve özgün döşeme kotu tespiti yapılmalıdır. Ahşap sütun pabuçlarıda açığa çıkarılmalıdır.

-Zemin kat ve kadınlar mahfiline açılan ilk kot pencerelerin söve içlerindeki kapaklar sökülerek camii içerisinde istiflenmiştir. Tespit edildiği kadarı ile kapakların durumu iyidir. Kurtlanmalara karşı kimyasal maddeler sürülerek, çüremeyi önlemek için yüzeye fırça ile emprenye yapılmalıdır. Ahşap kapaklar üzerine en son işlem olarak gomalak cila sürülmesi önerilir. Restorasyon projesinde kapaklar yerlerine takılacaktır.

-Niş önlerinde de kapak yapılmıştır. Niş içlerinde kapak montaj izleri vardır. Ayrıca giriş kapılarının sağ ve sol yan duvarlarındaki nişlerde özgün kapaklar bulunur. Restorasyon projesinde verilen detaya göre emprenye edilmiş, fırınlanmış ahşap kapaklar yapılacaktır.

-Elimizdeki eski fotoğraflarda duvarlarda kalem işleri tezyinatın olduğu, mevcut kalem

işlerinin özgün olmadığı görülür uygulama sırasında raspa yapılarak özgün kalemişleri açığa çıkarılmalıdır. Koruna bilen özgün bölümler korunmalı, tamamlamalar özgün motif ve tezyinata uygun yapılmalı ancak ayırt edilebilmesi için renk tonu ile oynanmalıdır.

-Kadınlar mahfili ahşap döşemesi geç dönemde değiştirilmiştir. Ahşap kirişlerin duvar içine oturduğu bölümlerde kırıklıklar vardır. Bu izlerden yola çıkılarak özgün döşeme kotu mevcut kottan ortalama 3 cm. yukarıya çekilmiştir (bkz. restorasyon ve rölöve kesit paftaları). Emprenye edilmiş fırınlanmış ahşap elemanlarla döşeme yenilenecektir.

-Kadınlar mahfil katının kuzey galerisinde mevcutta harime bakan sütundan kuzey cephesi pencerelerine doğru gergi atılmıştır. Ancak gergi ucu pencere alt kotundan yukarıda kalır, duvara oturmaz. Gergi ebatlarına bakıldığında özgün olduğu düşünüle elemanın bu şekilde fonksiyonu yoktur ancak; yapım sırasında mevcut durumundaki gibi tasarlanmadığı aşikardır. Harime bakan sütunlar ile kuzey duvarı arasındaki sistemi bağlamak ve çerçeve oluşturmak için atıldığı düşünülen gerginin duvara oturması gerekir. Bu nedenle pencere alt kotları bu bölümde gergi demiri üst kotuna kadar özgün yığma sistemde almaşık duvar örgüsüne uygun olarak örülerek yükseltilmiş, gergi duvar içerisine oturtulmuştur.

-Ahşap doğramalar iyi durumda olduğundan değiştirilmesi önerilmemiştir.

-Beton dışlıkların alt başlıklarının duvar yüzüne oturuş biçimleri sağlıklı olmadığından değiştirilmesi önerilmiştir.

Metin Kutusu: 3-RESTORASYON RAPORU
Metin Kutusu:

-20. yüzyıl başlarına kadar olduğu bilinen son cemaat bölümü ‘U’ şeklinde projede çizilmiştir. A. Kuran’ ın ‘Mimar Sinan’ adlı eserinden alınan krokiye göre sütun yerleri belirlenmiş ve plana işlenmiştir. Sütun genişlikleri mevcutta avlu döşeme kotunun

üzerinde bırakılan 4 adet mermer pabuçtan oranlanmıştır. Mevcutta tespit edilen sütunlar restorasyon planın da işlendiği gibi giriş kapıları önündeki ilk sütun sıralarıdır. Ahşap sütunlar, ahşap çatı örtüsü ve sütun üzerine gelen ahşap yastıklar  emrenye edilmiş fırınlanmış ahşap malzemeden yapılmalıdır. Koruyucu olarak üzerine renksiz aşı boaya uygulanmalıdır. Restorasyon projesinde bu elemanların detayı verilmiştir.

-Son cemaat bölümünün çatı örtüsü restitüsyon projesindeki gibi kurşun önerilmiştir.

-Avlu kotunun geç dönemde yükseltildiği  mevcut sütun pabuçlarının döşeme kotu ile hemen hemen aynı olmasından bellidir. Restitüsyon projesine göre avlu kotu ortalama  50 cm. aşağıya çekilmiştir. Uygulama sırasında avlu döşemeleri kaldırılarak özgün kot araştırması yapılmalı ve sütun pabuçları açığa çıkarılmalıdır.

-5 cm.’ den fazla olan malzeme kayıplarında taş ve tuğla çürütülerek yerinden

alınmalı, özgün malzeme ile yenilenmelidir.

-Yüzey kirlenmeleri düşük basıçlı su ile temizlenmelidir. Cephede çıkmayan kirlenmeler olur ise Konservasyon Merkezine danışılarak AB 57 uygulaması yapılması önerilir.

-Lokmalı demir parmaklıklar ve gergilerin pası ince telli fırçalar ile temizlenmeli ve üzerine anti pas uygulanmalıdır.

-İç duvarlarda rutubet vardır. Bunu gidermek için yapı çevresinde drenaj önerilir.

-Çatlakların taşıyıcı sistem raporunda belirtilen öneriler doğrultusunda onarılması gerekir (bkz. taşıyıcı sistem raporu).

-İhata duvarları üzerindeki çimento harcın sökülmesi ve üzerine projede detaylandırılan taş harpuştanın yapılması önerilir.

-Geç dönemde yapılan avlu giriş kapısının kaldırılarak kurul arşivinde bulunan eski fotoğraftaki giriş kapısına uygun yapılması önerilir (bkz. restorasyon projesi avlu giriş kapı detayı)

-Batı cephesinde 48 nolu parselde bulunan apartman giriş kapısı avluya açılmaktadır. Bu girişin kapatılması gerekir.

-Doğu duvarı komşu parseldeki kafe duvarı boyunca animas zindanları kazı alanına kadar devam ettirilmiştir (bkz. restorasyon vaziyet planı)

-Avlu içindeki imam evinin yıkılması ve yerine yer üstünde tuvalet ve abdestlik mekanlarının yapılması önerilir (bkz. Restorasyon peojesi).

-Camii parsel içinde güney avlusunda hazireye doğru girinti yapan 51-52-53’ nolu parsellerin kamulaştırılarak camii alanına katılması önerilir. 51 parseldeki yapı özgün olmayıp camii alanına katılması için gerekli yasal işlemlerden sonra yıkılması, bu şekilde hazire bölümünün tamamen açığa çıkarılması gerekir.

-Kuzey avlusunda sur duvarlarına yaslanan ve kaçak yapılmış 2 yapı vardır. 60 parselde bulunan yapıların yıkılması ve bu alanında kamulaştırılarak camii avlusuna katılması önerilir. Mevcutta camii avlusu herkesin evine girmek için kullandığı bir yol haline gelmiştir. Avlu içerisine açılan yasal olmayan geçişlerin kapatılması, gerekli kamulaştırma işlemlerinin yapılarak camii avlusuna katılması camiyi avlusu, haziresi ile külliye haline getirecektir.

Pervititch Haritası (1929)
1935 senesine ait fotoğraf
1963 senesine ait fotoğraf
1960 senesine ait fotoğraf
1969 senesine ait fotoğraf
1969 senesine ait fotoğraf
A. Kuran’ dan alınan son cemaat plan krokisi
Müller’ in ‘İstanbul Tarihsel Topoğrafyası’ adlı kitabından alınan kroki
1958 senesine ait fotoğraf
1947 senesine ait otoğraflar
1947 senesine ait otoğraflar
1947 senesine ait fotoğraf
1947 senesine ait fotoğraf
1947 senesine ait fotoğraf
1947 senesine ait fotoğraf
1947 senesine ait fotoğraf
Doğu avlu duvarı görünüşü (kurul arşivinden alınmıştır)
Batı avlu duvarı (kurul arşivinden alınmıştır.)
Sokaktan güneybatı cephesine bakış (kurul arşivinden alınmıştır)
Animas Zindanları (kurul arşivinden alınmıştır)
Doğu cephesine bakış (kurul arşivinden alınmıştır).
Batı cephesi (kurul arşivinden alınmıştır)
Avlu giriş kapısı (kurul arşivinden alınmıştır).

KAYNAKLAR

ÜLGEN; HİKMET,’ İSTANBUL CAMİLERİ’, AKŞAM KİTAP KULÜBÜ YAYINLARI, 1966, İSTANBUL.

ÖNEŞ, GÖNCÜOĞLU, SAATÇİ, ERTUĞRUL, YÜKSEL, YİVLİK NEFTÇİ, NEFTÇİ; ETHEM RUHİ, SEMA, SUPHİ, ALİ DOST, MÜFİT, AYŞE, ARAS, ‘FATİH İLK İSTANBUL’, FATİH BELEDİYESİ BASIN YAYIN VE HALKLA İLİŞKİLER MÜD.

‘FATİH CAMİLERİ VE DİĞER TARİHİ ESERLER’, TÜRKİYE DİYANET VAKFI FATİH ŞUBESİ, 1991, İSTANBUL.

WIENER-MÜLLER; WOLFGANG, ‘İSTANBUL’UN TARİHSEL TOPOGRAFYASI’, YAPI KREDİ YAYINLARI, 2002, İSTANBUL.

AYVANSARAYLI HAFIZ; HÜSEYİN, ‘CAMİLERİMİZ ANSİKLOPEDİSİ-I.CİLT’, TERCÜMAN AİLE VE KÜLTÜR KİTAPLIĞI YAYINLARI, 1987, İSTANBUL.

AYVANSARAYLI HAFIZ; HÜSEYİN, ‘CAMİLERİMİZ ANSİKLOPEDİSİ-II.CİLT, TERCÜMAN AİLE VE KÜLTÜR KİTAPLIĞI YAYINLARI, 1987, İSTANBUL.

ETHEM; HALİL,’ CAMİLERİMİZ’, İSTANBUL KANAAT KÜTÜPHANESİ, 1932, İSTANBUL.

‘İSTANBUL CAMİLERİ’, BABIALİ BASIMEVİ.

ASLANAPA; OKTAY, ‘OSMANLI DEVRİ MİMARİSİ’, İNKILAP KİTABEVİ, 1986, İSTANBUL.

ÖZ; TAHSİN; ‘İSTANBUL CAMİLERİ’, TÜRK TARİH KURUMU BASIMEVİ, 1987, ANKARA.

KURAN; APDULLAH,’MİMAR SİNAN’,HÜRRİYET VAKFI YAYINLARI,1986,İSTANBUL

BERBEROĞLU;HİLMİ, ’15. VE16.YÜZYILDAKİ AHŞAP PENCERE VE KAPI KANATLARI’, İSTANBUL (İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ SANAT TARİHİ BÖLÜM KİTAPLIĞI)

İYİANLAR; ARZU, ‘İSTANBULDA VALİDE SULTANLARIN ESERLERİ’ 1992, İSTANBUL (İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ SANAT TARİHİ BÖLÜM KİTAPLIĞI).

AKAR;FİKRİYE,’İSTANBULDAKİ SAĞLIK MÜESSESELERİ’, 1971, İSTANBUL (İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ SANAT TARİHİ BÖLÜM KİTAPLIĞI).

AKKILIÇ;ZUHAL, ‘İSTANBUL CAMİLERİNDE VAAZ KÜRSÜLERİ’, 1971, İSTANBUL (İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ SANAT TARİHİ BÖLÜM KİTAPLIĞI).

GÜNEŞ;SEMRA,’İSTANBUL CAMİLERİNDE MÜEZZİN MAHFİLLERİ’, İSTANBUL (İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ SANAT TARİHİ BÖLÜM KİTAPLIĞI).

ALPAY;MİNE, ‘İSTANBUL CAMİLERİNDE SON CEMAATYERİ’, İSTANBUL (İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ SANAT TARİHİ BÖLÜM KİTAPLIĞI).

KURAN; APTULLAH, EYİCE; SEMAVİ; ‘ MİMARBAŞI KOCA SİNAN YAŞADIĞI ÇAĞ VE ESERLERİ’, 1988,İSTANBUL, VAKIFLAR BANKASI

YÜKSEL;AYDIN,’ KANUNİ SULTAN SÜLEYMAN DEVRİ’, İSTANBUL,2004, İSTANBUL FETİH CEMİYETİ

PERVİTİTCH HARİTASI

ENCÜMEN ARŞİVİ

ALMAN MAVİLERİ

ANITLAR KURULU ARŞİVİ

Kariye Müzesi Restorasyonu ve Konservasyonu Hakkında ICOMOS Bilgi Notu

1-Eserin Dünya Miras Listesi’ne girdiği zamanki durumu neydi?

Türkiye, UNESCO tarafından 1972 yılında kabul edilen “Dünya Kültürel ve Doğal Mirasının Korunması Hakkında Sözleşme”yi 1983 yılında imzalamıştır.

“İstanbul’un Tarihi Alanları” adıyla 6 Aralık 1985 tarihinde 356 nolu kod ile Dünya Miras Listesi’ne alınan dört koruma alanı, söz konusu liste’ye alınmadan çok daha önce ulusal mevzuat kapsamında ilk koruma planları hazırlanmış ve onaylanmıştır. Topkapı Sarayı ve Sultanahmet Bölgesi 1953 yılında ‘’Arkeolojik Park’’ olarak ilan edilmiş; Zeyrek Camii ve çevresi 1979 yılında, Süleymaniye Camii ve çevresi 1977 yılında ve Kariye Müzesi’nin de içinde bulunduğu alan olan Kara Surları ise 1981 yılında koruma altına alınmıştır.

Dünya Miras Komitesi tarafından üstün evrensel değer taşıyan varlıkların tanımlanmasında kullanılan ölçütler kapsamında (1-2-3 ve 4 nolu) kültürel kriterleri karşılayan İstanbul Kara Surları, UNESCO’nun 1985 yılında ‘’İstanbul’un Tarihi Alanları’’ adıyla ilan ettiği dört Dünya Miras Alanı’ndan (DMA) biridir. Üstün Evrensel Değer (ÜED) beyanında bu alan, Theodosius döneminde yapılan Kara Surları’nın iki tarafındaki alan ” olarak betimlenmiştir. Kara Surları Tarihi Yarımada’yı batıda, kara yönünde sınırlayan ve güneyde Marmara Denizi’nden başlayıp kuzeyde Haliç’e kadar uzanan surları ve yakın çevresini içerir ve yaklaşık olarak 6 km uzunluğunda 16,5 hektarlık bir alana yayılır.

İstanbul Dünya Miras Alanlarının Dört Bileşeni Miras Alanı: (1) Sultanahmet Kentsel Arkeolojik Dünya Miras Alanı, (2) Süleymaniye Camii ve İlişkili Bileşenleri Dünya Miras Alanı, (3) Zeyrek Camii ve Dünya Miras Alanı ile İlgili Bileşenleri, (4) İstanbul Kara Surları ilgili Bileşenleri

İstanbul Dünya Miras Alanlarının Dört Bileşeninden biri olan Kara Surları’nın kültürel hinterlandında Chora (Kariye Müzesi), Tekfur Sarayı- Blakhernia Sarayı da dahil olmak üzere küçüklü büyüklü birçok anıt eser yer almaktadır.

Kariye Müzesi’nin konumlandığı Edirnekapı semti; Tarihi Yarımada içerisinde yer alıp Ayvansaray semtini de içine alan ve aynı zamanda kentin batı surları ile çevrelenen İstanbul’un en yüksek tepesi olan Edirnekapı da yer alır.

Altıncı yüzyıla giden tarihsel geçmişi ile çok katmanlı bir yapıya sahip olan Kariye Müzesi, Bizans’ın geç döneminde (Paleologos Hanedanı Dönemi) 1316-21 yılları arasında Theodoros Metokhites tarafından büyük ölçüde yenilenerek ve bezenerek bugünkü şeklini almıştır. 14.yüzyıldan günümüze ulaştığı düşünülen Kariye Müzesi’nin mozaikleri ve freskleri “Başkent Üslubu” dediğimiz Bizans Rönesansının en muhteşem eserleridir.

Bizans döneminin bu önemli manastır kilisesi İstanbul’un 1453 yılında fetih edilmesi ile bir süre boş kaldıktan sonra II. Beyazıd döneminde 1511 yılında Sadrazam Hadım Ali (Atik Ali) Paşa tarafından camiye çevrilmiştir. Türk devrinde, kilise dışındaki manastır yapıları zamanla yıkılarak kaybolmuştur.

Kariye Cami’si, Bakanlar Kurulunun 29.08.1945 tarihli kararı ile    Müzeye dönüştürülmüştür. Yapı bu tarihten sonrada birçok kez lokal onarımlar görmüştür. 6.12.1985 tarihinde ‘’İstanbul Tarihi Yarımda’’ genelinde Dünya Miras Listesi’ ne giren Kariye Müzesi yapı özelinde de 16.09.1987 Korunması gerekli kültür varlığı olarak tescil edilmiş ve anıt eser statüsünde koruma grubu I olarak belirlenmiştir.

Anıt eser, Dünya Miras Listesi’ne girdiği 1985 tarihinden hemen önce hazırlanan iki raporda;

1981 Mora, Kariye Camii Raporu’nda çatı örtüsünde ki kurşun levhaların ve su borularının kötü durumda olduğundan, dış cephelerde derz boşluklarının yakın dönemde doldurulmuş olduğu, tuğla kırıklı çimento bağlayıcılı harçlı sıvaların kullanıldığı ve yüzey çatlaklarına dolan yağmur suyunun buharlaşmasına engel olduğu ifade edilmekte olup, boyalı yüzeylerde tuzlanma sorunun mevcut olduğu belirtilmiştir.

1983 Massari raporunda son yıllarda restorasyonla yapının büyük ölçüde koruma altına alındığı fakat yıllar içerisinde oluşmuş tahribatın etkilerininde görüldüğü belirtilmektedir. Raporda mevcut olan nemin ölçüldüğü, yapının eğimli yoldan ve çatıdan gelen yağmur sularına maruz kaldığı belirtilmiştir. Kubbe ve kemer içlerindeki mozaik ve duvar resimleri kayıplarının çatıdan gelen sudan kaynaklı olduğu belirtilmiştir. Genel olarak sıvanın kayıplarına yol açan nedenlerden birininde nem çekici tuzlanmanın varlığından kaynaklı olduğu ifade edilmiştir. Raporun sonunda genel olarak nem, tuzlanma, yoğunlaşma nedeni ile nemlilik ve lokal olarak çatıdan sızan sulardan bahsedilmiştir. Ve sorunlarla ilgili çözüm önerileri sunulmuştur.

Her iki raporda Kariye Müzesi’nin 1985 yılındaki mevcut durumu belirtilmiştir. Anıt eser Ayasofya Müzesi’ne bağlı ulusal bir müze olarak varlığına devam etmekte olup günümüzde tarihinin en geniş kapsamlı restorasyonunu geçirmektedir.

2-Tarih boyunca kaç defa restorasyon ya da onarım gördü?

Günümüzde Kariye Camii veya Kariye Müzesi adları ile tanınan yapı, Ayasofya’dan sonra en fazla tanınan anıt eserlerimizdendir. Yapı geçmişte İstanbul’un altıncı tepesinde Haliç’in güneyinde inşa edilen Khora Manastırı’nın İsa’ya ithaf edilmiş ana kilisesiydi. Altıncı yüzyıla giden tarihsel geçmişi ile çok katmanlı bir yapıya sahip olan Kariye Müzesi, evvelce büyük bir kompleksin merkezini teşkil ediyordu. Khora kelime manası ile taşra, sur dışı demektir. Bu nedenle 413 yılında yaptırılan kara surlarından önce inşaa edildiği düşünülse de kaynaklarda yapı ile ilgili 9. yy da kesin bilgilere ulaşılmaktadır.

11. Yüzyılda İmparator I.Aleksios Komneos’un kayınvalidesi Maria Dukaina zamanında harap olan kilise yeniden ihya edilmiş olup bu inşa döneminden sonra tekrar harap olan yapı bir süre sonra İmparator Aleksios’ un küçük oğlu İsaakios tarafından 12.yüzyılda tekrar ihya edilir. Bu dönemden günümüze ana mekan (naos) kalmıştır. Fakat yapılan son araştırmalarda iç narteksin de bu dönemden kalmış olabileceği ön görülmektedir. Bizans’ın geç döneminde (Paleologos Hanedanı Dönemi) 1316-21 yılları arasında Theodoros Metokhites tarafından büyük ölçüde yenilenerek ve bezenerek bugün ki mimari kurgusu ve şeklini almıştır. Bu inşa döneminde yapıya parekklesion, anneks, pastoforium gibi mimari hacimlerin yanı sıra bir depremde yıkılan ana mekan kubbesinin bu dönemde tuğla örgülü olarak yeniden ihya edildiği bilinmektedir. İç narteks ise bazı kaynaklarda 14. Yüzyılda inşa edildiği belirtilmiş olsa da 12.yüzyıl inşa dönemine ait olabileceğini ifade eden bazı kaynaklarda mevcuttur. Mozaik ve freskleri ile Bizans sanatının ve dünya sanatının gelişiminde çok önemli bir yere sahip olan yapı Erken İtalyan Rönesansı anıtlarıyla özellikle de Giotto’nun Arena Şapeli’ndeki freskolarıyla kıyaslanır.

Osmanlı döneminde; etrafında zamanla oluşan medrese, tekke, türbe, çeşme, imaret ile birlikte bir manzumenin merkezi olan yapının mimarisini etkileyecek çok fazla bir müdahalede bulunulmamıştır. 1511 yılında yapı camiye tevdi edilirken güneybatı köşeye minare ve naosa mermer bir mihrap eklenmiştir. Önemli değişikliklerden biri de 1766 depreminde yıkılan merkezi kubbenin mimar İsmail Halife tarafından ahşap bağdadi olarak yenilenmesidir. Sultan Abdülaziz Han döneminde 1875-1876 yılında yapının bakım ve onarım çalışmalarına girişilmiş; İstanbullu Mimar Peloppida Kouppas tarafından mozaikler kısmen temizlenmiş ve ahşap kepenklerle kapatılmıştır. Aynı tarihlerde kubbelerin ve üst örtü sisteminin dalgalı hattı doldurularak düz satıhlı olarak düzenlenmiştir.

II. Abdülhamit Döneminde 1894 depreminde minarenin petek kısmı çökünce bir süre sonra 1898’de klasik üslupta tamamlanmıştır. 1903-1906 yıllarında ise yapı Rus Arkeoloji Enstitüsü tarafından kısmen onarılmıştır.

Osmanlı sonrası Cumhuriyet Döneminde ise belli başlı onarımlar, 1929/ 1930 arasında Evkaf İdaresinin yaptığı kısmi onarım, 06.09.1945/ 27.03.1946 yıllarında yapı ile ilgili iki onarım keşfinin hazırlandığı bilinmektedir. Mimar Cahide Tamer’in yaptığı ilk bilimsel restorasyon çalışmaları ki bu restorasyonda yapının özellikle kurşun örtüleri yenilenmiş ve bir rölövesi çıkarılmıştır.

1948-1959 yılları arasında  Amerikan Bizans Enstitüsü (Byzantine Institute of America) ve Dumbarton Oaks Fieldwork Committee işbirliği ile, merkezî ibadet alanı (naos) ve giriş hollerindeki (narteks) mozaiklerin ve fresklerin korunmasına yönelik konservasyon ağırlıklı kapsamlı bir restorasyon yapılmıştır.

Yapının 2013 yılından bugüne hali hazırda devam eden tarihinin en geniş ve kapsamlı restorasyonu devam etmektedir.

3-Bu müdahalelerin kararları neye göre verildi?

Yapı ile ilgili olarak Kültür bakanlığı’nın 27.06.1986 tarih 6377 sayılı yazısı gereği hazırlanan rapor

Kültür bakanlığı’nın 12.07.1990 tarih 232 sayılı yazısı gereği hazırlanan rapor

Kültür bakanlığı’nın 26.03.1991 tarih 452  sayılı yazısı gereği hazırlanan rapor

Kültür bakanlığı’nın 27.11.1998 tarih 559  sayılı yazısı gereği hazırlanan rapor

Kültür bakanlığı’nın 20.02.2001 tarih 118 sayılı yazısı gereği hazırlanan tüm teknik raporlarda genel olarak sorunlar ve çözüm önerileri benzer olup nem ve tuzlanma, çatı üst örtüsünde yağmur suyunun kılcal çatlaklardan sızması, zeminden yükselen nem, ztaş ve tuğla yüzeylerde yapısal bozulmalar, cephelerde çimento bağlayıcılı sıvanın tahribatı, vb. sorunlar tespit edilmiş ve çözüm önerileri sunulmuştur.

Bu veriler ile beraber Kültür Bakanlığı’nın talimatı doğrultusunda Kariye Müzesi Rölöve, Restitüsyon ve Restorasyon projeleri 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yasası kapsamında hazırlanmıştır. 2009 yılında başlayan proje çalışmaları 2011 yılında Koruma Bölge Kurulunun proje onayı ile tamamlanmıştır. Bu doğrultuda Kültür bakanlığı oluru ile Kariye Müzesi’nin 2012 yılı onarım ve restorasyon işi geçici yer teslimi 16.01.2013 tarihinde fiili yer teslimi ise 12.09.2013 tarihinde yapılmış olup Kültür Bakanlığı ve İl Özel İdaresi arasında kurumsal yazışmalar sonucunda müzenin ziyaretçilere kapatılmaması ve restorasyonun etaplar halinde yapılacağı Kültür Bakanlığı tarafından karara bağlanmıştır. 2013 yılından beri devam eden restorasyon çalışmaları Ayasofya Bilim Kurulu, İstanbul Rölöve ve Anıtlar Kurulu Kontrol Heyeti, İstanbul Anıtlar Kurulu kararları doğrultusunda gerçekleştirilmektedir.

KARİYE MÜZESİ ONARIMLARI*

Sonay ŞAKAR (Y. Mimar) – Neslihan Ecem OKSAL (Sanat Tarihçisi)

*Bu metin, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Koruma Uygulama ve Denetim Müdürlüğü tarafından 20-21 Kasım 2018 tarihinde düzenlenmiş olan X. Kârgir Yapılarda Koruma ve Onarım Semineri’de Y. Mimar Sonay Şakar ve Sanat Tarihçisi Neslihan Ecem Oksal tarafından  hazırlanan 2013-2018 Kariye Müzesi restorasyonları temalı  ‘Kariye Müzesi Onarımları’ adlı sunumdan üretilmiştir.

Özet: Günümüzde Kariye Camii veya Kariye Müzesi adları ile tanınan yapı, Ayasofya’dan sonra en fazla tanınan anıt eserlerimizdendir. Yapı geçmişte İstanbul’un altıncı tepesinde Haliç’in güneyinde inşa edilen Khora Manastırı’nın İsa’ya ithaf edilmiş ana kilisesiydi. Altıncı yüzyıla giden tarihsel geçmişi ile çok katmanlı bir yapıya sahip olan Kariye Müzesi, Bizans’ın geç döneminde (Paleologos Hanedanı Dönemi) 1316-21 yılları arasında Theodoros Metokhites tarafından büyük ölçüde yenilenerek ve bezenerek bugün ki şeklini almıştır. Mozaik ve freskleri ile Bizans sanatının ve dünya sanatının gelişiminde çok önemli bir yere sahip olan yapı Erken İtalyan Rönesansı anıtlarıyla özellikle de Giotto’nun Arena Şapeli’ndeki freskolarıyla kıyaslanır.

Bizans döneminin bu önemli kilisesi İstanbul’un 1453 yılında fetih edilmesi ile bir süre boş kaldıktan sonra II. Beyazıd döneminde 1511 yılında Sadrazam Hadım Ali (Atik Ali) Paşa tarafından camiye çevrilmiştir.

Kariye, naos, kuzey taraftaki iki katlı ek yapı (anneks), iç narteks, dış narteks ve güney taraftaki mezar şapeli (parekklesion) ile beş ana mimari mekandan oluşan haç planlı bir yapıdır. Osmanlı döneminde etrafında zamanla oluşan medrese, tekke, türbe, çeşme, imaret ile birlikte bir manzumenin merkezi olmuştur. Cumhuriyetin ilanından bir süre sonra şehirdeki Bizans anıtlarının restorasyonu ile ilgili çalışmalar kapsamında Amerikan Bizans Araştırmaları Enstitüsü ile Dumbarton Oaks’ın çalışmaları ile restore edilmiştir ve Ayasofya Müzesi’ne bağlı bir anıt müze olarak da varlığına devam etmektedir.

Kariye Müzesi restorasyonu odaklı yaptığımız bu çalışmada uzmanların analizleri sonucu anıt eserin dönem tipolojisi, mekânsal ve yapısal, gramer özellikleri ışığında; tarihsel süreçte yapılan müdahaleler ve 2013-2018 devam eden restorasyon sürecinde yapılan imalatlar tanımlanmıştır. Yapıdaki mevcut süsleme yoğunluğu ise restorasyon sürecinde artı bir gayret ve dikkati beraberinde getirmiştir.

Anahtar Sözcükler:

Bizans Mimarisi, Kariye Müzesi, Restorasyon, Mozaik ve Fresk

Giriş Kariye Müzesi, ulusal ve evrensel kültürel miras alanında en önemli yapılardan biridir. Yapı, mozaik ve freskleri ile Geç dönem Bizans sanatını ve kültürünü belgeleyen günümüze kadar gelmiş korunması gereken simge yapılardan biridir. İstanbul’daki müzeler arasında günlük ortalama ziyaretçi sayısı bakımından Ayasofya Müzesi ve Topkapı Müzesi’nin ardından üçüncü müze konumundadır. Dolayısıyla bu çalışmanın amacı; gerek İstanbul kent tarihi gerekse kültür turizmi açısından bu denli büyük öneme sahip Kariye Müzesinin, ziyaretçilerine sahip olduğu değerleri yeterli düzeyde gösterebilmesi için onarım ve malzeme kullanımındaki hatalar, yapısal problemler gibi mevcut sorunlara çözüm üretmek ve fiziksel şartların olgunlaştırılması amacıyla yapılan 2013-2018 restorasyon çalışmalarını ve ilkelerini tanımlamaktır.

Şekil 1. Kariye Müzesi, doğu cephesi genel görünüm

Günümüzde Kariye Camii veya Kariye Müzesi adları ile tanınan yapı, Ayasofya’dan sonra en fazla tanınan anıt eserlerimizdendir. Yapı İstanbul İli, Fatih İlçesi, 2692 ada, 152 pafta, 1 parselde yer almaktadır.

Şekil 2. Kariye Müzesi, uydu görüntüsü

Bizans döneminde bir manastır kilisesi olarak inşa edilen yapı İstanbul’un fethinden kısa bir süre sonra cami haline getirilmiştir. Cumhuriyetin ilanından bir süre sonra şehirdeki Bizans anıtlarının restorasyonları çerçevesinde 1948-1958 yılları arasında Amerikan Bizans Araştırmaları Enstitüsünün çalışmaları ile restore edilen yapı Ayasofya Müzesi’ne bağlı ulusal bir müze olarak varlığına devam etmektedir.

Khora’dan Kariye’ye

Khora, (Hora) eski Yunancada kent dışı ve kırsal alan anlamına kullanılmaktadır. Kariye ise Arapçada kent dışı demektir. Bu adın yapının ilk inşa döneminde Büyük Konstantin’in bugünkü 5.yy. Theodosius surlarından daha geride inşa ettirdiği 4.y.y. Konstantin surlarının dışında kaldığından Hora (taşra – şehir dışı) adı verildiği sanılmaktadır. Bu görüş doğru ise;  bazı kaynaklarda manastırın kuruluşunun çok erken bir dönemde 413 yılından evvel olması gerektiği belirtilmiştir.  Günümüzde yapının içindeki bazı Meryem ve İsa mozaik figürlerinin yanında isimleri ile birlikte Hora sıfatı da yazmaktadır. Bizans devrinde “Hora” kelime anlamı dışında mistik bir imgeleme anlamı da taşıyordu.

Manastırın kuruluşu ile ilgili bir çok hikaye anlatılmaktadır. Ancak bunların çoğu geç dönemlerde ortaya çıkmış ve bazıları birbirleri ile çelişen hikâyelerdir. Amerikan Bizans Enstitüsünün 1948-1958 yılları arasında yaptığı restorasyon sırasında açığa çıkarılan 6. ve 9. yüzyıla tarihlenen yapı  kalıntıları günümüzdeki yapının doğu cephesinde görülmektedir.

Kilise daha sonra 11.yy.da temellerinden itibaren yeniden inşa ettirilmiştir. Fakat kısa bir süre sonra depremde harap olan yapı 12.yy da yenilenmiştir. Bu dönemden günümüze yapının naos bölümü ulaşmıştır. 13. yüzyılda Konstantinopolis’in Latinler tarafından istilası sırasında manastır neredeyse terk edilmiştir. 14. yüzyılın başında, kubbesi çökmüş olan kilise çok kapsamlı bir biçimde restore ve renove edilerek yenilenmiştir. 14. yüzyıl yapının bugünkü şekline ulaştığı bir dönem olarak önemlidir. Metokhites metruk manastır kilisenin tamiriyle birlikte onun kuzeyine iki katlı bir mekan, batıya bir dış narteks, güneyde ise tek nefli, mezar şapeli olarak kullanılacak bir parakklesion inşa ettirmiştir. Yapının tamamını ele alan yeni bir bezeme programı da bu çerçevede belirlenip mozaik ve fresko tekniğinde resimler hazırlanmıştır. Yapının zemin ve mermer kaplamaları, taş bezemeleri, vitrayları ile en ince ayrıntısına kadar süslendiği bilinmektedir. Resim programında İsa ve Meryem’in hayatlarından sahneler, tek aziz ve azizeler resmedilmiştir. Mozaik ve freskleri ile Bizans sanatının ve dünya sanatının gelişiminde çok önemli bir yere sahip olan yapı Erken İtalyan Rönesansı anıtlarıyla özellikle de Giotto’nun Arena Şapeli’ndeki freskolarıyla kıyaslanır.  Ayrıca Bizans sanatının Batı’daki doruk noktası olarak adlandırılan, Roma sanat ve mimarlık eserlerinin başında gelen Ravenna San Vitale Kilisesi ile de Kariye müzesinin mozaik ve fresklerinin yapım teknikleri, görsel etkileri birbirlerine çok benzemektedir.

Proje Süreci

Tarihi eserlerde tespit ve belgeleme, tüm koruma sürecinin esas aldığı ilk ve en önemli aşamadır. Bir eserin doğru anlaşılması, belgelenmesi ve tespiti bu bilgilerin ışığında yapıda gerçekleştirilecek koruma uygulama çalışmaları için daha bilimsel ve geniş bir bakış açısına sahip olunmasını sağlar. Bu aşamada yapılan tarihi araştırmalar Kariye Müzesi’nin farklı dönemlerdeki durumunu, süreç içerisinde geçirdiği onarım ve tamiratları gösteren veriler oluşturmuştur. Elde edilen ve tespit edilen tüm bu veriler ışığında yapının geçirmiş olduğu tarihsel inşâ ve onarım dönemleri kronolojik olarak ortaya konarak, yapının nitelikleri belirlenmiştir. Ayrıca yapının tarihsel süreci dışında günümüzde şehir hayatının yoğunluğu içerisinde kalması, bulunduğu arazi konumu, çevre ve iklim koşullarının da dikkatle incelenmesini gerekli kılmış, nasıl bir ortamda koruma tedbirlerinin alınacağını ve hangi sorunlarla mücadele etmek gerektiğini göstermiştir. Böylece yapının mevcut durumunun doğru ve detaylı olarak tanımlanmasına önem verilmiş, yapılacak imalatlar uygun olarak tespit edilebilmiştir. Bu inceleme ve değerlendirme süreci, sonrasında hazırlanan rölöve, restitüsyon, restorasyon çizimleri, hasar tespit projeleri, bezemeler, dönem analizleri, rölöve detayları, malzeme analiz raporları yapılan tüm uygulamalara bilimsel bir kimlik kazandırmıştır.

Şekil 5. Kariye Müzesi Kronolojik Dönem Analizi

Bu doğrultuda; Kültür Bakanlığı’nın talimatı doğrultusunda Kariye Müzesi Rölöve, Restitüsyon ve Restorasyon projeleri 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yasası kapsamında hazırlanmıştır. 2009 yılında başlayan proje çalışmaları 2011 yılında Koruma Bölge Kurulunun proje onayı ile tamamlanmıştır.

Tablo 1. Kariye Müzesi, Restitüsyon proje çalışmaları

Tarihsel Süreçte Yapının Geçirdiği Onarımlar

Şekil 6. Kariye Müzesi’nin Bizans dönemi inşa evreleri ve onarımları
Şekil 7. Kariye Müzesi’nin Osmanlı dönemi onarımları
Şekil 8. Kariye Müzesi’nin onarım kronolojisi
Şekil 9. Kariye Müzesi’nin onarımları
Şekil 10. Kariye Müzesi Osmanlı dönemi eklentileri
Şekil 11. Kariye Müzesi üst örtü onarım dönemleri
Şekil 12. Kariye Müzesi Cumhuriyet Dönemi onarımları
Şekil 13. Kariye Müzesi onarımları
Şekil 14. Kariye Müzesi batı cephesi onarımları
Şekil 15. Kariye Müzesi güney cephe onarımları

Restorasyon Etapları

Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü ve İstanbul Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü’nün ‘’Kariye Müzesi Restorasyonu’’ kapsamında kurumsal yazışmalar sonucunda müzenin ziyaretçilere kapatılmaması ve gerekli önlemlerin alınarak uygulamaların etap etap yapılması gerektiği konusunda karar verilerek bu doğrultuda restorasyon uygulamalarının;

I. Etap: Naos ve Aneks bölümlerinin onarıma alınması, diğer bölümlerin ziyarete açık tutulması, müze girişi ve turnikelerin ise güney-batı yönüne alınması

II. Etap: İç narteks bölümünün ziyarete kapatılarak onarıma alınması III. Etap: Dış narteks ve parekklasion bölümünün kapatılarak onarıma alınması olarak düzenlenmiştir.

Şekil 16. Restorasyonu yapılan ve yapılacak etaplar

Restorasyon Süreci

Bu süreçte, kagir elemanların video-endeskopi ile araştırılması, kimyasal ve fiziksel laboratuar testleri ve gergi elemanlarının dinamik testleri yapılmış olup temel araştırması için en az iki temel çukuru açılması, zemin araştırma için de statik ve dinamik penetrasyon testi yapılması, analojik görüntüleme yapılması (ana çatlaklarda), temel yapısının radarla görüntülenmesi ve yapısının tespiti kararlaştırılmıştır. Ayrıca yapının matematik ortamda modellenmesi, güçlendirme projelerinin hazırlanması da bu çalışma kapsamı içindedir.

Jeoradar Çalışması

Yapılan ölçümlerde mozaik ve fresklerin zarar görmemesine dikkat edilmiş, ölçüm yapılırken pvc esaslı bez mozaik ve fresklerin üzerine kağıt bantlar ile tutturulmuş, bu bezin üstünden taranmıştır.

Şekil.17

Bina içerisinde tüm duvarlarda ve üst örtüde yapılan yüksek hassasiyetli GPR (2.3 GHz) ve ultrases (PUNDİT) ölçümleri sonucunda tespit edilen ana çatlağın bir eksen üzerinde olduğu tespit edilmiştir. Bu eksendeki çatlak hatlarının bir önceki tamirat esnasında doldurulmuş olduğu GPR taramalarında belirlenmiştir. Ancak dolgu malzemesinin bina duvarlarını oluşturan yapı malzemelerinden (tuğla, derz, sıva v.b.) farklı olduğu ve aynı zamanda yer yer boşluk yapılarının olduğu belirlenmiştir

Şekil.18

Yine müze çevresinde yapılan GPR ölçümleri ile yeraltı suyu tespit edilmiştir. Bu çalışmalar ışığında yeraltı suyunun müze temeline oldukça yakın olduğu ve bu suların yaklaşık 3 m derinliğe kadar etkili olduğu tespit edilmiştir. Birbirine paralel olarak uygulanan GPR profilleri ile bu suya doygun alan takip edilmiş elde edilen 2 boyutlu kesitler interpolasyon yardımı ile 3 boyutlu görüntülere dönüştürülmüştür.

Şekil 19

GPR kesitlerinin birleştirilmesi ile oluşturulan yeraltı 3 boyutlu modeli (koyu renkli alanlar yüksek su içeriği barındıran seviyeleri temsil etmektedir.

SİSMİK ÇALIŞMA

Kariye Müzesi arazi sınırları içinde, 20-m derinliğe kadar zeminin sismik modelinin tayinine münhasır bir sismik etüt yapılmıştır.

Atılan üç sismik hat (KS01,KS02, ve KS03) ana yapıyı üç taraftan çevrelemektedir. KS01 hattıyla KS02 hattı, gösterilen A noktasında kesişmektedir. Bu nokta, KS01 hattının batı uç noktasından 33 ve KS02 hattının güney uç noktasından da 5m mesafededir. Dolayısıyla yapılacak olan sondaj noktasını vermektedir.

Yapı Sağlığı İzleme Sistemi

Zemin Araştırma Sistemi (Aletsel Gözlem)

Yapı Çatlak Hattı

Bina içerisinde tüm duvarlarda ve üst örtüde yapılan yüksek hassasiyetli GPR (2.3 GHz) ve ultrases (PUNDİT) ölçümleri sonucunda tespit edilen ana çatlağın bir eksen üzerinde olduğu tespit edilmiştir.

Kubbelerdeki çamur sıvanın alınmasından sonraki durum;

Şekil 36

Parekklesion apsis kubbe tonozunun çatlağının etrafı açılmadan önce genişliği: 7-10 cm arası derinliği: 20-30 cm arasıydı.

Şekil 44
Kuzey cephesi
Güney Cephesi
Doğu Cephesi

Drenaj Kazı Hattı Plan şemasında görüldüğü üzere binanın başlıca sorunlarından biri olan zemin suyu sorunu çözümü için yapılacak olan drenaj kazı sistemi Güney cephesinde kodlamaları yapılarak başlanılmıştır. Kazılan alanlarda duvar kalıntıları ve mezar buluntularına rastlanılmıştır.

Şekil 51.Tüm kazı alanı, plan

Kuzey doğu duvarı temelinde duvar boşluğu tespit edilmiş olup temel duvarında tümleme ve enjeksiyon yapılmıştır.

Karışım Oranı ; 

-1 kısım hidrolik kireç

-1.5 kısım 25o mk elekaltı tuğla tozu

-1.5 kısım 250 mk elekaltı  taş tozu

+Akrilik Emülsiyon (Primal AC 33 %3

-3.0-3.5 kısım su

Hasarlı ve malzeme kaybı görülen taş ve tuğla yüzeylerinde, plastik onarım harcı ile tümleme yapılmıştır.

Naos, Ahşap Bağdadi Kubbe Konservasyonu ve Restorasyonu

Ana kubbe iç kısmında Çimento esaslı sıvaların sökümü ve bağdadi çıtaların durum tespitinin yapılması;

Kubbe üst örtüsünde kurşun ve çamur sıva sökümü ahşap kaplama ve karkasların tespitinin yapılarak, Belgeleme çalışmasının ardından, niteliksiz ve çürümüş olan ahşap kaplamalar itinalı olarak sökülmüştür. Bu aşamadan sonra özgün ahşap dokular konservasyon uygulamaları ile güçlendirilmiş olup alınan ahşap kaplamaların yerine özgün dokuya uygun olarak meşe ağacından ahşap kaplamalarla yenilenmiştir.

Naos Kubbe Kasnak Dış Cephe İmalatları

Naos kubbe kasnaklarının dış cephelerinde 1950’li yıllarda yapılan çimento katkılı sıvalar alınarak örgü sistemi arasında kalan çimento kalıntıları mekanik yöntem ile temizlenerek horosan sıva ile yeniden sıvanmıştır. Ayrıca kubbe saçak altında kalan pencere kemerlerinde ki kirpi saçaklar üzerinde bulunan kir tabakaları ilk aşamada yumuşak kıl fırça ve saf su ile temizlenmiş olup daha sonra lokal olarak bistrü ile ince mekanik temizlik yapılmıştır.

Naos kasnak dış cephelerinde, niteliksiz onarımda yakın dönemde yapılan çimento katkılı sıvalar alınarak horasan sıva ile yeniden sıvanmıştır.

Naos mermer pencere imalatı

Naosta bulunan betonarme pencereler yerine 6 cm kalınlığında marmara mermerinden kasetli pencereler yapıldı. Ayrıca mermer tozu ve kaymak kireç karışımı ile yerine takılan mermer çıtalara 8 mm camları monte edildi.

Konservasyon

Konservasyon çalışmalarında ilk olarak tespit ve belgelendirme çalışmaları yapılarak onarım projesi kapsamında bütün alanlar karolajlara bölünmüş, fotoğraf ile belgelenip Hasar tespit ve desen paftaları hazırlanmıştır. Mevcut müdahale paftaları ile paralel doğrultuda sonradan yapılmasına karar verilen bütün müdahaleler belgelendirilmiştir.

Naosta bulunan zemin döşeme mermerleri ile iç cephe mermer kaplama panolarının envanter numaraları taşın yapısına zarar vermeyen tıbbi kağıt plaster bantların üzerine yazılarak taşlarda bulunan bütün çatlaklar ve boşluklar projeye işlenmiştir. Aynı zamanda taşların cinslerini gösteren ayrı paftalar hazırlanmıştır.

Kariye Müzesi’nin içinde birden çok taş cinsi görülmektedir. Duvarları kaplayan mermerlerin içinde çoğunlukla Marmara Adasından beyaz renkli ve gri damarlı olan mermerler kullanılmıştır. Ayrıca Marmara mermerinin yanı sıra Kuzey Afrika, Eğriboz Adası ve Afyon gibi değişik yerlerden getirilen Porfir, antik yeşil, oniks, kırmızı, sarı, ve pembe renkli damarlı mermerlerle zengin bir görünüm oluşturulmuştur. Aynı seri mermer blokların kesilerek, yan yana monte edilmesiyle mermerlerin üzerinde oluşan desenler, zengin simetrik şekiller ve kesilmiş ağaç desenini andıran motifleri oluşturmaktadır.

Şekil 113

Naos’da bulunan mermer kaplama levhalarının yüzey temizlikleri yapılmıştır. İlk olarak saf su ve mikro gözenekli süngerler ile taş yüzeyleri silinmiş, saf su ve kağıt havlu kompres uygulaması sonrasında yumuşak uçlu plastik kıl fırçalar ile taş yüzeyleri fırçalanıp temizlenmiştir.

Naos duvar yüzeylerinde yapılan temizlik uygulamaları sonrasında taşların derz aralarında bulunan ve bağlayıcı özelliği kaybolmuş derz dolgu harçları alınarak yerlerine kireç bağlayıcılı yeni dolgu harçları yapılmıştır. Derz dolguları sonrasında naos cephelerinde renkli mermerlerin olduğu alanlarda derz dolguları renklendirilerek duvarlarda renk bütünlüğünü sağlanmıştır.

Naos cephelerdeki yapılan çalışmalardan sonra taban döşeme mermerlerinde saf su, kağıt havlu kompres uygulaması ile yüzey temizliği, derz açma ve derz kapama uygulamaları yapılmıştır.

Hodegetrıa meryemi mozaiği desen paftası

Meryem’in Ölümü (Koımesis) Mozaiği Desen Paftası

Mozaik Konservasyonu

Yüzey bezemeleri içerisinde özgün tessera tipi olan sarı ve gümüş varaklı mozaiklerin yapım tekniğinde bir cam küp üzerine altın veya gümüş varak üstünde yapıştırılmış ince bir cam tabakası bulunmaktadır. Zamanla dış etkenlerden kaynaklı olarak düşmüş üst cam tabakasının sağlamlaştırma çalışması için öncelikli olarak camların altında kalan varakların yapıştırması %3’lük paraloid B72 ile yapılmaktadır. Varaklar sağlamlaştırıldıktan sonra kuru yumuşak fırça yardımıyla uygulayıcının diğer bir elinde  destek olacak şekilde müdahale edilen mozaiklerin üzerinden çıkan üst cam kapaklar % 10’luk paraloid B72 pens ve enjektör yardımıyla düştüğü mozaik üzerine yapıştırılır

Nem ve tuz hareketleri nedeniyle bağlayıcılık özelliğini yitirmiş olan harç tabakasından ayrılmış olanlar ve düşmüş olanların tekrar yatak harcına bağlanması için önce teseranın düştüğü yüzey temizlenip hazırlanan harç ile tesseranın bulunduğu orijinal yatak hazırlanır. Sonra tesera harç içine yerleştirilip preslenir. Harcın prizi kontrol edilip istenilen sonuç elde edilmiş ise pres yüzeyden alınır. Grup halinde oynayan ve düşmek üzere olan tesseralar için derz aralarına hazır harç enjekte edilerek preslenir ve oynamanın önüne geçilir.

Duvar yüzeylerinden ayrılmış olan sıvalı veya mozaikli bölgelerde duvara aderansın sağlanması amacıyla enjeksiyon deliklerinin sıva kalınlığına kadar açılması, kompresör yardımıyla açılan deliklerin temizlenmesi, açılan delikten küçük agregalı harç tabanca yardımı ile yüzey arkasına enjekte edilip daha sonra destek konularak yüzeyin tuğla dokuya tespiti için preslenir. Harcın prizi kontrol edilip istenilen sonuç elde edilmiş ise pres yüzeyden alınır.

Naosta; kasnak altında bulunan batı ve güney cephesi pencere kemer içlerindeki ve duvar panolarında kenar bantları özgün dokuya uygun olarak yenilenmiştir. Mozaikli yüzeyler krom ankrajlarla güçlendirilmiştir.

Aynı şekilde fresklerde mikro enjeksiyon yöntemi ile sağlamlaştırılmış olup çimento harçlı kenar bantları özgün harç terkibinde yenilenmiştir.

Naos taş -tuğla yüzeylerde kağıt hamuru ile temizlik yapılması

Naos Taş-Tuğla, İç Cephe Yüzeylerinde Derz Açma ve Derzleme

Naos iç yüzeylerinde özgün olmayan çimento katkılı derzler  ile sağlam olmayan derz yüzeyleri itina ile raspa edilerek alınmıştır. Özgün ve sağlam olan derzler korunmuş sadece yüzey temizliği yapılmıştır.

Kaynaklar

Paul A.Underwood,The Kariye djami,New York-London 1996,C.1,S.15

Semavi Eyice,Son Devir Bizans Mimarisi,İstanbul´dapalailogoslar Devri Anıtları,İstanbul 1980,sayfa 46-51

MÜLLER-WIENER,Wolfgang,İstanbul´ un Tarihsel Topografyası,17.yüzyıl Başlarına Kadar Byzantion-Konstantinopolis-İstanbul,İstanbul2001,sayfa 162

Çetinkaya,Haluk,İstanbul´ da Orta Bizans Dini Mimarisi[843-1204],İstanbul 2003,İstanbul üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü,Sanat Tarihi Anabilim Dalı,yayınlanmamış doktora tezi,sayfa 132

Semavi Eyice,´Kariye Cami´,Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi,cilt4,İstanbul 1994,

Sayfa 466

Alexander Van Millingen,ByzantıneChurches in Constantinople ,1912 nin aynı basımı,London 1974,sayfa 288

Mehmet Ziya,Kariye Camii Şerifi,İstanbul 1326

Türkiye Diyanet Vakfı,İslam Ansiklopedisi,24 sayfa 495

Ömer Lütfi Barkan,Ekrem Hakkı Ayverdi,İstanbul Vakıfları Tahrir Defteri 953[ 1546] Tarihli,İstanbul 1970,sayfa 67-71

Yıldız Ötüken´,İstanbul kiliselerinin Fetihten Sonra Yeni Görevleri,Banileri Ve Adları´

Hacettepe Beşeri Bilimler Dergisi,cilt10,sayı2,Haziran 1979,sayfa 106

Ahmed Nezih Galitekin,Ayvansarayi Hüseyin Efendi-Ali Satı Efendi-Süleyman Besim Efendi,Hadikatü l Cevami [İstanbul camileri ve diğer dini-sivil mimari yapılar],İstanbul 2001,sayfa 218

Havva Koç,´Ali Paşa [Atik,Hadım]´,´Yaşamları Ve Yapıtları İle Osmanlılar Ansiklopedisi´,cilt1 ,İstanbul 1999,sayfa 222-223,T.Okic,Hadım [Atik] Ali Paşa Kimdir ,Necati LugalArmağanı,Ankara 1968,sayfa 501-515

EYÜP ARAKİYECİ CAFER CAMİİ RÖLÖVE, RESTİTÜSYON, RESTORASYON RAPORU

İlçe: EYÜP Pafta:7 Ada: 121 Parsel: 1

YAPI TARİHÇESİ

Takkeci Mescidi de denen Arakiyeci Mescidi, Abdurrahman Şeref Bey Caddesi ile Arakiyeci Camii Sokağı’nın kesiştiği noktada yer almaktadır.

Mescitle ilgili Hadika “Bânîsi Arakiyyeci Mehmed Ağa’dır. Mihrabı önünde medfûndur. Vefatı 950 (1543/1544) senesindedir. Minberini Re’îs Abdullah Efendi vaz’ eylemişdir. Mezbûr Abdullah Efendi, Sadr-ı a’zâm Maktul Dâmâd İbrâhîm Paşa’nın mühürdarı olub, ve-zîr-i müşârün-ileyhin vefatından sonra tezkirecilik ve defterdarlık ve riyaset misillü menâsıb-ı celîlelerle müstahdem iken, 1178 saferü’l-hayrının ikinci günü (01.08. 1764) vuku’ bulan rikâb-ı hümâyûnda, sarây-ı pâdişâhîde kahve içer iken şarab-ı mevti nûş eylemişdir1. Mansıbıyla mektûbî-i sadr-ı âlî olan Mehmed Efendi bekam olmuştur. Merhûm-ı mezbûr El-mezâhır y>Üill 1178 (1764) târihinde vefat edüb, Üsküdar’da defn olunmuşdur. “Müşârün-ileh demâ’inle me’lûf ve emvâl-i kesîreye mâlik ve ma’ârifden bî-behre bir zât-ı sütûde-sıfât imiş2“. Mahallesi vardır.”Re’îsü’l-küttâb bulunmak hasebiyle rikâb-ı hümâyûn vâki’ olduğu gün Enderûn-ı hümâyûn’da rikâb ağalan odasında kahve içer iken füc’eten rıhlet ve haste arabasıyla konağına irsal ve Üsküdar’da defn olunduğu” yazar. (Hadika s.628)

YAPININ MİMARİ ÖZELLİKLERİ

-YAPI YERLEŞİMİ

Abdurrahman Şeref Bey Caddesi ile Arakiyeci Camii Sokağı’nın kesiştiği noktada yer alan camii avlusuna kuzey köşesindeki demir kapıdan girilir. Avlu giriş kapı aksındaki karo mozaik döşemeli yoldan geç dönemde kapatılan ahşap direkli son cemaat giriş kapısına gelinir. Avlu giriş kapısının solundaki yoldan arka bölümde bulunan imam evine ve zemin altındaki tuvaletlere ulaşılır.

Kaba yonu taş örgülü bahçe duvarları yakın dönemde onarım görmüştür. Yine yakın dönemde geçirdiği onarımlarda harpuştası beton olarak yenilenmiştir. Arka bahçe duvarı camimim kuzey batı köşesine yaslanır. Bu bahçe duvarının örgüsü moloz taştır.

Camii doğu yönündeki bahçe duvarı

-CAMİİ PLAN ÖZELLİKLERİ

Dikdörtgen planlı olan camiinin ahşap direkli son cemaat bölümü demir doğramalarla kapatılmıştır. Camii son cemaat ahşap direk yerleşimim diğer camilerden biraz farklıdır. Ahşap direkler ikili şekilde yapılıp iki ahşap direk tek bir yastık ile ahşap kiriş altında yer alır. (bkz. rölöve plan ve kesit paftaları)

Son cemaattin giriş kapısının her iki yanındaki alanlar ortalama giriş zemininden 20 cm. yukardadır. Giriş kapısı karşısında harime giriş kapısı yer alır. Ahşap kapı özgündür. Geçirdiği onarımlarda kat kat yağlı boya uygulanmıştır. Son cemaat mahalinin tavanı ahşap çıta tanzimlidir.

Yakın dönemde demir doğrama ile kapatıln ahşap direkli son cemaat mahali
Harim giriş kapısı
Kadınlar mahfiline bakış
Ahşap minber

Harim kare planlıdır. Duvarlar ortalama 1.00 m. yüksekliğinde fayans kaplanmıştır. Yakın dönemde yapılan onarım camii karakteristiğini bozmuştur. Fayansların üst kısmı sıva üzeri boyadır. Yapı  zemin döşemesi ahşaptır.

Özgününde yarım daire planlı olduğu düşünülen mihrap nişi yakın dönemde mermer kaplandığından mevcutta çokgen planlıdır. 

Harime zemin kotta, kuzey cephesinde  mihrabın her iki yanında birer olmak üzere 2, batı ve doğu cephesinde 2, kuzey cephesinde son cemaate bakan giriş kapısnın her iki tarafında birer pencere olmak üzere toplamda 8 adet pencere açılır. Üst katta kuzey cephesi hariç diğer cephelerde alt kot pencere akslarında yer alan toplam 6 adet pencere vardır. üst kot pencerelerin alçı içlikleri bulunur. Zemin kot pencereleri pvc’ dir.

Yakın dönemde mermer ile kaplanmış minber nişi
Ahşap vaaz kürsüsü

Ahşap minber ve vaaz kürsüsü özgündür. Kadınlar mahfili harime doğru çıkma yapar. 5 adet ahşap direğe taşıtılan kadınlar mahfil döşemesi ahşap çıtalı tavana sahiptir. Kadınlar mahfili katına harim giriş kapısının sağında yer alan, batı duvarına yaslanmış yarım daire formlu ahşap merdivenden ulaşılır. Minareye merdiven altına açılan kapıdan girilir.

Kadınlar mahfili zemin döşemesi ahşaptır. Orta aksında, mihrabın karşısına gelen bölüm yarım daire formunda bir kademe daha harime doğru çıkma yapar.Harim tavanı son cemaat tavanı gibi ahşap çıta tanzimlidir. Yılların bakımsızlığına dayanamayan kaplamalarda ciddi bir sehim vardır.

Minare yapının kuzey cephesi hizasında, batı duvarına bitişik konumlanmıştır. Kesme taş olan minare kürsüsü üzerindeki minare pabucu üçgenler ile geçilmiştir. 

Daire planlı olan minare gövdesi aşağıdan yukarıya doğru daralarak yükselir. Duvar kalınlığı gövde bölümünde ortalama 34 cm.dir. petek bölümünde ise 14. cm olarak ölçülmüştür. 

-CAMİİ CEPHE ÖZELLİKLERİ

Kaba yonu taş örgülü camii duvarlarında düzenli bir sırada olmasa da  tuğla da kullanılmıştır. Harime bakan zemin ve üst kot pencereleri dikdörtgen formludur. Düz hatıllı olan pencerelerin üst bölümlerinde hafifletme kemeri yapılmamıştır. Üst ve alt kot pencereleri aynı akstadır. Üst kot pencere açıklıklarının yüksekliği zemin kot pencerelerinden yüksektir.

Yakın dönemde kapatılan son cemaat bölümü

Zemin kot pencereleri pvc doğramadır. Üst kot pencereleri beton dışlıktır.

Doğu cephesi

Saçak silmesi 2 sıradan oluşan kirpi saçaktır. Son cemaat ve harim çatı örtüsü ayrıdır. Topuz çatılı harim üst örtüsü alaturka kiremittir. Son cemaat çatısı harim çatı kotu altında kalır ve çatı mahyası  kuzey duvarına yaslanır. Bu bölümünde çatı örtüsü alaturka kiremittir.

Son cemaat bölümü yukarıda da değinildiği gibi yakın dönemde demir doğrama ilekapatılmıştır. Son cemaat bölümüne dışarıya doğru çıkarılmış rüzgarlık bölümünden ulaşılır. Rüzgarlıkta demir doğramadır ve üstü ondüline ile kapatılmıştır.

Minare gövdesi , şerefe altı ve petek kısmı çimento harç ile sıvanmıştır. Daire planlı gövdeden peteğe geçişi sağlayan şerefe altı kirpi saçak şeklinde düzenlenmiş 5 kademeli tuğla ile geçilmiştir (bkz. rölöve cephe paftaları)

Güney cephesi

Kuzey cephesinde minare kürsüsü üzerinde üçgen geçişli pabucu saklayan parapet duvarı şeklinde bir bölüm vardır. kesme taş örgülü bu duvarın kuzey cephesi sıvalıdır (bzk. Rölöve kuzey cephesi paftası).

Batı cephesi (minare kürsü ve pabucu)
Batı cephesi

Yapı statik olarak iyi durumdadır. İstanbul Teknik Üniversitesinden alınan taşıyıcı sistemler raporunda da belirtildiği üzere yapı taşıyıcı sistem açısından bir problem yoktur. 

Günümüze ulaşabilmiş 17. yüzyıl camiilerinden olan arakiyeci camii döneminin bir çok örneğine göre bakımlıdır. Ancak günümüze ulaşan diğer kültür varlıklarımız gibi yakın dönemde geçerdiği yanlış restorasyon uygulamalarından nasibini almış bir yapıdır.

Öncelikle ahşap direkli son cemaat mahali yakın dönemdeki onarımlar sırasında kapatılmıştır. Özellikle cephelerde çimento harçlı müdahaleler, derzlemeler yapılmıştır. Kaba yonu taşlarda  yüzey kaybı az da olsa aşınma vardır. Özellikle güneybatı cephesinde kararmalar tespit edilmiştir. Minare gövde, petek ve şerefe altı çimento harç ile sıvanmıştır.

Harim tavanında ciddi bir sehim vardır. yakın dönemde sehim için çatı strüktüründe ahşap kirişler makaslara asılmıştır. 

Yapı içinde duvarlarda sıva kabarmaları dikkati çeker. Bu kabarmaların zeminden gelen sudan dolayı oluştuğu düşünülmektedir. 

Kadınlar mahfilini taşıyan ahşap direklerde aşırı bozulma ve mantarlaşma vardır 8bkz. taşıyıcı sistem raporu).

Avlu içinde arka bölümdeki imam evi ile doğu yönündeki tuvalt mekanları camii silüetini olumsuz etkilemektedir.

Minare gövde ve petek bölümü

2-RESTİTÜSYON RAPORU

Yapının kesin yapım tarihi bilinmemekle birlikte banisi Arakiyyeci Mehmed Ağa olup vefatı 1544’ dür. Bu bilgiye dayanarak  caminin 1544’ den önce yapıldığını söylememzi yanlış olmaz. 

Camii 16.-17. yüzyıl ahşap direkli son cemaati olan tipik örneklerden biridir. Dönem camilerini incelersek;

İSTANBUL MESCİTLERİNİN MİMARİ GELİŞİMİ(15.16.17.YY)

17. yüzyılda İstanbul’da inşa edildiği tespit edilebilmiş olan 74 adet mescitten 8 külliye mescidi, mimari özellikleri bakımından özgünlüğünü koruyarak günümüze gelebilmişlerdir. 34 adet bağımsız ve tekke mescidi ise zaman içinde çeşitli tamirler ve yenilenmeler sonucu büyük ölçüde özgün karakterlerinin yitirmişler, daha geç dönemlerin mimari ûsluplarını günümüze taşıyarak gelmişlerdir. Bugün, geriye kalan 32 mescitten birçoğunun yerini dahi tespit etmek mümkün değildir. Bu mescitlerden tekke ve bağımsız mescitler grubuna girenlerin tamamına yakının, dikdörtgen ya da kareye yakın dikdörtgen olan, plan şemalarını korumuşlardır. Ancak bazılarının 17. yüzyılda İstanbul şehrinin yapılaşmasındaki yoğunluğun arasında sıkışıp kalarak planlarının zorunlu bir deformasyona uğradığı görülür. Bu açıdan farklılık yaratan mescitlerin dışında kalanlar, özgünlüklerini büyük ölçüde koruyarak günümüze gelebilmiş olan Sinan mescitlerinin plan şemalarıyla benzerlik gösterirler.

Gerek 17. yüzyıl İstanbul mescitleri, diğer dönemlerde inşa edilen mescitler gibi zaman içinde en çok tahribata (özellikle yangın ve depremler gibi doğal afetler sonucu) ve değişime uğrayan yapı tipleri olmuşlardır. Her iki dönemde de mimari karakterlerinin ve plan şemalarının fazlaca değişmeden günümüze gelebilen az sayıdaki örnekleri karşılaştırıldığında, planlarının yanı sıra örtü sistemlerinin (ki bunlar düz ahşap tavanlı ve kiremit örtülü kırma çatılardır) ve duvar örgülerinde kullanılan yapı malzemelerinin benzerlikleri dikkati çeker.

Kare (Davud Ağa, Ahmed Çelebi ve Defterdar mescitleri) ve dikdörtgen (Mimar Sinan ve Sokullu) planlı Sinan mescitlerinin moloz taş (Davud Ağa, Hacı Hamza, Ahmed Çelebi), taş ve tuğla (Sokollu ve Mimar Sinan mescitleri, kesme taş (Defterdar ve Hasan Çelebi mescitleri) duvar örgüler 17. yüzyıl İstanbul mescitlerinde de karşımıza çıkmaktadır, örneğin Arapkapısı, Tuti Abdüllatif ve Kadirihane Mescitleri moloz taş duvar, Sirkecibaşı ve Yalıköy Mescitleri taş ve tuğla duvar, Bayrampaşa Külliyesi ve Amcazade Hüseyin Paşa Külliyesi Mescitleri ise kesme taş duvar örgülüdür.

Sinan ve 17. yüzyıl mescitlerinde genel olarak alt pencereler dikdörtgen açıklıktı ve taş söveli, üst pencereler ise kemerli ve alçı şebekelidir.

Genelleme yapıldığında diğer bir ortak özellik, minarenin yapıdaki konumudur. Yine Sinan mescitlerinde son cemaat duvarının bir ucunda ya da kütleden uzak, avlu kapısı yanında bulunan minare, 17. yüzyıl İstanbul mescitlerinde farklı bir konumda değildir. Anadolu Selçuklu çağının minareli taç kapılarını hatırlatan avlu kapısına bitişik minare uygulaması 17. yüzyılda inşa edilen Tulumcu Hüsam Mescidi’nde de minarenin giriş kapısı üzerine yerleştirilmesi ile tekrarlanmıştır. Sinan mescitlerinden Sokullu Mescidi’nin açık merdivenli “minber minare “sinin bir benzeri olarak, 1614 tarihli Arabacılar (Hoca Halil Attar) Mescidi’nin ilk minaresi gösterilebilir.

Sinan mescitlerinde son cemaat yeri, cephede beş ya da dört, yanlarda iki açıklıklıdır. Son cemaat yeri ile harimi ayıran duvarın merkezinde kapı ve iki yanında birer pencere bulunmaktadır. Kapı merkezden sağa kaydırılmış ise, yanındaki iki pencere arasında bir son cemaat yeri mihrabı yer alır Bu düzeni 17. yüzyılın ilk yansına tarihlenen Defterdarburnu Mescidi’nin son cemaat yeri duvarında görülür. Ancak 17. yüzyılda inşa edilen mescitlerde son cemaat yeri, harim bölümünden çalınarak ya da kapalı mekanın giriş cephesine sonradan ilave edilerek yapılmıştır.

Klasik dönem Sinan mescitleri ile 17. yüzyıl İstanbul mescitlerinin mimari açıdan karşılaştırılmasında, bazı farklılıkların dışında genel olarak klasik dönem ve onu takip eden 17. yüzyıl boyunca bu yapı tipinin benzer mimari özelliklere sahip olduğu ve herhangi bîr tipolojik gelişim göstermediği sonucuna varılabilir.

16. yüzyıl Sinan yapıları, padişah, Valide Sultan ve sadrazamlar tarafından şehrin önemli mevkilerine cami ve külliyeler olarak inşa ettirilirken, bu asrın sonlarına doğru devlet bütçesinin zaafı, mimari alanda da etkili olmuş ve duraklama hissedilir bir şekilde belirmiştir. 17. yüzyıl ise, bu etkilerin en çok hissedilen asrı olmuş, büyük dini yapılar hemen hemen (Sultan Ahmed ve Yeni Camii gibi istisnalar dışında) hiç bir örnek veremez duruma gelmiştir.

Bu yüzyıl içinde, Fatih dönemi İstanbul’unun iskan sahaları yoğunlaşma ve dolayısıyla da gelişme göstermektedir. Yeni semtler ve mahalleler oluşmakta, şehir metropolünden uzaklaşmalar izlenmektedir. Bu yeni mahalleler sivil yapı gelişimlerini sürdürürken,  günlük dini ibadetin uzak semtlerde kalan büyük camilerden ziyade yeni oluşan mahallelere daha küçük ölçekli ibadet yapılarının yapılmasını teşvik etmiştir.

Özellikle bağımsız mescitler (Mahalle mescitleri) sivil mimariyi örnek almış, semt sakinin ibadet için başvurduğu, adeta evlerinin oda ve sofası gibi, sakıflı bir görüntü sergilemişlerdir. Yapıların semtlerde imkân bulduğu yer ölçüsünde, yolların kesiştiği köşelerde veya mahalle ortalarındaki alanlarda, fakat çok kere de sivil yapı blokları arasında inşa edilmişlerdir. Bütün bu unsurlar bize, mescit yapısının sivil mimari ile en sıkı biçimde bütünleşen ve kaynaşan bir dini yapı tipi olduğunu kanıtlamaktadır.

Ancak külliye mescitleri, ihtiva ettikleri işlevsel yapılar topluluktan ve banilerinin sadrazam, vezir, hanım sultan gibi kimseler olmaları sebebiyle bağımsız ve tekke mescitlerinden daha muntazam ve kaliteli bir mimari sergilemektedirler. Tekke mescitleri ise özellikle 17. yüzyılda bağımsız mescitlerin dönüştürülmesi ile oluştuklarından, onlarla aynı özellikleri gösterirler.

Mescitlerin yapı malzemeleri de, adeta bu yapısal etkinliğin değişmez bir normu olarak ortaya çıkarlar. 16. ve 17. yüzyıllarda bağımsız ve tekke mescitlerinde genelde moloz taş, taş-tuğla tekniği yaygın olmasına karşın, külliye yapılarında istisnasız kesme taşın kullanıldığı görülür. Çatı örtüsü yüzyıllar arasında benzerlik gösterirken 16. yüzyıldaki mescit yapılarında görülen direkli son cemaat yeri, 17. yüzyılda ortadan kalkmış bunun yerini harim kısmı bölünerek ya da yakın tarihlerdeki onarımlarda sonradan eklenen, genelde ahşap bir kısım olarak ilave edilen, son cemaat yerleri almıştır.

Mescitler çeşitli nedenlerle (özellikle yangınlar ve depremler sonucu) çok sık yıkılan ve tahribata uğrayan yapılar olduklarından, çoğu kez onarım görerek ya da yenilenerek günümüze gelebilmişlerdir. Bu nedenle onarıldıkları ya da yenilendikleri dönemin bezeme unsurlarını taşımaktadırlar. 17. yüzyıl içinde inşa edilen, fakat farklı dönemlere ait bezeme unsurlarının yer aldığı bir çok mescit yapısı ile karşılaşılmaktadır. Bunların çoğu yakın dönemlere tarihlenmektedirler. Bu nedenle 17. yüzyıl için, bu yüzyılda inşa edilmiş mescit yapılarındaki bezeme unsurları göz önüne alınarak bir üslup birliğinden söz etmek mümkün değildir.

-RESTİTÜSYON KARARLARI

Yapı günümüze ana plan ve cephe özelliklerini koruyarak gelmeyi başaran ender eski eserlerden biridir. Restitüsyon projesinin hazırlanmasında vakıflar arşivinden bulunan eski dönemlere ait fotoğraflardan, yazılı kaynaklardan ve yapıdaki izlerden yararlanılmıştır. Buna göre;

  • Öncelikle yakın dönemde demir doğramaile kapatılan son cemaat bölümünün demir doğramaları kaldırılmıştır. Son cemaat bölümü ile ilgili elimizdeki kaynaklarda çelişkili bazı noktalar vardır. Alman mavisinde (19. yüzyıl haritası)yapının son cemaat bölümü olduğu görülür. Vakıflar arşivinde bulunan 1970  yılına ait fotoğrafta son cemaat mahalinin olmadığı tespit edilmiştir. Mevcut son cemaatin ise 1977 yılına ait fotoğrafta görülür.

1970 yılına ait fotoğrafta kuzey cephesi sıvalıdır. Alman mavilerinde son cemaat mahalinin olması 1970 yılına ait fotoğrafta ise olmaması son cemaat mahalinin bir dönem yıkıldığını göstermektedir. 1977 yılında mevcut ahşap direkli son cemaat mahalinin onarıldığı tespit edilmektedir. Son cemaatin 19. yüzyıl haritalarında olması, kuzey cephesinde tepe pencerelerin bulunmaması yapının özgün durumunda son cemaatinin olma ihtimalini kuvvetlendiren belgelerdir. Bu belgelere dayanarak restitüsyonda son cemaat bölümü korunmuştur.

Alman mavilerinde dikkati çeken bir konuda son cemaat mahalinin minare kürsüsü hizasına kadar gelmesidir. Ancak 1977 yılındaki fotoğraflarda ve mevcut durumda son cemaat mahali camii harim duvarı sınırında bitmektedir. Kürsüye kadar uzanması durumunda simetri olarak yerleştirilen ahşap direklerin sistematiği bozulacaktır. 1977 yılında yapılan ahşap direkli son cemaat mahalinin ahşap direk yerleşiminin son cemaattin sınırları ve ahşap direklerin taş pabuçlarına uygun yapıldığı düşünülmektedir. Alman mavileri dışında son cemaat mahalinin uzunluğu konusunda elimizde bilgi olmadığından kendi öngörülerimizle ahşap direklerin şeklini ve yerleşimini tekrar düzenlenmesinin yapılması  doğru olmayacağından mevcut şema restitüsyon da korunmuştur.

  • Son cemaat bölümünü çatı formu mevcut durumu ile korunmuştur. Harim çatısı ile aynı çatı altında toplanmış olma ihtimali düşünülse de kuzey cephesinde üst kotta pencerelerin olmaması çatının alt kotta bittiğini gösteren önemli belgelerden olduğundan mevcut durum restitüsyonda korunmuştur.
  • Mevcutta ahşap olan harim zemin döşemsi restitsüyonda pişmiş toprak önerilmiştir.
  • Ahşap çıtalı tavanlar mevcut durumu ile korunmuştur.
  • Pvc olan pencere doğramaları ahşap olarak önerilmiştir. 1946 yılına ait fotoğrafta 

zemin kottaki pencerelerin iç bölümlerinde orta göbekli ahşap kapakların olduğu 

görülür. Mevcutta millerden bazıları tespit edilmiştir. Belgeler ışığında ahşap kapaklar önerilmiştir.

  • Harim Duvarlarındaki fayanslar kaldırılmıştır. Yakın dönemde mermer kaplanan mihraptan mermerler kaldırılmıştır. 1946 yılındaki fotoğrafta belge kabul edilerek mihrap nişi yarım daire formunda önerilmiştir.
  • Filgözü dışlık formları mevcut durumu ile korunmuştur.
  • Çatı formu mevcut durumu ile korunmuş, alaturka kiremit önerilmiştir. Mevcuttada alaturka kiremit örtü vardır.
  • Cepheler mevcut durumu ile  korunmuştur.
  • Avlu içinde bulunan imam evi ve tuvalet mekanları kaldırılmıştır. Alman mavisinde kuzey doğu yönünde avlu içerisinde bir yapı görülür. Elimizde belge olmadığından restitüe edilemeyen yapı vaziyet planında noktalama olarak işlenmiştir.
  • Sıvalı olan minare sıvalarından arındırılarak tuğla olarak önerilmiştir. Mevcutta sıvaların döküldüğü bölümlerden minarenin tuğla olduğu tespit edilemektedir.
  • 1946 yılındaki fotoğraftada tespit edilen ahşap minber ile mevcuttaki minber aynıdır. belgeler doğrultusunda vaaz kürsüsü ve minber mevcut durumları ile önerilmiştir.
Alman Mavisi (19. yüzyıl)
1940 yılında Eyüp
1950 yılında Eyüp
1960 yılında Eyüp
1946 yılına ait fotoğraf 8son cemaat bölümü yoktur. Minare sıvasızdır).
1946 yılına ait fotoğraf (ahşap kapak ve yuvarlak planlı mihrap nişi görülmektedir)
1946 yılına ait fotoğraf (ahşap minber mevcut minber ile aynıdır)
1970 yılına ait fotoğraf
1970 yılına ait fotoğraf (son cemaat bölümü yoktur).
1970 yılına ait doğu avlu duvarı
İmam evinin 1977 yılında avlu içine yapıldığını bu fotoğraf ile tespit etmekteyiz.
1977 yılına ait fotoğraf (son cemaat bölümü tespit edilmektedir.)
1977 yılına ait fotoğrafta imam evi görülmektedir.

3-RESTORASYON RAPORU

Yapı 16. yüzyıl mahalle camii örneklerinden biridir. Günümüze ulaşıncaya kadar onarımlar geçiren yapının restitüsyon projesi araştırılan yazılı kaynaklar, görsel belgeler ve yapıdaki izler doğrultusunda hazırlanmıştır.  Restorasyon projesi restitüsyon kararları, taşıyıcı sistem raporu ve malzeme raporları doğrultusunda hazırlanmıştır. Buna göre restorasyonda alınan kararları maddelersek;

  • Restitüsyonda önerildiği gibi restorasyon projesinde de yakın dönemde kapatılan ahşap direkli son cemaat yerindeki demir doğramalar kaldırılmıştır.
  • Taşıyıcı sistemler raporundada belirtildiği üzere son cemaat mahalinin tavanında ciddi bir sehim olduğundan çatı strüktürünün yenilenmesi önerilmiştir. Çatısının yenilenmesi önerilen son cemaat mahalinin ahşap çıtalı tavanıda yenilenecektir. Ahşap profil detayı olarak mevcut profil ve tavan tanzimi önerilmiş ve ½ detayları restorasyon projesinde verilmiştir. Ancak uygulama işleminde söküm yapılmadan önce kurulacak iskele yardımı ile profillerden imalat ölçülerinin alınması önerilir.
  • Yenilenmesi önerilen son cemaat mahalinin çatı strüktürü üst örtüsü alaturka kiremit olarak önerilmiştir. Mevcuttaki alaturka kiremitlerden sağlam olanlar reestorasyon uygulamasında kullanılabilir.
  • Taşıyıcı sistemler raporunda belirtildiği üzere ahşap karkaslı kadınlar mahfilini taşıyan ahşap direklerde bozulma ve mantarlaşmalar vardır. Bu nedenle emprenye edilmiş, fırınlanmış ahşap malzeme ile direklerin mevcut ölçülerinde yenilenmesi önerilmiştir.
  • Harim tavanında ciddi bir sehim vardır. Bu nedenle tavan kaplamasının yenilenmesi önerilmiştir. Mevcut durumuna uygun olarak yapılması önerilen ahşap çıta tanzimli tavanın detayları restorasyon projesinde verilmiştir. Ancak uygulama sırasında ahşap tavan sökülmeden imalat ölçülerinin tekrardan alınması önerilir. 
  • Taşıyıcı sistemler raporunda da belirtildiği üzere çatı elemanlarının elden geçmesi, çürüyen bozulan ahşap elemanların yenilenmesi önerilir.
  • Kiremit altına yalıtım önerilir. Mevcut alaturka kiremitler uygulama sırasında düzgün bir şekilde toplatılmalı, kullanılabilecek durumda olanlar kullanılmalı, yenilenmesi gerekenler de yenilenerek çatı örtüsü elden geçirilmelidir. 
  • Harim zemin döşemesinde uygulama sırasında araştırma yapılması önerilir. Mevcut döşemenin kaldırılması ve ögün malzeme, kot tespiti yapılması önerilir. Eğer bir veriye ulaşılamaz ise restorasyon projesinde önerilen kot ve malzemede (pişmiş toprak) döşeme yapılması önerilir.
  • Harim duvarlarındaki fayansların sökülmesi önerilir. Yapı içinde zeminden gelen su nedeni ile sıva ve boya kabarmaları vardır. Harim duvarlarında sıva raspası yapılması ve malzeme raporunda belirtilen oranlarda hazırlanan kireç harçlı sıva ile yeniden sıvanması önerilir. Raspa işlemi sırasında kalem işi tanzim tespiti yapılırsa açığa çıkan veriler doğrultusunda kalem işleri restorasyonun yapılması önerilir. Kalem işi tespiti olmaz ise kireç harcı üzerine su bazlı boya uygulaması önerilir. Renk olarak krem rengi önerilmektedir.
  • Ahşap minber ve vaaz kürsüsü mevcut durumları ile korunacaktır. Yağlı boyalarının raspası yapıldıktan sonra ahşapta çürümenin olmaması için sürme yöntemi ile  emprenye uygulanması önerilir. Daha sonra su bazlı vernik uygulaması önerilir.
  • Doğramalar mevcutta pvc dir. Pencerelerin sökülerek restorasyon projesinde verilen pencere detaylarına uygun olarak 1. sınıf çamdan ahşap doğrama yapılması önerilir. Pencere aksamlarının pirinç olması önerilmiştir.
  • Harim giriş kapısı mevcut durumu ile korunmuştur. Yağlı boyalarının raspası yapıldıktan sonra ahşapta çürümenin olmaması için sürme yöntemi ile  emprenye uygulanması önerilir. Daha sonra su bazlı vernik uygulaması önerilir. Kapı kol aksamlarının pirinçten yenilenmesi önerilmiştir.
  • Pencere önlerindeki lokmalı parmakların zımparalanması, antipas uygulamasından sonra siyah yağlı boya uygulamasının yapılması önerilmektedir.
  • Minare gövde ve peteğindeki çimento harçlı sıvaların raspalanması önerilir. Raspa işleminden sonra bozulan tuğlaların çürütme yöntemi ile yenilenmesi, derzlerin ise malzeme raporunda verilen horasan harç karışım oranlarına göre tamamlanması önerilmiştir.
  • Minare taş şerefe korkuluklarının elden geçirilmesi bozulan malzeme kaybı olan yerlerin çürütme yöntemi ile yenilenmesi önerilmiştir.
  • Minare külahı taşıyıcı sistemler raporunda da belirtildiği üzere sökülmesi ve yenilenmesi önerilir.
  • Cephelerdeki derzler yakın dönemde onarım görmüştür. Malzeme raporunda verilen oranlara göre set olan derzler horasan harcıdır. İyi durumda olan derzlerin sökülüp tekrardan horasan harç ile yapılması önerilebilir. Ancak söküm işlemi sırasında cephe taşlarına daha fazla hasar verilmesi mümkündür. Bu nedenle ve derzlerin sağlam olması sebebiyle mevcut horasan harçlarda bir müdahale önerilmemiştir. Derzleri boşalan bölümlerin malzeme raporunda belirtilen oranlarda horasan harç ile derzlenmesi önerilir.
  • Cephedeki kararma ve yosunlanmaların temizlenme yöntemi olarak, malzeme raporunda belirtildiği üzere mekanik yöntemin kullanılması önerilir.
  • Malzeme kaybı olan bahçe duvarı ve cephe taşlarında malzeme kaybı 5cm.’ den büyük olan taşlarda çürütme yöntemi ile bu bölümlerde tamamlama önerilirken 5 cm. az olan malzeme kayıplarında bir müdahale önerilmemiştir.
  • Taşıyıcı sistemler raporunda da belirtildiği gibi harim duvarlarında zemin suyu nedeni ile rutubet vardır. Suyun önlenmesi için yapı çevresinde drenaj yapılması önerilir.
  • Avlu duvarlarında derzlerde boşalmalar vardır. Bu bölümlerde malzeme raprounda belirtilen horasan harçlı derz ile derz yenilenmesi önerilir.
  • Bahçe duvarları harpuştaları betondur. Harpuştaların taş olarak projede verilen detaya uygun yapılması önerilir.
  • Avlu içinde yer alan mevcut imam evi ve tuvaletin kaldırılması önerilir. Yapılması önerilen tuvalet mekanının imam evinin olduğu avlunun güney doğu köşesine yapılması önerilmiştir .
  • Avlu yürüme yollarının traverten taş kaplama olması önerilmiştir. Uygulama sırasında avluda araştırma kazısı yapılması, özgün avlu kotu ve malzemesinin tespiti yapılması durumunda bulunan veriler doğrultusunda restorasyonun yapılması önerilir.
  • Yapı içindeki peteklerin kaldırılması, bunun yerine elektrikli seccade kullanılması önerilmiştir.
  • Yapıda kullanılacak yeni ahşap elemanların emprenye edilmiş, fırınlanmış ahşap malzemeden olması önerilir. Nem oranının %7-12 arasında olması önemlidir.

Yukarıda değinilen restorasyon kararları ile ilgili mahal listesi ve detayları ayrıntılı olarak restorasyon ve restorasyon müdahale projelerinde bilgilerinize sunulmuştur.

KAYNAKÇA:

ASLANAPA; Oktay : Osmanlı Devri Mimarisi, İstanbul 1983

AYVERDİ; Ekrem Hakkı, YÜKSEL, İ. Aydın: İlk  250 Senenin Osmanlı Mimarisi, 

   İstanbul 1953

AYVERDİ; Ekrem Hakkı; Fatih Devri 855-886 (1451-1481), İstanbul 1973

Ayvansarayi Hüseyin Efendi, Ali Satı Efendi, Süleyman Besim Efendi: Hadikatü’l Cevami, 

Haz. Ahmed Nezih Galitekin, İstanbul 2001

BAYRAM; Sadi ve ERDOĞAN : Kerim: Vakıflar ve Vakıf Hizmetlerimiz, Ankara 1978

DİŞÖREN N. Esra: İstanbul’daki Ahşap Cami, Mescit ve Tekkeler, İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Sanat Tarihi Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 1993 s.177,178

(ELDEM)Halil Edhem: Nos Mosquees de Stamboul, İstanbul 1934, s. 128-129

MAZLUM; Deniz : Osmanlı Arşiv Belgeleri Işığında 22 Mayıs 1766 

İstanbul Depremi ve Ardından Gerçekleştirilen Yapı Onarımları, İ.T.Ü. Fen Bilimleri Enstitüsü Yayımlanmamış Doktora Tezi, İstanbul 2001

Müler-Wiener; Wolfgang : İstanbul’un Tarihsel Topografyası, Çeviren Ülker 

  Sayın, İstanbul 1997.

ÖZ; Tahsin : İstanbul Camileri, C.ll, 8.İstanbul 1964.

SEÇKİN, Selçuk : Fatih Dönemi Mescitleri, M.S.G.S.Ü. Sosyal  

   Bilimler Enstitüsü, Sanat Tarihi Bölümü,  Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 2002

SÖNMEZER, Şükrü : 17.Yüzyıl İstanbul Mescitleri, İ.T.Ü. Fen Bilimleri 

   Enstitüsü, Mimarlık Tarihi Anabilim Dalı,               

  Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 1996.

ÜSTÜN; Ayşe : Osmanlı Arşivindeki İstanbul Cami ve Türbelerinin 

Tamirleriyle İlgili Belgeler, D.E.Ü. Sos.Bil.Ens. İsl.Tarihi ve San. Ana. Bil. Dalı Yayımlanmamış Doktora Tezi, İzmir 2000

YÜKSEL, İ.Aydın : Osmanlı Mimarisinde II.Bayezıd ve Yavuz Selim 

MAKEDONYA MANASTIR İSHAK ÇELEBİ CAMİ RESTORASYON UYGULAMASI 2013-2015

I. İshak Çelebi Cami Tarihçesi ve Günümüze kadar geçirdiği onarımlar

İshak Çelebi Cami, Makedonya’nın Manastır şehrinde, bir zamanların Manastır Çarşısı’nın merkezi olan eski Bitpazarı’nda; Bedesten, Yeni Cami ve Saat Kulesi’nin karşısında, Dragor Nehri’nin sol yakasında yer almaktadır.  Yapı, bir külliye şeklinde inşa edilmiştir. Cami, mektep, medrese, kütüphane, zaviye, imaret ve tabhaneden oluşan bu külliyeden günümüze yalnızca cami ulaşabilmiştir.

Külliyenin kurucusu ve aynı zamanda şimdi harabe halindeki İshak Fakih Camii’nin de banisi olan İshak Fakih ’in oğlu İshak Çelebi’dir. Önce Manastır, daha sonra Selanik kadısı olarak görev yapan İshak Çelebi’nin külliyesine ait vakfiye, Temmuz 1508 tarihlidir. Ancak harim giriş kapısı üzerindeki kitabesinde 1506 yılında inşa ettirildiği yazmaktadır. Vakfiyede; külliyenin inşasında çalışanların ücretlerine ilişkin bilgiler dışında, medresedeki öğrencilerin iaşesi, imarette kaç kişiye yemek verileceği, kütüphanede kaç kitabın bulunduğu, vs. bilgilere de yer verilmiştir. Külliye için İshak Çelebi; Manastır, Selanik, Filibe ve Tatar Pazarı’nda birçok ev, 210 adet dükkan, değirmen, arsa,  tarla ve 322.000,00 dirhem para tahsis etmiştir.

Makedonya- Manastır’ın genel görünümü (kartpostal)(20. Yüzyıl başları)
Makedonya- Manastır’ın genel görünümü (20. Yüzyıl başları)

Cami’nin, inşa edildiği zamandan bugüne pek çok kez onarım gördüğü hem yapının mimari ve hem de bezeme özelliklerinden anlaşılmaktadır. Özellikle ilk yapıldığı dönemde üst örtüsü kubbe ile geçilmiş etrafı açık olan soncemaat yeri 19.yüzyılda eklenen kagir dış duvarları ile hem genişletilmiş hemde mimarisi değiştirilmiştir. Yine kubbe yüzeylerinde bulunan kalemişi bezemelerdeki üslup-renk farklılıkları,  geç dönem onarıma ilişkin tespit edilen somut veriler arasındadır. Eldeki bilgilerden hareketle Cami’nin, 1890, 1910- 1911, 1959, 1963,1980, 2003- 2005,  2014 yıllarında müdahale gördüğü ve bazı kısımlarının elden geçirildiği bilinmektedir. Ancak, bu onarımlarda yapının hangi kısımlarının onarıldığı- yenilendiği konusunda arşivlerde yeterli bilgi- belge bulunmamaktadır. Son cemaat mahalline ilave yapıldığı, kadınlar mahfilinin düzenlendiği, minarenin onarıldığı, kalem işi bezemelerin bakım ve onarımlarının yapıldığı araştırmalar sonucunda saptanmıştır. Cami’de 1959 yılında bir onarımın gerçekleştirildiği, giriş kapısında bulunan manzara resimlerindeki sanatçı isimlerinden ve 1959 tarihinden anlaşılmaktadır.

İshak Çelebi Cami Makedonya’ nın en büyük camidir. Günümüze kadar ulaşan yapının korunmasında ve günümüze ulaşmasında Manastırda yaşayan Müslüman ve Türk halkın azmi ve başarısıdır. Hem bizim hem de bölgede yaşayan insanların ve insanlığın ortak mirası ve zenginliğidir. Bu önem dolayısı ile Türkiye Cumhuriyeti Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi Başkanlığı desteği ile proje ve uygulaması 2013-2015 yılları arasında yaptırılmıştır. Yapının rölöve-restitüsyon ve restorasyon projesi Tika ile Makedonya Hükümetinin ortak sözleşmesi gereği Makedonya Milli Konservasyon dairesi tarafından hazırlanmış, uygulaması ise Türkiye tarafından gerçekleştirilmiştir.

İshak Çelebi Camii’nin genel görünümü (20. Yüzyıl başları)
Manastır İshak Çelebi Camii’nin kuzeybatıdan görünümü (1970’ler)(Ayverdi’den)

II.   Restorasyon Uygulaması

II.I. Taşıyıcı Sistem İle İlgili Yapılan

      Müdahaleler Duvar Güçlendirme

Makedonya Milli Konservasyon yetkilisi İnşaat Mühendisi Prof. Dr. Predrag Gavriloviç tarafından hazırlanan güçlendirme projesine uygun olarak belli kotlarda yapı çevresi karbon çubuklar ile dönülmüş, bu şekilde deprem hareketlerine karşı rijitliği sağlanmıştır.

Duvar güçlendirme, karbon çubuk uygulaması
Duvar güçlendirme, karbon çubuk uygulaması
Duvar güçlendirme, karbon çubuk uygulaması
  • Harim Ana Kubbe Güçlendirmesi

Üsküp Konservasyon yetkililerince hazırlanan güçlendirme projesinde bulunan uygulamalardan bir diğeride kubbe etek ve kubbede belli bir kota kadar olan güçlendirme, projesine uygun olarak yapılmıştır. Kubbe eteğinde lamine karbon şeritlerle çemberleme yapılmış, kubbe ise belli bir kota kadar karbon elyaf ile sarılmıştır.

Uygulama adımları;

1-Kötü durumdaki kurşunlar ve özelliğini kaybetmiş çamur sıva öncelikle ana kubbe üzerinden alınmıştır.

Kubbe etek ve kubbede uygulanan güçlendirme detayı
2-Özgün harç karışımına uygun olarak horasan harç ile kubbe sıvanmıştır.


3-Horasan sıva üzerine güçlendirme harcı uygulanmıştır.
4-Güçlendirme harcı (struktura) üzerine karbon elyaf dönülmüştür.
5-Sıvası alınan kubbe eteğinde de önce horasan sıva yapılmış, daha sonra güçlendirme harcı yapılarak üzerine lamine şeritler projesine uygun olarak yerleştirilmiştir.

II.II Mimari Müdahaleler

Yapıda onaylı projeler doğrultusunda öncelikle özgün olmayan, yakın dönem yapılmış kuzey doğu yönündeki tuvalet ve gasilhane yapısı itina ile sökülerek camiden uzaklaştırılmıştır.

Kuzey doğu cephesine bitişik konumlanmış tuvalet ve gasilhane yapısı itinalı olarak yapıdan uzaklaştırılmıştır.
Kuzey doğu cephesine bitişik konumlanmış tuvalet ve gasilhane yapısı itinalı olarak yapıdan uzaklaştırılmıştır.

Son cemaatte yapılan restorasyon müdahaleleri

  • Özgün olmayan çatı örtüsü sökümü / Çatı örtüsü yapılması

 Geç dönemde yapılan ahşap kubbeler ile kırma çatı öncelikle restorasyon projesine uygun olarak sökülmüştür. Sökülen kubbeler yerine klasik dönem mimarisine uygun olarak tuğla kubbeler örülmüş, kubbe kasnak duvarları ile beden duvarları arasındaki üst örtüde ahşap karkaslı çatı sistemi ile kapatılmıştır.  Kubbelerin üst örtüsü kurşun, alt kotta kalan kırma çatının ise üst örtüsü alaturka kiremit yapılmıştır.

Özgün olmayan çatı sistemi ile birlikte yakın dönemde eklenen kuzey duvarındaki ortalama 2,00 m.lik tuğla duvar ile doğu ve batı duvarındaki 0.50 m. lik tuğla duvar özgün almaşık duvar kotuna kadar sökülmüştür.
Özgün olmayan çatı sistemi ile birlikte yakın dönemde eklenen kuzey duvarındaki ortalama 2,00 m.lik tuğla duvar ile doğu ve batı duvarındaki 0.50 m. lik tuğla duvar özgün almaşık duvar kotuna kadar sökülmüştür.
Son cemaat planı
C-C kesiti
A-A kesiti

Son cemaat çatı örtüsünde yakın dönem eklentiler ayıklandıktan sonra iç kısımda kalan 3 adet kubbenin taşıtıldığı tuğla kemerlerin üzerine oturduğu mermer sütunlar yeniden imal edilmiştir. Sütunlar günümüze ulaşan özgün mermer sütun detayına ölçüsüne uygun olarak mermerden yapılmıştır. Sütunların montajından sonra tuğla kemer sistemi yine günümüze ulaşan  2 adet özgün kemer sistemine uygun olarak alınan kalıplara göre örülmüştür. Yapının duvarlarında çıkan izlere uygun olarak kubbe gabarisi tekrar yerinde projelendirilmiş, özgün yapım sistemine göre tuğla ile örülmüştür.

Yapılan ahşap çatı karkas sistemi yapılan statik hesaplara uygun olarak üretilmiş, monte edilmiştir. Ahşap kırma çatı konstrüksiyonu üzerine ahşap kaplama, su yalıtımı yapılmış, sonrasında alaturka kiremit döşenmiştir.

Karkas alt kısmı da 1. sınıf çam ahşap kaplama ile düz bir şekilde kapatılmıştır.

Uygulama süreci
Uygulama süreci
  • Sıva raspası ve sıva yapımı

Çimento harçlı sıva olan beden duvarlarındaki iç ve dış sıvalar itina ile raspalanmıştır. Raspa işleminden sonra malzeme kaybı olan taş yüzeylerde çürütme ve tümleme işlemleri tamamlanmış, duvarlardaki çatlaklara dikiş atılmış , güçlendirmesi tamamlanan duvarlara iç ve dış beden duvarlarında horasan harç ile sıva yapılmıştır.

  • Taş söve ve beden üst kot taş silme yapımı

Pencere etrafındaki taş sövelerin bazıları iyi durumda iken bazı söveler kırılmış ve özelliğini kaybetmişti. Özelliğini kaybeden söveler özgün malzemesine uygun olarak değiştirilmiştir. Beden üst kotundaki silme ise projedeki detayına uygun olarak taştan yeniden yapılmıştır. 

Çimento harçlı sıvalar beden duvarlarından uzaklaştırılmıştır. Duvarlarda çatlaklara dikiş ve enjeksiyon yapılmıştır.
  • Özgün olmayan döşemenin alınması ve döşeme yapımı

Son cemaat ana giriş kapısı ile harim kapısı arasında bulunan özgün mermer döşeme korunmuş, eksik olan kısımları yine mermer döşeme ile tamamlanmıştır. Çimento harçlı olan derzleri itina ile sökülmüş, mermer tozu ile derz yapılmıştır.  Giriş kısmının sağ ve sol yanındaki seki üzerleri ahşap döşeme ile yeniden yapılmıştır.

  • Kadınlar mahfili yapılması / Doğramaların yenilenmesi 

Günümüze sadece batı cephesine bakan duvarda ahşap merdivenleri ulaşan ahşap karkaslı kadınlar mahfili projelerine uygun olarak imal edilmiştir. Yapıdaki simetri göz önüne alındığında kadınlar mahfili doğu ve batı cephesine bitişik olarak yapılmıştır. 

Kadınlar mahfili görünüşü

Batı cephesinde merdivenlerinin bir kısmı günümüze ulaşan kadınlar mahfilinin kat döşemesinin  oturacağı alanda fotoğrafta görüldüğü üzere tespit edilmektedir.

Yapıdaki bu iz ve belgeler doğrultusunda hazırlanan restorasyon projelerine uygun olarak imalat yapılmıştır. Yakın dönemde değişmiş olan ahşap doğramalar kötü durumda olup  bakımsızlık nedeni ile bir çoğunda çürüme gözlemlenmiştir. Bu nedenle 1. sınıf meşe olarak projesindeki detaylara uygun yeniden yapılmıştır.

  • Yan girişler ve ön giriş saçağı

Kuzeydoğu ve güneybatı cephelerinde bulunan son cemaat yan giriş merdivenli sahanlık kısmı ve üst çatı örtüsü projesine uygun olarak yeniden yapılmıştır. Çatı bölümlerini taşıyan mermer sütunlar korunmuş ve numaralandırılarak uygulamada özgün yerine monte edilmiştir. Özgün sütunlardan malzeme kaybı olan kısımlar mermer özgününe uygun parçalar ile tamamlanmıştır. Kuzeybatı cephesindeki son cemaat ana giriş üst kısmında kırma çatılı giriş saçağı ahşap karkas olarak yeniden yapılmıştır. Giriş çatı ve saçak üst örtüleri alaturka kiremittir.

Sundurma uygulama kesiti
  • Son cemaat kalem işi uygulaması

Kuzey duvarında Manastır Konservasyon yetkilileri denetiminde itinalı raspa çalışması yapılarak özgün kalem işleri tespit edilmiştir. İstanbul Bahçeşehir Üniversitesi Mimarlık Bölümünden Sanat tarihi Uzmanı Doç Dr. Mustafa Özer tarafından hazırlanan rapor doğrultusunda restorasyon kalem işi projesi hazırlanmış ve projeler Manastır ile Üsküp Konservasyon yetkililerince onaylanmıştır.

Son cemaat kubbe eteklerinde ve merkezinde yapılması önerilen kalem işi motiflerde projelendirilmiş ve Manastır ile Üsküp Konservasyon yetkililerince onaylanmıştır. Kalem işleri onaylanan projeler doğrultusunda yapılmıştır.

Son cemaat uygulama öncesi ve sonrası fotoğrafları

Harimde yapılan restorasyon müdahaleleri

  • Dış cephede çimento harçlı sıva raspası / özgün olmayan harç ile yapılmış derz alımı ve yapımı

Cephelerdeki çimento harçlı sıva ile özgün olmayan, tutma özelliğini yitirmiş derzler tamamen alınmıştır. Geç dönemde yapılmış derzler taş yüzeylerin üzerine doğru taşkın bir biçimde yapılmıştır. Niteliksiz tüm derzler itina ile cephelerden raspa edilmiş, horasan harç tüm derzler yeniden yapılmıştır.

  • Taş ve tuğla çürütme-tümlemeler

Cephelerde malzeme kaybı olan, özgün olmayan taş ve tuğlalar itina ile çürütülerek, özgün ebatlarında ve malzeme niteliklerine uygun malzeme ile tümlenmiş, tamamlanmıştır.

  • Saçak ve kubbe eteklerindeki taş silmeler

Mevcut profilli taş silmeler kötü durumdaydı. Doğal koşullardan olumsuz etkilenen taş silmelerin profilli ön yüzlerinde ciddi kayıplar vardı. Kötü durumda olan silmeler özgün taş yapısına uygun taşlar ile değiştirilmiştir. Yeni taş yüzeylere özgün profil detayı elle işlenerek silmeler özgün mimarisine uygun olarak tamamlanmış, yenilenmiştir.

  • Kurşun imalatları

Ana kubbe, tromp üzerleri, saçaklardaki tüm kurşun örtü yenilenmiştir.

Uygulama öncesi
Uygulama sürecinde kötü durumdaki taş silmelerden kalıp alınarak profil detayına uygun olarak taş silmeler hazırlanmış ve yerine monte edilmiştir.
  • İç duvarlarda özgün olmayan sıvaların raspalanması ve sıva yapımı

Harim iç duvarları özgün olarak günümüze ulaşmıştır. Sadece Balkan savaşı sırasında kubbesine bomba gelen İshak Çelebi caminin bu bölümünde o dönemde onarım için çimento harç ile sıva yapılmıştır. İç iskele kurulması ile çimento harçlı sıva itina ile sıva raspası yapılarak alınmıştır. Raspa altından çıkan hasarlı olan bölümlerde tuğla çürütme ve tümleme yapılmıştır. Daha sonra özgün harç oranlarına uygun olarak bu kısmında horasan sıvası yapılmıştır. 

Kubbenin balkan savaşında bomba gelmesi ile hasar gören bölümü özgün harç karışım oranına uygun olarak hazırlanan horasan harç ile tekrar sıvanmıştır.
Kubbenin balkan savaşında bomba gelmesi ile hasar gören bölümü özgün harç karışım oranına uygun olarak hazırlanan horasan harç ile tekrar sıvanmıştır.
  • Doğramalar

Özgün olmayan ve kötü durumdaki ahşap doğramalar sökülerek yerine konservasyon tarafından onaylanan projesine uygun olarak ahşap yeni doğramalar yapılmıştır.

Proje sürecinde cami içinde bulunan özgün içlik parçasına göre içlikler detaylandırılmışdır.  Uygulamada özgün olmayan içlikler sökülerek özgün detayına uygun olarak yapılmıştır. Özgün olmayan dışlık pencereler sökülerek cami dönemine uygun olarak projelendiren pencereler yapılmış ve monte edilmiştir.

  • Ahşap Kepenk ve Harim Giriş Kapısı

Özgün olan ve günümüze kadar büyük ölçüde iyi durumda gelmiş zemin kat pencere kepenkleri ve harim kapısı itina ile sökülmüştür. Öncelikle boya raspası yapılan meşe kepenklerde sonrasında çürüyen, kaybolan bölümler yine meşe ile tamamlanmıştır. Meşe rengine göre cilalanan kepenk aksesuarları pirinçten özgününe uygun olarak yeniden yapılmıştır. 

  • Kadınlar mahfili restorasyonu

Yakın dönemde yapılan ahşap taşıyıcılı kadınlar mahfili restorasyon projesine uygun olarak korunmuştur. Öncelikle tavan ve ahşap dikmelerin tamamında boya raspası yapılmıştır. Çürüyen ahşap bölümler raspadan sonra belirlenerek özgün malzemesine uygun olarak çürüyen bölümler yenilenmiştir. Sağlamlaştırma işleminin ardından  su bazlı boya ile seçilen renge boyanmıştır.

  • Özgün olmayan ahşap döşeme sökümü ve yeniden yapılması

Proje sürecinde harim giriş kapısının ön bölümünde pişmiş toprak döşeme tespiti yapılmış ancak Milli Konservasyon Uzmanları tarafından harimde özgün tuğla tamamlatmasına gidilmemiştir. Özgün olan bölümün konservasyon işlemi tamamlanmış, sergilenmesi için üst kısmı cam döşeme ile kapatılmıştır. Yakın dönemde 2.sınıf malzeme ile ahşap olarak kaplanan harim döşemesi sağlıklı olmadığından sökülmüştür. Özgün döşemenin dışında kalan bölüm ahşap kadronlu, 1.sınıf çam kaplama olarak döşenmiştir. 

Harim kadınlar mahfili onarım yapılırken
Harimde tespit edilen özgün tuğla döşeme üzeri cam döşeme ile kapatılarak koruma altına alınmıştır.
  • Harim iç bölüm kalem işi raspası ve yapımı

Kalem işlerinde araştırma raspası ile birlikte son dönem motiflerin estampajı alınmıştır.  Alınan estampajlar taratılmış ve digital ortamda projelere yerleştirilmiştir. Araştırma raspası yapım aşamasında kalem işlerinde ve özgün sıvada oluşan bozulmalarında tespiti yapılmış, bu paftalara hasarlarda işlenmiş, 1/50 ölçekli çıktı olarak Manastır Müzesine teslim edilmiştir. 

Yapılan araştırma raspasında üstteki kalem işlerinin 1959 yıllarında yapılan onarımda üzerlerinden renklendirme olarak geçilmek sureti ile yenilendiği görülmüştür. Yakın dönemde yapılan onarımda bazı motiflerin kıvrımlarının niteliğinin kaybettiği, motifi yapmak yerine üst kısmına daha kolay bir motifle geçildiği, özgün durumun bozulduğu da tespit edilmiştir. Yapılan raspalarda üstdeki dönemin niteliksiz olduğu en alt katmandaki kalem işlerinin özgün ve nitelikli olduğu görülmüştür. İstanbul Bahçeşehir Üniversitesi Doç. Dr. Mustafa Özer tarafından hazırlanan rapor da da belirtildiği üzere özgünlük ve nitelik olarak alt katmandaki kalem işlerinin korunması, özgün renklere uygun olarak kalem işi tamamlamalarının ve renk canlandırmalarının yapılması kararına göre uygulama yapılmıştır.

Sekizgen planlı kasnak alt kotunda köşelerdeki mukarnaslar da yapılan raspada üst dönemde alt dönem çiçeklerin şeklinin bozulduğu görülmektedir. Ayrıca renklerinin de değiştirildiği tespit edilmiştir.
Araştırma raspasında üst dönem kalem işi onarımlarında motiflerin bazılarının kaydırıldığı da tespit edilmiştir.

Alt katmanda çıkan renkler genelde sarı ve kahverengi ağırlıktadır. Motif iç kısımları sarı tonu iken etraflarında kahverengi hat çekilmiştir. Yaprak ve çiçeklerin iç kısımların da da ince ince kahverengi hatlarda çekilmiştir. Cami genelinde 2 ana renk sarı ve kahverengi tonları hakim iken resim hattının alt ve üst filetolarında, tromplardaki motiflerde, kasnak altı mukarnaslardaki motiflerde mavi renkte kullanıldığı tespit edilmiştir. Restorasyonda eksik olan motiflerde özgün motiflere uygun olarak tamamlama yapılacak, renklendirme ve mevcut kalem işleri üzerindeki canlandırmada alt katmandaki özgün renkler kullanılmıştır.

Balkon altı kısmında bulunan kemer yüzeylerinde üst kısımda kalem işi onarımları sırasında kapatılmış motif sırası açığa çıkarılmıştır. Üst dönemde yapılan onarımlar sonucunda alt dönem motiflerin hatlarının bozulduğu da görülmektedir.
Araştırma raspasında üst dönem kalem işi onarımlarında motiflerin bazılarının kaydırıldığı da tespit edilmiştir. Renklerin alt dönemde daha canlı olduğu da raspa sonucunda elde edilen tespitlerdir.
Kalem işi bozulma paftası Kuzey cephe
Kuzey cephesi kalem işi restorasyon paftası, Bu cephede projede işlenen bir dilim üst katmana göre müdahale edilmeden bırakılmıştır.

Kalem işi konservasyonuna geçmeden önce tüm özgün yüzeylerde non iyonik sabun ile temizlik yapılmıştır. Temizlik işlemi bitirildikten sonra duvar yüzeyleri yoklanarak boşluklu bölümler tespit edilmiştir. Boşluklu yüzeylerin durumuna göre, tespit edilen kısımlarda dökülme olmaması için ince straforlar ahşap destekler ile yüzeye sabitlenmiştir. Boşluklu olan yüzeylerde mikro enjeksiyon yapabilmek için kalem işi olmayan kısımlardan küçük enjektör delikleri açılmıştır. Öncelikle duvar yüzeyinden ayrılan kısımlara yapılacak enjeksiyon malzemesinin daha kolay gitmesi için alkollü su verilerek bu bölümlerin içi temizlenmiştir. Daha sonra %5,%7,%10 oranlarında paraloid enjekte edilmiştir. Enjeksiyon sırasında enjeksiyon verilen duvar yüzeyi el ile kontrol edilmiş ve doyma oranına bakılmıştır. Enjeksiyon duvarın artık enjeksiyonu almaması yada doygunluk durumuna göre bitirilmiştir. Bu işlemlerden sonra İstanbul Kudep Laboratuarlarından alınan özgün sıva (bkz. İstanbul Kudep Malzeme analiz raporu) karışım oranlarına göre hazırlanan karışımda enjektör ile bir miktar içeriye verilerek mikro enjeksiyon işlemi tamamlanmıştır. Duvarlar bu işlemden sonra tekrar temizlenmiştir. Kalem işi konservasyon çalışmaları bu işlemlerden sonra başlamıştır. Karışım enjektörden geçebilmesi için sıvı kıvamda hazırlanmalıdır. Tüm bu işlemlerden sonra enjeksiyon tamamlanmış olur. Kalem işi uygulaması enjeksiyon sonrasında tekrar temizlenen duvar yüzeyinde yapılmıştır.

  • Minber,Vaaz Kürsüsü, Mihrap konservasyonları

Mermer olan minber ve vaaz kürsüsü kimyasal malzemeler ile itinalı bir şekilde temizlenmiş, kötü durumda olan mermer bölümleri itina ile çürütülerek yine mermer ile tümlenmiştir. Mihrapta yağlı boya raspası yapılarak çıkartılan özgün renk katmanlarından açık yeşil rengi ile özgününe uygun olarak boyanmıştır.

Mermer olan Vaaz kürsüsü de yakın dönemde yağlı boya ile boyanmıştır. Yapılan raspalarda sarı boyalı olan yüzey altlarında özgününde varak olduğu tespit edilmiştir.
Mihrap horasan harç karışımlı sıva olarak yapılmıştır. Mihrap nişinin devasa ebatı mihrabı muhteşem bir güzelliğe ve heybete kavuşturmaktadır. Yapılan raspalarda mevcutta sarı boyalı olan yüzeylerin varaklı olduğu tespit edilmiştir. Restorasyonda bu bölümler varaklanmıştır.
Yapılan raspalarda mevcut yazı hattının altından da aynı yazı hattı çıkmıştır.
Uygulama sonrası
Uygulama öncesi
Uygulama sonrası

Mermer olan minber günümüze özgün mimarisi ile ulaşabilmiştir. Yakın dönemde bazı bölümleri yağlı boya ile renklendirilmiş olan minberde yapılan raspa sonucunda özgününde varak olan bölümler tespit edilmiştir. Restorasyonda AB 57 ile kimyasal temizlik yapılarak varak olan yerler varaklanmıştır.. Aleminde kimyasal temizlik sonrasında varaklanması önerilmektedir.

Minare

Minarede çimento harçlı muhdes derzler alınmış, horasan harç ile derzler yeniden yapılmıştır. Minare külahı sökülmüş ve yenilenmiştir. Şerefe altı mukarnasların da malzeme kaybı olan bölümler imitasyon ile özgününe uygun şekilde tamamlanmıştır.

Restorasyon öncesi, şerefe altındaki mukarnaslarda ciddi malzeme kayıpları olduğu tespit edilmiştir. Uygulama sürecinde çürütüp tümleme yönteminin şerefeye zarar vereceğinden tamamlamalar imitasyon olarak yapılmıştır.

Restorasyon öncesi ve sonrası İshak Çelebi Cami 


NİŞANTAŞI ANADOLU LİSESİ

Nişantaşı Anadolu Lisesinin temelleri 1849 yılında, o zamanki Grand rue Pera günümüzdeki adı ile Beyoğlu’nda; İngiliz sefiri olarak görev yapan Stradford de Redcliffe’in  eşi Lady Stratford Redcliffe tarafından İngilizce eğitim veren bir kız okulu (High School for Girls) açılmasıyla atılmıştır. İlk dönemlerde İngiliz elçilik mensuplarının çocuklarına yönelik olan okul bir süre sonra İngiliz topluluğuna mensup kız çocuklarına da eğitim vermeye başlamıştır. Pera’nın en işlek caddesinde yer alan okul binası Sultan Abdülmecid tarafından Lady Redcliffe’e hediye edilmiş ve Kırım Savaşı nedeniyle bir süre kapalı kalmış olan okul 1881 de tekrar eğitime başlamıştır.  1881 yılından itibaren de okula Osmanlı tebaasından bu semtte ikamet eden kız çocukları da kabul edilmeye başlanmıştır.

Beyoğlu İstiklal Caddesi’ndeki kız lisesinin öğrenci sayısının artmasıyla İstanbul’daki yabancıların özellikle de İngiliz topluluğuna mensup çocukların daha sağlıklı eğitim alabilmeleri için çalışmalara başlanmıştır. Duruma istinaden İngiliz erkek çocuklarına yönelik daimi ilk İngiliz erkek okulu olan High School For Boys doğrudan İngiltere Konsolosluğu’nun himayesinde 1905 yılında kurulmuştur. İngiltere’nin İstanbul konsolosu F. Waugh Stronge okulun kuruluşunda oldukça faal bir rol oynamıştır. İngiltere’den bir müdür ve müdür yardımcısı getirilerek, Fransızca ve Türkçe öğretmenleri de İstanbul’dan temin edilerek, 31 öğrencisi ile Boys School adıyla İngilizce eğitim ve öğretime başlayan okul altı sene Galata Kuledibi’nde bulunan eski İngiliz postane binasında faaliyet göstermiştir. Ancak okul için eğitim yasasının 129. maddesinde belirtilen izin alınmamıştı ve bu nedenle okul resmi olarak tanınmadı. Ücretsiz olarak eğitim veren okula maddi kaynak sağlamak adına kuruluşundan hemen sonra 1906 yılında bir çeşit geliştirme vakfı oluşturulmuştur. İdare Heyeti tarafından vakıf için kaleme alınan nizamname 6 Nisan Cuma günü gerçekleştirilen toplantıda görüşülerek onaylanmıştır. Aynı tarihte Mr. Frederick Whittall mutemet olmak ve bağış işini yürütmek için ikna edildi ve 1930 yılına kadar Mütevelli Heyeti Başkanı olarak görevini sürdürdü.

30 Mart 1908 yılı itibari ile okulda eğitim gören öğrenci sayısı 45’tir. Bunların 37’si İngiliz vatandaşı olup geri kalan 8’i tam manasıyla bir İngiliz eğitimi almışlardı. Öğrencilerin yaşları 8 ila 15 arası değişmekte idi. Öğrencilerin neredeyse tamamı iş adamları, mühendisler, hükümet dairelerinden çalışanlar, bankalar, denizcilik ofisleri ve sigorta acenteleri çalışanlarının çocuklarından oluşuyor.

Bu dönemde okulun idare heyetinin başında ise İngiltere’nin İstanbul Konsolosu Waugh yer almaktadır. Zira bu iki okul İngiliz sefareti tarafından kurularak aralarında diplomatların da yer aldığı idare heyetlerince yönetilmişlerdir. Bir süre sonra; 12 Nisan 1911’de Sultan 5. Mehmed (Reşad)’ın fermanı ile yeni bir okul binası için Nişantaşı Teşvikiye’de üzerinde beş katlı ahşap bina olan arsa yalnızca okul olarak kullanılmak üzere tahsis edilmiştir.

1912 yılında da yeni yerinde eğitime başlayan okul 1920 yılında çıkan yangınla harap olmuş, yapılan tadilat esnasında mali açıdan büyük zorlukla karşılaşılmıştır. 3 Mart 1924’ teki Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile Türkiye Cumhuriyeti Devleti denetimine geçen okul, 21 Kasım 1946 tarihinde yapılan tüzük değişikliği ile okulların yönetimi İstanbul’da yaşayan İngiliz vatandaşlarının oluşturduğu İngiliz Cemiyeti Şurasına verilmiştir. İkinci Dünya Savaşından sonra okulun öğrenci sayısının artmasına ek bina ihtiyacını ortaya çıkarmıştır. 1951 yılında okul, “Lise” statüsünü kavuşmuş olup 1955 yılında ek bina inşaatı için izin alınarak okul genişletilmiştir. Ancak artan eğitim maliyetleri ve gerek özel gerekse devlet sübvansiyonlarında ki yetersizlikler nedeni ile okul bu statüsünden 1966-1969 yılları arasında vazgeçmek zorunda kalmıştır.

24 Ekim 1971 tarihinde İngiltere Kraliçesi 2. Elizabeth eşi Edinburgh  Dükü Prens  Philip ve kızı Prenses Anne okulu ziyaret etmişlerdir.

1972’de ise İstanbul Valisi, Şişli Kaymakamı ve Milli Eğitim Müdürü okulda ağırlanmış, Vali Vefa Poyraz tarafından da okul hakkında övgü dolu bir konuşma yapıldı.

Yine Aralık1973’de İstanbul’un yeni valisi M. Namık Şentürk İngiliz Erkek Lisesi’ni ziyaret eder ve Türk eğitim sistemi içinde ciddi ve başarılı bir eğitim merkezi olarak okulun çalışanları kutlar.

Bu yıllarda 15 öğrenci İngiltere, 6 öğrenci Amerika’daki üniversiteler tarafından kabul edildi. 1973 yılında başlayan maddi yetersizlikten dolayı, iki İngiliz lisesinin komiteleri 1 Ekim 1979 tarihinde konsolosluğa bir önerge sunarlar; bağımsız olarak okulu yönetmenin güç olduğu gerekçesiyle okulların Milli Eğitim Bakanlığı’na devredilmesini önerirler ve öneri kabul görür.
Milli Eğitim Bakanı Necdet Uğur ile İngiltere Büyükelçisi Sir Derek Dodson’un imzaladığı bir protokol ile EHS kız ve erkek okullarının taşınır ve taşınmaz malları ve yönetimleri, 625 Özel Özel Öğretim Kurumları Kanunu’nun 6. Maddesine göre, Milli Eğitim Bakanlığı’na devredilir. Okul karma Anadolu Lisesi statüsünde eğitim vermeye başlayarak Nişantaşı Anadolu Lisesi adını almıştır.

Bu yıllarda 15 öğrenci İngiltere, 6 öğrenci Amerika’daki üniversiteler tarafından kabul edildi. 1973 yılında başlayan maddi yetersizlikten dolayı, iki İngiliz lisesinin komiteleri 1 Ekim 1979 tarihinde konsolosluğa bir önerge sunarlar; bağımsız olarak okulu yönetmenin güç olduğu gerekçesiyle okulların milli eğitim bakanlığı’na devredilmesini önerirler ve öneri kabul görür.
Milli Eğitim Bakanı Necdet Uğur ile İngiltere Büyükelçisi Sir Derek Dodson’un imzaladığı bir protokol ile EHS kız ve erkek okullarının taşınır ve taşınmaz malları ve yönetimleri, 625 Özel Özel Öğretim Kurumları Kanunu’nun 6. Maddesine göre, Milli Eğitim Bakanlığı’na devredilir. Okul karma Anadolu Lisesi statüsünde eğitim vermeye başlayarak Nişantaşı Anadolu Lisesi adını almıştır.


Restorasyon Sonrası Nişantaşı Anadolu Lisesi

Restorasyon Sonrası Nişantaşı Anadolu Lisesi

Kariye Camii Tarihi ve Mimari Özellikleri

Kariye Camii Tapusu

Kariye Camii (Chora Manastır Kilisesi) Restorasyonunda Araştırma-Belgeleme Ve İmalatların Uygulama Seyri

Bizans mimarisinin planlanması ve kilise mimarisi üzerine günümüze dek derinlemesine araştırmalar yapılmıştır. Kariye Camii restorasyonu odaklı yaptığımız bu çalışmada uzmanların analizleri sonucu anıt eserin dönem tipolojisi ve mekânsal, yapısal gramer özellikleri ışığında; tarihsel süreçte yapılan müdahaleler ve değişik imalatlar tanımlanmıştır. yapıdaki mevcut süsleme yoğunluğu ise restorasyon sürecinde artı bir gayret ve dikkati beraberinde getirmiştir.

Harita 1, pervititch

Harita 2, Alman Mavisi

Kariye Hava Fotoğrafı

Kariye Camii 1950’li yıllarda çizilen planı

  1. Yapının Tarihçesi

1.1Khora Manastırının Kilisesi/Kariye Camii Tarihçesi

Edirnekapı yakınlarında Bizans döneminde bir manastır kilisesi olarak inşa edilen yapı İstanbul’un fethinden kısa bir süre sonra Cami haline getirilmiştir. Osmanlı döneminde etrafında zamanla oluşan medrese, tekke, türbe, çeşme, imaret ile birlikte bir manzumenin merkezi olmuştur. Cumhuriyetin ilanından bir süre sonra şehirdeki Bizans anıtlarının restorasyonu ile ilgili çalışmalar çerçevesinde Amerikan Bizans Araştırmaları Enstitüsü ile Dumbarton Oaks’ın çalışmaları ile restore edilmiş ve Ayasofya Müzesi’ne bağlı bir anıt müze olarak varlığına devam etmektedir.(bkz.1-2)

Yapının tarihi Bizans, Osmanlı olarak iki ayrı bölümde değerlendirilmiş. Cumhuriyet döneminde yapılan restorasyon çalışmaları da ayrı bir başlık olarak ele alınmıştır.

Bizans Dönemi / Hora Manastırı

Yapı Harisius Kapısı yakınında, Petra’da ve Konstantinos surlarının dışında kaldığından Hora (taşra – şehir dışı) adını almıştır. Bu durumda manastırın kuruluşunun çok erken bir dönemde 5. yüzyılda olması gerekmektedir. Kaynaklarda yapı ile ilgili veriler Erken Bizans dönemine kadar uzanır. Günümüzde yapının içindeki bazı Meryem ve İsa resimlerinin yanında isimleri ile birlikte hora sıfatı da yazmaktadır.(bkz.3) Belki de Bizans devrinde “Hora” kelime anlamı dışında mistik bir imgeleme anlamı da taşıyordu.1Manastırın kuruluşu ile ilgili bir çok hikaye anlatılmaktadır. Ancak bunların çoğu geç dönemlerde ortaya çıkmış ve bazıları birbirleri ile çelişen hikayelerdir. Bu nedenle yapının kuruluşunu ve banisini belirlemek güçtür. Yapıdan bahsedilen en eski olay 298 yılında Nikomedia (İzmit)’da öldürülen Aziz Babylas ve seksendört öğrencisinin röliklerinin İstanbul’a getirilip şehre gömülmesi olmuştur.2 Ancak Aziz Babylas’ınNikomedialı değil Antakyalı olduğu, bütün bu iddiaların geç dönemlerde ortaya atıldığını iddia edenlerde vardır.3. Ancak bu röliklerin Hora manastırından 10. ve 11. yüzyıllardaki mali sıkıntılar nedeniyle Studios Manastırına satıldığı da bazı kaynaklarda anlatılmaktadır.4 Modern kaynaklarda en çok tanınan hikaye manastırın İustinianos’un eşi Theodora’nın  dayısı ve Sasanilere karşı başarılar kazanmış bir komutan olan Theodoros tarafından kurulduğudur.5 Bu iddiaya göre 536 yılından sonra inşaatına başlanan manastırdan önce burada, bir kaç hücre ile küçük ölçekli bir şapel bulunmaktaydı ve Theodoros bu yapıları geliştirip muhteşem bir tesise dönüştürdü.


1 Semavi Eyice, “Kariye Cami”, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, Cilt 4, İstanbul 1994, sayfa 466

2 Alexander vanMillingen, ByzantineChurches in Constantinople, 1912’nin aynı basımı.,London 1974, sayfa 288

 

3 Paul A. Underwood, The Kariye djami, C:I, New York-London 1966, s. 4, Berger, Untersuchungen, s. 664

4 Haluk Çetinkaya, İstanbul’da Orta Bizans Dini Mimarisi (843-1204), İstanbul 2003, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Sanat Tarihi Anabilim Dalı, yayınlanmamış doktora tezi, sayfa 130’dan J. Strzygowski, “Review of theKahrie camii by F. Shmit”, BZ 16 (1907),

s. 736

5 Albrecht Berger, Untersuchungenzu den PatriaKonstantinopoleos, PoikilaBizantina 8, Bonn 1988, sayfa 662

Ancak altıncı yüzyıl kaynakları, hatta İustinianos’un döneminde inşa edilen yapılar hakkında bir kitap hazırlayan Prokopios bile bu yapıdan bahsetmemektedir. Ayrıca İmparatoriçe Theodora’nın dayısının başarılı bir komutan olmasına da ihtimal verilmez. Manastırın kuruluşu ile ilgili 6.ve 7. yüzyılara ait birçok efsane ancak 9. yüzyıl kaynaklarında anlatılmaktadır. Çok güvenilir olmayan bu iddialar da birbirinden farklı hikayeler anlatır. İmparator Heraklios tarafından sürülen Phocas’ın damadı Priskos ya da Krispos olarak anılan yüksek rütbeli bir asker yapıyı 7. yüzyıl başlarında 612 yılında yenilemiş hatta bir yıl sonra orada ölmüştür. 730 yılında Patrik Germanus İmparator 3. Leon tarafından görevden alınıp bu manastıra gönderilmiştir.6Sekizinci yüzyıldan sonra manastırın varlığı kaynaklarda belirgin hale gelir. İkonoklozma dönemi boyunca bazı olaylara adı karışan manastır V. Konstantinos tarafından birçok baskılara uğrar. Muhtemelen bu nedenle rahipler manastırdan kaçar. Bizans kaynakları yaklaşık 200 yılı bu manastırdan bahsetmez.7

 

Dokuzuncu yüzyıl sonlarından 11. yüzyıla kadar yapıdan kaynaklarda çok az bahsedilen yapı muhtemelen harap olmuştur.8 Manastır İmparator 1. AleksiosKomnenos’un kayınvalidesi Maria Dukaina tarafından muhtemelen 1077-1081 yılları arasında yenilenmiştir.9 Müessese Komnenos hanedanının daima tercih ettiği gibi “kurtarıcı (soteros) İsa”ya adanmıştır. Bu inşaatın ardından da Patrik 1. Kosmas (görev dönemi 1075-1081) görevinden istifa ettikten sonra yaşadığı bu yapıya gömülmüştür.10On birinci yüzyıl yapısının kapalı kollu yunan haçı planlı bir yapı olduğu sanılır.  Ancak ilginç olan manastır, İmparator Aleksios’un küçük oğlu İsakios tarafından kısa süre sonra yenilenmiştir.(bkz.4) Bu yeni inşaata neden gerek duyulduğu bilinmez. Komnenos ailesinin bir ferdi olan İsaakiosKomnenos’un başlangıçta bu yapıya gömülmek istediği bu nedenle bazı ciddi inşaatlarda bulunduğu bilinir. Mezar yapımı sırasında sağ duvarda Deisis sahnesi içinde Meryem‘in yanıbaşında kendisi resmedilmiştir.(bkz.5)Ancak daha sonra Yunanistan’da Meriç nehri yakınlarındaki Ferecik’teTheotokosKosmosoteira Manastırını kurup Hora manastırında bulunan bir takım eşyalarını yeni manastıra nakledilmesini istemiştir.11

On üçüncü yüzyılın ilk yarısında kent Latin işgaline uğradığında manastırın kutsal hatıralarının önemli bir kısmı yağmalanmıştır. Yüzyılın ikinci yarısında Palaiologoslar şehri geri almayı başardıklarında Tekfur Sarayı ile Haliç arasındaki Blakhernea Sarayı imparatorların tercih ettiği bir saray haline gelmiş ve sarayın etrafındaki semtlerde yerleşim yoğunlaşmıştır.


6 John Philip Thomas, Privatereligiousfoundations in theByzantineempire, Washington D. C. 1987 sayfa 118

7 Wolfgang MülerWiener, İstanbul’un Tarihsel Topografyası, 17. Yüzyıl Başlarına Kadar Byzantion-Konstantinopolis-İstanbul, İstanbul 2001, sayfa 160

8 Berger, Untersuchungen, s. 666

9 David Oates, ” A Summary Report on theExcavations of theByzantineİnstitute in the Kariye Camii 1957 and 1958″, DumbartonOaksPapers, sayı 14 (1960), sayfa 230

10 Haluk Çetinkaya, İstanbul’da Orta Bizans Dini Mimarisi (843-1204), İstanbul 2003, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Sanat Tarihi Anabilim Dalı, yayınlanmamış doktora tezi, sayfa 132

11 Robert Ousterhout, ” Theholyspace: Architecture andtheliturgy “, Heaven on earth, editör Linda Safran, Pennsylvania 1998, s. 104

 

Bu dönemde XI. İoannesBekkos  (görev dönemi 1275-1282 yılları arasındadır.) ve 1. Athanasios (görev dönemi 1289-1293 ve 1303-1309 ) gibi patrikler bu manastırda kalmışlardır.12 On üçüncü yüzyılın sonuna doğru manastır kilisesinin kubbesinin bakımsızlıktan çöktüğü bilinir.

14. yüzyıl yapının bugünkü şekline ulaştığı bir dönem olarak önemlidir. 1315-1320/21 yılları arasında kubbesi çökmüş olan kilise büyük logothetesTheodorosMetokhites yapıyı çok kapsamlı bir biçimde yenilemiştir.13(bkz.6 -7)

Metokhites metruk kilisenin tamiriyle birlikte onun kuzeyine iki katlı bir mekan, batıya bir dış narteks, güneyde ise tek nefli, mezar şapeli olarak kullanılacak bir parakklesion inşa ettirmiştir. Yapının tamamını ele alan yeni bir bezeme programı da bu çerçevede belirlenip mozaik ve fresko tekniğinde resimler hazırlanmıştır. Yapının zemin ve mermer kaplamaları, taş bezemeleri, vitrayları ile en ince ayrıntısına kadar süslendiği bilinmektedir. Resim programında İsa ve Meryem’in hayatlarından sahneler, tek aziz ve azizeler resmedilmiştir.14 Kilisenin etrafında manastıra ait trapeza, refektorium, kütüphane, keşiş hücreleri gibi konumları ve biçimleri saptanamayan, ama onarılmış ve iç mekanları yeniden düzenlenmiş pek çok yapının bulunduğu bilinir.15 Bugün müzenin etrafında görülen ve daha eski araştırmalarda tespiti yapılan duvar ve tonoz parçaları muhtemelen bu yapılarla ilgilidir.

Yapının banisi TheodorosMetokhites İmparator II.Andronikos döneminin sonlarında 1328 yılı dolaylarında gözden düşürülüp sürgün edildikten bir süre sonra 1330 yılında Theoleptos adı ile rahip olarak kendi geliştirdiği ve vakıflarla zenginleştirdiği manastıra çekilmesine izin verilir. Methokites son Bizans döneminin en aydın ve bilgili kişilerindendir. Onun meşhur kütüphanesi de manastıra vakfedilmiştir. Manastırın içerisinde misafirlerini kabul ettiği onlarla ilmi tartışmalar düzenlediği özel bir dairesi vardır. Siyasi kişiliği yanında onun değişik konulara ilgisi çok çeşitli konulardaki yazıları dikkat çekicidir.16 13 Mart 1332 yılında bu manastırda vefat ettiğinde kendisi için hazırlattığı mezar şapelinde gömülmüştür. Methokites’in yakın dostlarından ve saray mabeyincisi MihaelTornikes’in’de mezarı buradadır. Palaiologoslar devrinin önde gelen aydınlarından ve tarihçi NikeforosGregoras’da yaşlılığında bu manastıra çekilmiştir. Onun da Methokites’in yakını olduğu bilinir.17Kariye’nin Bizans devrinde kaynaklarda bahsedildiği son olay 1453 kuşatmasında Sarayburnu yakınlarındaki Hodegetria Manastırında bulunan ve şehri koruduğuna inanılan meşhur Meryem Ana ikonasının surlara en yakın manastırlardan biri kabul edilip buraya getirilmesidir. Bazı kaynaklar ikonanın fetih sırasında burada tahrip edildiğini düşünür.18


13 Paul A. Underwood, The Kariye djami, New York-London 1966, C:I, s. 15 

14 Çelik Gülersoy, Kariye (Chora), İstanbul 1986, sayfa 11- 16

15 MÜLLER-WIENER, Wolfgang, İstanbul’un Tarihsel Topografyası, 17. Yüzyıl Başlarına Kadar Byzantion-Konstantinopolis-İstanbul, İstanbul 2001, sayfa 162

16 DimiterAngelov, “TheodorosMetokhites : Devlet Adamı, Aydın, Şair ve Sanat Hamisi”, Bir Anıt İki Anıtsal Kişilik, TheodorosMetokhites’ten Thomas Whittemore’a, İstanbul 2007, sayfa 63-73

17 John Freely – Ahmet Çakmak, İstanbul’un Bizans Anıtları, İstanbul 2005, sayfa 221-222

18 Semavi Eyice, Son Devir Bizans Mimarisi, İstanbul’da Palaiologoslar Devri Anıtları, İstanbul 1980, sayfa 46-51

 

Osmanlı Dönemi Kariye Cami

 

Bizans döneminin bu önemli kilisesi İstanbul’un fethinden bir süre sonra cami haline getirilmiş ve etrafına eklenen bazı yapılarla bir manzumeye dönmüştür.191453 İstanbul’un fethine kadar kullanılan manastır bir süre boş kalmış şehrin içindeki bazı kilise ve harabeler bilhassa II. Beyazid (1481–1512),  döneminde camiye çevrildiğinde Khora Manastır Kilisesi de 1511 ‘de Sadrazam Hadım Ali (Atik Ali Paşa) Paşa tarafından camiye çevrilmiştir.20(bkz.8)Nitekim 953 (1546) tarihli İstanbul Vakıfları Tahrir Defterinde ‘Kenise (kilise) Camii’ adıyla zikredilen mabedin paşanın Çemberlitaş’taki evkafına bağlı olduğu kayıtlıdır.21 Aynı defterlerde caminin yakınlarındaki yeni hücrelerden ve bir bodrumdan bahseder.22

Khora Manastırı’nın cami olarak kullanılması ile ilgili farklı bir görüş ise; kilisenin 1509’dan hemen önce camiye tevdi edildiğidir.23 Şehirde diğer kiliseden çevrilmiş camilerde olduğu gibi bu yapı da bir süre kilise-cami olarak anılmış ama zamanla “Kahriye” ya da “Ka’riye” cami adı da kullanılmaya başlanmıştır. Halil Ethem caminin “Kariye” şeklinde anılmasının daha doğru olacağını belirtmiştir.24

Yapının Osmanlı dönemi için en önemli kaynağı Hüseyin Ayvansarayi’ninHadikatü’lCevami adlı eseridir. Burada yapıdan şu şekilde bahsedilir. “Cami-i mezburKilisadanmünkalibdir…..mezkur Atik Ali Paşa’nın hayrıdır. İttisalinde medresesi vardır. Ve medrese kapusı dahilinde eshabdan Ebu Sa’idü’l-Hudri -radyallahuanh- medfundur….Kurbünde bir imaret ve mekteb, ağa-yıDarü’sa’ade el-Hacc Beşir Ağa’nın hayrıdır ki Ebu Eyyub Ensari civarında medfunolub….. Mahallesi vardır. Der kurb-ı tekfur Sarayı”25

Bizans kilisesini 1511 yılında camiye çeviren Sadrazam Atik Ali Paşa Bosnalıdır ve birçok görevde bulunduktan sonra 1501-1503 ve 1506-1511 yılları arasında iki kez sadrazamlık yapmıştır. Geride birçok hayır eseri bırakan paşanın Çemberlitaş ve Karagümrük semtlerinde iki külliyesi vardır. Ayrıca Edirne, Bursa ve Mora’da bulunan hayır eserleri için geliri oldukça büyük bir yekun tutan vakıflar bırakmıştır.26


19 Mehmet Ziya, Kariye Camii Şerifi, İstanbul 1326

20 Türkiye Diyanet Vakfı ,İslam ansiklopedisi,24.   s:495

21 Türkiye Diyanet Vakfı ,İslam ansiklopedisi,24.   s:495

22 Ömer Lütfi Barkan, Ekrem Hakkı Ayverdi, İstanbul Vakıfları Tahrir Defteri 953 (1546) Tarihli, İstanbul 1970, sayfa 67-71

23 Yıldız Ötüken, ‘İstanbul Kiliselerinin Fetihten Sonra Yeni Görevleri, Banileri ve Adları’ Hacettepe Beşeri Bilimler Dergisi, Cilt 10,Sayı 2, Haziran 1979, sayfa 78

24 Halil Ethem, Camilerimiz, İstanbul 1932, sayfa 106

25 Ahmed Nezih Galitekin, Ayvansarayi Hüseyin Efendi – Ali Satı Efendi – Süleyman Besim Efendi, Hadikatü’lCevami (İstanbul Camileri ve Diğer Dini-Sivil Mi’mari Yapılar), İstanbul 2001, sayfa 218

26 Havva Koç, “Ali Paşa (Atik, Hadım)”, Yaşamları ve Yapıtları ile Osmanlılar Ansiklopedisi, Cilt 1, İstanbul 1999, sayfa 222-223, T. Okic, “Hadım (Atik) Ali Paşa Kimdir?”, Necati Lugal Armağanı, Ankara 1968, sayfa 501-515

 

İstanbul’da tarihi binalara büyük zarar veren şiddetli depremlerden bahseden ve 1059 (1648) yılına ait olduğu kabul edilen belgelere göre (TSMA, nr. D 9567) Kariye CamiiXVII. Yüzyıl ortasında oldukça hasar görmüştür. Öncekinden daha şiddetli olan ve camide önemli izler bırakan 1180 (1766) yılı depreminin hemen arkasından cami mimar İsmail Halife tarafından onarılmıştır. Ana mekânın 14.yüzyıl başına ait özgün kubbesi bu depremde tahrip olup kireç sıva ile kaplanarak ahşap bağdadi olarak yenilenmiştir.27Kubbenin pencerelerinin dalgalı kemer hattı düz hatlar haline getirilmiş diğer kubbelerde bu dönemde onarılmıştır.

  1. yüzyılın ikinci yarısında büyük bir onarım geçiren yapının özelikle örtü sisteminde ciddi değişiklikler yapılmıştır.(bkz.9) Bu yüzyıl sonunda 1894 depreminde bir kez daha zarar gören yapının minaresinin petek kısmı ve külah çökmüştür. (bkz.10a,b)Bir süre fotoğraflarda bu haliyle görülen yapı bir süre sonra tekrar onarılmıştır.

22 Mayıs 1766 depremi (Zelzele-i Şedide)  Gözlenen hasarın büyüklüğü ve etki alanından dolayı bu depreme ait oldukça fazla bilgi ve belge mevcuttur ve belki de Marmara denizi ve çevresinde gözlenen, en ince ayrıntısına kadar detaylı rapor edilmiş tarihsel depremdir. Osmanlı arşivlerinde bu depremin ardından hasar gören cami ve külliyelerinde başlatılan onarım çalışmalarına ait belgeler mevcuttur. Bu depremde Edirnekapı ve çevresi hasar görmüştür. Kariye Caminin kubbesi bu depremde yıkılmış, ve yapı kısmen hasar almıştır. Dolayısıyla özgün kubbede var olması beklenen tezyinatta yok olmuştur. Kubbe aynı yıl Osmanlı mimarisi uygun olarak ahşap – bağdadi olarak yenilenmiştir.

1894 ‘Büyük Hareket-i Arz’ – 1310 ZelzelesiTarihi kaynaklarda ‘büyük hareket-i arz’ diye isimlendirilen bu deprem, Rumi 1310 yılına rastladığından, İstanbul halkı arasında ‘1310 zelzelesi’ diye anılıyor.Fatih, Beşiktaş, Ortaköy, Sultan Ahmet, Aksaray, Edirnekapı, Topkapı, Balat, Bakırköy, Silivrikapı zarar gören başlıca semtlerdi.Birçok resmi ve sivil bina ile birlikte Kapalıçarşı, Bitpazarı, Yağlıkçılar, Çadırcılar, Mercan Çarşı tarafları, camiler, minareler, medreseler, mektepler karakollar, rıhtımlar, hanlar, dükkânlar, evler yıkıldı.Sultan II. Abdülhamid, Atina Rasathanesi’nden Eserinisti (D.Eginitis) ile İstanbul Rasathanesinden Kumbari (Coumbary)’ye deprem hakkında bilimsel bir araştırma raporu hazırlatmıştır.

1894 Kariye Camii minaresi, Gsipka Kolleksiyonu,

 

Bu depremde Edirnekapı ve çevreside zarar görmüştür. Kariye Caminin minaresi yıkılmış, yapı kısmen hasar almıştır. 1898’de minare II. Abdülhamid Han tarafından klasik üslupta yeniden yaptırılmıştır.(Bkz.11a,b)

Dr. Hamiyet Sezer’in İstanbul depremleri ile ilgili makalesi daha ayrıntılı bilgi sahibi olmamızı sağlar.


27Underwood1966 : 14 -24 ; Ousterhout, 1987:32 -36

 

Osmanlı Döneminde yapılan değişiklikler sınırlıdır. Camiye dönüştürülen yapının naosu İslam mimarisinde harime karşılık geldiğinden ana mekâna mermer bir mihrap ile ahşap bir minber hazırlanmıştır.(bkz.12a,b) Mermer kaplı basit bir niş şeklindeki mihrap üzerinde bir şerit halinde zencerek ve üzerinde kıvrık dallar ve rumiler ile dolgulanan bir tepelik vardır. Minberlerde yer alan ayetin burada taşınabilir bir levha olarak asıldığı eski fotoğraflarda görülmektedir. Ahşap minberin görüldüğü fotoğraflar değişik yayınlarda kullanılmıştır.28 Ahşap minberin Kariye Camii’nin müze olmasından sonra Zeyrek Camii’nde kullanılan minber olduğu bazı kaynaklarda ifade edilir.

Bu dönemde Osmanlı mevcut mozaikler ve freskleri ahşap kepenklerle ve alçı sıva ile kapatmış olup kilise duvarlarını kireçle boyamış fresklere ve mozaiklere zarar vermeden koruyup yapının cami işlevselliğine uygun onarımlar yapmıştır.Yapıdaki taş kabartma ve figürler kısmen kazınmıştır.(bkz.13-14-15)Yapının güneybatı köşesine olduğu düşünülen çan kulesi iptal edilerek minare yapılmıştır. Yine dış narteks ve mezar şapelinin güneybatı köşesinde birleştiği yerde dört Bizans dönemine ait sütun ve başlıklar üzerinde muntazam kesme taştan sivri kemerli destekler görülür ki bu mimari üslup Bizansta pek kullanılmamıştır. Bazı araştırmacılar kemerlerin bu köşede yükselen çan kulesini desteklemek için inşa edildiklerini belirtir.29 Ancak Bizans mimarisinde kemerler daha çok yarım yuvarlak şeklindedir. Kesme taş duvarlara da pek rastlanmaz. Osmanlı mimarisinde kesme küfeki taş duvarlara ve sivri kemer kullanımı yaygındır. Bu durumda bu kemerli destekler 16. yüzyıl Osmanlı dönemi ekleri arasında sayılabilir.

Yıkılan kubbenin yeniden yapılması ve depremlerin meydana getirdiği hasarların onarılması dışında,Naos batı cephesinde dış narteks (Türk döneminde son cemaat yeri olarak kullanılmıştır.)  pencereleri büyük ölçüde kapatılıp Osmanlı mimarisine uygun, küçük sivri kemerli açıklıklar haline getirilmiştir.(bkz.16)Arkosolıumlardaki mezar lahitleri kaldırılmış olup, güney kanadındaki şapeldeki yuvarlak, taş, kabartma süslü kemerli arkosolıum duvarı kaldırılarak ana mekânla işlevsel bütünlük sağlanmaya çalışmıştır.Yapının kuzey kanadında anneks bölümü yine bu dönemde statik sorunlar nedeniyle tuğla örgü sivri kemerlerle desteklenmiştir.

Narteks ve şapel orijinal zemini şeşhane tuğlalarla kaplanmıştır.Dış nartekste daha önce mevcut olan mermer panolar Osmanlı döneminde başka yapılarda devşirme malzeme olarak kullanıldığı düşünülmektedir. Yapıdaki tüm apsis pencereleri tuğla örgü ile kapatılmıştır. Yine naosta batı cephesindeki üçlü pencereler belli bir kota kadar almaşık örgü ile kapatılmıştır.

18.yüzyılın ilk yarısında yapıya Kızlarağası Hacı Beşir tarafından bir mektep ve aşevi eklenmiş fakat bu yapılar günümüze ulaşmamıştır.


28 Ousterhout,Robert, Başgelen Nezih, Mehmet Ziya,Kariye Camii Şerifi,İstanbul 1326, S:4

29 Ousterhout, Robert, Sanatsal Açıdan Kariye Cami, İstanbul 2002, sayfa 90  

 

Kariye Cami Osmanlı döneminde şehrin Bizans sanatlarından önemli bir örnek olarak ziyaret edilmeye devam etmiştir. 16. yüzyılın ortalarında İstanbul’da bulunan Petrus Gyllius İstanbul ile ilgili kitabında yapıdan bahsetmiştir. Gyllius, yapıdan “bu kadar yüzyıl kent içinde olmasına karşın şimdi bile Khristos Khoras (Dışarıdaki İsa) adını taşır, çünkü eskiden kent dışındaydı” diye bahsetmektedir.30

 

1568 yılının şubat ayında yapıyı ziyaret eden Gerlach tuhaf bir biçimde kilisenin adından bahsetmez.31ama yaptığı tanımlamaların Kariye’ye ait olduğu düşünülmektedir.32 Uzun süredir cami olarak kullanılan manastırın kilisesi resimlerinden bir kısmını koruduğu gibi yapının güneyinde büyük bir kapı ve sarnıç görülebiliyordu. Gerlach’tan kısa bir süre sonra aynı yerleri gezen Crusio da yapının adını vermeksizin bölgenin bir tasviri ile beraber yapının genel bir tanımını da verir.33 17. yüzyılda yapıdan Evliya Çelebi “Edirnekapı yakınındaki Kariye Cami evvelce bir sanatlı kilise imiş” şeklinde kısaca bahseder.34

 

  1. yüzyılda yapı çok sayıda seyyah tarafından ziyaret edilir. 1820 yıllarından sonra bazı kitaplar yapının tarihi ve süslemesi ile ilgili bilgi ve çizimler fotoğraflar yayınlar. 1860 yılında Rum mimar Peloppida Kouppas tarafından tamir edilen yapının mozaiklerinin bir kısmı temizlenmiş ortaya çıkarılan tasvirler ahşap kapaklar ve perdelerle örtülmüştür. Bu çalışmanın arkasından yapılan yayın Kariye Cami’nin bilim dünyasınca tanınmasını sağlamıştır.35

 

1875-1876 yılında yapının bakım ve onarım çalışmalarına girişilmiş ve büyük ölçüde değişiklikler yapılmıştır. 1855 civarı çekilmiş bir Kariye fotoğrafında ve daha eski bazı gravürlerde yapının batı cephesinde görülen dalgalı saçak hattı düzeltilmiş ve örtü sisteminin neredeyse tamamı değişmiştir. Bu restorasyon sırasında yapının minaresi de elden geçirilmiş klasik üsluptaki külah yerine armudi bir külah yapılmıştır.(bkz.17)Bu dönemde yapının önüne ahşap bir sundurma yapılmıştır.

 

Cumhuriyet Döneminde ise;

 

1929/30 tarihlerinde Evkaf İdaresi tarafından yapılan onarımda; naostakiKoimesis mozaiği bu dönemde temizlenerek ortaya çıkarılmıştır. Bu dönemde Türk devrinde yapılmış olan bazı eklemelerde çıkarılmış, muhtemelen bu onarım sırasında şapeli ana kiliseden ayıran bölme duvarda kaldırılmıştır.

 

1945 yılında vakıflarca, Mimar Cahide Tamer tarafından kurşun örtüleri yenilenmiş ve rölövesi çıkarılmıştır.36

 

Kariye Camisi bakanlar kurulunun 29.08.1945 tarihli kararı ile vakıflardan alınarak müzeler dairesine bağlandı.(bkz.18a,b,c,d)


30 PetrusGyllius, İstanbul’un Tarihi Eserleri, çeviren Erendiz Özbayoğlu, İstanbul 1997, sayfa 182

31 Stephan Gerlach, DessaelternTage-Buch, Frankfurt 1674, sayfa 455-456

32 Robert Ousterhout, “A Sixteenth Century VisitortotheChora”, DumbartonOaksPapers 39, (1985), sayfa 117 33 MartinoCrusio, Turcograeciae, Libriocto, Basel 1584, sayfa 190

34 Yüksel Yoldaş Demircanlı, İstanbul Mimarisi İçin Kaynak Olarak Evliya Çelebi Seyahatnamesi, İstanbul 1989, sayfa 115

35John Freelly – Ahmet Çakmak, İstanbul’un Bizans Anıtları, İstanbul 2005, sayfa 223

36 Cahide Tamer, İstanbul Bizans Anıtları ve Onarımları, İstanbul 2003, sayfa 144-152

 

(Bkz. 1-2) Kariye Müzesi, Doğu cephesi genel görünüm

(Bkz. 1-2) Kariye Müzesi, Doğu cephesi genel görünüm

(Bkz. 3) Meryem ve Pantakrator İsa figürlü mozaiklerin sol tarafında Hora yazmaktadır.

(Bkz. 3) Meryem ve Pantakrator İsa figürlü mozaiklerin sol tarafında Hora yazmaktadır.

(bkz.4) Kariye Müzesi, 4.inşa evresinin 3 boyutlu canlandırılması

(bkz.5) İç narteks doğu duvarı, Deisis sahnesi içinde Meryem‘in yanı başında İsa görülmektedir (14.yüzyıl)

(bkz.6-7) Thedores Metokites’in yapıyı ihyası, (5.evre)

(bkz.6-7) Thedores Metokites’in yapıyı ihyası, (5.evre)

(bkz.8)Yapının mevcut en eski tarihli fotoğrafı,1860 (Çelik Gülersoy, Khora adlı kitabından alınmıştır.)

(bkz.9)1892, Sebah&Joaillier, Üst örtü ve Bizans mimarisine özgü dalgalı hatların düz satıhlar haline getirildiği görülüyor.

(bkz.10a)1894, Büyük İstanbul Depreminde hasar gören Kariye Camii

(bkz.10b) Kariye Camii’nin 1894 depreminde hasar gören minaresi

(bkz.11a)1903, deprem sonrası yenilenen Kariye camii

(bkz.11b) 1905 Mayıs, Gerard Bell

(bkz.12a ) Khora Kilisesinin ana mekânı; Kariye Camii harimi olarak kullanılırken, 1906 Brooklyn Enstitüsü arşivi

(bkz.12b) 1892, Sebah&Joaillier, Ahşap minber

(bkz.13) mevcut olan mozaikler ahşap kepenklerle kapanmıştır. 1906

(bkz.14a)Freskler ve duvarlar kireç sıva ile kapanmıştır. 1880,Abdullah Freres

(bkz.14b)Osmanlı Döneminde camiye dönüştürülen kilisenin fresk ve mozaiklerinin kireç sıva ile üzeri kapatılarak zarar vermeden korunmaya çalışıldığını bu fotoğrafta görebiliyoruz. 1880, Abdullah Freres

(bkz.15) Yapı camiye dönüştürüldüğünde taş figürlerin suretleri kazınmıştır, 1906 Rus Arkeoloji Enstitüsü

(bkz.15) Yapı camiye dönüştürüldüğünde taş figürlerin suretleri kazınmıştır, 1906 Rus Arkeoloji Enstitüsü

(bkz.16) Osmanlı döneminde dış nartekse açılan sivri kemerli pencereler, 1935 Aralık, Nicolas V. Artamonoff

(bkz.17) 1890’lı yıllara ait bu renklendirilmiş fotoğrafta giriş kapısındaki sundurma ve armudi üslupta yenilenen minare

Kariye Müzesinin Giriş kapısı, 2013; günümüze ulaşmayan Osmanlı döneminde yapılan medresenin bahçe kapısıdır.

(bkz.18a) Kariye Müzesi, Batı cephesi,2013

(bkz.18b) Kariye Müzesi Doğu cephesi,2013

(bkz.18c) Kariye MüzesiKuzey cephesi, 2013

(bkz.18d) Kariye Müzesi Güney cephesi, 2013

1.2 Yapının Tarihsel Süreçte Mimari Açıdan Dönemsel Gelişimi

(bkz.19)Byzantıon,2000 adlı 3d canlandırma projesinde yapının 4. ve 5. Evresi, yeşil renk ile iltürasyon yapılan bölüm 4.evre, diğer birimler ise 14.yüzyıl başında ThedorosMetokites tarafından ana kütleye eklenen mimari unsurlar, yapı günümüzdeki şeklini bu dönemde almıştır.

Yapı ile ilgili çok fazla yenileme ve onarım dönemleri vardır. Bu dönemlemelerle ilgili olarak 1957-1958 yıllarında Amerika Bizans Enstitüsünün yapmış olduğu arkeolojik kazılarda çok ciddi bilgilere ulaşılmıştır. Bu bilgiler ışığında Robert Ousterhout tarafından yapı 5 evreye ayrılmıştır.

  • Birinci yapım evresi; yanlızca doğu tarafındaki altyapıda görülmektedir ve 5. Yüzyıla tarihlenmektedir. (şemada kırmızı olarak taranmıştır)
  • İkinci yapım evresi;9.yüzyıla tarihlendirilmektedir. bu evreden günümüze sadece naos altındaki mezar ve yine doğu cephesindeki duvar kalıntıları kalmıştır (şemada koyu kahverengi olarak taranmıştır.)
  • Üçüncü yapım evresi;bugünkünaos duvarlarının alt kısmında, mermer kaplamaların altında ve diakonion zemini altındadır(şemada açık turuncu renk ile taranmıştır.)
  • Dördüncü yapım evresi; İsaakios tarafından yenilenen yapı 4. evredir ve naos olarak bugünkü yapının plan şeması bu evrede yapılmıştır.
  • Beşinci yapım evresi; Metokhites dönemidir ki günümüze ulaşan yapı bu evrede yapılmıştır. Naos kuzey ve güney yönünde genişletilmiş, fresk ve mozaikler yapılmıştır.
  • Şemada 6. Dönem olarak gösterilen değişiklikler Osmanlı dönemine aittir.

R. G. Ousterhout’un yayınladığı arkeolojik plan

I.ve II. Evrelerin (6 ve 9. Yüzyıllar) en erken tarihli temellerini, III. Evreden naosun doğu temellerini      (11.yüzyıl),  IV. Evreye ait IsaakiosKomnenos Kilisesi’nin duvarlarını (12.yüzyıl), V. Evreden Theodore Metokhites Kilisesi’ni (14.yüzyıl) ve VI. Evrenin sonraki değişikliklerini gösteren arkeolojik plan (DumbartonOaks) Robert G.Ousterhout, Kariye Cami

11.yüzyıl I. Komnenos Dönemine ait kalıntılar

 

1957- 58 yıllarında restorasyon çalışmaları devam ettirilirken, drenaj yapmak üzere yapılan kazı calışmalarında yapının doğu duvar dibinde ilk yapım dönemine ait temel kalıntıları ortaya çıkmıştır. Yapının Komnenoslardöneminden önceye ait olduğu ortaya çıkmıştır (Oates1960: 223).Erken Bizans dönemini veren kalıntılar, daha ziyade VI. yüzyıl özellikleri göstermektedir. Bu da, yapının ilk yapımının geç dönemlere ait iddialarını dayanaksız kılmıştır. İlk yapım dönemine ait kilisenin plan özellikleri hakkında bilgimiz mevcut değildir. Kazılarda çıkan neticeye ve özellikle duvar işçiliğine göre farklı safhalar içeren yapı Oates’in tespitine göre yapıda Bizans döneminde altı müdahale izi mevcuttur. (Oates 1960: 225). İlk safhanın, elde çok delil olmamasına rağmen, yalnızca duvar işçiliği dikkate alınarak, VI. yüzyıla tarihlendirilmişti (Oates 1960: 225). İkinci donemle ilgili delil olmamasına rağmen tarihi bilgilere dayanılarak IX. Yüzyılda MikhaelSyncellus tarafından restore edilmiş hali olduğu öne sürülmüştür (Oates 1960: 227).üç ve dördüncü safhalar XI-XII. yüzyıllara işaret etmekte olup, özellikle apsis kısmının duvar işçiliği buna işaret etmektedir.(Oates 1960: 225). En son dönemi, geç Palaiologoslar dönemindeki eklemeler oluşturmuştur. Önceki beş müdahale ise ya yeni bir yapıya, ya da aynı plan üzerinde tamamlamaya işaret etmektedir.

1120 yılına gelindiğinde ise eklerle genişletildiği bilinmektedir. (Pulgher 1878: 31-40, Mathews 1976: 41). 1204 yılındaki Latin istilası sırasında tahrip edilen ve kubbesi çöken Hora Kilisesi, TheodorosMetokhites tarafından 1316-21 yıllarında yeniden ayağa kaldırılmıştır. Manastıra ait birimler olan refektorium, hastane ve trapeza gibi yapıların elden geçtiği bilinse de bu yapıların konumları dahi bugün bilinmemektedir. Bu dönem dış narteks ve şapel (Parakklesion) eklenmiştir. (Cutler/Talbot 1991: 428). On dördüncü yüzyıl yenilemesinde VI ve XI. yüzyıllara ait devşirme malzemeler yapıda kullanılmıştır. (Muller-Wiener 2007: 161). Dış duvar itibariyle 29 m uzunluğundaki Parakklesionun altı mezar iken, sonradan sarnıç olarak kullanılmıştır (Eyice 1963: 36).

 

Kariye Güney Sarnıcları (parekklesion)

Özellikle Orta ve Geç Bizans Dönemlerinde, kente su taşıyan isale hatlarının tahribata uğraya­rak işlev dışı kalması ile manas­tırların bünyesinde de sarnıç inşa edilmeye başlanmış; bazı altyapı ve kripta’lar su geçirmez sıva ile sıvanarak sarnıca dönüştürülmüş­tür.

 

Kariye güney şapelinin altında yer alan beşik tonozlu paralel iki bölümlü, uzun dikdörtgen bu yapıların duvarları su geçirmez sıva ile kaplanmıştır. Başlangıçta bir kripta olarak düşünüldüğü varsayılan bu mekanların daha sonra su ihtiyacının artması ile birlikte sıvanarak sarnıç haline dönüştürüldüğü söylenebilir. Şapelin zemininden sarnıçlara açılan ikişer adet kapağın o dönemde sarnıcın beşik tonozları üzerinde açılan menfezler olduğu görülür ki sarnıçların su kuyusu gibi kullanıldığını gösterir. Yapıların beşik tonozlarının batı yönünde yer alan, iki bölümlü mekanı birbirine bağlayan pişmiş toprak künkler bu yapılara özgü bir detaydır.

 

Yine doğu yönünde taban seviyesinde yer alan künkler 2013-2014 yılı restorasyonunda yapının çevresinde yapılan drenaj kazıları sırasında bulunan menfez ile bağlantısını ortaya çıkarmıştır. Sarnıçta yer alan bu künklerin besleme ve tahliye kanalı olarak kullanıldığı bilinir.  Bu alt yapıların doğu ucu çimento derzli, taş örgü duvar ile kapatılmıştır.

 

Sarnıçlarda2014 yılında yapılan araştırmada büyük ölçüde derin çatlaklara rastlanmıştır.

Kariye Güney Şapeli Sarnıçları genel görünüm, 2013-2014

Güney Şapeli doğu yönünden görünüm ve alt mekanlara (sarnıç ) bağlantı sağlayan kapaklar (menfezler)

Sarnıçların beşik tonozlarının üzerinde yer alan iki menfezin şapel zemini döşemesi altında kalan kapaklarından biri,

Şapel zemininden sarnıca açılan menfezlerden birinin görünümü ve sarnıcın diğer bölümüyle bağlantılı pişmiş topraktan künk,

Sarnıcın taş duvar örgü ile kapatılan doğu ucu

Sarnıcın doğu ucunda taban seviyesinde yer alan pişmiş topraktan künk,

2014 yılında drenaj ve arkeolojik kazıda doğu ucunda bulunan menfez

Bu çalışma ve daha eski zamanlı kaynaklardan elde edilen veriler ile yapının beş yapım evresi olduğu ortaya çıkartılmıştır.1

 Yapım Evresi (5.y.y sonu – 6.y.y başı)

Elde edilen en erken arkeolojik bulgular VI. Yüzyıl başlarını işaret eder. Erken Bizans dönemine tarihlenen bu evre İmp. Justınıanus (527 – 568 ) döneminde bir nekropol alanında saray şapeli olarak inşa edilmiştir. Bu yapıdan günümüze ulaşan izler doğu cihette ana apsisin altındaki temel kalıntılarıdır.2

  1. Yapım Evresi ( 9.y.y )

İkinci yapım evresi olarak nitelendiren inşa Erken Bizans dönemine kadar uzanıp 9.yüzyıla tarihlenmektedir. Fakat bu inşa döneminden günümüze yalnızca naosun altındaki mezar ve tuğla örgü alt yapı kalmıştır. Kilisenin mimarisi ile ilgili herhangi bir bilgi yoktur.3Sanat Tarihçisi Oates bu alt yapı ve hemen üzerindeki aziz mezarının 11. yüzyıla ait olabileceğini söyler.

Onbirinci yüzyıla gelindiğinde ise;  9. Yüzyıl sonlarından 11.yüzyıla kadar kaynaklarda çok az bahsedilen yapı harap olmuştur.4


1 Ousterhout Robert G.  ‘’ The Architecture Of The Kariye Camii İn İstanbul, DumbortonOaksStudies 25,  (Washıngton, D.C. 1987)

2 Ousterhout1987:12

3 Ousterhout1987:12

4 Ousterhout1987:12

III. Yapım Evresi (11. y.y )

  1. Komnenos Dönemi : (1077 – 1081)

Komnenoslar döneminde gelindiğinde neredeyse tamamen yıkılmış olan yapı İmp. I.AleksiosKomnenos’un kayınvalidesi Maria Dukaina tarafından,o tarihlerde harabeye dönmüş olan yapıların restorasyonuile kilisenin eskisine nazaran daha değişik bir mimaride yeniden inşası dolayısıyla ikinci defa anılır. Bugünkü binanın esasını teşkil ettiği sanılan bu kilise “Soteros” yani kurtarıcı İsa’ya adanmıştı.5

Üçüncü yapım evresi olarak adlandırılan bu yapı, bugünkü yapının naos duvarlarının alt kısmında, mermer kaplamaların altında durmaktadır. Bu yapının kare içinde haç planlı bir yapı olabileceği öne sürülmektedir.6 Yapı yarım yüzyıl sonra bilinmeyen bir nedenle yıkılmıştır.

  1. Yapım Evresi (12. y.y )

II.Komnenos Dönemi : (1120)

  1. Komnenos yapısı olarak bilinen yapının yıkılmasından sonra AleksiosKomnenos’un oğlu IsaakiosKomnenos tarafından neredeyse baştan yapılmıştır. Bu II. Komnenos yapısı olarak adlandırılan dördüncü evredir ve bugünkü kilisenin planında yapılmıştır.7

On ikinci yüzyılda yapının geçirdiği bu dördüncü inşa evresinden,  geriye kalan ise; IsaakiosKomnenos’un yapıyı yeniden ihya etmesi ile iç nartekste kendisi için bir mezar yeri hazırlattığı bilinmektedir. Buna göre kilisenin naos duvarları, apsisi ve iç narteks bölümlerinin 12. yüzyıla ait olduğu söylenebilir.8


5 Türkiye Diyanet Vakfı İslam Araştırmaları Merkezi, İslam Tarihi Ansiklopedisi, yıl:2001, cilt 24, sayfa 496,

6 Ousterhout, 1987 :14

7 Ousterhout, 1987 :20 ;  Paul Underwood ,The Kariye Djami 4 Vols (New york , 1966 – 75)

8 Türkiye Diyanet Vakfı İslam Araştırmaları Merkezi, İslam Tarihi Ansiklopedisi, yıl:2001, cilt 24, sayfa 495

 

  1. Yapım Evresi ( 14. y.y ilk yarısı – Geç Bizans Dönemi)

 

  1. Palaiologos dönemi diyebileceğimiz bu dönemde 1314 – 1321 tarihleri arasında TheodorosMetokhites tarafından yaptırılmıştır. Günümüzdeki yapı büyük oranda bu dönemde şekillenmiştir.

Diğer taraftan Metokhites’in yakın dostu NikephorosGregoras’ın bildirdiğine göre, bu büyük çaplı tamir esnasında mevcut büyük kubbeli ana mekâna dokunulmamış9 olup buna karşılık Komnenos devrine ait naos bölümünün etrafını üç taraftan çeviren bir takım aksam eklenmiştir ki bunlardan kuzeyde iki katlı ek bir mekân (anneks) dış cephesinden başka mimari bir önemi olmamasına karşılık, kilisenin batısına dış narteksi teşkil eden dış hol ile özellikle güneydeki tek nefliparekklesion bu devrin en tipik yapı sanatı örnekleridir.10

On üçüncü yüzyıl sonuna doğru manastır kilisesinin kubbesinin bakımsızlıktan çöktüğü bilinir. Dördüncü evredeki naosun yıkılan kubbesi yine bu dönemde tamamlanmıştır.

  1. yüzyıl başı yapının bugünkü şekline ulaştığı bir dönem olarak önemlidir. Geniş apsisli haçvari naos 12.yüzyıl ürünü ama, tüm yapıda (naos,narteksler,ek şapel) zemin ve duvarlarındaki mevcut mermer kaplamalar, mozaikler,freskler ve tezyinat büyük ölçüde Metokhites’in programı çerçevesinde tarafından yapılmıştır.11

Palailogos sülalesinden ve ileri gelenlerinden birçok kişinin gömüldüğü bu manastır İstanbul’un fethine kadar kullanılmıştır.12

 

  1. Evre Osmanlı Dönemi (1453- 1923)

 

Osmanlı döneminin kilisenin mimari dokusuna etkisi; üst örtünün ve cephelerin  dalgalı hatlarını düz satıhlara dönüştürülmesi,güneybatı köşesine minare eklenmesi batı cephesine küçük ölçekli sivri kemerli pencereler yerleştirilmesi ve anneks zemin katının tonozlarının  yaşadığı statik sorunlar nedeniyle sivri kemerlerle desteklenmesi ile sınırlıdır.


9 Gregoras, Hist. Bonn I ,459

10 EyiceSemavi,Son Devir Bizans Mimarisi, sayfa:47

11Paul Underwood ,The Kariye Djami 4 Vols (New york , 1966 – 75) ; 14-24,Ousterhout 1987: 32-36

12 İslam Tarihi Ansiklopedisi, yıl:2001, cilt 24, sayfa 496,

Kariye Kilisesi bir manastır kompleksinin merkezini oluşturmaktaydı.Bizans döneminde manastırlar kompleksyapılar topluluğu şeklindedir.Manastırlar özellikle 5. ve 7. arasında kültürel-sosyal-toplumsal gelişme göstermiş bu durum mimari dokuyu işlevsel olarak etkilemiştir. Manastırlarda dini eğitim, yaşlı ve yoksullara yardım, sağlık hizmetleri, zanaatkarlık ve meslek eğitimi verilirdi. Kültürel olarak birçok önemli eserler manastırlarda yaşayan keşişler tarafında el yazması olarak kaleme alınmış, tezhip çalışmaları ve ilahiyat araştırmaları yapılmıştır. Bu açıdan Bizans manastırları kendine yeter ekonomik bir birimdir.

Manastırlarda keşişler ve münzevi hayat yaşayanlar yaşardı. Keşiş ve rahiplerin hücreleri dikdörtgen planlı ve beşik tonozlu olup genellikle iki katlı yapılmıştır. Lavra denile hücrelerde hasır şilte üzerinde yatarak çilecilik yaparak nefsi terbiye ederlerdi. Manastırlarda kurucu aile için bir mezar şapeli yer alırdı. Manastırın merkezinde yer alan kilisenin önünde bir çeşme bulunurdu. Ayrıca yemek salonu, trapeza, mutfak, kiler, fırın, şaraphane, çamaşırhane, depolar, kütüphane, revir, dikiş odası, değerli eşyalar odası, idari bina, konuk evleri ve sarnıçlar bulunurdu.

(Kaynak.Manastırlar,Hüseyin Hakan Gazioğlu,2011)

Kariye manastır kilisesinin günümüze ulaşan mimari kurgusu 14. Yüzyıl başlarına tarihlenir.Pastophorionların yeniden tasarımı,kuzey tarafına iki katlı ek yapının yapılması, batıda dış narteks, güneyde parekklesionun da ilavesi ile planın bileşenlerinin düzensizliği göze çarpar. Yapı batı-doğu doğrultusunda meyilli bir araziorta Bizans döneminden kalan ana mekan merkez alınarak yapılmıştır.

Yapının bu ilk hali “kiborion” şeklinde tanımlan bir plan tipinin özelliklerini göstermektedir. Orta Bizans devrinde örnekleri görülen bu plan tipi aslında kare bir mekanın üzerinin kubbe ile örtülmesi ile sağlanmıştır. İç mekanda küçükte olsa parçalara ayrılmayan tek bir alanın oluşturulmasın ilginç bir denemedir. Bazı araştırmacılar bu plan tipini derin kemerler nedeniyle haç tipinin bozulmuş bir çeşidi olarak görürler. Planın kökeni olarak haç planlı yapılar gösterildiği gibi erken Bizans döneminin kubbeli yapıları da önerilir. Türkiye’de İstanbul’da Burgaz Ada Metamorphosis Kilisesi, Boğazda Yuşa Bizans Devri kilisesi, Gemlik Kurşunlu Aziz Aberkios Kilisesi, Mudanya Kumyaka köyü Taksiarhis Kilisesi gibi yapılarda bu plan tipi kullanılmıştır. Bazı yapılar İznik ve İstanbul’da alt yapı şeklinde günümüze ulaşabilmiştir. Yukarıdaki örneklerden de anlaşılacağı gibi plan tipi manastır yapılarında karşımıza çıkar.

Millingen,1912

Millingen,1912

Yapının plan ölçüleri 27.39 m. x 29.29 m.’dir. Müzeye çevrilen caminin ziyaretçi girişi güney cephesinden, ziyaretçi çıkışı batı cephesinden, personel girişi ise kuzey cephesindendir. Kariye Müzesi, 01 sergi alanı (dış narteks), 02 sergi alanı (iç narteks), 03 sergi alanı (naos), 04 koridor, 05 depo, 06 depo, 07 sergi alanı (pareklesyon), 08 sergi alanı (diakonikon), 09 dinlenme alanı, 10 Müdür Odası (prothesis), 12 depo, ve 13 dinlenme alanı olmak üzere 13 mekandan oluşmaktadır. Batı-doğu yönünde meyilli olan arazinin, batı cephesinde ana giriş kapısının önü ±0.00 kotu olarak kabul edilirse, yapının doğusunda yer alan bahçenin en alt kotu -3.38 m.’dir. Doğu cephesi yapının en hareketli cephesidir, doğu cephesinde kubbeyi destekleyen bir paydanda bulunmaktadır. İki adet iç nartekste, bir adet naosta ,iki adet pareklesyon üzerinde, birer adet daikonikon ve prothesis üstünde olmak üzere altı adet kubbesi bulunur. Bu kubbelerden en büyüğü naosun üstünü örtendir

Sergi Alanı (Dış Narteks)

Bugün sergi alanı olarak kullanılan dış narteks, 14. yy.’daMethokites’in yaptığı kapsamlı yenileme çalışmaları sırasında eklenmiştir. Yapının ana giriş kapısı batı cephesinde yer alan K01 kapısıdır. Bugün Kariye Müzesi’ne gelen ziyaretçiler mekanı bu kapıdan terk etmektedirler. Batı cephesi boyunca devam eden dış narteksin plan ölçüleri 18. 92 m. x 4.19 m.’dir.

Dış narteks, Batı duvarı, yapıya giriş kapısı ve mezar nişleri (Arkosolium), 2013

Dış narteksin batı duvarı 4 sıra taş ve 4 sıra tuğla almaşık örgüden meydana gelir. Tuğla boyutları ortalama 32 cm. x 4.5 cm.’dir. Mermer söveli ve iki ahşap kanatlı K01 kapısı (K01) dış narteks batı duvarının ortasında yer alır. Duvarda 4 adet niş mevcuttur. Bu nişlerden en kuzeyde bulunan niş haricindekiler mezar nişlerdir. Nişlerin içlerinde kemerli ve beton dışlıklar bulunur. Pencerelerin alt kotları +3.51 üst kotları +4.47’dir. Duvar üzerinde iki adet mermer çerçeveli mozaik pano yer alır. Bu panoların üstlerinde ve yanlarında yer mevcut olan mermerlerden duvarların mermer levhalarla kaplı olduğu anlaşılmaktadır. Bütün duvar boyunca var olan mermer silmenin üst kotu +3.53’tür. Duvar silmesinin üst kısımlarından tavana kadar tesserea mozaiklerde bezenmiştir. Kuzey duvarda, kuzey cepheye açılan K02 kapısı bulunmaktadır. Kapının üzerinde kemerli bir pencere mevcuttur. Bugün bu kapı kullanılmamaktadır. Duvar 4 sıra tuğla4 sıra tuğla olmak üzere almaşık örgüdür. Duvar boyunca mevcut olan mermer silmenin üst kotu +3.53’tür. Duvar, silmenin üst kotundan tavana kadar tesserea mozaiklerle bezenmiştir.

Dış narteks, Doğu duvarı,iç nartekse giriş kapısı,2013

Doğu duvarı taş-tuğla almaşık örgüdür. Duvarın orta asında iç nartekse geçişi sağlayan K03 kapısı yer alır. Kapı mermer söveli ve ahşap çift kanatlıdır. Duvarda üç adet mermer çerçeveli mozaik pano yer alır. Kapının üstü dışında bütün duvarı dolaşan mermer silmelerin üst kotu +3.52’dir. Silmelerin üst kotlarından tavana kadar mozaik bezemeler mevcuttur. Dış narteksin güneyinde, dış narteksiparekklesiyondan ayıran iki adet sütun ve bunların üzerlerine yerleştirilmiş sivri, taş kemer bulunur.

Batı cephesinde ana giriş kapısının önü ±0.00 olarak kabul edilmiştir. Dış narteks döşemesi güney-kuzey yönünde eğimlidir ve -0.07 kotundan -0.15 kotuna düşer. Döşeme kaplaması 44 cm. x 29 cm. çimento esaslı karo mozaiktir. Mekanın batı kuzeybatı köşesinde 8 adet şeşhane tuğlası yer alır. Bu tuğlaların çapı 38 cm., bir kenarı ise 22 cm.’dir. Karo mozaik kaplama ile şeşhane tuğlaları arasında kot farkı bulunmamaktadır. Dış narteks üst örtüsü, beş adet basık kubbeden meydana gelir. Kubbelerin yükseklikleri ortalama 6.25 m.’dir. Kubbelerin aralarındaki kemerlerde ve batı cephesi beden duvarındaki kemerleri birbirlerine bağlayan metal gergi elemanları mevcuttur. Kubbelerin bir kısmı tesserea mozaiklerle kaplıdır. Diğer yerlerde bulunan mozaikler yok olmuştur.

Dış narteksten iç nartekse mermer söveli, ahşap çift kanatlı kapı, 2013

Dış Nartekstenparekklesiona geçiş, güneybatı köşesi,2013

Dış nartekse güneybatı köşesinden bakış, 2013

Sergi Alanı (İç Narteks)

İç narteks, Metochites’in 14. yy’da yaptığı kapsamlı yenileme çalışmaları sırasında yapılmıştır. Dış narteksten K03 kapısı ile iç nartekse geçilmektedir. İç narteksin plan ölçüleri 17.03 m. x 3.42 m.’dir.

İç narteksin batı duvarı +4.18 kotuna kadar mermer kaplıdır. Mermer kaplamalardan sonra gelen mermer silmenin üst kotu +4.27’dir. Batı duvarı, mermer silmeden kubbe altlarına kadar mozaiklerle bezenmiştir.

İç Narteksbatı duvarı,dış narteksten iç nartekse mermer söveli giriş kapısı,2013

Kuzey duvarında kemerli bir niş yer alır. Robert Ousterhout, bu nişin aslında İsaakiosKomnenos’un kendi için yaptırdığı mezar yeri olduğu fakat daha sonradan fikir değiştirip kendi yaptırdığı Kosmosoteria Manastır Kilisesi’ne gömüldüğündenburanın kullanılmadığı ama yine yapılan mimari düzenlemenin ileriki yıllarda bozulmadığı belirtilmektedir. Yeri nişe göre daha geride kalan beden duvarında ise üç açıklıklı kermerli pencere yer almaktadır. Pencerede beton dışlık doğrama bulunur. Pencerenin alt kotu, +4.59 m., üst kotu ise +5.77 m.’dir. Kuzey duvarı kireç sıvalıdır.

İç narteksin doğu duvarında 09 mekanına açılan K04 kapısı, naosa açılan K05 ve K06 kapıları yer alır. Doğu duvarı, güneyde kubbenin altındaki yerler dışında +4.25 kotuna kadar mermer kaplıdır. Güney kubbesinin altında kalan kısım ve mermer silmelerin üstü ile kubbelerin arasında kalan kısımlar teressea mozaiklerle bezenmiştir. Silme üst kotu +4.33 m.’dir.

İç narteks,Doğu duvarı, naosa giriş kapıları, 2013

09 mekanına açılan K04 kapısının üzerinde kemerli bir pencere boşluğu bulunmaktadır. K06 kapısının iki yanında mermer çerçeveli mozaik panolar yer alır. Güney duvarı +4.10 kotuna kadar mermer kaplıdır. Mermer silmenin üs kotu ise +4.22 m.’dir. Silmelerin üstünde kalan kısım terresea mozaiklerle bezenmiştir.

İç narteks döşemesi +0.15 m. kotundadır. Döşeme mermer kaplıdır. Mermerler çeşitli geometrik şekiller oluşturacak şekilde döşenmiştir. Farklı kalınlıkta bordürlerin ortalarına büyük mermer plakalar yerleştirilmiştir. Mekanın kuzey yönünde bulunan döşeme kaplamalı ise daha düzensiz mermer parçalarından meydana gelmiştir. K03 kapısının önünde paralel kenar dörtgenlerden oluşan 0.30 m. genişliğinde 2.97 m. x 2.24 m. boyutlarında bordür yer almaktadır. Mermerlerin bir çok yerinde çatlaklar mevcuttur. İç narteksin üst örtüsü, kuzeyde yer alan 16 dilimli kubbe, iki basık kubbe ve güneyde yer alan 24 dilimli kubbeden oluşmaktadır. Basık ve dilimli kubbelerin taşıyıcıları olan kemerlerde metal gergiler mevcuttur. Kuzeyde yer alan 16 dilimli kubbenin çapı 3.33 m.,yükseliği ise 3.10 m.’dir. Kuzey, kuzeybatı, batı, güneybatı ve güney yönlerinde birer adet olmak üzere toplam beş adet kemerli penceresi vardır. Pencerelerin alt kotları +7.17 üst kotları ise +8.41 m.’dir. Pencere açıklıkları 0.66 m.’dir. Güney yönünde yer alan 24 dilimli kubbenin çapı 3.59 m., yüksekliği 3.62 m.’dir. Kuzey, kuzeybatı, batı, güneybatı ve güney yönlerine bakan 9 adet pencere kemerlidir. Pencerelerin alt kotları +7.32 m., üst kotları ise +8.51 m.’dir. Pencere genişlikleri ortalama 0.47 m.’dir. İki kubbede de doğramalar değiştirilmiş ve yerlerine beton dışlık doğramalar yerleştirilmiştir. Kubbelerin içleri ve tonozların alt yüzeyleri tesserea mozaiklerle bezenmiştir.

Güney cepheden Kuzey cepheye genel görünüm,İsaakiosKomnenos için kuzey duvarında hazırlanan mezar nişi, 2013

İç nartekse kuzey cepheden genel görünüm, 2013

İç Narteks, Şubat, 1937, Nicolas V. Artamonoff

İç nartekstennaosa giriş kapısı, 2013,

İç narteks üst örtü tezyinatı, 2013

Khora manastır katholikonungünümüzde sergi alanı olarak kullanılan ana mekanı

Günümüzde Kariye müzesinin sergi alanı olarak kullanılan ana mekân;  naos, bema ve apsis olmak üzere üç bölümden oluşmaktadır. Geçmişte Khora Manastırının katholikonunun ana mekânını teşkil eden ve doğu-batı yönünde uzanan dikdörtgen naos ve naosun doğusunda dıştan üç cepheli, içten yarım yuvarlak apsis ile bemadan oluşan ibadet alanı 14.84 m. x 9.87 m. ölçülerindedir.  Ahşap kubbesinin yüksekliği ise 17.91 m.dir.

Ana mekânın naos nüvesinin üst örtüsünün Osmanlı döneminde 1766 yılında ahşap bağdadi olarak yenilendiğini ifade etmiştik. Yukarıda belirttiğimiz gibi naostakiana kubbenin yüksekliği 17.92 m. olup dört fil ayağı tarafından taşınmaktadır. Kare plandan dairesel plana tuğla örgü dört eşit kemerin kenarlarına yerleştirilmiş pandantiflerle (küresel bingi) geçilmektedir. Kuzeybatı ve güneydoğudaki tuğla örgü küresel binginin içbükey kısmında tuğla örgünün arasında beş ve üç sıra kaba yonu örgü ile muhtemel bir onarım yapıldığı görülür. Her kemerin yarıçapı 4.30 m.dir. Küresel bingilerle kubbe kasnağının birleştiği yerde kubbe konturunu izleyen bezemeli mermer silme mevcut olup hemen sonra 16 pencereli kubbe kasnağı yer alır. Kubbenin ahşap strüktüründe ve üst örtünün kuzeybatı ve doğu yönünde yer yer çatlak oluşumu gözlenmiştir. Yapının doğu kısmında 4 cm. genişliğinde bir çatlak görülmektedir. Başarılı bir biçimde onarılmış olmasına karşın, kutsal mekânın üst örtüsünde kırılma yapmış ve parekklesiondakifreskoların bozulmasına yol açmıştır. Yine ana kubbenin iç yüzeyinin sıvalarının kısmen döküldüğü ve tuğla örgü üst örtüde derz boşalmaları ve çimento harçlı onarım görülmektedir.

Ana mekânındoğu tarafında bema ve apsis yer alır.Bema Bizans kiliselerinde sunağı içeren bölüm olup apsisin önünde tören yapılan kısımdır. Ana neftenikonostasisle ayrılmış ve hafifçe yükseltilmiştir. Kilisenin en kutsal bölümü sayılır.Bemanın genişliği 2.22 m. x uzunluğu 6.04 m. dir. Bemanın kuzey duvarında prothesise geçişi sağlayan, yuvarlak kemerli,profilli mermer söveli, ahşap tek kanatlı kapı mevcuttur. Aziz Ogan Hora= Kariye camii kitabında prothesisibaptisterium olarak nitelemiştir.Güney duvarında ise 75 cm. yüksekliğinde kemerli bir niş yer alır. Bu nişin özgün yapıda diakonikona geçmek için kullanılan bir kapı olduğu fakat sonraki onarımlarda nişe çevrildiği düşünülmektedir. Naostanbemaya yüksekliği 5.5 cm olan profilli mermer bir yükselti ile geçilir

Bema bölümünün üst örtüsü ise ana kubbenin taşıyıcı esas kemer kavsarasına paralel gelişen alt kodu değişen kademeli bir diğer kemer ile örtülü olup böylece bemanın üst örtüsü iki adet tuğla örgü kemer ile örtülmüş olur. Batı yönüne bakanana kubbenin esas taşıyıcı kemerinin genişliği 1.48 m.dir. Üzengi seviyesi +5.89 m. kemerin tepe noktası ise +10.29 m. kotundadır. Doğu yönüne bakan kemer apsis yarım kubbesini destekleyip genişliği 2.21 m. dir ki bu kemeri esas bema üst örtüsü olarak niteleyebiliriz. Kemerin üzengi seviyesi  + 5.89 m. tepe noktası ise + 9.92 m kotundadır,

Apsis ise kiliselerde altarın bulunduğu tarafta genellikle yarım daire planlı, kubbe ya da tonoz ile örtülü bölümdür. Tepe noktası + 9.58 m. dir. Böylece ana mekân (naos ve apsis ) bölümü tek ve yarım kubbe ile geçilmiştir.Ana apsisin nişinin kutru ortalama 2.77 m. olup içeriden dışa taşkın, yarım yuvarlak dışarıdan ise çok köşelidir.

Apsisin apsidiolunun merkezinde 3.11 m. yüksekliğinde x 3.66 m. genişliğinde mermer sütunceli yüksek kemerli, beton dışlıklı, üçlü pencere yer alır. Pencere kemerleri atlamalı kompozisyonda damarlı Marmara mermeri ve porfir mermer ile kaplanmıştır. Sütun başlıklarının (capital) mermer yüzeyinde işlenmiş bezemelerin izleri fark edilir durumdadır.

Khora Manastır Kilisesine 1947-1958 yılları arasında Amerikan Bizans Enstitüsü ve DumbertonOaks tarafından yapılan restorasyonda yapının ana mekânında ahşap kirişler kaldırılarak yapıyı stabilize etmek için metal çubuklar takılmıştır.Naosta taşıyıcı payelerin korniş seviyesinin üstünden üzengi hizasında kare bir kontur çizen metal çubukların diğer mekanlar arasında ve dış duvarlarda sürekliliği tespit edilememiştir. Ana mekânın kemer üzengi seviyesinde ve kemer kavsaralarında destek sağlayan özgün ahşap gergilere ait ikişer hatıl boşluğu görülmektedir. 

Ana mekânın duvar kalınlıkları 1,20 m. ile 1,68 m. ve daha geniş duvar kalınlıkları arasında değiştiği tespit edilmiştir. Bu duvar kalınlıklarının değişken olmasının sebebi katholikon nüvelerinin değişik dönemlerde inşa edilmesinden kaynaklandığı düşünülebilir.

 

Sonuç olarak;  Yapının analizinde belki de en kafa karıştırıcı şey, daha eski bir kilisenin merkezi kısmının tekrar kullanılmasıdır. Naosun düzgünlüğü ile onu kuşatan Metokhites eklemeleri tam bir tezat içinde; geniş apsisli haçvari naos 12. Yüzyıl ürünü ama mermerleri ve mozaikleri Metokhites’in programı çerçevesinde eklenmiştir. Hem eski naos korunmuş hem de onu bezeyen yeni unsurların muhafazakâr doğası ile naosun eksikliği vurgulanmıştır. ThedorosMetokhites’in bütçesi eski naosu yıkıp yenisini inşa etmeye müsaitti ama kendisi bunu tercih etmedi.(OusterhoutRobert G, Zor  Yapıları Okumak : Kariye Camii’nden Dersler)

Ana mekȃnın mermer kaplamaları

 

Dünyanın ayakta kalabilen sanatsal açıdan en görkemli yapılarından biri olan Khora Manastır kilisesinin iç mekân duvarları ve taban döşemelerini kaplayan, çeşitli cins, boyut ve renkteki mermer plakalar adeta mekânı bir galeriye dönüştürmüştür.

Bizans Sanatının yansıtıldığı yapıların çoğunda olduğu gibi Khora Manastır katholikonunnaosu yapının diğer nüvelerinde olduğu gibi belli bir seviyeye kadar renkli mermer levhalarla kaplıdır. Naosta gözlenen Metokhites’in programı çerçevesinde eklenen mermer kaplamanın düzenliliği ve mozaiklerin muhafazakârlığı, eklentilerle uyumsuz görünüyor. Naostaki mermer kaplamalar Geç Bizans eklentisi olmasına karşın, üslup açısından düzenleri ve simetrisi ile Orta Bizans’ı çağrıştırır.

Duvar yüzeyleri ise zenginliği, gücü ve etkileyiciliği artırmak için belli seviyeye kadar renkli çerçeveli mermer panolarla kaplanmıştır. Tüm duvar cihetleri kemerlerin başlangıç çizgilerine kadar devşirme doğal taş levhalarla kaplanmıştır. Mermer panolar yüzeye kenet ve zıvanalarla sabitlenmiştir.

Khora Manastır katholikonunda dolayısıyla da naosunda kullanılan doğal taşlarda dönem şartları düşünüldüğünde mermer blokların enine kesilerek,  yan yana monte edilmesiyle iki farklı yüzeyde simetrik doğal desenler elde edilmesi Bizans Döneminde tekniğin bu anlamda gelişmiş olduğunu gösterir.

Batı duvarı renkli mermer panolarla kaplanmıştır. Batı duvarı boyunca devam eden mermer silmenin üst kotu + 6.03 m.’dir. Kuzey duvarı süpürgelik kotundan silme kotuna kadar mermer levhalarla kaplıdır. Mermer silmelerin üst kotu +5.96 m.’dir. güney duvarı da diğer duvarlar gibi mermer plakalarla kaplıdır.

 

Ana mekânın kubbe kasnağının etrafını çevreleyen mermer kornişin üzerinde altın yaldızlı süslemeler ve dört kardinal noktada dışa taşkın dairesel yüzeylerde Metokhites’in adı ve ünvanlarının yazılı olduğu monogramlar yer alır. Naosun üst kotunu çevreleyen mermer malzemeden uygulanan opus sectile üslubunda yapılmış olan bordür ve hemen üzerinde altın yaldız boyalı, bitkisel motifli, mermer kakma silme yer alır. Silmenin üst kotu +6.03 m.dir.

 

Yapı genelinde doğal taşlar duvar ve zemin kaplamaları, rölyeflerde, silmelerde, kapı profillerinde, dış nartekste daha önceki dönemlere tarihlenen sütunlarda kullanılmış olup Osmanlı döneminde de eklenen mihrapta kullanılmıştır.

 

Khora Manastırı, naosu döşemesinin en dikkat çeken bölümü güney tarafında yer alan 110 cm küçük kare pano şeklinde opus sectile döşemedir. Panonun ortasındaki daire madalyon ile karenin dikey eksenleri üzerindeki daha küçük daireleri çevreleyen ve birbirine bağlayan yekpare turuncu traverten şerit, aynı zamanda panonun çerçevesini de oluşturur. Bu döşemede kullanılan teknik, benzerlerinden tamamen farklıdır ve tanıdığımız örgülü döşemelerin en sade örneğidir.

Zeminde veya çerçevelerde küçük geometrik parçalı dolgular kullanılmıştır. Bu kare döşeme 12.yüzyıl özellikleri sergilemektedir.(Yıldız Demiriz ,Örgülü Bizans Döşeme Mozaikleri İstanbul 2002)

Bema bölümünün zemin döşemesi ise merkezin orta ekseninde yer alan 70×70 kare, dasit kırmızı porfir bir panonun etrafında enleri 6 ile 10 cm. arasında değişen yeşil dasit porfir, yeşil serpantin breşi, Marmara mermeri, turuncu rudistli kireçtaşı, sarı renkli mermerlerden oluşan kuşaklarla çevrelenmiştir. Bu kare panonun bir benzeri naosun giriş aksında yer alır. Bemanın doğu yönünde siyah beyaz breş mermerden, yüksekliği 5. 5 cm. olan bema basamağı yer alır.

Apsisin zemininde ise özgün olarak apsidiolu çevreleyen turuncu rusidli kireçtaşı mevcut olup doğu ucunda apsidiolun merkezi kısmı ise yeşil serpantin breşi ile döşenmiştir. 1947-1958 yılları arasında Amerikan Bizans Enstitüsü ve DumbertonOaks tarafından yapılan restorasyonda yapının ana mekânındaki mermer kaplamalar; apsis ve bema bölümünde arkeolojik kazılar yapılıp apsis zemini rölik muhafazası dışında beyaz mermer ile yenilenmiş olup bema bölümünde ise zeminin mermer kaplamaları büyük oranda özgün bırakılmıştır.

Naosta mermer kaplamaların yerleştirme düzenleri mekânın mimarisini vurgulayan bir programdadır. Alt ve üst bölümler uyumlu bir görüntü sergiler. İç nartekste ise daha iyi durumdaki mermer kaplamalar mimari ile karşıtlık yaratır.

 

Ana mekânda templonlarda kullanılan mermer rölyeflerin yüzleri Osmanlı döneminde tahrip edilmiştir. Mermer rölyefler de büyük oranda devşirme malzemeden yapılmıştır.  Templonlarda yer alan mozaik panoların silme çerçeveleri 14. yüzyıla aittir. Kuzeyde duvar kalınlığı içerisindeki mermer kapı taklitleri de 6. yüzyıla tarihlenir.

 

Nason ana giriş kapısın çerçevesi yeşil serpatin breşinden yapılmış olup iç nartekse bakan tarafta silmenin alt bölümünde her iki yanda haç işareti mevcuttur. Bu işaretin aynısı Ayasofya’nın dış narteksinde İmparator kapısının yanında yer alan yan kapının silmesinde de aynı cihette yer alır. Ayasofya’nın mermer kaplamalarında zanaatkârların adları bir köşede yazılıdır.

Naosta güney duvarında yer alan Osmanlı döneminde parekklesiona geçiş sağlayan bağlantı kapısı kapatılarak, hem bu yüzeyde hem de diğer mermer kaybı olan yüzeylerde mermer kaplamalar eşleştirilerek, çimento sıva üzeri uygulanarak yenisiyle değiştirilmiştir. Yine daha önce bahsettiğimiz kuzey duvarında mevcut olan nişin; Brooklyn Enstitüsü arşivinde yer alan 1903-1915 yılına ait fotoğraflarda bu nişin mermer levhalarla kapatılmış olduğu görülüyor ki 1948’den sonraki fotoğraflarında bu nişin tekrar açığa çıkarıldığı tespit edilmektedir.

Naos genel görünüm

Khora manastır Kilisesinin ana mekânı, doğudan genel görünüş,2014

Khora manastır Kilisesinin ana mekânı, batıdan görünüş

Batıdan görünüş, Osmanlı Dönemi Kariye Camii harimi, Koimesis (Meryem’in ölümü ) yortusunun mozaik panosunun mermer panolarla kaplandığını görüyoruz. Güneybatı paye köşede ahşap parapet ile çevrili yer, olası bir çeşit maksure bölümüdür. 1903 – 1906 Rus Arkeoloji Enstitüsü arşivi

1903- 1906 Rus Arkeoloji Enstitüsüne ait fotoğraf, Doğu cephesi (apsis) genel görünüş

Ana mekân batıdan genel görünüş,12.yüzyıldan kalan kilisenin duvarları ve ana kubbeyi destekleyen sağlam payeleri üzerinden Metokhites tarafından üst örtüsü, süsleme programı tamamlanarak ihya edilmiştir. 2014 Ocak

1766 yılında Osmanlı Döneminde deprem sonrası, ahşap bağdadi olarak yenilenen tamburlu ana kubbe ,2013

Bema bölümünün üst örtüsü ise ana kubbenin taşıyıcı esas kemer kavsarasına paralel gelişen alt kodu değişen kademeli bir diğer kemer ile örtülü olup böylece bemanın üst örtüsü iki adet tuğla örgü kemer ile örtülmüş olur, 2013

Bema bölümünün üst örtüsü ise ana kubbenin taşıyıcı esas kemer kavsarasına paralel gelişen alt kodu değişen kademeli bir diğer kemer ile örtülü olup böylece bemanın üst örtüsü iki adet tuğla örgü kemer ile örtülmüş olur, 2013

Apsis ise tuğla örgü yarım kubbe ile örtülmüştür. Tepe noktası + 9.58 m. dir. 2014,Ocak

Apsis yarım kubbesi, doğudan genel görünüş, 2014 Ocak

Doğu bema kemer üzengi seviyesi, 2014 Ocak

Ana kubbe kemer üzengi seviyesi, 2014 Ocak

Naosta 14.yüzyıl başında (1321) Geç Bizans dönemi, Metokhites’in programı çerçevesinde eklenen mermer kaplamalar, Ana mekânın panoromik görüntüsü, 2014 Ocak

Khora; naos mermer panoları, 2014 Nisan

Khoranaosunun güney duvarı, skoutlosis tekniği ile uygulanan mermer panolar,2014

1903-1906 naos kuzey duvarı, Osmanlı Dönemi Kariye cami harim, Metokhites’in mermer panoları,

Naos kuzey duvarı, Metokhites’in mermer panoları, 2013

Naosun güney duvarı, 2014 Ocak

Naos güney duvarı , 1903-1906 Rus Arkeoloji Enstitüsü arşivi

Siyah ok işareti ile belirtilen apsisteki ahşap kapak altında fotoğrafta görülen rölik muhafazası ve sunağın temelleri yer alır. Beton ile sıvanmıştır. Turuncu ok işareti ile vurgulanan porfir mermer kapağın altında ise dehlizin olduğu bölümdür. 2013

Naosun kuzeyinde opus sectile döşeme 2014 Nisan

Batı duvarı mermer panoların üst bölümü; bu kuşaklar naosun üst duvar yüzeyini simetrik olarak çevreler. 1906

2013

2014 Ocak, Beyaz mermer üzeri yaldız boyalı, bitkisel bezemeli korniş, altta opus sectile bordür

Mermer üzeri altın yaldızlı bitkisel motifli silme ve opus sectile bordür 2014 Ocak

Geçmişte Khora Manastırının katholikonunun ana mekânını teşkil eden ve doğu-batı yönünde uzanan dikdörtgen naos ve naosun doğusunda dıştan üç cepheli, içten yarım yuvarlak apsis ile Bizans yapılarına özgü derinbemadan oluşan ibadet alanı 14.84 m. x 9.87 m. ölçülerindedir. Naostaki Osmanlı döneminde 1766 depremi sırasında tahrip olan ve ahşap bağdadi olarak yenilenen ana kubbenin yüksekliği 17.92 m. olup dört fil ayağı tarafından taşınmaktadır. Kare plandan dairesel plana tuğla örgü dört eşit kemerin kenarlarına yerleştirilmiş pandantiflerle (küresel bingi) geçilmektedir. Kuzeybatı ve güneydoğudaki tuğla örgü küresel binginin içbükey kısmında tuğla örgünün arasında beş ve üç sıra kaba yonu örgü ile muhtemel bir onarım yapıldığı görülür. Her kemerin yarıçapı 4.30 m.dir. Küresel bingilerle kubbe kasnağının birleştiği yerde kubbe konturunu izleyen bezemeli mermer silme mevcut olup hemen sonra 16 pencereli kubbe kasnağı yer alır. Dört paye tarafından taşınan ana kubbenin yüksekliği ise 17.91 m.dir.

Ana mekânın bema bölümünün üst örtüsü ise ana kubbenin taşıyıcı esas kemer kavsarasına paralel gelişen alt kodu değişen kademeli bir diğer kemer ile örtülü olup böylece bemanın üst örtüsü iki adet tuğla örgü kemer ile örtülmüş olur. Batı yönüne bakan ana kubbenin esas taşıyıcı kemerinin genişliği 1.48 m.dir. Üzengi seviyesi +5.89 m. kemerin tepe noktası ise +10.29 m. kotundadır. Doğu yönüne bakan kemer apsis yarım kubbesini destekleyip genişliği 2.21 m. dir ki bu kemeri esas bema üst örtüsü olarak niteleyebiliriz. Kemerin üzengi seviyesi  + 5.89 m. tepe noktası           ise + 9.92 m kotundadır. Apsis ise tuğla örgü yarım kubbe ile örtülmüş olup dışardan çok köşelidir. Tepe noktası + 9.58 m. dir. (bkz.) Böylece ana mekân (naos ve apsis ) bölümü tek ve yarım kubbe ile geçilmiştir.

Pastaforia hücrelerinin orijinalde küçük birer kapı ile bağlı oldukları naostan 14. yüzyılda yapılan düzenlemelerle ayrılmıştır. Protesise; kuzey yönünde yer alan anneks zemin katından ve naostan ulaşılırken diakonikona ise güneyde yer alan şapelden geçiş ile mekanbireysel dua hücresi haline gelmiştir. Dilimli birer kubbe ile örtülü bu mekanlar içten yarım yuvarlak dıştan üç köşeli apsislere sahiptir. Diakonikon kubbesinin yüksek bir kasnağı varken protesiskasnaksız basit bir kubbedir.

 

Bemanın içinde bugün ahşap bir kapakla kapatılan kare şeklinde küçük bir kripta vardır. Bema basamağı kısmen restore edilmiş olsa da hala görülebilmektedir. Apsis yarım kubbesi dışarıdan bir uçan payanda ile destelenmiştir. Naostan iki kapı ile iç nartekse ulaşılmaktadır. Güneyde büyük bir kubbe ile örtülü birim paraklesia ile bağlantılıdır. Diğerlerine göre nispeten dar bir kemerle naosa açılan ana kapıya ulaşılır. Narteksin kuzeyi ise iki bölümlüdür. Bunun kuzeyine bir arkosolium nişi oluşturulmuştur. Buradan yapının kuzey ekine de girilebilmektedir. Bu ana yapının ilk inşa edildiğinde yan mekanları var mıydı? bilinmez.

 

 

Ana yapının güneyine inşa edilen paraklesion tek nefli bir şapeldir. (Resim 42) Bu uzun dikdörtgen yapının doğu ucunda yine bir bema kemeri ve içeride yarımyuvarlak dışarıda çok küçültülmüş ve daha sonra tamamen ortadan kaldırılmıştır.’’ denmiş.

1906 tarihi Rus Arkeoloji Enstitüsüne ait bu fotoğraflarda görülen yapıya bitişik nizam bu ahşap yapının 1914 tarihli raporda bahsedilen medrese olduğu görebiliyoruz.

Mimar Sinan’ın eserlerinin listesinin yer aldığı Tezkiretü’1-bünyfınve Tezkiretü’l-ebniye’de adı geçen ve İstanbul medreseleri hakkında 2 Eylül 1914 yazılan bir raporda, dört odalı ahşap bir yapı olan Kariye Medresesi’nin son derece harap bir durumda olduğu belirtilmişti. Ve raporun devamında
‘’Anlaşıldığına göre bu yıllarda medrese

Mimar Sinan’ın eserlerinin listesinin yer aldığı Tezkiretü’1-bünyfınve Tezkiretü’l-ebniye’de adı geçen ve İstanbul medreseleri hakkında 2 Eylül 1914 yazılan bir raporda, dört odalı ahşap bir yapı olan Kariye Medresesi’nin son derece harap bir durumda olduğu belirtilmişti. Ve raporun devamında
‘’Anlaşıldığına göre bu yıllarda medrese

1906 tarihli bu fotoğraflarda medrese işaret oku ile belirtilmiş olan yapıdır. Diğer  detay fotoğraflarda daha net görebiliriz.

Mevcut mozaikler ve freskler ahşap kepenklerle ve alçı sıva ile kapatılmış olup kilise duvarları kireçle boyanmıştır.(bkz.)Yapının güneybatı köşesine minare eklenmiştir. Narteks ve şapel orijinal zemini şeşhane tuğlalarla kaplanmıştır.

İstanbul’da tarihi binalara büyük zarar veren şiddetli depremlerden bahseden ve 1059 (1648) yılına ait olduğu kabul edilen belgelere göre (TSMA, nr. D 9567) Kariye Camii XVII. Yüzyıl ortasında oldukça hasar görmüştür. Öncekinden daha şiddetli olan ve camide önemli izler bırakan 1180 (1766) yılı depreminin hemen arkasından cami mimar İsmail Halife tarafından onarılmıştır.19 Ana mekânın 14.yüzyıl başına ait özgün kubbesi bu depremde tahrip olup kireç sıva ile kaplanarak ahşap bağdadi olarak yenilenmiştir.20

 

Yıkılan kubbenin yeniden yapılması ve depremlerin meydana getirdiği hasarların onarılması dışında, batı cephesinde dış narteks (Türk döneminde son cemaat yeri olarak kullanılmıştır.)  pencereleri büyük ölçüde kapatılıp Osmanlı mimarisine uygun, küçük sivri kemerli açıklıklar haline getirilmiştir. Arkosolıumlardaki mezar lahitleri kaldırılmış olup, güney kanadındaki şapeldeki yuvarlak, taş, kabartma süslü kemerli arkosolıum duvarı kaldırılarak ana mekânla işlevsel bütünlük sağlanmaya çalışmıştır. Yapının kuzey kanadında anneks bölümü yine bu dönemde tuğla örgü sivri kemerlerle desteklenmiştir.

18.yüzyılın ilk yarısında yapıya Kızlarağası Hacı Beşir tarafından bir mektep ve aşevi eklenmiş fakat bu yapılar günümüze ulaşmamıştır.

Kariye Camii’nde 1947-1958 yılları arasında Amerikan Bizans Enstitüsü ve Dumberton Oaks tarafından yapılan restorasyonda mozaik ve freskler açığa çıkarılmıştır. Bu restorasyonla ilgili birçok neşriyat yayınlanmıştır.

Bizans Enstitüsü, binayı restore ettikten ve mimari bakımdan etraflı bir incelemesini yaptıktan sonra Kariye Camii Ayasofya Müzesi Müdürlüğü’ne bağlı olarak ziyarete açılmıştır.

 

Ebu Said El Hudri Türbesi

Günümüzde Kariye Müzesi bahçesinde 2607ada 2 parselde yer alan Ebu Said el Hudri türbesi 1733 yılında II. Mahmud döneminde barok üslupta, yığma taş sistemde medrese kapısına bitişik nizamda inşa edilmiş olup vaktiyle medrese avlusunda yer alan türbe, medresenin ortadan kalkması üzerine bugünkü müstakil konumunu kazanmıştır. Medresenin günümüze ulaşan tek bölümüana kapı, Kariye Müzesinin giriş kapısı olarak kullanılmaktadır.

Kariye müzesi giriş kapısı; bitişiğinde Ebu Said el Hudri makamı

Kariye Müzesine giriş kapısı ve türbe duvarı bahçeden görünüm

Türbede iki kabir vardır. Bunlardan Ebu Said el-Hudri’ye ait olan kabir/makam demir parmaklıklarla çevrilmiştir. Kitabeli şahide ve ayaktaşı vardır.

Türbeyi çevreleyen duvarlarda bulunan pencere üstlerine kitabeler yerleştirilmiştir. Kapı ve pencereler baklava taksimatlı demir parmaklıklarla donatılmıştır. Türbenin kapısı batı yönündeki duvarındadır. Kuzey ve doğu cephesi oval şeklinde olup, üç tane pencere yerleştirilmiştir. Türbenin içinde, türbeyle aynı yaşta ağaçlar bulunmaktadır. Makamın iç duvarında kabrin baş tarafına gelecek şekilde, alüminyum bir tabelada sahabe hakkında bilgi yer almaktadır.

Hz. Hudri’nin kabrini çevreleyen duvarda muhtelif tarihlerde yazılmış, biri Osmanlıca, biri Arapça, biri Türkçe, biri Osmanlıca – farsça olmak üzere dört ayrı kitabe vardır.

Türbesinin giriş kapısındaki kitabede

”Ecile-i Ashab-ı Kiram’dan Hazret-i Ebi Said El-hudri Ashab’dan Malik İbn-i Sinan hazretlerinin mahdumlarıdır ve on beş yaşında iken Beni mustalık gazasına teşrif etti. Fem-i saadet-i Peygamber-i den 1170 hadis-i şerif rivayet buyurmuştur.Bani-i in hankah, Şeyh Muahmmed Arif est. Sene 1304” yazar.

Hacet Penceresi üzerinde yer alan bir diğer kitabe ise; Ashab-ı kiramdan EbiSa’id el- Hudriradıyallahuanhute’ala hazretlerinin merkad-ı şerifleridir, Ketebehu Hazret-i Mütevelli-yi Haseki Sultan sene 1177 (M.1763 / 64)

Meali: ‘’Şu halde bil ; gerçekten , Allah’tan başka ilah yoktur’’ Muhammed suresi,19

Türbenin 1146/1733 yılında inşa edildiği Hayrat sicil kayıtlarından anlaşılmaktadır. ancak kabir tarihinin daha önceki yüzyıllara uzandığı tahmin edilmektedir.

Bu sahabe türbesi ile ilgili daha geniş bilgiler ;

Ünver, Süheyl, 1953, İstanbul’da sahabe kabirleri ve İstanbul fethi derneği yay., Ankara. -Yılmaz, Necdet, 2006, yayınlarında mevcuttur.

Türbe duvarları günümüzde strüktrel olarak sorun teşkil etmektedir.

Mustafa Ağa Çeşmesi(H.1079- M.1668)

Kariye Müzesinin kuzeybatı köşesinin karşında yer alan çeşme kesme taştan, sivri kemerli, mermer ayna taşlı, dikdörtgen formlu, hazneli, çift sekili, taş tekneli, geniş saçaklı, kiremit örtülü kırma çatı olarak yapılmıştır. Günümüzde akar durumda değildir.Çeşme ve çevresi1978 yılında Türkiye Turing ve Otomobil Kurumuadına  ÇelikGülersoy tarafından restore edilmiştir

Sivri kemerinin üzerindeki kitabe taşının yeri boştur. Bu taş tamirden önce de yoktur. İ.H. Tanışık kitabenin birinci satırının Mustafa Ağa’nın ismi ile başladığını, alt tarafındaki kelimelerin kırık ve okunmaz halde olduğunu yazdıktan sonra tarih kartuşundaki yazıyı şöyle tespit etmiştir.

“ Âb-ı dii-keş can-fezâayn-ül-hayat” (1079)

2011, Haziran

2014, Haziran

1974, restorasyon öncesi

1977, restorasyon sonrası

Restore fotolarında Çelik Gülersoy’un Kariye (chora ) adlı çalışmasından yararlanılmıştır.

Kariye Camii Geçirdiği Onarımlar Ve Dönemleme Çalışmaları Sunumu

YAPI TARİHÇESİ

Khora manastırı’ nın İsa’ ya sunulmuş olan kilisesi evvelce büyük bir kompleksin merkezini teşkil ediyordu. Khora kelime manası ile taşra, sur dışı demektir. Bu nedenle 413 yılında yaptırılan kara surlarından önce inşaa edildiği düşünülse de kaynaklarda yapı ile ilgili 8. yy da kesin bilgilere ulaşılmaktadır.

Manastır ile ilgili ikonoklazma akımı sırasında yaklaşık 200 yüzyıl bir bilgi yoktur. Yapının yeniden canlanışı 11. Yüzyıl sonu İmparator I.Aleksios Komneos zamanında olur. İmparatorun kayın validesi Maria Dukaina harap olan kiliseyi yeniden yaptırır. Yapımdan kısa bir süre sonra İmparator Aleksios’ un küçük oğlu İsaakios tarafından kilise tekrar yenilenir. Bu aşamada İsaakios iç nartesin sağ duvarı önüne kendine mezar yeri yaptırır. Ancak öldüğünde buraya değil Trakya’da Meriç kıyısındaki Kosmosoteria manastırına gömülür. Mezar yapımı sırasında sağ duvarda Deisis sahnesi içinde Meryem‘in yanıbaşında kendisi resmedilmiştir. (bkz.foto 1).

(Foto-1) İç narteks doğu duvarı üzerinde Deisis sahnesi içinde Meryem‘in yanıbaşında İsaakios görülmektedir (14.yüzyıl)

Şehrin 1204-1261 yılları arasındaki Latin işgali sırasında da kilise ve manastır hakkında bir bilgi yoktur. Yapının tekrar canlanışı 14. Yüzyılda saray ileri gelenlerinden olan Teodoros Metohites zamanında olur. Metohites kiliseye bugünkü şeklini verir. Mozaik ve frekslerde onun zamanında yapılmıştır.

Osmanlı zamanında yapı mimarisini etkileyecek çok fazla bir müdahalede bulunulmamıştır. En önemli değişiklik batı cephesi sağ köşesindeki çan kulesi yerine minare yapılmış olmasıdır

Tayfun önerin hazırladığı restitüsyon çizimi (14.yüzyıl)

Yapı ile ilgili çok fazla yenileme ve onarım dönemleri vardır. Bu dönemlemelerle ilgili olarak 1957-1958 yıllarında Amerika Bizans Enstitüsünün yapmış olduğu arkeolojik kazılarda çok ciddi bilgilere ulaşılmıştır. Bu bilgiler ışığında Robert Ousterhout tarafından yapı 5 evreye ayrılmıştır.

  • Birinci yapım evresi; yalnızca doğu tarafındaki altyapıda görülmektedir ve 5. Yüzyıla tarihlenmektedir. (şemada kırmızı olarak taranmıştır)
  • İkinci yapım evresi;9.yüzyıla tarihlendirilmektedir. bu evreden günümüze sadece naos altındaki mezar ve yine doğu cephesindeki duvar kalıntıları kalmıştır (şemada koyu kahverengi olarak taranmıştır.)
  • Üçüncü yapım evresi;bugünkü naos duvarlarının alt kısmında, mermer kaplamaların altında ve diakonion zemini altındadır(şemada açık turuncu renk ile taranmıştır.)
  • Dördüncü yapım evresi; İsaakios tarafından yenilenen yapı 4. evredir ve naos olarak bugünkü yapının plan şeması bu evrede yapılmıştır.
  • Beşinci yapım evresi; Metokhites dönemidir ki günümüze ulaşan yapı bu evrede yapılmıştır. Naos kuzey ve güney yönünde genişletilmiş, fresk ve mozaikler yapılmıştır.
  • Şemada 6. Dönem olarak gösterilen değişiklikler Osmanlı dönemine aittir.

YAPININ YAPIM TARİHÇESİ

5 VE 6. YÜZYIL (YAPI KURULUŞU)

9.YÜZYIL 6. YÜZYILDAKİ YAPI YIKILIYOR YERİNE TEKRAR KİLİSE KURULUYOR

11.YÜZYIL,9.YÜZYIL YAPISI YERİNE KURGULANIYOR

  1. YÜZYILDA YAPI BUGÜNKÜ NAOS,ANA MEKAN KURGUSU İLE YAPILIYOR

14.YÜZYILDA METOKHİTES TARAFINDAN PARAKLESİON,DIŞ VE İÇ NARTEKS İLE KUZEYDEKİ İKİ KATLI KÜTÜPHANE YAPISI EKLENİYOR VE BUGÜNKÜ KİLİSE YAPISI OLUŞUYOR

16.YÜZYIL 1508 ÇAN KULESİ KALDIRILIP MİNARE YAPILIYOR VE CAMİYE DÖNÜŞTÜRÜLÜYOR.

16.YÜZYIL VE 20.YÜZYIL BAŞINA KADAR, YAPI ALANINA MEDRESE,TÜRBE,ÇEŞME GİBİ YAPILAR YAPILIYOR. DEPREMDE YIKILAN ANA KUBBE AHŞAP STRÜKTÜRLÜ OLARAK ONARILIYOR. BATI VE GÜNEY DE DALGALI OLAN ÜST ÖRTÜ TEK EĞİMLİ HALE GETİRİLİYOR.PARAKLESİONU NARTEKSTEN AYIRAN DUVAR KALDIRILIYOR.DIŞ NARTKES VE PARAKLESİON DÖŞEMELERİ TUĞLA YAPILIYPR.MOZAİK VE FREKSLER SIVANIYOR,NAOSA MİHRAP YAPILIP MİNBER KONUYOR.PARAKLESİONDAN NAOSA BİR GEÇİŞ DAHA AÇILIYOR.NAOS ANA KUBBE PENCERELERİBİR ATLANARAK KAPATILIYOR. BATI VE DOĞU PENCERE SİSTEMLERİ DEĞİŞTİRİLİYOR

1948 YILINDA MÜZEYE ÇEVRİLEN YAPI BU TARİHTEN 1966 YILINA KADAR AMERİKAN BİZANS ENSTİTÜE TARAFINDAN ONARILIYOR.YAPININ STATİK SORUNLARINDAN DAHA ÇOK MOZAİK VE FRESK KONSERVASYONU AĞIRLIKLI OLAN BİR ÇALIŞMA OLUYOR. BU DÖNEMDE AHŞAP GERGİLER YERİNE DEMİR GERGİ SİSTEMİ YAPILIYOR, ÇATLAKLAR ÇİMENTO ENJEKSİYON İLE ONARILIYOR. SIVASI BOŞALAN MOZAİKLERİN SIVASI SABİTLENİYOR.OSMANLI DÖNEMİNDE ÜZERİ KAPATILAN MOZAİK VE FRESKLER SIVADAN ARINDIRILIP AÇIĞA ÇIKARTILIYOR.TEMİZLİK VE RENKLENDİRME ÇALIŞMALARI YAPILIYOR.PARAKLESİONDAN NAOSA GEÇİŞ SAĞLAYAN İKİNCİ KAPI KAPATILIYOR.NAOS ZEMİNİ BETONARME OLARAK YAPILYOR. YOK OLAN MERMER LEVHALAR TAMAMLANIYOR.DIŞ NARTEKS VE PARAKLESİONDAKİ DÖŞEMELER YENİLENİYOR.

 

YAPININ GEÇİRDİĞİ ONARIMLAR (BİZANS DÖNEMİ)

YAPININ GEÇİRDİĞİ ONARIMLAR (OSMANLI DÖNEMİ)