Etiket arşivi: UNESCO

Kariye Müzesi Restorasyonu ve Konservasyonu Hakkında ICOMOS Bilgi Notu

1-Eserin Dünya Miras Listesi’ne girdiği zamanki durumu neydi?

Türkiye, UNESCO tarafından 1972 yılında kabul edilen “Dünya Kültürel ve Doğal Mirasının Korunması Hakkında Sözleşme”yi 1983 yılında imzalamıştır.

“İstanbul’un Tarihi Alanları” adıyla 6 Aralık 1985 tarihinde 356 nolu kod ile Dünya Miras Listesi’ne alınan dört koruma alanı, söz konusu liste’ye alınmadan çok daha önce ulusal mevzuat kapsamında ilk koruma planları hazırlanmış ve onaylanmıştır. Topkapı Sarayı ve Sultanahmet Bölgesi 1953 yılında ‘’Arkeolojik Park’’ olarak ilan edilmiş; Zeyrek Camii ve çevresi 1979 yılında, Süleymaniye Camii ve çevresi 1977 yılında ve Kariye Müzesi’nin de içinde bulunduğu alan olan Kara Surları ise 1981 yılında koruma altına alınmıştır.

Dünya Miras Komitesi tarafından üstün evrensel değer taşıyan varlıkların tanımlanmasında kullanılan ölçütler kapsamında (1-2-3 ve 4 nolu) kültürel kriterleri karşılayan İstanbul Kara Surları, UNESCO’nun 1985 yılında ‘’İstanbul’un Tarihi Alanları’’ adıyla ilan ettiği dört Dünya Miras Alanı’ndan (DMA) biridir. Üstün Evrensel Değer (ÜED) beyanında bu alan, Theodosius döneminde yapılan Kara Surları’nın iki tarafındaki alan ” olarak betimlenmiştir. Kara Surları Tarihi Yarımada’yı batıda, kara yönünde sınırlayan ve güneyde Marmara Denizi’nden başlayıp kuzeyde Haliç’e kadar uzanan surları ve yakın çevresini içerir ve yaklaşık olarak 6 km uzunluğunda 16,5 hektarlık bir alana yayılır.

İstanbul Dünya Miras Alanlarının Dört Bileşeni Miras Alanı: (1) Sultanahmet Kentsel Arkeolojik Dünya Miras Alanı, (2) Süleymaniye Camii ve İlişkili Bileşenleri Dünya Miras Alanı, (3) Zeyrek Camii ve Dünya Miras Alanı ile İlgili Bileşenleri, (4) İstanbul Kara Surları ilgili Bileşenleri

İstanbul Dünya Miras Alanlarının Dört Bileşeninden biri olan Kara Surları’nın kültürel hinterlandında Chora (Kariye Müzesi), Tekfur Sarayı- Blakhernia Sarayı da dahil olmak üzere küçüklü büyüklü birçok anıt eser yer almaktadır.

Kariye Müzesi’nin konumlandığı Edirnekapı semti; Tarihi Yarımada içerisinde yer alıp Ayvansaray semtini de içine alan ve aynı zamanda kentin batı surları ile çevrelenen İstanbul’un en yüksek tepesi olan Edirnekapı da yer alır.

Altıncı yüzyıla giden tarihsel geçmişi ile çok katmanlı bir yapıya sahip olan Kariye Müzesi, Bizans’ın geç döneminde (Paleologos Hanedanı Dönemi) 1316-21 yılları arasında Theodoros Metokhites tarafından büyük ölçüde yenilenerek ve bezenerek bugünkü şeklini almıştır. 14.yüzyıldan günümüze ulaştığı düşünülen Kariye Müzesi’nin mozaikleri ve freskleri “Başkent Üslubu” dediğimiz Bizans Rönesansının en muhteşem eserleridir.

Bizans döneminin bu önemli manastır kilisesi İstanbul’un 1453 yılında fetih edilmesi ile bir süre boş kaldıktan sonra II. Beyazıd döneminde 1511 yılında Sadrazam Hadım Ali (Atik Ali) Paşa tarafından camiye çevrilmiştir. Türk devrinde, kilise dışındaki manastır yapıları zamanla yıkılarak kaybolmuştur.

Kariye Cami’si, Bakanlar Kurulunun 29.08.1945 tarihli kararı ile    Müzeye dönüştürülmüştür. Yapı bu tarihten sonrada birçok kez lokal onarımlar görmüştür. 6.12.1985 tarihinde ‘’İstanbul Tarihi Yarımda’’ genelinde Dünya Miras Listesi’ ne giren Kariye Müzesi yapı özelinde de 16.09.1987 Korunması gerekli kültür varlığı olarak tescil edilmiş ve anıt eser statüsünde koruma grubu I olarak belirlenmiştir.

Anıt eser, Dünya Miras Listesi’ne girdiği 1985 tarihinden hemen önce hazırlanan iki raporda;

1981 Mora, Kariye Camii Raporu’nda çatı örtüsünde ki kurşun levhaların ve su borularının kötü durumda olduğundan, dış cephelerde derz boşluklarının yakın dönemde doldurulmuş olduğu, tuğla kırıklı çimento bağlayıcılı harçlı sıvaların kullanıldığı ve yüzey çatlaklarına dolan yağmur suyunun buharlaşmasına engel olduğu ifade edilmekte olup, boyalı yüzeylerde tuzlanma sorunun mevcut olduğu belirtilmiştir.

1983 Massari raporunda son yıllarda restorasyonla yapının büyük ölçüde koruma altına alındığı fakat yıllar içerisinde oluşmuş tahribatın etkilerininde görüldüğü belirtilmektedir. Raporda mevcut olan nemin ölçüldüğü, yapının eğimli yoldan ve çatıdan gelen yağmur sularına maruz kaldığı belirtilmiştir. Kubbe ve kemer içlerindeki mozaik ve duvar resimleri kayıplarının çatıdan gelen sudan kaynaklı olduğu belirtilmiştir. Genel olarak sıvanın kayıplarına yol açan nedenlerden birininde nem çekici tuzlanmanın varlığından kaynaklı olduğu ifade edilmiştir. Raporun sonunda genel olarak nem, tuzlanma, yoğunlaşma nedeni ile nemlilik ve lokal olarak çatıdan sızan sulardan bahsedilmiştir. Ve sorunlarla ilgili çözüm önerileri sunulmuştur.

Her iki raporda Kariye Müzesi’nin 1985 yılındaki mevcut durumu belirtilmiştir. Anıt eser Ayasofya Müzesi’ne bağlı ulusal bir müze olarak varlığına devam etmekte olup günümüzde tarihinin en geniş kapsamlı restorasyonunu geçirmektedir.

2-Tarih boyunca kaç defa restorasyon ya da onarım gördü?

Günümüzde Kariye Camii veya Kariye Müzesi adları ile tanınan yapı, Ayasofya’dan sonra en fazla tanınan anıt eserlerimizdendir. Yapı geçmişte İstanbul’un altıncı tepesinde Haliç’in güneyinde inşa edilen Khora Manastırı’nın İsa’ya ithaf edilmiş ana kilisesiydi. Altıncı yüzyıla giden tarihsel geçmişi ile çok katmanlı bir yapıya sahip olan Kariye Müzesi, evvelce büyük bir kompleksin merkezini teşkil ediyordu. Khora kelime manası ile taşra, sur dışı demektir. Bu nedenle 413 yılında yaptırılan kara surlarından önce inşaa edildiği düşünülse de kaynaklarda yapı ile ilgili 9. yy da kesin bilgilere ulaşılmaktadır.

11. Yüzyılda İmparator I.Aleksios Komneos’un kayınvalidesi Maria Dukaina zamanında harap olan kilise yeniden ihya edilmiş olup bu inşa döneminden sonra tekrar harap olan yapı bir süre sonra İmparator Aleksios’ un küçük oğlu İsaakios tarafından 12.yüzyılda tekrar ihya edilir. Bu dönemden günümüze ana mekan (naos) kalmıştır. Fakat yapılan son araştırmalarda iç narteksin de bu dönemden kalmış olabileceği ön görülmektedir. Bizans’ın geç döneminde (Paleologos Hanedanı Dönemi) 1316-21 yılları arasında Theodoros Metokhites tarafından büyük ölçüde yenilenerek ve bezenerek bugün ki mimari kurgusu ve şeklini almıştır. Bu inşa döneminde yapıya parekklesion, anneks, pastoforium gibi mimari hacimlerin yanı sıra bir depremde yıkılan ana mekan kubbesinin bu dönemde tuğla örgülü olarak yeniden ihya edildiği bilinmektedir. İç narteks ise bazı kaynaklarda 14. Yüzyılda inşa edildiği belirtilmiş olsa da 12.yüzyıl inşa dönemine ait olabileceğini ifade eden bazı kaynaklarda mevcuttur. Mozaik ve freskleri ile Bizans sanatının ve dünya sanatının gelişiminde çok önemli bir yere sahip olan yapı Erken İtalyan Rönesansı anıtlarıyla özellikle de Giotto’nun Arena Şapeli’ndeki freskolarıyla kıyaslanır.

Osmanlı döneminde; etrafında zamanla oluşan medrese, tekke, türbe, çeşme, imaret ile birlikte bir manzumenin merkezi olan yapının mimarisini etkileyecek çok fazla bir müdahalede bulunulmamıştır. 1511 yılında yapı camiye tevdi edilirken güneybatı köşeye minare ve naosa mermer bir mihrap eklenmiştir. Önemli değişikliklerden biri de 1766 depreminde yıkılan merkezi kubbenin mimar İsmail Halife tarafından ahşap bağdadi olarak yenilenmesidir. Sultan Abdülaziz Han döneminde 1875-1876 yılında yapının bakım ve onarım çalışmalarına girişilmiş; İstanbullu Mimar Peloppida Kouppas tarafından mozaikler kısmen temizlenmiş ve ahşap kepenklerle kapatılmıştır. Aynı tarihlerde kubbelerin ve üst örtü sisteminin dalgalı hattı doldurularak düz satıhlı olarak düzenlenmiştir.

II. Abdülhamit Döneminde 1894 depreminde minarenin petek kısmı çökünce bir süre sonra 1898’de klasik üslupta tamamlanmıştır. 1903-1906 yıllarında ise yapı Rus Arkeoloji Enstitüsü tarafından kısmen onarılmıştır.

Osmanlı sonrası Cumhuriyet Döneminde ise belli başlı onarımlar, 1929/ 1930 arasında Evkaf İdaresinin yaptığı kısmi onarım, 06.09.1945/ 27.03.1946 yıllarında yapı ile ilgili iki onarım keşfinin hazırlandığı bilinmektedir. Mimar Cahide Tamer’in yaptığı ilk bilimsel restorasyon çalışmaları ki bu restorasyonda yapının özellikle kurşun örtüleri yenilenmiş ve bir rölövesi çıkarılmıştır.

1948-1959 yılları arasında  Amerikan Bizans Enstitüsü (Byzantine Institute of America) ve Dumbarton Oaks Fieldwork Committee işbirliği ile, merkezî ibadet alanı (naos) ve giriş hollerindeki (narteks) mozaiklerin ve fresklerin korunmasına yönelik konservasyon ağırlıklı kapsamlı bir restorasyon yapılmıştır.

Yapının 2013 yılından bugüne hali hazırda devam eden tarihinin en geniş ve kapsamlı restorasyonu devam etmektedir.

3-Bu müdahalelerin kararları neye göre verildi?

Yapı ile ilgili olarak Kültür bakanlığı’nın 27.06.1986 tarih 6377 sayılı yazısı gereği hazırlanan rapor

Kültür bakanlığı’nın 12.07.1990 tarih 232 sayılı yazısı gereği hazırlanan rapor

Kültür bakanlığı’nın 26.03.1991 tarih 452  sayılı yazısı gereği hazırlanan rapor

Kültür bakanlığı’nın 27.11.1998 tarih 559  sayılı yazısı gereği hazırlanan rapor

Kültür bakanlığı’nın 20.02.2001 tarih 118 sayılı yazısı gereği hazırlanan tüm teknik raporlarda genel olarak sorunlar ve çözüm önerileri benzer olup nem ve tuzlanma, çatı üst örtüsünde yağmur suyunun kılcal çatlaklardan sızması, zeminden yükselen nem, ztaş ve tuğla yüzeylerde yapısal bozulmalar, cephelerde çimento bağlayıcılı sıvanın tahribatı, vb. sorunlar tespit edilmiş ve çözüm önerileri sunulmuştur.

Bu veriler ile beraber Kültür Bakanlığı’nın talimatı doğrultusunda Kariye Müzesi Rölöve, Restitüsyon ve Restorasyon projeleri 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yasası kapsamında hazırlanmıştır. 2009 yılında başlayan proje çalışmaları 2011 yılında Koruma Bölge Kurulunun proje onayı ile tamamlanmıştır. Bu doğrultuda Kültür bakanlığı oluru ile Kariye Müzesi’nin 2012 yılı onarım ve restorasyon işi geçici yer teslimi 16.01.2013 tarihinde fiili yer teslimi ise 12.09.2013 tarihinde yapılmış olup Kültür Bakanlığı ve İl Özel İdaresi arasında kurumsal yazışmalar sonucunda müzenin ziyaretçilere kapatılmaması ve restorasyonun etaplar halinde yapılacağı Kültür Bakanlığı tarafından karara bağlanmıştır. 2013 yılından beri devam eden restorasyon çalışmaları Ayasofya Bilim Kurulu, İstanbul Rölöve ve Anıtlar Kurulu Kontrol Heyeti, İstanbul Anıtlar Kurulu kararları doğrultusunda gerçekleştirilmektedir.

2012 FERRARA RESTORASYON FUARININ ARDINDAN…

Banner_Edizione_EN

FERRARA RESTORASYON FUARININ ARDINDAN…

Bu sene XIX’uncusu düzenlenen RESTAURO fuarına Türkiye’den hem firmalar hem de idareler anlamında ilgi büyüktü. Fuar ile ilgili izlenimleri anlatmadan önce Ferrara’ya ilişkin kısa bilgiler vermek yerinde olacaktır:

CIMITERO DELLA CERTOSA
CIMITERO DELLA CERTOSA

CIMITERO DELLA CERTOSA
CIMITERO DELLA CERTOSA

CIMITERO DELLA CERTOSA
CIMITERO DELLA CERTOSA

Ferrara (Ferrara lehçesi:Fràra) İtalya’nın Emilia-Romagna bölgesinde aynı ismi taşıyan Ferrara İli merkezi olan ve Adriyatik kıyısına 1 saatlik uzaklıktaki tarihi kenttir. Şehir 14. ve 15. yüzyılda Este Hanedanının idaresindeyken bu yüzyıllardan kalma sokaklar ve çok sayıda konaklar ve saraylar halen şehirde bulunmaktadır. Şehir karayolu ile, dâhil olduğu bölge olan Emilia-Romanga merkezi Bolonya’nın 50km kuzey-kuzeybatısında ve İtalya başşehri olan Roma’dan 448 km kuzeyindedir. Po Nehri ana akımından 5 km kuzeyinde bu nehrin bir değişik dalı olan Po di Volonte adlı akarsu kıyısında konumlanmıştır.

Ferrara kenti Orta Çağ ve Rönesans devrinden kalma kentin planının korunması ve Po Deltası’nın korunan doğal yapısı nedeni ile 1995’den bu yana UNESCO Dünya Kültürel Mirası Listesi’nde yer almaktadır.[1] [1] http://tr.wikipedia.org/wiki/Ferrara

Şehrin sokaklarında dolaşırken yoğun bir Ortaçağ havası ve Rönesans’ın etkisini hissediyorsunuz. UNESCO Dünya Kültürel Mirası Listesine girmeyi neden hak ettiğini derinden anlıyorsunuz.

Mimari eserler, yapı malzemeleri, şehir mobilyaları, sokaklar, yapılar, meydanlar hep bir uyum içinde. Şehirde insanı rahatsız eden bir unsur yok. Binaların zemin katları kat kat asfalt yapılmadığından bodrum kata dönüşmemiş. Sokak döşemeleri halen pek çok yerde podima döşeme olarak korunmuş. Pek az ana ulaşım aksı asfalt kaplanmış. Kaldırımlar neredeyse sokak kaplamasıyla hemyüz. Sur içinde binalar 3-4 katlı. Sur dışında ise ortalama 2-3 katlı binalar. Oranlar da gayet insani boyutlarda.

Her nedense kaçak-göçek işlerine pek merak sarmamışlar. Yüksek katlı binalara hiç rastlamadık. Acaba yok mu diye merak edince 22’şer katlı iki tane bina olduğunu internetten bulabildim. Darısı bizim şehirlerimizin başına!

Rönesans Mimari Örneklerinden Palazzo dei Diamanti
Rönesans Mimari Örneklerinden Palazzo dei Diamanti

Palazzo dei Diamanti detaylar
Palazzo dei Diamanti detaylar

Palazzo dei Diamanti detaylar
Palazzo dei Diamanti detaylar

Palazzo dei Diamanti detaylar
Palazzo dei Diamanti detaylar

Ferrara sokaklarından genel görünüm. Corso Ercole I D'Este Sabah 07:00 civarı
Ferrara sokaklarından genel görünüm. Corso Ercole I D’Este Sabah 07:00 civarı

Gece-gündüz şehir tertemiz. Çöp konteynerlerinin etrafında çöp yok. Sadece çakıl taşı kaplı sokaklarda alabildiğince sigara izmaritleri. Adeta kadın-erkek, yaşlı-gençherkes sigara içiyor. Hanımlardaki sigara içme oranı da insanı şaşırtıyor. Her durumda sigar içiliyor. Otururken, yürürken, bisiklet kullanırken…

Orta avlulu tiyatro binası (Teatro Comunale)
Orta avlulu tiyatro binası (Teatro Comunale)

Orta avlulu tiyatro binası (Teatro Comunale)
Orta avlulu tiyatro binası (Teatro Comunale)

Ulaşım için genelde bisiklet kullanılıyor. Sokaklarda pek fazla lüks otomobil yok. Hele hele şehirde arazi araçlarına rastlamak imkânsız gibi…

Bu kısa bilgilerden sonra restorasyon fuarına dönelim.

Restorasyon fuarı 28-31 Mart 2012 tarihlerinde İtalya’nın Ferrara kentinde gerçekleştirildi. Her ne kadar ismi sadece fuar olsa da, fuar alanında ve her gün ayrı ayrı konferanslar, seminerler, workshoplar, sunumlar ve çeşitli etkinlikler yapıldı. Ancak, yapılan faaliyetlerin tamamı İtalyanca idi. Maalesef İngilizce bilene de rastlamak pek mümkün olmadı. Dolayısıyla konferans, seminer ve workshoplara katılmak İtalyanca bilmeyenler için imkansızdı .

Fuar ziyaretçileri arasında çeşitli kurumlardan, yerel yönetimlerden, mimarlık ve uygulama firmalarından yoğun bir katılım gözlendi. İstanbul İl Özel İdaresi, İstanbul Sit Alanları Alan Yönetimi, pek çok serbest mimarlık – mühendislik firmasının temsilcilerinin yanı sıra, çalışma alanı Tarihi Yarımada olan İstanbul 4 Numaralı Koruma Kurulu’nun Üyeleri, İstanbul Üniversitesi Yapı İşleri Daire Başkanlığı’nın çalışanları da ziyaretçiler arasındaydı.

Restorasyon alanında hem proje yapanlar, hem uygulama yapanlar, hem denetleyenler ve hem de idareler tarafından yoğun katılımın olması ülkemiz adına memnuniyet verici bir gelişmedir.

Fuarda sergilenen ürünlere baktığımızda, ülkemizle gurur duymak için yeteri kadar nedenimiz olduğunu görüyoruz. Sergilenen projeler abartısız bizlerin 5-6 yıl ve hatta daha önce ürettiğimiz projeler seviyesindeler. Sergilenen son teknoloji ürünü lazer tarama sistemleri bizim de hâlihazırda Yerebatan Sarnıcı ve Şerefiye Sarnıcı Projelerini hazırlarken kullandığımız teknolojinin aynısı. Fuar’da daha çok malzeme tanıtımına önem verilmiş. Uygulama açısından da ulusal firmalar olarak daha iyi konumda olduğumuzu söylemek yanlış olmayacaktır.

Restauro 2012’de mimari restorasyona yönelik stantların oldukça kısıtlı olduğu gözlenmektedir. Fuar, mimari restorasyondan çok konservasyona yönelik düzenlenmiş ve özellikle taşınabilir eserlerin restorasyonunu konu alıyor. Zemin problemleri, malzeme restorasyonu, çağdaş teknolojiyi kullanarak müzecilik ve obje konservasyonu konularında gayet başarılı uygulamalar yapılmış.

Fuar’ı ziyaret eden hocamız Prof. Dr. K. Kutgün Eyüpgiller’in dikkatimizi çektiği temel konu yapılan yayınlar oldu. Bu yayınlarda farklı uzmanlık dallarını bir araya getirip ortaya gerçek bir bilimsel çalışma koymayı başarmışlar. Bizdeki temel eksiklerden biri de bu yayınların Türkiye’de bulunmaması ve benzeri yayınların ülkemizde üretilmiyor olması. İtalyanların yayımladıkları eserlerin tamamı İtalyanca. Bu eserlerin acilen dilimize çevrilip yayınlanması gerekir. Proje ve uygulama alanında çalışan bizler de yaptığımız işleri bilimsel bir çerçevede yayınlamamız gerektiğini artık biliyoruz.

Erhan Uludağ-Nisan 2012

Proje firmalarından bir stand örneği. Prof. Dr. K. Kutgün Eyüpgiller ve Y. Mimar Sevilay Tuncer Uludağ Stantları incelerken
Proje firmalarından bir stand örneği. Prof. Dr. K. Kutgün Eyüpgiller ve Y. Mimar Sevilay Tuncer Uludağ Stantları incelerken

 

Proje bazlı Workshop örneği.
Proje bazlı Workshop örneği.

IMG_3081
Lazer tarama cihazları ve bu teknoloji ile hazırlanmış modellemeler

Toprak mamulleri üreten bir firmanın standı
Toprak mamulleri üreten bir firmanın standı

Obje bazlı restorasyon uygulamaları
Obje bazlı restorasyon uygulamaları

Resim ve fresk restorasyonu yapan bir firmanın standı
Resim ve fresk restorasyonu yapan bir firmanın standı

Ekibimiz fuar sonrası Venedik’te
Ekibimiz fuar sonrası Venedik’te