Etiket arşivi: Bizans

Yerebatan Sarnıcı Proje Raporu

EMİNÖNÜ

YEREBATAN SARNICI

RÖLÖVE RESTİTÜSYON RESTORASYON RAPORU

YEREBATAN SARNICI RÖLÖVE RAPORU

I-A. HARİTA, ÖLÇME,ARAZİ VE KENTSEL KULLANIM BİLGİLERİ ÇALIŞMALARI        

Yapı zemin altında olup rölöve ölçme tekniğinde laser tarama yöntemi kullanılmıştır. Bu şekilde manuel veya laser ölçmedeki eksik ölçü verileri olmayacağı gibi gelecek kuşaklara yapının birebir ölçüm verisi digital ortamda bir veri olarak aktarılacaktır. Laser taramada 1 mm2’ ye 1 adet nokta gelecek şekilde renkli bir okuma gerçekleştirilmiştir.

Sarnıç içerisinde 10.000 yakın balık medusaların olduğu bölüme havuz yapılmak sureti ile alınmış ve zemin ölçümü de bu işlemden sonra tamamlanmıştır.

Her bir tonozun altına 360 derece okuma yapan laser tarama kurulmuş ve yapı içinde toplam 360 adet oturum yapılmıştır. Yapının bu şekilde tüm alanı taranmış ve elde edilen nokta bulutundan istenirse yapının aynısının uygulamasının yapılabilmesi için gerekli tüm veri elde edilmiştir. Bunun dışında yapıya ait tüm sütun ve tonozların orthophotoları ve Sanat Tarihi danışmanımız Feridun Özgümüş ile yerinde tespit edilen birbirinden farklı tipteki sütun başlık ve kaidelerine ait katı modelleme çalışmaları yapılmıştır.

Laser tarayıcıdan alınan veriler çizim programı autocad çizim programı ile ekibimizce digital olarak çizilmiştir.

B-B kesiti orthophoto
C aksı orthophoto
72 nolu tonoz orthophoto
15 nolu tonoz orthophoto
30 nolu tonoz orthophoto
126 nolu tonoz orthophoto
137 nolu tonoz orthophoto
45 nolu tonoz orthophoto
109 nolu tonoz orthophoto
60 nolu tonoz orthophoto
98 nolu tonoz orthophoto

I-B.2. 1. TARİHSEL ARAŞTIRMA

Sarnıç yapısı Fatih ilçesinde ,Sultanahmet’tedir. Yerebatan denilen bu eski Bizans su haznesi, Bazilika Sarnıcı olarak da adlandırılmıştı.

Ayasofya’nın yakınında olan ticaret bazilikasından alan sarnıç, kayalık olan arazinin oyulması suretiyle imparator I.Justinianos  (527-565) tarafından yaptırılmıştı. Bu hükümdarın inşa ettiği binalara dair bir eser yazan Prokopios, bazalika Stoa denilen etrafı revaklı meydanın bir kenarında şehrin su ihtiyacını büyük ölçüde karşılayan bu su hazinesini onun yaptırdığını bildirir. Tahmine göre sarnıcın yapımı 542’den az sonra gerçekleşmiştir.

Üstündeki taş döşeli meydan zamanla bozulmuş ve Bizans dönemi içinde burada evler yapılmaya başlanmıştır. Fatihten sonra ise Yerebatan Sarayı’nın üstünde evler hatta konaklar inşa edildikten başka, daha II. Mehmet (Fatih) döneminde (1451-1481) Satırbaşı Mehmet Ağa tarafından Üskübiye Mescidi olarak adlandırılan bir de mescid yapılmıştır. Böylece sarnıcın üstünün yoğun yerleşmeye sahne olduğu anlaşılır. Üstündeki evlerden, tonozlarda delikler açılarak buradan su çekiliyordu. 18.yy’nın ilk yarısında sarnıcın kuzeydoğu tarafında sekiz sütun, etrafları etrafları taştan duvarla çevrilerek takviye edilmişti. Fakat en büyük değişiklik güneybatı tarafta yapılarak sarnıcın geniş bir bölümü doldurulmuştur. Mamboury ‘ ye göre bu dolgu II. Abdülhamit döneminde (1876-1909) yapılmıştır.

İstanbul’a gelen yabancı seyyahların meraklarını çeken Yerebatan Sarayı ile ilgili hurafelerde çıkmıştır. Üstünde konakların birinde yaşayan bir cariyenin burada intihar ettiği söylenir. Diğer taraftan bu su haznesinin dip taraflarında cinlerin bulunduğu ve hatta ufak bir kayıkla sarnıcın batı ucuna gitmeye kalkışan bir meraklının kaybolduğu ve duyulan kahkahalardan, bu kişinin cinler tarafından götürüldüğüne inanıldığı söylenmiştir. 19. yy içinde İstanbul’ a dair resimli kitaplarda sarnıcın gravürüne de yer verilmiştir. Yine aynı yüzyılda, Yerebatan Sarayı’nın üstünde Vakanüvis Mehmet Esad

Efendi’ nin (1789-1848) konağı bulunuyordu. Esad Efendi konağının yanında kagir bir kütüphane binası yaptırarak, sayısı 4000 ‘i aşan kitaplarını buraya vakfetmiş, ölümünde de bu kütüphanenin yanında defnolunmuştu. İçindeki kitaplar Süleymaniye Kütüphanesi’ne taşındıktan sonra boşalan bina önce basımevi olmuş, sonra turistik eşya dükkânına dönüşmüş, vakıf sahibi ile ailesine ait mezarlar da önlerine duvar çekilerek, dışarıdan görülemez hale sokulmuştur. İstanbul’un Bizans sarnıçlarına dair etraflı bir çalışma yapan Ph. Forchheimer ile J. Strzygowski, 19. yy’in sonlarındaki imkanlarıyla Yerebatan’ın an batısındaki ucunu tam olarak tespit edemedikleri için buradaki sütun sayısını tahmini olarak vermişlerdir. Fakat sonraki inceleme ve ölçümler, tahminlerinde yanlışlar olmadığını göstermiştir.

Yerebatan Sarayı denilen sarnıcın tam ölçüleri, I. Dünya Savaşı yıllarında alınabilmiştir. İstanbul’a kadar gelebilen bir Alman denizaltısının katlanabilir botu, buraya getirilerek arkeolog E.Unger tarafından etraflı bir inceleme yapılmıştır. Sonraları sarnıcın içine bir sandal indirilmiş ve üstteki evin sahibi tarafından ücret karşılığında sarnıç içinde dolaşma imkânı sağlanmıştır. 1940’larda belediye tarafından giriş kısmındaki evler istimlak edilmiş, giriş için muntazam bir bina edilmiştir. Çok geniş ölçüde bir temizlik ve onarım, büyük şehir belediyesi tarafından 1985-1988’ de yapılmıştır. İçerideki su ve dipteki çamur birikintisi boşaltılmış, temizlenmiş, batıdaki ucuna kadar uzanan bir iskele yapılmış, ayrıca kuzeydoğu köşeye de kafeterya olarak kullanılması tasarlana bir platform inşa edilmiştir.

Yerebatan Sarayı olarak adlandırılan sarnıç içten 62.28 m. X 139.93 m. ölçüsündedir. Her bir dizede 28 tane olmak üzere 12 sıra sütun tuğla kemerleri ve bunların desteklediği tonozları taşır. Toplam sayıları 336 olan sütunlardan 8’i kuzey bölümde örme kılıf içine alınmış, güneybatıda 33 kadar sütun, etrafları çeviren bir dolgu duvarı içinde kalmıştır. Sütunların başlıkları kaba Korent üslubunda olup üstlerinde ayrıca impost başlıklar vardır. Kemer başlangıcında evvelce var olan ağaç gergi kirişlerinin yuvaları görülür. Tonozlar ise ‘Manastır tonozu’ denilen tipte olup kalıp kullanılmaksızın örülmüştür. Ortalara doğru bir sütunun gövdesi, dalları budanmış bir ağaç gövdesi gibi işlendiğine göre, bunun daha eski, herhalde 4-5 yy’lara ait bir yapıdan getirilerek devşirme malzeme olarak kullanıldığına ihtimal verilir. Sarnıcın duvarları 3-5 cm kalınlığında, su geçirmez bir harçla sıvanmıştır. Son onarımda, içerisi tamamen temizlendiğinde, sarnıcın tabanının muntazam tuğla döşeli olduğu görülmüştür ki

çalışma sürecinde de su tahliye edilmiş yazılı kaynaklardaki bu bilginin doğru olduğu tespit edilmiştir. Duvarlar kemer başlangıçlarına kadar sıvalı olduğuna göre, su bu seviyeye kadar doluyordu. Zaten sütun gövdelerinde de suyun yükseldiği seviyelerin bıraktığı izler görülür.

Son yıllardaki onarımda şimdiye kadar bilinmeyen bir keşifte bulunulmuş ve sarnıcın güneybatı köşesinde, geç dönemde yapılan dolgu duvarının arkasındaki sütunların, kısa gelen gövdelerini yükseltmek için, bunların altlarına kaide olarak, ilkçağa ait mermer bir anıtın parçalarının konuldukları görülmüştür. Bunlar Medusa (veya Gorgon)  başları olup geç antik çağda bir İstanbul anıtını süslüyordu. Yerebatan Sarayı olan sarnıç yapıldığında bu dev ölçülü kafalar, sütunların kaidesi olarak kullanılmıştır. Bu son yıllarda Yerebatan’da ortaya çıkarılan en önemli buluştur.

I-B.2.6.RÖLÖVE RAPORU

YAPININ KONUMU

Fatih ilçesi, Sultanahmet, Alemdar Mahallesi, Yerebatan Caddesi, numara 1-13  adresinde yer almaktadır. 12 x 28 sütun sırası ile toplam 9800 m2 lik bir alana sahiptir (şekil 1). Yapının giriş yapısı 37 ada 14 parsel üzerindeki dikdörtgen planlı, kagir yapıdan yapılmaktadır. Çıkışı ise 54 ada 1Parselde olup 1987-1988 yıllarında yapılmış bodrum kat ve zemin kattan oluşan betonarme bir yapıdır.

Sarnıcın giriş yapısının bulunduğu 54 adanın üzerinde 1940’ lı yıllarda iskan ile mevcut yapıların yıkılması sonucu oluşturulan bir meydan ve bu meydanda bu yıkımlar sırasında açığa çıkarılan minyon taşı, su taşı ve bir çeşme bulunmaktadır.

Yapı İstanbul Büyükşehir Belediyesince Kültür A.Ş firmasına verilmek sureti ile işletilmektedir. Yapı kendi mimarisi ile bir müzedir ve müze olarak ziyarete 1986-1988 yıllarındaki onarımından sonra açılmıştır.

MİMARİ ÖZELLİKLERİ

Yerebatan sarnıcının planı düzgün dikdörtgendir (şekil 2). Sarnıç iç ölçüleri 62.28 m. X 139.93 m. dir (şekil 2). Kısa kenarda 12, uzun kenarda 28 adet sütun sırası vardır. Sütunlar Binbirdirek sarnıcı, şerefiye sarnıçları gibi tek tipte değildir. Yapılan sanat tarihi araştırmalarında 98 adet sütunun Yerebatan sarnıcı için özel yapıldığı ancak diğer sütunların devşirme olduğu tespit edilmiştir.

Sarnıca 54 ada tescilli 14 parsel üzerindeki kagir yapıdan girilmektedir. Sarnıcın girişinin olduğu 54 adada 1940’ lı yıllarda istimlak çalışmaları ile yapıların yıkılıp sarnıç için düz ve sade bir giriş yapısı yapıldığı bilgisi yazılı kaynaklarda yer aldığı gibi kurul arşivindeki eski raporlarda da açıklanmaktadır. Ancak yapı 1933 yılındaki hava fotoğrafında (bkz. Fotoğraf 1) tespit edilmektedir. Bu nedenle yapının 1940’ lı yıllarda yapılmış olduğu bilgisi neye göre kaynaklarda verilmektedir bilinmemektedir.

Giriş binasına doğu cephesinden çift kanatlı ahşap kapıdan girilir. Giriş holünün sağında bilet gişesi bulunmaktadır. Gişe bölümünün arka bölümünde 2 oda vardır. Doğuya bakan oda idari olarak kullanılırken yanındaki batıya bakan oda da personel yemek bölümüdür. Giriş holünün solundaki yapı ise müdür odası olarak kullanılmaktadır. Bu oda 2010-2011 yılında yapıya eklenmiştir. Sarnıca iniş merdivenleri giriş kapısının karşı aksındadır. Sahanlıklı merdivenler ‘U’ formundadır. Merdivenden inildikten sonra merdiven hattına dik konumlanan bir ara holden sarnıcın üst kotundan girilir. Sarnıcın üst kotta kalan sahanlığından yürüme platformunun olduğu zemine ise 32 rıhtlı basamak ile ulaşılır. Giriş holü, iniş merdivenleri, sahanlıklar ve ara hol mermer kaplıdır. Giriş merdivenleri 142 cm. eminde basışlar 30 cm genişliğindedir. Çıkış merdiveni 30 basamaklıdır. 30 rıhtlı olan merdiven 276 cm. genişliğinde basışlar ise 30-31 cm enindedir.

Merdivenin alt kısmında 2 adet niş vardır. Bunlar mevcutta sergi alanı ve depo olarak kullanılmaktadır. Giriş merdivenlerinin karşısında ziyaretçilere hizmet eden rehber hizmeti sağlayan kapalı bir kabin vardır. Ahşap konstrüksiyondan yapılan kulübenin karşısında merdivenin yanında yan yana 2 adet maket sergilenmektedir. Sarnıcın batı duvarına yaslanmış, bu maketlerin sağ kısmında Osmanlı kıyafetlerinin giydirilerek fotoğraflarının çekildiği bir stant kurulmuştur.

Sarnıc betonarme olarak inşaa edilmiş yürüme yolu güzergahı ile dolaşılmaktadır. 1986-1988 yıllarındaki onarım sırasında 1,5- 2 m. lik balçığın sarnıç tabanından kaldırılması ile kuzeybatı ucundaki son sıra sütun aksında sütun alt kaide olarak 2 adet sütunda medusa başlarının kullanıldığı tespit edilmiştir. Tarihi bir önemi ve güzelliği olması olan bu başlıkların sergilenmesi sarnıcın başından sonuna kadar giden mevcut yürüme yolu hattı ve betonarme olarak yapılması Anıtlar kurulunca kabul edilmiş ve onaylanarak uygulanmıştır.

Çıkış yapısı yine 1986-1988 yıllarındaki onarım sırasında projelendirilmiş ve Anıtlar kurulunca onaylanarak inşaa edilmiştir. Çıkış binası ve giriş binası güney duvarı üzerindedir. 2 merdivende güney duvarına paralele olarak konumlanır ve tek kolludur.

Yürüme yolu bu merdiven akslarına dik olarak konumlandırılmış olup tüm sarnıcın algılanmasını sağlayacak biçimde ziyaretçileri sarnıç içini dolaştırmaktadır.

Sarnıç duvar kalınlığı tespit edilememiştir. Giriş binasından sarnıca geçiş sağlayan ara holün uzunluğu 280 cm. iken çıkış binasındaki sarnıç ile yapı arasındaki bağlantı holü uzunluğu 409 cm. dir.

Yapı günümüze gelinceye kadar bilinen 18. Yüzyıl itibari ile çeşitli onarımlar geçirdiğidir. 18. Yüzyılda sarnıcın projede L8,K8,J8, L9,K9,J9,K10,L10,J10 olarak tanımlanan toplam 8 adet sütun etrafı kesme taşlar ile örülmek sureti ile güçlendirilmiştir. Daha sonra üst yapılaşma nedeni ile II.Abdülhamit döneminde batı duvarındaki ortalama 114 m2 lik alan bir duvar ile çevrelenerek sarnıcın diğer alanından ayrılmıştır. Kapatılan alanda mevcut sütun aksları devam ettirildiğinde 33 adet sütunun 38 adet tonozun tamamen kapatılan bölümde kaldığı görülmektedir. Kapatılan bölümün arkasında projede D28 ve  E28 olarak tanımlanan sütunları medusa başlarının olduğu sütunlardır. Yakın dönemde  il özel idare binası yapım aşamasında sarnıcı güçlendirme çalışmaları yapılmış bu süreçte projede L12,L13,L14,K12,K13,H9,H10 VE I9 olarak tanımlanan 8 adet sütunda da betonarme güçlendirme yapılmıştır. Kurul arşivindeki taşıyıcı sistem raporları incelendiğinde o dönemde bazı tonozlarında onarıldığı anlaşılmaktadır. Yine aynı dönemde çatlak olan sütunlarda çemberlemede yapılmıştır. Son olarak 1986-1988 yıllarında yapılan esaslı onarımlarda sarnıçtaki yürüme yolları yapılmış, sarnıç içindeki balçık temizlenmiş, tonozlarda derz onarımları yapılmıştır.

Yapıda mevcutta 336 adet sütun vardır. Bunlardan 33 adedi II. Abdülhamit döneminde kapatılan duvarın arkasında kalır. Toplamda 377 adet tonozu vardır. Bunlardan 38 adet tonozu tamamen kapatılan duvarlar arkasında kalmıştır. 333 adet sütunu 339 adet tonozu ile Yerebatan sarnıcı 5. Y.y. Bizans döneminden günümüze ulaşan önemli bir arkeolojik eserdir.

1933 yılı hava fotoğrafı (işaretli yapı sarnıç giriş yapısı) fotoğraf-1

 

Vaziyet planı şekil-1
Sarnıç iç fotoğrafı (fotoğraf-2)
Sarnıç iç fotoğrafı (fotoğraf-3)
Sarnıç iç fotoğrafı (fotoğraf-4)

Sarnıç taşıyıcı sistemi modüler bir sistemin birbirini takip etmesinden oluşur. 4 ayak üzerine oturtulan tonozlar yan yana getirilmek üzere sarnıç yapısını oluşturmuştur.

  5. Yüzyıl sarnıcının sütunlarının bir çoğu devşirmedir. Yukarıda da değinildiği üzere 336 adet sütundan sadece 98 adet sütunun Yerebatan sarnıcı için özel yapıldığı tespit edilmiştir.

Sütun gövdesi aşağıdan yukarıya doğru daralır. Daire planlı olan sütunların kaideye oturan s gövde çapı ortalama 0.80-0.90 m., başlığın oturduğu üst çapı ise ortalama 0.70-0.80 m. dir. Yerebatan sarnıcında sadece 1 adet devşirme kare planlı sütun gövdesi bulunur. Bu sütun projede G 23 olarak tanımlanmıştır (bkz. Fotoğraf 2,3,4,5).

Sarnıç iç fotoğrafı (fotoğraf-5)

Sütun başlıkları korent üslup (6.yüzyıl) (B13,D13,E13,F13…vb. numaralı sütun başları) ve  impostlu başlık (A 13,C13,K5,J5,I5..vb. sütun başları) olarak yapılmıştır (bkz. Fotoğraf 6,7,8,9). Bazı korent başlıkları işlenmeden de kullanılmıştır (F 17, F 18..vb. numaralı sütun başları, bkz. Fotoğraf 10,11). Korent sütun başlıkları üst kısmında da impost bulunur bunlara impostlu sütun başlıklarda denilir. İmpostlu sütun başlıkları (korent üslubunda olanlar ) 1.16 m-1.30 m olarak yükseklikleri değişkenlik göstermektedir. Sadece impost başlık olanların yüksekliği 0.50 m- 0.90 m. arasında değişkenlik gösterir. Bunun dışında impost başlığında arşitrav olarak devşirme kullanılan sütun başlığı gibi örneklerde vardır(bkz. Fotoğraf 12). Yine 5.-6. yy sütun başlığı F28 numaralı sütunda devşirme olarak kullanılmıştır(bkz. Fotoğraf 13). Sütun başlığı ile sütun gövdesi arasında bazı sütunlarda bilezik kısmı yoktur. Bileziği olan sütunlarda bileziğin  yüksekliği ortalama 0.10-0.20 m. dir.

Alt kaideler ise bazı sütunlarda bir bölüm bazı sütunlarda 2 bölüm olarak yapılmıştır. Örneğin projede E 12, E 11, F 12, F 11, F 9 , F10 numaralı ile tanımlanan sütun gövdeleri direk olarak dikdörtgen planlı alt kaide taşına oturtulmuştur (bkz. Fotoğraf 14,15). Ancak I13, I14, J13, J14, K 4, K 5 gibi sütunlarda ise gövde ile an alttaki düz kısım arasında ‘C’ ve ‘S’ kıvrımlı profilli bir bölüm daha geçiş olarak eklenmiştir (bkz. Fotoğraf 16,17) . Sütun alt kaide ölçüleri sarnıç içinde değişkenlik göstermektedir. Örneğin E26 nolu sütun alt kaidesi devşirme malzemeye örnektir (bkz. Fotoğraf 24)

İmpost başlıklı korent sütun başlığı (fotoğraf 6)
+0.00 kot planı şekil-2
İmpost ve impost başlıklı korent sütun başlığı (fotoğraf 7)

Sarnıcın üst örtüsünü aynalı tonozlar oluşturmaktadır. Tonozlar tuğla ile örülmüştür. Tonozlarda, kemerlerde kullanılan tuğlalar 4-5 cm. yüksekliğinde 36-38 cm. genişliğindedir. Derzleri ise 4-5 cm. genişliğindedir. Tonozlar günümüze iyi durumdadır. T 294 ve T 28 olarak projede tanımlanan tonozlarda ortalama 1.5 m x 1.5 m olarak havalandırma delikleri açılmıştır (bkz. Fotoğraf 18,19).  Tonozlar kemerlere kemerlerde sütunlara taşıtılmaktadır. Sütun üst başlıkları üst kotunda, kemerin sütuna oturduğu bölümlerde her bir sütun açıklığını yatayda bağlayan demir gergi sistemi vardır (bkz. Fotoğraf 20-21).

Sarnıcın zemin döşemesi pişmiş tuğla olup 40 cm. x 40 cm. ebadındadır (bkz. Fotoğraf 22-23-24-25). Döşeme F ve G aksları arasında bulunan kanala doğru dar kenarlardan orta aksa eğimli olduğu gibi kuzey duvarından güney duvarına doğruda eğimlidir. Kuzey duvarındaki kot  – 2.51 iken güneydeki kot -2.66 dır. Ayrıca uzun duvara paralel olan orta akstaki kanalda kot ortalama -2.67 iken doğu ve batı duvarında – 2.48 ‘ dir. Çalışma sürecinde sarnıç suyu boşaltılmış ve sarnıç içerisindeki balıklar medusa başlarının (bkz. Fotoğraf 26-27) olduğu kısımda oluşturulan havuza alınmıştır. Şu an sarnıca su dolmaya devam etmektedir. Sarnıçtaki su seviyesi ortalama 50-60 cm. olmaktadır.

Yapı zeminden tonoz içine kadar  ortalama 9.60 m. yüksekliğindedir. Sütunların impost üst kısmına kadar zeminden olan yüksekliği ortalama 7.60 m.dir. Zeminden kemer altına kadar olan yükseklik ortalama 8.80 m.dir. Sarnıç çevre duvarları ortalama 8.90 m. yüksekliğindedir ve  horasan sıva ile sıvalıdır (bkz. Fotoğraf 28-29). Yapı çevre duvarları köşe bölümleri 90 derece örülmemiştir. Su yapısı olduğundan köşeler pahlı olarak örülmüştür.

Yapıya ait kesitler raporumuzda şekil,3,4,5 ,6 ve 7 numaralı ile eklenmiştir. Yapı sütun özellikleri, zemin kot farklılıkları, sarnıç yapım sistemi bu çizimlerde ayrıntılı olarak gösterilmiştir.

İmpost başlıklı sütunlar (fotoğraf 8)
İmpost ve impost başlıklı korent sütun başlığı (fotoğraf 9)
İşlenmemiş korent başlığı (fotoğraf 10)
İşlenmemiş korent başlığı (fotoğraf 10)
İmpostlu başlığında impost yerinde devşirme arşitrav parçası kullanılmıştır ( fotoğraf 12)
5.-6. Yüzyıl sütun başlığı (fotoğraf 13)
Sütun alt kaidesi (fotoğraf 14)
Sütun alt kaidesi (fotoğraf 15)
Sütun alt kaidesi (fotoğraf 16)
Sütun alt kaidesi (fotoğraf 17)
T 28 nolu tonoz fotoğrafı (fotoğraf 18)
T 294 nolu tonoz fotoğrafı (fotoğraf 19)
T 62 nolu tonoz fotoğrafı (fotoğraf 20)
T 127nolu tonoz fotoğrafı (fotoğraf 21)
Tuğla zemin döşemesi (fotoğraf 22)
Tuğla zemin döşemesi (fotoğraf 23)
Tuğla zemin döşemesi (fotoğraf 24)

 

Tuğla zemin döşemesi (fotoğraf 25)
Medusa D28 nolu sütun (fotoğraf 26)
Medusa E28 nolu sütun (fotoğraf 27)
Horasan sıvalı çevre duvarları (fotoğraf 28)
Horasan sıvalı çevre duvarları (fotoğraf 29)
Sarnıca ait A,B ve C kesitleri
Sarnıca ait D,E ve F kesitleri
Sarnıca ait G,H ve I kesitleri
Sarnıca ait J,K ve L kesitleri

 

Çıkış merdiveni ve yanındaki kafe bölümü
Rehber hizmetinin verildiği banko ve arkasında giriş merdiveni
Giriş merdiveni yanındaki Osmanlı kıyafetlerinin giyilerek fotoğraflandığı stand fotoğrafları
Giriş merdiveni yanındaki Osmanlı kıyafetlerinin giyilerek fotoğraflandığı stand fotoğrafları
Giriş merdiveni altındaki 2 adet niş
Giriş binası ve üst kısımdaki meydan
Giriş binası ve üst kısımdaki meydan
Giriş binası ve üst kısımdaki meydan
Çıkış Binası
Çıkış Binası

YAPIDAKİ BOZULMALAR

Yapı 5. Yüzyıldan günümüze ulaşmayı başaran 1500 yıllık bir geçmişe sahip çok önemli bir kültür mirasımızdır. 336 adet sütun ve sütunların üzerine kemerler yardımı ile oturan toplam 377 adet aynalı tonozdan oluşan dikdörtgen planlı bir sarnıçtır. Yapı  Osmanlı döneminden itibaren korunma altına almaya çalışılmıştır. Bu geçen süreçte özellikle yakın tarihte sarnıcın bakımsız bırakıldığı, üstteki yapılaşmalar nedeni ile zarar gördüğü kesindir. Ancak yine halkımızın ve idari yönetimdeki kişilerin hassasiyeti ile günümüzde müze işlevi ile günde ortalama 5000 ziyaretçiye kapılarını açan önemli bir kültür mirasımız olmaya devam etmektedir ve devamda edecektir. Sarnıç alan olarak çok büyük bir bölüme yayılır. Buda üstteki yapılaşmaları etkilemektedir. Anıtlar kurulunda alınan koruma kararları ile sarnıç üzerinde artık inşai faaliyete izin verilmemektedir. Son olarak ta il özel idarenin yapısı yıkılarak sarnıç üzerindeki yük azaltılmıştır. Sarnıç üzerindeki yapılaşma yakın dönemde olduğu gibi Osmanlı döneminde de yapılmış tescilli eserlerdir. Ancak yukarıda da değinildiği üzere önce koruma kurulu tarafından alınan karar ile sarnıç üzerinde yapılaşmaya izin verilmemektedir.

Sarnıç ta mevcutta tonoz, sütun, kemer ve duvar elemanlarında ciddi bir hasar tespit edilmemiştir. Danışmanlarımızdan Prof.Dr. Ahmet Ersen’ inde belirttiği gibi sarnıç arkeolojik bir alandır. Bu alanda en az müdahele en doğru müdahale olacaktır.

Sütunlarda çok ciddi çatlak oluşumları çalışma sürecinde tespit edilmemiştir. Aynı şekilde tonozlarda da tespit edilen çatlaklar ince çatlak diyebileceğimiz gruplandırmaya girer. Ancak gözle yapılan bu incelemedeki bozulma tespiti uygulama sırasında yapılmalıdır. Sütun başlıklarında malzeme kaybı G27, E 27, J28 ,I 28,K 27, E 14, F10 ve 11,C10 ve 11,G 9 ve 12,13 numaralı başlıklarda tespit edilmiştir. B4, G21, C6, K15, G13,D 5, I14, F21, F18, F16, G20 ve G22  numaralı sütunlarda çatlak tespit edilmiştir.

Yakın dönemde yapılmış onarımlarda çatlağı olan veya malzeme kaybı bulunan sütunlarda çemberlemeler yapılmıştır. Bu sütunlar; L4, K4, J4, I4, L28, D4, L5, K5, J5, I5, D27, K27, J27, L27, I28, B28, K3, K5, K7, K27, K26, K25, K24, K23, K22, K20, K21, K19, K28, F3, F6, F26, J28, J27, J 26, J25, J24, J23, J21, J20, J19, J18, J15, J7, J6, J5, J4, J3, B28 ve B10 olarak tanımlanmıştır.  Sütunlarda tespit edilen malzeme kayıpları da vardır. Ancak bu malzeme kayıplarının ilk özgün durumundan mı bu şeklide idi yoksa bir dönemi malzeme kaybı oluştuğunu uygulama sırasında sütunlar temizlendikten sonra kırılma yüzeyinin konunun uzmanlarınca incelenerek karar verilmesi doğru olacaktır.

Yerinde yapılan incelemelerde B5,C27,K28,I28,C28,A28,K19,K18,K15,J17,J16,J15,C2,B11,B5  nolu sütunlarda malzeme kaybı tespit edilmiştir.

Sütunlarda yılların getirdiği yüzey aşınmaları, yosunlanma, kirlenme, tuzlanma gibi bozulmalar da tespit edilmiş rölöve paftalarına işlenmiştir (bzk. Rölöve kesit paftaları).

Çevre duvarlarında da kirlenmeler, tuzlanmalar tespit edilmiştir. Sıvalarda kabarma, dökülme gibi bozulmalar yoktur.

Tonozlarda da kirlenmeler, yosunlanma ve tuzlanmalar vardır. Yakın dönem onarımlarında yenilenen kısımları da mevcuttur. Bu bozulmalar rölövede tavan planında ayrıntılı olarak incelenmiştir (bkz. Rölöve tavan planı). T 294 ve T 28 olarak projede tanımlanan tonozlarda ortalama 1.5 m x 1.5 m olarak havalandırma delikleri açılmıştır (bkz. Fotoğraf 18,19). 

Demir gergi demirleri siyah boyalı olduğundan paslanıp paslanmadıkları tespit edilememektedir. Uygulama sırasında boya raspası sonucuna göre hasarları tespit edilerek konunun uzmanlarınca değerlendirildikten sonra onarımları yapılmalıdır

RESTİTÜSYON RAPORU

5.Yüzyıl Theodosius dönemine ait olan sarnıç 21. Yüzyıla ulaşan tarihe tanıklık yapmış kültür miraslarımızdandır. Yapının ilk dönemine ait elimizde bilgi olmadığından sarnıcın Bizans dönemi restitüe edilememiştir. Sarnıcın 19. Yüzyıl dönemi restitüe edilmiştir.

Buna göre restitüsyonda alınan kararlar şunlardır;

  • Giriş yapısı restitüsyonda da korunmuştur. Yapıya 2011 yılında eklenen müdür odası kaldırılarak giriş ve arka odalar mevcut durumuna göre korunarak restitüe edilmiştir. Cepheleri mevcuttaki gibi almaşık duvar örgüsü ile çizilirken, doğramaları ahşap olarak önerilmiş, lokmalı demir parmaklıkları korunmuştur.
  • Bizans sarnıçlarında sanat tarihi raporunda da belirtildiği gibi sarnıca merdivenli bir girişin olması gereklidir. Osmanlı sarnıca giriş merdiven yerlerini değiştirmeyerek mevcut merdivenleri korumuştur. Yapıya yakın dönemde çıkış merdiveni ve çıkış yapısı eklenmiştir ancak giriş merdivenleri ile ilgili elimizde net bir bilgi olmadığından giriş yapısı ve sarnıca giriş bölümü, merdivenleri mevcut durumu ile korunmuştur
  • Sarnıç içindeki betonarme yürüme yolları kaldırılmıştır.
  • Alman arkeolojiden alınan fotoğraflarda bazı gergi demirlerinin 1940’ lı yıllarda olmadığı görülür. Günümüzde eksik olan gergi demiri sadece giriş merdivenin bulunduğu  tonozdur. Gergi demirleri mevcuttaki gibi demir olarak önerilmiştir. Ahşap gergi olduğuna dair bir bilgi olmadığından mevcut durum korunmuştur.
  • Sarnıç planı mevcut durumu ile korunmuştur. 18. Yüzyılda yapılan 8 adet sütundaki güçlendirme ile II.Abdülhamit dönemi kapatılan kısım restitüsyonda aynen korunmuştur.
  • Yakın dönem (1967-1986) yapılan onarımlarda betonarme olarak güçlendirilen sütunlar elimizde belge olmadığından impost başlıklı olarak restitüe edilmiştir.
  • Tüm sütun, üst başlık ve alt kaideleri, tonozlar mevcut durumları ile restitüe edilmiştir.
  •  Çevre duvarları mevcut durumuna göre horasan sıva olarak restitüe edilmiştir.
  • Kubbemsi tonozların orta kısmındaki hava delikleri mevcuttaki özgün olan havalandırma deliklerine göre restitüe edilmiştir.
  • Çıkış binası ve çıkış merdiveni restitüsyonda kaldırılmıştır.

RESTORASYON RAPORU

1500 yıllık yapı restorasyonu en az müdahale ile yapılmalıdır. Yapının tamamen temizlenmesi yada yenilenmesi söz konusu değildir. Günümüze ulaşan yapının gelecek nesillere aktarılmasını sağlayacak yapı taşıyıcı sistemine ilişkin ve malzemenin korunumuna ilişkin kararlar alınmıştır. Yapıya yapılacak müdahelerle ilgili KUDEP laboratuvarından alınan raporda da uygulama yöntemleri belirlenmiş ancak uygulama sırasında yapıya ilişkin ek bir müdahale raporunun hazırlanması gerektiği vurgulanmıştır (bkz. Malzeme raporu).

Yapı restorasyonun da alınan kararlar şunlardır;

  • Öncelikle sarnıç giriş ve çıkış yapıları mevcut durumları ile korunmuştur. Sadece 2011 yılında giriş yapısına eklenen oda kaldırılmış özgün yapı konturu korunmuştur. Giriş yapısı dikdörtgen formlu olup giriş holü, gişe bölümü ve arkada 2 odadan oluşur. Mevcutta giriş bölümüne doğu cephesinden giriş sağlanmaktadır. Günümüzde müze işlevi ile günde 5000 ziyaretçiye açık olan yapının giriş önündeki alan yeterli olmadığından alanda sıralar oluşmaktadır. Bu nedenle restorasyonda giriş kapısı güney cephesinden önerilmiştir. Ayrıca mevcutta yapı saçağı kısa olduğundan özellikle kış aylarında yağmur ve karlı havalarda ziyaretçilerin sırada beklerken korunacakları bir alan yoktur. Restorasyonda giriş kapısı güney duvarından yapılmakta ve ön kısmında ufak ir bekleme meydanı önerilmektedir. Meydanın üst örtüsüde cam bir saçak ile kapatılmaktadır. Cam örtü çelik konstrüksiyonlara taşıtılmaktadır.
  • Giriş yapısının cephesinde yapılmış boyaların raspası önerilir. Taş ve tuğla örgünün açığa çıkarılması sağlanmalıdır.
  • Pencereler ve kapı ahşap doğrama olarak yenilenecektir.
  • Bina iç boyasının yenilenmesi önerilmiştir.
  • Yapı içine mevcut merdivenlerden girilecektir. Mevcut betonarme döşemenin kötü görüntüsü ve kullanım zamanı da göz önüne alınarak modern malzemeler ile yenilenmesi önerilmiştir. Yenilenecek olan yürüme yolu güzergahı mevcut güzergah ile aynı olacaktır. Çünkü sarnıç döşemesi özgün olup arkeolojik bir belgedir. Bu belgeyi tekrar zedelemek koruma anlayışına ters olacağından yeni yapılacak yürüme yolu strüktür olarak yenilenecek ancak güzergah olarak mevcut hali ile korunacaktır.

Betonarme ayaklara oturtulan mevcut taşıyıcı betonarme kesim aletleri ile özgün döşeme kotundan kesilecektir. 3 m.x 3m. ebadında önerilen tamamı çelik sistemdeki modül yan yana getirilmek sureti ile yürüyüş yolu kurulacaktır. Çelik ayaklar sökülen betonarme ayakların olduğu yere plakalar üzerine oturtulup ankraj edilecektir.

  • Yapı içindeki bazı sütunlarda çemberleme yapılmıştır. Uygulama sırasında çemberlemeler tek tek kontrol edilmeli, montaj olan bölgelerde mesafe olmayan çemberler sökülerek yenilenmelidir. Mevcutta çemberler paslanmaz malzemeden değildir. Uygulamada sökülmeyen çemberlemelerin mekanik yöntemle temizlenmesi ve paslanmayı engelleyecek boyalar ile boyanması önerilmektedir
  • Mevcutta tespit edilen çatlak olan sütunlara da taşıyıcı sistem raporunda verilen detaya uygun olarak çemberleme yapılması önerilir (bkz. Taşıyıcı sistem raporu).
  • SÜTUNLARDAKİ YOSUNlANMA, TUZLANMA VE KİRLENMELERE KARŞI UYGULANACAK TEMİZLEME YÖNTEMİ: Atomize su kullanılarak plastik fırçalarla temizlik yapılması önerilir. Bir başka şekilde eğer uygulama sırasında balıklar başka bir yere alınır ise amonyum bikarbonat çözeltisinin yüzeylere kağıt hamuru yardımıyla kompresi şeklinde temizlik çalışması da önerilen yöntemlerden bir diğeridir (bkz. Malzeme raporu)
  • SIVALI DUVAR YÜZEYLERDE YOSUNLANMA, TUZLANMAVE KİRLENMELERE KARŞI UYGULANACAK TEMİZLEME YÖNTEMİ: Küçük el aletleri ile hassas mekanik temizlik yapılması
  • SÜTUNLARDAKİ ÇATLAKLAR: Mevcut çemberleme var ise çemberlerme sisteminin kontrol edilmesi ve gerekli ise taşıyıcı sistem raporuna göre değiştirilmesi önerilir. Çatlak olan yerlere özgün harç ile enjeksiyon yapılması önerilir.
  • TONOZLARDAKİ MALZEME KAYIPLARI: Özgün örüm tekniğine göre tamamlanması önerilir.
  • BETONARME OLARAK GÜÇLENDİRİLEN SÜTUNLAR: Yapının bu bölümleri askıya alınmak sureti ile betonarme kısım dikkatlice sökülmelidir. Alttan çıkan sütun var ise malzeme raporunda açıklandığı şekli ile restore edilmelidir. Eğer yok ise mermerden yeniden yapılmalıdır (bkz. Malzeme raporu)
  • Çıkış binası mevcut durumu ile korunacak ancak plan tadilatı yapılacaktır. Sarnıçtan çıkış merdiveni mevcut durumu ile korunurken yapının çıkış bina kapısı sarnıç çıkış aksının karşısına alınmıştır. Oluşturulan bu aksın solunda kitap evi olabilecek bir dükkan önerilmiştir. Çıkışın olduğu kapıdan hem dükkana hemde yeni önerilecek terastaki kafeye giriş ve çıkışlarda olacağından ana çıkış binasından büyük bir bekleme alanına girilir ve sonra ayrı bir kapıdan sarnıca geçilir. Mevcut asma kata çıkan merdivenden asma kata ve oradan da terasa ulaşım sağlanmıştır. Merdiven evi üst kısımda cam ve çelik konstüksiyon olarak yükselecektir. Terasa hizmet eden soğuk yiyecek bölümü ve içecek hazırlanması için küçük bir mekan ile bu mekanın yanında idari personel için küçük bir yemek yeme bölümü tasarlanmıştır. Asma katta 1 dükkan ve idari oda bulunur. Kitap evinin üst kısmında da alt kattan merdiven ile ulaşılan asma kat önerilmiştir. Tescilli ese olmadığından şu anki kullanımı ile atıl kalan asma kat ve teras katları

bu proje ile değerlendirilmiştir. Aya Sofya Caminin karşısında kalan çıkış bina cephesi de mevcuttakinden daha modern bir biçimde tasarlanmıştır. Kitap evi vitrini tamamen geniş bir cam alanla geçilirken sarnıç çıkış kapısı da bir o kadar geniş ve saydam çizilmiştir. Kapı yanlarından çıkan yalancı payandalar ile sağ ve solundaki cephelerden kopartılarak vurgulanmıştır.

Yeniden tasarlanan yapının döşemeleri mermer, duvarlar ve tavanlar sıvalı olarak önerilmiştir. Cephe brüt beton kaplama olarak önerilmiştir. Merdivenlerde mermer kaplanmıştır.

Mevcutta depo olarak kullanılan ve eşyalardan dolayı tam ölçü alınamayan mekanda depo ve sistem odası mekanları çözümlenmiştir. Ancak uygulama sırasında mekanın boşaltılması gerekirse tekrardan projelendirilmesi önerilir.

İstanbul’un Fethinden Önce Su Mimarisi ve Yerebatan Sarnıcı

I. İstanbul’un Fethinden önce su mimarisi

Klasik çağlarda İstanbul ilk defa kurulduğu zaman Byzantion diye adlandırıldı ve kurulduğu yer olan Topkapı sarayı çevresinde bu ilk döneme ait 5 su kuyusu tespit edilmiştir. Bunlardan bir tanesi Topkapı Sarayının birinci avlusunda Dolap Ocağı denen yerdeki kuyudur

İstanbul M.Ö 2yy da Roma devletinin eline geçince şehir kademeli olarak genişletilmiş ve buna bağlı olarak şehrin su sistemi de gelişmiştir. Şehrin gerek Roma gerekse Bizans döneminde bu kadar teşkilatlı bir su sitemine sahip olması şu nedenlerle özellikle eski başkent Roma ile kıyaslanarak açıklanabilir. Roma da şehrin içinden geçen Tiber nehri eski başkente yeteri kadar su sağlayabiliyordu bu yüzden eski başkentte İstanbul’daki kadar sarnıç yoktur. İstanbul batıya doğru büyütüldüğünden şehrin gelişmesi hep tepelik engebeli arazide olmuştur. Bütün bunlara ilaveten şehirde az sayıda su kaynağı vardır artan nüfus ve ona bağlı olan imar faaliyetleri su ihtiyacını da arttırmıştır. İlerleyen zaman içerisinde özellikle 7. Ve 8.yüzyıllarda şehrin düşman saldırılarıyla kuşatılması esnasında dışarıdan şehre su getiren tesislerin tahrip olması ya da deprem gibi başka nedenlerden etkilenmesi su ihtiyacını daha da arttırmıştır.

İstanbul da Bizans dönemi su şebeke sistemi hakkında ilk kapsamlı incelemeler 19yy da yapılmaya başlanmış ve günümüze kadar değişik yoğunlukta devam etmiştir. Yapılan münferit çalışmalarla birçok sistem unsuru yapı elemanı aydınlatılmışsa da bunların çapı sistemin esasını ortaya çıkartmaya yetmediği için, bu konuda bazı hipotezler ortaya atılmıştır.

İstanbul da Bizans dönemi su şebeke sisteminin ilk oluşumu hakkında ileri sürülen bir yaygın görüşe, İstanbul un kuzeyindeki Belgrat Ormanı çevresinde yapılan bentler vasıtasıyla yerel sular toplanmış. Toplanan sular boru hatlarıyla Halicin kuzeyine getirilmiş. Oradaki derelerin vadileri su kemerleri yapılarak aşılmış. Haliç yönünden Eğri kapı civarında şehir suruna kadar getirilmiştir oradan şehre sokulduktan sonra belli bir yerde 3e ayrılmış üç ana koldan üç merkezde (Muhtemelen At Pazarı Fatih-Yeni Bahçe-Ayasofya) yer alan su taksim tesislerine ulaştırılmış ve böylece buralardan şehrin tüm mahallelerine su dağıtılmış olabileceği ileri sürülmüştür. Bu akla yatkın görüşe ilaveten başka öneriler de vardır. Bunlardan şu çıkarımlar yapılabilir.

Şehrin batısında Trakya bölgesinden getirildiği düşünülen ilk suyolunun İmparator Hadrianus (117-138) tarafından yaptırıldığı ileri sürülür. Bu günümüzd de kabul edilen ve varlığı arkeolojik olarak ispatlana bilen bir görüştür (J.CROW The Water Supply of Byzantine Constantinople London 2008 s.14-15) Şehir 4yy da Romanın başkenti haline getirilince imar edilip nüfusun arttırılması ile birlikte getirilen su miktarı da arttırılmış olmalıdır ki bu arttırmaya yarayan en önemli tesis Valentinianus (Valens)(364-378) su kemeridir.

Yeni başkentin yerüstü ve yer altı su yollarının inşa faaliyetleri yanında,yine bu dönemde(4yy da)yeraltında ve üstünde sarnıçlar yapıldığı bilinmektedir.7. ve 8. Yy dan itibaren bu tesisler önceleri batıdan gelen akınlarla ve zaman zaman yaşanan depremlerle tahrip olmuştur.Çeşitli zamanlarda yapılan onarımlar yeterli olmadığı için artık küçük çaplı sarnıçlar da yapılmaya başlanmıştır.Bunlar tahrip olmuş su taşıma sistemlerinin yetersizliğinden dolayı genellikle yağmur ve sızıntı sularla beslenecek şekilde inşa edilmişleridir.

Şehre gelen suyun dağıtımı konusunda çok taraftar bulan bir diğer görüş de suyun çok yükseklerde yapılmış açık hava rezervuarlarında toplanıp buradan şehirdeki daha küçük sarnıçlara kanal veya borularla dağıtıldığıdır. Halk arasında mevzubahis olan ve şehrin neredeyse her tarafında Aya Sofya ya çıkan tüneller efsanesinin nedeni de budur(S.Eyice İstanbul’un Bizans Su Tesisleri Sanat Tarihi Araştırmaları Dergisi 5/2 1989 s.5)Sözü geçen bu üç açık su toplama havuzları günümüze kadar sağlam vaziyette gelmiştir.

Fetihten sonra, Osmanlı devrinde şehrin su şebekesinin onarıldığı bilinmektedir. Valens su kemeri tekrardan hayata geçirilmiştir. Su kaynaklarını şehre bağlayan su kanalları onarılmış ve bakım işi için suyolcu denilen görevliler istihdam edilmiştir. İstanbul’un Bizans döneminde oluşturulan ve zaman içinde geliştirilen su şebeke siteminin başlıca bilinen elemanları kuyular, suyolları, su kuleleri, çeşmeler, ayazmalar, hamamlar, sarnıçlar olarak sayılabilir. Bunlardan bazılarını kısaca açıklayıp esas konumuz olan Yerebatan Sarayı ve Şerefiye Sarnıcı hakkında daha detaylı bilgiler vereceğiz.

II. Kuyular

İstanbul’un Bizans döneminde n önce görülen kuyular bu dönemde hem sur içinde hem de sur dışında yeni ilavelerle kullanılmaya devam etmiştir. Bu kuyular taş ya da muntazam kesme taşlardan yapılmışlardır. Formları yuvarlak ya da köşeli başlayıp sonra yuvarlaklaşan biçimler gösterir. Ağız kısımlarında bilezik taşları yer alır. Bazılarında yukarıdan aşağı inen döner merdivenler vardır. Diplerinde kemerli(veya tonozlu)galeriler bulunabilir. Zeminleri taş kaplıdır. Hayvan gücüyle dolap usulü su çıkarılırdı İstanbul sur içinde şimdiye kadar Topkapı Sarayı çevresindekiler hariç başka bir örnek bulunamamıştır.

III. Çeşmeler.

İstanbul’da günümüze çık az örnek gelebilmiştir. Yunan kültüründe görülen çeşmelere Nymphaion denir. Yunan ve onu takip eden Roma döneminde birçok değişik çeşme örnekleri yapılmıştır.(S.Eyice age s.11 J.CROW age s.9-10)

IV. Ayazmalar.

Bunlar halkın su ihtiyacı için yapılmamışlardır dini su tesisleridir.Kelime manası Kutsal-Mübarek tir.Kutsal sayılan,şifa ve hayır getirdiğine inanılan bazı doğal su kaynaklarının genel olarak basit havuz ya da suya yaklaşmayı huşu uyandırarak sağlayan yapılardır.Belli aziz veya azizelere ithaf edilmişlerdir.İstanbul’da çok bulunurlar en önemlisi Ayvansaray’daki Blakherna Ayazmasıdır.sur dışında en meşhur olanı Zoodokhos Piği adıyla anılan Balıklı Rum ayazmasıdır.Bu ikincisi aynı zamanda İstanbul Rum Patriklerinin resmi mezar kilisesidir.

(Ö.Ertuğrul İstanbul’da Bizans Devri Su Mimarisi İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yayınlanmamış Doktora Tezi İstanbul 1989 s.78.E.Karakaya Ayazmalar Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi 1 1993 s.473-474 )

V-Hamamlar:

Yıkanmaya ve temizliğe yönelik tesisledir. Kaynaklarda çok sayıda hamam adı geçse de çok azı tespit edilebilmiştir. Ayrıca eldeki bilgiler bu yapıların mekân özelliklerini ve işlevlerini öğrenmek için yeterli değildir. İstanbul’daki bir zamanlar var olan Bizans hamamlarının erken örnekleri bilinen Roma Hamamlarından farklı değildir. En belirgin farklılıkları Roma Hamamlarında görülen aksiyalitenin kaybolmuş olmasıdır zaten bu yüzden mekân özellikleri tam olarak öğrenilememektedir. İstanbul’da kazılarla ortaya çıkartılan bu tip hamamlardan bazıları şunlardır,

a-Sultanahmet Hipodrom yakınındaki Zeuksippos Hamamı 2yy sonu b-Valens Su Kemeri bitişiğinde Saraçhanede Kalenderihane yanındaki çifte hamam

c-Sultanahmet Peykhane sokak da bulunan ve 5yy tarihlenen hamam kalıntısı(F.Özgümüş 2007 Istanbul Suriçi Arkeolojik Yüzey Araştırması Araştırma Sonuçları Toplantısı 26/1 Ankara 2009 s.5 Çizim 2)

VI.Sarnıçlar:

İstanbul’daki su sisteminin en önemli elemanlarındandır. Genellikle kâgir yer altı su depolarıdır. İstanbul un antik su şebeke sisteminin kapsamlı incelemesi olmadığından bu sarnıçların nasıl işlediği ve nasıl kullanıldığı hakkında tam bir fikrimiz yoktur.

Sarnıçlar şehrin çeşitli yerlerinde yapılmışlardır. Ayrıca şehir dışında ve Anadoluda da görülürler. Bugün İstanbul da bilinen sarnıç sayısı 65 den fazladır. Yayınlananların yanında yayınlanmayanlar olduğu gibi tümden ortadan kalkmışlar da vardır. Hepsinin tüm bir envanteri çıkarılmamıştır.

Sarnıçlar genelde açık ve kapalı sarnıçlar diye ikiye ayrılırlar. Üstü açık olanları sarnıç olarak değerlendirenler olduğu gibi farklı şeyler söyleyenler de vardır. Mesela bunların büyük su toplama havuzları olduğu ve bu havuzlardan Sur hendeklerine su verildiği ileri sürülmüştür. Fakat bu öneri ilim dünyasında pek kabul görmemiştir.(S.Eyice age s.5).

5 -Karagümrükteki Sarnıç (Karagümrük Stadyumu)

Bu sarnıca Aetios Sarnıcı da denmektedir ana bu durum tam olarak açıklığa kavuşmamıştır.421 senesinde yapıldığı kabul edilir.Toprağa gömülü inşa edilmiştir.244X85m ölçülerindedir.15m derinliğindedir

-Sultan Selim deki Çukur Bostan

Bu su haznesi de yukarıdaki gibi toprağa gömülü olarak inşa edilmiştir.459 senesinde yapıldığı kabul edilip Aspar sarnıcı diye anılır. Fakat inşa tarihi daha sonra olmalıdır. Bitişiğindeki Selimiye Camisi altında kalan Bonos sarayının sahibi 7yy da yaşamış Vali Bonos tarafından yaptırılmış olmalıdır.15X152m ölçülerinde kare bir mekândır 11m derinliği vardır

-Fındıkzade Altı Mermerdeki Çukur Bostan

Adı tam olarak belli olan tek açık hava su haznesidir. İmparator Anastasios zamanında(491-518) toprağa gömülü olarak yapılmıştır.170X147m ölçülerindedir. Mokios Sarnıcı olarak bilinir

Üstü Kaplı Sarnıçlar:

Kamu ya da özel binaların alt yapı olarak veyahut bağımsız inşa edilmiş tesislerdir. Bunların çeşitli fonksiyonları vardır.

1-Su ihtiyacı için yapılanlar şehrin suyunu karşılamak amacıyla inşa edilmişlerdir

2-Meyilli bir araziyi düzeltmek için yapılanlar üzerine oturacak binaya düz bir zemin teşkil eder. Bu tip kapalı sarnıçlara emprovize sarnıç da denir.

3-Bazen de bu alt yapılar sığınak olarak kullanılmışlardır.

Üstü kapalı bu sarnıçlara ilave ten mahzen sarnıçlar denin bir grupta bazı Bizans kiliselerinin alt yapıları sarnıç sıvasıyla sıvanarak su ihtiyacını karşılamak üzere değişik fonksiyon verilmiştir. Bunun nedeni Bizansın son yıllarında şehre su getiren suyolları çalışamaz olmuş, su kemerleri gerek düşman istilası gerekse depremlerden zarar gördüğünden kullanım dışı kalmış dolayısıyla bu mahzen su sarnıçları su biriktirmek için çok işe yaramıştır.

Üstü kapalı sarnıçların genel özellikleri şu şekilde açıklanabilir: Çoğunlukla kare planlıdırlar ancak bazı farklı plan tiplerinde de olabilirler. Duvarları düz olabildiği gibi bazen içten dıştan payandalarla takviye edilmişlerdir. Bunların üzerinde derin nişler vardır(Zeyrek Sarnıcı)Bunun nedeni su basıncına karşı statik bir koruma olmalıdır. Üst örtülerinde çeşitli tonoz tipleri kullanılmıştır. Bazılarının içinde destek yoktur ama genellikle üst örtü sistemi kolonlarla desteklenmiştir. Burada bizim konumuz olan Yerebatan ve Şerefiye sarnıcı bu tipe girer. Taşıyıcılar sütunlarla oluşturulur bazen payeler de vardır (ikisi karışık)Payeli olanlarda payeler genellikle Osmanlı döneminde mevcut sütunun ağır bir kılıf içine alınmasıyla statik amaçlı yapılmışlardır. Yerbatan Sarayı sarnıcında bunun örnekleri görülmektedir.

Kapalı sarnıçlardaki sütun başlıkları başlı başına bir çalışma konusudur. Bu başlıklar devşirme olabildiği gibi özellikle belli bir sarnıç için yapılanları da vardır. Konumuz olan Şerefiye Sarnıcındakiler buna en güzel örnektir orijinal 5yy olup bu sarnıç için yapılmışlardır. Başlık tipleri geç antik dönemin özelliklerini gösteren türdendir. Korent, Kompozit ve Sepet başlıklar(=İmpost Başlık) kullanılmıştır. Sütunlar yuvarlak kemerlerle birbirlerine bağlanır. Gene bir Geç Antik dönem özelliği olarak kemer ayağı ile sütun başlığı arasında ikinci bir başlık gibi duran impostlar bulunur.Bunlardan bazıları da İyonik Volütlere sahiptir bu tip 6yy İyonikl impostlar 6yy Jüstinianus devrine tarihlenir.Bir çok sarnıçta devşirme olarak kullanıldığından tarihleme konusunda dikkatli olunmalıdır.

Sütunların kaideleri iki kısıma ayrılır çoğunda iç bükey dış bükey kesitli Attik kaideler kullanılmıştır. Zemin kare tuğlalarla kaplıdır eğer Osmanlı tamiri varsa çokgen kaplama görülür. Zeminlerin bir noktasına su tahliye gideri vardır ve bu kısımları genel olarak yapı dışında inşa edilmiş kuyularla bazen de çeşmelerle bağlantılıdırlar.

Tesislere su girişi ya da zemine iniş genellikle tonozların muhtelif yerlerinde açılan (Bir köşesinden )menfezlerle sağlanmıştır. Su bacaları denen bu açıklıklar ile sarnıç yanındaki kuyunun aynı zamanda sarnıçta toplanan suyun bozulmasını önlemiş olabileceği ileri sürülmüştür. Bazen pandantiflerde görülen amfora delikleriyle bu açıklıklar karıştırılmamalıdır. Su getiren delikler künklerle birbirlerine bağlıdır.Bu tip künkler Zeyrekteki Zeyrek Sarnıcında yapılan restorasyon çalışması sırasında bulunmuşlardır.

Yapıların duvarları kemer başlangıçlarına kadar taş ve tuğla örgüsü şeklinde yapılmış üzeri su geçirmez hidrolik sıvayla kaplanmıştır. Üst örtü ise tamamen tuğla ile inşa edilmiştir ancak sıvanmamıştır. Bazı yapıların duvarlarında konsollar bulunur kademeli dizilmişlerdir ama zemine ulaşmazlar.Bunların su seviyesini ölçmeye yaradığı düşünülebilir.Bazı yapılarda üst örtü bir duvarla çevrilidir ve buralarda pencere açıklıkları vardır(Zeyrek)

Sarnıçlarda kullanılan su geçirmez sıva sarnıcın için ne kadar su konacaksa o hizaya kadar duvarları kaplar. Bunların genellikle sütun başlığı seviyesine kadar oldukları görülür buradan da içindeki su seviyesinin bazen başlıkları da içine aldı anlaşılmıştır. İstanbul’da Sayısı bilinen kapalı sarnıçlar 65 den fazladır.Bizim konumuz olan Yerebatan ve Şerefiye sarnıcı haricindeki belli başlı kapalı sarnıçlar şunlardır.Sultanahmet Binbirdirek,Zeyrek Sarnıcı,Fatih Sultan Sarnıcı,Kadir Has Üniversitesindeki sarnıç,Soğuk çeşme Sokaktaki Sarnıçlar,Topkapı Sarayındaki Kapalı Sarnıçlar,Yedikule Studios Sarnıcı,Sultanahmet Manganlarda ki Sarnıçlar, Mercan Yokuşu Eski Bible House günümüzdeki Red House kitabevi altındaki Sarnıç,Fatih Müftü Ali mahallesi müftü hamamı sokaktaki sarnıç,Fatih Arat Pazarındaki Sarnıç,Fatih deki Otlukçu yokuşundaki sarnıç, Pammakristos olan Fatih deki Fethiye Camisi altındaki su dolu sarnıç, Hipodromdaki Sphendone sarnıcı, Ayasofya nın altındaki sarnıç,Eski adı Pantepoptes olan Esski İmaret camisindeki su dolu sarnıç, Karagümrük Kasımağa deki Sarnıç,Haydar Semtindeki Sarnıç,Eminönü Acı Musluk sokağı(şimdiki Cemal Nadir sokağı)nda bulunan Botaniates Sarayı denen yerdeki su dolu sarnıç,Beyazıt Antik Otelin altındaki Sarnıç,Beyazıt Yeniçeriler Caddesi Kafar Handaki sarnıçlardır.Sadece sur içerisinde değil İstanbul un başka semtlerinde de kapalı sarnıçlar bulunur,Küçükyalıdaki Bryas Sarayı sarnıcı bunlara örnektir.

Yerebatan Sarayı Sarnıcı: 

Yerebatan Sarayının Yerini Gösteren Harita
Yerebatan Sarayının Yerini Gösteren Harita

Yeri:İstanbul Sultanahmet semtinde Yerebatan Caddesi No:13 de bulunmaktadır.Kuzey Batısında Aya Sofya hemen bitişiğinde 4yy dan kalma Million anıtı vardır

Araştırmalar:Yerebatan Sarayı hakkında onu merak eden ve gezi notları arasına alan en eski bilgin ve gezgin 16yy da İstanbula gelen Petrus Gillius tur(P.Gilles The Antiquities of Constantinople Yay.Ball and Musto New York 1988 s.111-112)Yapının varlığını bir evin içine girerek öğrenmiş ve üzerindeki Basilika adlı yapı hakkında da bilgi vermiştir(J.Crow age.s.244)Bunu takip eden yıllarda kronolojik olarak sırayı A.F.Andreossy almaktadır 19yy başlarında Napolyon tarafından Fransa elçisi olarak İstanbul’a gönderilen Andreossy nin vazifesi Osmanlı İmparatorluğunun Fransa ya karşı savaşan Rusya ile ittifakını önlemekti.İstanbul’da kaldığı kısa süre içerisinde şehirdeki su sistemleriyle çok ilgilenmiş ve bir de kitap yazmış Yerebatan hakkında bilgiler vermiştir(A.F.Andreossy Constantinople et le Bosphore de Thrace,pendant les annes 1812,1813 et 1814 et pendant 1826 Paris 1828)Fakat arkeolojik olarak en eski ve oldukça doğru bilimsel araştırmalara dayanan bilgilerimiz 19yy ın ,ikinci yarısından gelmektedir.Bir Sanat Tarihçi ile bir mühendisin yazdığı kitap hala geçerliliğini korumaktadır(P.Forcheimer-J.Strzygowskı Die Byzantinischen Wasserbehalter von Konstantinopel Vienna 1893 s.54- 55 no 5)Bunu takip eden araştırmaların başında Mamboury ve Wiegand ın çalışmaları gelir.O güne kadar yazılmış en detaylı Yerebatan çalışmasıdır.Günümüzün bilgileri bile halen ona dayanmaktadır.Çok düzgün bir planıda mevcuttur(E.Mamboury-Th.Wiegand Kaiserpalaste von Konstantinopel Leizig1934).İstanbul un Topografyasını araştıran ve bu konuda ilk kapsamlı bir kitap yazan R.Janin de bu yapıdan bahsetmekte ve konu hakkında çalışanların eserlerini yazmaktadır(R.Janin Constantinople Byzantine:Developpement urbain et repertoire topographique Paris 1964 s.208-9 no 71)İstanbul un tarihsel topografyası hakkında o güne kadar yazılmış en kapsamlı kitaptır.İçerisinde bahsi geçen her eser için bibliografya verilmiştir.

Son zamanlarda yukarıda bahsi geçen eserlere dayanılarak daha başka topografya araştırmaları ve monografileri de yapılmış bunlar da yayınlanmıştır.(Tarih sırasıyla yapılan bu çalışmalar şöyle sıralanırlar A.M.Schneider Byzanz:Vorarbeiten zur Topographie und Archaologie der Stadt İstanbuler Forschungen 8 Berlin 1936 s.23-26 ve 86.W.Kleiss Topographisch-archaologischerPlanvonIstanbul1965Tübingen No 71) Sadece sarnıcın değil ama yaptıkları araştırmalarda önemli bir yer tuttuğu için J.Crow bilimsel çalışmaların en sonuncusudur(J.Crow-J.Bardill- R.Bayliss The Wtaer Supply of Byzantine Constantinople London 2008 s.140 ve 222-232-233-241-244)

Bulunuşu:İstanbul un Osmanlı Türkleri tarafından fethinin üzerinden 100 yıl geçmesinden sonra şehre gelen ve şehirdeki anıtlar hakkında bilgi veren ve özellikle Yerebatan Sarayını anlatan en iyi kitap yukarıda da bahsettiğimiz Petrus Gillius un notlarıdır.Yerebatan Sarayı sarnıcının onun tarafından keşfedildiği dahi ileri sürülebilir çünkü kendisi en heyecanlı ve zevkle okunan bilgileri keşiften sonra çok akıcı bir dille anlatmıştır.İstanbul’daki birçok kapalı Sarnıcın ve diğerlerinin adları tam olarak bilinmezken Yerebatan Sarayının Bazilika Sarnıcı olduğu açıktır.(J.Crow age s.128)

Tarih:Ayasofya’nın yakınında olan ticaret bazilikasından adını alan sarnıç,kayalık olan arazinin oyulması suretiyle İmparator I.Jüstinianus tarafından yaptırılmıştır(hd527-565).Bu imparatorun inşa ettirdiği binalar hakkında bir eser yazan Prokopios Basilike Stoa denilen etrafı revaklı meydanın bir kenarında şehrin su ihtiyacını büyük ölçüde karşılayan bu su haznesini onun yaptırdığını bildirir(Prokopios Buidings 6Trns.H.B.Dewing- G.Downey The Loeb Classical Library 1940 London s.91-91)Tahmine göre,sarnıcın yapımı 542 yılından az sonra gerçekleşmiştir.Üzerindeki taş döşeli meydan zamanla bozulmuş ve Bizans dönemi içinde burada evler yapılmaya başlanmıştır.Fetihten sonra ise Sarnıcın üzerinde evler hatta konaklar inşa edildikten başka daha ll.Mehmet döneminde (1451- 1481)Mehmet Ağa adlı biri tarafından Üskübiye Mescidi denen bir mescit yapılmıştır.Böylece sarnıcın üstünün yoğun yerleşmelere sahne olduğu anlaşılır.Üstündeki evlerden tonozlarda delikler açılarak buradan su çekiliyordu.18yy ilk yarısında sarnıcın kuzeydoğu tarafında sekiz sütun etrafları taşlan duvarlarla çevrilerek takviye edilmiştir.Fakat en büyük değişiklik güneybatı tarafta yapılarak sarnıcın geniş bir bölümü doldurulmuştur. Bu dolgu Abdülhamid döneminde yapılmıştır(1876-1909)

İstanbul’a gelen yabancı seyyahların meraklarını çeken Yerebatan Sarayı ile ilgili hurafelerde çıkmıştır. Bazı intihar olaylarından hatta sarnıç içerisinde bulunan cinlerden bahsedilir. İçeride kayıkla dolaşıp kaybolan insanların hikâyeleri anlatılır.19yy ait İstanbul a ait bazı gravürlerde sarnıca da yer verilmiştir(Resim 2). Daha sonra üzerine Vakainüvist Mehmet Esat Efendinin konağı yapılır(1789-1848)Yan tarafında da kütüphanesi vardı. Ölünce bu kütüphanenin yanına defnedilmiştir.

19yy da Ph.Forcheimer ve J.Stryzygowskı Yerebatan’ın en batıdaki ucunu tespit edemediklerinden buradaki sütun sayısını tahmini olarak vermişlerdir(P.Forcheimer-J.Strzygowskı age s.54-55)Fakat sonraki inceleme ve ölçümler tahminlerinin doğru olduğunu göstermiştir.

Yerebatan Sarayı denen sarnıcın tam ölçüleri l.Dünya Savaşı yıllarında alınabilmiştir. Istanbula kadar gelebilen bir Alman Denizaltısının katlanabilir botu buraya getirilerek arkeolog E.Unger tarafından etraflı bir inceleme yapılmıştır. Sonraları sarnıcın içine bir sandal indirilmiş ve üstteki evin sahibi tarafından ücret karşılığı sarnıcın içinde dolaşma imkânı sağlanmıştır.

Resim 1 1940 lı yıllarda Yerebatan’da kayıkla yapılan bir gezinti
Resim 1 1940 lı yıllarda Yerebatan’da kayıkla yapılan bir gezinti

1940 lı yıllarda giriş kısmındaki evler istimlak edilmiş,giriş için muntazam bir bina yapılmıştır.Çok geniş ölçüde temizlik ve onarım İstanbul Büyük Şehir Belediyesi tarafından 1985-1989 yılları arasında yapılmıştır

Resim 2 Th.Allomu n Yerebatan Sarayını Gösteren gravürü
Resim 2 Th.Allomu n Yerebatan Sarayını Gösteren gravürü

İçerisindeki su ve dipteki çamur birikintisi boşaltılmış, temizlenmiş, batıdaki ucuna kadar uzanan bir iskele yapılmıştır

Resim 3 Yerebatan Sarayında içerisini dolaşabilmek için yapılan iskele
Resim 3 Yerebatan Sarayında içerisini dolaşabilmek için yapılan iskele

Ayrıca kuzeydoğu köşeye de kafeterya olarak kullanılması tasarlanan bir platform inşa edilmiştir(Yukarıdaki tarih açıklamaları S.Eyice den alınmıştır Bknz.S.Eyice Yerebatan Sarayı Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi 7 İstanbul 1994 s.503-504)

Yerebatan Sarayı olarak adlandırılan sarnıç içten 138X64,6m ölçülerindedir. Herbir dizide 28 tane olmak üzere 12 sıra sütun tuğla kemerleri ve bunların desteklediği tonozlar taşır. Toplam sayıları 336 olan sütunlardan 8 tanesi kuzey bölümde örme kılıf içerisine alınmıştır güneybatıda 37 kadar sütun etraflarını çeviren bir dolgu duvar içinde kalmıştır. Sütun başlılarından yaklaşık 98 tanesi korent düzenindedir ve bu yapı için yapılmışlardır. Bazılarda başka yapılardan getirilmişlerdir Bu konuda daha fazla açıklama Sütun balıkları bölümündedir. Üzerilerinde impost bulunur.Kemer başlangıçlarında evvelce var olan ağaç gergilerin yuvaları görülmektedir.Tonozlar kalıp kullanılmadan örülmüş manastır tonozlarıdır.Ortalara doğru bir sütun bir sütun gövdesi dalları budan mış bir ağaç gibi işlenmiştir.Herhalde bu 4yy ait devşirme malzemedir.Sarnıcın duvarlarında 3-5cm kalınlığında su geçirmez sarnıç sıvası vardır.Son onarımlarda içerisi tamamen temizlendiğinden,sarnıcın tabanını muntazam tuğla döşeli olduğu görülür. Duvarlar kemer başlangıcına kadar sıvalı olduğuna göre içerideki su bu seviyeye kadar doluyordu. Zaten sütun gövdelerinde suyun yükseldiği seviyelerin bıraktığı izler görülür.Son restorasyonda içi kuru olmasına rağmen sarnıca tekrar su geldiğinden içeride halen su vardır ama derin değildir.(S.Eyice agy. S.503)Son onarımlar sırasında o ana kadar bilinmeyen bir keşifte bulunulmuş ve sarnıcın güney batı köşesinde geç dönemde yapılan dolgu duvarının arkasındaki sütunların, kısa gelen gövdelerini yükseltmek için altlarına kaide olarak ilk çağa ait muhtemelen Septimius Severus(193-211) zamanında yapılmış mermeden bir anıtın parçalarının konulduğu görülmüştür. Bunlar medusa(veya Gorgo) başları olup Geç Antik Çağda bir İstanbul anıtını süslüyordu. Yerebatan Sarayı yapıldığında bu dev ölçülü kafalar sütunların kaidesi olarak kullanılmıştır. Bu son yıllarda Yerebatan da ortaya çıkan en önemli buluştur.(S.Eyice age.s.504)Eskiden inanıldığına göre bakışlarıyla insanları taşa çeviren bir güce sahipmiş.Antik Çağda bu özelliğimden dolayı halk yararına olan binaların önüne konur ve böylece bu binaların hırsızlığa karşı korunduğuna inanılırdı. (C.Barsanti Note Archeologice su Bizansio romana in Constantinopoli e l!arte dele Provincie Orientali Milion 2 Roma 1990 s.37-38)

Resim 4 Yerebatan Sarayında Son yıllarda Ortaya Çıkarılan Medusa Başı
Resim 4 Yerebatan Sarayında Son yıllarda Ortaya Çıkarılan Medusa Başı

Yerebatan Sarayı hakkında yazanlardan en önemlilerin den Gillius Osmanlı dönemi suyolcu denen ve su sisteminin bir çeşit bakıcısı ve mühendislerinden çok etkilenmiştir. Hatta Gillius Yerebatan anlatırken büyük bir akarsuyun borulardan akarak Yerebatan Sarayını doldurduğunu görmüştür. Su dolarken çok büyük gürültüler çıkarıyormuş.Dolan suyun sütun başlıklarını da içine aldığını yazmaktadır.(J.Crow age s.114)Bazı kayıtlarda yapının ilk döneminin Anastasius dönemine gittiğini sarnıcın ortasındaki sütun sırasının onun döneminde inşa edildiğini snoradan Justinianus tarafından sarnıcın tamamlandığı yazılıdır fakat bu konuda araştırmacıların daha dikeli olmaları gerekmektedir Fakat bu kayıtlarda açık olarak belirtilen Sarnıcın ilk yapıldığında Hadrianus dönemi su tesisleriyle doldurulduğunun anlatılmasıdır(J.Crow age s.232- 241)İnandırıcılı güç olan bir diğer olayda Petrus Gillius un anlattığı balık tutma sahnesidir. Onun kayıtlarında sarnıcın üzerindeki bir eve misafir olmuş orada ev sakinlerinin sarnıcın tonozunu delerek su aldıklarını ve hatta balık tuttuklarını söylemiştir.Su lamsı doğru olabilir ama balık tutma meselesi bira şüphelidir(J.Crow.age s.244)

Son araştırmacıların anlattığına göre Yerebatan Sarayının kapladığı alan 9000m karedir. Forchemer ve Stryzgowskı yapıyı dıştan dışa 154mX90m olarak ölçmüşlerdir.Tarihi yarımada daki en büyük kapalı sarnıçtır(Bknz.Plan 1)

Sütun başlıkları: Sütun başlılarından yaklaşık 98 tanesi bu bina için yapılmış olup orijinal başlıklardır. Korent düzeninde yapılmışlardır. Bir tane başlık devşirme olup Septimius Severus (193-211)zamanındandır.Yerebatan sarayında korent düzenindeki sütun başlıklarının yanı sıra gene aynı döneme ait ve yakınındaki Binbirdirek sarnıcında da görülen impost sütun başlıkları vardır.( W.E.Betsch age s.344-345)Bunlarda 6yy ait Justinianus devrindendir. İmpost sütun başlıkları altta yuvarlak üstte kare biçimlidir ve Nika isyanından sonra ortaya çıkmışlardır. Genellikle süssüzdürler. Bazen bunlara sepet başlık da denir. Bilinen bu iki yapı yanında İstanbul da başka yapılarda da kullanılmışlardır(Zeyrek sarnıcı-Beyazıt Kafar Handaki sarnıç- Sirkeci Cemal Nadir Sk.Botaniates Sarayı) Bu tip süssüz impost başlıklar bilindiği kadarıyla sadece sarnıçlarda kullanılmışlardır yerüstü yapılarında Zeyrek Sarnıcı hariç bilinmezler Fakat Kiliselerde kullanıldığı bilinmektedir kiliselerde kullanılanlarında ajur denen bir süsleme biçimi de ortaya çıkmıştır.Bu impost başlıkların yanı sıra sarnıçta korent düzeninde olanların 7 tanesi taslak halinde olup bitirilmemiştir.İstanbul da bu tip yarı fabrik sütun başlıkları en çok kapalı sarnıçlarda bulunurlar.Taş ocağında işlenen başlığın detayları şehirdeki atelyelerde tamamlanmıştır(W.E.Betsch The History,Production and the Distribution of The Late Antique Capital in Constantinople Ann Arbor 1977 s.11-122,123)Fakat Yerebatan Sarayındaki yukarıda bahsedilen 98 adet ve de orijinal olarak bu sarnıç için yapılmış korent sütun başlıkları tam olarak bitirilmişlerdir.Bunlar C.Mango tarafından yanlış olarak stoklardan kalma başlıklar diye sınıflandırılmışlardır(W.E.Betsch age s.134)İstanbul da bilinen en eski 2 tane korent başlık Yerebatan Sarayındadır(Resim 5)Klasik ruhu yansıtan normal tipteki başlıklardır.Bir korent başlığın tüm özelliklerine sahiptirler.Bazı araştırmacılar bunları Theodosius öncesine tarihlerken Kautzsch M.S.200 dolayları yani Severus lar dönemi demektedir(W.E.Betsch age s.183-184)Bizce de bu tarih doğrudur.İstanbul’da bilinen Konstantinos öncesine ait tek sütun başlığıdır.Yedici yüzyıldan önce Prokennenos Adasındaki işerin durmasıyla İstanbul da devşirme sütun başlığı kullanımı hızla arttı.Halbuki 6yy sonuna kadar durum pek böyle değildi.Mesela bizim konumuz olan Yerebatan sarayında 336 tane sütun başlığından sadece 3 tanesi devşirmedir.En eskisi 2yy sonu 3yy başı olup diğer ikisi Konstantinos dönemine aittirler.( W.E.Betsch age s.251Sütun kaidelerinin çoğu attik tipi iç bükey-dış bükey kaidelerdir.Tahminlerimize göre çoğu bu sarnıç için yapılmışladır ama aralarında devşirme olanlarda vardır.Bazıları örneğin Medusa başlarının üzerindekiler devşirme olup tahminen Severuslar dönemine aittir.(Resim 5-6).Tüm bunlara ilaveten sarnıcın içerisinde 3 veya 4 adet gene aynı dönemden kalma sütun başlıklarıyla devşirme malzeme olarak kullanılmış 4.yy ait Theodosius forumundan gelme tavus kuşu kuyruğu bezemeli sütun gövdeleri vardır.(Resim 7-8).Medusa başlarının ve Abdülhamid dönemi duvarın önünde görülen kitabeli devşirme parçanın da Konstantinos forumundan(Çemberlitaş) getirildiği sanılmaktadır.Üzerinde tavus kuşu kabartmaları olan bu sütun gövdesinin hemen arkasında Resim 7 de gösterilen Roma Dönemi sütun başlığı vardır ve sütunun kendisi üzerindeki alışılagelmemiş geç antik çağ bezemesi tavus kuşu motifi bir çok hikayeye konu olmuştur.

Resim 5 Severuslar dönemi Sütun başlığı
Resim 5 Severuslar dönemi Sütun başlığı
Resim 6 Severuslar Dönemi kaidesi
Resim 6 Severuslar Dönemi kaidesi
Resim 7 Theodosius Forumundan gelme sütun gövdesi
Resim 7 Theodosius Forumundan gelme sütun gövdesi
Resim 8 Theodosius Forumundan gelme sütun gövdesi
Resim 8 Theodosius Forumundan gelme sütun gövdesi
Yerebatan Sarayını diğer açık ve Kapalı Sarnıçlarla kıyaslayan plan
Yerebatan Sarayını diğer açık ve Kapalı Sarnıçlarla kıyaslayan plan

Yerebatan Sarayının Bizans Mimarisindeki Yeri:

İmparator Justinianus devrinde 6yy ikinci çeyreğinde yaptırılan bu sarnıç İstanbul’daki Geç Antik Çağ arkeolojisinin en önemli anıtlarından biridir. Kapalı Sarnıçların en büyüğüdür. Ayasofyanın batısından başlayan antik yol Mese nin bitişiğinde onun kuzey-batısında yer alır. Karşısında antik Augusteion Meydanı bulunmaktadır. Birinci derecede arkeolojik sit olan bu mevkide yapının güneyinde Alemdar semtinde 5yy ait Khalkepreteia Basilikası bulunur. Dikdörtgen planlı yapının çevre duvarları tuğladandır.Üst örtü sistemi tonozlarla kaplıdır.Bu tonozların çoğu ayanlı tonozdur. Geleneksel olarak tümü tuğladandır8Bknz.Resim 9)

Resim 9 Yerebatan Sarayının tonozların biri
Resim 9 Yerebatan Sarayının tonozların biri

Sütunlar yaklaşık 5m yüksekliğindedir. Yukarıda anlatıldığı gibi Attik kaidelere sahiptir.Bazılarının altında (devşirme olanlarda)Kısa geldiği için yükseltmek amacıyla ikinci bir malzeme kullanılmıştır.Tüm sütunlar monolittir.Tüm sütun başlıklarında ikinci bir başlık iigibi olan impostlar vardır.Bu bir Geç Antik Dönem özelliğidir.Bizans Mimari geleneğine uygun olarak kemerler yuvarlaktır.Dört sütunun çevrelediği birimlere pandantiflerle geçilir.

Yapıya giriş güney doğu köşesindendir. Burada duvara bitişik olarak aşağıya inen taş merdiven yer alır. Bugünkü merdiven 1985 onarımıdır ama Bizans döneminde de burada merdiven olduğu düşünülmektedir.Yapının duvarları tamamen hidrolik sıvayla kaplıyken diğer kapalı sarnıçlarda olduğu gibi üst örtüsü sıvasızdır.Üst örtüde tonozların bazılarında su bacaları yer almaktadır bunların bir kısmı restorasyonlarda kapatılmıştır.

Zeminde suyun tahliyesi için bir kanal yoktur veya varsa da bugün görülemez.Bu gün görülen zemin suyu sızıntı olup gerektiği zaman motor- pompalarla boşaltılmaktadır.Günümüzde İstanbul’un en ilgi çekici müzelerinden olan Yerebatan Sarayında düzenlenen bazı aktivitelerin bu anıtla hiçbir ilgisi olmadığı gibi,bu aktiviteler sırasında çalınan yüksek volümlü müzik binaya zarar da vermektedir.Yapılacak restorasyon ve koruma çalışmalarında bunlar muhakkak göz önünde bulundurulmalıdır.