Tekirdağ
il merkezi, Ertuğrul Mahallesi’nde bulunan bu caminin yapım kitabesi günümüze
gelemediğinden, yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır. Yazılı kaynaklarda Zahire
Nazırı Tekirdağlı Ahmet Ağa tarafından 1830–1831 yıllarında yaptırıldığı
bilgisi verilmektedir. Caminin önündeki içerisinde şadırvanın da bulunduğu
avlusu 1952 yılında yıktırılmış ve önü açılmıştır.
1-2 YAPININ MİMARİ ÖZELLİKLERİ
1-2-1 YAPI YERLEŞİMİ
Yapı çok geni bir parsel üzerinde
yer alır. 3 tarafı yol ile çevrili olan parselin batı ve kuzey cephesinin bir bölümü komşu parsellere
bitişik konumlanır. Avluya kuzey yönünden girilir. Bahçe duvarları özgün
değildir. Yakın zamanda ki 1952 yılındaki onarımda olması yüksek ihtimaldir,
kagir duvarlar yıkılarak yeniden yapılmıştır. Camii eğimli bir arazi üzerine oturur. Özellikle
güney cephesi kotu ön cephe kotundan aşağıdadır. Parsel içinde kuzeybatı
köşesinde müftülük binası vardır. Bu yapının yanında tuvaletler bulunur. Özgün
şadırvanı mevcutta kullanılmamaktadır. Şadırvanın ön bölümüne yeni abdestlikler
yapılmıştır.Avlu zemini taş kaplamadır.
1-2-2 PLAN
ÖZELLİKLERİ
Cami dikdörtgen planlı olup, kesme taştan iki
katlı olarak yapılmıştır. Harim ve son cemaat mekanlarından oluşan yapı yakın
dönemde onarım geçirmiş ve bazı bölümlerinde betonarme hatıllar ile güçlendirme
yapılmıştır.
Kapalı bir son cemaat bölümü vardır. Giriş
kapısının önünde ahşap direkli bir saçağı vardır. Ahşap direklerinin üst
başlığında ‘c’ ve ‘s’ kıvrımlarından oluşan motif bulunur. Saçağın iç tavan kısmı
düzdür v ahşap çıtalı tavan kaplamasına sahiptir. Camii giriş kapısı barok özellikte
yapılmıştır. İç içe 2 kademeden oluşan kapı açıklığı basık kemer ile
geçilmiştir. Dış cephedeki söve bölümü profillidir. İç bölümdeki kapı üst
kemerli ‘c’ ve ‘s’ kıvrımlarından oluşan bir motif ile süslenmiştir. Ahşap olan kapı tablalıdır.
Son cemaat bölümü dar, uzun dikdörtgen formludur.
Giriş kapısı kuzey cephesinin orta aksındadır. Kapının her iki yanında 3’ er tane pencere vardır. Basık
kemerli pencere doğramaları ahşaptır. Pencere söveleri de ahşaptır.
Giriş kapısının solunda doğu cephe duvarına
bitişik konumlanan ahşap merdiven ile üst kata, kadınlar mahfiline
çıkılmaktadır. Sağ bölümde yakın zamanda yapılan müezzin odası vardır.
Minare batı cephesine bitişik konumlanmıştır.
Girişi de son cemaattendir. Son cemaat giriş kapısı aksında harim giriş kapısı
vardır. Harim kapısının sağ ve solunda 1’ er pencere ve 1’ er mihrap vardır.
Son cemaate giriş sahanlığı traverten mermer
kaplıdır. Sahanlık ile ahşap döşemeli son cemaat arasında 9 cm.’ lik kot farkı
vardır. Duvarlar sıva üzeri boyadır.
Tavanları ahşap çıta tanzimlidir.
Harime girildiğinde sağ ve solda harim zemin
kotundan 14 cm.
yüksekte
mahfiller vardır. Mahfiller doğu ve batı cephesinde de ‘u’ şekli oluşturarak devam eder.
Kadınlar mahfili harime doğru alt mahfil kat
planı izinde çıkma yapar. Kadınlar mahfili döşemesini altta ahşap dikmeler taşır. Ahşap dikmelerce
taşınan ahşap kirişleri destekleyen ahşap payandalarda yine barok izler
gözlenir. ‘c’ ve ‘s’ kıvrımlarından oluşan payandalar camiiye zenginlik katan
mimari elemanlardadır.
Camiinin mihrap bölümü dışarıya doğru çıkma yapar. Bu formu ile ‘t’ planlı camiilere örnek teşkil etmektedir.
Harime
zemin kotta kuzeyde 2, doğuda 3 ,güneyde 4, batıda 3 toplamda 12 adet pencere
açılır. Pencere formları aynıdır. Basık kemerli olan pencereler ahşap
doğramalıdır. Üst pencereler alt pencere aksındadır. Sayı olarak zemin kat ile
aynıdır. pencere üst kemerleri de zemin kat pencereleri gibi basık kemer ile
geçilmiştir. Tepe pencereleri de ahşap
doğramadır.
Harim giriş
kapısının sağındaki mahfilden tek kollu ahşap merdiven ile de kadınlar
mahfiline çıkılmaktadır.
Döşeme ahşap kaplamadır. Duvarlar sıva üzeri boyadır. Belli bir yüksekliğe kadar duvarlarda lambri kaplama vardır. Minber ve vaaz kürsüsü ahşaptır. Minberin çıkış bölümündeki korkulukları yakın zaman onarımlarda
değiştirilmiştir
ve özgünlüğünü kaybetmiştir. Tavan ahşap çıta tanzimlidir.
Çatı
arasına çalışma sürecinde girilmiştir. Çelik
askı elemanları ile desteklenen ahşap çatı strüktürünün yakın zamanda
yenilendiği tespit edilmiştir.
Caminin
kuzeybatı köşesindeki minare kare kaideli olup, dışa çıkıntı oluşturacak
şekilde içeriye alınmıştır. Çatı hizasına kadar ulaşan kaideden sonra düzgün
kesme taştan minare gövdesi çok cepheli ve tek şerefelidir. Minare 1912
depreminde yıkılmış, Cumhuriyetin ilk yıllarında da yenilenmiştir.
Kadınlar mahfili geniş bir alan sahiptir. Son cemaatin üst bölümünden harimin
doğu
ve batı duvarına kadar uzanır. Bu bölüme son cemaat ve harimden 2 ayrı merdiven
ile çıkılır. Döşemesi ahşaptır. Tavanı ahşap çıtalıdır.
Son
cemaatin sol bölümünün alt kısmında 41,24 m2’ lik bodrum katı bulunur.
Betonarme döşeme ve kiriş sistemi olan bu katın yakın zamanda yapılmış olma
ihtimali yüksektir. İçeriden inişi olmayan kata doğu cephesine açılan kapıdan
girilir.
Caminin önünde girişe göre sağda olan şadırvan sekizgen planlıdır. Sekiz ahşap sütunun taşıdığı şadırvanın çatısı kiremit örtülüdür. Şadırvanı çepeçevre kuşatan kitabe frizinde şadırvanın Hacı İsa Bey tarafından 1836 yılında yaptırıldığı yazılıdır
1-2-3 CEPHE
ÖZELLİKLERİ
Yapı cepheleri sıvalıdır. Alt ve üst kot pencereleri aynı
akstadır. Üst atkı
bölümleri basık kemer şeklinde geçilmiştir. Ahşap doğramalarının önünde zemin kotta lokmalı demir parmaklıklar, üst pencerelerde geçme parmaklıklar vardır. Söveleri ahşaptır. Tüm cephelerde saçak alt bölümleri iç bükey şeklinde kıvrım yapmaktadır.
Kuzey cephesi giriş cephesidir. Cephe orta aksında barok özellikler taşıyan giriş kapısı vardır. kapının üst bölümü dışarıya doğru çıkma yapan ahşap dikmeli saçak ile örtülmüştür. Avlu kotundan basamaklarla çıkılan giriş kapı kotu ortalama 70 cm. yukardadır. Ahşap giriş çatısını taşıyan dikmelerin alt pabucu
kare
planlıdır ve dikme gövdesinden daha geniştir ve kare planlıdır. Dikmelerin
gövde bölümü yuvarlak planlıdır. Dikmelerin üst bölümü ‘c’ ve ‘s’ kıvrımlı
motifler süslemektedir. Çatı örtüsü marsilya tipi kiremittir.
Giriş
kapısının sağ ve sol yanında alt ve süt kotta 3’ er pencere vardır. Üst
atkı bölümleri basık kemerlidir.
Batı cephesinde minare dışarıya doğru çıkıntı yapar. Minarenin solunda kalan bölümde kadınlar mahfiline açılan 2 pencere vardır. Harime bakan bölümde alt ve üst kotta toplam 6 pencere vardır. Diğer cepheler ile aynı özelliktedirler. Yapının güneye batı köşesi pah yapar. Pahın üst bölümü 5 sıralı mukarnas ile
saçağa bağlanmıştır.
Minare kireç taşından örülmüştür. Kürsü bölümü taştır. Pabuç bölümü ise kısmi sıvalıdır. Farisili olan minare gövde ve petek kısmı yine kireç taşından olan
şerefe ile
bağlanmıştır. Şeref alt bölümü profilli taş düzeni ile geçilmiştir. Külah
bölümü kurşun kaplamadır.
Güney
cephesinde mihrabın olduğu bölüm dışarıya doğru çıkma yapar. Aynı zamanda çıkma
yapan bölümden de mihrap nişi bir kademe daha öne doğru çıkar. Mihrabın sağ solunda alt ve üst kotta 1’ er pencere vardır. Çıkma
yapmayan geride kalan duvar yüzeylerinde de alt ve üst kotta birer pencere
vardır.
Doğu
cephesi son cemaat bölümünde dışarıya doğru bir çıkma yaparak güney
duvarı ile birleşir. Çıkma yapan köşe yalancı sütun görüntüsü verilerek vurgulanmıştır. Cepheye toplam alt ve üst kotta 8 pencere açılır. Pencere özellikleri diğer pencerelerle aynıdır. Cephenin kuzey doğu bölümündeki pencerelerin alt kot aksından biraz sola doğru kayan bodrum kata giriş veren kapısı bulunur.
1-2-4
YAPIDAKİ NİTELİKSİZ EKLENTİLER VE BOZULMALAR
Yapı yakın zamanda (1950’ lerde) onarım geçirmiştir. Yapı plan şemasında değiştirilen bir bölüm olmamasına karşın yapı içinde yapılan raspalarda mihrabın iki yanındaki pencere yüksekliklerini değiştirildiği tespit edilmiştir. Eski fotoğraflarda pencere oranlarının farklılığı bu bölümlerde raspa
yapılmasına neden olmuştur. Yapılan raspada iki pencere arasında betonarme
hatıl olduğu görülmüştür. Yazılı kaynaklarda yapının deprem geçirdiği, hasar
gördüğü ile ilgili bir belge yoktur. Aynı şekilde Edirne vakıflar arşivine
girilmiş onarım kalemleri bulunmuştur ancak bu duvarla ilgili bir belge elde
edilememiştir.
Ahşap
karkaslı çatı arasına girilmiş ve çelik makaslarla sistemin desteklendiği
görülmüştür. Çatı ahşap sisteminin de yeni olması yakın zamanda
değiştirildiğini düşündürmüştür. Elimizdeki eski fotoğraf belgelerinde (bkz.
restitüsyon raporu) kadınlar mahfili tavan tanziminin mevcuttan farklı olduğu
görülmüştür. Ancak elimizde son cemaat ve harim tavanı ile ilgili bir belge
olmaması
bize bu bölümlerdeki tavan planlarının değiştirilip değiştirilmediği husun da
kesin bir tespit yaptıramamıştır.
Kadınlar
mahfilinde harime doğru çıkma yapan bölümlerdeki ahşap dikme sayılarının eski
fotoğraflara göre eksiktir. Ayrıca kadınlar mahfilinden harime doğru yuvarlak
planlı çıkma yapan müezzin mahfili şeklinin farklı olduğu eski belgelerden
tespit edilmiştir. Eski belgelerde (bkz. restitüsyon raporu) daha oval gelen
form mevcut ahşap dikme arasında oturmamaktadır. Buda bize ahşap dikme
aralıklarının değiştiğini yani ahşap dikmelerin yakın dönemde yenilendiğini
düşündürmüştür.
Şadırvanın
ahşap dikmelerinin etrafının kapalı olduğunu yine araştırma sürecinde bulunan
fotoğraflardan (bkz. restitüsyon raporu)
tespit etmekteyiz. Mevcutta bu bölümler açıktır.
Avlu
içerisine yakın dönemde müftülük ve tuvalet binaları yapılmış, bahçe duvarları
yenilenmiştir.
Yapıda
taşıyıcı sistemler raporunda da belirtildiği gibi statik bir problem yoktur
(bkz. taşıyıcı sistemler raporu).
Minare
kireç taşlarında zaman ve atmosferik koşullar nedeni ile ciddi malzeme
kayıpları ve aşınmalar vardır.
Yapı
cephesinde araştırma sürecinde raspa yapılmıştır. Alttan düzensiz moloz taş ve
tuğla örgüsü çıkmıştır. Bu nedenle camiinin orijinalinde de sıvalı olduğu
tahmin edilmektedir.
Cephelerde
klima sistemleri ve kablolar estetiği bozmakta, cephe kirliliğine sebep
olmaktadır.
ŞADIRVANDA YAZILI OLAN ARAPÇA AYETLER
ŞADIRVANDA YAZILI
OLAN ARAPÇA YAZILARIN AÇIKLAMALARI
DETAY-1 Bu su âb-ı hayatın
süt kardeşi midir
Ki şirin kâmi-yi câvide mâlik… hayat
DETAY-2 Gören ağzı su akıtmasını mı resm-i âlâsın
Mücessem ayn-i nur olmuş bu şadırvan bî-hemtâ
DETAY-3 Rızâ-yı Hâlıkı’l-ervâh içun ol zât-ı gayb-i
dem
Bu şadırvan nola etti eski camiyi ihya
DETAY-4 Akıttı su gibi cûy-i sehâsın lûle-i dilden
Muvaffak oldu bu ecr-i cezîle ol kerem-pîrâ
DETAY-5 Cenâb-ı Hacı İsa Bey Efendi lütf-i vücudunda
Bu şadırvan dilcûy-i mücedded eyledi inşa
DETAY-6 Bu şadırvanı mükemmel yaptı pek rânâ
Bu şadırvanı etti şükr ile İsa nefs-i ihya
DETAY-7 Ederken … sahında su-be-su lütfu
Der tarih buldu tam ve Güher-i müdün eyledi imla
DETAY-8 Etti şadırvan dünyada bütün âlem
Bu sahib-i hayratı dâim menbaa-i ecr eylesin Mevlâ
CAMİİ GİRİŞ KAPI ÜSTÜNDEKİ ARAPÇA YAZI AÇIKLAMASI
Bismillâhirrahmânirrahim
Sene 1302
MİNBER ÜZERİNDEKİ ARAPÇA YAZI AÇIKLAMASI
Lâ ilâhe illallah Muhammedü’r-resûlullah
2-RESTİTÜSYON RAPORU
Yapı
1830-1831 yıllarında inşaa edilmiş, 19. yüzyıl camicilerimizdendir. Araştırma sürecinde yapı ile ilgili İstanbul
Vakıflar Arşivinde bulunana eski fotoğraf
belgelerinden ve yapıdaki izlerden yararlanılmıştır. Araştırma süreci
içinde yapı ile ilgili yazılı yeterli
belgeye ulaşılmamıştır.
Yapı ile ilgili önerilen
restitüsyon kararları şunlardır;
Belge-1 de de görüldüğü gibi mihrap bölümü
yanında sütunçeler vardır. Ancak fotoğrafta
bu bölümler net olarak görülmemektedir. Yazılı metinlerde mevcutta yarım daire
planlı olan mihrap nişi ile ilgili ,
‘Mihrap
nişi altı köşeli ve istiridye şeklinde kavsaralıdır. İki yanından, çok ince
ikiz sütuncelerle konturlanmıştır. İkiz sütuncelerden itibaren başlayan, alçı
kabartma ile yapılmış alınlığı, Avrupai tesirli kıvrık dal ve çiçek motiflerini
ihtiva eder. Derinliği fazla olmayan mihrap duvarı çıkıntısı, içerden âdeta
bir tiyatro sahnesi görünüşündedir.’ Bilgisi verilmektedir. Ancak görsel olarak
elimizde belge olmadığından yazılı belgelere dayanarak bir mihrap önerisinde
bulunulmasından kaçınılmış ve projede sadece plan düzleminde yarım daire plan
formu altıgen olarak çizilmiştir. Mihrap çevresindeki bölümler noktalama olarak
iz şeklinde gösterilmiştir. Uygulama sırasında bu bölümlerde raspa yapılması
önerilir. Ancak yapılan raspada tespit çıkmaz ise mevcut durumu ile mihrabın
bırakılması önerilir.
Yine belge-1’
de mihrap nişinin yanındaki pencere yükseklikleri ile mevcut pencere yüksekliklerinin
uymadığı görülür. Mevcut pencere yükseklikleri daha kısadır. Araştırma
sürecinde bu bölümde raspa yapılmış ve betonarme hatıl ile karşılaşılmıştır.
Takın dönemde bu bölümün bir kısmının veya tamamının değiştirildiği
anlaşılmıştır. Restitüsyon da belge-1
dikkate alınarak pencere oranları değiştirilmiştir.
Belge-1 de ve yazılı metinlerde mihrap bölümündeki
çıkıntıyı harime bağlayan duvarların köşeleri de yuvarlatılmış olduğu tespit
edilir. Bu bölümlerin üst köşelerdeki, “S” kıvrımlı kemer parçası
şeklinde görünen konsollarla harim tavanı ile ayrıldığı görülür. Bu bölümler
elimizdeki belgeye göre restitüe edilmiştir.
Mevcutta belge –2’ de görülen üst katta da devam eden
orta dikme yoktur. Rölöve raporunda da değinildiği gibi yakın zamanda yapılan
camii onarımında mahfil katı, çatı sistemi yenilenmiştir. Restitüsyon da
belge-2 dikkate alınarak orta aksta yer alan dikme çizime aktarılmıştır. Dikmeler
arasındaki kiriş formlarıda yine belge-2’ ye göre düzeltilmiştir.
Belge-2 de pencere ahşap doğrama çıta bölümlerinin
hepsinin farklı olduğu görülür. 19. yüzyıl camiileri kayıt sistemleri ve Ali Talat’ ın kitabı incelenmiştir. Bu örnekler
dikkate alınarak belge-2’ de görülen pencere sistemlerinden zemin katta, soldaki pencere kayıt sistemi önerilmiştir. Üst pencereler ise yine fotoğraf uygun olarak önerilmiştir.
Belge-3’
de harim giriş kapısı aksında kadınlar mahfilinden dışarıya doğru çıkma yapan
oval planlı müezzin mahfili görülür. Bu bölüm mevcutta da vardır. Ancak hem dar
hem de yuvarlak planlıdır. Mevcut dikme aralarının da bu fotoğrafı dikkatli
incelersek değiştiği görülür. Restitüsyon da dikme araları ve müezzin mahfili
plan ve görünüşü belge-3’
e göre yapılmıştır.
Yine belge –3’ de yan mahfillerde iki yan dikme
arasındaki orta dikmenin yanlarındaki payanda ebatlarının diğerlerine göre daha
küçük olduğu görülür. Ancak mevcutta tüm payandalar aynı ebatlardadır. Belge-3
dikkate alınarak payanda oranları çizilmiştir.
Mevcutta balkon gibi çıkma yapan müezzin mahfili
yanında 3 adet dikme vardır. Belge-3 de ise 2 dikme görülür. Bu bölümler belge-3’ e göre restitüe edilmiştir.
Belge-3’
de kadınlar mahfili çıtalı tavan planının mevcuttan farklı olduğu görülür.
Mevcutta yine dikdörtgen planlı çubuklarla oluşturulan bir tavan planı vardır
ancak belge-3’
deki gibi çubuklar doğu-batı aksında değil ter yönde düzenlenmiştir. Bu belge
dikkate alınarak bu bölümün tavan planı restitüe edilmiştir. Diğer mekanların
tavan planları ile ilgili belge olmadığından mevcut durumları ile
korunmuşlardır.
Kadınlar mahfiline 2 merdivenle çıkılmaktadır. Son
cemaat ve harimdeki merdivenler ahşap limon kirişli sistemde yapılmıştır.
Kapalı son cemaati olması nedeni ile kadınlar mahfiline son cemaaten çıkılması
dönem camiilerinde de görülen bir yapıdır. Ancak harimdeki merdivende strüktür
ve mimari özellik açısından özgün görünümdedir. Elimizde kesin belgeler
olmadığından iki merdiveninde korunması önerilmiştir.
Cepheler sıvalı önerilmiştir. Bazı yazılı kaynaklarda
kesme taş duvar örgüsünün olduğu yakın dönemde sıvandığı bilgisi vardır. Ancak
çalışma sürecinde cephe duvarlarında raspa yapılmış, ve moloz taş, tuğla örgülü
düzgün olmayan bir duvar ile karşılaşılmıştır. Elimizdeki eski belgeler de de
sıvalı olan cepheler raspadan da çıkan duvar örgüsü dikkate alınarak sıvalı
olarak önerilmiştir.
Minare gövdesinin 1912 yılındaki depremde yıkılmış,
cumhuriyet döneminde onarılmıştır. Restitüsyon da minare mevcut durumu ile
korunmuştur. Tekirdağ Orta Camii minare formu incelenmiş, şerefe altının Eski
camideki gibi profilli geçtiği, külahının kurşun kaplama olduğu görülmüştür.
Minare ile ilgili kesin belgeler olmadığından ve dönemi açısından diğer
camilerle tezat oluşturmadığından mevcut durumu ile önerilmesinde sakınca
görülmemiştir (bkz. belge-6).
Camii zemini pişmiş toprak önerilmiştir.
Petekler ve duvardaki lambriler kaldırılmıştır.
Bodrum kat döşemesinin ve döşeme taşıyıcı sisteminin betonarme olması bu bölümün yakın zamanda yapıldığını göstermektedir. Bu nedenle restitüsyon da bodrum kat kaldırılmıştır.
Mevcutta şadırvan etrafını kapatan ahşap duvarlar
yoktur. Restitüsyon belge-4
doğrultusunda hazırlanmıştır.
Şadırvanın mermer su haznesi özgündür. Mevcut durumu
ile korunmuştur.
Çatı ahşap karkaslı önerilmiş, alaturka kiremit ile
örtülmüştür. Giriş saçağı alt tavanı ile ilgili yazılı kaynaklarda orta göbekte
barok kalem
işi olduğu yazmaktadır. Bu belge dikkate alınarak tavan sıvalı olarak önerilmiş ancak; tavan süslemesi ile ilgili belge olmadığından çizilmemiş, restitüe edilememiştir.
Belge-7’
de görüldüğü gibi dışarıya çıkma yapan mihrap nişinin köşeleri yuvarlak döner.
Mevcutta dik olan köşeler bu belge dikkate alınarak restitüe edilmiştir.
1971 yılında hazırlanan çizimde minare girişinin ve harimdeki merdivenin formunun farklı olduğu görülür. Mevcutta minare kapısın olduğu bölümde kapatılan kapı izine rastlanmamıştır. Bu nedenle bu belge dikkate alınmamıştır.
19.YÜZYIL DOĞRAMA
ŞEKİLLERİ VE DETAYLARI
Yapının
pencere kayıt sistemi ve düzeni açıklandığı gibi eski fotoğraflardaki pencere
sistemi dikkate alınarak hazırlanmıştır. Araştırma süreci içinde 19. yüzyıl
camilerinde kullanılan pencere kayıt sistemleri incelenmiştir. İncelemelerde demir lama profilinden yapılan
pencere sistemleri ile ahşap malzemeden yapılan doğramalar tespit edilmiştir.
Nusretiye Camii, Dolmabahçe Camii, Teşvikiye Camii, Hırka-i Şerif Camii, Ortaköy
Camii, Pertevniyel Valide Camii pencere kayıt sistemleri incelenmiştir.
Teşvikiye camii pencere sistemi Nusretiye Camii ve Dolmabahçe Camii pencere sisteminin ikisinide barındırır. Harime bakan pencereler alt ve üst kotta iki açılır kanatlı doğrama iken, mahfile bakan pencereler yüksekliklerinin harim pencerelerine göre daha az olması nedeni ile bir açılır pencere ile geçilmiştir. Bu bölümde kullanılan kanatlar çıtalar ile 3 bölüme ayrılmıştır.
Araştırmalar sonucunda 19. yüzyıl doğramalarının pencere yüksekliklerine göre 1,2 veya 3 parçalı olarak yapıldığı görülmüştür. Harime bakan yüksek pencerelerde genelde alt ve üst bölümde ayrı ayrı açılır iki kanatlı doğramalar yapılmıştır. Kanatlar kendi içinde çıtalar ile bölümlendirilmiştir. Pencere yüksekliğinin az olduğu bölümlerde açılır kanatlı tek pencere yapılmıştır. Pencere kasa ve kanat detaylarında camilerde kullanılan profiller dışında detaylar benzerdir. Bu aşamada 1927 yılında yayınlanmış Ali Tal’at tarafından hazırlanan ‘Sanayi!-i İnşaiye ve Mimariyeden Doğramacılık, Marangoz ve Silicilik’ adlı kaynaktan yararlanılmıştır. Yapının doğrama profil detayları ile ilgili kesin bir belge olmadığından sistem olarak araştırılan kaynaklardan yararlanılmış ancak; profiller özellikle basit, sade bir formda çizilmiştir(bkz.restitüsyon projesi kesit ve cepheleri).
3-RESTORASYON RAPORU
Yapı 19.
yüzyıl camilerimizden günümüze ulaşabilen örneklerdendir. Diğer camiler de
olduğu gibi yakın dönemde yapılan restorasyonlardan nasibini almış bir
yapıdır. 1952 ve 1970’ lerde yapıda
onarımların olduğunu bilmekteyiz. Bu onarımlarda yapı çatı sistemi, mahfil
döşemesi, dikme aralıkları değiştirilmiş, bazı bölümlerde betonarme hatıllar
atılmıştır. Elimizde yapı ile ilgili
çizimler ve eski fotoğraf belgeleri vardır. Ancak çizimlerde ölçü yoktur
ve fotoğraflarda da mimari elemanlardaki değişiklikler tespit edilse de örneğin
değişen dikme aralıkları hep tahminler sonucunda bulunmuş ve restiüe
edilmiştir. Restorasyon projesi bu
nedenle 2 öneri olarak verilmiştir. 1.öneride camii mevcut durumu ile
önerilirken 2. öneride restitüsyona uygun yapılmıştır.
1. öneri
restorasyonun da alınan kararlar şunlardır;
BODRUM KAT
MAHALİNDE ÖNERİLEN MÜDAHALELER
Uygulama sırasında mevcut şap üzerine karo mozaik
döşeme yapılması önerilir.
Uygulama sırasında çimento harçlı sıvalarda onarım
yapılması ve boyanması önerilir.
Mekana giriş veren mevcut demir kapının sökülmesi
yerine ahşap kapı yapılması önerilir.
Kullanılacak ahşabın emprenye dilmiş, fırınlanmış olması önerilir. Üzerine su
bazlı vernik uygulanmalıdır. Kapı kolu piriç olarak önerilmiştir.
ZEMİN KAT SAHIN BÖLÜMÜNE ÖNERİLEN MÜDAHALELER
Ahşap döşemeler uygulama sırasında kaldırılarak özgün
döşeme araştırması yapılması önerilir. Araştırma sürecinde özgün döşeme tespiti
yapılamıyorsa restorasyon da önerilen pişmiş toprak döşeme yapılması önerilir.
Bunun için ahşap döşemenin kaldırılmasından sonra alttaki döşeme durumuna ve
projedeki zemin kotuna göre 6
cm. daha zemin üstüne alınmalı, tesviye betonu 3 cm. atıldıktan sonra ısı ve
su yalıtımı (0.5 cm.)
döşenmeli daha sonra şap (2.5
cm.) atılıp yapıştırılmalıdır. Döşemenin üzerinde
elektrikli seccade kullanılması önerilir.
Duvarlarda raspa yapılması önerilir. Raspa sonucunda
çıkan belgelere
göre projenin revizyonu gerekiyorsa
tadilat projesi verilmelidir. Duvarlar
malzeme raporunda belirtilen
oranlarda hazırlanan harç ile sıvanması
önerilir.Tüm ahşap lambriler
sökülecektir.
Yapıda taşıyıcı sistemler raporunda da belirtildiği
gibi ciddi bir statik sorun yoktur. Çelik makaslarla ahşap sistem karma olan
çatının uygulama sırasında açılarak incelenmesi ve takvilerle onarımı mümkün
olmadığı takdirde tamamen ahşap makaslı sistem ile yenilenmesi önerilir. Çatı
örtüsü alaturka kiremit olarak önerilmiştir. Altına muhakkak yalıtım
yapılmalıdır (bkz. taşıyıcı sistem raporu).
Sahın tavanında sehim vardır. Bu bölüm tavanının
restorasyon projesine uygun olarak yenilenmesi önerilir. Kullanılacak ahşap
malzemenin
emprenye
edilmiş, fırınlanmış, 1. sınıf çam olması önerilir. Ahşap üzerine daha sonradan
su bazlı vernik uygulaması önerilmiş. Restorasyonda kullanılacak ahşapların nem
oranlarının %7-12 arasında olması önerilir.
Minare kürsüsündeki taş derzlerin onarılması önerilir.
Ahşap doğramalar restitüsyon projesine uygun olarak
önerilmiş, detayları restorasyon projesinde verilmiştir.Sökülüp ahşap olarak
yapılacak doğramalarda kullanılacak ahşap malzemenin emprenye edilmiş, fırınlanmış, 1. sınıf çam
olması önerilir. Ahşap üzerine daha sonradan su bazlı vernik uygulaması önerilmiş.
Restorasyonda kullanılacak ahşapların nem oranlarının %7-12 arasında olması
önerilir.
Demir parmaklıkların yağlı boyalarının temizlenmesi,
daha sonra antipas uygulanması ve üzerine yağlı boya yapılması önerilmiştir.
Mahfil dikmelerinin, merdivenlerin ve korkulukların,müezzin
mahfili ve minberin yağlı boyalarının raspa edilmesi ve üzerlerine emprenye
sürülmesi önerilir. Daha sonra su bazlı vernik uygulaması önerilmektedir.
Mihrap yönünde eski fotoğraf belgelerine göre olduğu
görülen ancak mevcutta olmayan ahşap payandaların restorasyon projesinde
verilen detaya uygun olarak yapılması önerilir (bkz. restorasyon projesi
paftaları). Kullanılacak ahşap malzemenin
emprenye edilmiş, fırınlanmış, 1. sınıf çam olması önerilir. Ahşap
üzerine daha sonradan su bazlı vernik uygulaması önerilmiş. Restorasyonda
kullanılacak ahşapların nem oranlarının %7-12 arasında olması önerilir.
ZEMİN KAT SON CEMAAT BÖLÜMÜNDE ÖNERİLEN MÜDAHALELER
Ahşap döşemeler uygulama sırasında kaldırılarak özgün
döşeme araştırması yapılması önerilir. Araştırma sürecinde özgün döşeme tespiti
yapılamıyorsa restorasyon da önerilen pişmiş toprak döşeme yapılması önerilir.
Bunun için ahşap döşemenin kaldırılmasından sonra alttaki döşeme durumuna ve
projedeki zemin kotuna göre 6
cm. daha zemin üstüne alınmalı, tesviye betonu 3 cm. atıldıktan sonra ısı ve
su yalıtımı (0.5 cm.)
döşenmeli daha sonra şap (2.5
cm.) atılıp yapıştırılmalıdır. Döşemenin üzerinde
elektrikli seccade kullanılması önerilir.
Duvarlarda raspa yapılması önerilir. Raspa sonucunda
çıkan belgelere
göre projenin revizyonu gerekiyorsa
tadilat projesi verilmelidir. Duvarlar
malzeme raporunda belirtilen oranlarda
hazırlanan harç ile sıvanması
önerilir.Tüm ahşap lambriler sökülecektir.
Ahşap doğramalar restitüsyon projesine uygun olarak
önerilmiş, detayları restorasyon projesinde verilmiştir.Sökülüp ahşap olarak
yapılacak doğramalarda kullanılacak ahşap malzemenin emprenye edilmiş, fırınlanmış, 1. sınıf çam
olması önerilir. Ahşap üzerine daha sonradan su bazlı vernik uygulaması
önerilmiş. Restorasyonda kullanılacak ahşapların nem oranlarının %7-12 arasında
olması önerilir.
Giriş kapısı özgündür. Korunması önerilir. Yağlı boya
raspası yapılması önerilen kapıya emprenye sürülmesi ve üstünün su bazlı vernik
ile boyanması önerilmiştir.Kapı kolunun pirinç olarak yenilenmesi önerilmiştir.
Demir parmaklıkların yağlı boyalarının temizlenmesi,
daha sonra antipas uygulanması ve üzerine yağlı boya yapılması önerilmiştir.
Mahfil dikmelerinin, merdivenlerin ve korkulukların
yağlı boyalarının raspa edilmesi ve üzerlerine emprenye sürülmesi önerilir.
Daha sonra su bazlı vernik uygulaması önerilmektedir.
Tavan çıtalarının yağlı boyalarının raspa edilmesi,
üzerine emprenye sürülmesi önerilir. Bundan sonra su bazlı vernik uygulanması
önerilmiştir. Çürüyen bölümleri alınmalı ve projedeki detayına uygun olarak
yenilenmelidir. Kullanılacak ahşap malzemenin emprenye edilmiş, fırınlanmış, 1.
sınıf çam olması önerilir. Ahşap üzerine daha sonradan su bazlı vernik uygulaması
önerilmiş. Restorasyonda kullanılacak ahşapların nem oranlarının %7-12 arasında
olması önerilir.
BİRİNCİ KAT
KADINLAR MAHFİLİ MEKANINDA ÖNERİLEN MÜDAHALELER
Ahşap döşemeler uygulama sırasında kaldırılarak özgün
döşeme araştırması yapılması önerilir. Araştırma sürecinde özgün döşeme tespiti
yapılamıyorsa
restorasyon da önerilen pişmiş toprak döşeme yapılması önerilir. Bunun için
ahşap döşemenin kaldırılmasından sonra alttaki döşeme durumuna ve projedeki
zemin kotuna göre 6 cm.
daha zemin üstüne alınmalı, tesviye betonu 3 cm. atıldıktan sonra ısı ve su yalıtımı (0.5 cm.) döşenmeli daha
sonra şap (2.5 cm.)
atılıp yapıştırılmalıdır. Döşemenin üzerinde elektrikli seccade kullanılması
önerilir.
Duvarlarda raspa yapılması önerilir. Raspa sonucunda
çıkan belgelere
göre projenin revizyonu gerekiyorsa
tadilat projesi verilmelidir. Duvarlar
malzeme raporunda belirtilen
oranlarda hazırlanan harç ile sıvanması
önerilir.Tüm ahşap lambriler
sökülecektir.
Mahfil tavanı özgün değildir. Restorasyon projesinde
verilen detaylara uygun olarak yenilenmesi önerilir. Kullanılacak ahşap
malzemenin emprenye edilmiş, fırınlanmış, 1. sınıf çam olması önerilir. Ahşap
üzerine daha sonradan su bazlı vernik uygulaması önerilmiş. Restorasyonda kullanılacak
ahşapların nem oranlarının %7-12 arasında olması önerilir.
Ahşap doğramalar restitüsyon projesine uygun olarak
önerilmiş, detayları restorasyon projesinde verilmiştir. Sökülüp ahşap olarak
yapılacak doğramalarda kullanılacak ahşap malzemenin emprenye edilmiş, fırınlanmış, 1. sınıf çam
olması önerilir. Ahşap üzerine daha sonradan su bazlı vernik uygulaması
önerilmiş. Restorasyonda kullanılacak ahşapların nem oranlarının %7-12 arasında
olması önerilir.
Mahfil dikmelerinin, merdivenlerin ve korkulukların
yağlı boyalarının raspa edilmesi ve üzerlerine emprenye sürülmesi önerilir.
Daha sonra su bazlı vernik uygulaması önerilmektedir.
Minare kürsüsündeki taş derzlerin onarılması önerilir.
Demir parmaklıkların yağlı boyalarının temizlenmesi,
daha sonra antipas uygulanması ve üzerine yağlı boya yapılması önerilmiştir.
MİNAREDE ÖNERİLEN MÜDAHALELER
Bozulan malzeme kaybı olan, çürüyen taşların çürütme
yöntemi ile yerinden alınması ve özgün taş (bkz. Malzeme raporu) özelliğindeki
taş ile tamamlanması önerilir. Boşalan derzlerin özgün derz özelliğine sahip
harç ile onarılması önerilir. Kararma olan yüzeylerde mekanik yöntem ile
temizleme önerilir.
Minarede tespit edilen çimento sıvalar sökülmelidir.
Özgün malzemesine uygun olarak bu bölümler yenilenmelidir.
Külahtaki kurşunların yenilenmesi önerilmiştir.
ÇATI DA
ÖNERİLEN MÜDAHALELER
Yapıda taşıyıcı sistemler raporunda da belirtildiği
gibi ciddi bir statik sorun yoktur. Çelik makaslarla ahşap sistem karma olan
çatının uygulama
sırasında
açılarak incelenmesi ve takviyelerle onarımı mümkün olmadığı takdirde tamamen
ahşap makaslı sistem ile yenilenmesi önerilir. Çatı örtüsü alaturka kiremit
olarak önerilmiştir. Altına muhakkak yalıtım yapılmalıdır (bkz. taşıyıcı sistem
raporu).
Yağmur iniş boruları ve oluklar çinko olarak
önerilmiştir.
CEPHELERDE ÖNERİLEN MÜDAHALELER
Dış cephelerde de raspa yapılması önerilir. Raspadan
sonra derz boşalmaları, malzeme kayıpları onarımı yapıldıktan sonra malzeme
raporunda belirtilen oranlarda hazırlanan harç ile sıvanması ve üzerinin su
bazlı boya ile boyanması önerilir.
Demir parmaklıkların yağlı boyalarının temizlenmesi,
daha sonra antipas uygulanması ve üzerine yağlı boya yapılması önerilmiştir.
Giriş cephesinde giriş saçağını taşıyan ahşap
dikmelerin yağlı boyalarının raspa edilmesi önerilir. Yağlı boya raspası
yapılmasından sonra emprenye sürülmesi ve üstünün su bazlı vernik uygulaması önerilmiştir.
Giriş kapısı özgündür. Korunması önerilir. Yağlı boya
raspası yapılması önerilen kapıya emprenye sürülmesi ve üstünün su bazlı vernik
ile boyanması önerilmiştir. Kapı kolunun pirinç olarak yenilenmesi
önerilmiştir.
Ahşap doğramalar restitüsyon projesine uygun olarak
önerilmiş, detayları restorasyon projesinde verilmiştir. Sökülüp ahşap olarak
yapılacak doğramalarda kullanılacak ahşap malzemenin emprenye edilmiş,
fırınlanmış, 1. sınıf çam olması önerilir. Ahşap üzerine daha sonradan su bazlı
vernik uygulaması önerilmiş. Restorasyonda kullanılacak ahşapların nem
oranlarının %7-12 arasında olması önerilir.
Güney batı köşesinde bulunan tuğladan yapılmış bölüm
özgün değildir. Elimizdeki eski fotoğraflara göre projelendirilen bölümün
restorasyon projesine uygun olarak yapılması önerilmiştir (bkz. restorasyon
projesi )
Bahçe duvarlarında sıvası raspa yapılması önerilir.
Derz bozulmaları ve malzeme kayıpları onarıldıktan sonra alttan çıkan moloz taş
örgünün düzenine göre sıvanıp sıvanmamasına karar verilmelidir.
Bahçe duvar harpuştaları mevcutta betonarmedir. Bunun
sökülerek taş harpuşta yapılması önerilir.
Avluda özgün kot araştırması yapılması önerilir. Kot
veya malzeme tespiti yapılamaz ise restorasyon projesi doğrultusunda taş
kaplama döşeme yapılması önerilmiştir.
Avlu içinde yakın dönemde yapılan abdestlikler ile
kuyunun kapatılması önerilir.
MÜFTÜLÜK BİNASINDA ÖNERİLEN MÜDAHALELER
Müftülük binasında yakın dönemde eklenen arşiv ve
kazan dairesi olan batı bölümündeki eklentilerin kaldırılarak korunması
önerilmiştir.
Müftülük binasında pvc olan doğramaların yerine ahşap
doğramlar önerilmiştir. Kullanılacak ahşap malzemenin emprenye edilmiş,
fırınlanmış, 1. sınıf çam olması önerilir. Ahşap üzerine daha sonradan su bazlı
vernik uygulaması önerilmiş. Restorasyonda kullanılacak ahşapların nem
oranlarının %7-12 arasında olması önerilir.
Pvc yer döşemelerin sökülerek ahşap kaplama yapılması
önerilmiştir.
Çatı kiremitlerinin alaturka kiremit olarak
yenilenmesi ve alt bölümüne su yalıtımı yapılması önerilmiştir. Yağmur iniş boru
ve oluklarının çinko olarak yenilenmesi önerilir.
İç ve dış duvar boyalarının yenilenmesi önerilmiştir.
Duvarlarda su bazlı boya kullanılması önerilir.
Sağ yan cephede merdiven etrafındaki pvc doğramanın
kaldırılması önerilmiştir.
Birinci kat balkon korkulukların onarılması, yağlı
boyalarının temizlenmesi, daha sonra antipas uygulanması ve üzerine yağlı boya
yapılması önerilmiştir.
Demir parmaklıkların yağlı boyalarının temizlenmesi,
daha sonra antipas uygulanması ve üzerine yağlı boya yapılması önerilmiştir.
TUVALETTE ÖNERİLEN MÜDAHALELER
Mevcut
tuvalet binasının ihya edilerek korunması önerilmiştir. Buna göre;
Mevcut mermer döşemenin temizlenmesi önerilmiştir.
Mevcut pvc olan doğramaların yerine ahşap doğramlar
önerilmiştir. Kullanılacak ahşap malzemenin emprenye edilmiş, fırınlanmış, 1.
sınıf çam olması önerilir. Ahşap üzerine daha sonradan su bazlı vernik
uygulaması önerilmiş. Restorasyonda kullanılacak ahşapların nem oranlarının
%7-12 arasında olması önerilir.
Lavabo, klozetlerin yenilenmesi önerilmiştir.
Kadınlar bölümünde kadınlar için abdestlik
önerilmiştir (bkz. restorasyon projesi)
Duvarlardaki mevcut seramik sökülerek yenilenmesi
önerilmiştir.
Dış cephe sıvalarının onarılması ve su bazlı boya ile
boyanması önerilmiştir.
Demir parmaklıkların yağlı boyalarının temizlenmesi,
daha sonra antipas uygulanması ve üzerine yağlı boya yapılması önerilmiştir
Yağmur iniş boru ve oluklarının çinko olarak
yenilenmesi önerilir.
ŞADIRVANDA
ÖNERİLEN MÜDAHALELER
Şadırvanın restorasyonu restitüsyon doğrultusunda önerilmiştir. Ahşap dikmelerin ve tavan
kaplamalarının yenilenmesi önerilir. Çatısı açılmalı ve gerekiyorsa
yenilenmelidir. Kullanılacak ahşap malzemenin emprenye edilmiş, fırınlanmış, 1.
sınıf çam olması önerilir. Ahşap üzerine daha sonradan su bazlı vernik
uygulaması önerilmiş. Restorasyonda kullanılacak ahşapların nem oranlarının
%7-12 arasında olması önerilir.
Çatı örtüsü alaturka kiremit olarak önerilmiştir.
Su haznesi etrafındaki korkulukların onarılması ve
yağlı boyalarının temizlenmesi, daha sonra antipas uygulanması ve üzerine yağlı
boya yapılması önerilmiştir.
Mermer döşemenin onarılması ve temizlenmesi
önerilmiştir.
Ahşap tablalı elemanların elden geçmesi ve
eskiyenlerinin değiştirilmesi önerilmiştir.
Dikmeler arasında yapılması önerilen ahşap parapetler
restorasyon projesinde verilen detaylara uygun olarak yapılmalıdır. Kullanılacak
ahşap malzemenin emprenye edilmiş, fırınlanmış, 1. sınıf çam olması önerilir.
Ahşap üzerine daha sonradan su bazlı vernik uygulaması önerilmiş. Restorasyonda
kullanılacak ahşapların nem oranlarının %7-12 arasında olması önerilir.
2.öneride
yapının taşıyıcı sistemi, doğrama ile ilgili karalar, cephe onarımları, avlu
düzeni 1. öneri ile aynıdır. Sadece kadınlar mahfili bölümü restitüsyona uygun önerilmiştir.
Bunun için mevcut kadınlar mahfili sökülerek restitüsyona göre yapılması
önerilir.
İSTANBUL MESCİTLERİNİN MİMARİ
GELİŞİMİ(15.16.17.YY)
17. yüzyılda İstanbul’da inşa
edildiği tespit edilebilmiş olan 74 adet mescitten 8 külliye mescidi, mimari
özellikleri bakımından özgünlüğünü koruyarak günümüze gelebilmişlerdir. 34 adet
bağımsız ve tekke mescidi ise zaman içinde çeşitli tamirler ve yenilenmeler
sonucu büyük ölçüde özgün karakterlerinin yitirmişler, daha geç dönemlerin
mimari ûsluplarını günümüze taşıyarak gelmişlerdir. Bugün, geriye kalan 32
mescitten birçoğunun yerini dahi tespit etmek mümkün değildir. Bu mescitlerden
tekke ve bağımsız mescitler grubuna girenlerin tamamına yakının, dikdörtgen ya
da kareye yakın dikdörtgen olan, plan şemalarını korumuşlardır. Ancak
bazılarının 17. yüzyılda İstanbul şehrinin yapılaşmasındaki yoğunluğun arasında
sıkışıp kalarak planlarının zorunlu bir deformasyona uğradığı görülür. Bu
açıdan farklılık yaratan mescitlerin dışında kalanlar, özgünlüklerini büyük
ölçüde koruyarak günümüze gelebilmiş olan Sinan mescitlerinin plan şemalarıyla
benzerlik gösterirler.
Gerek 17. yüzyıl İstanbul mescitleri,
diğer dönemlerde inşa edilen mescitler gibi zaman içinde en çok tahribata
(özellikle yangın ve depremler gibi doğal afetler sonucu) ve değişime uğrayan
yapı tipleri olmuşlardır. Her iki dönemde de mimari karakterlerinin ve plan
şemalarının fazlaca değişmeden günümüze gelebilen az sayıdaki örnekleri
karşılaştırıldığında, planlarının yanı sıra örtü sistemlerinin (ki bunlar düz
ahşap tavanlı ve kiremit örtülü kırma çatılardır) ve duvar örgülerinde
kullanılan yapı malzemelerinin benzerlikleri dikkati çeker. Kare (Davud Ağa,
Ahmed Çelebi ve Defterdar mescitleri) ve dikdörtgen (Mimar Sinan ve Sokullu)
planlı Sinan mescitlerinin moloz taş (Davud Ağa, Hacı Hamza, Ahmed Çelebi), taş
ve tuğla (Sokollu ve Mimar Sinan mescitleri, kesme taş (Defterdar ve Hasan
Çelebi mescitleri) duvar örgüler 17. yüzyıl İstanbul mescitlerinde de karşımıza çıkmaktadır, örneğin Arapkapısı, Tuti
Abdüllatif ve Kadirihane Mescitleri moloz taş duvar, Sirkecibaşı ve Yalıköy
Mescitleri taş ve tuğla duvar, Bayrampaşa Külliyesi ve Amcazade Hüseyin Paşa
Külliyesi Mescitleri ise kesme taş duvar örgülüdür.
Sinan ve
17. yüzyıl mescitlerinde genel olarak alt pencereler dikdörtgen açıklıktı ve
taş söveli, üst pencereler ise kemerli ve alçı şebekelidir.
Genelleme
yapıldığında diğer bir ortak özellik, minarenin yapıdaki konumudur. Yine Sinan
mescitlerinde son cemaat duvarının bir ucunda ya da kütleden uzak, avlu kapısı
yanında bulunan minare, 17. yüzyıl İstanbul mescitlerinde farklı bir konumda
değildir. Anadolu Selçuklu çağının minareli taç kapılarını hatırlatan avlu
kapısına bitişik minare uygulaması 17. yüzyılda inşa edilen Tulumcu Hüsam
Mescidi’nde de minarenin giriş kapısı üzerine yerleştirilmesi ile
tekrarlanmıştır. Sinan mescitlerinden Sokullu Mescidi’nin açık merdivenli
“minber minare “sinin bir benzeri olarak, 1614 tarihli Arabacılar
(Hoca Halil Attar) Mescidi’nin ilk minaresi gösterilebilir.
Sinan
mescitlerinde son cemaat yeri, cephede beş ya da dört, yanlarda iki
açıklıklıdır. Son cemaat yeri ile harimi ayıran duvarın merkezinde kapı ve iki
yanında birer pencere bulunmaktadır. Kapı merkezden sağa kaydırılmış ise,
yanındaki iki pencere arasında bir son cemaat yeri mihrabı yer alır Bu düzeni
17. yüzyılın ilk yansına tarihlenen Defterdarburnu Mescidi’nin son cemaat yeri
duvarında görülür. Ancak 17. yüzyılda inşa edilen mescitlerde son cemaat yeri,
harim bölümünden çalınarak ya da kapalı mekanın giriş cephesine sonradan ilave
edilerek yapılmıştır.
Klasik
dönem Sinan mescitleri ile 17. yüzyıl İstanbul mescitlerinin mimari açıdan
karşılaştırılmasında, bazı farklılıkların dışında genel olarak klasik dönem ve
onu takip eden 17. yüzyıl boyunca bu yapı tipinin benzer mimari özelliklere
sahip olduğu ve herhangi bîr tipolojik gelişim göstermediği sonucuna
varılabilir.
16. yüzyıl
Sinan yapıları, padişah, Valide Sultan ve sadrazamlar tarafından şehrin önemli
mevkilerine cami ve külliyeler olarak inşa ettirilirken, bu asrın sonlarına
doğru devlet bütçesinin zaafı, mimari alanda da etkili olmuş ve duraklama
hissedilir bir şekilde belirmiştir. 17. yüzyıl ise, bu etkilerin en çok
hissedilen asrı olmuş, büyük dini yapılar hemen hemen (Sultan Ahmed ve Yeni
Camii gibi istisnalar dışında) hiç bir örnek veremez duruma gelmiştir.
Bu yüzyıl
içinde, Fatih dönemi İstanbul’unun iskan sahaları yoğunlaşma ve dolayısıyla da
gelişme göstermektedir. Yeni semtler ve mahalleler oluşmakta, şehir
metropolünden uzaklaşmalar izlenmektedir. Bu yeni mahalleler sivil yapı
gelişimlerini sürdürürken, günlük dini
ibadetin uzak semtlerde kalan büyük camilerden ziyade
yeni oluşan mahallelere daha küçük ölçekli ibadet yapılarının yapılmasını
teşvik etmiştir.
Özellikle
bağımsız mescitler (Mahalle mescitleri) sivil mimariyi örnek almış, semt
sakinin ibadet için başvurduğu, adeta evlerinin oda ve sofası gibi, sakıflı bir
görüntü sergilemişlerdir. Yapıların semtlerde imkân bulduğu yer ölçüsünde,
yolların kesiştiği köşelerde veya mahalle ortalarındaki alanlarda, fakat çok
kere de sivil yapı blokları arasında inşa edilmişlerdir. Bütün bu unsurlar
bize, mescit yapısının sivil mimari ile en sıkı biçimde bütünleşen ve kaynaşan
bir dini yapı tipi olduğunu kanıtlamaktadır.
Ancak
külliye mescitleri, ihtiva ettikleri işlevsel yapılar topluluktan ve
banilerinin sadrazam, vezir, hanım sultan gibi kimseler olmaları sebebiyle
bağımsız ve tekke mescitlerinden daha muntazam ve kaliteli bir mimari
sergilemektedirler. Tekke mescitleri ise özellikle 17. yüzyılda bağımsız
mescitlerin dönüştürülmesi ile oluştuklarından, onlarla aynı özellikleri
gösterirler.
Mescitlerin
yapı malzemeleri de, adeta bu yapısal etkinliğin değişmez bir normu olarak
ortaya çıkarlar. 16. ve 17. yüzyıllarda bağımsız ve tekke mescitlerinde genelde
moloz taş, taş-tuğla tekniği yaygın olmasına karşın, külliye yapılarında
istisnasız kesme taşın kullanıldığı görülür. Çatı örtüsü yüzyıllar arasında
benzerlik gösterirken 16. yüzyıldaki mescit yapılarında görülen direkli son
cemaat yeri, 17. yüzyılda ortadan kalkmış bunun yerini harim kısmı bölünerek ya
da yakın tarihlerdeki onarımlarda sonradan eklenen, genelde ahşap bir kısım
olarak ilave edilen, son cemaat yerleri almıştır.
Mescitler çeşitli nedenlerle (özellikle yangınlar ve depremler sonucu) çok sık yıkılan ve tahribata uğrayan yapılar olduklarından, çoğu kez onarım görerek ya da yenilenerek günümüze gelebilmişlerdir. Bu nedenle onarıldıkları ya da yenilendikleri dönemin bezeme unsurlarını taşımaktadırlar. 17. yüzyıl içinde inşa edilen, fakat farklı dönemlere ait bezeme unsurlarının yer aldığı bir çok mescit yapısı ile karşılaşılmaktadır. Bunların çoğu yakın dönemlere tarihlenmektedirler. Bu nedenle 17. yüzyıl için, bu yüzyılda inşa edilmiş mescit yapılarındaki bezeme unsurları göz önüne alınarak bir üslup birliğinden söz etmek mümkün değildir.
16.YÜZYIL
DÖNEM CAMİİ PLAN ÖRNEKLERİ
17.YÜZYIL DÖNEM CAMİİ PLAN ÖRNEKLERİ
NESLİŞAH CAMİİ (RÖLÖVE RAPORU)
Fatih Ilçesi’nde, Edirnekapı
semtinde, Nes-lişah Mahallesi, Kuruçınar Sokağı’ndadır.
Bâniyesi olan Neslişah Hanım
Sultan’ın annesi II. Bayezid’in kızı Gevherimülûk Sultan, babası Dukakinzade
Mehmed Pa-şa’dır. Eşi İskender Bey ve kendisi Zal Malımud Paşa’nın yaptırdığı
okulun yanındaki hazirede gömülüdürler. 1579’da vefat eden Neslişah Hanım
Sultan, camiyi 16. yy’ın sonlarında yaptırmış olmalıdır. Zamanla harap olan
cami 1955’te halkın yardımıyla tamir edilmiştir.
Caniyle ilgili Hadika’da “Bânîyesi
Neslişâh bint-i Mehmed Bey’dir ki, validesi Gevher-Mülük Sultân bint-i Sultân
Bâyezid Hân’dır. Neslişâh’ın zevci olan İskender Bey, Zâl Paşa klır-bünde bina
eylediği mektebinin pîşgâhında üçü dahi medfûnlardır. Bu câmi’de olan musluk
taşında vâki’ târih budur:
Gör
di çiin kim Cemâli bu resmi
Didi
târih çeşme-i hûb
H.957/M.1550
İttisalinde
bir fevkânî mektebi dahi vardır. Mumâ-ileyhin validesi mekteb-i mezbûrede
medfûnedir. Seng-i mezârındaki târih budur:
HayfGevher
Mülûk’e ey dil hayf
Hâke
düşdi o gevher-i idrâk
Nesl-i sultân Bâyezid idi ol
Cümle âlem revâkıyle yaka çâk
Didi
ankâ vefatına târih
Daldı
derya-yı rahmete ol pâk
H.987/M1579/1580
Bu ikisinin vakıfları müstakil olup,
lâkin hîn-i iktizâda biri aharına imdâd eylemek üzere ikisi dahi sert
eylemiştir ve sûret-i vakfiyyesi İstinye’de olan câmi’in sofasın’ın sağ
tarafında vâki’ dıvarda kaydolunup,
târih-i rakamîsi budur: M.947 /1540/1541
Sultân Süleyman suyundan bu câmi’in
civarında bir çeşme vardır ki, Sultân Çeşmesi denmekle ma’rûfdur. Lâkin
çeşmenin bânîsi Mesih Paşa-yı Evvel kethüdâsıdır. Mahallesi vardır. Der kurb-ı
Câmi’-i Edirnekapusı.”(Hadika, s.281,282)
denilmektedir.
Caminin geniş bahçesinde sanat değeri
olmayan bir şadırvanı vardır. Kadınlar mahfili, harimden ayrı olarak avludan
merdivenlerle sağlanan bir girişe sahiptir. Mahfilin giriş holü üç pencere ile
avluya açılır. Kalın payeler arasından mahfile giriş sağlanır. Mahfil, harimi
bir “U.” şeklinde kuşatır, iki tane kare kesitli sütun mahfilin orta
mekânını ikiye ayırır. Orta mekânı yuvarlak kemerli iki pencere aydınlatır.
Caminin kagir olan son cemaat yeri
sonradan eklenmiştir. Son cemaat yeri harime iki kapı ve bir pencere ile
açılır. Sol tarafta minareye çıkış vardır. Harim bir kenarda dört, diğer yanda
üç tane kare kesitli sütunla ayrılmıştır. Mihrap yenidir ve çinilerle kaplıdır.
Minber ve vaaz kürsüsü mermerdir. Mihrabın iki yanında birer pencere vardır.
Dikdörtgen olan ha-
rimin uzun kenarlarında dörder
pencere bulunur. Tavan düz ve ahşaptır.
Harim kısmı kesme taş olan caminin minaresi de kesme taş örgülüdür. Şerefe korkulukları da taş malzeme ile yapılmıştır. Mihrap yönünde mukarnaslı bir köşe süslemesi caminin dışını süsleyen bir unsurdur. Haziresi bakımlıdır.
RESTİTÜSYON
RAPORU
Günümüze ulaşıncaya kadar birçok
değişikliğe uğramış olan yapı yanlış restorasyon müdahaleleri sonucunda özgün
plan ve cephe karakterini kaybetmiştir.
Restitüsyon projeleri hazırlanırken
yapı ile ilgili yeterli yazılı ve görsel belgeye ulaşılamamıştır. Yapıdaki izler ve dönem örneklerinden yola
çıkılarak hazırlanan restitüsyonda alınan kararlar şunlardır;
Öncelikle yakın dönemde yapıya eklenen kuzey bölümündeki
son cemaat bölümü kaldırılmıştır.
Yine yapıya bitişik konumlanmış imam evi ve yemekhane
binasının kaldırılması önerilmiştir.
Harim bölümünde ‘U’ şeklinde plan oluşturacak şekilde
yakın dönem onarımlarda eklenen betonarme kolon ve kiriş sisteminde
yapılmış kadınlar mahfilinin kaldırılmıştır. Mevcutta aksı kaymış olmakla
birlikte kadınlar mahfili kotunda üzeri kaplanmış ahşap kolonlar muhafaza
edilmiş ve kuzey cephesinde tek bir hatta olacak şekilde kadınlar mahfili
yapılması önerilmiştir. Mevcut dikmelerde burulma, bozulma vardır. Ayrıca
etrafı kaplandığı için içerideki dikmelerin ebadı veya aksının şaşıp
şaşmadığı kesin tespit edilememektedir. Ancak Osmanlı camilerinde ve
strüktürel açıdan dikme aksının aynı hat üzerinde olması gerekliliği
nedenleri ile projede dikmeler aynı aksa getirilmek üzere proje
hazırlanmıştır. Kadınlar mahfiline harim giriş kapısının solunda önerilen
tek kollu ahşap merdivenden çıkış verilmiştir.
Yakın dönem onarımda yapının döşeme kotu bir halli
yukarıya çekilmiştir. Restitüsyonda dönem örnekleri de incelenerek döşeme
kotu aşağıya çekilmiştir. Ancak uygulama sırasında harim döşemesinin
kaldırılması ve özgün kot tespiti yapılması önerilir.
Yakın dönem onarımlarda cephelerde yapılan çimento harçlı derz ve sıva müdahaheleri yanlış ve özensiz yapıldığından cephe taş derzleri okunamamaktadır.
Kesme taş olan cephe derzleri mevcutta okunduğu kadarı
ile mevcut taş ebatlarına uygun olarak restitüsyonda tamamlanmıştır.
Çatı örtüsü kurşun olarak önerilmiştir.
Batı cephesinde arazide setleme olduğundan destekler
yapılmıştır. Ancak taş desteklerin cephe içinde belli sistematiğinin
olmaması bize yapının yapım tarihinden daha sonraki bir dönemde
yapıldığını düşündürmektedir. Ancak elimizde kesin belge olmadığından
destekler korunmuş ve mevcut
yerleri yükseklikleri değiştitilmemiştir.
Yine batı cephesinde zemin kot pencere üst bölümleri düz
atkılıdır ve kemerli değildir. Diğer cephelerde ise düz atkılı kemer üst
bölümleri sivri kemer ile geçilmiştir. Bir dönem bu duvar üzerinde bazı
değişikler olduğu anlaşılmakla birlikte elimizde belge olmadığından
restitüsyonda pencere formları mevcut durumları ile korunmuştur.
Ahşap minber ve vaaz kürsüsü dönem örneklerinden
alınarak önerilmiştir.
Zemin
döşemesi pişmiş toprak önerilmiştir.
Minare
mevcut durumu ile korunmuştur.
Betonarme şadırvan, tuvaletler avlu içinden kaldırılmıştır.
RESTORASYON RAPORU
Restorasyon projesi restitüsyon
doğrultusunda hazırlanmıştır. Buna göre restorasyonda alınan kararlar
şunlardır;
Taşıyıcı sistemler raporu ve restitüsyon projesi
doğrultusunda yapıya eklenen betonarme son cemaat mahali, imam evinin
kaldırılması önerilmiştir. Bu şekilde camii açığa çıkarılmıştır.
Giriş kapısı üstüne ahşap dikmeli giriş saçağı
önerilmiştir.
Yapı harim içindeki betonarme eklerin kaldırılması
önerilmiştir. Kadınlar mahfili mevcuttaki özgün olduğu düşünülen ahşap
dikme ile sınırlandırılmış batı ve doğu cephesinde devam ettirilmemiştir.
Mahfil çıkış merdivenleri restitüsyonda olduğu gibi harim giriş kapısının
solunda önerilmiştir. Ahşap karkaslı merdiven tek kolludur.
Kapı ve pencereler ahşap doğrama olarak önerilmiş,
restorasyon projesinde detayları verilmiştir.
Uygulama sırasında çatı içine girilmeli ve karkasın
durumu tespit edilmelidir. Projede çatının değiştirilmesi kararı
verildiğinde önerilen çatı strüktürü çizilmiştir. Ayrıca taşıyıcı
sistemler raporunda da belirtildiği gibi tavan döşemesi betonarme ise
ahşap ile değiştirilmesi önerilmiş ve proje buna göre çizilmiştir. Çatı
örtü kaplaması restitüsyonda olduğu gibi kurşun önerilmiştir.
Harim döşemesi mevcutta yükseltilmiştir. Projede
yaklaşık 30 cm. aşağıya çekilmiştir. Uygulama sırasında mevcut döşemenin
kaldırılması ve özgün kotun araştırılması önerilir. Araştırma sonucunda
tespit yapılamaz ise restorasyondaki kotun uygulanması önerilir. Döşeme
malzeme tespiti yapılamaz ise de yine projede önerilen pişmiş toprak
malzemenin yapılması önerilir.
İç duvarlarda raspa yapılması önerilir. Raspa sonucunda
kalem işi tespiti yapılır ise özgününe uygun olarak restorasyonun yapılması
önerilir. Kalem işi tespiti yapılmaz ise malzeme raporunda önerilen
oranlarda hazırlanan karışıma göre duvarların sıvanması önerilir.
Cephelerde çimento harçlarının temizlenmesi, derzlerin
malzeme raporunda verilen oranlara göre hazırlanan karışım ile yenilenmesi
önerilir. Yine malzeme raporunda belirtildiği gibi kararmaların mekanik
yöntemle temizlenmesi önerilmiştir.
Cephelerde ve avlu duvarlarındaki taşlarda malzeme kaybı
5 cm.’ den büyük ise bu bölümün çürütülerek, özgün malzemesine uygun taş ile
tamamlanması önerilir. 5 cm.’ den küçük olan malzeme kayıplarında müdahale
önerilmemiştir.
Avluda kazı yapılarak özgün kotun araştırılması
önerilir. Özgün kot ve malzeme tespiti yapılamaz ise restorasyondaki
kotlara uyulması ve traverten döşeme kaplamasının yapılması önerilir.
Mevcut tuvalet ve şadırvan muhdes olduğundan
kaldırılmıştır. Tuvaletler batı yönünde önerilmiştir (bzk. Restorayon
vaziyet planı). Abdestlikler üst kotta, tuvaletler alt kotta
planlanmıştır.
KAYNAKÇA:
ASLANAPA; Oktay :
Osmanlı Devri Mimarisi, İstanbul 1983.
AYVERDİ; Ekrem
Hakkı, YÜKSEL, İ. Aydın: İlk 250 Senenin Osmanlı Mimarisi,
İstanbul 1953
AYVERDİ; Ekrem
Hakkı; Fatih Devri 855-886
(1451-1481), İstanbul 1973
Ayvansarayi
Hüseyin Efendi, Ali Satı Efendi,
Süleyman Besim Efendi: Hadikatü’l Cevami,
Haz. Ahmed Nezih
Galitekin, İstanbul 2001
BAYRAM; Sadi
ve ERDOĞAN : Kerim: Vakıflar ve Vakıf Hizmetlerimiz, Ankara 1978
DİŞÖREN N.
Esra : İstanbul’daki Ahşap Cami, Mescit ve Tekkeler,
İstanbul Üniversitesi,
Sosyal Bilimler Enstitüsü, Sanat
Tarihi Yayımlanmamış
Yüksek Lisans Tezi, İstanbul
1993 s.177,178
(ELDEM)Halil
Edhem :Nos Mosquees de Stamboul, İstanbul 1934, s.
128-129
KOMİSYON : Fatih Camileri ve Diğer Tarihi Eserler, İstanbul 1993
KOMİSYON : Fatih, İlk İstanbul, İstanbul 2004.
MAZLUM; Deniz : Osmanlı Arşiv Belgeleri Işığında 22 Mayıs 1766
İstanbul Depremi ve Ardından
Gerçekleştirilen Yapı Onarımları, İ.T.Ü. Fen Bilimleri Enstitüsü Yayımlanmamış
Doktora Tezi, İstanbul 2001
Müler-Wiener;
Wolfgang : İstanbul’un Tarihsel Topografyası, Çeviren Ülker
Sayın, İstanbul 1997.
ÖZ;
Tahsin :
İstanbul
Camileri, C.ll, 8.İstanbul 1964.
SEÇKİN,
Selçuk : Fatih Dönemi Mescitleri, M.S.G.S.Ü.
Sosyal
Bilimler Enstitüsü, Sanat Tarihi Bölümü,
Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 2002
SÖNMEZER, Şükrü : 17.Yüzyıl İstanbul Mescitleri, İ.T.Ü. Fen Bilimleri
Enstitüsü,
Mimarlık Tarihi Anabilim Dalı,
Yayımlanmamış
Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 1996.
ÜSTÜN; Ayşe : Osmanlı Arşivindeki İstanbul Cami ve Türbelerinin
Tamirleriyle İlgili Belgeler, D.E.Ü.
Sos.Bil.Ens. İsl.Tarihi ve San. Ana. Bil. Dalı Yayımlanmamış Doktora Tezi,
İzmir 2000
YÜKSEL, İ.Aydın :Osmanlı Mimarisinde II.Bayezıd ve Yavuz Selim
Cami, medrese, mektep ve çeşmeden
oluşan külliye, Alanyalı Kazasker Manav Avuz (İvaz) Efendi (ö. 1586/994 H)
tarafından yaptırılmıştır. Tek kubbeli caminin Sinan tarafından inşa edildiği
düşünülür, ama Mustafa Sâ’i’nin listelerinde böyle bir bilgi geçmez. Üç tarafı
açık bir son cemaat yerinden meydana gelen yapı, eski Blakhernai Sarayı’nın
temellerinden oluşmuş terasın üzerinde yer alır.
18. Yüzyılda yapının, 1729 ve 1782 yıllarında o bölgede çıkan
yangınlardan etkilendiği düşünülür, çünkü alışılmadık biçimde batı cephesinin
dış köşelerinde yer alan caminin girişleri yaklaşık 18. yüzyıl sonu, 19.
yüzyıl başı yapılan bir değişikliğin izlerini taşımaktadır.
19.
yüzyılda son cemaat yeri yıkıldıktan sonra, 1940-1950 yıllarında ana
kapıların önündeki ahşap camekânlar ortadan kalkar.
1894 depreminde zarar gören cami ve
minare son dönemlerde yenilenir ve günümüzde modern biçimde duvarla çevrilmiş
bir bölgede yer alır.( Müller-Wiener,
s.429)
Ayvansaray semtinde, Eğrikapı’da Bizans surlarının iç tarafında, Anemas Zindanı ü-zerinde, Anemas Kulesi ile Angelos kulelerinin arkasında yer almaktadır. Alaiye-li (Alanya) Kazasker İvaz Efendi (ö. 1586) tarafından yaptırılan ve yapım kitabesi bulunmayan caminin cephelerinde görülen üslup özellikleri ve gelişmiş altıgen şeması göz önüne alınarak İvaz Efendi’nin ölümünden az önce yapıldığı sanılmaktadır. Eyice Mimar Sinan’ın eseri olduğunu kuvvetle muhtemel olduğunu söylerken (Eyice,1963,s.58) Tokay, Caminin Mimar Sinan’ın tezkerelerinde kayıtlı olmamakla birlikte Mimar Sinan çağı sonlarında, onun ekolüne ait bir yapı olarak kabul ediyor. Kuran, Kazasker İvaz Efendi Camiini Mimar Sinan’ın eserleri arasında göstermez.
Ancak İvaz Efendi Camii için Molla
Çelebi Camii ve Babaeski ali Paşa Camiinde altıgen tabanın beş yarım kubbelerle
eteklenmek suretiyle prototipi enlemesine kütle kuruluşuna dayalı altıgen
şemayı kıble ekseni üzerinde de geliştirmek yolunda ilk adımı attığını
belirterek, ikinci adım olarak da Eğrikapı Kazasker İvaz Efendi Camii atılacak
burada ana kapı merkezden yanlara kaydırılıp mihrap çıkıntısının karşısına bir
maksure konularak, yarım kubbeyle örtülmese de
altıgenin sonuncu koluna yer verildiğini söyler (Kuran, 115),
Şehrin surlarla çevrili kuzeydoğu köşesinde
Edirnekapı ile Ayvansaray arasında, Eğrikapı yakınında Halic’e hâkim bir yerde
inşa edilmiştir. Halk arasında Eğrikapı Camii adıyla da anılan mabedin yanında
bir de meydan çeşmesi vardır. Evvelce sıbyan mektebiyle bir medresenin olduğu
bilinmekle beraber bunlardan hiçbir iz kalmadığı gibi yerleri de tespit edilememiştir.
Caminin banisi Kazasker İvaz Efendi (ö. 994/1586) kıble duvarı önündeki
hazîreye defnedilmiştir. Hazîrede adını taşıyan bir mezar taşına rastlanmamakla
birlikte tam mihrabın hizasında üzerinde hiçbir yazı olmayan, hazîredeki bütün
taşlardan daha büyük silindir biçiminde iki şâhidenin İvaz Efendi’nin kabrine
ait olması kuvvetle muhtemeldir.(Eyice
2001, s.490 )
İvaz Efendi Camii şehrin kara tarafı surlarının çok yakınında, Bizans döneminin son yüzyıllarında imparatorların tercih ettiği bir mekân olan Blakhernai Sarayı kompleksinin kalıntılarının bulunduğu yerdeki teras üzerinde inşa edilmiştir. Avlusunun batı tarafı surlarla sınırlanmış olup burada bir de kule yer almaktadır. Anemas Kulesi diye adlandırılan bu burcun bir vakitler Bizans sarayının bir bölümü olarak kullanıldığı belli olmaktadır. Buradan itibaren Halic’e doğru sur duvarına paralel biçimde evvelce iki katlı olan kemerli ve tonozlu uzun bir dehliz uzanır. Bu meyilli arazide, üzerindeki saray yapılarına bodrum katı teşkil eden ve Anemas zindanları diye adlandırılan bu mahzenin yukarı ucu İvaz Efendi Camii’nin önündeki avlu düzlüğü altında da uzanmaktadır. Son yıllarda burada meydana gelen bir çöküntü; şimdiye kadar içine girilip incelenmeyen bu kısmın varlığını da ortaya koymuştur.( Eyice 2001, s. 491 )
Ayvansarâyî, camiyle birlikte İvaz
Efendi’nin medrese, sıbyan mektebi ve çeşme yaptırdığını bildirerek vakıflarına
evlâdının ve soyundan gelenlerin mütevelli olduğuna işaret eder.( Ayvansarayi, I s. 147, Camilerimiz Ans.
Haz. İhsan Erzi, 199,200 ) Caminin surlara yakınlığı yüzünden burada
medrese inşa edilmesine imkân yoktur. Belki Haliç tarafındaki boş arsanın
yerinde ahşap bir medrese yapılmış ve zamanla kaybolup gitmiştir. Caminin
kıble yönünde avlu duvarı dışındaki küçük meydanın ortasında olan kitâbesiz
çeşme ise hâlâ durmaktadır.
Caminin tarihçesine dair bilgi yoktur. İstanbul’un geniş bölgelerini harabeye çeviren büyük yangınlardan etkilendiği tahmin edilmektedir. Wolfgang Müller-Wiener, bu bölgede önemli zararlar veren 1729 ve 1782 yangınlarından zarar görmüş olabileceğini söylemekteyse de buna inanmak zordur. Çünkü caminin içinde yangından kolayca etkilenmesi mümkün olan ahşap pencere kapakları ve nakışlı külahı yine ahşaptan olan minber günümüze kadar gelebilmiştir. XIX. yüzyıl içinde, camiyi üç taraftan çeviren ve İstanbul mimarisinde bir yenilik olan çevre revakları ortadan kalkmış, sadece girişlere ahşaptan camekânlı sundurmalar yapılmıştır. 1940-1950 yılları arasında bunlar da yok olmuş, son yıllarda ise girişlerin önüne öncekilere hiç benzemeyen çirkin bir sundurma inşa edilmiştir. (Eyice 2001 s. 491)
1-A-2 PLAN ÖZELLİĞİ
Bazı kaynaklarda yapının Sinan eseri
olduğu düşünüldüğü yazsa da Prof.Aptullah Kuran gibi
araştırmacılar yapının Sinan eseri olmadığını söylemektedir. Yapı Sinan
döneminde yapılmış olsada öğrencilerinden biri tarafından yapıldığına
inanılmaktadır. Sinan eseri olarak camiinin gösterilmemesinin en önemli
nedenleri arasında cephe kurgusu olarak, üst örtü biçimi ve kat planları ile
Sinan’ı yansıtmamasıdır.
Almaşık duvar örgülü yapı 14.41 m. X 15.70 m. ebatlarında kareye
yakın plan şemasına sahiptir. Mihrap bölümü eyvan oluşturarak kare plandan
dışarıya doğru çıkma yapar.
Yapının iki giriş kapısı vardır. Kuzey cephesinin sağ ve
sol köşelerinde yan yana konumlandırılmış ikişer adet ahşap kapı vardır.
Kapılardan iç bölümdekiler harime açılırken köşedekiler kadınlar mahfil katına
çıkış sağlayan merdivenlere açılır. Çıkış merdivenleri taştır ve özgündür.
Orijinal giriş kapıları ahşap olup dikdörtgen formludur ve sadedir.
Günümüzde soldaki iki kapıda
kullanılmamaktadır. Girişler sağ köşedeki kapılardan yapılmaktadır. Giriş
kapısı önünde geç dönemde yapılmış pvc doğramalı bir rüzgârlık vardır.
İçteki kapıdan harime giriş ara bir holden yapılır. Hol döşemesinde özgün altıgen tuğlalar görülür ancak; harim iç döşemesi özgün tuğlalar üzerine döşenen kadronlar üstüne kaplanan ahşap döşeme ile bu ara geçişten yaklaşık 9 cm. yükseltilmiştir. Giriş bölümlerinde doğu ve batı duvarlarında bier adet niş vardır. Nişlerin ahşap kapakları vardır.
Kubbe altı ayak üzerine oturtulmuştur.
Ayaklar beden duvarları içinden yükselir.
Batı ve doğu cephesinde zemin kat
(bkz. rölöve +1.50 kot planı) kotunda ahşap sütunlu mahfil bölümleri yer alır.
Bu cephe duvarlarının orta aksına gelen bölümlerinde harime doğru ayak
bölümleri dışarıya doğru çıkma yapar. Bu
bölümlerin harime bakan yüzlerinde nişler yapılmıştır. Kuzey yönündeki
ayakların harime bakan yüzlerinde de nişler bulunur. Ayrıca sağ ve sol beden
duvarlarında pencere aralarındaki duvar bölümlerinde nişler vardır.
Pencere yerleşimleri açısından simetri
olan yapının batı ve doğu duvarlarında karşılıklı toplam 8’ er pencere vardır. Pencere
düzeni ayakların sağ ve sol tarafında ikişerli olarak yapılmıştır. Dikdörtgen
formda olan açıklıklar düz atkılıdır. İç bölümdeki mermer söve profilleri çok
sadedir. Pencerelerde iç kısımdaki ahşap kapaklar sökülmüş, kadınlar mahfili
katında toplanmıştır. İç denizlikleri mermerdir. Özgün olan denizliklerdeki
mermerler tek boy değildir.
Mihrap cephesi dışarıya doğru çıkma yapar. Mihrap nişi beşgendir ve üst bölümü skalaktit ile geçilmiştir. İvaz Efendi Camii’nin iç süslemesinde çini yalnız mihrapta kullanılmıştır. XVI. yüzyılın en kaliteli İznik çinileriyle kaplanan mihrabın iki kenarındaki ince sütunçelerle kaide ve başlıklarındaki kum saatleri de çiniden yapılmıştır. Mihrap nişini çerçeveleyen çiniler, beyaz zemin üzerinde her bir karoda iki yarım olmak üzere sekiz uçlu yıldızlarla bezenmiştir. Mihrabın iç yüzeyi uzunlamasına dilimler halindedir. Yaprak ve çiçeklerden oluşan bir süslemeye sahip olan, beş tam, iki de yarım pano halindeki yüzeylerin üstlerinde çini üzerine Allah ve Muhammed, Ebû Bekir ve Ömer, Osman ve Ali, Hasan ve Hüseyin, en sonuncuda da “rıdvânullâhi teâlâ” yazıları yer almıştır.
Mihrap nişinin her iki yanında birer
pencere vardır. Bu iki pencerenin mermer söve malzemeleri diğerlerine göre
pembemsi renkte olup profilsiz, düzdür.
Kadınlar mahfil galerileri zemin
kotunda ahşap sütunlara ve beden duvarlarına taşıtılmıştır. Ahşap sütun
başlıkları yaprak motifi ile bezenmiştir. Sütun araları sivri kemer ile
geçilmiştir. Batı ve doğu yönünde 6’
şar sütun vardır. sütunlar Sekizgen planlıdır.
Kuzey yönünde giriş kapılarının
açıldığı küçük eyvanların orta bölümünde ibadet alanına katılmış eyvan vardır.
Bu şekilde yapı kuzey yönüne doğru genişletilmiştir. Kubbenin oturduğu ayaklar
bu bölümden iç kısma doğru yerleştirilmiştir. Bu şekilde alan kazanılmıştır.
Kuzey cephesindeki eyvanın üst bölümündeki kadınlar mahfil galeri döşemesi
alttaki iki mermer sütun ve duvarlara taşıtılmıştır. Mermer sütunların
başlıkları klasik üslup özelliğinde türk üçgenlerinden yapılmıştır. Sütunlar
sekizgen planlıdır. Kuzey yönündeki eyvanın döşeme kotu harim döşeme kotundan 14 cm. daha yüksektedir.
Mermer sütunların önünde ahşap korkuluklar vardır. Bu bölümde kuzey cephesine
açılan 4 adet pencere vardır.
Kadınlar mahfili kuzey, doğu ve batı
yönlerinde ‘U’ şeklindeki planlanmıştır. Zemin kattaki ahşap dikmelerden harime
doğru çıkma yapmayan galerilere kuzey cephesi köşelerindeki taş merdivenlerden
çıkılır. Döşemesi ahşap olan galeri katının korkuluklarıda ahşaptır. Güney,
doğu ve batı duvarlarındaki pencere ve niş düzeni zemin kat ile aynıdır.
Pencere iç denizlikleri mermerdir ancak; özgün olmayıp yenilenmiştir.
Kuzey yönünde zemin kat eyvan üstüne gelen orta galerideki pencere düzenide alt kat ile aynıdır. Taş merdivenlerle çıkılan bölümlerde giriş kapılarının olduğu kısımların üst bölümünde ikişer adet pencere açılmıştır. Kadınlar mahfili galerilerinde pencereler
iki ayrı kotta yerleştirilmiştir.
Rölöve projelerinde çizildiği gibi mahfil katındaki ilk pencere sırası +4.10
kotundadır. +5.40 kotundaki pencere düzeni alt kotlara göre farklıdır. Doğu ve
batı cephesindeki 4’
er pencere 6’
şar adete yükselir. Bu kot pencereleri düz atkılı değil, yarım daire formunda
kemerler ile geçilmiştir. İçlikleri yoktur. Dışlıklarda filgözüdür. Kuzey
galerisinde ikinci kottaki pencere düzeni ile birinci kottaki pencere düzeni
aynıdır. İkinci kot pencereleri yan galerilerde olduğu gibi yarım daire formlu
kemer ile örtülmüştür. İçlikleri yoktur. Filgözü dışlıklar takılmıştır.
Kuzey cephesinde +8.40 kotunda bir galeri daha vardır. Bu galeriye kadınlar mahfiline çıkış sağlayan köşelerdeki merdivenlerin olduğu bölümdeki taş merdivenlerden ulaşılır. Ne amaçla yapıldığı bilinmeyen bu galerinin planda olması yapının Sinan eseri olmadığını gösteren en önemli sebeptir. Çünkü Sinan eserlerinde hiçbir şekilde kullanımı bilinmeden yapılan bir mekan yoktur. Mekan döşeme kesiti yüksekliği çok azdır. Bu bize galeri katının sonradan eklendiğini düşündürse galeri katına çıkışı sağlayan simetrik iki adet taş merdiven kurgusuna ters düşmektedir. Ancak plan kurgusu cephe düzeni ile Sinan eseri olup olmadığı tartışılsa da İvaz Efendi Camii, Mimar Sinan’ın yaptığı altıgen sistemli ibadet yerlerinin benzeridir. Bu plan az veya çok değişikliklerle hepsi XVI. yüzyılın ikinci yarısında yapılan Beşiktaş’ta Sinan Paşa, Topkapı’da Kara Ahmed Paşa, Kadırga’da Sokullu Mehmed Paşa, Fındıklı’da Molla Çelebi, Babaeski’de Semiz Ali Paşa, Üsküdar’da Eski Valide camilerinde uygulanmıştır. Fakat bu bina, klasik bir son cemaat yerine sahip olmayışı bakımından da alışılmışın dışında kalır. Giriş cephesi Türk sanatında tek örnektir. Harimi üç taraftan saran revak sistemi, Kahire’de Sinan Paşa ve XVIII. yüzyıla ait Mehmed Bey camilerinde görülür. Sinan Paşa Camii 979 (1571) tarihli olup minaresi burada olduğu gibi kıble duvarına bitişiktir; fakat yan revaklar ahşap değil kagirdir. Mehmed Bey Camii ise 1188’de (1774) yapılmıştır. İvaz Efendi Camii o derece
değişik özelliklere sahiptir ki onun
da XVI. yüzyıla damgasını vuran Mimar Sinan’ın eseri olabileceği akla gelir.
Ancak bu büyük ustanın yaptığı binaların adlarını veren tezkirelerde yer almaz.
Hayatının son yıllarında ortaya konan bu eserde onun mimari tutumu çok
belirlidir.(Eyice 2001, s. 492 )
+8.40 kotundaki galeriye diğer
kotlarda olduğu gibi kuzey cephesinden 4 pencere açılır.
Cami plan bakımından dikdörtgen beden
içinde altı paye ile taşınan kubbeli tiptedir. Mihrap, kıble yönünde dışarıya
çıkıntılı olarak taşan küçük bir mekân içindedir. Harimi örten ana kubbe,
altıgeni meydana getiren ve duvarlardaki payelere oturan büyük kemerlere
binmektedir. Pandantiflerle geçişi sağlanan ana kubbenin etrafında biri kıble
yönünde olmak üzere iki yanda ikişerden toplam beş yarım kubbe bulunmaktadır. Köşelerde
zengin skalaktit dolgulu geçişlere sahip tromplar vardır. Harimde, diğerlerinden
daha geniş bir kemerle ayrılan mihrap çıkıntısı üzerindeki
yarım kubbenin geçişleri içten dilimli tromplarla sağlanmıştır. Kurşun kaplı olan kubbe ve yarım kubbelerin kasnaklarında da pencereler açılmıştır. İvaz Efendi Camii, mimarisi bakımından çağdaşı başka Türk eserlerine benzemeyen çok değişik bir yapıdır. Normal bir şadırvan avlusuna sahip olmadığı gibi bir şadırvanı da yoktur. Ayrıca bu önemli unsurun evvelce varlığını gösteren herhangi bir ize de rastlanmamaktadır. Mihrap kısmı ileriye taşan kare şeklindeki caminin üç tarafından cephelerini” U” biçiminde saçak sarıyordu. Saçak tek meyilli ahşap çatıya sahip olup ince ahşap direklere dayanıyordu. Bu dayanakların mermer kaideleriyle revakların altıgen biçimli tuğla döşemeleri 1935’li yıllara kadar görülürdü; günümüzde bunlar yok olmuştur. Sağdaki revak bir bakıma son cemaat yeri gibi kullanıldığından alışılmışa ters düşen bir uygulama ile kıble duvarı köşesine ve dışa çıkıntılı yapılan minarenin
kürsü
kısmında küçük bir mihrap mevcuttur. Bu ölçüdeki ibadethanelerin hepsinde
olması gereken üç veya beş bölümlü bir son cemaat yeri de İvaz Efendi Camii’nde
bulunmamaktadır. Yanlardaki gibi direklere dayanan ahşap tavanlı bir revak
burada aynı görevi yapıyordu ve bir çift mihrap buranın fonksiyonuna işaret
ediyordu.
Giriş cephesinin sağında
olması gereken minare, güney kıble duvarının köşesine ayrı bir kütle olarak
yerleştirilmiştir. Kesme taştan yapılmış olan ve zaman içinde bir kısmı
yıkılarak, kısmen tahribata uğrayan minare, 1960’h yıllarda restorasyon
geçirerek tamamlanmıştır. Minarenin kürsü kısmında bulunan bir mihrap nişinden,
camiyi üç taraftan çevreleyen son cemaat revağının buraya kadar gelerek minare
ile birleştiği anlaşılmaktadır.(Tokay).Giriş
dışarıdan ve yandadır. Hafifçe pahlandırılmış gövdesi üstünde şerefeye geçişi
sağlayan çıkmaları geniş çukurlu skalaktit halindedir. Şerefeye kadar yıkık
minarenin şerefe korkuluğu ile petek kısmı 1950’den sonra yapılmış. 1990’da
tekrar yenilenmiştir.
1-A-3 CEPHE ÖZELLİKLERİ
Cami kesme taş ve tuğladan
karma malzeme ile yapılmış, bazı yerlerde ve mihrap çıkıntısında yalnız taş
kullanılmıştır. Pencere söveleri küfeki taşındandır. Her tarafında başka
benzerlerinde rastlanmayan yeniliklere sahip olan caminin en şaşırtıcı
özelliği giriş cephesidir. Camiye giriş
kapı yerleşimi ile tip olarak tek örnektir.
Mevcutta kuzey avlu
bölümünde camii ön saçak bölümünü taşıyan ahşap direklerin oturduğu mermer
kaideler bulunur. Yan cephelerdeki kaidelerin geç dönem mermer ile kaplanan
avlu döşemesi altında kaldığından tespit edilemediği düşünülmektedir. Mevcutta
‘U’ planlı camiyi çevreleyen son cemaat saçak bölümü yoktur.
Yönlere göre camii cephe mimarisini incelersek;
KUZEY CEPHESİ (GİRİŞ CEPHESİ)
Bu cephe öyle
tasarlanmıştır ki önünde kemerli, kubbeli bir son cemaat yerinin yapımı
düşünülmüş olamaz. Ayrıca her camide bulunan âbidevî bir taç kapı yoktur.
Bunun yerine iki yanlarda yer alan insan boyu ölçülerinde mermer söveli yay kemerli
ufak kapılardan içeri girilir. Her girişin bitişiğinde ikinci bir giriş daha
vardır. Bunlar yukarı galerilere çıkış içindir. Böylece bu cephede iki yanlarda
birer ikiz giriş yer almıştır. Cephenin ortasında normal olarak taç kapının
yerinde bir birine bitişik dört pencere açılmıştır; üst kısmında da ortada bu
dörtlü pencere sistemi sürdürülmüş, ikiz girişlerin üstlerinde altlı üstlü
ikişer pencere açılmıştır. Alttaki pencereler dikdörtgen, üsttekiler sivri
kemerlidir.
Kadınlar mahfili üstündeki
galeri katı kendini cephede de hissettirmiştir. Tek başına yükselen galeri
bölümünün üst örtüsü kırma çatıdır. Çatı örtüsü kurşundur. Kasnaklar kurşun
kaplıdır.
Sağ köşedeki giriş kapı
önüne yapılan geç dönem rüzgarlık cephe karakterine aykırıdır.
DOĞU
CEPHESİ (SOL YAN CEPHE)
Almaşık duvar örgülü
cephede toplam 5 sıra pencere vardır. Zemin kot ve mahfil katına açılan alt kot
pencereleri alt alta, birbirlerinin aksında yapılmıştır. Bu pencereler
dikdörtgen formda olup düz atkılıdır. Söveleri küfeki taştır. Pencere önlerinde
lokmalı demir parmaklık vardır. İki kot penceresinin söve profilleri
farklıdır.
Mahfil katının üst kottaki pencereleri yarım daire kemerin içinde kalır. Yan duvarlarda kubbenin otuduğu orta akstaki ayak dışarıya doğruçıkma yaparak cephede de
vurgulanmıştır. Ancak
çıkma beden duvarı tamamında devam etmez.
Rölöve de doğu cephesinde yazan + 5.01 kotunda biter. Günümüze
ulaşamayan ahşap çatılı son cemaat revağı bu bölüme oturmakta ve cephe hattında
ahşap aşık devam etmektedir (bkz. restitüsyon projesi).
Dışarıya doğru çıkma yapan
ayağın beden duvarında yükseldiği + 5.01 kotundan başlayan mahfil katı üst kot
pencere kemeri + 7.77 kotuna kadar yükselir. Yayın çapı alt kat pencerelerini
içine alır.
Kemerlerin içinde 3’ er adet pencere vardır. Bu
kotta toplam 6 pencere bulunur. Tuğla kemerler ile saçak profili arasındaki
duvar örgüsü kesme taştır.
Köşelerdeki yarım
kubbelerin kasnaklarında fil gözü dışlıkları olan yarım daire kemerli
pencereler vardır. Aynı özellikteki pencereler ana kubbe kasnağında da
yapılmıştır.
Sol bölümde doğu duvarından daha
geride dışarıya doğru çıkma yapan mihrap bölümün duvarı görülür. Bu duvardaki
pencere düzeni farklıdır. Zemin kot penceresi aynı özellik gösterirken üst
kotta bir pencere vardır. Filgözü dışlığı olan pencerenin üst bölümü sivri
kemer ile geçilmiştir. Kemer örgüsü kesme taş ve tuğladandır.
GÜNEY
CEPHESİ(ARKA CEPHE)
2 sıra tuğla 1 sıra taş duvar örgüsü bu cephede de devam eder. Mihrap eyvan oluşturacak şekilde güney duvarından öne doğru çıkarılmıştır. Cephedeki en ilginç nokta mihrap nişi üzerine denk gelen yarım daire formlu büyük penceredir. Filgöze pencerenin altında 2 sıra pencere vardır. Zemin kot pencereleri diğer pencerelerle aynı özelliktedir. Üst kot pencereleri ise mihrap çıkmasının yan duvarındaki pencere ile aynı özelliktedir. Pencere üzerleri sivri kemer ile geçilmiştir. Alt ve üst kot pencereleri aynı akstadır.
Mihrabın öne çıkan
duvarının arkasında kalan güney duvarında
3 ayrı kotta yer alan pencere sırası vardır. Bu pencereler aynı
akstadırlar.
Minare kesme taştır. Plana
yerleşimi açısından diğer camiiler ile aynı özellikte değildir. Güney ve batı
cephelerinin köşe noktasından dışarıya doğru çıkma yapar. Kürsüsü ile gövdesi
arasındaki geçiş üçgenlerle sağlanmıştır. Şerefe altı skalaktit ile
geçilmiştir. Korkuluğu taş şebekedir.
BATI CEPHESİ (SAĞ YAN CEPHE)
Doğu cephesi ile aynı
özelliktedir. Sadece bu cephede sağ köşede kesme taş minare yükselir. Minare
giriş kapısı bu cepheye bakar. Düz atkılı kapının üst bölümündeki taş madalyon
eridiğinden motifi okunamamaktadır.
Almaşık duvar örgülü
cephede toplam 5 sıra pencere vardır. Zemin kot ve mahfil katına açılan alt kot
pencereleri alt alta, birbirlerinin aksında yapılmıştır. Bu pencereler
dikdörtgen formda olup düz atkılıdır. Söveleri küfeki taştır. Pencere önlerinde
lokmalı demir parmaklık vardır. İki kot penceresinin söve profilleri farklıdır.
Mahfil katının üst kottaki pencereleri yarım daire kemerin içinde kalır. Yan duvarlarda kubbenin otuduğu orta akstaki ayak dışarıya doğru çıkma yaparak cephede de vurgulanmıştır. Ancak çıkma beden duvarı tamamında devam etmez. Rölöve de doğu cephesinde yazan + 5.07 kotunda biter. Günümüze ulaşamayan ahşap çatılı son cemaat revağı bu bölüme oturmakta ve cephe hattında ahşap aşık devam etmektedir (bkz. restitüsyon projesi).
Dışarıya doğru çıkma yapan
ayağın beden duvarında yükseldiği + 5.07 kotundan başlayan mahfil katı üst kot
pencere kemeri + 7.75 kotuna kadar yükselir. Yayın çapı alt kat pencerelerini
içine alır.
Kemerlerin içinde 3’ er adet pencere vardır. Bu
kotta toplam 6 pencere bulunur. Tuğla kemerler ile saçak profili arasındaki
duvar örgüsü kesme taştır.
Köşelerdeki yarım
kubbelerin kasnaklarında fil gözü dışlıkları olan yarım daire kemerli
pencereler vardır. Aynı özellikteki pencereler ana kubbe kasnağında da
yapılmıştır.
Sağ bölümde doğu
duvarından daha geride dışarıya doğru çıkma yapan mihrap bölümün duvarı
görülür. Bu duvardaki pencere düzeni farklıdır. Zemin kot penceresi aynı
özellik gösterirken üst kotta bir pencere vardır. Filgözü dışlığı olan
pencerenin üst bölümü sivri kemer ile geçilmiştir. Kemer örgüsü kesme taş ve
tuğladandır.
1-A-4-İHATA
DUVARLARI VE AVLU BÖLÜMÜ
İvaz Efendi Camii şehrin kara tarafı surlarının çok yakınında, Bizans döneminin son yüzyıllarında imparatorların tercih ettiği bir mekân olan Blakhernai Sarayı kompleksinin kalıntılarının bulunduğu yerdeki teras üzerinde inşa edilmiştir. Avlusunun batı tarafı surlarla sınırlanmış olup burada bir de kule yer almaktadır. Anemas Kulesi diye adlandırılan bu burcun bir vakitler Bizans sarayının bir bölümü olarak kullanıldığı belli olmaktadır. Buradan itibaren Halic’e doğru sur duvarına paralel biçimde evvelce iki katlı olan kemerli ve tonozlu uzun bir dehliz uzanır. Bu meyilli arazide, üzerindeki saray yapılarına bodrum katı teşkil eden ve Anemas zindanları diye adlandırılan bu mahzenin yukarı ucu İvaz Efendi Camii’nin önündeki avlu düzlüğü altında da uzanmaktadır. Son yıllarda burada meydana gelen bir
çöküntü; şimdiye kadar
içine girilip incelenmeyen bu kısmın varlığını da ortaya koymuştur ( Eyice 2001, s. 491 ).
Moloz taş örgülü ihata
duvarlar derviş Zade sokak boyunca devam eder ve doğu cephesine döner ancak; bu
yöndeki duvarlar mevcuttaki komşu parsel içinde olan kafe yapısı duvarına
saplanarak sonlanır. Batı yönünde ise bir kısmı görülen ihata duvarları komşu
yapıların duvarlarına saplanır. Geç dönem yapılar bahçe duvarları yıkılarak
duvar kalınlığının kendi parsellerine katması sonucunda günümüzde bu yöndeki
ihata duvarlarının bir kısmı tespit edilebilmektedir. Kuzey yönünde ihata
duvarı devam etmez. Avlu kuzey bölümünün bir bölümünde yıkım kararı alınan
ahşap evler bulunurken alt kotta da animas zindanları kazı çalışmaları devam
etmektedir. Kazı alanı camii bahçe alanından tel örgülerle ayrılmıştır.
Avlu döşemesinin bir kısmı
mermer bir kısmı paket taş kaplamadır. İki malzemede özgün değildir.
Derviş Zade sokağının sol
köşesinden girilen avlu bahçesinin sol bölümünde yani camii arka bahçesinde
hazire vardır. Hazire bölümü camii
minare kürsüsüne dayalı olarak başlayıp güney yönüne doğru devam ederek giriş
kapısının olduğu bölüme gider. Giriş kapısının sağında geç dönem de yapılmış
tek katlı kullanılmayan bir yapı vardır.
İhata duvarlarının
harpuştaları yok olmuştur. Çimento harçlı harpuşta yapılmışsa da sağlıklı
olmamıştır. Duvarlarda malzeme kaybı ve derz boşalması görülür.
Avlunun kuzeybatısında imam evi ve alt katında tuvalet ve abdestlikler yer alır.
1-A-5 CAMİİ KALEM İŞLERİ
Camii içerisinde duvarlarda kalem
işleri yoktur. Kemerlerde, kubbe içinde yapılan kalem işlerinin son dönemde
yapılmıştır. Zemin kattaki mahfil döşemelerinin oturduğu ahşap sütunları
bağlayan kemerler üzerinde ise raspa çalışması yapılmış ve özgün kalem işleri
açığa çıkarılmıştır.
1-A-6 YAPIDAKİ
BOZULMALAR
Yapı içerisinde ciddi bir bozulma
yoktur. Camii taşıyıcı sşstemi ile ilgili gözle yapılan tespitlerde bir sorun
görülmemektedir. Cephelerde fiziksel bozulmalar tespit edilmiştir. Bunları
sıralarsak;
Cephelerde malzeme kayıpları görülür
Özellikle güney cephesinde geç dönem uygulanan çimento şerbetli ince bir sıva tabakası vardır.
Tüm cephelerde kirlenme gözlenir. Özellikle güney cephesinde karbonlaşma vardır.
Lokmalı demir parmaklıklarda paslanma tespit edilmiştir
Klima, kablo gibi tesisat elemanları nedeni ile cephelerde görsel kirlilik oluşmuştur.
İç duvarlarda rutubetlenme görülür.
2- RESTİTÜSYON PROJESİ
2-A-MİMAR SİNAN ESERLERİ
KARA AHMED PAŞA CAMİİ
Sadrazam Kara Ahmet Paşa tarafından
1555 tarihinde Sinan’ a yaptırılmıştır.
Enlemesine dikdörtgen planlı olan camii İvaz’ da olduğu gibi altı ayaklı
sistem ile yapılmıştır. Avlu son cemaat yeri ön ve yanlarda revaklarla
çevrelenmiştir. Revaklar kubbe ile geçilmiştir.
Harim bölümü orta kubbesi altı ayak üzerine oturur. Köşeler ise yarım kubbe ile geçilmiştir.
SİNAN PAŞA
CAMİİ
Sinan Paşa Camii Beşiktaş meydanındadır. Sinan eserlerinden
olan yapı planı olarak altıgen ayak ve kemer sistemine oturmakta ve yanlara
doğru ikişer kubbe ile genişlemektedir. Altıgen ayak sistemi İvaz camii ise benzer özelliğidir. Yapı
kendisinden yüzyıl kadar önceki Üç Şerefeli Camii’ nin tekrarıdır. Bina
kitlesinin sağında bir şerefeli minaresi
ve ortasında şadırvanı olan avlusu vardır. Sağ ve solda birer kapı ile girilen
avlu U şeklinde çatılı bir revak ve medrese odalarıyla çevrelenmiştir. Camii
almaşık duvar örgüsüne sahiptir.
Avlu düzeni ,camii girişleri ile İvaz Efendi camiine benzerlik göstermez.
KILIÇ ALİ
PAŞA CAMİİ
1580 yılında tamamlanan camii Kılıç
Ali Paşa Külliyesi içinde yer alır. Camii avlusuna 5 kapıdan girilir. Camii, kıble ekseni üzerinde derinlemesine
düzenlenmiş, son cemaat yeri çift
revaklı bir yapıdır. Dört adet yuvarlak fil ayağına oturan 12.70 m. çapındaki orta
kubbe doğuda ve batıda birer büyük kemer, kuzeyde ve güneyde yarım kubbelerle
desteklenmiş, bir üçüncü yarım kubbede mihrap çıkıntısı üstüne konulmuştur.
Caminin, yarım kubbelerle kıble doğrultusunda uzayan orta mekânının üç yanı
mahfillerle çevrilidir. Kuzeyde dikdörtgen kesitli dört ayakla, 5 aksa bölünmüş
arka sahın; doğuda ve batıda 5 birimli yan sahınlar yer alır.
Mahfile çıkan merdivenler camiin kuzey köşelerinde çıkıntı yapan kulaklar içine sokulmuşlardır. Doğudaki merdiven kovası, camiin saçak düzeyinde kesilerek bir kubbe ile bitirilmiştir. Batıdakinin merdiveni ise mahfil katına vardıktan sonra şekil değiştirerek minareye çıkışı sağlar.
ATİK VALİDE
CAMİİ
Yapımına 1570 yılında başlayanan camii 1583’ de tamamlanmıştır. Camiye çeşitli dönemlerde ekler yapılmıştır. Hadikat ül-Cevami’ de caminin önce altıgen şemaya göre tek kubbeli yapıldığı, daha sonra vakfın mütevellisi Pir Ali tarafından iki yanına çifter kubbeli kanatlar eklenmek suretiyle genişletildiği yazılıdır. Yapı mevcut durumu ile Sinan’ ın altıgen camilerinden biridir. Sinan bu camide 12.70 m. çapındaki kubbeyi önde ve arkada beden duvarına, yanlarda kahverengi somaki sütunlara oturtmuştur. Sütunlar kemerlerle daha gerideki ayaklara bağlanmış; ana kubbe ikisi sağda, ikisi solda ve biri mihrap çıkıntısı üstünde olmak üzere beş yarım kubbe ile desteklenmiştir.
2-A-2 RESTİTÜSYON RAPORU
İvaz Efendi Camii Sinan’ ın yaptığı
altıgen sistemli camilere benzemekle birlikte giriş cephe düzeni,’U’ biçimli
son cemaat bölümü ve üst kotta yer alan galeri planı ile benzer örneklerine rastlanılmamış
bir mimariye sahiptir. Bu nedenle bazı araştırmacılar tarafından Sinan
ekolünden gelen başka bir mimar tarafından yapıldığı fikri ortaya atılmaktadır.
Yapı günümüze son cemaat saçak bölümü
dışında özgün cephe ve plan özelliğini koruyarak gelmiştir. Restitüsyon
kararlarını ve nedenlerini açıklarsak;
-Sağ bölümde yer alan kapıdan içeriye
girildiğinde özgün altıgen tuğla döşeme görülür. Geç dönem uygulamalarında
harim iç bölümü ahşap kadronlar üzerine yapılan ahşap rabıta döşeme ile
yükseltilmiştir. Restitüsyon projesinde ahşap döşeme kaldırılmış, döşeme kotu
mevcutta görülen altıgen tuğla döşeli zemin ile aynı yapılmıştır.
-Harimde batı ve doğu mahfillerdeki
ahşap döşemeli bölümde yükseltilmiştir. Projede bu bölümde ahşap kaplama
yüksekliği kadar aşağıya çekilmiştir. Ahşap sütunların pabuç kısımları mevcutta
görülmemektedir. Ancak döşeme üzerine pabuçsuz oturtulamayacağından restitüsyon
projesinde basit detaylı pabuç çizimi yapılmıştır.
-Zemin kat ve kadınlar mahfiline
açılan ilk kot pencerelerin söve içlerindeki kapaklar sökülerek camii içerisinde
istiflenmiştir. Kapak detayları bire bir alınmış ve restitüsyon projesinde
çizilmiştir.
-Niş önlerinde de kapak yapılmıştır.
Niş içlerinde kapak montaj izleri vardır. Ayrıca giriş kapılarının sağ ve sol
yan duvarlarındaki nişlerde özgün kapaklar bulunur. Restitüsyonda önerilen
ahşap kapaklar mevcut kapak detayına uygun yapılmıştır.
-Kadınlar mahfili ahşap döşemesi geç
dönemde değiştirilmiştir. Ahşap kirişlerin duvar içine oturduğu bölümlerde
kırıklıklar vardır. Bu izlerden yola çıkılarak özgün döşeme kotu mevcut kottan
ortalama 3 cm. yukarıya çekilmiştir (bkz. restitüsyon ve rölöve kesit
paftaları).
-Kadınlar mahfil katının kuzey
galerisinde mevcutta harime bakan sütundan kuzey cephesi pencerelerine doğru
gergi atılmıştır. Ancak gergi ucu pencere alt kotundan yukarıda kalır, duvara
oturmaz. Gergi ebatlarına bakıldığında özgün olduğu düşünüle elemanın bu
şekilde fonksiyonu yoktur ancak; yapım sırasında mevcut durumundaki gibi
tasarlanmadığı aşikardır. Harime bakan sütunlar ile kuzey duvarı arasındaki
sistemi bağlamak ve çerçeve oluşturmak için atıldığı düşünülen gerginin duvara
oturması gerekir. Bu nedenle pencere alt kotları bu bölümde gergi demiri üst
kotuna kadar yükseltilmiş, gergi duvar içerisine oturtulmuştur.
-Mevcut cephe düzeni özgün olduğundan
projede değiştirilmemiştir.
-20. yüzyıl başlarına kadar olduğu
bilinen son cemaat bölümü ‘U’ şeklinde projede çizilmiştir. A. Kuran’ ın ‘Mimar
Sinan’ adlı eserinden alınan krokiye göre sütun yerleri belirlenmiş ve plana
işlenmiştir. Sütun genişlikleri mevcutta avlu döşeme kotunun üzerinde bırakılan
4 adet mermer pabuçtan oranlanmıştır. Mevcutta tespit edilen sütunlar
restitüsyon planı da işlendiği gibi giriş kapıları önündeki ilk sütun
sıralarıdır.
-Plan şemasının kurgusu, mevcut pabuç kaidelerindeki geçme yerlerinden ve yazılı kaynaklardan son cemaatin öne doğru eğimli çatısı ahşap sütunlara taşıtılmış, çatı karkası ahşap olarak önerilmiştir (bkz. restitüsyon projesi kesit paftası). Çatı örtüsü kurşundur. -Avlu kotunun geç dönemde yükseltildiği mevcut sütun pabuçlarının döşeme kotu ile hemen hemen aynı olmasından bellidir. Avlu kotu ortalama 50 cm. aşağıya çekilmiştir.
-Son cemaat döşemesi yazılı
kaynaklarda geçtiği gibi altıgen tuğla yapılmıştır.
-Güney avludaki hazireler restitüsyonda
bırakılmıştır. Vaziyet planı pervitich haritasına göre hazırlanmıştır. Animas
zindanları pervititch de de işaretlidir. Ancak pervititch de ‘U’ şeklindeki son
cemaat yerine giriş önlerinde rüzgarlıklar görülür ki bu girişlerle ilgili elimizde fotoğraf vardır. Son cemaat
yerinin yıkılmasından sonra yapıldığı düşünülen giriş saçakları için ayrıca bir
restitüsyon dönem projesi verilmemiştir.
3- RESTORASYON RAPORU
20.yüzyıl başlarında yıkılan ahşap son
cemaat bölümü dışında camii cephe ve plan özelliğini koruyarak günümüze kadar
gelmeyi başarmıştır. Restorasyon kararları yapıdaki izler ve belgeler
doğrultusunda hazırlanmıştır. Belge bulunamayan bölümlerle ilgili yorumlardan
kaçınılmıştır.
Restorasyon projesinde verilen
kararlar şunlardır;
-Mevcutta son cemaat yeri mermer
kaplamadır. Uygulama sırasında avlu içine kazı yapılmalı ve tespitler ışığında
avlu ile son cemaat mahallinin döşeme malzemeleri belirlenmelidir.
-Geç dönemde camii avlusundan
zindanlara iniş merdivenleri yapılmıştır. Merdivenler camii parseli dışında
kalmakla birlikte halihazırda kazı ve restorasyon çalışmaları sürmektedir.
Zindanlar camii kotunun altında kalmaktadır, buda camii kullanımı açısından
merdivenin bulunduğu bölümde tehlike yaratmaktadır. Zindanlar ile camii
arasında merdivenlerle kurulacak bir sirkülasyonun doğru olmadığı
düşünülmektedir. Gerek mevcuttaki kot farkının yarattığı tehlike gerekse bu
bölümde sirkülasyon yaratılmak istenmemesi nedeni ile merdiven hattı çevresinde
devam edecek bir koruma bandı oluşturulması gerekliliği düşünülmüştür.
Günümüzün malzeme özelliğini taşıyan, gerek görüldüğünde ilerde
sökülebilirliliği olan ve camii avlu bütünü
ile yarışmayan cam korkuluk yapılması
önerilmiştir. Değinildiği gibi ilerde oluşabilecek değişikler sonucunda gerekli
görülürse camiden Animasa geçiş verilmek üzere cam korkuluk modüllerinin
merdiven çıkış aksına gelen bölümleri çıkarılabilir ve kapı konulmak sureti ile
kontrollü geçiş sağlanabilir.
-Sağ bölümde yer alan kapıdan içeriye
girildiğinde özgün altıgen tuğla döşeme görülür. Geç dönem uygulamalarında
harim iç bölümü ahşap kadronlar üzerine yapılan ahşap rabıta döşeme ile
yükseltilmiştir. Uygulamada ahşap rabıta kaldırılarak altıgen tuğla döşeme
açığa çıkarılmalıdır.
-Harim de batı ve doğu mahfillerdeki
ahşap döşemeli bölümde yükseltilmiştir. Projede bu bölümde ahşap kaplama
yüksekliği kadar aşağıya çekilmiştir. Ahşap sütunların pabuç kısımları mevcutta
görülmemektedir. Ancak döşeme üzerine pabuçsuz oturtulamayacağından restorasyon projesinde basit detaylı pabuç çizimi yapılmıştır.
Uygulama sırasında ahşap döşeme kaldırılmalı ve özgün döşeme kotu tespiti
yapılmalıdır. Ahşap sütun pabuçlarıda açığa çıkarılmalıdır.
-Zemin kat ve kadınlar mahfiline
açılan ilk kot pencerelerin söve içlerindeki kapaklar sökülerek camii içerisinde
istiflenmiştir. Tespit edildiği kadarı ile kapakların durumu iyidir.
Kurtlanmalara karşı kimyasal maddeler sürülerek, çüremeyi önlemek için yüzeye
fırça ile emprenye yapılmalıdır. Ahşap kapaklar üzerine en son işlem olarak
gomalak cila sürülmesi önerilir. Restorasyon projesinde kapaklar yerlerine
takılacaktır.
-Niş önlerinde de kapak yapılmıştır. Niş içlerinde kapak montaj izleri vardır. Ayrıca giriş kapılarının sağ ve sol yan duvarlarındaki nişlerde özgün kapaklar bulunur. Restorasyon projesinde verilen detaya göre emprenye edilmiş, fırınlanmış ahşap kapaklar yapılacaktır.
-Elimizdeki eski fotoğraflarda
duvarlarda kalem işleri tezyinatın olduğu, mevcut kalem
işlerinin özgün olmadığı görülür
uygulama sırasında raspa yapılarak özgün kalemişleri açığa çıkarılmalıdır.
Koruna bilen özgün bölümler korunmalı, tamamlamalar özgün motif ve tezyinata uygun
yapılmalı ancak ayırt edilebilmesi için renk tonu ile oynanmalıdır.
-Kadınlar mahfili ahşap döşemesi geç
dönemde değiştirilmiştir. Ahşap kirişlerin duvar içine oturduğu bölümlerde
kırıklıklar vardır. Bu izlerden yola çıkılarak özgün döşeme kotu mevcut kottan
ortalama 3 cm.
yukarıya çekilmiştir (bkz. restorasyon ve rölöve kesit paftaları). Emprenye
edilmiş fırınlanmış ahşap elemanlarla döşeme yenilenecektir.
-Kadınlar mahfil katının kuzey
galerisinde mevcutta harime bakan sütundan kuzey cephesi pencerelerine doğru
gergi atılmıştır. Ancak gergi ucu pencere alt kotundan yukarıda kalır, duvara
oturmaz. Gergi ebatlarına bakıldığında özgün olduğu düşünüle elemanın bu
şekilde fonksiyonu yoktur ancak; yapım sırasında mevcut durumundaki gibi
tasarlanmadığı aşikardır. Harime bakan sütunlar ile kuzey duvarı arasındaki
sistemi bağlamak ve çerçeve oluşturmak için atıldığı düşünülen gerginin duvara
oturması gerekir. Bu nedenle pencere alt kotları bu bölümde gergi demiri üst
kotuna kadar özgün yığma sistemde almaşık duvar örgüsüne uygun olarak örülerek yükseltilmiş,
gergi duvar içerisine oturtulmuştur.
-Ahşap doğramalar iyi durumda
olduğundan değiştirilmesi önerilmemiştir.
-20. yüzyıl başlarına kadar olduğu
bilinen son cemaat bölümü ‘U’ şeklinde projede çizilmiştir. A. Kuran’ ın ‘Mimar
Sinan’ adlı eserinden alınan krokiye göre sütun yerleri belirlenmiş ve plana
işlenmiştir. Sütun genişlikleri mevcutta avlu döşeme kotunun
üzerinde bırakılan 4 adet mermer
pabuçtan oranlanmıştır. Mevcutta tespit edilen sütunlar restorasyon planın da
işlendiği gibi giriş kapıları önündeki ilk sütun sıralarıdır. Ahşap sütunlar,
ahşap çatı örtüsü ve sütun üzerine gelen ahşap yastıklar emrenye edilmiş fırınlanmış ahşap malzemeden
yapılmalıdır. Koruyucu olarak üzerine renksiz aşı boaya uygulanmalıdır. Restorasyon
projesinde bu elemanların detayı verilmiştir.
-Son cemaat bölümünün çatı örtüsü
restitüsyon projesindeki gibi kurşun önerilmiştir.
-Avlu kotunun geç dönemde
yükseltildiği mevcut sütun pabuçlarının
döşeme kotu ile hemen hemen aynı olmasından bellidir. Restitüsyon projesine
göre avlu kotu ortalama 50 cm. aşağıya çekilmiştir.
Uygulama sırasında avlu döşemeleri kaldırılarak özgün kot araştırması yapılmalı
ve sütun pabuçları açığa çıkarılmalıdır.
-5
cm.’
den fazla olan malzeme kayıplarında taş ve tuğla çürütülerek yerinden
alınmalı,
özgün malzeme ile yenilenmelidir.
-Yüzey kirlenmeleri düşük basıçlı su
ile temizlenmelidir. Cephede çıkmayan kirlenmeler olur ise Konservasyon
Merkezine danışılarak AB 57 uygulaması yapılması önerilir.
-Lokmalı demir parmaklıklar ve
gergilerin pası ince telli fırçalar ile temizlenmeli ve üzerine anti pas
uygulanmalıdır.
-İç duvarlarda rutubet vardır. Bunu
gidermek için yapı çevresinde drenaj önerilir.
-Çatlakların taşıyıcı sistem raporunda
belirtilen öneriler doğrultusunda onarılması gerekir (bkz. taşıyıcı sistem
raporu).
-İhata duvarları üzerindeki çimento harcın sökülmesi ve üzerine projede detaylandırılan taş harpuştanın yapılması önerilir.
-Geç dönemde yapılan avlu giriş
kapısının kaldırılarak kurul arşivinde bulunan eski fotoğraftaki giriş kapısına
uygun yapılması önerilir (bkz. restorasyon projesi avlu giriş kapı detayı)
-Batı cephesinde 48 nolu parselde
bulunan apartman giriş kapısı avluya açılmaktadır. Bu girişin kapatılması
gerekir.
-Doğu duvarı komşu parseldeki kafe
duvarı boyunca animas zindanları kazı alanına kadar devam ettirilmiştir (bkz.
restorasyon vaziyet planı)
-Avlu içindeki imam evinin yıkılması
ve yerine yer üstünde tuvalet ve abdestlik mekanlarının yapılması önerilir
(bkz. Restorasyon peojesi).
-Camii parsel içinde güney avlusunda
hazireye doğru girinti yapan 51-52-53’
nolu parsellerin kamulaştırılarak camii alanına katılması önerilir. 51
parseldeki yapı özgün olmayıp camii alanına katılması için gerekli yasal
işlemlerden sonra yıkılması, bu şekilde hazire bölümünün tamamen açığa
çıkarılması gerekir.
-Kuzey avlusunda sur duvarlarına yaslanan ve kaçak yapılmış 2 yapı vardır. 60 parselde bulunan yapıların yıkılması ve bu alanında kamulaştırılarak camii avlusuna katılması önerilir. Mevcutta camii avlusu herkesin evine girmek için kullandığı bir yol haline gelmiştir. Avlu içerisine açılan yasal olmayan geçişlerin kapatılması, gerekli kamulaştırma işlemlerinin yapılarak camii avlusuna katılması camiyi avlusu, haziresi ile külliye haline getirecektir.
KAYNAKLAR
ÜLGEN; HİKMET,’ İSTANBUL CAMİLERİ’, AKŞAM KİTAP KULÜBÜ
YAYINLARI, 1966, İSTANBUL.
1-Eserin Dünya Miras
Listesi’ne girdiği zamanki durumu neydi?
Türkiye,
UNESCO tarafından 1972 yılında kabul edilen “Dünya Kültürel ve Doğal Mirasının
Korunması Hakkında Sözleşme”yi 1983 yılında imzalamıştır.
“İstanbul’un
Tarihi Alanları” adıyla 6 Aralık 1985 tarihinde 356 nolu kod ile Dünya Miras
Listesi’ne alınan dört koruma alanı, söz konusu liste’ye alınmadan çok daha
önce ulusal mevzuat kapsamında ilk koruma planları hazırlanmış ve onaylanmıştır.
Topkapı Sarayı ve Sultanahmet Bölgesi 1953 yılında ‘’Arkeolojik Park’’ olarak
ilan edilmiş; Zeyrek Camii ve çevresi 1979 yılında, Süleymaniye Camii ve
çevresi 1977 yılında ve Kariye Müzesi’nin de içinde bulunduğu alan olan Kara
Surları ise 1981 yılında koruma altına alınmıştır.
Dünya Miras Komitesi tarafından üstün evrensel değer taşıyan varlıkların tanımlanmasında kullanılan ölçütler kapsamında (1-2-3 ve 4 nolu) kültürel kriterleri karşılayan İstanbul Kara Surları, UNESCO’nun 1985 yılında ‘’İstanbul’un Tarihi Alanları’’ adıyla ilan ettiği dört Dünya Miras Alanı’ndan (DMA) biridir. Üstün Evrensel Değer (ÜED) beyanında bu alan, Theodosius döneminde yapılan Kara Surları’nın iki tarafındaki alan ” olarak betimlenmiştir. Kara Surları Tarihi Yarımada’yı batıda, kara yönünde sınırlayan ve güneyde Marmara Denizi’nden başlayıp kuzeyde Haliç’e kadar uzanan surları ve yakın çevresini içerir ve yaklaşık olarak 6 km uzunluğunda 16,5 hektarlık bir alana yayılır.
İstanbul
Dünya Miras Alanlarının Dört Bileşeninden biri olan Kara Surları’nın kültürel
hinterlandında Chora (Kariye Müzesi), Tekfur Sarayı- Blakhernia
Sarayı da dahil olmak üzere küçüklü büyüklü birçok anıt eser yer almaktadır.
Kariye Müzesi’nin konumlandığı
Edirnekapı semti; Tarihi Yarımada içerisinde yer alıp Ayvansaray semtini de
içine alan ve aynı zamanda kentin batı surları ile çevrelenen İstanbul’un en yüksek tepesi olan Edirnekapı da yer alır.
Altıncı
yüzyıla giden tarihsel geçmişi ile çok katmanlı bir yapıya sahip olan Kariye
Müzesi, Bizans’ın geç döneminde (Paleologos Hanedanı Dönemi) 1316-21 yılları
arasında Theodoros Metokhites tarafından büyük ölçüde yenilenerek ve bezenerek
bugünkü şeklini almıştır. 14.yüzyıldan günümüze ulaştığı düşünülen
Kariye Müzesi’nin mozaikleri ve freskleri “Başkent Üslubu” dediğimiz Bizans
Rönesansının en muhteşem eserleridir.
Bizans
döneminin bu önemli manastır kilisesi İstanbul’un 1453 yılında fetih edilmesi
ile bir süre boş kaldıktan sonra II. Beyazıd döneminde 1511 yılında Sadrazam
Hadım Ali (Atik Ali) Paşa tarafından camiye çevrilmiştir. Türk devrinde, kilise
dışındaki manastır yapıları zamanla yıkılarak kaybolmuştur.
Kariye Cami’si, Bakanlar Kurulunun 29.08.1945 tarihli kararı
ile Müzeye dönüştürülmüştür. Yapı bu tarihten sonrada birçok
kez lokal onarımlar görmüştür. 6.12.1985 tarihinde ‘’İstanbul Tarihi Yarımda’’
genelinde Dünya Miras Listesi’ ne giren Kariye Müzesi yapı
özelinde de 16.09.1987 Korunması gerekli kültür varlığı olarak tescil edilmiş ve anıt eser statüsünde koruma
grubu I olarak belirlenmiştir.
Anıt eser, Dünya Miras Listesi’ne
girdiği 1985 tarihinden hemen önce hazırlanan iki raporda;
1981
Mora, Kariye Camii Raporu’nda çatı örtüsünde ki kurşun levhaların ve su
borularının kötü durumda olduğundan, dış cephelerde derz boşluklarının yakın
dönemde doldurulmuş olduğu, tuğla kırıklı çimento bağlayıcılı harçlı sıvaların
kullanıldığı ve yüzey çatlaklarına dolan yağmur suyunun buharlaşmasına engel
olduğu ifade edilmekte olup, boyalı yüzeylerde tuzlanma sorunun mevcut olduğu
belirtilmiştir.
1983
Massari raporunda son yıllarda restorasyonla yapının büyük ölçüde koruma altına
alındığı fakat yıllar içerisinde oluşmuş tahribatın etkilerininde görüldüğü belirtilmektedir.
Raporda mevcut olan nemin ölçüldüğü, yapının eğimli yoldan ve çatıdan gelen
yağmur sularına maruz kaldığı belirtilmiştir. Kubbe ve kemer içlerindeki mozaik
ve duvar resimleri kayıplarının çatıdan gelen sudan kaynaklı olduğu
belirtilmiştir. Genel olarak sıvanın kayıplarına yol açan nedenlerden birininde
nem çekici tuzlanmanın varlığından kaynaklı olduğu ifade edilmiştir. Raporun
sonunda genel olarak nem, tuzlanma, yoğunlaşma nedeni ile nemlilik ve lokal
olarak çatıdan sızan sulardan bahsedilmiştir. Ve sorunlarla ilgili çözüm
önerileri sunulmuştur.
Her iki raporda Kariye
Müzesi’nin 1985 yılındaki mevcut durumu belirtilmiştir. Anıt eser Ayasofya
Müzesi’ne bağlı ulusal bir müze olarak varlığına devam etmekte olup günümüzde
tarihinin en geniş kapsamlı restorasyonunu geçirmektedir.
2-Tarih
boyunca kaç defa restorasyon ya da onarım gördü?
Günümüzde
Kariye Camii veya Kariye Müzesi adları ile tanınan yapı, Ayasofya’dan sonra en
fazla tanınan anıt eserlerimizdendir. Yapı geçmişte İstanbul’un altıncı
tepesinde Haliç’in güneyinde inşa edilen Khora Manastırı’nın İsa’ya ithaf
edilmiş ana kilisesiydi. Altıncı yüzyıla giden tarihsel geçmişi ile çok
katmanlı bir yapıya sahip olan Kariye Müzesi, evvelce büyük bir kompleksin merkezini teşkil
ediyordu. Khora kelime manası ile taşra, sur dışı demektir. Bu nedenle 413
yılında yaptırılan kara surlarından önce inşaa edildiği düşünülse de
kaynaklarda yapı ile ilgili 9. yy da kesin bilgilere ulaşılmaktadır.
11. Yüzyılda
İmparator I.Aleksios Komneos’un kayınvalidesi Maria Dukaina zamanında harap
olan kilise yeniden ihya edilmiş olup bu inşa döneminden sonra tekrar harap
olan yapı bir süre sonra İmparator Aleksios’ un küçük oğlu İsaakios tarafından
12.yüzyılda tekrar ihya edilir. Bu dönemden günümüze ana mekan (naos) kalmıştır.
Fakat yapılan son araştırmalarda iç narteksin de bu dönemden kalmış olabileceği
ön görülmektedir. Bizans’ın geç döneminde (Paleologos Hanedanı
Dönemi) 1316-21 yılları arasında Theodoros Metokhites tarafından büyük ölçüde
yenilenerek ve bezenerek bugün ki mimari kurgusu ve şeklini almıştır. Bu inşa döneminde
yapıya parekklesion, anneks, pastoforium gibi mimari hacimlerin yanı sıra bir
depremde yıkılan ana mekan kubbesinin bu dönemde tuğla örgülü olarak yeniden
ihya edildiği bilinmektedir. İç narteks ise bazı kaynaklarda 14. Yüzyılda inşa
edildiği belirtilmiş olsa da 12.yüzyıl inşa dönemine ait olabileceğini ifade
eden bazı kaynaklarda mevcuttur. Mozaik ve freskleri ile Bizans sanatının ve
dünya sanatının gelişiminde çok önemli bir yere sahip olan yapı Erken İtalyan
Rönesansı anıtlarıyla özellikle de Giotto’nun Arena Şapeli’ndeki freskolarıyla
kıyaslanır.
Osmanlı
döneminde; etrafında zamanla oluşan medrese, tekke, türbe, çeşme, imaret ile
birlikte bir manzumenin merkezi olan yapının
mimarisini etkileyecek çok fazla bir müdahalede bulunulmamıştır. 1511 yılında
yapı camiye tevdi edilirken güneybatı köşeye minare ve naosa mermer bir mihrap
eklenmiştir. Önemli değişikliklerden biri de 1766 depreminde yıkılan merkezi
kubbenin mimar İsmail Halife tarafından ahşap bağdadi olarak yenilenmesidir. Sultan
Abdülaziz Han döneminde
1875-1876 yılında
yapının bakım ve onarım çalışmalarına girişilmiş; İstanbullu Mimar
Peloppida Kouppas tarafından mozaikler kısmen temizlenmiş ve ahşap kepenklerle
kapatılmıştır. Aynı tarihlerde kubbelerin ve üst örtü sisteminin dalgalı hattı
doldurularak düz satıhlı olarak düzenlenmiştir.
II. Abdülhamit
Döneminde 1894 depreminde minarenin petek
kısmı çökünce bir süre sonra 1898’de klasik üslupta tamamlanmıştır. 1903-1906 yıllarında
ise yapı Rus Arkeoloji Enstitüsü tarafından kısmen onarılmıştır.
Osmanlı sonrası Cumhuriyet Döneminde ise belli
başlı onarımlar, 1929/ 1930 arasında Evkaf İdaresinin yaptığı kısmi onarım, 06.09.1945/
27.03.1946 yıllarında yapı ile ilgili iki onarım keşfinin hazırlandığı
bilinmektedir. Mimar Cahide Tamer’in yaptığı ilk bilimsel restorasyon
çalışmaları ki bu restorasyonda yapının özellikle kurşun örtüleri yenilenmiş ve
bir rölövesi çıkarılmıştır.
1948-1959
yılları arasında Amerikan Bizans Enstitüsü (Byzantine Institute of
America) ve Dumbarton Oaks Fieldwork Committee işbirliği ile,
merkezî ibadet alanı (naos)
ve giriş hollerindeki (narteks) mozaiklerin ve fresklerin korunmasına yönelik konservasyon
ağırlıklı kapsamlı bir restorasyon yapılmıştır.
Yapının
2013 yılından bugüne hali hazırda devam eden tarihinin en geniş ve kapsamlı
restorasyonu devam etmektedir.
3-Bu müdahalelerin
kararları neye göre verildi?
Yapı ile ilgili olarak Kültür bakanlığı’nın 27.06.1986 tarih
6377 sayılı yazısı gereği hazırlanan rapor
Kültür bakanlığı’nın 12.07.1990 tarih 232 sayılı yazısı
gereği hazırlanan rapor
Kültür bakanlığı’nın 26.03.1991 tarih 452 sayılı yazısı gereği hazırlanan rapor
Kültür bakanlığı’nın 27.11.1998 tarih 559 sayılı yazısı gereği hazırlanan rapor
Kültür bakanlığı’nın 20.02.2001 tarih 118 sayılı yazısı
gereği hazırlanan tüm teknik raporlarda genel olarak sorunlar ve çözüm
önerileri benzer olup nem ve tuzlanma, çatı üst örtüsünde yağmur suyunun kılcal
çatlaklardan sızması, zeminden yükselen nem, ztaş ve tuğla yüzeylerde yapısal
bozulmalar, cephelerde çimento bağlayıcılı sıvanın tahribatı, vb. sorunlar
tespit edilmiş ve çözüm önerileri sunulmuştur.
Bu veriler ile beraber Kültür Bakanlığı’nın talimatı doğrultusunda Kariye Müzesi Rölöve, Restitüsyon ve Restorasyon projeleri 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yasası kapsamında hazırlanmıştır. 2009 yılında başlayan proje çalışmaları 2011 yılında Koruma Bölge Kurulunun proje onayı ile tamamlanmıştır. Bu doğrultuda Kültür bakanlığı oluru ile Kariye Müzesi’nin 2012 yılı onarım ve restorasyon işi geçici yer teslimi 16.01.2013 tarihinde fiili yer teslimi ise 12.09.2013 tarihinde yapılmış olup Kültür Bakanlığı ve İl Özel İdaresi arasında kurumsal yazışmalar sonucunda müzenin ziyaretçilere kapatılmaması ve restorasyonun etaplar halinde yapılacağı Kültür Bakanlığı tarafından karara bağlanmıştır. 2013 yılından beri devam eden restorasyon çalışmaları Ayasofya Bilim Kurulu, İstanbul Rölöve ve Anıtlar Kurulu Kontrol Heyeti, İstanbul Anıtlar Kurulu kararları doğrultusunda gerçekleştirilmektedir.
*Bu metin, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Koruma Uygulama ve Denetim Müdürlüğü tarafından 20-21 Kasım 2018 tarihinde düzenlenmiş olan X. Kârgir Yapılarda Koruma ve Onarım Semineri’de Y. Mimar Sonay Şakar ve Sanat Tarihçisi Neslihan Ecem Oksal tarafından hazırlanan 2013-2018 Kariye Müzesi restorasyonları temalı ‘Kariye Müzesi Onarımları’ adlı sunumdan üretilmiştir.
Özet: Günümüzde Kariye Camii veya Kariye Müzesi adları ile
tanınan yapı, Ayasofya’dan sonra en fazla tanınan anıt eserlerimizdendir. Yapı
geçmişte İstanbul’un altıncı tepesinde Haliç’in güneyinde inşa edilen Khora
Manastırı’nın İsa’ya ithaf edilmiş ana kilisesiydi. Altıncı yüzyıla giden tarihsel
geçmişi ile çok katmanlı bir yapıya sahip olan Kariye Müzesi, Bizans’ın geç
döneminde (Paleologos Hanedanı Dönemi) 1316-21 yılları arasında Theodoros
Metokhites tarafından büyük ölçüde yenilenerek ve bezenerek bugün ki şeklini
almıştır. Mozaik ve freskleri ile Bizans sanatının ve dünya sanatının
gelişiminde çok önemli bir yere sahip olan yapı Erken İtalyan Rönesansı anıtlarıyla
özellikle de Giotto’nun Arena Şapeli’ndeki freskolarıyla kıyaslanır.
Bizans döneminin bu önemli kilisesi İstanbul’un 1453 yılında
fetih edilmesi ile bir süre boş kaldıktan sonra II. Beyazıd döneminde 1511
yılında Sadrazam Hadım Ali (Atik Ali) Paşa tarafından camiye çevrilmiştir.
Kariye, naos, kuzey taraftaki iki katlı ek yapı (anneks),
iç narteks, dış narteks ve güney taraftaki mezar şapeli (parekklesion) ile beş
ana mimari mekandan oluşan haç planlı bir yapıdır. Osmanlı döneminde etrafında
zamanla oluşan medrese, tekke, türbe, çeşme, imaret ile birlikte bir manzumenin
merkezi olmuştur. Cumhuriyetin ilanından bir süre sonra şehirdeki Bizans
anıtlarının restorasyonu ile ilgili çalışmalar kapsamında Amerikan Bizans
Araştırmaları Enstitüsü ile Dumbarton Oaks’ın çalışmaları ile restore edilmiştir
ve Ayasofya Müzesi’ne bağlı bir anıt müze olarak da varlığına devam etmektedir.
Kariye Müzesi restorasyonu odaklı yaptığımız bu çalışmada uzmanların analizleri sonucu anıt eserin dönem tipolojisi, mekânsal ve yapısal, gramer özellikleri ışığında; tarihsel süreçte yapılan müdahaleler ve 2013-2018 devam eden restorasyon sürecinde yapılan imalatlar tanımlanmıştır. Yapıdaki mevcut süsleme yoğunluğu ise restorasyon sürecinde artı bir gayret ve dikkati beraberinde getirmiştir.
Anahtar Sözcükler:
Bizans Mimarisi, Kariye Müzesi, Restorasyon, Mozaik ve Fresk
Giriş Kariye Müzesi, ulusal ve evrensel kültürel miras alanında en önemli yapılardan biridir. Yapı, mozaik ve freskleri ile Geç dönem Bizans sanatını ve kültürünü belgeleyen günümüze kadar gelmiş korunması gereken simge yapılardan biridir. İstanbul’daki müzeler arasında günlük ortalama ziyaretçi sayısı bakımından Ayasofya Müzesi ve Topkapı Müzesi’nin ardından üçüncü müze konumundadır. Dolayısıyla bu çalışmanın amacı; gerek İstanbul kent tarihi gerekse kültür turizmi açısından bu denli büyük öneme sahip Kariye Müzesinin, ziyaretçilerine sahip olduğu değerleri yeterli düzeyde gösterebilmesi için onarım ve malzeme kullanımındaki hatalar, yapısal problemler gibi mevcut sorunlara çözüm üretmek ve fiziksel şartların olgunlaştırılması amacıyla yapılan 2013-2018 restorasyon çalışmalarını ve ilkelerini tanımlamaktır.
Günümüzde Kariye Camii veya Kariye Müzesi adları ile tanınan yapı, Ayasofya’dan sonra en fazla tanınan anıt eserlerimizdendir. Yapı İstanbul İli, Fatih İlçesi, 2692 ada, 152 pafta, 1 parselde yer almaktadır.
Bizans döneminde bir manastır kilisesi olarak inşa edilen
yapı İstanbul’un fethinden kısa bir süre sonra cami haline getirilmiştir.
Cumhuriyetin ilanından bir süre sonra şehirdeki Bizans anıtlarının
restorasyonları çerçevesinde 1948-1958 yılları arasında Amerikan Bizans
Araştırmaları Enstitüsünün çalışmaları ile restore edilen yapı Ayasofya
Müzesi’ne bağlı ulusal bir müze olarak varlığına devam etmektedir.
Khora’dan Kariye’ye
Khora, (Hora) eski Yunancada kent dışı ve kırsal alan
anlamına kullanılmaktadır. Kariye ise Arapçada kent dışı demektir. Bu adın
yapının ilk inşa döneminde Büyük Konstantin’in bugünkü 5.yy. Theodosius
surlarından daha geride inşa ettirdiği 4.y.y. Konstantin surlarının dışında
kaldığından Hora (taşra – şehir dışı) adı verildiği sanılmaktadır. Bu görüş
doğru ise; bazı kaynaklarda manastırın
kuruluşunun çok erken bir dönemde 413 yılından evvel olması gerektiği
belirtilmiştir. Günümüzde yapının içindeki
bazı Meryem ve İsa mozaik figürlerinin yanında isimleri ile birlikte Hora
sıfatı da yazmaktadır. Bizans devrinde “Hora” kelime anlamı dışında mistik bir
imgeleme anlamı da taşıyordu.
Manastırın kuruluşu ile ilgili bir çok hikaye
anlatılmaktadır. Ancak bunların çoğu geç dönemlerde ortaya çıkmış ve bazıları
birbirleri ile çelişen hikâyelerdir. Amerikan Bizans Enstitüsünün 1948-1958
yılları arasında yaptığı restorasyon sırasında açığa çıkarılan 6. ve 9. yüzyıla
tarihlenen yapı kalıntıları günümüzdeki
yapının doğu cephesinde görülmektedir.
Kilise daha sonra 11.yy.da temellerinden itibaren yeniden inşa ettirilmiştir. Fakat kısa bir süre sonra depremde harap olan yapı 12.yy da yenilenmiştir. Bu dönemden günümüze yapının naos bölümü ulaşmıştır. 13. yüzyılda Konstantinopolis’in Latinler tarafından istilası sırasında manastır neredeyse terk edilmiştir. 14. yüzyılın başında, kubbesi çökmüş olan kilise çok kapsamlı bir biçimde restore ve renove edilerek yenilenmiştir. 14. yüzyıl yapının bugünkü şekline ulaştığı bir dönem olarak önemlidir. Metokhites metruk manastır kilisenin tamiriyle birlikte onun kuzeyine iki katlı bir mekan, batıya bir dış narteks, güneyde ise tek nefli, mezar şapeli olarak kullanılacak bir parakklesion inşa ettirmiştir. Yapının tamamını ele alan yeni bir bezeme programı da bu çerçevede belirlenip mozaik ve fresko tekniğinde resimler hazırlanmıştır. Yapının zemin ve mermer kaplamaları, taş bezemeleri, vitrayları ile en ince ayrıntısına kadar süslendiği bilinmektedir. Resim programında İsa ve Meryem’in hayatlarından sahneler, tek aziz ve azizeler resmedilmiştir. Mozaik ve freskleri ile Bizans sanatının ve dünya sanatının gelişiminde çok önemli bir yere sahip olan yapı Erken İtalyan Rönesansı anıtlarıyla özellikle de Giotto’nun Arena Şapeli’ndeki freskolarıyla kıyaslanır. Ayrıca Bizans sanatının Batı’daki doruk noktası olarak adlandırılan, Roma sanat ve mimarlık eserlerinin başında gelen Ravenna San Vitale Kilisesi ile de Kariye müzesinin mozaik ve fresklerinin yapım teknikleri, görsel etkileri birbirlerine çok benzemektedir.
Proje Süreci
Tarihi eserlerde tespit ve belgeleme, tüm koruma sürecinin esas aldığı ilk ve en önemli aşamadır. Bir eserin doğru anlaşılması, belgelenmesi ve tespiti bu bilgilerin ışığında yapıda gerçekleştirilecek koruma uygulama çalışmaları için daha bilimsel ve geniş bir bakış açısına sahip olunmasını sağlar. Bu aşamada yapılan tarihi araştırmalar Kariye Müzesi’nin farklı dönemlerdeki durumunu, süreç içerisinde geçirdiği onarım ve tamiratları gösteren veriler oluşturmuştur. Elde edilen ve tespit edilen tüm bu veriler ışığında yapının geçirmiş olduğu tarihsel inşâ ve onarım dönemleri kronolojik olarak ortaya konarak, yapının nitelikleri belirlenmiştir. Ayrıca yapının tarihsel süreci dışında günümüzde şehir hayatının yoğunluğu içerisinde kalması, bulunduğu arazi konumu, çevre ve iklim koşullarının da dikkatle incelenmesini gerekli kılmış, nasıl bir ortamda koruma tedbirlerinin alınacağını ve hangi sorunlarla mücadele etmek gerektiğini göstermiştir. Böylece yapının mevcut durumunun doğru ve detaylı olarak tanımlanmasına önem verilmiş, yapılacak imalatlar uygun olarak tespit edilebilmiştir. Bu inceleme ve değerlendirme süreci, sonrasında hazırlanan rölöve, restitüsyon, restorasyon çizimleri, hasar tespit projeleri, bezemeler, dönem analizleri, rölöve detayları, malzeme analiz raporları yapılan tüm uygulamalara bilimsel bir kimlik kazandırmıştır.
Şekil 5. Kariye Müzesi Kronolojik Dönem Analizi
Bu doğrultuda; Kültür Bakanlığı’nın talimatı doğrultusunda Kariye Müzesi Rölöve, Restitüsyon ve Restorasyon projeleri 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yasası kapsamında hazırlanmıştır. 2009 yılında başlayan proje çalışmaları 2011 yılında Koruma Bölge Kurulunun proje onayı ile tamamlanmıştır.
Tablo 1. Kariye Müzesi, Restitüsyon proje çalışmaları
Tarihsel Süreçte Yapının Geçirdiği Onarımlar
Şekil 6. Kariye Müzesi’nin Bizans dönemi inşa evreleri ve onarımlarıŞekil 7. Kariye Müzesi’nin Osmanlı dönemi onarımlarıŞekil 8. Kariye Müzesi’nin onarım kronolojisiŞekil 9. Kariye Müzesi’nin onarımlarıŞekil 10. Kariye Müzesi Osmanlı dönemi eklentileriŞekil 11. Kariye Müzesi üst örtü onarım dönemleriŞekil 12. Kariye Müzesi Cumhuriyet Dönemi onarımlarıŞekil 13. Kariye Müzesi onarımlarıŞekil 14. Kariye Müzesi batı cephesi onarımlarıŞekil 15. Kariye Müzesi güney cephe onarımları
Restorasyon Etapları
Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü ve İstanbul
Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü’nün ‘’Kariye Müzesi Restorasyonu’’ kapsamında
kurumsal yazışmalar sonucunda müzenin ziyaretçilere kapatılmaması ve gerekli
önlemlerin alınarak uygulamaların etap etap yapılması gerektiği konusunda karar
verilerek bu doğrultuda restorasyon uygulamalarının;
I. Etap: Naos ve Aneks bölümlerinin onarıma alınması,
diğer bölümlerin ziyarete açık tutulması, müze girişi ve turnikelerin ise
güney-batı yönüne alınması
II. Etap: İç narteks bölümünün ziyarete kapatılarak onarıma alınması III. Etap: Dış narteks ve parekklasion bölümünün kapatılarak onarıma alınması olarak düzenlenmiştir.
Şekil 16. Restorasyonu yapılan ve yapılacak etaplar
Restorasyon Süreci
Bu
süreçte, kagir elemanların video-endeskopi ile araştırılması, kimyasal ve
fiziksel laboratuar testleri ve gergi elemanlarının dinamik testleri yapılmış
olup temel araştırması için en az iki temel çukuru açılması, zemin araştırma
için de statik ve dinamik penetrasyon testi yapılması, analojik görüntüleme
yapılması (ana çatlaklarda), temel yapısının radarla görüntülenmesi ve
yapısının tespiti kararlaştırılmıştır. Ayrıca yapının matematik ortamda
modellenmesi, güçlendirme projelerinin hazırlanması da bu çalışma kapsamı
içindedir.
Jeoradar Çalışması
Yapılan ölçümlerde mozaik ve fresklerin zarar görmemesine dikkat edilmiş, ölçüm yapılırken pvc esaslı bez mozaik ve fresklerin üzerine kağıt bantlar ile tutturulmuş, bu bezin üstünden taranmıştır.
Şekil.17
Bina içerisinde tüm duvarlarda ve üst örtüde yapılan yüksek hassasiyetli GPR (2.3 GHz) ve ultrases (PUNDİT) ölçümleri sonucunda tespit edilen ana çatlağın bir eksen üzerinde olduğu tespit edilmiştir. Bu eksendeki çatlak hatlarının bir önceki tamirat esnasında doldurulmuş olduğu GPR taramalarında belirlenmiştir. Ancak dolgu malzemesinin bina duvarlarını oluşturan yapı malzemelerinden (tuğla, derz, sıva v.b.) farklı olduğu ve aynı zamanda yer yer boşluk yapılarının olduğu belirlenmiştir
Şekil.18
Yine müze çevresinde yapılan GPR ölçümleri ile yeraltı suyu tespit edilmiştir. Bu çalışmalar ışığında yeraltı suyunun müze temeline oldukça yakın olduğu ve bu suların yaklaşık 3 m derinliğe kadar etkili olduğu tespit edilmiştir. Birbirine paralel olarak uygulanan GPR profilleri ile bu suya doygun alan takip edilmiş elde edilen 2 boyutlu kesitler interpolasyon yardımı ile 3 boyutlu görüntülere dönüştürülmüştür.
Şekil 19
GPR kesitlerinin birleştirilmesi ile oluşturulan yeraltı
3 boyutlu modeli (koyu renkli alanlar yüksek su içeriği barındıran seviyeleri
temsil etmektedir.
SİSMİK ÇALIŞMA
Kariye Müzesi arazi sınırları içinde, 20-m derinliğe kadar zeminin sismik modelinin tayinine münhasır bir sismik etüt yapılmıştır.
Şekil 20Şekil 21
Atılan üç sismik hat (KS01,KS02, ve KS03) ana yapıyı üç taraftan çevrelemektedir. KS01 hattıyla KS02 hattı, gösterilen A noktasında kesişmektedir. Bu nokta, KS01 hattının batı uç noktasından 33 ve KS02 hattının güney uç noktasından da 5m mesafededir. Dolayısıyla yapılacak olan sondaj noktasını vermektedir.
Şekil 22Şekil 23
Yapı Sağlığı İzleme Sistemi
Şekil 25Şekil 24Şekil 26Şekil 27
Zemin Araştırma Sistemi (Aletsel Gözlem)
Şekil 29Şekil 28Şekil 28Şekil 31Şekil 32Şekil 33
Yapı Çatlak Hattı
Bina içerisinde tüm duvarlarda ve üst örtüde yapılan yüksek hassasiyetli GPR (2.3 GHz) ve ultrases (PUNDİT) ölçümleri sonucunda tespit edilen ana çatlağın bir eksen üzerinde olduğu tespit edilmiştir.
Şekil 34Şekil 34
Kubbelerdeki çamur sıvanın alınmasından sonraki durum;
Şekil 36Şekil 37Şekil 38Şekil 39
Parekklesion apsis kubbe tonozunun çatlağının etrafı açılmadan önce genişliği: 7-10 cm arası derinliği: 20-30 cm arasıydı.
Drenaj Kazı Hattı Plan şemasında görüldüğü üzere binanın başlıca sorunlarından biri olan zemin suyu sorunu çözümü için yapılacak olan drenaj kazı sistemi Güney cephesinde kodlamaları yapılarak başlanılmıştır. Kazılan alanlarda duvar kalıntıları ve mezar buluntularına rastlanılmıştır.
Şekil 51.Tüm kazı alanı, planGüney cephesi kazı alanıGüney cephesi kazı alanıDoğu cephesi kazı alanıKuzey cephesi kazı alanıKuzey cephesi kazı alanıKuzey cephesi kazı alanıBatı cephesi kazı alanıBatı cephesi kazı alanıBatı cephesi kazı alanı
Kuzey doğu duvarı temelinde duvar boşluğu tespit edilmiş
olup temel duvarında tümleme ve enjeksiyon yapılmıştır.
Karışım Oranı ;
-1 kısım hidrolik kireç
-1.5 kısım 25o mk elekaltı tuğla tozu
-1.5 kısım 250 mk elekaltı taş tozu
+Akrilik Emülsiyon (Primal AC 33 %3
-3.0-3.5 kısım su
Şekil 60Şekil 60Şekil 60
Hasarlı ve malzeme kaybı görülen taş ve tuğla yüzeylerinde, plastik onarım harcı ile tümleme yapılmıştır.
Şekil 63Şekil 64Şekil 65Şekil 66Şekil 67
Naos, Ahşap Bağdadi Kubbe Konservasyonu ve Restorasyonu
Ana kubbe iç kısmında Çimento esaslı sıvaların sökümü ve bağdadi çıtaların durum tespitinin yapılması;
Şekil 68Şekil 68
Kubbe üst örtüsünde kurşun ve çamur sıva sökümü ahşap kaplama ve karkasların tespitinin yapılarak, Belgeleme çalışmasının ardından, niteliksiz ve çürümüş olan ahşap kaplamalar itinalı olarak sökülmüştür. Bu aşamadan sonra özgün ahşap dokular konservasyon uygulamaları ile güçlendirilmiş olup alınan ahşap kaplamaların yerine özgün dokuya uygun olarak meşe ağacından ahşap kaplamalarla yenilenmiştir.
Naos kubbe kasnaklarının dış cephelerinde 1950’li yıllarda yapılan çimento katkılı sıvalar alınarak örgü sistemi arasında kalan çimento kalıntıları mekanik yöntem ile temizlenerek horosan sıva ile yeniden sıvanmıştır. Ayrıca kubbe saçak altında kalan pencere kemerlerinde ki kirpi saçaklar üzerinde bulunan kir tabakaları ilk aşamada yumuşak kıl fırça ve saf su ile temizlenmiş olup daha sonra lokal olarak bistrü ile ince mekanik temizlik yapılmıştır.
Şekil 92Şekil 93Şekil 94Şekil 95Şekil 96Şekil 97
Naos kasnak dış cephelerinde, niteliksiz onarımda yakın dönemde yapılan çimento katkılı sıvalar alınarak horasan sıva ile yeniden sıvanmıştır.
Şekil 98Şekil 99Şekil 100
Naos mermer pencere imalatı
Naosta bulunan betonarme pencereler yerine 6 cm kalınlığında marmara mermerinden kasetli pencereler yapıldı. Ayrıca mermer tozu ve kaymak kireç karışımı ile yerine takılan mermer çıtalara 8 mm camları monte edildi.
Konservasyon çalışmalarında ilk olarak tespit ve belgelendirme çalışmaları yapılarak onarım projesi kapsamında bütün alanlar karolajlara bölünmüş, fotoğraf ile belgelenip Hasar tespit ve desen paftaları hazırlanmıştır. Mevcut müdahale paftaları ile paralel doğrultuda sonradan yapılmasına karar verilen bütün müdahaleler belgelendirilmiştir.
Şekil 107Şekil 108Şekil 109
Naosta bulunan zemin döşeme mermerleri ile iç cephe mermer kaplama panolarının envanter numaraları taşın yapısına zarar vermeyen tıbbi kağıt plaster bantların üzerine yazılarak taşlarda bulunan bütün çatlaklar ve boşluklar projeye işlenmiştir. Aynı zamanda taşların cinslerini gösteren ayrı paftalar hazırlanmıştır.
Şekil 110Şekil 111Şekil 112Hasar Tespit ve Müdahale PaftasıHasar Tespit ve Müdahale Paftası
Kariye Müzesi’nin içinde birden çok taş cinsi görülmektedir. Duvarları kaplayan mermerlerin içinde çoğunlukla Marmara Adasından beyaz renkli ve gri damarlı olan mermerler kullanılmıştır. Ayrıca Marmara mermerinin yanı sıra Kuzey Afrika, Eğriboz Adası ve Afyon gibi değişik yerlerden getirilen Porfir, antik yeşil, oniks, kırmızı, sarı, ve pembe renkli damarlı mermerlerle zengin bir görünüm oluşturulmuştur. Aynı seri mermer blokların kesilerek, yan yana monte edilmesiyle mermerlerin üzerinde oluşan desenler, zengin simetrik şekiller ve kesilmiş ağaç desenini andıran motifleri oluşturmaktadır.
Şekil 113
Naos’da bulunan mermer kaplama levhalarının yüzey temizlikleri yapılmıştır. İlk olarak saf su ve mikro gözenekli süngerler ile taş yüzeyleri silinmiş, saf su ve kağıt havlu kompres uygulaması sonrasında yumuşak uçlu plastik kıl fırçalar ile taş yüzeyleri fırçalanıp temizlenmiştir.
Şekil 115Şekil 116Şekil 114
Naos duvar yüzeylerinde yapılan temizlik uygulamaları sonrasında taşların derz aralarında bulunan ve bağlayıcı özelliği kaybolmuş derz dolgu harçları alınarak yerlerine kireç bağlayıcılı yeni dolgu harçları yapılmıştır. Derz dolguları sonrasında naos cephelerinde renkli mermerlerin olduğu alanlarda derz dolguları renklendirilerek duvarlarda renk bütünlüğünü sağlanmıştır.
Şekil 115Şekil 116Şekil 117
Naos cephelerdeki yapılan çalışmalardan sonra taban döşeme mermerlerinde saf su, kağıt havlu kompres uygulaması ile yüzey temizliği, derz açma ve derz kapama uygulamaları yapılmıştır.
Şekil 119Şekil 118Şekil 120
Hodegetrıa meryemi mozaiği desen paftası
Meryem’in Ölümü (Koımesis) Mozaiği Desen Paftası
Mozaik Konservasyonu
Yüzey bezemeleri içerisinde özgün tessera tipi olan sarı ve gümüş varaklı mozaiklerin yapım tekniğinde bir cam küp üzerine altın veya gümüş varak üstünde yapıştırılmış ince bir cam tabakası bulunmaktadır. Zamanla dış etkenlerden kaynaklı olarak düşmüş üst cam tabakasının sağlamlaştırma çalışması için öncelikli olarak camların altında kalan varakların yapıştırması %3’lük paraloid B72 ile yapılmaktadır. Varaklar sağlamlaştırıldıktan sonra kuru yumuşak fırça yardımıyla uygulayıcının diğer bir elinde destek olacak şekilde müdahale edilen mozaiklerin üzerinden çıkan üst cam kapaklar % 10’luk paraloid B72 pens ve enjektör yardımıyla düştüğü mozaik üzerine yapıştırılır
Nem ve tuz hareketleri nedeniyle bağlayıcılık özelliğini yitirmiş olan harç tabakasından ayrılmış olanlar ve düşmüş olanların tekrar yatak harcına bağlanması için önce teseranın düştüğü yüzey temizlenip hazırlanan harç ile tesseranın bulunduğu orijinal yatak hazırlanır. Sonra tesera harç içine yerleştirilip preslenir. Harcın prizi kontrol edilip istenilen sonuç elde edilmiş ise pres yüzeyden alınır. Grup halinde oynayan ve düşmek üzere olan tesseralar için derz aralarına hazır harç enjekte edilerek preslenir ve oynamanın önüne geçilir.
Duvar yüzeylerinden ayrılmış olan sıvalı veya mozaikli bölgelerde duvara aderansın sağlanması amacıyla enjeksiyon deliklerinin sıva kalınlığına kadar açılması, kompresör yardımıyla açılan deliklerin temizlenmesi, açılan delikten küçük agregalı harç tabanca yardımı ile yüzey arkasına enjekte edilip daha sonra destek konularak yüzeyin tuğla dokuya tespiti için preslenir. Harcın prizi kontrol edilip istenilen sonuç elde edilmiş ise pres yüzeyden alınır.
Naosta; kasnak altında bulunan batı ve güney cephesi pencere kemer içlerindeki ve duvar panolarında kenar bantları özgün dokuya uygun olarak yenilenmiştir. Mozaikli yüzeyler krom ankrajlarla güçlendirilmiştir.
Aynı şekilde fresklerde mikro enjeksiyon yöntemi ile sağlamlaştırılmış olup çimento harçlı kenar bantları özgün harç terkibinde yenilenmiştir.
Naos taş -tuğla yüzeylerde kağıt hamuru ile temizlik yapılması
Naos Taş-Tuğla, İç Cephe Yüzeylerinde Derz Açma ve Derzleme
Naos iç yüzeylerinde özgün olmayan çimento katkılı derzler ile sağlam olmayan derz yüzeyleri itina ile raspa edilerek alınmıştır. Özgün ve sağlam olan derzler korunmuş sadece yüzey temizliği yapılmıştır.
Kaynaklar
Paul A.Underwood,The
Kariye djami,New York-London 1996,C.1,S.15
Semavi Eyice,Son
Devir Bizans Mimarisi,İstanbul´dapalailogoslar Devri Anıtları,İstanbul
1980,sayfa 46-51
MÜLLER-WIENER,Wolfgang,İstanbul´
un Tarihsel Topografyası,17.yüzyıl Başlarına Kadar Byzantion-Konstantinopolis-İstanbul,İstanbul2001,sayfa
162
Çetinkaya,Haluk,İstanbul´
da Orta Bizans Dini Mimarisi[843-1204],İstanbul 2003,İstanbul üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü,Sanat Tarihi Anabilim Dalı,yayınlanmamış doktora
tezi,sayfa 132
Semavi Eyice,´Kariye
Cami´,Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi,cilt4,İstanbul 1994,
Sayfa 466
Alexander Van
Millingen,ByzantıneChurches in Constantinople ,1912 nin aynı basımı,London
1974,sayfa 288
Mehmet
Ziya,Kariye Camii Şerifi,İstanbul 1326
Türkiye Diyanet Vakfı,İslam
Ansiklopedisi,24 sayfa 495
Ömer Lütfi
Barkan,Ekrem Hakkı Ayverdi,İstanbul Vakıfları Tahrir Defteri 953[ 1546]
Tarihli,İstanbul 1970,sayfa 67-71
Yıldız
Ötüken´,İstanbul kiliselerinin Fetihten Sonra Yeni Görevleri,Banileri Ve
Adları´
Hacettepe Beşeri
Bilimler Dergisi,cilt10,sayı2,Haziran 1979,sayfa 106
Ahmed Nezih
Galitekin,Ayvansarayi Hüseyin Efendi-Ali Satı Efendi-Süleyman Besim
Efendi,Hadikatü l Cevami [İstanbul camileri ve diğer dini-sivil mimari
yapılar],İstanbul 2001,sayfa 218
Havva Koç,´Ali
Paşa [Atik,Hadım]´,´Yaşamları Ve Yapıtları İle Osmanlılar Ansiklopedisi´,cilt1
,İstanbul 1999,sayfa 222-223,T.Okic,Hadım [Atik] Ali Paşa Kimdir ,Necati
LugalArmağanı,Ankara 1968,sayfa 501-515
Takkeci Mescidi de denen Arakiyeci Mescidi, Abdurrahman Şeref Bey Caddesi ile Arakiyeci Camii Sokağı’nın kesiştiği noktada yer almaktadır.
Mescitle ilgili Hadika “Bânîsi Arakiyyeci Mehmed Ağa’dır. Mihrabı önünde medfûndur. Vefatı 950 (1543/1544) senesindedir. Minberini Re’îs Abdullah Efendi vaz’ eylemişdir. Mezbûr Abdullah Efendi, Sadr-ı a’zâm Maktul Dâmâd İbrâhîm Paşa’nın mühürdarı olub, ve-zîr-i müşârün-ileyhin vefatından sonra tezkirecilik ve defterdarlık ve riyaset misillü menâsıb-ı celîlelerle müstahdem iken, 1178 saferü’l-hayrının ikinci günü (01.08. 1764) vuku’ bulan rikâb-ı hümâyûnda, sarây-ı pâdişâhîde kahve içer iken şarab-ı mevti nûş eylemişdir1. Mansıbıyla mektûbî-i sadr-ı âlî olan Mehmed Efendi bekam olmuştur. Merhûm-ı mezbûr El-mezâhır y>Üill 1178 (1764) târihinde vefat edüb, Üsküdar’da defn olunmuşdur. “Müşârün-ileh demâ’inle me’lûf ve emvâl-i kesîreye mâlik ve ma’ârifden bî-behre bir zât-ı sütûde-sıfât imiş2“. Mahallesi vardır.”Re’îsü’l-küttâb bulunmak hasebiyle rikâb-ı hümâyûn vâki’ olduğu gün Enderûn-ı hümâyûn’da rikâb ağalan odasında kahve içer iken füc’eten rıhlet ve haste arabasıyla konağına irsal ve Üsküdar’da defn olunduğu” yazar. (Hadika s.628)
YAPININ MİMARİ ÖZELLİKLERİ
-YAPI YERLEŞİMİ
Abdurrahman Şeref Bey Caddesi ile Arakiyeci Camii Sokağı’nın kesiştiği noktada yer alan camii avlusuna kuzey köşesindeki demir kapıdan girilir. Avlu giriş kapı aksındaki karo mozaik döşemeli yoldan geç dönemde kapatılan ahşap direkli son cemaat giriş kapısına gelinir. Avlu giriş kapısının solundaki yoldan arka bölümde bulunan imam evine ve zemin altındaki tuvaletlere ulaşılır.
Kaba yonu taş örgülü bahçe duvarları yakın dönemde onarım görmüştür. Yine yakın dönemde geçirdiği onarımlarda harpuştası beton olarak yenilenmiştir. Arka bahçe duvarı camimim kuzey batı köşesine yaslanır. Bu bahçe duvarının örgüsü moloz taştır.
Camii doğu yönündeki bahçe duvarı
-CAMİİ PLAN ÖZELLİKLERİ
Dikdörtgen planlı olan camiinin ahşap direkli son cemaat bölümü demir doğramalarla kapatılmıştır. Camii son cemaat ahşap direk yerleşimim diğer camilerden biraz farklıdır. Ahşap direkler ikili şekilde yapılıp iki ahşap direk tek bir yastık ile ahşap kiriş altında yer alır. (bkz. rölöve plan ve kesit paftaları)
Son cemaattin giriş kapısının her iki yanındaki alanlar ortalama giriş zemininden 20 cm. yukardadır. Giriş kapısı karşısında harime giriş kapısı yer alır. Ahşap kapı özgündür. Geçirdiği onarımlarda kat kat yağlı boya uygulanmıştır. Son cemaat mahalinin tavanı ahşap çıta tanzimlidir.
Yakın dönemde demir doğrama ile kapatıln ahşap direkli son cemaat mahaliHarim giriş kapısıKadınlar mahfiline bakışAhşap minber
Harim kare planlıdır. Duvarlar ortalama 1.00 m. yüksekliğinde fayans kaplanmıştır. Yakın dönemde yapılan onarım camii karakteristiğini bozmuştur. Fayansların üst kısmı sıva üzeri boyadır. Yapı zemin döşemesi ahşaptır.
Özgününde yarım daire planlı olduğu düşünülen mihrap nişi yakın dönemde mermer kaplandığından mevcutta çokgen planlıdır.
Harime zemin kotta, kuzey cephesinde mihrabın her iki yanında birer olmak üzere 2, batı ve doğu cephesinde 2, kuzey cephesinde son cemaate bakan giriş kapısnın her iki tarafında birer pencere olmak üzere toplamda 8 adet pencere açılır. Üst katta kuzey cephesi hariç diğer cephelerde alt kot pencere akslarında yer alan toplam 6 adet pencere vardır. üst kot pencerelerin alçı içlikleri bulunur. Zemin kot pencereleri pvc’ dir.
Yakın dönemde mermer ile kaplanmış minber nişiAhşap vaaz kürsüsü
Ahşap minber ve vaaz kürsüsü özgündür. Kadınlar mahfili harime doğru çıkma yapar. 5 adet ahşap direğe taşıtılan kadınlar mahfil döşemesi ahşap çıtalı tavana sahiptir. Kadınlar mahfili katına harim giriş kapısının sağında yer alan, batı duvarına yaslanmış yarım daire formlu ahşap merdivenden ulaşılır. Minareye merdiven altına açılan kapıdan girilir.
Kadınlar mahfili zemin döşemesi ahşaptır. Orta aksında, mihrabın karşısına gelen bölüm yarım daire formunda bir kademe daha harime doğru çıkma yapar.Harim tavanı son cemaat tavanı gibi ahşap çıta tanzimlidir. Yılların bakımsızlığına dayanamayan kaplamalarda ciddi bir sehim vardır.
Minare yapının kuzey cephesi hizasında, batı duvarına bitişik konumlanmıştır. Kesme taş olan minare kürsüsü üzerindeki minare pabucu üçgenler ile geçilmiştir.
Daire planlı olan minare gövdesi aşağıdan yukarıya doğru daralarak yükselir. Duvar kalınlığı gövde bölümünde ortalama 34 cm.dir. petek bölümünde ise 14. cm olarak ölçülmüştür.
-CAMİİ CEPHE ÖZELLİKLERİ
Kaba yonu taş örgülü camii duvarlarında düzenli bir sırada olmasa da tuğla da kullanılmıştır. Harime bakan zemin ve üst kot pencereleri dikdörtgen formludur. Düz hatıllı olan pencerelerin üst bölümlerinde hafifletme kemeri yapılmamıştır. Üst ve alt kot pencereleri aynı akstadır. Üst kot pencere açıklıklarının yüksekliği zemin kot pencerelerinden yüksektir.
Yakın dönemde kapatılan son cemaat bölümü
Zemin kot pencereleri pvc doğramadır. Üst kot pencereleri beton dışlıktır.
Doğu cephesi
Saçak silmesi 2 sıradan oluşan kirpi saçaktır. Son cemaat ve harim çatı örtüsü ayrıdır. Topuz çatılı harim üst örtüsü alaturka kiremittir. Son cemaat çatısı harim çatı kotu altında kalır ve çatı mahyası kuzey duvarına yaslanır. Bu bölümünde çatı örtüsü alaturka kiremittir.
Son cemaat bölümü yukarıda da değinildiği gibi yakın dönemde demir doğrama ilekapatılmıştır. Son cemaat bölümüne dışarıya doğru çıkarılmış rüzgarlık bölümünden ulaşılır. Rüzgarlıkta demir doğramadır ve üstü ondüline ile kapatılmıştır.
Minare gövdesi , şerefe altı ve petek kısmı çimento harç ile sıvanmıştır. Daire planlı gövdeden peteğe geçişi sağlayan şerefe altı kirpi saçak şeklinde düzenlenmiş 5 kademeli tuğla ile geçilmiştir (bkz. rölöve cephe paftaları)
Güney cephesi
Kuzey cephesinde minare kürsüsü üzerinde üçgen geçişli pabucu saklayan parapet duvarı şeklinde bir bölüm vardır. kesme taş örgülü bu duvarın kuzey cephesi sıvalıdır (bzk. Rölöve kuzey cephesi paftası).
Batı cephesi (minare kürsü ve pabucu)Batı cephesi
Yapı statik olarak iyi durumdadır. İstanbul Teknik Üniversitesinden alınan taşıyıcı sistemler raporunda da belirtildiği üzere yapı taşıyıcı sistem açısından bir problem yoktur.
Günümüze ulaşabilmiş 17. yüzyıl camiilerinden olan arakiyeci camii döneminin bir çok örneğine göre bakımlıdır. Ancak günümüze ulaşan diğer kültür varlıklarımız gibi yakın dönemde geçerdiği yanlış restorasyon uygulamalarından nasibini almış bir yapıdır.
Öncelikle ahşap direkli son cemaat mahali yakın dönemdeki onarımlar sırasında kapatılmıştır. Özellikle cephelerde çimento harçlı müdahaleler, derzlemeler yapılmıştır. Kaba yonu taşlarda yüzey kaybı az da olsa aşınma vardır. Özellikle güneybatı cephesinde kararmalar tespit edilmiştir. Minare gövde, petek ve şerefe altı çimento harç ile sıvanmıştır.
Harim tavanında ciddi bir sehim vardır. yakın dönemde sehim için çatı strüktüründe ahşap kirişler makaslara asılmıştır.
Yapı içinde duvarlarda sıva kabarmaları dikkati çeker. Bu kabarmaların zeminden gelen sudan dolayı oluştuğu düşünülmektedir.
Kadınlar mahfilini taşıyan ahşap direklerde aşırı bozulma ve mantarlaşma vardır 8bkz. taşıyıcı sistem raporu).
Avlu içinde arka bölümdeki imam evi ile doğu yönündeki tuvalt mekanları camii silüetini olumsuz etkilemektedir.
Minare gövde ve petek bölümü
2-RESTİTÜSYON RAPORU
Yapının kesin yapım tarihi bilinmemekle birlikte banisi Arakiyyeci Mehmed Ağa olup vefatı 1544’ dür. Bu bilgiye dayanarak caminin 1544’ den önce yapıldığını söylememzi yanlış olmaz.
Camii 16.-17. yüzyıl ahşap direkli son cemaati olan tipik örneklerden biridir. Dönem camilerini incelersek;
İSTANBUL MESCİTLERİNİN MİMARİ GELİŞİMİ(15.16.17.YY)
17. yüzyılda İstanbul’da inşa edildiği tespit edilebilmiş olan 74 adet mescitten 8 külliye mescidi, mimari özellikleri bakımından özgünlüğünü koruyarak günümüze gelebilmişlerdir. 34 adet bağımsız ve tekke mescidi ise zaman içinde çeşitli tamirler ve yenilenmeler sonucu büyük ölçüde özgün karakterlerinin yitirmişler, daha geç dönemlerin mimari ûsluplarını günümüze taşıyarak gelmişlerdir. Bugün, geriye kalan 32 mescitten birçoğunun yerini dahi tespit etmek mümkün değildir. Bu mescitlerden tekke ve bağımsız mescitler grubuna girenlerin tamamına yakının, dikdörtgen ya da kareye yakın dikdörtgen olan, plan şemalarını korumuşlardır. Ancak bazılarının 17. yüzyılda İstanbul şehrinin yapılaşmasındaki yoğunluğun arasında sıkışıp kalarak planlarının zorunlu bir deformasyona uğradığı görülür. Bu açıdan farklılık yaratan mescitlerin dışında kalanlar, özgünlüklerini büyük ölçüde koruyarak günümüze gelebilmiş olan Sinan mescitlerinin plan şemalarıyla benzerlik gösterirler.
Gerek 17. yüzyıl İstanbul mescitleri, diğer dönemlerde inşa edilen mescitler gibi zaman içinde en çok tahribata (özellikle yangın ve depremler gibi doğal afetler sonucu) ve değişime uğrayan yapı tipleri olmuşlardır. Her iki dönemde de mimari karakterlerinin ve plan şemalarının fazlaca değişmeden günümüze gelebilen az sayıdaki örnekleri karşılaştırıldığında, planlarının yanı sıra örtü sistemlerinin (ki bunlar düz ahşap tavanlı ve kiremit örtülü kırma çatılardır) ve duvar örgülerinde kullanılan yapı malzemelerinin benzerlikleri dikkati çeker.
Kare (Davud Ağa, Ahmed Çelebi ve Defterdar mescitleri) ve dikdörtgen (Mimar Sinan ve Sokullu) planlı Sinan mescitlerinin moloz taş (Davud Ağa, Hacı Hamza, Ahmed Çelebi), taş ve tuğla (Sokollu ve Mimar Sinan mescitleri, kesme taş (Defterdar ve Hasan Çelebi mescitleri) duvar örgüler 17. yüzyıl İstanbul mescitlerinde de karşımıza çıkmaktadır, örneğin Arapkapısı, Tuti Abdüllatif ve Kadirihane Mescitleri moloz taş duvar, Sirkecibaşı ve Yalıköy Mescitleri taş ve tuğla duvar, Bayrampaşa Külliyesi ve Amcazade Hüseyin Paşa Külliyesi Mescitleri ise kesme taş duvar örgülüdür.
Sinan ve 17. yüzyıl mescitlerinde genel olarak alt pencereler dikdörtgen açıklıktı ve taş söveli, üst pencereler ise kemerli ve alçı şebekelidir.
Genelleme yapıldığında diğer bir ortak özellik, minarenin yapıdaki konumudur. Yine Sinan mescitlerinde son cemaat duvarının bir ucunda ya da kütleden uzak, avlu kapısı yanında bulunan minare, 17. yüzyıl İstanbul mescitlerinde farklı bir konumda değildir. Anadolu Selçuklu çağının minareli taç kapılarını hatırlatan avlu kapısına bitişik minare uygulaması 17. yüzyılda inşa edilen Tulumcu Hüsam Mescidi’nde de minarenin giriş kapısı üzerine yerleştirilmesi ile tekrarlanmıştır. Sinan mescitlerinden Sokullu Mescidi’nin açık merdivenli “minber minare “sinin bir benzeri olarak, 1614 tarihli Arabacılar (Hoca Halil Attar) Mescidi’nin ilk minaresi gösterilebilir.
Sinan mescitlerinde son cemaat yeri, cephede beş ya da dört, yanlarda iki açıklıklıdır. Son cemaat yeri ile harimi ayıran duvarın merkezinde kapı ve iki yanında birer pencere bulunmaktadır. Kapı merkezden sağa kaydırılmış ise, yanındaki iki pencere arasında bir son cemaat yeri mihrabı yer alır Bu düzeni 17. yüzyılın ilk yansına tarihlenen Defterdarburnu Mescidi’nin son cemaat yeri duvarında görülür. Ancak 17. yüzyılda inşa edilen mescitlerde son cemaat yeri, harim bölümünden çalınarak ya da kapalı mekanın giriş cephesine sonradan ilave edilerek yapılmıştır.
Klasik dönem Sinan mescitleri ile 17. yüzyıl İstanbul mescitlerinin mimari açıdan karşılaştırılmasında, bazı farklılıkların dışında genel olarak klasik dönem ve onu takip eden 17. yüzyıl boyunca bu yapı tipinin benzer mimari özelliklere sahip olduğu ve herhangi bîr tipolojik gelişim göstermediği sonucuna varılabilir.
16. yüzyıl Sinan yapıları, padişah, Valide Sultan ve sadrazamlar tarafından şehrin önemli mevkilerine cami ve külliyeler olarak inşa ettirilirken, bu asrın sonlarına doğru devlet bütçesinin zaafı, mimari alanda da etkili olmuş ve duraklama hissedilir bir şekilde belirmiştir. 17. yüzyıl ise, bu etkilerin en çok hissedilen asrı olmuş, büyük dini yapılar hemen hemen (Sultan Ahmed ve Yeni Camii gibi istisnalar dışında) hiç bir örnek veremez duruma gelmiştir.
Bu yüzyıl içinde, Fatih dönemi İstanbul’unun iskan sahaları yoğunlaşma ve dolayısıyla da gelişme göstermektedir. Yeni semtler ve mahalleler oluşmakta, şehir metropolünden uzaklaşmalar izlenmektedir. Bu yeni mahalleler sivil yapı gelişimlerini sürdürürken, günlük dini ibadetin uzak semtlerde kalan büyük camilerden ziyade yeni oluşan mahallelere daha küçük ölçekli ibadet yapılarının yapılmasını teşvik etmiştir.
Özellikle bağımsız mescitler (Mahalle mescitleri) sivil mimariyi örnek almış, semt sakinin ibadet için başvurduğu, adeta evlerinin oda ve sofası gibi, sakıflı bir görüntü sergilemişlerdir. Yapıların semtlerde imkân bulduğu yer ölçüsünde, yolların kesiştiği köşelerde veya mahalle ortalarındaki alanlarda, fakat çok kere de sivil yapı blokları arasında inşa edilmişlerdir. Bütün bu unsurlar bize, mescit yapısının sivil mimari ile en sıkı biçimde bütünleşen ve kaynaşan bir dini yapı tipi olduğunu kanıtlamaktadır.
Ancak külliye mescitleri, ihtiva ettikleri işlevsel yapılar topluluktan ve banilerinin sadrazam, vezir, hanım sultan gibi kimseler olmaları sebebiyle bağımsız ve tekke mescitlerinden daha muntazam ve kaliteli bir mimari sergilemektedirler. Tekke mescitleri ise özellikle 17. yüzyılda bağımsız mescitlerin dönüştürülmesi ile oluştuklarından, onlarla aynı özellikleri gösterirler.
Mescitlerin yapı malzemeleri de, adeta bu yapısal etkinliğin değişmez bir normu olarak ortaya çıkarlar. 16. ve 17. yüzyıllarda bağımsız ve tekke mescitlerinde genelde moloz taş, taş-tuğla tekniği yaygın olmasına karşın, külliye yapılarında istisnasız kesme taşın kullanıldığı görülür. Çatı örtüsü yüzyıllar arasında benzerlik gösterirken 16. yüzyıldaki mescit yapılarında görülen direkli son cemaat yeri, 17. yüzyılda ortadan kalkmış bunun yerini harim kısmı bölünerek ya da yakın tarihlerdeki onarımlarda sonradan eklenen, genelde ahşap bir kısım olarak ilave edilen, son cemaat yerleri almıştır.
Mescitler çeşitli nedenlerle (özellikle yangınlar ve depremler sonucu) çok sık yıkılan ve tahribata uğrayan yapılar olduklarından, çoğu kez onarım görerek ya da yenilenerek günümüze gelebilmişlerdir. Bu nedenle onarıldıkları ya da yenilendikleri dönemin bezeme unsurlarını taşımaktadırlar. 17. yüzyıl içinde inşa edilen, fakat farklı dönemlere ait bezeme unsurlarının yer aldığı bir çok mescit yapısı ile karşılaşılmaktadır. Bunların çoğu yakın dönemlere tarihlenmektedirler. Bu nedenle 17. yüzyıl için, bu yüzyılda inşa edilmiş mescit yapılarındaki bezeme unsurları göz önüne alınarak bir üslup birliğinden söz etmek mümkün değildir.
-RESTİTÜSYON KARARLARI
Yapı günümüze ana plan ve cephe özelliklerini koruyarak gelmeyi başaran ender eski eserlerden biridir. Restitüsyon projesinin hazırlanmasında vakıflar arşivinden bulunan eski dönemlere ait fotoğraflardan, yazılı kaynaklardan ve yapıdaki izlerden yararlanılmıştır. Buna göre;
Öncelikle yakın dönemde demir doğramaile kapatılan son cemaat bölümünün demir doğramaları kaldırılmıştır. Son cemaat bölümü ile ilgili elimizdeki kaynaklarda çelişkili bazı noktalar vardır. Alman mavisinde (19. yüzyıl haritası)yapının son cemaat bölümü olduğu görülür. Vakıflar arşivinde bulunan 1970 yılına ait fotoğrafta son cemaat mahalinin olmadığı tespit edilmiştir. Mevcut son cemaatin ise 1977 yılına ait fotoğrafta görülür.
1970 yılına ait fotoğrafta kuzey cephesi sıvalıdır. Alman mavilerinde son cemaat mahalinin olması 1970 yılına ait fotoğrafta ise olmaması son cemaat mahalinin bir dönem yıkıldığını göstermektedir. 1977 yılında mevcut ahşap direkli son cemaat mahalinin onarıldığı tespit edilmektedir. Son cemaatin 19. yüzyıl haritalarında olması, kuzey cephesinde tepe pencerelerin bulunmaması yapının özgün durumunda son cemaatinin olma ihtimalini kuvvetlendiren belgelerdir. Bu belgelere dayanarak restitüsyonda son cemaat bölümü korunmuştur.
Alman mavilerinde dikkati çeken bir konuda son cemaat mahalinin minare kürsüsü hizasına kadar gelmesidir. Ancak 1977 yılındaki fotoğraflarda ve mevcut durumda son cemaat mahali camii harim duvarı sınırında bitmektedir. Kürsüye kadar uzanması durumunda simetri olarak yerleştirilen ahşap direklerin sistematiği bozulacaktır. 1977 yılında yapılan ahşap direkli son cemaat mahalinin ahşap direk yerleşiminin son cemaattin sınırları ve ahşap direklerin taş pabuçlarına uygun yapıldığı düşünülmektedir. Alman mavileri dışında son cemaat mahalinin uzunluğu konusunda elimizde bilgi olmadığından kendi öngörülerimizle ahşap direklerin şeklini ve yerleşimini tekrar düzenlenmesinin yapılması doğru olmayacağından mevcut şema restitüsyon da korunmuştur.
Son cemaat bölümünü çatı formu mevcut durumu ile korunmuştur. Harim çatısı ile aynı çatı altında toplanmış olma ihtimali düşünülse de kuzey cephesinde üst kotta pencerelerin olmaması çatının alt kotta bittiğini gösteren önemli belgelerden olduğundan mevcut durum restitüsyonda korunmuştur.
Mevcutta ahşap olan harim zemin döşemsi restitsüyonda pişmiş toprak önerilmiştir.
Ahşap çıtalı tavanlar mevcut durumu ile korunmuştur.
Pvc olan pencere doğramaları ahşap olarak önerilmiştir. 1946 yılına ait fotoğrafta
zemin kottaki pencerelerin iç bölümlerinde orta göbekli ahşap kapakların olduğu
görülür. Mevcutta millerden bazıları tespit edilmiştir. Belgeler ışığında ahşap kapaklar önerilmiştir.
Harim Duvarlarındaki fayanslar kaldırılmıştır. Yakın dönemde mermer kaplanan mihraptan mermerler kaldırılmıştır. 1946 yılındaki fotoğrafta belge kabul edilerek mihrap nişi yarım daire formunda önerilmiştir.
Filgözü dışlık formları mevcut durumu ile korunmuştur.
Çatı formu mevcut durumu ile korunmuş, alaturka kiremit önerilmiştir. Mevcuttada alaturka kiremit örtü vardır.
Cepheler mevcut durumu ile korunmuştur.
Avlu içinde bulunan imam evi ve tuvalet mekanları kaldırılmıştır. Alman mavisinde kuzey doğu yönünde avlu içerisinde bir yapı görülür. Elimizde belge olmadığından restitüe edilemeyen yapı vaziyet planında noktalama olarak işlenmiştir.
Sıvalı olan minare sıvalarından arındırılarak tuğla olarak önerilmiştir. Mevcutta sıvaların döküldüğü bölümlerden minarenin tuğla olduğu tespit edilemektedir.
1946 yılındaki fotoğraftada tespit edilen ahşap minber ile mevcuttaki minber aynıdır. belgeler doğrultusunda vaaz kürsüsü ve minber mevcut durumları ile önerilmiştir.
Alman Mavisi (19. yüzyıl)1940 yılında Eyüp1950 yılında Eyüp1960 yılında Eyüp1946 yılına ait fotoğraf 8son cemaat bölümü yoktur. Minare sıvasızdır).1946 yılına ait fotoğraf (ahşap kapak ve yuvarlak planlı mihrap nişi görülmektedir)1946 yılına ait fotoğraf (ahşap minber mevcut minber ile aynıdır)1970 yılına ait fotoğraf1970 yılına ait fotoğraf (son cemaat bölümü yoktur).1970 yılına ait doğu avlu duvarıİmam evinin 1977 yılında avlu içine yapıldığını bu fotoğraf ile tespit etmekteyiz.1977 yılına ait fotoğraf (son cemaat bölümü tespit edilmektedir.)1977 yılına ait fotoğrafta imam evi görülmektedir.
3-RESTORASYON RAPORU
Yapı 16. yüzyıl mahalle camii örneklerinden biridir. Günümüze ulaşıncaya kadar onarımlar geçiren yapının restitüsyon projesi araştırılan yazılı kaynaklar, görsel belgeler ve yapıdaki izler doğrultusunda hazırlanmıştır. Restorasyon projesi restitüsyon kararları, taşıyıcı sistem raporu ve malzeme raporları doğrultusunda hazırlanmıştır. Buna göre restorasyonda alınan kararları maddelersek;
Restitüsyonda önerildiği gibi restorasyon projesinde de yakın dönemde kapatılan ahşap direkli son cemaat yerindeki demir doğramalar kaldırılmıştır.
Taşıyıcı sistemler raporundada belirtildiği üzere son cemaat mahalinin tavanında ciddi bir sehim olduğundan çatı strüktürünün yenilenmesi önerilmiştir. Çatısının yenilenmesi önerilen son cemaat mahalinin ahşap çıtalı tavanıda yenilenecektir. Ahşap profil detayı olarak mevcut profil ve tavan tanzimi önerilmiş ve ½ detayları restorasyon projesinde verilmiştir. Ancak uygulama işleminde söküm yapılmadan önce kurulacak iskele yardımı ile profillerden imalat ölçülerinin alınması önerilir.
Yenilenmesi önerilen son cemaat mahalinin çatı strüktürü üst örtüsü alaturka kiremit olarak önerilmiştir. Mevcuttaki alaturka kiremitlerden sağlam olanlar reestorasyon uygulamasında kullanılabilir.
Taşıyıcı sistemler raporunda belirtildiği üzere ahşap karkaslı kadınlar mahfilini taşıyan ahşap direklerde bozulma ve mantarlaşmalar vardır. Bu nedenle emprenye edilmiş, fırınlanmış ahşap malzeme ile direklerin mevcut ölçülerinde yenilenmesi önerilmiştir.
Harim tavanında ciddi bir sehim vardır. Bu nedenle tavan kaplamasının yenilenmesi önerilmiştir. Mevcut durumuna uygun olarak yapılması önerilen ahşap çıta tanzimli tavanın detayları restorasyon projesinde verilmiştir. Ancak uygulama sırasında ahşap tavan sökülmeden imalat ölçülerinin tekrardan alınması önerilir.
Taşıyıcı sistemler raporunda da belirtildiği üzere çatı elemanlarının elden geçmesi, çürüyen bozulan ahşap elemanların yenilenmesi önerilir.
Kiremit altına yalıtım önerilir. Mevcut alaturka kiremitler uygulama sırasında düzgün bir şekilde toplatılmalı, kullanılabilecek durumda olanlar kullanılmalı, yenilenmesi gerekenler de yenilenerek çatı örtüsü elden geçirilmelidir.
Harim zemin döşemesinde uygulama sırasında araştırma yapılması önerilir. Mevcut döşemenin kaldırılması ve ögün malzeme, kot tespiti yapılması önerilir. Eğer bir veriye ulaşılamaz ise restorasyon projesinde önerilen kot ve malzemede (pişmiş toprak) döşeme yapılması önerilir.
Harim duvarlarındaki fayansların sökülmesi önerilir. Yapı içinde zeminden gelen su nedeni ile sıva ve boya kabarmaları vardır. Harim duvarlarında sıva raspası yapılması ve malzeme raporunda belirtilen oranlarda hazırlanan kireç harçlı sıva ile yeniden sıvanması önerilir. Raspa işlemi sırasında kalem işi tanzim tespiti yapılırsa açığa çıkan veriler doğrultusunda kalem işleri restorasyonun yapılması önerilir. Kalem işi tespiti olmaz ise kireç harcı üzerine su bazlı boya uygulaması önerilir. Renk olarak krem rengi önerilmektedir.
Ahşap minber ve vaaz kürsüsü mevcut durumları ile korunacaktır. Yağlı boyalarının raspası yapıldıktan sonra ahşapta çürümenin olmaması için sürme yöntemi ile emprenye uygulanması önerilir. Daha sonra su bazlı vernik uygulaması önerilir.
Doğramalar mevcutta pvc dir. Pencerelerin sökülerek restorasyon projesinde verilen pencere detaylarına uygun olarak 1. sınıf çamdan ahşap doğrama yapılması önerilir. Pencere aksamlarının pirinç olması önerilmiştir.
Harim giriş kapısı mevcut durumu ile korunmuştur. Yağlı boyalarının raspası yapıldıktan sonra ahşapta çürümenin olmaması için sürme yöntemi ile emprenye uygulanması önerilir. Daha sonra su bazlı vernik uygulaması önerilir. Kapı kol aksamlarının pirinçten yenilenmesi önerilmiştir.
Pencere önlerindeki lokmalı parmakların zımparalanması, antipas uygulamasından sonra siyah yağlı boya uygulamasının yapılması önerilmektedir.
Minare gövde ve peteğindeki çimento harçlı sıvaların raspalanması önerilir. Raspa işleminden sonra bozulan tuğlaların çürütme yöntemi ile yenilenmesi, derzlerin ise malzeme raporunda verilen horasan harç karışım oranlarına göre tamamlanması önerilmiştir.
Minare taş şerefe korkuluklarının elden geçirilmesi bozulan malzeme kaybı olan yerlerin çürütme yöntemi ile yenilenmesi önerilmiştir.
Minare külahı taşıyıcı sistemler raporunda da belirtildiği üzere sökülmesi ve yenilenmesi önerilir.
Cephelerdeki derzler yakın dönemde onarım görmüştür. Malzeme raporunda verilen oranlara göre set olan derzler horasan harcıdır. İyi durumda olan derzlerin sökülüp tekrardan horasan harç ile yapılması önerilebilir. Ancak söküm işlemi sırasında cephe taşlarına daha fazla hasar verilmesi mümkündür. Bu nedenle ve derzlerin sağlam olması sebebiyle mevcut horasan harçlarda bir müdahale önerilmemiştir. Derzleri boşalan bölümlerin malzeme raporunda belirtilen oranlarda horasan harç ile derzlenmesi önerilir.
Cephedeki kararma ve yosunlanmaların temizlenme yöntemi olarak, malzeme raporunda belirtildiği üzere mekanik yöntemin kullanılması önerilir.
Malzeme kaybı olan bahçe duvarı ve cephe taşlarında malzeme kaybı 5cm.’ den büyük olan taşlarda çürütme yöntemi ile bu bölümlerde tamamlama önerilirken 5 cm. az olan malzeme kayıplarında bir müdahale önerilmemiştir.
Taşıyıcı sistemler raporunda da belirtildiği gibi harim duvarlarında zemin suyu nedeni ile rutubet vardır. Suyun önlenmesi için yapı çevresinde drenaj yapılması önerilir.
Avlu duvarlarında derzlerde boşalmalar vardır. Bu bölümlerde malzeme raprounda belirtilen horasan harçlı derz ile derz yenilenmesi önerilir.
Bahçe duvarları harpuştaları betondur. Harpuştaların taş olarak projede verilen detaya uygun yapılması önerilir.
Avlu içinde yer alan mevcut imam evi ve tuvaletin kaldırılması önerilir. Yapılması önerilen tuvalet mekanının imam evinin olduğu avlunun güney doğu köşesine yapılması önerilmiştir .
Avlu yürüme yollarının traverten taş kaplama olması önerilmiştir. Uygulama sırasında avluda araştırma kazısı yapılması, özgün avlu kotu ve malzemesinin tespiti yapılması durumunda bulunan veriler doğrultusunda restorasyonun yapılması önerilir.
Yapı içindeki peteklerin kaldırılması, bunun yerine elektrikli seccade kullanılması önerilmiştir.
Yapıda kullanılacak yeni ahşap elemanların emprenye edilmiş, fırınlanmış ahşap malzemeden olması önerilir. Nem oranının %7-12 arasında olması önemlidir.
Yukarıda değinilen restorasyon kararları ile ilgili mahal listesi ve detayları ayrıntılı olarak restorasyon ve restorasyon müdahale projelerinde bilgilerinize sunulmuştur.
KAYNAKÇA:
ASLANAPA; Oktay : Osmanlı Devri Mimarisi, İstanbul 1983
AYVERDİ; Ekrem Hakkı, YÜKSEL, İ. Aydın: İlk 250 Senenin Osmanlı Mimarisi,
İstanbul 1953
AYVERDİ; Ekrem Hakkı; Fatih Devri 855-886 (1451-1481), İstanbul 1973
Ayvansarayi Hüseyin Efendi, Ali Satı Efendi, Süleyman Besim Efendi: Hadikatü’l Cevami,
Haz. Ahmed Nezih Galitekin, İstanbul 2001
BAYRAM; Sadi ve ERDOĞAN : Kerim: Vakıflar ve Vakıf Hizmetlerimiz, Ankara 1978
DİŞÖREN N. Esra: İstanbul’daki Ahşap Cami, Mescit ve Tekkeler, İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Sanat Tarihi Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 1993 s.177,178
(ELDEM)Halil Edhem:Nos Mosquees de Stamboul, İstanbul 1934, s. 128-129
MAZLUM; Deniz : Osmanlı Arşiv Belgeleri Işığında 22 Mayıs 1766
İstanbul Depremi ve Ardından Gerçekleştirilen Yapı Onarımları, İ.T.Ü. Fen Bilimleri Enstitüsü Yayımlanmamış Doktora Tezi, İstanbul 2001
Müler-Wiener; Wolfgang : İstanbul’un Tarihsel Topografyası, Çeviren Ülker
Sayın, İstanbul 1997.
ÖZ; Tahsin : İstanbul Camileri, C.ll, 8.İstanbul 1964.
SEÇKİN, Selçuk : Fatih Dönemi Mescitleri, M.S.G.S.Ü. Sosyal
Bilimler Enstitüsü, Sanat Tarihi Bölümü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 2002
SÖNMEZER, Şükrü : 17.Yüzyıl İstanbul Mescitleri, İ.T.Ü. Fen Bilimleri
Enstitüsü, Mimarlık Tarihi Anabilim Dalı,
Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 1996.
ÜSTÜN; Ayşe : Osmanlı Arşivindeki İstanbul Cami ve Türbelerinin
Tamirleriyle İlgili Belgeler, D.E.Ü. Sos.Bil.Ens. İsl.Tarihi ve San. Ana. Bil. Dalı Yayımlanmamış Doktora Tezi, İzmir 2000
YÜKSEL, İ.Aydın :Osmanlı Mimarisinde II.Bayezıd ve Yavuz Selim
I. İshak Çelebi Cami Tarihçesi ve Günümüze kadar geçirdiği onarımlar
İshak Çelebi
Cami, Makedonya’nın Manastır şehrinde, bir zamanların Manastır Çarşısı’nın
merkezi olan
eski Bitpazarı’nda; Bedesten, Yeni Cami
ve Saat Kulesi’nin karşısında, Dragor Nehri’nin sol yakasında yer
almaktadır. Yapı, bir külliye şeklinde
inşa edilmiştir. Cami, mektep, medrese, kütüphane, zaviye, imaret ve tabhaneden
oluşan bu külliyeden günümüze yalnızca cami ulaşabilmiştir.
Külliyenin kurucusu ve aynı zamanda şimdi harabe halindeki İshak Fakih Camii’nin de banisi olan İshak Fakih ’in oğlu İshak Çelebi’dir. Önce Manastır, daha sonra Selanik kadısı olarak görev yapan İshak Çelebi’nin külliyesine ait vakfiye, Temmuz 1508 tarihlidir. Ancak harim giriş kapısı üzerindeki kitabesinde 1506 yılında inşa ettirildiği yazmaktadır. Vakfiyede; külliyenin inşasında çalışanların ücretlerine ilişkin bilgiler dışında, medresedeki öğrencilerin iaşesi, imarette kaç kişiye yemek verileceği, kütüphanede kaç kitabın bulunduğu, vs. bilgilere de yer verilmiştir. Külliye için İshak Çelebi; Manastır, Selanik, Filibe ve Tatar Pazarı’nda birçok ev, 210 adet dükkan, değirmen, arsa, tarla ve 322.000,00 dirhem para tahsis etmiştir.
Makedonya- Manastır’ın genel görünümü (kartpostal)(20. Yüzyıl başları)
Makedonya- Manastır’ın genel görünümü (20. Yüzyıl başları)
Cami’nin,
inşa edildiği zamandan bugüne pek çok kez onarım gördüğü hem yapının mimari ve
hem de bezeme özelliklerinden anlaşılmaktadır. Özellikle ilk yapıldığı dönemde
üst örtüsü kubbe ile geçilmiş etrafı açık olan soncemaat yeri
19.yüzyılda eklenen kagir dış duvarları ile hem genişletilmiş hemde
mimarisi değiştirilmiştir. Yine kubbe yüzeylerinde bulunan kalemişi
bezemelerdeki üslup-renk farklılıkları,
geç dönem onarıma ilişkin tespit edilen somut veriler arasındadır.
Eldeki bilgilerden hareketle Cami’nin, 1890, 1910- 1911, 1959, 1963,1980, 2003-
2005, 2014 yıllarında müdahale gördüğü
ve bazı kısımlarının elden geçirildiği bilinmektedir. Ancak, bu onarımlarda
yapının hangi kısımlarının onarıldığı- yenilendiği konusunda arşivlerde yeterli
bilgi- belge bulunmamaktadır. Son cemaat mahalline ilave yapıldığı, kadınlar
mahfilinin düzenlendiği, minarenin onarıldığı, kalem işi bezemelerin bakım ve
onarımlarının yapıldığı araştırmalar sonucunda saptanmıştır. Cami’de 1959 yılında bir onarımın
gerçekleştirildiği, giriş kapısında bulunan manzara resimlerindeki sanatçı
isimlerinden ve 1959 tarihinden anlaşılmaktadır.
İshak Çelebi Cami Makedonya’ nın en büyük camidir. Günümüze kadar ulaşan yapının korunmasında ve günümüze ulaşmasında Manastırda yaşayan Müslüman ve Türk halkın azmi ve başarısıdır. Hem bizim hem de bölgede yaşayan insanların ve insanlığın ortak mirası ve zenginliğidir. Bu önem dolayısı ile Türkiye Cumhuriyeti Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi Başkanlığı desteği ile proje ve uygulaması 2013-2015 yılları arasında yaptırılmıştır. Yapının rölöve-restitüsyon ve restorasyon projesi Tika ile Makedonya Hükümetinin ortak sözleşmesi gereği Makedonya Milli Konservasyon dairesi tarafından hazırlanmış, uygulaması ise Türkiye tarafından gerçekleştirilmiştir.
İshak Çelebi Camii’nin genel görünümü (20. Yüzyıl başları)
Manastır İshak Çelebi Camii’nin kuzeybatıdan görünümü
(1970’ler)(Ayverdi’den)
II. Restorasyon Uygulaması
II.I.
Taşıyıcı Sistem İle İlgili Yapılan
Müdahaleler
•Duvar Güçlendirme
Makedonya Milli Konservasyon yetkilisi İnşaat Mühendisi Prof. Dr. Predrag Gavriloviç tarafından hazırlanan güçlendirme projesine uygun olarak belli kotlarda yapı çevresi karbon çubuklar ile dönülmüş, bu şekilde deprem hareketlerine karşı rijitliği sağlanmıştır.
Duvar güçlendirme, karbon çubuk uygulamasıDuvar güçlendirme, karbon çubuk uygulamasıDuvar güçlendirme, karbon çubuk uygulaması
•Harim Ana Kubbe Güçlendirmesi
Üsküp Konservasyon yetkililerince hazırlanan güçlendirme projesinde bulunan uygulamalardan bir diğeride kubbe etek ve kubbede belli bir kota kadar olan güçlendirme, projesine uygun olarak yapılmıştır. Kubbe eteğinde lamine karbon şeritlerle çemberleme yapılmış, kubbe ise belli bir kota kadar karbon elyaf ile sarılmıştır.
Uygulama adımları;
1-Kötü durumdaki kurşunlar ve özelliğini kaybetmiş çamur sıva öncelikle ana kubbe üzerinden alınmıştır.
Kubbe etek ve kubbede uygulanan güçlendirme detayı2-Özgün harç karışımına uygun olarak horasan harç ile kubbe sıvanmıştır.
3-Horasan sıva üzerine güçlendirme harcı uygulanmıştır.4-Güçlendirme harcı (struktura) üzerine karbon elyaf dönülmüştür.5-Sıvası alınan kubbe eteğinde de önce horasan sıva yapılmış, daha sonra güçlendirme harcı yapılarak üzerine lamine şeritler projesine uygun olarak yerleştirilmiştir.
II.II Mimari Müdahaleler
Yapıda onaylı projeler doğrultusunda öncelikle özgün olmayan, yakın dönem yapılmış kuzey doğu yönündeki tuvalet ve gasilhane yapısı itina ile sökülerek camiden uzaklaştırılmıştır.
Kuzey doğu cephesine bitişik konumlanmış tuvalet ve gasilhane yapısı itinalı olarak yapıdan uzaklaştırılmıştır.Kuzey doğu cephesine bitişik konumlanmış tuvalet ve gasilhane yapısı itinalı olarak yapıdan uzaklaştırılmıştır.
Son cemaatte yapılan restorasyon müdahaleleri
Özgün olmayan çatı örtüsü sökümü / Çatı örtüsü yapılması
Geç dönemde yapılan ahşap kubbeler ile kırma çatı öncelikle restorasyon projesine uygun olarak sökülmüştür. Sökülen kubbeler yerine klasik dönem mimarisine uygun olarak tuğla kubbeler örülmüş, kubbe kasnak duvarları ile beden duvarları arasındaki üst örtüde ahşap karkaslı çatı sistemi ile kapatılmıştır. Kubbelerin üst örtüsü kurşun, alt kotta kalan kırma çatının ise üst örtüsü alaturka kiremit yapılmıştır.
Özgün olmayan çatı sistemi ile birlikte yakın dönemde eklenen kuzey duvarındaki ortalama 2,00 m.lik tuğla duvar ile doğu ve batı duvarındaki 0.50 m. lik tuğla duvar özgün almaşık duvar kotuna kadar sökülmüştür. Özgün olmayan çatı sistemi ile birlikte yakın dönemde eklenen kuzey duvarındaki ortalama 2,00 m.lik tuğla duvar ile doğu ve batı duvarındaki 0.50 m. lik tuğla duvar özgün almaşık duvar kotuna kadar sökülmüştür. Son cemaat planıC-C kesitiA-A kesiti
Son cemaat çatı örtüsünde yakın dönem eklentiler ayıklandıktan sonra iç kısımda kalan 3 adet kubbenin taşıtıldığı tuğla kemerlerin üzerine oturduğu mermer sütunlar yeniden imal edilmiştir. Sütunlar günümüze ulaşan özgün mermer sütun detayına ölçüsüne uygun olarak mermerden yapılmıştır. Sütunların montajından sonra tuğla kemer sistemi yine günümüze ulaşan 2 adet özgün kemer sistemine uygun olarak alınan kalıplara göre örülmüştür. Yapının duvarlarında çıkan izlere uygun olarak kubbe gabarisi tekrar yerinde projelendirilmiş, özgün yapım sistemine göre tuğla ile örülmüştür.
Yapılan ahşap çatı karkas sistemi yapılan statik hesaplara uygun olarak üretilmiş, monte edilmiştir. Ahşap kırma çatı konstrüksiyonu üzerine ahşap kaplama, su yalıtımı yapılmış, sonrasında alaturka kiremit döşenmiştir.
Karkas alt kısmı da 1. sınıf çam ahşap kaplama ile düz bir şekilde kapatılmıştır.
Uygulama süreciUygulama süreci
Sıva raspası ve sıva yapımı
Çimento harçlı sıva olan beden duvarlarındaki iç ve dış sıvalar itina ile raspalanmıştır. Raspa işleminden sonra malzeme kaybı olan taş yüzeylerde çürütme ve tümleme işlemleri tamamlanmış, duvarlardaki çatlaklara dikiş atılmış , güçlendirmesi tamamlanan duvarlara iç ve dış beden duvarlarında horasan harç ile sıva yapılmıştır.
Taş söve ve beden üst kot taş silme yapımı
Pencere etrafındaki taş sövelerin bazıları iyi durumda iken bazı söveler kırılmış ve özelliğini kaybetmişti. Özelliğini kaybeden söveler özgün malzemesine uygun olarak değiştirilmiştir. Beden üst kotundaki silme ise projedeki detayına uygun olarak taştan yeniden yapılmıştır.
Çimento harçlı sıvalar beden duvarlarından uzaklaştırılmıştır. Duvarlarda çatlaklara dikiş ve enjeksiyon yapılmıştır.
•Özgün olmayan döşemenin alınması ve döşeme yapımı
Son cemaat ana giriş kapısı ile harim kapısı arasında bulunan özgün mermer döşeme korunmuş, eksik olan kısımları yine mermer döşeme ile tamamlanmıştır. Çimento harçlı olan derzleri itina ile sökülmüş, mermer tozu ile derz yapılmıştır. Giriş kısmının sağ ve sol yanındaki seki üzerleri ahşap döşeme ile yeniden yapılmıştır.
• Kadınlar mahfili yapılması / Doğramaların yenilenmesi
Günümüze sadece batı cephesine bakan duvarda ahşap merdivenleri ulaşan ahşap karkaslı kadınlar mahfili projelerine uygun olarak imal edilmiştir. Yapıdaki simetri göz önüne alındığında kadınlar mahfili doğu ve batı cephesine bitişik olarak yapılmıştır.
Kadınlar mahfili görünüşü
Batı cephesinde merdivenlerinin bir kısmı günümüze ulaşan kadınlar mahfilinin kat döşemesinin oturacağı alanda fotoğrafta görüldüğü üzere tespit edilmektedir.
Yapıdaki bu iz ve belgeler doğrultusunda hazırlanan restorasyon projelerine uygun olarak imalat yapılmıştır. Yakın dönemde değişmiş olan ahşap doğramalar kötü durumda olup bakımsızlık nedeni ile bir çoğunda çürüme gözlemlenmiştir. Bu nedenle 1. sınıf meşe olarak projesindeki detaylara uygun yeniden yapılmıştır.
•Yan girişler ve ön giriş saçağı
Kuzeydoğu ve güneybatı cephelerinde bulunan son cemaat yan giriş merdivenli sahanlık kısmı ve üst çatı örtüsü projesine uygun olarak yeniden yapılmıştır. Çatı bölümlerini taşıyan mermer sütunlar korunmuş ve numaralandırılarak uygulamada özgün yerine monte edilmiştir. Özgün sütunlardan malzeme kaybı olan kısımlar mermer özgününe uygun parçalar ile tamamlanmıştır. Kuzeybatı cephesindeki son cemaat ana giriş üst kısmında kırma çatılı giriş saçağı ahşap karkas olarak yeniden yapılmıştır. Giriş çatı ve saçak üst örtüleri alaturka kiremittir.
Uygulama öncesi batı cephesi giriş saçağı
Uygulama öncesi doğu cephesi giriş saçağı
Sundurma uygulama kesiti
•Son cemaat kalem işi uygulaması
Kuzey duvarında Manastır Konservasyon yetkilileri denetiminde itinalı raspa çalışması yapılarak özgün kalem işleri tespit edilmiştir. İstanbul Bahçeşehir Üniversitesi Mimarlık Bölümünden Sanat tarihi Uzmanı Doç Dr. Mustafa Özer tarafından hazırlanan rapor doğrultusunda restorasyon kalem işi projesi hazırlanmış ve projeler Manastır ile Üsküp Konservasyon yetkililerince onaylanmıştır.
Son cemaat kubbe eteklerinde ve merkezinde yapılması önerilen kalem işi motiflerde projelendirilmiş ve Manastır ile Üsküp Konservasyon yetkililerince onaylanmıştır. Kalem işleri onaylanan projeler doğrultusunda yapılmıştır.
Makedonya- Manastır İshak Çelebi Camii son cemaat yeri örtü sistemi, harim girişi
ve üzerindeki inşa kitabesi ve kalem işi bezeme (restorasyon öncesi)
Makedonya- Manastır İshak Çelebi Camii son cemaat yeri örtü sistemi, harim girişi
ve üzerindeki inşa kitabesi ve kalem işi bezeme (restorasyon öncesi)
Son cemaat uygulama öncesi ve sonrası fotoğrafları
Uygulama öncesi
Uygulama sonrası
Uygulama öncesi
Uygulama sonrası
Uygulama öncesi
Uygulama sonrası
Uygulama öncesi
Uygulama sonrası
Harimde yapılan restorasyon müdahaleleri
•Dış cephede çimento harçlı sıva raspası / özgün olmayan harç ile yapılmış derz alımı ve yapımı
Cephelerdeki çimento harçlı sıva ile özgün olmayan, tutma özelliğini yitirmiş derzler tamamen alınmıştır. Geç dönemde yapılmış derzler taş yüzeylerin üzerine doğru taşkın bir biçimde yapılmıştır. Niteliksiz tüm derzler itina ile cephelerden raspa edilmiş, horasan harç tüm derzler yeniden yapılmıştır.
•Taş ve tuğla çürütme-tümlemeler
Cephelerde malzeme kaybı olan, özgün olmayan taş ve tuğlalar itina ile çürütülerek, özgün ebatlarında ve malzeme niteliklerine uygun malzeme ile tümlenmiş, tamamlanmıştır.
Uygulama öncesi cepheler
Uygulama öncesi cepheler
•Saçak ve kubbe eteklerindeki taş silmeler
Mevcut profilli taş silmeler kötü durumdaydı. Doğal koşullardan olumsuz etkilenen taş silmelerin profilli ön yüzlerinde ciddi kayıplar vardı. Kötü durumda olan silmeler özgün taş yapısına uygun taşlar ile değiştirilmiştir. Yeni taş yüzeylere özgün profil detayı elle işlenerek silmeler özgün mimarisine uygun olarak tamamlanmış, yenilenmiştir.
•Kurşun imalatları
Ana kubbe, tromp üzerleri, saçaklardaki tüm kurşun örtü yenilenmiştir.
Uygulama öncesiUygulama sürecinde kötü durumdaki taş silmelerden kalıp alınarak profil detayına uygun
olarak taş silmeler hazırlanmış ve yerine monte edilmiştir.
Kurşun örtü kötü durumda olup harim iç bölümüne üst örtüden su almakta idi.
Bu nedenle ana kubbe, kasnak etek ucu kurşunları yenilenmiştir.
Kurşun örtü kötü durumda olup harim iç bölümüne üst örtüden su almakta idi.
Bu nedenle ana kubbe, kasnak etek ucu kurşunları yenilenmiştir.
•İç duvarlarda özgün olmayan sıvaların raspalanması ve sıva yapımı
Harim iç duvarları özgün olarak günümüze ulaşmıştır. Sadece Balkan savaşı sırasında kubbesine bomba gelen İshak Çelebi caminin bu bölümünde o dönemde onarım için çimento harç ile sıva yapılmıştır. İç iskele kurulması ile çimento harçlı sıva itina ile sıva raspası yapılarak alınmıştır. Raspa altından çıkan hasarlı olan bölümlerde tuğla çürütme ve tümleme yapılmıştır. Daha sonra özgün harç oranlarına uygun olarak bu kısmında horasan sıvası yapılmıştır.
Kubbenin balkan savaşında bomba gelmesi ile hasar gören bölümü özgün harç karışım oranına uygun olarak hazırlanan horasan harç ile tekrar sıvanmıştır.Kubbenin balkan savaşında bomba gelmesi ile hasar gören bölümü özgün harç karışım oranına uygun olarak hazırlanan horasan harç ile tekrar sıvanmıştır.
•Doğramalar
Özgün olmayan ve kötü durumdaki ahşap doğramalar sökülerek yerine konservasyon tarafından onaylanan projesine uygun olarak ahşap yeni doğramalar yapılmıştır.
Proje sürecinde cami içinde bulunan özgün içlik parçasına göre içlikler detaylandırılmışdır. Uygulamada özgün olmayan içlikler sökülerek özgün detayına uygun olarak yapılmıştır. Özgün olmayan dışlık pencereler sökülerek cami dönemine uygun olarak projelendiren pencereler yapılmış ve monte edilmiştir.
•Ahşap Kepenk ve Harim Giriş Kapısı
Özgün olan ve günümüze kadar büyük ölçüde iyi durumda gelmiş zemin kat pencere kepenkleri ve harim kapısı itina ile sökülmüştür. Öncelikle boya raspası yapılan meşe kepenklerde sonrasında çürüyen, kaybolan bölümler yine meşe ile tamamlanmıştır. Meşe rengine göre cilalanan kepenk aksesuarları pirinçten özgününe uygun olarak yeniden yapılmıştır.
Yakın dönemde değiştirilmiş içlik pencereleri
Yakın dönemde değiştirilmiş içlik pencereleri
Yakın dönemde değiştirilmiş içlik pencereleri
Yakın dönemde değiştirilmiş pencereler ve özgün kepenkler
Özgün harim giriş kapısı
•Kadınlar mahfili restorasyonu
Yakın dönemde yapılan ahşap taşıyıcılı kadınlar mahfili restorasyon projesine uygun olarak korunmuştur. Öncelikle tavan ve ahşap dikmelerin tamamında boya raspası yapılmıştır. Çürüyen ahşap bölümler raspadan sonra belirlenerek özgün malzemesine uygun olarak çürüyen bölümler yenilenmiştir. Sağlamlaştırma işleminin ardından su bazlı boya ile seçilen renge boyanmıştır.
•Özgün olmayan ahşap döşeme sökümü ve yeniden yapılması
Proje sürecinde harim giriş kapısının ön bölümünde pişmiş toprak döşeme tespiti yapılmış ancak Milli Konservasyon Uzmanları tarafından harimde özgün tuğla tamamlatmasına gidilmemiştir. Özgün olan bölümün konservasyon işlemi tamamlanmış, sergilenmesi için üst kısmı cam döşeme ile kapatılmıştır. Yakın dönemde 2.sınıf malzeme ile ahşap olarak kaplanan harim döşemesi sağlıklı olmadığından sökülmüştür. Özgün döşemenin dışında kalan bölüm ahşap kadronlu, 1.sınıf çam kaplama olarak döşenmiştir.
Harim kadınlar mahfili onarım yapılırkenHarimde tespit edilen özgün tuğla döşeme üzeri cam döşeme ile kapatılarak koruma altına alınmıştır.
•Harim iç bölüm kalem işi raspası ve yapımı
Kalem işlerinde araştırma raspası ile birlikte son dönem motiflerin estampajı alınmıştır. Alınan estampajlar taratılmış ve digital ortamda projelere yerleştirilmiştir. Araştırma raspası yapım aşamasında kalem işlerinde ve özgün sıvada oluşan bozulmalarında tespiti yapılmış, bu paftalara hasarlarda işlenmiş, 1/50 ölçekli çıktı olarak Manastır Müzesine teslim edilmiştir.
Yapılan araştırma raspasında üstteki kalem işlerinin 1959 yıllarında yapılan onarımda üzerlerinden renklendirme olarak geçilmek sureti ile yenilendiği görülmüştür. Yakın dönemde yapılan onarımda bazı motiflerin kıvrımlarının niteliğinin kaybettiği, motifi yapmak yerine üst kısmına daha kolay bir motifle geçildiği, özgün durumun bozulduğu da tespit edilmiştir. Yapılan raspalarda üstdeki dönemin niteliksiz olduğu en alt katmandaki kalem işlerinin özgün ve nitelikli olduğu görülmüştür. İstanbul Bahçeşehir Üniversitesi Doç. Dr. Mustafa Özer tarafından hazırlanan rapor da da belirtildiği üzere özgünlük ve nitelik olarak alt katmandaki kalem işlerinin korunması, özgün renklere uygun olarak kalem işi tamamlamalarının ve renk canlandırmalarının yapılması kararına göre uygulama yapılmıştır.
Sekizgen planlı kasnak alt kotunda köşelerdeki mukarnaslar da yapılan raspada üst dönemde alt dönem çiçeklerin şeklinin bozulduğu görülmektedir. Ayrıca renklerinin de değiştirildiği tespit edilmiştir.Araştırma raspasında üst dönem kalem işi onarımlarında motiflerin bazılarının kaydırıldığı da tespit edilmiştir.
Alt katmanda çıkan renkler genelde sarı ve kahverengi ağırlıktadır. Motif iç kısımları sarı tonu iken etraflarında kahverengi hat çekilmiştir. Yaprak ve çiçeklerin iç kısımların da da ince ince kahverengi hatlarda çekilmiştir. Cami genelinde 2 ana renk sarı ve kahverengi tonları hakim iken resim hattının alt ve üst filetolarında, tromplardaki motiflerde, kasnak altı mukarnaslardaki motiflerde mavi renkte kullanıldığı tespit edilmiştir. Restorasyonda eksik olan motiflerde özgün motiflere uygun olarak tamamlama yapılacak, renklendirme ve mevcut kalem işleri üzerindeki canlandırmada alt katmandaki özgün renkler kullanılmıştır.
Balkon altı kısmında bulunan kemer yüzeylerinde üst kısımda kalem işi onarımları sırasında kapatılmış motif sırası açığa çıkarılmıştır. Üst dönemde yapılan onarımlar sonucunda alt dönem motiflerin hatlarının bozulduğu da görülmektedir.Araştırma raspasında üst dönem kalem işi onarımlarında motiflerin bazılarının kaydırıldığı da tespit edilmiştir. Renklerin alt dönemde daha canlı olduğu da raspa sonucunda elde edilen tespitlerdir.Kalem işi bozulma paftası Kuzey cepheKuzey cephesi kalem işi restorasyon paftası,
Bu cephede projede işlenen bir dilim üst katmana
göre müdahale edilmeden bırakılmıştır.
Kalem işi konservasyonuna geçmeden önce tüm özgün yüzeylerde non iyonik sabun ile temizlik yapılmıştır. Temizlik işlemi bitirildikten sonra duvar yüzeyleri yoklanarak boşluklu bölümler tespit edilmiştir. Boşluklu yüzeylerin durumuna göre, tespit edilen kısımlarda dökülme olmaması için ince straforlar ahşap destekler ile yüzeye sabitlenmiştir. Boşluklu olan yüzeylerde mikro enjeksiyon yapabilmek için kalem işi olmayan kısımlardan küçük enjektör delikleri açılmıştır. Öncelikle duvar yüzeyinden ayrılan kısımlara yapılacak enjeksiyon malzemesinin daha kolay gitmesi için alkollü su verilerek bu bölümlerin içi temizlenmiştir. Daha sonra %5,%7,%10 oranlarında paraloid enjekte edilmiştir. Enjeksiyon sırasında enjeksiyon verilen duvar yüzeyi el ile kontrol edilmiş ve doyma oranına bakılmıştır. Enjeksiyon duvarın artık enjeksiyonu almaması yada doygunluk durumuna göre bitirilmiştir. Bu işlemlerden sonra İstanbul Kudep Laboratuarlarından alınan özgün sıva (bkz. İstanbul Kudep Malzeme analiz raporu) karışım oranlarına göre hazırlanan karışımda enjektör ile bir miktar içeriye verilerek mikro enjeksiyon işlemi tamamlanmıştır. Duvarlar bu işlemden sonra tekrar temizlenmiştir. Kalem işi konservasyon çalışmaları bu işlemlerden sonra başlamıştır. Karışım enjektörden geçebilmesi için sıvı kıvamda hazırlanmalıdır. Tüm bu işlemlerden sonra enjeksiyon tamamlanmış olur. Kalem işi uygulaması enjeksiyon sonrasında tekrar temizlenen duvar yüzeyinde yapılmıştır.
•Minber,Vaaz Kürsüsü, Mihrap konservasyonları
Mermer olan minber ve vaaz kürsüsü kimyasal malzemeler ile itinalı bir şekilde temizlenmiş, kötü durumda olan mermer bölümleri itina ile çürütülerek yine mermer ile tümlenmiştir. Mihrapta yağlı boya raspası yapılarak çıkartılan özgün renk katmanlarından açık yeşil rengi ile özgününe uygun olarak boyanmıştır.
Mermer olan Vaaz kürsüsü de yakın dönemde yağlı boya ile boyanmıştır. Yapılan raspalarda sarı boyalı olan yüzey altlarında özgününde varak olduğu tespit edilmiştir.
Mermer olan Vaaz kürsüsü de yakın dönemde yağlı boya ile boyanmıştır. Yapılan raspalarda sarı boyalı olan yüzey altlarında özgününde varak olduğu tespit edilmiştir.
Mermer olan Vaaz kürsüsü de yakın dönemde yağlı boya ile boyanmıştır. Yapılan raspalarda sarı boyalı olan yüzey altlarında özgününde varak olduğu tespit edilmiştir.
Mihrap horasan harç karışımlı sıva olarak yapılmıştır. Mihrap nişinin devasa ebatı mihrabı muhteşem bir güzelliğe ve heybete kavuşturmaktadır. Yapılan raspalarda mevcutta sarı boyalı olan yüzeylerin varaklı olduğu tespit edilmiştir. Restorasyonda bu bölümler varaklanmıştır.Yapılan raspalarda mevcut yazı hattının altından da aynı yazı hattı çıkmıştır.Uygulama sonrasıUygulama öncesi
Raspa işlemi
Raspa işlemi
Uygulama sonrası
Mermer olan minber günümüze özgün mimarisi ile ulaşabilmiştir. Yakın dönemde bazı bölümleri yağlı boya ile renklendirilmiş olan minberde yapılan raspa sonucunda özgününde varak olan bölümler tespit edilmiştir. Restorasyonda AB 57 ile kimyasal temizlik yapılarak varak olan yerler varaklanmıştır.. Aleminde kimyasal temizlik sonrasında varaklanması önerilmektedir.
Uygulama öncesi
Uygulama sonrası
Uygulama öncesi
Uygulama sonrası
Uygulama öncesi
Uygulama sonrası
Uygulama öncesi
Uygulama sonrası
•Minare
Minarede çimento harçlı muhdes derzler alınmış, horasan harç ile derzler yeniden yapılmıştır. Minare külahı sökülmüş ve yenilenmiştir. Şerefe altı mukarnasların da malzeme kaybı olan bölümler imitasyon ile özgününe uygun şekilde tamamlanmıştır.
Uygulama öncesi
Uygulama sonrası
Restorasyon öncesi, şerefe altındaki mukarnaslarda ciddi malzeme kayıpları olduğu tespit edilmiştir. Uygulama sürecinde çürütüp tümleme yönteminin şerefeye zarar vereceğinden tamamlamalar imitasyon olarak yapılmıştır.
Nişantaşı Anadolu
Lisesinin temelleri 1849 yılında, o zamanki Grand rue Pera günümüzdeki adı ile Beyoğlu’nda; İngiliz sefiri olarak görev yapan
Stradford de Redcliffe’in eşi Lady Stratford Redcliffe
tarafından İngilizce eğitim veren bir kız okulu (High School for Girls) açılmasıyla
atılmıştır. İlk dönemlerde İngiliz
elçilik mensuplarının çocuklarına yönelik olan okul bir süre sonra İngiliz topluluğuna
mensup kız çocuklarına da eğitim vermeye başlamıştır. Pera’nın en işlek
caddesinde yer alan okul binası Sultan Abdülmecid tarafından Lady
Redcliffe’e hediye edilmiş ve Kırım Savaşı nedeniyle bir süre kapalı kalmış
olan okul 1881 de tekrar eğitime başlamıştır.
1881 yılından itibaren de okula Osmanlı tebaasından bu semtte ikamet
eden kız çocukları da kabul edilmeye başlanmıştır.
Beyoğlu İstiklal Caddesi’ndeki kız
lisesinin öğrenci sayısının artmasıyla İstanbul’daki yabancıların özellikle de
İngiliz topluluğuna mensup çocukların daha sağlıklı eğitim alabilmeleri için çalışmalara
başlanmıştır. Duruma istinaden İngiliz erkek çocuklarına yönelik daimi ilk
İngiliz erkek okulu olan High School For Boys doğrudan İngiltere Konsolosluğu’nun
himayesinde 1905 yılında kurulmuştur. İngiltere’nin İstanbul konsolosu F. Waugh Stronge
okulun kuruluşunda oldukça faal bir rol oynamıştır. İngiltere’den
bir müdür ve müdür yardımcısı getirilerek, Fransızca ve Türkçe öğretmenleri de
İstanbul’dan temin edilerek, 31 öğrencisi ile Boys School adıyla İngilizce eğitim
ve öğretime başlayan okul altı sene
Galata Kuledibi’nde bulunan eski İngiliz postane binasında faaliyet
göstermiştir. Ancak okul için eğitim yasasının 129. maddesinde belirtilen izin alınmamıştı ve bu nedenle
okul resmi olarak tanınmadı. Ücretsiz olarak eğitim veren okula maddi kaynak
sağlamak adına kuruluşundan hemen sonra 1906 yılında bir çeşit
geliştirme vakfı oluşturulmuştur. İdare
Heyeti tarafından vakıf için kaleme alınan nizamname 6 Nisan Cuma günü
gerçekleştirilen toplantıda görüşülerek onaylanmıştır. Aynı tarihte Mr. Frederick Whittall mutemet olmak ve bağış işini yürütmek için ikna
edildi ve 1930
yılına kadar Mütevelli Heyeti Başkanı olarak görevini sürdürdü.
30 Mart 1908 yılı itibari ile okulda eğitim gören öğrenci
sayısı 45’tir.
Bunların 37’si İngiliz vatandaşı olup geri kalan 8’i tam manasıyla bir İngiliz
eğitimi almışlardı. Öğrencilerin yaşları 8 ila 15 arası değişmekte idi. Öğrencilerin
neredeyse tamamı iş adamları, mühendisler, hükümet dairelerinden çalışanlar,
bankalar, denizcilik ofisleri ve sigorta acenteleri çalışanlarının
çocuklarından oluşuyor.
Bu dönemde okulun idare heyetinin başında ise İngiltere’nin İstanbul Konsolosu Waugh yer almaktadır. Zira bu iki okul İngiliz sefareti tarafından kurularak aralarında diplomatların da yer aldığı idare heyetlerince yönetilmişlerdir. Bir süre sonra; 12 Nisan 1911’de Sultan 5. Mehmed (Reşad)’ın fermanı ile yeni bir okul binası için Nişantaşı Teşvikiye’de üzerinde beş katlı ahşap bina olan arsa yalnızca okul olarak kullanılmak üzere tahsis edilmiştir.
1912 yılında da yeni yerinde eğitime
başlayan okul 1920 yılında çıkan yangınla harap olmuş, yapılan tadilat
esnasında mali açıdan büyük zorlukla karşılaşılmıştır. 3 Mart 1924’ teki
Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile Türkiye Cumhuriyeti Devleti denetimine geçen okul,
21 Kasım 1946 tarihinde yapılan tüzük değişikliği ile okulların yönetimi
İstanbul’da yaşayan İngiliz vatandaşlarının oluşturduğu İngiliz Cemiyeti Şurasına
verilmiştir. İkinci Dünya Savaşından sonra okulun öğrenci sayısının artmasına
ek bina ihtiyacını ortaya çıkarmıştır. 1951 yılında okul, “Lise” statüsünü kavuşmuş
olup 1955 yılında ek bina inşaatı için izin alınarak okul genişletilmiştir.
Ancak artan eğitim maliyetleri ve gerek özel gerekse devlet sübvansiyonlarında
ki yetersizlikler nedeni ile okul bu statüsünden 1966-1969 yılları arasında vazgeçmek
zorunda kalmıştır.
24 Ekim 1971 tarihinde İngiltere Kraliçesi 2. Elizabeth eşi
Edinburgh Dükü Prens Philip ve kızı
Prenses Anne okulu ziyaret etmişlerdir.
1972’de ise İstanbul Valisi, Şişli Kaymakamı ve Milli Eğitim Müdürü okulda
ağırlanmış, Vali Vefa Poyraz tarafından da okul hakkında övgü dolu bir konuşma
yapıldı.
Yine Aralık1973’de İstanbul’un yeni valisi M. Namık Şentürk İngiliz Erkek
Lisesi’ni ziyaret eder ve Türk eğitim sistemi içinde ciddi ve başarılı bir
eğitim merkezi olarak okulun çalışanları kutlar.
Bu yıllarda 15 öğrenci İngiltere, 6 öğrenci Amerika’daki üniversiteler tarafından kabul edildi. 1973 yılında başlayan maddi yetersizlikten dolayı, iki İngiliz lisesinin komiteleri 1 Ekim 1979 tarihinde konsolosluğa bir önerge sunarlar; bağımsız olarak okulu yönetmenin güç olduğu gerekçesiyle okulların Milli Eğitim Bakanlığı’na devredilmesini önerirler ve öneri kabul görür. Milli Eğitim Bakanı Necdet Uğur ile İngiltere Büyükelçisi Sir Derek Dodson’un imzaladığı bir protokol ile EHS kız ve erkek okullarının taşınır ve taşınmaz malları ve yönetimleri, 625 Özel Özel Öğretim Kurumları Kanunu’nun 6. Maddesine göre, Milli Eğitim Bakanlığı’na devredilir. Okul karma Anadolu Lisesi statüsünde eğitim vermeye başlayarak Nişantaşı Anadolu Lisesi adını almıştır.
Bu yıllarda 15 öğrenci İngiltere, 6 öğrenci Amerika’daki üniversiteler tarafından kabul edildi. 1973 yılında başlayan maddi yetersizlikten dolayı, iki İngiliz lisesinin komiteleri 1 Ekim 1979 tarihinde konsolosluğa bir önerge sunarlar; bağımsız olarak okulu yönetmenin güç olduğu gerekçesiyle okulların milli eğitim bakanlığı’na devredilmesini önerirler ve öneri kabul görür. Milli Eğitim Bakanı Necdet Uğur ile İngiltere Büyükelçisi Sir Derek Dodson’un imzaladığı bir protokol ile EHS kız ve erkek okullarının taşınır ve taşınmaz malları ve yönetimleri, 625 Özel Özel Öğretim Kurumları Kanunu’nun 6. Maddesine göre, Milli Eğitim Bakanlığı’na devredilir. Okul karma Anadolu Lisesi statüsünde eğitim vermeye başlayarak Nişantaşı Anadolu Lisesi adını almıştır.
Restorasyon Sonrası Nişantaşı Anadolu Lisesi Restorasyon Sonrası Nişantaşı Anadolu Lisesi
Kariye Camii (Chora Manastır Kilisesi) Restorasyonunda Araştırma-Belgeleme Ve İmalatların Uygulama Seyri
Bizans mimarisinin planlanması ve kilise mimarisi üzerine günümüze dek derinlemesine araştırmalar yapılmıştır. Kariye Camii restorasyonu odaklı yaptığımız bu çalışmada uzmanların analizleri sonucu anıt eserin dönem tipolojisi ve mekânsal, yapısal gramer özellikleri ışığında; tarihsel süreçte yapılan müdahaleler ve değişik imalatlar tanımlanmıştır. yapıdaki mevcut süsleme yoğunluğu ise restorasyon sürecinde artı bir gayret ve dikkati beraberinde getirmiştir.
Harita 1, pervititch
Harita 2, Alman Mavisi
Kariye Hava Fotoğrafı
Kariye Camii 1950’li yıllarda çizilen planı
Yapının Tarihçesi
1.1Khora Manastırının Kilisesi/Kariye Camii Tarihçesi
Edirnekapı yakınlarında Bizans döneminde bir manastır kilisesi olarak inşa edilen yapı İstanbul’un fethinden kısa bir süre sonra Cami haline getirilmiştir. Osmanlı döneminde etrafında zamanla oluşan medrese, tekke, türbe, çeşme, imaret ile birlikte bir manzumenin merkezi olmuştur. Cumhuriyetin ilanından bir süre sonra şehirdeki Bizans anıtlarının restorasyonu ile ilgili çalışmalar çerçevesinde Amerikan Bizans Araştırmaları Enstitüsü ile Dumbarton Oaks’ın çalışmaları ile restore edilmiş ve Ayasofya Müzesi’ne bağlı bir anıt müze olarak varlığına devam etmektedir.(bkz.1-2)
Yapının tarihi Bizans, Osmanlı olarak iki ayrı bölümde değerlendirilmiş. Cumhuriyet döneminde yapılan restorasyon çalışmaları da ayrı bir başlık olarak ele alınmıştır.
Bizans Dönemi / Hora Manastırı
Yapı Harisius Kapısı yakınında, Petra’da ve Konstantinos surlarının dışında kaldığından Hora (taşra – şehir dışı) adını almıştır. Bu durumda manastırın kuruluşunun çok erken bir dönemde 5. yüzyılda olması gerekmektedir. Kaynaklarda yapı ile ilgili veriler Erken Bizans dönemine kadar uzanır. Günümüzde yapının içindeki bazı Meryem ve İsa resimlerinin yanında isimleri ile birlikte hora sıfatı da yazmaktadır.(bkz.3) Belki de Bizans devrinde “Hora” kelime anlamı dışında mistik bir imgeleme anlamı da taşıyordu.1Manastırın kuruluşu ile ilgili bir çok hikaye anlatılmaktadır. Ancak bunların çoğu geç dönemlerde ortaya çıkmış ve bazıları birbirleri ile çelişen hikayelerdir. Bu nedenle yapının kuruluşunu ve banisini belirlemek güçtür. Yapıdan bahsedilen en eski olay 298 yılında Nikomedia (İzmit)’da öldürülen Aziz Babylas ve seksendört öğrencisinin röliklerinin İstanbul’a getirilip şehre gömülmesi olmuştur.2 Ancak Aziz Babylas’ınNikomedialı değil Antakyalı olduğu, bütün bu iddiaların geç dönemlerde ortaya atıldığını iddia edenlerde vardır.3. Ancak bu röliklerin Hora manastırından 10. ve 11. yüzyıllardaki mali sıkıntılar nedeniyle Studios Manastırına satıldığı da bazı kaynaklarda anlatılmaktadır.4 Modern kaynaklarda en çok tanınan hikaye manastırın İustinianos’un eşi Theodora’nın dayısı ve Sasanilere karşı başarılar kazanmış bir komutan olan Theodoros tarafından kurulduğudur.5 Bu iddiaya göre 536 yılından sonra inşaatına başlanan manastırdan önce burada, bir kaç hücre ile küçük ölçekli bir şapel bulunmaktaydı ve Theodoros bu yapıları geliştirip muhteşem bir tesise dönüştürdü.
1 Semavi Eyice, “Kariye Cami”, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, Cilt 4, İstanbul 1994, sayfa 466
2 Alexander vanMillingen, ByzantineChurches in Constantinople, 1912’nin aynı basımı.,London 1974, sayfa 288
3 Paul A. Underwood, The Kariye djami, C:I, New York-London 1966, s. 4, Berger, Untersuchungen, s. 664
4 Haluk Çetinkaya, İstanbul’da Orta Bizans Dini Mimarisi (843-1204), İstanbul 2003, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Sanat Tarihi Anabilim Dalı, yayınlanmamış doktora tezi, sayfa 130’dan J. Strzygowski, “Review of theKahrie camii by F. Shmit”, BZ 16 (1907),
s. 736
5 Albrecht Berger, Untersuchungenzu den PatriaKonstantinopoleos, PoikilaBizantina 8, Bonn 1988, sayfa 662
Ancak altıncı yüzyıl kaynakları, hatta İustinianos’un döneminde inşa edilen yapılar hakkında bir kitap hazırlayan Prokopios bile bu yapıdan bahsetmemektedir. Ayrıca İmparatoriçe Theodora’nın dayısının başarılı bir komutan olmasına da ihtimal verilmez. Manastırın kuruluşu ile ilgili 6.ve 7. yüzyılara ait birçok efsane ancak 9. yüzyıl kaynaklarında anlatılmaktadır. Çok güvenilir olmayan bu iddialar da birbirinden farklı hikayeler anlatır. İmparator Heraklios tarafından sürülen Phocas’ın damadı Priskos ya da Krispos olarak anılan yüksek rütbeli bir asker yapıyı 7. yüzyıl başlarında 612 yılında yenilemiş hatta bir yıl sonra orada ölmüştür. 730 yılında Patrik Germanus İmparator 3. Leon tarafından görevden alınıp bu manastıra gönderilmiştir.6Sekizinci yüzyıldan sonra manastırın varlığı kaynaklarda belirgin hale gelir. İkonoklozma dönemi boyunca bazı olaylara adı karışan manastır V. Konstantinos tarafından birçok baskılara uğrar. Muhtemelen bu nedenle rahipler manastırdan kaçar. Bizans kaynakları yaklaşık 200 yılı bu manastırdan bahsetmez.7
Dokuzuncu yüzyıl sonlarından 11. yüzyıla kadar yapıdan kaynaklarda çok az bahsedilen yapı muhtemelen harap olmuştur.8 Manastır İmparator 1. AleksiosKomnenos’un kayınvalidesi Maria Dukaina tarafından muhtemelen 1077-1081 yılları arasında yenilenmiştir.9 Müessese Komnenos hanedanının daima tercih ettiği gibi “kurtarıcı (soteros) İsa”ya adanmıştır. Bu inşaatın ardından da Patrik 1. Kosmas (görev dönemi 1075-1081) görevinden istifa ettikten sonra yaşadığı bu yapıya gömülmüştür.10On birinci yüzyıl yapısının kapalı kollu yunan haçı planlı bir yapı olduğu sanılır. Ancak ilginç olan manastır, İmparator Aleksios’un küçük oğlu İsakios tarafından kısa süre sonra yenilenmiştir.(bkz.4) Bu yeni inşaata neden gerek duyulduğu bilinmez. Komnenos ailesinin bir ferdi olan İsaakiosKomnenos’un başlangıçta bu yapıya gömülmek istediği bu nedenle bazı ciddi inşaatlarda bulunduğu bilinir. Mezar yapımı sırasında sağ duvarda Deisis sahnesi içinde Meryem‘in yanıbaşında kendisi resmedilmiştir.(bkz.5)Ancak daha sonra Yunanistan’da Meriç nehri yakınlarındaki Ferecik’teTheotokosKosmosoteira Manastırını kurup Hora manastırında bulunan bir takım eşyalarını yeni manastıra nakledilmesini istemiştir.11
On üçüncü yüzyılın ilk yarısında kent Latin işgaline uğradığında manastırın kutsal hatıralarının önemli bir kısmı yağmalanmıştır. Yüzyılın ikinci yarısında Palaiologoslar şehri geri almayı başardıklarında Tekfur Sarayı ile Haliç arasındaki Blakhernea Sarayı imparatorların tercih ettiği bir saray haline gelmiş ve sarayın etrafındaki semtlerde yerleşim yoğunlaşmıştır.
6 John Philip Thomas, Privatereligiousfoundations in theByzantineempire, Washington D. C. 1987 sayfa 118
7 Wolfgang MülerWiener, İstanbul’un Tarihsel Topografyası, 17. Yüzyıl Başlarına Kadar Byzantion-Konstantinopolis-İstanbul, İstanbul 2001, sayfa 160
8 Berger, Untersuchungen, s. 666
9 David Oates, ” A Summary Report on theExcavations of theByzantineİnstitute in the Kariye Camii 1957 and 1958″, DumbartonOaksPapers, sayı 14 (1960), sayfa 230
10 Haluk Çetinkaya, İstanbul’da Orta Bizans Dini Mimarisi (843-1204), İstanbul 2003, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Sanat Tarihi Anabilim Dalı, yayınlanmamış doktora tezi, sayfa 132
11 Robert Ousterhout, ” Theholyspace: Architecture andtheliturgy “, Heaven on earth, editör Linda Safran, Pennsylvania 1998, s. 104
Bu dönemde XI. İoannesBekkos (görev dönemi 1275-1282 yılları arasındadır.) ve 1. Athanasios (görev dönemi 1289-1293 ve 1303-1309 ) gibi patrikler bu manastırda kalmışlardır.12 On üçüncü yüzyılın sonuna doğru manastır kilisesinin kubbesinin bakımsızlıktan çöktüğü bilinir.
14. yüzyıl yapının bugünkü şekline ulaştığı bir dönem olarak önemlidir. 1315-1320/21 yılları arasında kubbesi çökmüş olan kilise büyük logothetesTheodorosMetokhites yapıyı çok kapsamlı bir biçimde yenilemiştir.13(bkz.6 -7)
Metokhites metruk kilisenin tamiriyle birlikte onun kuzeyine iki katlı bir mekan, batıya bir dış narteks, güneyde ise tek nefli, mezar şapeli olarak kullanılacak bir parakklesion inşa ettirmiştir. Yapının tamamını ele alan yeni bir bezeme programı da bu çerçevede belirlenip mozaik ve fresko tekniğinde resimler hazırlanmıştır. Yapının zemin ve mermer kaplamaları, taş bezemeleri, vitrayları ile en ince ayrıntısına kadar süslendiği bilinmektedir. Resim programında İsa ve Meryem’in hayatlarından sahneler, tek aziz ve azizeler resmedilmiştir.14 Kilisenin etrafında manastıra ait trapeza, refektorium, kütüphane, keşiş hücreleri gibi konumları ve biçimleri saptanamayan, ama onarılmış ve iç mekanları yeniden düzenlenmiş pek çok yapının bulunduğu bilinir.15 Bugün müzenin etrafında görülen ve daha eski araştırmalarda tespiti yapılan duvar ve tonoz parçaları muhtemelen bu yapılarla ilgilidir.
Yapının banisi TheodorosMetokhites İmparator II.Andronikos döneminin sonlarında 1328 yılı dolaylarında gözden düşürülüp sürgün edildikten bir süre sonra 1330 yılında Theoleptos adı ile rahip olarak kendi geliştirdiği ve vakıflarla zenginleştirdiği manastıra çekilmesine izin verilir. Methokites son Bizans döneminin en aydın ve bilgili kişilerindendir. Onun meşhur kütüphanesi de manastıra vakfedilmiştir. Manastırın içerisinde misafirlerini kabul ettiği onlarla ilmi tartışmalar düzenlediği özel bir dairesi vardır. Siyasi kişiliği yanında onun değişik konulara ilgisi çok çeşitli konulardaki yazıları dikkat çekicidir.16 13 Mart 1332 yılında bu manastırda vefat ettiğinde kendisi için hazırlattığı mezar şapelinde gömülmüştür. Methokites’in yakın dostlarından ve saray mabeyincisi MihaelTornikes’in’de mezarı buradadır. Palaiologoslar devrinin önde gelen aydınlarından ve tarihçi NikeforosGregoras’da yaşlılığında bu manastıra çekilmiştir. Onun da Methokites’in yakını olduğu bilinir.17Kariye’nin Bizans devrinde kaynaklarda bahsedildiği son olay 1453 kuşatmasında Sarayburnu yakınlarındaki Hodegetria Manastırında bulunan ve şehri koruduğuna inanılan meşhur Meryem Ana ikonasının surlara en yakın manastırlardan biri kabul edilip buraya getirilmesidir. Bazı kaynaklar ikonanın fetih sırasında burada tahrip edildiğini düşünür.18
13 Paul A. Underwood, The Kariye djami, New York-London 1966, C:I, s. 15
14 Çelik Gülersoy, Kariye (Chora), İstanbul 1986, sayfa 11- 16
15 MÜLLER-WIENER, Wolfgang, İstanbul’un Tarihsel Topografyası, 17. Yüzyıl Başlarına Kadar Byzantion-Konstantinopolis-İstanbul, İstanbul 2001, sayfa 162
16 DimiterAngelov, “TheodorosMetokhites : Devlet Adamı, Aydın, Şair ve Sanat Hamisi”, Bir Anıt İki Anıtsal Kişilik, TheodorosMetokhites’ten Thomas Whittemore’a, İstanbul 2007, sayfa 63-73
17 John Freely – Ahmet Çakmak, İstanbul’un Bizans Anıtları, İstanbul 2005, sayfa 221-222
18 Semavi Eyice, Son Devir Bizans Mimarisi, İstanbul’da Palaiologoslar Devri Anıtları, İstanbul 1980, sayfa 46-51
Osmanlı Dönemi Kariye Cami
Bizans döneminin bu önemli kilisesi İstanbul’un fethinden bir süre sonra cami haline getirilmiş ve etrafına eklenen bazı yapılarla bir manzumeye dönmüştür.191453 İstanbul’un fethine kadar kullanılan manastır bir süre boş kalmış şehrin içindeki bazı kilise ve harabeler bilhassa II. Beyazid (1481–1512), döneminde camiye çevrildiğinde Khora Manastır Kilisesi de 1511 ‘de Sadrazam Hadım Ali (Atik Ali Paşa) Paşa tarafından camiye çevrilmiştir.20(bkz.8)Nitekim 953 (1546) tarihli İstanbul Vakıfları Tahrir Defterinde ‘Kenise (kilise) Camii’ adıyla zikredilen mabedin paşanın Çemberlitaş’taki evkafına bağlı olduğu kayıtlıdır.21 Aynı defterlerde caminin yakınlarındaki yeni hücrelerden ve bir bodrumdan bahseder.22
Khora Manastırı’nın cami olarak kullanılması ile ilgili farklı bir görüş ise; kilisenin 1509’dan hemen önce camiye tevdi edildiğidir.23 Şehirde diğer kiliseden çevrilmiş camilerde olduğu gibi bu yapı da bir süre kilise-cami olarak anılmış ama zamanla “Kahriye” ya da “Ka’riye” cami adı da kullanılmaya başlanmıştır. Halil Ethem caminin “Kariye” şeklinde anılmasının daha doğru olacağını belirtmiştir.24
Yapının Osmanlı dönemi için en önemli kaynağı Hüseyin Ayvansarayi’ninHadikatü’lCevami adlı eseridir. Burada yapıdan şu şekilde bahsedilir. “Cami-i mezburKilisadanmünkalibdir…..mezkur Atik Ali Paşa’nın hayrıdır. İttisalinde medresesi vardır. Ve medrese kapusı dahilinde eshabdan Ebu Sa’idü’l-Hudri -radyallahuanh- medfundur….Kurbünde bir imaret ve mekteb, ağa-yıDarü’sa’ade el-Hacc Beşir Ağa’nın hayrıdır ki Ebu Eyyub Ensari civarında medfunolub….. Mahallesi vardır. Der kurb-ı tekfur Sarayı”25
Bizans kilisesini 1511 yılında camiye çeviren Sadrazam Atik Ali Paşa Bosnalıdır ve birçok görevde bulunduktan sonra 1501-1503 ve 1506-1511 yılları arasında iki kez sadrazamlık yapmıştır. Geride birçok hayır eseri bırakan paşanın Çemberlitaş ve Karagümrük semtlerinde iki külliyesi vardır. Ayrıca Edirne, Bursa ve Mora’da bulunan hayır eserleri için geliri oldukça büyük bir yekun tutan vakıflar bırakmıştır.26
19 Mehmet Ziya, Kariye Camii Şerifi, İstanbul 1326
20 Türkiye Diyanet Vakfı ,İslam ansiklopedisi,24. s:495
21 Türkiye Diyanet Vakfı ,İslam ansiklopedisi,24. s:495
22 Ömer Lütfi Barkan, Ekrem Hakkı Ayverdi, İstanbul Vakıfları Tahrir Defteri 953 (1546) Tarihli, İstanbul 1970, sayfa 67-71
23 Yıldız Ötüken, ‘İstanbul Kiliselerinin Fetihten Sonra Yeni Görevleri, Banileri ve Adları’ Hacettepe Beşeri Bilimler Dergisi, Cilt 10,Sayı 2, Haziran 1979, sayfa 78
24 Halil Ethem, Camilerimiz, İstanbul 1932, sayfa 106
25 Ahmed Nezih Galitekin, Ayvansarayi Hüseyin Efendi – Ali Satı Efendi – Süleyman Besim Efendi, Hadikatü’lCevami (İstanbul Camileri ve Diğer Dini-Sivil Mi’mari Yapılar), İstanbul 2001, sayfa 218
26 Havva Koç, “Ali Paşa (Atik, Hadım)”, Yaşamları ve Yapıtları ile Osmanlılar Ansiklopedisi, Cilt 1, İstanbul 1999, sayfa 222-223, T. Okic, “Hadım (Atik) Ali Paşa Kimdir?”, Necati Lugal Armağanı, Ankara 1968, sayfa 501-515
İstanbul’da tarihi binalara büyük zarar veren şiddetli depremlerden bahseden ve 1059 (1648) yılına ait olduğu kabul edilen belgelere göre (TSMA, nr. D 9567) Kariye CamiiXVII. Yüzyıl ortasında oldukça hasar görmüştür. Öncekinden daha şiddetli olan ve camide önemli izler bırakan 1180 (1766) yılı depreminin hemen arkasından cami mimar İsmail Halife tarafından onarılmıştır. Ana mekânın 14.yüzyıl başına ait özgün kubbesi bu depremde tahrip olup kireç sıva ile kaplanarak ahşap bağdadi olarak yenilenmiştir.27Kubbenin pencerelerinin dalgalı kemer hattı düz hatlar haline getirilmiş diğer kubbelerde bu dönemde onarılmıştır.
yüzyılın ikinci yarısında büyük bir onarım geçiren yapının özelikle örtü sisteminde ciddi değişiklikler yapılmıştır.(bkz.9) Bu yüzyıl sonunda 1894 depreminde bir kez daha zarar gören yapının minaresinin petek kısmı ve külah çökmüştür. (bkz.10a,b)Bir süre fotoğraflarda bu haliyle görülen yapı bir süre sonra tekrar onarılmıştır.
22 Mayıs 1766 depremi (Zelzele-i Şedide) Gözlenen hasarın büyüklüğü ve etki alanından dolayı bu depreme ait oldukça fazla bilgi ve belge mevcuttur ve belki de Marmara denizi ve çevresinde gözlenen, en ince ayrıntısına kadar detaylı rapor edilmiş tarihsel depremdir. Osmanlı arşivlerinde bu depremin ardından hasar gören cami ve külliyelerinde başlatılan onarım çalışmalarına ait belgeler mevcuttur. Bu depremde Edirnekapı ve çevresi hasar görmüştür. Kariye Caminin kubbesi bu depremde yıkılmış, ve yapı kısmen hasar almıştır. Dolayısıyla özgün kubbede var olması beklenen tezyinatta yok olmuştur. Kubbe aynı yıl Osmanlı mimarisi uygun olarak ahşap – bağdadi olarak yenilenmiştir.
1894 ‘Büyük Hareket-i Arz’ – 1310 ZelzelesiTarihi kaynaklarda ‘büyük hareket-i arz’ diye isimlendirilen bu deprem, Rumi 1310 yılına rastladığından, İstanbul halkı arasında ‘1310 zelzelesi’ diye anılıyor.Fatih, Beşiktaş, Ortaköy, Sultan Ahmet, Aksaray, Edirnekapı, Topkapı, Balat, Bakırköy, Silivrikapı zarar gören başlıca semtlerdi.Birçok resmi ve sivil bina ile birlikte Kapalıçarşı, Bitpazarı, Yağlıkçılar, Çadırcılar, Mercan Çarşı tarafları, camiler, minareler, medreseler, mektepler karakollar, rıhtımlar, hanlar, dükkânlar, evler yıkıldı.Sultan II. Abdülhamid, Atina Rasathanesi’nden Eserinisti (D.Eginitis) ile İstanbul Rasathanesinden Kumbari (Coumbary)’ye deprem hakkında bilimsel bir araştırma raporu hazırlatmıştır.
1894 Kariye Camii minaresi, Gsipka Kolleksiyonu,
Bu depremde Edirnekapı ve çevreside zarar görmüştür. Kariye Caminin minaresi yıkılmış, yapı kısmen hasar almıştır. 1898’de minare II. Abdülhamid Han tarafından klasik üslupta yeniden yaptırılmıştır.(Bkz.11a,b)
Dr. Hamiyet Sezer’in İstanbul depremleri ile ilgili makalesi daha ayrıntılı bilgi sahibi olmamızı sağlar.
Osmanlı Döneminde yapılan değişiklikler sınırlıdır. Camiye dönüştürülen yapının naosu İslam mimarisinde harime karşılık geldiğinden ana mekâna mermer bir mihrap ile ahşap bir minber hazırlanmıştır.(bkz.12a,b) Mermer kaplı basit bir niş şeklindeki mihrap üzerinde bir şerit halinde zencerek ve üzerinde kıvrık dallar ve rumiler ile dolgulanan bir tepelik vardır. Minberlerde yer alan ayetin burada taşınabilir bir levha olarak asıldığı eski fotoğraflarda görülmektedir. Ahşap minberin görüldüğü fotoğraflar değişik yayınlarda kullanılmıştır.28 Ahşap minberin Kariye Camii’nin müze olmasından sonra Zeyrek Camii’nde kullanılan minber olduğu bazı kaynaklarda ifade edilir.
Bu dönemde Osmanlı mevcut mozaikler ve freskleri ahşap kepenklerle ve alçı sıva ile kapatmış olup kilise duvarlarını kireçle boyamış fresklere ve mozaiklere zarar vermeden koruyup yapının cami işlevselliğine uygun onarımlar yapmıştır.Yapıdaki taş kabartma ve figürler kısmen kazınmıştır.(bkz.13-14-15)Yapının güneybatı köşesine olduğu düşünülen çan kulesi iptal edilerek minare yapılmıştır. Yine dış narteks ve mezar şapelinin güneybatı köşesinde birleştiği yerde dört Bizans dönemine ait sütun ve başlıklar üzerinde muntazam kesme taştan sivri kemerli destekler görülür ki bu mimari üslup Bizansta pek kullanılmamıştır. Bazı araştırmacılar kemerlerin bu köşede yükselen çan kulesini desteklemek için inşa edildiklerini belirtir.29 Ancak Bizans mimarisinde kemerler daha çok yarım yuvarlak şeklindedir. Kesme taş duvarlara da pek rastlanmaz. Osmanlı mimarisinde kesme küfeki taş duvarlara ve sivri kemer kullanımı yaygındır. Bu durumda bu kemerli destekler 16. yüzyıl Osmanlı dönemi ekleri arasında sayılabilir.
Yıkılan kubbenin yeniden yapılması ve depremlerin meydana getirdiği hasarların onarılması dışında,Naos batı cephesinde dış narteks (Türk döneminde son cemaat yeri olarak kullanılmıştır.) pencereleri büyük ölçüde kapatılıp Osmanlı mimarisine uygun, küçük sivri kemerli açıklıklar haline getirilmiştir.(bkz.16)Arkosolıumlardaki mezar lahitleri kaldırılmış olup, güney kanadındaki şapeldeki yuvarlak, taş, kabartma süslü kemerli arkosolıum duvarı kaldırılarak ana mekânla işlevsel bütünlük sağlanmaya çalışmıştır.Yapının kuzey kanadında anneks bölümü yine bu dönemde statik sorunlar nedeniyle tuğla örgü sivri kemerlerle desteklenmiştir.
Narteks ve şapel orijinal zemini şeşhane tuğlalarla kaplanmıştır.Dış nartekste daha önce mevcut olan mermer panolar Osmanlı döneminde başka yapılarda devşirme malzeme olarak kullanıldığı düşünülmektedir. Yapıdaki tüm apsis pencereleri tuğla örgü ile kapatılmıştır. Yine naosta batı cephesindeki üçlü pencereler belli bir kota kadar almaşık örgü ile kapatılmıştır.
18.yüzyılın ilk yarısında yapıya Kızlarağası Hacı Beşir tarafından bir mektep ve aşevi eklenmiş fakat bu yapılar günümüze ulaşmamıştır.
28 Ousterhout,Robert, Başgelen Nezih, Mehmet Ziya,Kariye Camii Şerifi,İstanbul 1326, S:4
29 Ousterhout, Robert, Sanatsal Açıdan Kariye Cami, İstanbul 2002, sayfa 90
Kariye Cami Osmanlı döneminde şehrin Bizans sanatlarından önemli bir örnek olarak ziyaret edilmeye devam etmiştir. 16. yüzyılın ortalarında İstanbul’da bulunan Petrus Gyllius İstanbul ile ilgili kitabında yapıdan bahsetmiştir. Gyllius, yapıdan “bu kadar yüzyıl kent içinde olmasına karşın şimdi bile Khristos Khoras (Dışarıdaki İsa) adını taşır, çünkü eskiden kent dışındaydı” diye bahsetmektedir.30
1568 yılının şubat ayında yapıyı ziyaret eden Gerlach tuhaf bir biçimde kilisenin adından bahsetmez.31ama yaptığı tanımlamaların Kariye’ye ait olduğu düşünülmektedir.32 Uzun süredir cami olarak kullanılan manastırın kilisesi resimlerinden bir kısmını koruduğu gibi yapının güneyinde büyük bir kapı ve sarnıç görülebiliyordu. Gerlach’tan kısa bir süre sonra aynı yerleri gezen Crusio da yapının adını vermeksizin bölgenin bir tasviri ile beraber yapının genel bir tanımını da verir.33 17. yüzyılda yapıdan Evliya Çelebi “Edirnekapı yakınındaki Kariye Cami evvelce bir sanatlı kilise imiş” şeklinde kısaca bahseder.34
yüzyılda yapı çok sayıda seyyah tarafından ziyaret edilir. 1820 yıllarından sonra bazı kitaplar yapının tarihi ve süslemesi ile ilgili bilgi ve çizimler fotoğraflar yayınlar. 1860 yılında Rum mimar Peloppida Kouppas tarafından tamir edilen yapının mozaiklerinin bir kısmı temizlenmiş ortaya çıkarılan tasvirler ahşap kapaklar ve perdelerle örtülmüştür. Bu çalışmanın arkasından yapılan yayın Kariye Cami’nin bilim dünyasınca tanınmasını sağlamıştır.35
1875-1876 yılında yapının bakım ve onarım çalışmalarına girişilmiş ve büyük ölçüde değişiklikler yapılmıştır. 1855 civarı çekilmiş bir Kariye fotoğrafında ve daha eski bazı gravürlerde yapının batı cephesinde görülen dalgalı saçak hattı düzeltilmiş ve örtü sisteminin neredeyse tamamı değişmiştir. Bu restorasyon sırasında yapının minaresi de elden geçirilmiş klasik üsluptaki külah yerine armudi bir külah yapılmıştır.(bkz.17)Bu dönemde yapının önüne ahşap bir sundurma yapılmıştır.
Cumhuriyet Döneminde ise;
1929/30 tarihlerinde Evkaf İdaresi tarafından yapılan onarımda; naostakiKoimesis mozaiği bu dönemde temizlenerek ortaya çıkarılmıştır. Bu dönemde Türk devrinde yapılmış olan bazı eklemelerde çıkarılmış, muhtemelen bu onarım sırasında şapeli ana kiliseden ayıran bölme duvarda kaldırılmıştır.
1945 yılında vakıflarca, Mimar Cahide Tamer tarafından kurşun örtüleri yenilenmiş ve rölövesi çıkarılmıştır.36
Kariye Camisi bakanlar kurulunun 29.08.1945 tarihli kararı ile vakıflardan alınarak müzeler dairesine bağlandı.(bkz.18a,b,c,d)
30 PetrusGyllius, İstanbul’un Tarihi Eserleri, çeviren Erendiz Özbayoğlu, İstanbul 1997, sayfa 182
31 Stephan Gerlach, DessaelternTage-Buch, Frankfurt 1674, sayfa 455-456
32 Robert Ousterhout, “A Sixteenth Century VisitortotheChora”, DumbartonOaksPapers 39, (1985), sayfa 117 33 MartinoCrusio, Turcograeciae, Libriocto, Basel 1584, sayfa 190
34 Yüksel Yoldaş Demircanlı, İstanbul Mimarisi İçin Kaynak Olarak Evliya Çelebi Seyahatnamesi, İstanbul 1989, sayfa 115
35John Freelly – Ahmet Çakmak, İstanbul’un Bizans Anıtları, İstanbul 2005, sayfa 223
36 Cahide Tamer, İstanbul Bizans Anıtları ve Onarımları, İstanbul 2003, sayfa 144-152
(Bkz. 1-2) Kariye Müzesi, Doğu cephesi genel görünüm
(Bkz. 1-2) Kariye Müzesi, Doğu cephesi genel görünüm
(Bkz. 3) Meryem ve Pantakrator İsa figürlü mozaiklerin sol tarafında Hora yazmaktadır.
(Bkz. 3) Meryem ve Pantakrator İsa figürlü mozaiklerin sol tarafında Hora yazmaktadır.
(bkz.4) Kariye Müzesi, 4.inşa evresinin 3 boyutlu canlandırılması
(bkz.5) İç narteks doğu duvarı, Deisis sahnesi içinde Meryem‘in yanı başında İsa görülmektedir (14.yüzyıl)
(bkz.8)Yapının mevcut en eski tarihli fotoğrafı,1860 (Çelik Gülersoy, Khora adlı kitabından alınmıştır.)
(bkz.9)1892, Sebah&Joaillier, Üst örtü ve Bizans mimarisine özgü dalgalı hatların düz satıhlar haline getirildiği görülüyor.
(bkz.10a)1894, Büyük İstanbul Depreminde hasar gören Kariye Camii
(bkz.10b) Kariye Camii’nin 1894 depreminde hasar gören minaresi
(bkz.11a)1903, deprem sonrası yenilenen Kariye camii
(bkz.11b) 1905 Mayıs, Gerard Bell
(bkz.12a ) Khora Kilisesinin ana mekânı; Kariye Camii harimi olarak kullanılırken, 1906 Brooklyn Enstitüsü arşivi
(bkz.12b) 1892, Sebah&Joaillier, Ahşap minber
(bkz.13) mevcut olan mozaikler ahşap kepenklerle kapanmıştır. 1906
(bkz.14a)Freskler ve duvarlar kireç sıva ile kapanmıştır. 1880,Abdullah Freres
(bkz.14b)Osmanlı Döneminde camiye dönüştürülen kilisenin fresk ve mozaiklerinin kireç sıva ile üzeri kapatılarak zarar vermeden korunmaya çalışıldığını bu fotoğrafta görebiliyoruz. 1880, Abdullah Freres
(bkz.15) Yapı camiye dönüştürüldüğünde taş figürlerin suretleri kazınmıştır, 1906 Rus Arkeoloji Enstitüsü
(bkz.15) Yapı camiye dönüştürüldüğünde taş figürlerin suretleri kazınmıştır, 1906 Rus Arkeoloji Enstitüsü
(bkz.16) Osmanlı döneminde dış nartekse açılan sivri kemerli pencereler, 1935 Aralık, Nicolas V. Artamonoff
(bkz.17) 1890’lı yıllara ait bu renklendirilmiş fotoğrafta giriş kapısındaki sundurma ve armudi üslupta yenilenen minare
Kariye Müzesinin Giriş kapısı, 2013; günümüze ulaşmayan Osmanlı döneminde yapılan medresenin bahçe kapısıdır.
(bkz.18a) Kariye Müzesi, Batı cephesi,2013
(bkz.18b) Kariye Müzesi Doğu cephesi,2013
(bkz.18c) Kariye MüzesiKuzey cephesi, 2013
(bkz.18d) Kariye Müzesi Güney cephesi, 2013
1.2 Yapının Tarihsel Süreçte Mimari Açıdan Dönemsel Gelişimi
(bkz.19)Byzantıon,2000 adlı 3d canlandırma projesinde yapının 4. ve 5. Evresi, yeşil renk ile iltürasyon yapılan bölüm 4.evre, diğer birimler ise 14.yüzyıl başında ThedorosMetokites tarafından ana kütleye eklenen mimari unsurlar, yapı günümüzdeki şeklini bu dönemde almıştır.
Yapı ile ilgili çok fazla yenileme ve onarım dönemleri vardır. Bu dönemlemelerle ilgili olarak 1957-1958 yıllarında Amerika Bizans Enstitüsünün yapmış olduğu arkeolojik kazılarda çok ciddi bilgilere ulaşılmıştır. Bu bilgiler ışığında Robert Ousterhout tarafından yapı 5 evreye ayrılmıştır.
Birinci yapım evresi; yanlızca doğu tarafındaki altyapıda görülmektedir ve 5. Yüzyıla tarihlenmektedir. (şemada kırmızı olarak taranmıştır)
İkinci yapım evresi;9.yüzyıla tarihlendirilmektedir. bu evreden günümüze sadece naos altındaki mezar ve yine doğu cephesindeki duvar kalıntıları kalmıştır (şemada koyu kahverengi olarak taranmıştır.)
Üçüncü yapım evresi;bugünkünaos duvarlarının alt kısmında, mermer kaplamaların altında ve diakonion zemini altındadır(şemada açık turuncu renk ile taranmıştır.)
Dördüncü yapım evresi; İsaakios tarafından yenilenen yapı 4. evredir ve naos olarak bugünkü yapının plan şeması bu evrede yapılmıştır.
Beşinci yapım evresi; Metokhites dönemidir ki günümüze ulaşan yapı bu evrede yapılmıştır. Naos kuzey ve güney yönünde genişletilmiş, fresk ve mozaikler yapılmıştır.
Şemada 6. Dönem olarak gösterilen değişiklikler Osmanlı dönemine aittir.
R. G. Ousterhout’un yayınladığı arkeolojik plan
I.ve II. Evrelerin (6 ve 9. Yüzyıllar) en erken tarihli temellerini, III. Evreden naosun doğu temellerini (11.yüzyıl), IV. Evreye ait IsaakiosKomnenos Kilisesi’nin duvarlarını (12.yüzyıl), V. Evreden Theodore Metokhites Kilisesi’ni (14.yüzyıl) ve VI. Evrenin sonraki değişikliklerini gösteren arkeolojik plan (DumbartonOaks) Robert G.Ousterhout, Kariye Cami
11.yüzyıl I. Komnenos Dönemine ait kalıntılar
1957- 58 yıllarında restorasyon çalışmaları devam ettirilirken, drenaj yapmak üzere yapılan kazı calışmalarında yapının doğu duvar dibinde ilk yapım dönemine ait temel kalıntıları ortaya çıkmıştır. Yapının Komnenoslardöneminden önceye ait olduğu ortaya çıkmıştır (Oates1960: 223).Erken Bizans dönemini veren kalıntılar, daha ziyade VI. yüzyıl özellikleri göstermektedir. Bu da, yapının ilk yapımının geç dönemlere ait iddialarını dayanaksız kılmıştır. İlk yapım dönemine ait kilisenin plan özellikleri hakkında bilgimiz mevcut değildir. Kazılarda çıkan neticeye ve özellikle duvar işçiliğine göre farklı safhalar içeren yapı Oates’in tespitine göre yapıda Bizans döneminde altı müdahale izi mevcuttur. (Oates 1960: 225). İlk safhanın, elde çok delil olmamasına rağmen, yalnızca duvar işçiliği dikkate alınarak, VI. yüzyıla tarihlendirilmişti (Oates 1960: 225). İkinci donemle ilgili delil olmamasına rağmen tarihi bilgilere dayanılarak IX. Yüzyılda MikhaelSyncellus tarafından restore edilmiş hali olduğu öne sürülmüştür (Oates 1960: 227).üç ve dördüncü safhalar XI-XII. yüzyıllara işaret etmekte olup, özellikle apsis kısmının duvar işçiliği buna işaret etmektedir.(Oates 1960: 225). En son dönemi, geç Palaiologoslar dönemindeki eklemeler oluşturmuştur. Önceki beş müdahale ise ya yeni bir yapıya, ya da aynı plan üzerinde tamamlamaya işaret etmektedir.
1120 yılına gelindiğinde ise eklerle genişletildiği bilinmektedir. (Pulgher 1878: 31-40, Mathews 1976: 41). 1204 yılındaki Latin istilası sırasında tahrip edilen ve kubbesi çöken Hora Kilisesi, TheodorosMetokhites tarafından 1316-21 yıllarında yeniden ayağa kaldırılmıştır. Manastıra ait birimler olan refektorium, hastane ve trapeza gibi yapıların elden geçtiği bilinse de bu yapıların konumları dahi bugün bilinmemektedir. Bu dönem dış narteks ve şapel (Parakklesion) eklenmiştir. (Cutler/Talbot 1991: 428). On dördüncü yüzyıl yenilemesinde VI ve XI. yüzyıllara ait devşirme malzemeler yapıda kullanılmıştır. (Muller-Wiener 2007: 161). Dış duvar itibariyle 29 m uzunluğundaki Parakklesionun altı mezar iken, sonradan sarnıç olarak kullanılmıştır (Eyice 1963: 36).
Kariye Güney Sarnıcları (parekklesion)
Özellikle Orta ve Geç Bizans Dönemlerinde, kente su taşıyan isale hatlarının tahribata uğrayarak işlev dışı kalması ile manastırların bünyesinde de sarnıç inşa edilmeye başlanmış; bazı altyapı ve kripta’lar su geçirmez sıva ile sıvanarak sarnıca dönüştürülmüştür.
Kariye güney şapelinin altında yer alan beşik tonozlu paralel iki bölümlü, uzun dikdörtgen bu yapıların duvarları su geçirmez sıva ile kaplanmıştır. Başlangıçta bir kripta olarak düşünüldüğü varsayılan bu mekanların daha sonra su ihtiyacının artması ile birlikte sıvanarak sarnıç haline dönüştürüldüğü söylenebilir. Şapelin zemininden sarnıçlara açılan ikişer adet kapağın o dönemde sarnıcın beşik tonozları üzerinde açılan menfezler olduğu görülür ki sarnıçların su kuyusu gibi kullanıldığını gösterir. Yapıların beşik tonozlarının batı yönünde yer alan, iki bölümlü mekanı birbirine bağlayan pişmiş toprak künkler bu yapılara özgü bir detaydır.
Yine doğu yönünde taban seviyesinde yer alan künkler 2013-2014 yılı restorasyonunda yapının çevresinde yapılan drenaj kazıları sırasında bulunan menfez ile bağlantısını ortaya çıkarmıştır. Sarnıçta yer alan bu künklerin besleme ve tahliye kanalı olarak kullanıldığı bilinir. Bu alt yapıların doğu ucu çimento derzli, taş örgü duvar ile kapatılmıştır.
Sarnıçlarda2014 yılında yapılan araştırmada büyük ölçüde derin çatlaklara rastlanmıştır.
Kariye Güney Şapeli Sarnıçları genel görünüm, 2013-2014
Güney Şapeli doğu yönünden görünüm ve alt mekanlara (sarnıç ) bağlantı sağlayan kapaklar (menfezler)
Sarnıçların beşik tonozlarının üzerinde yer alan iki menfezin şapel zemini döşemesi altında kalan kapaklarından biri,
Şapel zemininden sarnıca açılan menfezlerden birinin görünümü ve sarnıcın diğer bölümüyle bağlantılı pişmiş topraktan künk,
Sarnıcın taş duvar örgü ile kapatılan doğu ucu
Sarnıcın doğu ucunda taban seviyesinde yer alan pişmiş topraktan künk,
2014 yılında drenaj ve arkeolojik kazıda doğu ucunda bulunan menfez
Bu çalışma ve daha eski zamanlı kaynaklardan elde edilen veriler ile yapının beş yapım evresi olduğu ortaya çıkartılmıştır.1
Yapım Evresi (5.y.y sonu – 6.y.y başı)
Elde edilen en erken arkeolojik bulgular VI. Yüzyıl başlarını işaret eder. Erken Bizans dönemine tarihlenen bu evre İmp. Justınıanus (527 – 568 ) döneminde bir nekropol alanında saray şapeli olarak inşa edilmiştir. Bu yapıdan günümüze ulaşan izler doğu cihette ana apsisin altındaki temel kalıntılarıdır.2
Yapım Evresi ( 9.y.y )
İkinci yapım evresi olarak nitelendiren inşa Erken Bizans dönemine kadar uzanıp 9.yüzyıla tarihlenmektedir. Fakat bu inşa döneminden günümüze yalnızca naosun altındaki mezar ve tuğla örgü alt yapı kalmıştır. Kilisenin mimarisi ile ilgili herhangi bir bilgi yoktur.3Sanat Tarihçisi Oates bu alt yapı ve hemen üzerindeki aziz mezarının 11. yüzyıla ait olabileceğini söyler.
Onbirinci yüzyıla gelindiğinde ise; 9. Yüzyıl sonlarından 11.yüzyıla kadar kaynaklarda çok az bahsedilen yapı harap olmuştur.4
1 Ousterhout Robert G. ‘’ The Architecture Of The Kariye Camii İn İstanbul, DumbortonOaksStudies 25, (Washıngton, D.C. 1987)
2 Ousterhout1987:12
3 Ousterhout1987:12
4 Ousterhout1987:12
III. Yapım Evresi (11. y.y )
Komnenos Dönemi : (1077 – 1081)
Komnenoslar döneminde gelindiğinde neredeyse tamamen yıkılmış olan yapı İmp. I.AleksiosKomnenos’un kayınvalidesi Maria Dukaina tarafından,o tarihlerde harabeye dönmüş olan yapıların restorasyonuile kilisenin eskisine nazaran daha değişik bir mimaride yeniden inşası dolayısıyla ikinci defa anılır. Bugünkü binanın esasını teşkil ettiği sanılan bu kilise “Soteros” yani kurtarıcı İsa’ya adanmıştı.5
Üçüncü yapım evresi olarak adlandırılan bu yapı, bugünkü yapının naos duvarlarının alt kısmında, mermer kaplamaların altında durmaktadır. Bu yapının kare içinde haç planlı bir yapı olabileceği öne sürülmektedir.6 Yapı yarım yüzyıl sonra bilinmeyen bir nedenle yıkılmıştır.
Yapım Evresi (12. y.y )
II.Komnenos Dönemi : (1120)
Komnenos yapısı olarak bilinen yapının yıkılmasından sonra AleksiosKomnenos’un oğlu IsaakiosKomnenos tarafından neredeyse baştan yapılmıştır. Bu II. Komnenos yapısı olarak adlandırılan dördüncü evredir ve bugünkü kilisenin planında yapılmıştır.7
On ikinci yüzyılda yapının geçirdiği bu dördüncü inşa evresinden, geriye kalan ise; IsaakiosKomnenos’un yapıyı yeniden ihya etmesi ile iç nartekste kendisi için bir mezar yeri hazırlattığı bilinmektedir. Buna göre kilisenin naos duvarları, apsisi ve iç narteks bölümlerinin 12. yüzyıla ait olduğu söylenebilir.8
5 Türkiye Diyanet Vakfı İslam Araştırmaları Merkezi, İslam Tarihi Ansiklopedisi, yıl:2001, cilt 24, sayfa 496,
6 Ousterhout, 1987 :14
7 Ousterhout, 1987 :20 ; Paul Underwood ,The Kariye Djami 4 Vols (New york , 1966 – 75)
8 Türkiye Diyanet Vakfı İslam Araştırmaları Merkezi, İslam Tarihi Ansiklopedisi, yıl:2001, cilt 24, sayfa 495
Yapım Evresi ( 14. y.y ilk yarısı – Geç Bizans Dönemi)
Palaiologos dönemi diyebileceğimiz bu dönemde 1314 – 1321 tarihleri arasında TheodorosMetokhites tarafından yaptırılmıştır. Günümüzdeki yapı büyük oranda bu dönemde şekillenmiştir.
Diğer taraftan Metokhites’in yakın dostu NikephorosGregoras’ın bildirdiğine göre, bu büyük çaplı tamir esnasında mevcut büyük kubbeli ana mekâna dokunulmamış9 olup buna karşılık Komnenos devrine ait naos bölümünün etrafını üç taraftan çeviren bir takım aksam eklenmiştir ki bunlardan kuzeyde iki katlı ek bir mekân (anneks) dış cephesinden başka mimari bir önemi olmamasına karşılık, kilisenin batısına dış narteksi teşkil eden dış hol ile özellikle güneydeki tek nefliparekklesion bu devrin en tipik yapı sanatı örnekleridir.10
On üçüncü yüzyıl sonuna doğru manastır kilisesinin kubbesinin bakımsızlıktan çöktüğü bilinir. Dördüncü evredeki naosun yıkılan kubbesi yine bu dönemde tamamlanmıştır.
yüzyıl başı yapının bugünkü şekline ulaştığı bir dönem olarak önemlidir. Geniş apsisli haçvari naos 12.yüzyıl ürünü ama, tüm yapıda (naos,narteksler,ek şapel) zemin ve duvarlarındaki mevcut mermer kaplamalar, mozaikler,freskler ve tezyinat büyük ölçüde Metokhites’in programı çerçevesinde tarafından yapılmıştır.11
Palailogos sülalesinden ve ileri gelenlerinden birçok kişinin gömüldüğü bu manastır İstanbul’un fethine kadar kullanılmıştır.12
Evre Osmanlı Dönemi (1453- 1923)
Osmanlı döneminin kilisenin mimari dokusuna etkisi; üst örtünün ve cephelerin dalgalı hatlarını düz satıhlara dönüştürülmesi,güneybatı köşesine minare eklenmesi batı cephesine küçük ölçekli sivri kemerli pencereler yerleştirilmesi ve anneks zemin katının tonozlarının yaşadığı statik sorunlar nedeniyle sivri kemerlerle desteklenmesi ile sınırlıdır.
9 Gregoras, Hist. Bonn I ,459
10 EyiceSemavi,Son Devir Bizans Mimarisi, sayfa:47
11Paul Underwood ,The Kariye Djami 4 Vols (New york , 1966 – 75) ; 14-24,Ousterhout 1987: 32-36
12 İslam Tarihi Ansiklopedisi, yıl:2001, cilt 24, sayfa 496,
Kariye Kilisesi bir manastır kompleksinin merkezini oluşturmaktaydı.Bizans döneminde manastırlar kompleksyapılar topluluğu şeklindedir.Manastırlar özellikle 5. ve 7. arasında kültürel-sosyal-toplumsal gelişme göstermiş bu durum mimari dokuyu işlevsel olarak etkilemiştir. Manastırlarda dini eğitim, yaşlı ve yoksullara yardım, sağlık hizmetleri, zanaatkarlık ve meslek eğitimi verilirdi. Kültürel olarak birçok önemli eserler manastırlarda yaşayan keşişler tarafında el yazması olarak kaleme alınmış, tezhip çalışmaları ve ilahiyat araştırmaları yapılmıştır. Bu açıdan Bizans manastırları kendine yeter ekonomik bir birimdir.
Manastırlarda keşişler ve münzevi hayat yaşayanlar yaşardı. Keşiş ve rahiplerin hücreleri dikdörtgen planlı ve beşik tonozlu olup genellikle iki katlı yapılmıştır. Lavra denile hücrelerde hasır şilte üzerinde yatarak çilecilik yaparak nefsi terbiye ederlerdi. Manastırlarda kurucu aile için bir mezar şapeli yer alırdı. Manastırın merkezinde yer alan kilisenin önünde bir çeşme bulunurdu. Ayrıca yemek salonu, trapeza, mutfak, kiler, fırın, şaraphane, çamaşırhane, depolar, kütüphane, revir, dikiş odası, değerli eşyalar odası, idari bina, konuk evleri ve sarnıçlar bulunurdu.
(Kaynak.Manastırlar,Hüseyin Hakan Gazioğlu,2011)
Kariye manastır kilisesinin günümüze ulaşan mimari kurgusu 14. Yüzyıl başlarına tarihlenir.Pastophorionların yeniden tasarımı,kuzey tarafına iki katlı ek yapının yapılması, batıda dış narteks, güneyde parekklesionun da ilavesi ile planın bileşenlerinin düzensizliği göze çarpar. Yapı batı-doğu doğrultusunda meyilli bir araziorta Bizans döneminden kalan ana mekan merkez alınarak yapılmıştır.
Yapının bu ilk hali “kiborion” şeklinde tanımlan bir plan tipinin özelliklerini göstermektedir. Orta Bizans devrinde örnekleri görülen bu plan tipi aslında kare bir mekanın üzerinin kubbe ile örtülmesi ile sağlanmıştır. İç mekanda küçükte olsa parçalara ayrılmayan tek bir alanın oluşturulmasın ilginç bir denemedir. Bazı araştırmacılar bu plan tipini derin kemerler nedeniyle haç tipinin bozulmuş bir çeşidi olarak görürler. Planın kökeni olarak haç planlı yapılar gösterildiği gibi erken Bizans döneminin kubbeli yapıları da önerilir. Türkiye’de İstanbul’da Burgaz Ada Metamorphosis Kilisesi, Boğazda Yuşa Bizans Devri kilisesi, Gemlik Kurşunlu Aziz Aberkios Kilisesi, Mudanya Kumyaka köyü Taksiarhis Kilisesi gibi yapılarda bu plan tipi kullanılmıştır. Bazı yapılar İznik ve İstanbul’da alt yapı şeklinde günümüze ulaşabilmiştir. Yukarıdaki örneklerden de anlaşılacağı gibi plan tipi manastır yapılarında karşımıza çıkar.
Millingen,1912
Millingen,1912
Yapının plan ölçüleri 27.39 m. x 29.29 m.’dir. Müzeye çevrilen caminin ziyaretçi girişi güney cephesinden, ziyaretçi çıkışı batı cephesinden, personel girişi ise kuzey cephesindendir. Kariye Müzesi, 01 sergi alanı (dış narteks), 02 sergi alanı (iç narteks), 03 sergi alanı (naos), 04 koridor, 05 depo, 06 depo, 07 sergi alanı (pareklesyon), 08 sergi alanı (diakonikon), 09 dinlenme alanı, 10 Müdür Odası (prothesis), 12 depo, ve 13 dinlenme alanı olmak üzere 13 mekandan oluşmaktadır. Batı-doğu yönünde meyilli olan arazinin, batı cephesinde ana giriş kapısının önü ±0.00 kotu olarak kabul edilirse, yapının doğusunda yer alan bahçenin en alt kotu -3.38 m.’dir. Doğu cephesi yapının en hareketli cephesidir, doğu cephesinde kubbeyi destekleyen bir paydanda bulunmaktadır. İki adet iç nartekste, bir adet naosta ,iki adet pareklesyon üzerinde, birer adet daikonikon ve prothesis üstünde olmak üzere altı adet kubbesi bulunur. Bu kubbelerden en büyüğü naosun üstünü örtendir
Sergi Alanı (Dış Narteks)
Bugün sergi alanı olarak kullanılan dış narteks, 14. yy.’daMethokites’in yaptığı kapsamlı yenileme çalışmaları sırasında eklenmiştir. Yapının ana giriş kapısı batı cephesinde yer alan K01 kapısıdır. Bugün Kariye Müzesi’ne gelen ziyaretçiler mekanı bu kapıdan terk etmektedirler. Batı cephesi boyunca devam eden dış narteksin plan ölçüleri 18. 92 m. x 4.19 m.’dir.
Dış narteks, Batı duvarı, yapıya giriş kapısı ve mezar nişleri (Arkosolium), 2013
Dış narteksin batı duvarı 4 sıra taş ve 4 sıra tuğla almaşık örgüden meydana gelir. Tuğla boyutları ortalama 32 cm. x 4.5 cm.’dir. Mermer söveli ve iki ahşap kanatlı K01 kapısı (K01) dış narteks batı duvarının ortasında yer alır. Duvarda 4 adet niş mevcuttur. Bu nişlerden en kuzeyde bulunan niş haricindekiler mezar nişlerdir. Nişlerin içlerinde kemerli ve beton dışlıklar bulunur. Pencerelerin alt kotları +3.51 üst kotları +4.47’dir. Duvar üzerinde iki adet mermer çerçeveli mozaik pano yer alır. Bu panoların üstlerinde ve yanlarında yer mevcut olan mermerlerden duvarların mermer levhalarla kaplı olduğu anlaşılmaktadır. Bütün duvar boyunca var olan mermer silmenin üst kotu +3.53’tür. Duvar silmesinin üst kısımlarından tavana kadar tesserea mozaiklerde bezenmiştir. Kuzey duvarda, kuzey cepheye açılan K02 kapısı bulunmaktadır. Kapının üzerinde kemerli bir pencere mevcuttur. Bugün bu kapı kullanılmamaktadır. Duvar 4 sıra tuğla4 sıra tuğla olmak üzere almaşık örgüdür. Duvar boyunca mevcut olan mermer silmenin üst kotu +3.53’tür. Duvar, silmenin üst kotundan tavana kadar tesserea mozaiklerle bezenmiştir.
Dış narteks, Doğu duvarı,iç nartekse giriş kapısı,2013
Doğu duvarı taş-tuğla almaşık örgüdür. Duvarın orta asında iç nartekse geçişi sağlayan K03 kapısı yer alır. Kapı mermer söveli ve ahşap çift kanatlıdır. Duvarda üç adet mermer çerçeveli mozaik pano yer alır. Kapının üstü dışında bütün duvarı dolaşan mermer silmelerin üst kotu +3.52’dir. Silmelerin üst kotlarından tavana kadar mozaik bezemeler mevcuttur. Dış narteksin güneyinde, dış narteksiparekklesiyondan ayıran iki adet sütun ve bunların üzerlerine yerleştirilmiş sivri, taş kemer bulunur.
Batı cephesinde ana giriş kapısının önü ±0.00 olarak kabul edilmiştir. Dış narteks döşemesi güney-kuzey yönünde eğimlidir ve -0.07 kotundan -0.15 kotuna düşer. Döşeme kaplaması 44 cm. x 29 cm. çimento esaslı karo mozaiktir. Mekanın batı kuzeybatı köşesinde 8 adet şeşhane tuğlası yer alır. Bu tuğlaların çapı 38 cm., bir kenarı ise 22 cm.’dir. Karo mozaik kaplama ile şeşhane tuğlaları arasında kot farkı bulunmamaktadır. Dış narteks üst örtüsü, beş adet basık kubbeden meydana gelir. Kubbelerin yükseklikleri ortalama 6.25 m.’dir. Kubbelerin aralarındaki kemerlerde ve batı cephesi beden duvarındaki kemerleri birbirlerine bağlayan metal gergi elemanları mevcuttur. Kubbelerin bir kısmı tesserea mozaiklerle kaplıdır. Diğer yerlerde bulunan mozaikler yok olmuştur.
Dış narteksten iç nartekse mermer söveli, ahşap çift kanatlı kapı, 2013
Dış Nartekstenparekklesiona geçiş, güneybatı köşesi,2013
Dış nartekse güneybatı köşesinden bakış, 2013
Sergi Alanı (İç Narteks)
İç narteks, Metochites’in 14. yy’da yaptığı kapsamlı yenileme çalışmaları sırasında yapılmıştır. Dış narteksten K03 kapısı ile iç nartekse geçilmektedir. İç narteksin plan ölçüleri 17.03 m. x 3.42 m.’dir.
İç narteksin batı duvarı +4.18 kotuna kadar mermer kaplıdır. Mermer kaplamalardan sonra gelen mermer silmenin üst kotu +4.27’dir. Batı duvarı, mermer silmeden kubbe altlarına kadar mozaiklerle bezenmiştir.
İç Narteksbatı duvarı,dış narteksten iç nartekse mermer söveli giriş kapısı,2013
Kuzey duvarında kemerli bir niş yer alır. Robert Ousterhout, bu nişin aslında İsaakiosKomnenos’un kendi için yaptırdığı mezar yeri olduğu fakat daha sonradan fikir değiştirip kendi yaptırdığı Kosmosoteria Manastır Kilisesi’ne gömüldüğündenburanın kullanılmadığı ama yine yapılan mimari düzenlemenin ileriki yıllarda bozulmadığı belirtilmektedir. Yeri nişe göre daha geride kalan beden duvarında ise üç açıklıklı kermerli pencere yer almaktadır. Pencerede beton dışlık doğrama bulunur. Pencerenin alt kotu, +4.59 m., üst kotu ise +5.77 m.’dir. Kuzey duvarı kireç sıvalıdır.
İç narteksin doğu duvarında 09 mekanına açılan K04 kapısı, naosa açılan K05 ve K06 kapıları yer alır. Doğu duvarı, güneyde kubbenin altındaki yerler dışında +4.25 kotuna kadar mermer kaplıdır. Güney kubbesinin altında kalan kısım ve mermer silmelerin üstü ile kubbelerin arasında kalan kısımlar teressea mozaiklerle bezenmiştir. Silme üst kotu +4.33 m.’dir.
İç narteks,Doğu duvarı, naosa giriş kapıları, 2013
09 mekanına açılan K04 kapısının üzerinde kemerli bir pencere boşluğu bulunmaktadır. K06 kapısının iki yanında mermer çerçeveli mozaik panolar yer alır. Güney duvarı +4.10 kotuna kadar mermer kaplıdır. Mermer silmenin üs kotu ise +4.22 m.’dir. Silmelerin üstünde kalan kısım terresea mozaiklerle bezenmiştir.
İç narteks döşemesi +0.15 m. kotundadır. Döşeme mermer kaplıdır. Mermerler çeşitli geometrik şekiller oluşturacak şekilde döşenmiştir. Farklı kalınlıkta bordürlerin ortalarına büyük mermer plakalar yerleştirilmiştir. Mekanın kuzey yönünde bulunan döşeme kaplamalı ise daha düzensiz mermer parçalarından meydana gelmiştir. K03 kapısının önünde paralel kenar dörtgenlerden oluşan 0.30 m. genişliğinde 2.97 m. x 2.24 m. boyutlarında bordür yer almaktadır. Mermerlerin bir çok yerinde çatlaklar mevcuttur. İç narteksin üst örtüsü, kuzeyde yer alan 16 dilimli kubbe, iki basık kubbe ve güneyde yer alan 24 dilimli kubbeden oluşmaktadır. Basık ve dilimli kubbelerin taşıyıcıları olan kemerlerde metal gergiler mevcuttur. Kuzeyde yer alan 16 dilimli kubbenin çapı 3.33 m.,yükseliği ise 3.10 m.’dir. Kuzey, kuzeybatı, batı, güneybatı ve güney yönlerinde birer adet olmak üzere toplam beş adet kemerli penceresi vardır. Pencerelerin alt kotları +7.17 üst kotları ise +8.41 m.’dir. Pencere açıklıkları 0.66 m.’dir. Güney yönünde yer alan 24 dilimli kubbenin çapı 3.59 m., yüksekliği 3.62 m.’dir. Kuzey, kuzeybatı, batı, güneybatı ve güney yönlerine bakan 9 adet pencere kemerlidir. Pencerelerin alt kotları +7.32 m., üst kotları ise +8.51 m.’dir. Pencere genişlikleri ortalama 0.47 m.’dir. İki kubbede de doğramalar değiştirilmiş ve yerlerine beton dışlık doğramalar yerleştirilmiştir. Kubbelerin içleri ve tonozların alt yüzeyleri tesserea mozaiklerle bezenmiştir.
Güney cepheden Kuzey cepheye genel görünüm,İsaakiosKomnenos için kuzey duvarında hazırlanan mezar nişi, 2013
İç nartekse kuzey cepheden genel görünüm, 2013
İç Narteks, Şubat, 1937, Nicolas V. Artamonoff
İç nartekstennaosa giriş kapısı, 2013,
İç narteks üst örtü tezyinatı, 2013
Khora manastır katholikonungünümüzde sergi alanı olarak kullanılan ana mekanı
Günümüzde Kariye müzesinin sergi alanı olarak kullanılan ana mekân; naos, bema ve apsis olmak üzere üç bölümden oluşmaktadır. Geçmişte Khora Manastırının katholikonunun ana mekânını teşkil eden ve doğu-batı yönünde uzanan dikdörtgen naos ve naosun doğusunda dıştan üç cepheli, içten yarım yuvarlak apsis ile bemadan oluşan ibadet alanı 14.84 m. x 9.87 m. ölçülerindedir. Ahşap kubbesinin yüksekliği ise 17.91 m.dir.
Ana mekânın naos nüvesinin üst örtüsünün Osmanlı döneminde 1766 yılında ahşap bağdadi olarak yenilendiğini ifade etmiştik. Yukarıda belirttiğimiz gibi naostakiana kubbenin yüksekliği 17.92 m. olup dört fil ayağı tarafından taşınmaktadır. Kare plandan dairesel plana tuğla örgü dört eşit kemerin kenarlarına yerleştirilmiş pandantiflerle (küresel bingi) geçilmektedir. Kuzeybatı ve güneydoğudaki tuğla örgü küresel binginin içbükey kısmında tuğla örgünün arasında beş ve üç sıra kaba yonu örgü ile muhtemel bir onarım yapıldığı görülür. Her kemerin yarıçapı 4.30 m.dir. Küresel bingilerle kubbe kasnağının birleştiği yerde kubbe konturunu izleyen bezemeli mermer silme mevcut olup hemen sonra 16 pencereli kubbe kasnağı yer alır. Kubbenin ahşap strüktüründe ve üst örtünün kuzeybatı ve doğu yönünde yer yer çatlak oluşumu gözlenmiştir. Yapının doğu kısmında 4 cm. genişliğinde bir çatlak görülmektedir. Başarılı bir biçimde onarılmış olmasına karşın, kutsal mekânın üst örtüsünde kırılma yapmış ve parekklesiondakifreskoların bozulmasına yol açmıştır. Yine ana kubbenin iç yüzeyinin sıvalarının kısmen döküldüğü ve tuğla örgü üst örtüde derz boşalmaları ve çimento harçlı onarım görülmektedir.
Ana mekânındoğu tarafında bema ve apsis yer alır.Bema Bizans kiliselerinde sunağı içeren bölüm olup apsisin önünde tören yapılan kısımdır. Ana neftenikonostasisle ayrılmış ve hafifçe yükseltilmiştir. Kilisenin en kutsal bölümü sayılır.Bemanın genişliği 2.22 m. x uzunluğu 6.04 m. dir. Bemanın kuzey duvarında prothesise geçişi sağlayan, yuvarlak kemerli,profilli mermer söveli, ahşap tek kanatlı kapı mevcuttur. Aziz Ogan Hora= Kariye camii kitabında prothesisibaptisterium olarak nitelemiştir.Güney duvarında ise 75 cm. yüksekliğinde kemerli bir niş yer alır. Bu nişin özgün yapıda diakonikona geçmek için kullanılan bir kapı olduğu fakat sonraki onarımlarda nişe çevrildiği düşünülmektedir. Naostanbemaya yüksekliği 5.5 cm olan profilli mermer bir yükselti ile geçilir
Bema bölümünün üst örtüsü ise ana kubbenin taşıyıcı esas kemer kavsarasına paralel gelişen alt kodu değişen kademeli bir diğer kemer ile örtülü olup böylece bemanın üst örtüsü iki adet tuğla örgü kemer ile örtülmüş olur. Batı yönüne bakanana kubbenin esas taşıyıcı kemerinin genişliği 1.48 m.dir. Üzengi seviyesi +5.89 m. kemerin tepe noktası ise +10.29 m. kotundadır. Doğu yönüne bakan kemer apsis yarım kubbesini destekleyip genişliği 2.21 m. dir ki bu kemeri esas bema üst örtüsü olarak niteleyebiliriz. Kemerin üzengi seviyesi + 5.89 m. tepe noktası ise + 9.92 m kotundadır,
Apsis ise kiliselerde altarın bulunduğu tarafta genellikle yarım daire planlı, kubbe ya da tonoz ile örtülü bölümdür. Tepe noktası + 9.58 m. dir. Böylece ana mekân (naos ve apsis ) bölümü tek ve yarım kubbe ile geçilmiştir.Ana apsisin nişinin kutru ortalama 2.77 m. olup içeriden dışa taşkın, yarım yuvarlak dışarıdan ise çok köşelidir.
Apsisin apsidiolunun merkezinde 3.11 m. yüksekliğinde x 3.66 m. genişliğinde mermer sütunceli yüksek kemerli, beton dışlıklı, üçlü pencere yer alır. Pencere kemerleri atlamalı kompozisyonda damarlı Marmara mermeri ve porfir mermer ile kaplanmıştır. Sütun başlıklarının (capital) mermer yüzeyinde işlenmiş bezemelerin izleri fark edilir durumdadır.
Khora Manastır Kilisesine 1947-1958 yılları arasında Amerikan Bizans Enstitüsü ve DumbertonOaks tarafından yapılan restorasyonda yapının ana mekânında ahşap kirişler kaldırılarak yapıyı stabilize etmek için metal çubuklar takılmıştır.Naosta taşıyıcı payelerin korniş seviyesinin üstünden üzengi hizasında kare bir kontur çizen metal çubukların diğer mekanlar arasında ve dış duvarlarda sürekliliği tespit edilememiştir. Ana mekânın kemer üzengi seviyesinde ve kemer kavsaralarında destek sağlayan özgün ahşap gergilere ait ikişer hatıl boşluğu görülmektedir.
Ana mekânın duvar kalınlıkları 1,20 m. ile 1,68 m. ve daha geniş duvar kalınlıkları arasında değiştiği tespit edilmiştir. Bu duvar kalınlıklarının değişken olmasının sebebi katholikon nüvelerinin değişik dönemlerde inşa edilmesinden kaynaklandığı düşünülebilir.
Sonuç olarak; Yapının analizinde belki de en kafa karıştırıcı şey, daha eski bir kilisenin merkezi kısmının tekrar kullanılmasıdır. Naosun düzgünlüğü ile onu kuşatan Metokhites eklemeleri tam bir tezat içinde; geniş apsisli haçvari naos 12. Yüzyıl ürünü ama mermerleri ve mozaikleri Metokhites’in programı çerçevesinde eklenmiştir. Hem eski naos korunmuş hem de onu bezeyen yeni unsurların muhafazakâr doğası ile naosun eksikliği vurgulanmıştır. ThedorosMetokhites’in bütçesi eski naosu yıkıp yenisini inşa etmeye müsaitti ama kendisi bunu tercih etmedi.(OusterhoutRobert G, Zor Yapıları Okumak : Kariye Camii’nden Dersler)
Ana mekȃnın mermer kaplamaları
Dünyanın ayakta kalabilen sanatsal açıdan en görkemli yapılarından biri olan Khora Manastır kilisesinin iç mekân duvarları ve taban döşemelerini kaplayan, çeşitli cins, boyut ve renkteki mermer plakalar adeta mekânı bir galeriye dönüştürmüştür.
Bizans Sanatının yansıtıldığı yapıların çoğunda olduğu gibi Khora Manastır katholikonunnaosu yapının diğer nüvelerinde olduğu gibi belli bir seviyeye kadar renkli mermer levhalarla kaplıdır. Naosta gözlenen Metokhites’in programı çerçevesinde eklenen mermer kaplamanın düzenliliği ve mozaiklerin muhafazakârlığı, eklentilerle uyumsuz görünüyor. Naostaki mermer kaplamalar Geç Bizans eklentisi olmasına karşın, üslup açısından düzenleri ve simetrisi ile Orta Bizans’ı çağrıştırır.
Duvar yüzeyleri ise zenginliği, gücü ve etkileyiciliği artırmak için belli seviyeye kadar renkli çerçeveli mermer panolarla kaplanmıştır. Tüm duvar cihetleri kemerlerin başlangıç çizgilerine kadar devşirme doğal taş levhalarla kaplanmıştır. Mermer panolar yüzeye kenet ve zıvanalarla sabitlenmiştir.
Khora Manastır katholikonunda dolayısıyla da naosunda kullanılan doğal taşlarda dönem şartları düşünüldüğünde mermer blokların enine kesilerek, yan yana monte edilmesiyle iki farklı yüzeyde simetrik doğal desenler elde edilmesi Bizans Döneminde tekniğin bu anlamda gelişmiş olduğunu gösterir.
Batı duvarı renkli mermer panolarla kaplanmıştır. Batı duvarı boyunca devam eden mermer silmenin üst kotu + 6.03 m.’dir. Kuzey duvarı süpürgelik kotundan silme kotuna kadar mermer levhalarla kaplıdır. Mermer silmelerin üst kotu +5.96 m.’dir. güney duvarı da diğer duvarlar gibi mermer plakalarla kaplıdır.
Ana mekânın kubbe kasnağının etrafını çevreleyen mermer kornişin üzerinde altın yaldızlı süslemeler ve dört kardinal noktada dışa taşkın dairesel yüzeylerde Metokhites’in adı ve ünvanlarının yazılı olduğu monogramlar yer alır. Naosun üst kotunu çevreleyen mermer malzemeden uygulanan opus sectile üslubunda yapılmış olan bordür ve hemen üzerinde altın yaldız boyalı, bitkisel motifli, mermer kakma silme yer alır. Silmenin üst kotu +6.03 m.dir.
Yapı genelinde doğal taşlar duvar ve zemin kaplamaları, rölyeflerde, silmelerde, kapı profillerinde, dış nartekste daha önceki dönemlere tarihlenen sütunlarda kullanılmış olup Osmanlı döneminde de eklenen mihrapta kullanılmıştır.
Khora Manastırı, naosu döşemesinin en dikkat çeken bölümü güney tarafında yer alan 110 cm küçük kare pano şeklinde opus sectile döşemedir. Panonun ortasındaki daire madalyon ile karenin dikey eksenleri üzerindeki daha küçük daireleri çevreleyen ve birbirine bağlayan yekpare turuncu traverten şerit, aynı zamanda panonun çerçevesini de oluşturur. Bu döşemede kullanılan teknik, benzerlerinden tamamen farklıdır ve tanıdığımız örgülü döşemelerin en sade örneğidir.
Zeminde veya çerçevelerde küçük geometrik parçalı dolgular kullanılmıştır. Bu kare döşeme 12.yüzyıl özellikleri sergilemektedir.(Yıldız Demiriz ,Örgülü Bizans Döşeme Mozaikleri İstanbul 2002)
Bema bölümünün zemin döşemesi ise merkezin orta ekseninde yer alan 70×70 kare, dasit kırmızı porfir bir panonun etrafında enleri 6 ile 10 cm. arasında değişen yeşil dasit porfir, yeşil serpantin breşi, Marmara mermeri, turuncu rudistli kireçtaşı, sarı renkli mermerlerden oluşan kuşaklarla çevrelenmiştir. Bu kare panonun bir benzeri naosun giriş aksında yer alır. Bemanın doğu yönünde siyah beyaz breş mermerden, yüksekliği 5. 5 cm. olan bema basamağı yer alır.
Apsisin zemininde ise özgün olarak apsidiolu çevreleyen turuncu rusidli kireçtaşı mevcut olup doğu ucunda apsidiolun merkezi kısmı ise yeşil serpantin breşi ile döşenmiştir. 1947-1958 yılları arasında Amerikan Bizans Enstitüsü ve DumbertonOaks tarafından yapılan restorasyonda yapının ana mekânındaki mermer kaplamalar; apsis ve bema bölümünde arkeolojik kazılar yapılıp apsis zemini rölik muhafazası dışında beyaz mermer ile yenilenmiş olup bema bölümünde ise zeminin mermer kaplamaları büyük oranda özgün bırakılmıştır.
Naosta mermer kaplamaların yerleştirme düzenleri mekânın mimarisini vurgulayan bir programdadır. Alt ve üst bölümler uyumlu bir görüntü sergiler. İç nartekste ise daha iyi durumdaki mermer kaplamalar mimari ile karşıtlık yaratır.
Ana mekânda templonlarda kullanılan mermer rölyeflerin yüzleri Osmanlı döneminde tahrip edilmiştir. Mermer rölyefler de büyük oranda devşirme malzemeden yapılmıştır. Templonlarda yer alan mozaik panoların silme çerçeveleri 14. yüzyıla aittir. Kuzeyde duvar kalınlığı içerisindeki mermer kapı taklitleri de 6. yüzyıla tarihlenir.
Nason ana giriş kapısın çerçevesi yeşil serpatin breşinden yapılmış olup iç nartekse bakan tarafta silmenin alt bölümünde her iki yanda haç işareti mevcuttur. Bu işaretin aynısı Ayasofya’nın dış narteksinde İmparator kapısının yanında yer alan yan kapının silmesinde de aynı cihette yer alır. Ayasofya’nın mermer kaplamalarında zanaatkârların adları bir köşede yazılıdır.
Naosta güney duvarında yer alan Osmanlı döneminde parekklesiona geçiş sağlayan bağlantı kapısı kapatılarak, hem bu yüzeyde hem de diğer mermer kaybı olan yüzeylerde mermer kaplamalar eşleştirilerek, çimento sıva üzeri uygulanarak yenisiyle değiştirilmiştir. Yine daha önce bahsettiğimiz kuzey duvarında mevcut olan nişin; Brooklyn Enstitüsü arşivinde yer alan 1903-1915 yılına ait fotoğraflarda bu nişin mermer levhalarla kapatılmış olduğu görülüyor ki 1948’den sonraki fotoğraflarında bu nişin tekrar açığa çıkarıldığı tespit edilmektedir.
Naos genel görünüm
Khora manastır Kilisesinin ana mekânı, doğudan genel görünüş,2014
Khora manastır Kilisesinin ana mekânı, batıdan görünüş
Batıdan görünüş, Osmanlı Dönemi Kariye Camii harimi, Koimesis (Meryem’in ölümü ) yortusunun mozaik panosunun mermer panolarla kaplandığını görüyoruz. Güneybatı paye köşede ahşap parapet ile çevrili yer, olası bir çeşit maksure bölümüdür. 1903 – 1906 Rus Arkeoloji Enstitüsü arşivi
1903- 1906 Rus Arkeoloji Enstitüsüne ait fotoğraf, Doğu cephesi (apsis) genel görünüş
Ana mekân batıdan genel görünüş,12.yüzyıldan kalan kilisenin duvarları ve ana kubbeyi destekleyen sağlam payeleri üzerinden Metokhites tarafından üst örtüsü, süsleme programı tamamlanarak ihya edilmiştir. 2014 Ocak
1766 yılında Osmanlı Döneminde deprem sonrası, ahşap bağdadi olarak yenilenen tamburlu ana kubbe ,2013
Bema bölümünün üst örtüsü ise ana kubbenin taşıyıcı esas kemer kavsarasına paralel gelişen alt kodu değişen kademeli bir diğer kemer ile örtülü olup böylece bemanın üst örtüsü iki adet tuğla örgü kemer ile örtülmüş olur, 2013
Bema bölümünün üst örtüsü ise ana kubbenin taşıyıcı esas kemer kavsarasına paralel gelişen alt kodu değişen kademeli bir diğer kemer ile örtülü olup böylece bemanın üst örtüsü iki adet tuğla örgü kemer ile örtülmüş olur, 2013
Apsis ise tuğla örgü yarım kubbe ile örtülmüştür. Tepe noktası + 9.58 m. dir. 2014,Ocak
Apsis yarım kubbesi, doğudan genel görünüş, 2014 Ocak
Doğu bema kemer üzengi seviyesi, 2014 Ocak
Ana kubbe kemer üzengi seviyesi, 2014 Ocak
Naosta 14.yüzyıl başında (1321) Geç Bizans dönemi, Metokhites’in programı çerçevesinde eklenen mermer kaplamalar, Ana mekânın panoromik görüntüsü, 2014 Ocak
Khora; naos mermer panoları, 2014 Nisan
Khoranaosunun güney duvarı, skoutlosis tekniği ile uygulanan mermer panolar,2014
1903-1906 naos kuzey duvarı, Osmanlı Dönemi Kariye cami harim, Metokhites’in mermer panoları,
Naos kuzey duvarı, Metokhites’in mermer panoları, 2013
Naosun güney duvarı, 2014 Ocak
Naos güney duvarı , 1903-1906 Rus Arkeoloji Enstitüsü arşivi
Siyah ok işareti ile belirtilen apsisteki ahşap kapak altında fotoğrafta görülen rölik muhafazası ve sunağın temelleri yer alır. Beton ile sıvanmıştır. Turuncu ok işareti ile vurgulanan porfir mermer kapağın altında ise dehlizin olduğu bölümdür. 2013
Naosun kuzeyinde opus sectile döşeme 2014 Nisan
Batı duvarı mermer panoların üst bölümü; bu kuşaklar naosun üst duvar yüzeyini simetrik olarak çevreler. 1906
2013
2014 Ocak, Beyaz mermer üzeri yaldız boyalı, bitkisel bezemeli korniş, altta opus sectile bordür
Mermer üzeri altın yaldızlı bitkisel motifli silme ve opus sectile bordür 2014 Ocak
Geçmişte Khora Manastırının katholikonunun ana mekânını teşkil eden ve doğu-batı yönünde uzanan dikdörtgen naos ve naosun doğusunda dıştan üç cepheli, içten yarım yuvarlak apsis ile Bizans yapılarına özgü derinbemadan oluşan ibadet alanı 14.84 m. x 9.87 m. ölçülerindedir. Naostaki Osmanlı döneminde 1766 depremi sırasında tahrip olan ve ahşap bağdadi olarak yenilenen ana kubbenin yüksekliği 17.92 m. olup dört fil ayağı tarafından taşınmaktadır. Kare plandan dairesel plana tuğla örgü dört eşit kemerin kenarlarına yerleştirilmiş pandantiflerle (küresel bingi) geçilmektedir. Kuzeybatı ve güneydoğudaki tuğla örgü küresel binginin içbükey kısmında tuğla örgünün arasında beş ve üç sıra kaba yonu örgü ile muhtemel bir onarım yapıldığı görülür. Her kemerin yarıçapı 4.30 m.dir. Küresel bingilerle kubbe kasnağının birleştiği yerde kubbe konturunu izleyen bezemeli mermer silme mevcut olup hemen sonra 16 pencereli kubbe kasnağı yer alır. Dört paye tarafından taşınan ana kubbenin yüksekliği ise 17.91 m.dir.
Ana mekânın bema bölümünün üst örtüsü ise ana kubbenin taşıyıcı esas kemer kavsarasına paralel gelişen alt kodu değişen kademeli bir diğer kemer ile örtülü olup böylece bemanın üst örtüsü iki adet tuğla örgü kemer ile örtülmüş olur. Batı yönüne bakan ana kubbenin esas taşıyıcı kemerinin genişliği 1.48 m.dir. Üzengi seviyesi +5.89 m. kemerin tepe noktası ise +10.29 m. kotundadır. Doğu yönüne bakan kemer apsis yarım kubbesini destekleyip genişliği 2.21 m. dir ki bu kemeri esas bema üst örtüsü olarak niteleyebiliriz. Kemerin üzengi seviyesi + 5.89 m. tepe noktası ise + 9.92 m kotundadır. Apsis ise tuğla örgü yarım kubbe ile örtülmüş olup dışardan çok köşelidir. Tepe noktası + 9.58 m. dir. (bkz.) Böylece ana mekân (naos ve apsis ) bölümü tek ve yarım kubbe ile geçilmiştir.
Pastaforia hücrelerinin orijinalde küçük birer kapı ile bağlı oldukları naostan 14. yüzyılda yapılan düzenlemelerle ayrılmıştır. Protesise; kuzey yönünde yer alan anneks zemin katından ve naostan ulaşılırken diakonikona ise güneyde yer alan şapelden geçiş ile mekanbireysel dua hücresi haline gelmiştir. Dilimli birer kubbe ile örtülü bu mekanlar içten yarım yuvarlak dıştan üç köşeli apsislere sahiptir. Diakonikon kubbesinin yüksek bir kasnağı varken protesiskasnaksız basit bir kubbedir.
Bemanın içinde bugün ahşap bir kapakla kapatılan kare şeklinde küçük bir kripta vardır. Bema basamağı kısmen restore edilmiş olsa da hala görülebilmektedir. Apsis yarım kubbesi dışarıdan bir uçan payanda ile destelenmiştir. Naostan iki kapı ile iç nartekse ulaşılmaktadır. Güneyde büyük bir kubbe ile örtülü birim paraklesia ile bağlantılıdır. Diğerlerine göre nispeten dar bir kemerle naosa açılan ana kapıya ulaşılır. Narteksin kuzeyi ise iki bölümlüdür. Bunun kuzeyine bir arkosolium nişi oluşturulmuştur. Buradan yapının kuzey ekine de girilebilmektedir. Bu ana yapının ilk inşa edildiğinde yan mekanları var mıydı? bilinmez.
Ana yapının güneyine inşa edilen paraklesion tek nefli bir şapeldir. (Resim 42) Bu uzun dikdörtgen yapının doğu ucunda yine bir bema kemeri ve içeride yarımyuvarlak dışarıda çok küçültülmüş ve daha sonra tamamen ortadan kaldırılmıştır.’’ denmiş.
1906 tarihi Rus Arkeoloji Enstitüsüne ait bu fotoğraflarda görülen yapıya bitişik nizam bu ahşap yapının 1914 tarihli raporda bahsedilen medrese olduğu görebiliyoruz.
Mimar Sinan’ın eserlerinin listesinin yer aldığı Tezkiretü’1-bünyfınve Tezkiretü’l-ebniye’de adı geçen ve İstanbul medreseleri hakkında 2 Eylül 1914 yazılan bir raporda, dört odalı ahşap bir yapı olan Kariye Medresesi’nin son derece harap bir durumda olduğu belirtilmişti. Ve raporun devamında ‘’Anlaşıldığına göre bu yıllarda medrese
Mimar Sinan’ın eserlerinin listesinin yer aldığı Tezkiretü’1-bünyfınve Tezkiretü’l-ebniye’de adı geçen ve İstanbul medreseleri hakkında 2 Eylül 1914 yazılan bir raporda, dört odalı ahşap bir yapı olan Kariye Medresesi’nin son derece harap bir durumda olduğu belirtilmişti. Ve raporun devamında ‘’Anlaşıldığına göre bu yıllarda medrese
1906 tarihli bu fotoğraflarda medrese işaret oku ile belirtilmiş olan yapıdır. Diğer detay fotoğraflarda daha net görebiliriz.
Mevcut mozaikler ve freskler ahşap kepenklerle ve alçı sıva ile kapatılmış olup kilise duvarları kireçle boyanmıştır.(bkz.)Yapının güneybatı köşesine minare eklenmiştir. Narteks ve şapel orijinal zemini şeşhane tuğlalarla kaplanmıştır.
İstanbul’da tarihi binalara büyük zarar veren şiddetli depremlerden bahseden ve 1059 (1648) yılına ait olduğu kabul edilen belgelere göre (TSMA, nr. D 9567) Kariye Camii XVII. Yüzyıl ortasında oldukça hasar görmüştür. Öncekinden daha şiddetli olan ve camide önemli izler bırakan 1180 (1766) yılı depreminin hemen arkasından cami mimar İsmail Halife tarafından onarılmıştır.19 Ana mekânın 14.yüzyıl başına ait özgün kubbesi bu depremde tahrip olup kireç sıva ile kaplanarak ahşap bağdadi olarak yenilenmiştir.20
Yıkılan kubbenin yeniden yapılması ve depremlerin meydana getirdiği hasarların onarılması dışında, batı cephesinde dış narteks (Türk döneminde son cemaat yeri olarak kullanılmıştır.) pencereleri büyük ölçüde kapatılıp Osmanlı mimarisine uygun, küçük sivri kemerli açıklıklar haline getirilmiştir. Arkosolıumlardaki mezar lahitleri kaldırılmış olup, güney kanadındaki şapeldeki yuvarlak, taş, kabartma süslü kemerli arkosolıum duvarı kaldırılarak ana mekânla işlevsel bütünlük sağlanmaya çalışmıştır. Yapının kuzey kanadında anneks bölümü yine bu dönemde tuğla örgü sivri kemerlerle desteklenmiştir.
18.yüzyılın ilk yarısında yapıya Kızlarağası Hacı Beşir tarafından bir mektep ve aşevi eklenmiş fakat bu yapılar günümüze ulaşmamıştır.
Kariye Camii’nde 1947-1958 yılları arasında Amerikan Bizans Enstitüsü ve Dumberton Oaks tarafından yapılan restorasyonda mozaik ve freskler açığa çıkarılmıştır. Bu restorasyonla ilgili birçok neşriyat yayınlanmıştır.
Bizans Enstitüsü, binayı restore ettikten ve mimari bakımdan etraflı bir incelemesini yaptıktan sonra Kariye Camii Ayasofya Müzesi Müdürlüğü’ne bağlı olarak ziyarete açılmıştır.
Ebu Said El Hudri Türbesi
Günümüzde Kariye Müzesi bahçesinde 2607ada 2 parselde yer alan Ebu Said el Hudri türbesi 1733 yılında II. Mahmud döneminde barok üslupta, yığma taş sistemde medrese kapısına bitişik nizamda inşa edilmiş olup vaktiyle medrese avlusunda yer alan türbe, medresenin ortadan kalkması üzerine bugünkü müstakil konumunu kazanmıştır. Medresenin günümüze ulaşan tek bölümüana kapı, Kariye Müzesinin giriş kapısı olarak kullanılmaktadır.
Kariye müzesi giriş kapısı; bitişiğinde Ebu Said el Hudri makamı
Kariye Müzesine giriş kapısı ve türbe duvarı bahçeden görünüm
Türbede iki kabir vardır. Bunlardan Ebu Said el-Hudri’ye ait olan kabir/makam demir parmaklıklarla çevrilmiştir. Kitabeli şahide ve ayaktaşı vardır.
Türbeyi çevreleyen duvarlarda bulunan pencere üstlerine kitabeler yerleştirilmiştir. Kapı ve pencereler baklava taksimatlı demir parmaklıklarla donatılmıştır. Türbenin kapısı batı yönündeki duvarındadır. Kuzey ve doğu cephesi oval şeklinde olup, üç tane pencere yerleştirilmiştir. Türbenin içinde, türbeyle aynı yaşta ağaçlar bulunmaktadır. Makamın iç duvarında kabrin baş tarafına gelecek şekilde, alüminyum bir tabelada sahabe hakkında bilgi yer almaktadır.
Hz. Hudri’nin kabrini çevreleyen duvarda muhtelif tarihlerde yazılmış, biri Osmanlıca, biri Arapça, biri Türkçe, biri Osmanlıca – farsça olmak üzere dört ayrı kitabe vardır.
Türbesinin giriş kapısındaki kitabede
”Ecile-i Ashab-ı Kiram’dan Hazret-i Ebi Said El-hudri Ashab’dan Malik İbn-i Sinan hazretlerinin mahdumlarıdır ve on beş yaşında iken Beni mustalık gazasına teşrif etti. Fem-i saadet-i Peygamber-i den 1170 hadis-i şerif rivayet buyurmuştur.Bani-i in hankah, Şeyh Muahmmed Arif est. Sene 1304” yazar.
Hacet Penceresi üzerinde yer alan bir diğer kitabe ise; Ashab-ı kiramdan EbiSa’id el- Hudriradıyallahuanhute’ala hazretlerinin merkad-ı şerifleridir, Ketebehu Hazret-i Mütevelli-yi Haseki Sultan sene 1177 (M.1763 / 64)
Meali: ‘’Şu halde bil ; gerçekten , Allah’tan başka ilah yoktur’’ Muhammed suresi,19
Türbenin 1146/1733 yılında inşa edildiği Hayrat sicil kayıtlarından anlaşılmaktadır. ancak kabir tarihinin daha önceki yüzyıllara uzandığı tahmin edilmektedir.
Bu sahabe türbesi ile ilgili daha geniş bilgiler ;
Ünver, Süheyl, 1953, İstanbul’da sahabe kabirleri ve İstanbul fethi derneği yay., Ankara. -Yılmaz, Necdet, 2006, yayınlarında mevcuttur.
Türbe duvarları günümüzde strüktrel olarak sorun teşkil etmektedir.
Mustafa Ağa Çeşmesi(H.1079- M.1668)
Kariye Müzesinin kuzeybatı köşesinin karşında yer alan çeşme kesme taştan, sivri kemerli, mermer ayna taşlı, dikdörtgen formlu, hazneli, çift sekili, taş tekneli, geniş saçaklı, kiremit örtülü kırma çatı olarak yapılmıştır. Günümüzde akar durumda değildir.Çeşme ve çevresi1978 yılında Türkiye Turing ve Otomobil Kurumuadına ÇelikGülersoy tarafından restore edilmiştir
Sivri kemerinin üzerindeki kitabe taşının yeri boştur. Bu taş tamirden önce de yoktur. İ.H. Tanışık kitabenin birinci satırının Mustafa Ağa’nın ismi ile başladığını, alt tarafındaki kelimelerin kırık ve okunmaz halde olduğunu yazdıktan sonra tarih kartuşundaki yazıyı şöyle tespit etmiştir.
“ Âb-ı dii-keş can-fezâayn-ül-hayat” (1079)
2011, Haziran
2014, Haziran
1974, restorasyon öncesi
1977, restorasyon sonrası
Restore fotolarında Çelik Gülersoy’un Kariye (chora ) adlı çalışmasından yararlanılmıştır.
Khora manastırı’ nın İsa’ ya sunulmuş olan kilisesi evvelce büyük bir kompleksin merkezini teşkil ediyordu. Khora kelime manası ile taşra, sur dışı demektir. Bu nedenle 413 yılında yaptırılan kara surlarından önce inşaa edildiği düşünülse de kaynaklarda yapı ile ilgili 8. yy da kesin bilgilere ulaşılmaktadır.
Manastır ile ilgili ikonoklazma akımı sırasında yaklaşık 200 yüzyıl bir bilgi yoktur. Yapının yeniden canlanışı 11. Yüzyıl sonu İmparator I.Aleksios Komneos zamanında olur. İmparatorun kayın validesi Maria Dukaina harap olan kiliseyi yeniden yaptırır. Yapımdan kısa bir süre sonra İmparator Aleksios’ un küçük oğlu İsaakios tarafından kilise tekrar yenilenir. Bu aşamada İsaakios iç nartesin sağ duvarı önüne kendine mezar yeri yaptırır. Ancak öldüğünde buraya değil Trakya’da Meriç kıyısındaki Kosmosoteria manastırına gömülür. Mezar yapımı sırasında sağ duvarda Deisis sahnesi içinde Meryem‘in yanıbaşında kendisi resmedilmiştir. (bkz.foto 1).
(Foto-1) İç narteks doğu duvarı üzerinde Deisis sahnesi içinde Meryem‘in yanıbaşında İsaakios görülmektedir (14.yüzyıl)
Şehrin 1204-1261 yılları arasındaki Latin işgali sırasında da kilise ve manastır hakkında bir bilgi yoktur. Yapının tekrar canlanışı 14. Yüzyılda saray ileri gelenlerinden olan Teodoros Metohites zamanında olur. Metohites kiliseye bugünkü şeklini verir. Mozaik ve frekslerde onun zamanında yapılmıştır.
Osmanlı zamanında yapı mimarisini etkileyecek çok fazla bir müdahalede bulunulmamıştır. En önemli değişiklik batı cephesi sağ köşesindeki çan kulesi yerine minare yapılmış olmasıdır
Tayfun önerin hazırladığı restitüsyon çizimi (14.yüzyıl)
Yapı ile ilgili çok fazla yenileme ve onarım dönemleri vardır. Bu dönemlemelerle ilgili olarak 1957-1958 yıllarında Amerika Bizans Enstitüsünün yapmış olduğu arkeolojik kazılarda çok ciddi bilgilere ulaşılmıştır. Bu bilgiler ışığında Robert Ousterhout tarafından yapı 5 evreye ayrılmıştır.
Birinci yapım evresi; yalnızca doğu tarafındaki altyapıda görülmektedir ve 5. Yüzyıla tarihlenmektedir. (şemada kırmızı olarak taranmıştır)
İkinci yapım evresi;9.yüzyıla tarihlendirilmektedir. bu evreden günümüze sadece naos altındaki mezar ve yine doğu cephesindeki duvar kalıntıları kalmıştır (şemada koyu kahverengi olarak taranmıştır.)
Üçüncü yapım evresi;bugünkü naos duvarlarının alt kısmında, mermer kaplamaların altında ve diakonion zemini altındadır(şemada açık turuncu renk ile taranmıştır.)
Dördüncü yapım evresi; İsaakios tarafından yenilenen yapı 4. evredir ve naos olarak bugünkü yapının plan şeması bu evrede yapılmıştır.
Beşinci yapım evresi; Metokhites dönemidir ki günümüze ulaşan yapı bu evrede yapılmıştır. Naos kuzey ve güney yönünde genişletilmiş, fresk ve mozaikler yapılmıştır.
Şemada 6. Dönem olarak gösterilen değişiklikler Osmanlı dönemine aittir.
YAPININ YAPIM TARİHÇESİ
5 VE 6. YÜZYIL (YAPI KURULUŞU)
9.YÜZYIL 6. YÜZYILDAKİ YAPI YIKILIYOR YERİNE TEKRAR KİLİSE KURULUYOR
11.YÜZYIL,9.YÜZYIL YAPISI YERİNE KURGULANIYOR
YÜZYILDA YAPI BUGÜNKÜ NAOS,ANA MEKAN KURGUSU İLE YAPILIYOR
14.YÜZYILDA METOKHİTES TARAFINDAN PARAKLESİON,DIŞ VE İÇ NARTEKS İLE KUZEYDEKİ İKİ KATLI KÜTÜPHANE YAPISI EKLENİYOR VE BUGÜNKÜ KİLİSE YAPISI OLUŞUYOR
16.YÜZYIL 1508 ÇAN KULESİ KALDIRILIP MİNARE YAPILIYOR VE CAMİYE DÖNÜŞTÜRÜLÜYOR.
16.YÜZYIL VE 20.YÜZYIL BAŞINA KADAR, YAPI ALANINA MEDRESE,TÜRBE,ÇEŞME GİBİ YAPILAR YAPILIYOR. DEPREMDE YIKILAN ANA KUBBE AHŞAP STRÜKTÜRLÜ OLARAK ONARILIYOR. BATI VE GÜNEY DE DALGALI OLAN ÜST ÖRTÜ TEK EĞİMLİ HALE GETİRİLİYOR.PARAKLESİONU NARTEKSTEN AYIRAN DUVAR KALDIRILIYOR.DIŞ NARTKES VE PARAKLESİON DÖŞEMELERİ TUĞLA YAPILIYPR.MOZAİK VE FREKSLER SIVANIYOR,NAOSA MİHRAP YAPILIP MİNBER KONUYOR.PARAKLESİONDAN NAOSA BİR GEÇİŞ DAHA AÇILIYOR.NAOS ANA KUBBE PENCERELERİBİR ATLANARAK KAPATILIYOR. BATI VE DOĞU PENCERE SİSTEMLERİ DEĞİŞTİRİLİYOR
1948 YILINDA MÜZEYE ÇEVRİLEN YAPI BU TARİHTEN 1966 YILINA KADAR AMERİKAN BİZANS ENSTİTÜE TARAFINDAN ONARILIYOR.YAPININ STATİK SORUNLARINDAN DAHA ÇOK MOZAİK VE FRESK KONSERVASYONU AĞIRLIKLI OLAN BİR ÇALIŞMA OLUYOR. BU DÖNEMDE AHŞAP GERGİLER YERİNE DEMİR GERGİ SİSTEMİ YAPILIYOR, ÇATLAKLAR ÇİMENTO ENJEKSİYON İLE ONARILIYOR. SIVASI BOŞALAN MOZAİKLERİN SIVASI SABİTLENİYOR.OSMANLI DÖNEMİNDE ÜZERİ KAPATILAN MOZAİK VE FRESKLER SIVADAN ARINDIRILIP AÇIĞA ÇIKARTILIYOR.TEMİZLİK VE RENKLENDİRME ÇALIŞMALARI YAPILIYOR.PARAKLESİONDAN NAOSA GEÇİŞ SAĞLAYAN İKİNCİ KAPI KAPATILIYOR.NAOS ZEMİNİ BETONARME OLARAK YAPILYOR. YOK OLAN MERMER LEVHALAR TAMAMLANIYOR.DIŞ NARTEKS VE PARAKLESİONDAKİ DÖŞEMELER YENİLENİYOR.